
İnsan hayatını ölümü beklemekle geçirir miydi? Ölümün yollarını gözler miydi? Tüm hayallerini, yaşama isteğini kaybedebilir miydi?
Sanırım yapabilirdi.
"Kardeniz! Pikniğe gidiyoruz, hadi hazırlan!"
Bu gelen kuzeni Efsun'du. Kardeniz, yattığı yataktan hiç kıpırdamayarak kuzenine ifadesizce bakmaya başladı. "Ben gelmek istemiyorum.Size iyi eğlenceler," dedikten sonra arkasını döndü ve gözlerini sıkıca kapattı.Efsun, derin bir nefes alarak son bir kez Kardeniz'e baktı. Onun eski hâlini çok özlemişti. Kapının kapanmasının ardından odanın sessizliği Kardeniz'in ağlamasıyla bozuldu. Kardeniz, üzerindeki yorgana sıkıca sarılarak gözyaşlarını bastırmaya çalıştı. O da eski halini çok özlemişti, özellikle de eskileri.
3 YIL ÖNCE
Kardeniz, boş bir kağıda annesinin resmini çizmekle meşguldü.Resim yeteneği çok iyiydi. Fırçasıyla annesinin gözlerinin içini özenle boyuyordu. Telefonundan çalan müzikle beraber gözlerini huzurla kapattı ve anın tadını çıkararak gülümsedi. Resim yapmayı gerçekten çok seviyordu. Zilin çalmasıyla gözlerini açtı.Kimin geldiğini merak etmişti. Çünkü bu saatte evlerine gelen pek insan olmazdı. ''Kızım kargoya bakar mısın?'' diye seslendi annesi. Kardeniz hemen fırçasını bırakarak odasından dışarı çıkarken annesine ''Tamam anne'' diye cevap verdi. Kapıyı gülümseyerek açtığında siyah kapüşonlu bir adam gördü. Adam Kardeniz'e elindeki kutuyu verdiğinde, annesi de çoktan gelmiş parayı adama vermişti. Kardeniz tam kapıyı kapatacaktı ki adam eliyle kapının kapanmasına engel oldu. ''Parayı tam vermediniz'' dedi kalın sesiyle. Kardeniz'in annesi yani Melek kaşlarını çattı. Parayı tam vermişti. ''Ama beyefendi telefonda ücreti bu kadar yazıyordu,'' diyerek itiraz etti Melek. Kardeniz endişelenmeye başlamıştı,nedense içinde onu daraltan kötü bir his vardı.Birden duvardaki babasının resmiyle göz göze geldi. Yıllar önce kaybetmişlerdi onu.Gülümsüyordu babası. Güven veriyordu Kardeniz'e.
"Hayır," dedi adam "Tam vermediniz." Sesi sinirli çıkıyordu ve bu ikisini de ürkütüyordu. Melek, Kardeniz'i arkasına aldığında eli titriyordu. "Beyefendi, lütfen zorluk çıkarmayın. Yoksa polisi arayacağım." Adam gülerek bir adım öne çıktı. Melek, adamın zar zor yürümesinden ve ses tonundan onun sarhoş olduğunu anlamıştı. Kardeniz ise daha da korkmaya başlamıştı. Melek hızlıca kapıyı kapatmaya çalıştı ama bir işe yaramamıştı. Adam kapıyı tutarak içeriye daldı. Kardeniz çığlık atarak kulaklarını kapatmış,sakin olmaya çalışıyordu. Melek ise bir yandan onu koruyor bir yandan da ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Adam kapıyı kapatarak kapüşonunu açtı. Melek keskin bir şey arıyordu.
Kardeniz için adamı öldürmeye razıydı. Adam, Melek'e izin vermeden onu ellerinden tutup bir köşeye savurdu. Kardeniz bu sahne karşısında gözyaşlarını tutamadı. Aklına sadece ağlamak geliyordu. Aptal adam, hâlâ "Parayı tam vermediniz," cümlesini tekrarlayıp duruyordu. Kardeniz de adamın artık sarhoş olduğunu anlamıştı. Adam Kardeniz'in annesi Melek'i yere fırlattığı yetmemiş gibi, bir de üstüne çıkınca Kardeniz artık nefes bile alamaz hale gelmişti. Kulaklarını ellerinden yardım alarak öyle bir kapatmıştı ki, beyninin içinde susmak bilmeyen garip bir uğultu midesinin bulanmasına yol açıyordu. Zorla bakışlarını kaldırdı yerden. Babasının duvara asılı resmiyle göz göze geldiler. Hala gülümsüyordu. Annesinin çığlığıyla kulaklarını daha da sıkı kapattı. Aniden zihnine düşen bir anı, onu sanki binlerce basamaktan aşağı düşmüş gibi hissettirdi. "Her zaman cesaretli ol kızım. Bu dünya korkaklar için bir kabus olur," derdi babası.Başını şefkatle okşardı,gözlerinin içine merhametle bakardı. Yutkunamadı Kardeniz. Nefes alamadı, yaşayamadı, kabullenemedi. Aniden cesaretin kendisini ele geçirdiğini hissedince hızlı ayağa kalktı. Eline gelen rastgele bir vazo ile beraber adama ve annesine doğru ilerlerken bundan sonrasının hiç de iyi olmayacağına adı gibi emindi. Babam için diye düşündü. Sonra bir atak, vazonun kırılma sesi, annesinin çığlıkları... Adam aldığı darbe yüzünden sersemlese de Kardeniz'in umduğu sonuç gerçekleşmedi. Adam bayılmamıştı ama yere düşmüş ve kaşları çatık bir şekilde kendisine gelmeye çalışıyordu. Annesi çaresiz çığlıklarından birini daha atıp ayağa kalkarken nihayet komşular kapıya toplanmıştı. Eve girmek için çaba sarf ediyorlardı. Kardeniz ve annesi tam kapıdan geçip gitmek amacıyla yürüyorlardı ki adam yerinden doğrularak nefeslerini kesti. Melek, daha ne olduğunu anlamadan adam tarafından bileğinden tutunmuş bir vaziyette mutfağa doğru sürüklenmeye başladı. Kardeniz, adamın kolundan yakaladı. Zaten sarhoş olan adam sendeleyerek, "Geberteceğim sizi," diye bağırdı. Kardeniz'i itti adam. Annesini tekrar mutfağa sürükleme eylemini devam ettirdi. Dolaba çarpmıştı Kardeniz. Sırtı çok acıyordu. Son bir cesaretle kapıyı açtı. Komşular evinin içine girdiğinde Kardeniz, kararan gözleriyle birlikte annesinin yanına koştu. Derin nefesler alıyordu.
Ama karşılaştığı manzara onu öyle derinden sarsmıştı ki, ne kadar betimleme yaparsa yapsın, hiçbiri gördüğü bu manzarayı tanımlayamazdı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |