
Uyandığımda birinin kucağında gidiyordum. Ama kim olduğunu bilmiyordum. Başım onun göğsündeydi ve beni kollarında taşıyordu. Nerede olduğumuzu, kimin beni taşıdığını, saatin kaç olduğunu, kaç saat uyduğumu bilmiyordum. Gözlerimi açtım. Dışardaydık ve başımı yukarı kaldırdığımda Jeongin'in beni kucağında taşıdığını gördüm.
"Jeongin" diye seslendim ona uykulu ve alçak sesimle. Bana bakıp sırıttı.
"Efendim güzelim?" diye sordu. Güzelim mi? dedim içimden. Güzelim dediğinde içimde bir kıpırtı hissettim. Kelebekler uçuyordu sanki.
"Geldik mi?" diye sordum gözlerimi ovuştururken.
"Evet güzelim, geldik. Birazdan otele gideceğiz ve oradan da odamıza gideceğiz."
Odamız. Bizim odamız. Jeongin "Odamız" demişti. Bizim odamız demişti. Bizim odamıza gideceğiz demişti.
"Odamız mı?" diye sordum anlamamazlıktan gelerek.
"Evet güzelim, odamız. Aynı odada yatacağız. Ve o da bizim odamız..."
O anda hocanın sesini duydum.
"Jeongin, bu kart otel odanızın kartı." dedi.
"Peki hocam" dedi ve yürümeye başladı. Ardından kulağıma yaklaştı ve fısıldadı.
"Benimle aynı odada kalmaya hazır ol güzelim." O an fark etmeden gülümsedim.
"Hazırım zaten" diye fısıldadım sessizce. Jeongin duymuş gibi kıkırdadı.
"Ne dedin? Duyamadım da" diye sordu dalga geçer gibi. O an yanaklarımın yandığını, kızardığını hissettim.
"Y-Yani... B-Bir şey demedim..." diye afalladım telaşla.
"Telaşlanma hemen. Zaten ne dediğini duydum" dedi ve kıkırdadı. Resmen beni gıcık etmek için gelmişti!
Gözlerimi devirip başımı tekrar göğsüne yasladım. Bir süre sonra bir odaya geldik. Jeongin siyah bölgeye kartı okuttuğunda kapı açıldı ve içeri girdi.
"İşte bizim odamız..."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |