
Vote ve yorum lütfenn
Instagram: kitap_blog.ss3
Instagram: ayguzeli_07
🎀 Yorumlarınız okurken çok eğleniyorum. Sanırım gülmekten altıma edicemm🎀
🌕
"Ayy, dur geldim."
Merdivenlerden seke seke aşağı inerken bir yandan da Demir'e sesleniyordum. Arabanın önüne yaslanmış gülümseyerek beni izliyordu. Gülüşü o kadar güzeldi ki uzaktan bakarken bile mayışıyordum. Derin bir nefes alıp dış kapıya doğru ilerledim. Apartmanın kapısı genelde hep açık olurdu. Çünkü çok zor açılan bir kapıydı. Açana kadar ömrümden ömür, kaslarımdan kas gidiyordu. Dış kapıyı ardımda bırakıp arabaya doğru ilerledim. Demir yaslandığı yerden hafifçe doğrulup bana tekrar gülümsedi. Hastaneden çıktıktan sonra kafayı komple sıyırmıştı.
Hazırlanmamı söylediğinde başta gelinlik giymeyi düşünmüştüm ama sonra bunun bir aşk buluşması olmadığı aklıma gelmişti. Başının dertte olduğunu söylediği için siyah deri ceket ve siyah kargo pantolonumu giymiştim. Saçımı da salık bırakmıştım.
Bakışları üstümde gezinirken daha çok gülümsemeye başladı. Neden gülümsediğini anladığım an bende minik bir tebessüm ettim. Simsiyah giyindiğim için ona benzemiştim. Özellikle deri ceket giymiştik. Bana doğru yaklaşıp ellerimi tuttu. Elimin üstüne ufak bir öpücük kondurduktan sonra elini cebine atıp siyah deri eldivenleri çıkardı. Hava soğuk olduğundan genelde her zaman elim soğurdu. Daha sonra burnum ve tüm vücudum soğurdu.
Eldivenleri taktıktan sonra bir adım geriye doğru adımladı. Kafasıyla arabayı gösterdiğinde kafamı sallayıp arabanın kapısına yöneldim. Ben daha ne olduğunu anlamadan Demir önüme geçip kapıyı benim için açtı. Benim binmemi beklerken deri ceketinin yakalarına uzanıp düzelttim. Düzeltirken 'canım benim' demeyi unutmamıştım. Bir anda belimden tutup kendine çektiğinde nefeslerimiz birbirine karıştı. 'Hm, bir daha desene' dedikleri karşısında kafamı başka bir yere çevirdim. Hayatımda bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. Burnunu yanağıma doğru sürttüğünde nefesimin kesilişine şahit oldum.
Onu minik bir dokunuşla itip hızlıca arabaya bindim. Ona izin vermeden kapıyı kendim kapattım. Kapıyı kapattığım için beklemeden sürücü koltuğuna doğru ilerledi. Büyük adımları sayesinde çok hızlı bir şekilde sürücü koltuğunun kapısını açıp bindi. İçimden 'arsız' diye geçiştirdim. Beş dakika rahat dursa şaşırırdım. Bana yaklaştığı an ya da en ufak dokunuşun da kendimden geçiyordum. Alışık olmadığım bir durumdu.
Demir arabayı çalıştırdığında bakışlarım sadece karşıma sabitlenmişti. Yanaklarımın kızardığına adım kadar emindim. Beni utandırmak onun fazlasıyla hoşuna gidiyordu. Yürek yemişti resmen. Bana karşı o kadar çok itiraf gerçekleştiriyordu ki en son kendimi duygusuz sanmıştım. Özellikle yazdığı mektuplar ve bana söylediği her sevgi sözcüğü çok güzeldi. Dünya'nın en güzel ve tek kızı gibi hissettiriyordu. Bakışlarımı oynatmadan önüme bakarken Demir'in büyük ellerini ellerimin üzerinde hissettim. Eldiven olmasına rağmen en ufak dokunuşu ile ellerim uyuşuyordu. Parmaklarımı okşayıp tekrar bir öpücük kondurdu.
"Sana yeminim olsun. Ömrümün sonuna kadar bu eli öpmeden durmam."
Belli belirsiz bir şekilde gülümsedim. Bu adam harbiden adamdı. Kalbim yine deli gibi atmaya başlamıştı. Bu bir evlenme teklifi miydi? Eğer öyleyse cevabım 'evet' olurdu. Kim sevdiği adama 'hayır' diyebilirdi ki. Kafamı koltuğa yaslayıp bakışlarımı ona çevirdim. Arabayı tek eli ile ustaca kullanıyordu. Şu zamana kadar araba sürüşüne hayran olduğum tek kişiydi. O kadar eril bir şekilde sürüyordu ki insan ister istemez etkileniyordu.
Kara gözleri elalarım ile buluştuğunda derin bir iç çekti. Bu hareketine karşı kıkırdadım ve büyük bir gülümseme yolladım. Gülüşüme bakıp gözlerini kırpmadan bakmaya başladı. O kadar çok dikkatli bakıyordu ki bir an beni öpmek istediğini düşünmüştüm. Kafamla yolu gösterdiğimde kaşlarını çatıp yola doğru baktı. Umarım yola sövmüyorsundur Demir Atasoy. Aklımdan geçen düşünce ile tekrar güldüm. Deli olduğumu düşünmelerini istemiyordum. Sadece aklımda Demir Atasoy vardı.
Onu izlemeye devam ettim. Kestiği sakalları tekrar uzamaya başlamıştı. Bu adamın yan profili neden bu kadar çekiciydi? İşaret parmağını dudaklarıma götürüp dudaklarımla oynamaya başladım. Genelde düşünceliyken dudaklarımla oynardım. İzlemeye hâlâ devam ederken Demir kafasını bana doğru çevirip baktı. İlk gözlerime baksa da daha sonra dudaklarıma bakmıştı. Ben hâlâ dudaklarım ile oynarken kısık bir sesle "Hassiktir," dediğini duydum. Tekrar mırıldanmaya devam etti. "Gel beni öp diyor resmen." Duyduklarım ile dudağımı sertçe ısırdım. Beni öpmek mi istiyordu? Dudaklarıma tekrar baktı ve "Sağa çekmemi ister misin güzelim?" Neden böyle dediğini anlamıştım. Beni öpmek için sağa çekmek istiyordu. Kafamı hızlıca iki yana salladım. Bana anlayışla kafa salladı ve "O zaman dudaklarınla oynama. Fena oluyorum."
"Nasıl fena oluyorsun?"
"Anlatılmaz."
Hiçbir şey demeden utançla önüme döndüm. Bakışlarını üzerimde hissetsem de ona bakmadım. Aklımdan sadece şu düşünce geçiyordu.
Demir Atasoy beni öpmek istiyordu.
Demir. Atasoy. beni. öpmek. istiyordu.
Yol boyunca kafamı ona bir kere bile çevirmedim. Uzun süre sonra göl kenarına gelmiştik. Arabayı park ettikten sonra ben daha arabadan inmeden hızlıca gelip kapımı açtı. Arabadan inip "Teşekkür ederim canım." dedim. Kapıyı kapattıktan sonra arabayı kilitledi. Yanıma geçip belimden tutup beni kendisine çekti. Takıntısı falan mı vardı? Sürekli belimden tutup çekiyordu. Hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Deli gibi hoşuma gidiyordu. Ondan uzaklaşıp ilerlemeye devam ettim. Göl kenarında bulunan bir banka oturduğumuzda ben en uç köşeye oturmuştum. Bana kızgın bakışlarını yollayıp belimden tutup kendisine yaklaştırdı.
"Yakınımda oturmak mı istersin yoksa kucağımda mı?"
Dedikleri ile nefesimi tutmuştum. Gerçekten bunu yapardı. Çünkü dediğim dedik biriydi. Kafamı iki yana sallayarak konuşmaya başladım. "Oturuyorum işte." Kafamı sağ tarafıma çevirip göl kenarında oturan bazı kişilere baktım. Çenemden tutup bakışlarımı ona yönlendirdi. "Seni şu an delicesine öpmek istiyorum." Aramızdaki mesafeleri sıfırlayıp burnunu burnuma sürttü. Dudaklarımın arasından titrek bir nefes kaçtığında mırıldanmaya başladı. "Nefesin bile çilekli süt kokuyor. Sevmediğim koku varlığını hissettiriyor." Dedikleri karşısında dilimi yutmuştum. Konuşmaya cesaret edemiyordum.
Onu göğsünden itip biraz da olsa kendimden uzaklaştırdım. "Arsız! Evlenmeden olmaz." Bana 'öyle mi?' dercesine baktı ve konuşmaya başladı. "Sevdiğim kadın benden uzak durmamalı. Bence. Yavrum ne evlenmesi? Öp hadi beni." Dedikleri ile kırkırdamaya başladım. Babamdan daha fırsatçı olduğuna karar vermiştim.
"Defol!"
"Sende kayboldum."
"Yolarım seni."
"Öpüşürken yol."
"Arsız!"
Onunla daha fazla laf dalaşına girmek istemediğim için ayağa kalkıp göl kenarına biraz daha yaklaştım. Kollarımı bağlayıp sinirli bir şekilde göle baktım. Bugün dolunay vardı. Ay ışığı göle vurduğu için çok güzel bir manzara ortaya çıkmıştı. Bakmaya devam ederken Demir gelip arkamdan bana sarıldığında nefesimi tekrar tuttum.
"Özür dilerim. Sadece seninle uğraşmayı seviyorum."
"Tamam."
Verdiğim kısa cevap ile kaşlarının çatıldığını hissettim. Burnunu boynuma yaklaştırdığı an gülerek onu arkamdan itmeye çalıştım. Ama koala gibi yapışmıştı. "Demir, yapma tikim var." Boynumu kokladığını hissediyordum. Ondan uzaklaşmaya çalışırken bu sefer boynuma öpücükler kondurmaya başladı. "Demir,"
Zar zor nefes alıp karnımın üstünde birbirine kenetlediği ellerini açmaya çalıştım. "Bak bir daha küsmem sana, lütfen." Sonlara doğru uzatmıştım. Dudaklarını kulak mememin yakınında hissettiğimde o konuşmaya başladı
"Şu an sadece seni öpmek istiyorum."
"Bir sürü insan var burada."
"Umrumda değil."
Dedikten sonra tekrar boynuma gömüldü. Huylandığım için bir o yana bir bu yana kıvranıyordum. Gülmeye başladığımda konuşmaya devam ettim. "Ya Demir,"
"Söyle yavrum."
"Hadi oturalım, ne olur."
Son dediğimi fazla uzatmıştım. Kene gibi yapışmıştı. Ne kadar uzaklaştırmaya çalışsam da iri vücudu hareket bile etmemişti. Kafasını salladığını hissettiğimde zaferle gülümsedim. Benden uzaklaşıp yanıma doğru geçti ve elimi tuttu. Ciddi anlamda temas bağımlısıydı. Bir yerimi bıraksa başka yerimi tutuyordu. Sabır çekip ona doğru döndüm.
"Neyse, başım belanın içinde diyordun. Sorun ne?"
"Sorun sensin."
"Nasıl yani?"
Anlamsız bir şekilde ona baktım. Ben yine ne yapmıştım? Hâlâ ona bakarken ellerimden tutup yavaşca yere doğru çökmeye başladı. Şaşkın bir şekilde ona bakarken o dizlerinin üzerine çöküp sadece bana baktı. Diz çökmesine rağmen boyu hâlâ uzundu. Kafasını sol tarafa eğerek bana ufak bir tebessüm gönderdi. Yanağındaki gamzesi kendini belli ettiğinde gülümsedim. Gamzesi nadiren ortaya çıkardı. Aynı şaşkınlıkla ona bakarken o konuşmaya başladı.
"Mektupları okudun. Biliyorsun bazı şeyleri," Dedikten sonra derin bir iç çekti. Kafasını gökyüzüne kaldırıp gözleri ile Dolunay'ı işaret etti. "Bugün dolunay var. Sana aşık olduğumu anladığım ilk anda bir dolunay vardı. Şimdi ise ben bu dolunay da seninle sevgili olmak istiyorum. Eğer iznin olursa seninle sevgili olabilir miyim Ay Güzeli?"
Benimle sevgili olur musun? Değil. Seninle sevgili olabilir miyim?
Benimle sevgili olmak için benden izin alıyordu.
Teklif değil, izin.
