2. Bölüm

2.BÖLÜM

Humeyra sahin
humeyras_

Kardeniz'in adımları olduğu yere çakıldı. Komşuların çığlıkları kulağını kanattı.

30 dakika önce

Kızım makarna ister misin?

Evet!

Tamam, koyuyorum şimdi suyu kaynasın güzelce.

Kaynasın... Kaynasın...

30 dakika sonra

"İstemem! İstemem!" Kardeniz'in kendisinden bağımsız ilerleyen adımları, annesinin adam tarafından kaynar suya sokulmuş kafasının yanına gelince yavaşladı.

"İstemem!"

Annesi hareketsizleşirken Kardeniz kendisine geldi. Daha önce hiç hissetmediği bir öfke ile adamı; tırnaklarından yardım alarak hırpaladı, yırttı, vurdu, çığlık attı.

Komşular, çağırdıkları polisler... Hepsi etraflarına dolaştı. İki polis adamı aldı, kollarından tutarak çekiştirdi. Kardeniz, annesinin vücuduna sarıldığında tüm gücüyle çığlık atıyordu. Boğazı yırtılırcasına attığı çığlıklar dinmek bilmiyordu. Annesinin yanmış yüzü ile göz göze gelince gözlerinin yuvarlarından falan fırlayacağını düşündü.

"Anne... Anne! Anne! Gitme, yalvarırım, anne bana ba- Anne!"

Sessizlik.

Asla unutmayacaktı Kardeniz bu yüzü. Mümkün değildi,unutamazdı. Makarnayı annesi o yesin diye suyu ısıtmıştı. O yesin diye ocağa su koymuştu, şimdi ise bir sarhoş adam uğruna o kaynar suyun içinde kendi kafasını bulmuştu.

Attığı çığlık gözünü kör etmişti Kardeniz'in.

Ölmek istemişti Kardeniz.

Kabus mu, diye saçlarını yoldu. Sayamadığı kadar çok vurdu kendisine. "Anne!" çığlıkları ruhunu öldürdü.

Kardeniz artık teyzesinde yaşıyordu. Tek yaptığı şey ise saatlerce yatağında yatmaktı. Özel ihtiyaçlar dışında ayağa kalkmıyordu bile. İlaçlarla ayakta duruyordu. Ruhu alınmıştı ellerinden. Çocukluğu, yaşam sevinci. Nefes almak için nefes alan bir bedendi artık.

3 YIL SONRA

Kardeniz Yücel

Yine o lanet evde resimlerimden birini yapıyorum. Fakat aniden resmin içinden yüzümün her zerresine kan fışkırıyor. Boğazımı yırtarcasına bir çığlık atıyorum.

Göz kapaklarımı araladığımda nefes nefese kalmıştım. Ciğerlerime hediye olarak içime büyük ve derin bir nefes çekmiştim, elim ise kalbimin üzerine gitmişti. Odanın sessizliğinin içinde kulaklarımı parçalayan nefes alıp verişlerimi daha fazla duymak istemediğim için adrenalimi düzene sokmaya çalıştım. Sol bacağım öyle uyuşmuştu ki yüzümü buruşturmadan edemedim.

Telefonumdan gelen bir bildirim dikkatimi çekince elimle uzanıp telefonu aldım. Başardığımda gelen bildirim, oldukça şaşkın bir şekilde kaşlarımı çatmama neden oldu.

"Son arzun nedir?"

Birkaç dakika düşündükten sonra cevap yazdım.

"Sen kimsin?"

Cevap hiç gecikmeden geldi.

"Hiç kimseyim, hiç kimse olmak her zaman daha kolay olur."

Nedense yüzümde bir tebessüm peyda olmuştu. Düşünce tarzını sevmiştim.

Bir dakika... Gülümsemiş miydim ben? 3 yıl sonra ilk defa hem de...

"Neden son arzumu sordun?"

Parmaklarım benden bağımsız gezinmişti tuşlarda. Cevap yine hiç gecikmeden gelince yazan kişinin terminatör olduğunu falan düşündüm.

"Genelde insanların arzuları gibi birçok şeyi merak ederim. Psikoloji bölümünde okuduğum için yeni yeni insanlar; kişilikleri, davranışları ve benzeri şeyleri öğrenmek hoşuma gider."

O sırada aklım ilk sorduğu soruya, yani son arzumun ne olduğuna takılmıştı.

"Şimdilik bilmiyorum." diye geçiştirerek cevap verdim.

"Bu arada ben Bulut. Bulut Akın." İsmini yazmıştı. Bulut Akın... Tuhaf ama aynı zamanda güzel bir isimdi. Tam ,memnun oldum Bulut, gibi bir şey yazacaktım ki kapının aniden açılmasıyla olduğum yerde kaldım. Gelen Efsun, kuzenimdi.

Gözlerini kocaman açıp bir sevinç çığlığı attığında kaşlarımı çatmaktan başka bir şey yapamadım.

"Oha!"

Gördüğü şeye inanamıyormuş gibi tekrar tekrar gözlerini ovuştururken "Oha!" diye sayıklamayı da ihmal etmiyordu.

"Ne oluyor be?" dedim şaşkınca.

"Seni ilk defa telefona bakarken gördüm ve üstelik gülümsüyordun! Söyle bana ne oldu? Kıyamet falan gelmiş olmalı!"

Mutlulukla yanıma gelmesiyle zıplayarak tam karşıma oturması bir olmuştu. Dişlerini göstererek gülümsüyordu, bu yüzündeki ifadenin aynısının benim yüzüme de bulaşmaya başladığından emindim.

"Komik bir video gördüm de ona gülüyordum," dedim çekinerek.

"Ciddi misin? Sen hiç video izlemezsin ki,"

Ben hiç biriyle de mesajlaşmam, Efsun. Sanırım ona gerçeği söylemenin bir zararı olmayacaktı.

"Tamam, biri aniden mesaj attı... Sonra... Sonra ne olduğunu ben de anlamadım, konuşmaya başladık,"

Efsun, kıkırdayarak bacak bacak üstüne attı. Halinden bayağı memnun görünüyordu. Oldukça da meraklı.

"Ne yazdı peki?"

"Göstereyim," dedim mırıldanarak. Telefona tekrar baktığımda mesajları görememek ne olduğunu sorgulamama neden oldu. Mesajlar neredeydi? Burada olması gerekiyordu. Efsun'un müthiş bir kahkaha atmasıyla korkarak sıçradım.

"Sakın bana heyecandan mesajları sildim deme!" dedi gülerken.

Ben mesajları ararken o yatağa yatmış, gülmekten nefes alamıyordu.

"Yanlışlıkla sildim herhalde, gülmesene,"

Harbiden mesajları mı silmiştim?

Daha çok gülmeye başlayınca kendime engel olamadım. İkimiz de gülmeye devam ederken Efsun hâlâ kahkahalarının arasından "Mesajları silmişsin!" diyordu.

3 yıl boyunca ilk defa Bulut Akın sayesinde bu kadar çok gülüyordum. Ya da artık tebessüm etmeyi özlemiştim ve kendime bir neden arıyordum. Bu konu bayağı ilgimi çekmeye başlamıştı.

Bölüm : 02.07.2025 23:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...