Kalbim heyecanla çarptığında dudaklarımın arasından titrek bir nefes kaçtı. Heyecanla yerimde zıpladığımda çocuksu olabilecek hareketler yaptım. Etrafında dolanıp önünde diz çöktüm. Boynuna sarılıp yüzümü yüzüne yaklaştırdım ve dudaklarına bir öpücük kondurdum. Beni belimden tutup kendine çektiğinde ikimizde yere düşmüştük. Ona ilk öpücüğümü vermiştim. Beni kucağına çekip sert bir şekilde öpmeye başladı. Ellerim ensesine gittiğinde aynı şekilde karşılık verdim. Dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırıp "Seviyorum seni." dedi. Gülümsedim ve bende aynı şekilde dudaklarına doğru "Seviyorum seni." dedim. Sözlerimin ardından beni tekrar öpmeye başladı. "Dudaklarının tadı gerçekten çok güzel." Duyduklarım ile başımı yere doğru eğdim. Çenemden tutup dudaklarıma tekrar bir öpücük kondurdu.
"Utanma, adının anlamı gibi öpücük güzelim."
Vakit kaybetmeden tekrar dudaklarıma yapıştı. Öyle bir öpüyordu ki sanki yıllardır bu anı bekliyordu. Büyük bir açlıkla öpmeye devam etti. "Sevgilim," Fısıldadığım sözcük ile benden yavaşça ayrıldı. Gözlerimin içine bakarak kocaman gülümsedi. Gülüşüne bakıp kıkırdadığımda elinin tersi ile yüzümü okşadı.
"Sana kurban olurum. Biliyorsun değil mi?"
"Ya deli."
Başımı eğip gülmeye başladığımda konuşmaya devam etti. Göl kenarındaki insanların çoğu gitmişti. Sadece biz vardık. Sol eli ile çenemden tutup kafamı kaldırdı. Ay ışığı artık yüzüme vuruyordu.
"Ay Güzeli, Ay Güzeli'm, mоя лунная красавица" Sevgisini o kadar çok belli ediyordu ki şu an kalbim durmak üzereydi. Hissettiriyordu, yaşatıyordu. Bana hitap şekli her saniyemi daha da güzelleştiriyordu. Parmak uçlarım ile çenesindeki kısa sakallarını okşadım. "Ay kadar güzelsin. Parlaklığın eşsiz, bunu da biliyorsun değil mi?" Kafamı aşağı yukarı salladığımda yanağımdan öptü. Bu adam gerçekten de temas bağımlısıydı. Öpmeden, dokunmadan duramıyordu. "Her zerreni öpmek istiyorum, her zerreni." Oldukça kısık çıkan sesi o kadar çekiciydi ki bir an sesinden öpmek istedim. Sesinin kalınlığı kulağa bir melodi gibi geliyordu. Ömrüm boyunca sadece bu sesi duymak isterdim.
"Şey, ben bi kayınbabama yemek götürüp geliyorum." Dediklerim ile kafasını arkaya doğru atarak güçlü bir kahkaha patlattı. Utandığım zamanlar saçmalardım. O da bunu bildiği için gülüyordu. "Kayınbaban şehir dışında güzelim." İma ettiği şey ile gözlerinin içine bakarak gülümsedim.
"Gülüşün gülüşüme feda olsun."
Kollarımı boynuna sardığımda o da belime sıkıca sarıldı. Burnumu boynuna yaslayıp kokusunu içime çektim. Gözlerimi yumduğumda belimi okşadığını hissediyordum. Sevgi gerçekten de her iki tarafında duyabileceği bir duyguydu. Ama aşk herkese denk gelmezdi. Ben aşkı bulduğumu hissediyordum. Birbirimize öyle sarılı dururken yan tarafımızdan bir ses yükseldi. Gördüğüm kişi ile anında Demir'den uzaklaştım.
Yakut Vural Çakır karşımızdaydı.
"Ne bok yiyorsunuz siz burada!"
Demir dikişlerini umursamadan fevri bir şekilde oturduğu yerden kalktı. Dayısının karşısında durup ona baktı. "Sana hesap mı vereceğim." Demir'in genelde dayısına diklendiğini görmemiştim. Ama şu an oldukça sinirliydi. Her şeyden önce Yakut Vural bizi nasıl bulmuştu? Tesadüf müydü? Yakut Vural, Demir'e yaklaşıp sol elini sertçe omzuna yerleştirdi. Bakışları o kadar sertti ki içim titremişti. Demir de aynı şekilde ona bakıyordu.
"Hastaneden yeni çıktın. Evde dinlenmen gerekiyor."
"Sikmişim hastaneyi! Sevgilim'den önemli mi lan?"
Bana sevgilim demişti. Yakut Vural yeğeninin huysuz olduğunu bildiği için sabır çekip Demir'in karnına sert bir şekilde yumruğunu indirdi. Korkuyla öne doğru atladığımda Yakut Vural bana "Olduğun yerde dur hanım kız." dedi. Demir tam bir şey demek için ağzını açmıştı ki kısık bir şekilde inledi. Yakut Vural onu umursamdan ceket ve kazağı sıyırdı. Bakışlarım Demir'in karnına değdiğinde dikiş yerinden minik minik kanın akmaya başladığını görmüştüm. Elimi ağzıma götürüp şaşkınlıkla dayısına baktım. Bunu nasıl yapmıştı?
"İyileşmeyi bekleseydin piç!"
"Yumruk atmasaydın kanamazdı."
Yakut Vural kazağı serbest bırakıp bir adım geriye gitti. Sanki az önce olanlar yaşanmamış gibi cebinden bozuk para çıkardı. Demir sertçe yutkunarak arkaya doğru adımladı. Beni yanına çekip arkasına aldı. Ne olduğunu pek anlamasam da olduğum yerde durdum. Demir neden dayısının bu hareketinden ürkmüştü?"O parayı geri cebine at! Sırf bunun için bizi öldürecek misin?" Demir'in sözlerinden sonra gözlerim şokla açıldı. Bizi bir bozuk para ile mi öldürecekti? Sürekli bizi yalnız bırakmaya çalışan adam neden öldürmeye çalışırdı ki? Mantıksız geliyordu. Yakut Vural bozuk parayı elinde iki defa çevirdikten sonra yeğenine kısa bir bakış attı.
"Sizin için değil. Akrep, Yunus ve Buğlem için. Onların kaderini sen belirleyeceksin. Eve geldik, baktık, yoksun. Delirtirsiniz siz adamı."
Duyduklarım ile tuttuğum nefesimi geri verdim. Demir arkasından çıkıp yanına geçtim. O an nasıl bir korku yaşadıysa ilk beni korumayı düşünmüştü. Bakışlarım Yakut Vural'ın üzerinde gezindi. Alaycıl bir gülüş ile elindeki paraya bakıyordu. Bu para ile nasıl onların kaderini belirleyecekti? "Ama o para nasıl kaderlerini belirleyecek ki?" Sorduğum soru ile parayı bana doğru attı. Havada tuttuğum parayı hemen incelemeye başladım. Gümüş rengindeydi. Bu paranın Rusya'dan geldiği açıktı. Paranın arka yüzünde ölüm, ön yüzünde yaşam yazıyordu. Yakut Vural yanıma yaklaşıp elime iki bozuk para daha sıkıştırdı. Onları da incelemeye başladım. Bir tanesinin her iki yüzünde ölüm yazıyordu. Diğerinin de her iki yüzünde yaşam yazıyordu. Yakut Vural konuşmaya başladığında kafamı kaldırıp onu dinledim. "Bu ikisi benim kumarım. Ama şunu bilmeni isterim ben her zaman kumar oynarım." Dedikleri ile ağzım şokla açıldı. Gerçekten bu adamın tersi korkutucuydu.
"Ölüm gelirse ne olur? Ya da yaşam gelirse?"
"Ölüm gelirse yanarak ölür. Külleri karımın deposuna gönderilir. Çünkü yengenizin kül koleksiyonu var. Yaşam gelirse, onu da herhangi bir kişiye seçtiriyoruz. Sürgün edilir, köle yapılır, işkence edilir. O da keyif meselesi kısaca."
Her cümlesinden sonra ağır bir şok yaşıyordum. Karısının nasıl kül koleksiyonu olabilirdi? Kafamı Demir'e doğru çevirdiğimde 'ben bilmem' dercesine omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Şimdi ise Demir'in yanında yapmam gerekiyor bu seçimi. Sadece izleyin."
Elindeki paraları tek tek dizdi ve "Sayı seç" dedi. Demir elini iki yaptığında Yakut Vural diğer paraları cebine atıp elindeki paraya bakmadan havaya fırlatıp elinin üzerinde durdurdu ve üstünü diğer eliyle kapattı. Açmadan önce "Bu akrebin kaderi için," dedi. Elini kaldırıp baktığında bize ufak bir bakış attı ve zevkle güldü. Bu ne anlama geliyordu?
"Ölüm." Az önce yaptığını tekrar yaptı ve "Yunus'un kaderi için," Aynı hız ile elini kaldırıp baktığında dudaklarından "Yaşam." kelimesi döküldü. Sanırım bu kumarsız yaptığı bir seçimdi. İlk gösterdiği para olmalıydı. Tekrar aynı şeyleri yapıp "Buğlem'in kaderi için," dedi. Elini kaldırıp baktığında "Yaşam." dedi. Hiçbir şey demeden parayı cebine geri attı. O günden sonra soramamıştım ama Buğlem'in ne yaptığını merak ediyordum.
"Buğlem ne yaptı ki?"
"Demir'i o sokağa yönledirmeye çalıştı. Ayrıca Akrep için çalışıyor. Abinde tehlikenin içerisinde olabilir. Akrep'in ajanları her yerde. Akrep'i yaktıktan sonra hepsi benim için diz çökecek."
Bu tür işleri asla anlamıyordum. Neden hayatını mahvedecek şeyler yapardı insan? Normal yaşamak var iken neden hayatını cehenneme çevirirdi? Yakut Vural neden böyle biriydi? Çok fazla cevapsız sorularım vardı. Birini cevaplasam diğeri cevaplanmayacaktı. Bakışlarımı Demir'e çevirip dudaklarımı büzdüm. Bana minik bir tebessüm gönderip dayısına döndü. Yakut Vural ikimize imalı bir şekilde bakıp konuşmaya başladı. "İşim bitti, şimdi size gelelim. Siz iki aşk kuşu sevgili mi oldunuz?"
Demir ile aynı anda kafamızı salladığımızda Yakut Vural gülerek söylenmeye başladı.
"Ben geldiğim an yiyişmeye başladınız. Bir saat sizi bekledim amına koyayım. Sizin yüzünüzden bu gözler ne gördü. Günaha girdim."
"Karısı ile öpüşmek için dört dönen bir adam mı bunu bana dedi?"
"Ne yapayım oğlum? Yengen keçi gibi neymiş öpmek yasakmış. Koyarım yasağa da!"
Yakut Vural'ın sinirli sitemi karşısında gülmeye başladım. Sinirli bir şekilde bana baktığında ağzıma fermuar çekiyormuş gibi yaptım. Bize tiksinerek baktı ve arkasını dönüp gitmeye başladı. Bu adam gerçekten de ruh hastasıydı. Ben arkasından gidişini izlerken Demir büyük eli ile elimi tuttu. Elimi kaldırıp öptüğünde ona doğru dönüp gözlerinin içine baktım. Gözlerinin içine baktığımda kendimi görüyordum. Kapkara gözleri gecenin yansımasını taşıyordu. Dudakları aralandığında konuşmaya başladı.
"Hadi gidelim, güzelim."
"Nereye?"
"Sence?"
"Pavyona mı?"
Heyecanla sorduğum soruya göz devirip sabır çekti. Aklımdan ise sadece bir kelime geçiyordu. Dejavu hissi yaşamıştım. Bu anı daha önce yaşamıştık ve tekrar yaşamak garip hissettirmişti. Gülümseyerek ona baktığımda dudağıma minik bir öpücük kondurup konuşmaya başladı.
"Eve gidelim. Hava soğuk, üşürsün."
"Ya beni mi düşünüyorsun sen?"
"Evet."
Elini bırakıp arkasına geçtim ve hızlıca sırtına atladım. Kollarımı boynuna sardığımda bacaklarım tam düşmek üzereyken sıkı sıkı tuttu ve önünde birleştirdi. Yaptığım harekete minik bir kahkaha atıp "Ah başımın belası ah." dedi. Kafamı yana doğru eğip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. İkimiz aynı anda tekrar güldük. "Hih! Demir dikişlerin." Son dediklerim ile elini 'aman takma' dercesine salladı. Hiçbir şey demeden sırtında asılı kaldım. Gülümseyerek onu izlemeye çalıştım.
Ve o gece iki kalpte hissettikleri ile tekrar canlandı.
Onlar ölüme değil, birbirlerine mahkumdu.
🌕
Buse???
Demir???
Yakut Vural Çakır???
İlk kiss me bölümümüz... Çok fena...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |