!!! OKULLAR BAŞLADIĞI VE BENDE ÇALIŞTIĞIM İÇİN ARTIK HAFTASONLARI BÖLÜM GELECEK!
Selam güzellerim hemen bölüme başlayın❤️
Samael'in sözlerinden sonra birbirimizden ayrıldık. Yeniden masaya geçerken eş zamanlı olarak yanımıza yeniden birileri gelmiş ve onlar sohbet etmeye başlamıştı.
İçimde ki heyecan ile gecenin sonunu beklerken elimde ki içkiden bir yudum daha aldım.
Samael iş konuşuyor arada da bakışlarını üstümde gezdiriyordu. Yosun yeşili gözleri her gözlerime değdiğinde heyecanla kalbim sıkışıyordu. Bu gece hiç bitmeyecekmiş geliyordu.
Konuşulan konulardan sıkıldığım için yanlarından uzaklaştım Samael'in bakışları bana döndüğünde dudaklarımı oynatarak "sıkıldım, üst kata çıkıyorum" dedim. Samael'in bakışları dudaklarımda gezinip yeniden gözlerime döndü. Başını bir kez aşağı indirip onay verdiğin de merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım.
Merdivenlerin sonunda kapıları ardına kadar açık olan teras karşıladı beni. Açık kapıdan geçtiğimde ayın aydınlattığı terasta yürüdüm.
Demir korkuluklarına yaklaştım. En üst katta olduğum için ışıkların aydınlattığı manzarada gezdirdim kahve rengi gözlerimi.
Renkli sokak lambaları yıldızların ışığının görevini üstlenmişcesine parıl parıl parlıyordu. Evlerinin kiminin ışığı yanarken kimileri karanlığa gömülmüştü.
Önceden bende o karanlıkta olan kişilerdendim. Ailemle kendi küçük dünyamda yaşıyordum. 20 yıllık hayatım bir şekilde ilerliyordu. Şimdi tek başıma önceden hayalini bile kuramayacağım bir elbisenin içindeydim. İçeriden gelen hoş müzik sesi kulağımı okşuyor hafif esen rüzgar saçlarımı adeta dans ettiriyordu.
Bir kaç daha ev ışığı kendini karanlığa bıraktı. Onların yerini bir başka sokak lambasının ışığı aldı. Sokak lambaları bana evimin önünde ki odama yansıyan ışığı anımsatıyordu. Geceleri karanlıktan korktuğum da odama yansıyan sokak lambasının ışığını izlerdim. O sokak lambasına anlatırdım içimde yaşadıklarımı. İçimde ne fırtınalar koptuğunu bir tek o sokak lambası bilirdi.
Üç kişilik bir ailenin tek kız çocuğuydum ben. Anne, babam ve birde ben. Birde...
Omuzlarıma konan ceket ile bir an irkildim. Bakışlarım arkama döndüğünde uzun boylu bir adamın omuzlarıma ceketini bıraktığını gördüm. Adam yanıma gelip benimle birlikte ışıkları izledi.
Kısık bir sesle "teşekkür ederim" dedim. Adam cevap vermediğinde dışarıyı izlemeye devam ettim.
Söyledikleri üzerine bir kaç saniyeliğine ona baktım fakat onun bakışları bir an bile bana dönmedi.
"Evet böyle şeyler pek bana göre değil."
Adam yeniden sustuğunda bu sessizlik rahatsız edici olmaya başladı.
"Benimde pek sevdiğim söylenemez."
Adamın üstünde oldukça pahalı bir takım vardı. Bakarsanız aslında böyle partiler de sıkça bulunduğu aşikardı.
"Üstünüzde ki kıyafetler sıkça bu partilere katıldığınızı söylüyor."
Alayla söylediğim şeye karşın gülmüştü.
"İlk bakışta herkes öyle düşünür. Fakat kimse arkasında neler döndüğünü sorgulamaz."
Söyledikleri üzerine ona baktım. Oldukça ciddi duruyordu. Böyle şeyleri sevmediği açıkça belliydi. Kravatını biraz aşağı indirmiş kol düğmelerini açmıştı. Kollarını biraz kıvırmıştı.
"Pekala arkasında neler dönüyormuş bakalım?"
Sorum üzerine ilk kez baktı bana. Benimkiyle aynı olan gözleri gözlerim de gezindi.
"Bence bu seni ilgilendirmez Lilith."
Arkamdan gelen ses üzerine arkama baktım. Samael kaşlarını çatmış bir şekilde yanımda ki adama bakıyordu.
Adamın yüzünde keyifli bir sırıtma oluşurken aslında ikisinin de birbirini tanıdığını anladım.
Samael yanıma gelip omuzlarımda ki ceketi aldı. Ceketi adama uzatırken bir elini belime yerleştirdi. Az önce adamın ceketinin ısıtamadığı bedenimi Samael'in eli güzel bir şekilde ısıtmıştı.
Adam ceketi alıp yeniden giydi. Elini sıkması adına Samael'e uzattı. Samael adamın eline üstten bir bakış attı.
"Senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim."
Kaşlarım havaya kalkarken Samael'e baktım. O bana bakmak yerine karşısında ki adama bakıyordu.
Adam bozuntuya vermeden bakışlarını bana çevirdi.
"Pekala, seninle sohbet etmek güzeldi görüşürüz hanımefendi."
Adam arkasını dönüp uzaklaşırken Samael'e döndüm.
Samael tek kaşını havaya kaldırdı.
"Kaba mıyım? Kırıyorsun beni güzelim."
Gözlerimi devirip bakışlarımı şehir manzarasına çevirdim. Samael yanımda hareketlendiğinde ne yaptığını umursamadan manzaranın keyfini sürdüm.
Bir anda etrafımı sıcacık kollar sardı. Neler olduğunu anlamazken Samael arkamdan sıkıca bana sarıldı. Onun bana sarılması ile vücudumun ısısı artmaya başladı.
Kesinlikle onun kolları bir ceketten daha sıcaktı.
"Bu gecenin bitmesine az kaldı."
Samael'in sözleri üzerine yutkundum. Bu gece sonunda bana neden Lilith dediğini açıklayacaktı. Başımı ağır ağır salladım.
"Belki sende bana neden Samael dediğini anlatırsın."
Tek kaşım istemsizce havaya kalktı. Ona neden Samael dediğimi merak ediyordu.
"Bunun için yalvarman gerekecek Samael."
Samael sıcak nefesini boynuma verdi. Boynuma yayılan nefesi kendi nefesimi tutmama neden olmuştu.
"Belki yalvarmaktan çok daha güzel şeyler yapabilirim."
Ah o ses tonu. Ne zaman beni etkisi altına almaya çalışsa bu ses tonunu kullanıyordu. Kısık ve etkileyici. Tıpkı hoş bir melodi gibi. Bunun etkisini bildiği içinde sürekli bu ses tonunu kullanıyordu sanırım.
Sorgulayan sesime karşın Samael bir kaç saniye sustu. Aramızdan rüzgarın esintisi bile geçmezken Samael'in bunu bilerek yapıp yapmadığından şüpheleniyordum. Bu adam beni öldürmek istiyordu fakat şuan üşümemem için kollarını etrafıma sarmış ısıtıyordu.
Ölümün soğuk olduğunu bilmiyor muydu? Bilseydi öldürmek istediği kadını ısıtmaya çalışmazdı. Onun sıcaklığına alışan kadın ölümün soğukluğuna alışamazdı.
"Belki bir ay ışığının altında, belki de odanın loş ışığında belki de sana böyle sarılmışken anlatabilirsin."
Samael bunu özellikle mi yapıyordu? Şuan ki bulunduğumuz ortam yeterince etkileyiciydi zaten. Birde onun sözleri üstüne eklendiğinde içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
Sorum üzerine Samael kollarını biraz daha sıktı. Sanki bırakırsa kaçacakmışım gibi.
"Ay ışığı en çok senin tenine yakışıyor. Ay ışığının altında söylemeni isterdim. Ay tenli kadın."
Ay tenli kadın. Bu söz kalp ritmini ne kadar değiştirebilirse bir insanın o kadar kalp ritmimi değiştirdi. Samael belkide ilk kez bu kadar içten konuştu.
Bu sözleri beni etkilemek için mi söylüyordu yoksa içinden mi geçiyordu bilmiyorum. Ama sözleri zihnimin unuttuğu kısımlarında bile yer edinmişti.
"O hâlde ilk dolunay da sana neden Samael dediğimi açıklarım ve sana ne kadar yakıştığını."
Sözlerim son bulurken Samael boynuma küçük bir öpücük bıraktı. O öpücük o kadar narindi ki varla yok arasında gibiydi. Kendisi küçük olsa da etkisi vücudumu titretecek kadar büyüktü.
"Geceyi sonlandırmaya ne dersin?"
Sorum üzerine kollarını belimden çekti. Bu huysuzca yerimde kıpırdanmama neden oldu. Elleri ellerimi bulduğunda eş zamanlı olarak yürümeye başladık. Sanırım geceyi sonlandıracaktı.
Uzun merdivenden inip büyük balo salonundan da çıktık. Vale başka bir arabayı getirdiğinde Samael kapımı açıp binmeme yardımcı oldu. Samael de sürücü koltuğuna oturduğunda şaşkınca arabaya bakıyordum üstelik şoför de ortalıkta görünmemişti.
Samael arabayı çalıştırdığında "bu araba nereden çıktı? Üstelik şoför nerede?" Dedim. Samael gözlerini yoldan ayırmadan sorumu cevapladı.
"Şoförden başka bir araba istedim üstelik kendisinin de gitmesini söyledim. Bu geceyi baş başa bitirmeliyiz değil mi Lilith?"
Samael'e cevap vermedim. Araba yolda hızla kayarken bir anda yağmur bastırdı. Yağmur gitmemizi zorlaştırırken içimden gelen dürtüyle Samael'e durmasını söyledim. Samael arabayı kenara çektiğinde arabadan indim. Yağmur hızla bedenimi ıslatırken üstümde ki pahalı elbisenin kirlenmesi umrumda bile değildi. Samael de arabadan inip yanıma geldi. Yağmur hızla onunda iri cüssesini ıslatmaya başladı.
Arabadan inmeden önce Samael Ay tenli kadın şarkısını açmıştı. Hoş melodi kulaklarımda yankılanırken karşımda ki Samael ellerini belime doladı. Bende ellerimi onun omzuna koydum. Bu gece ikinci kez dans ettik. Tek fark ay ışığının altında ay tenli kadın şarkısı çalarken olmasıydı. Birde bize eşlik eden yağmur.
Samael ıslak bedenini ıslak bedenime iyice yasladı. Yosun yeşili gözleri yüzümün her bir kenarında dolandı. Bakışları sanki ezberlemek ister gibiydi.
"Ay tenli kadın sana neden Lilith diyorum merak ediyordun değil mi?"
"Seni ilk gördüğüm andan itibaren beni öyle bir etkin altına almıştın ki büyülendiğimi hissettim. İçimden bir ses bana katil olduğunu fısıldarken diğeri olmadığını söylüyordu."
Bir kaç saniye sustu. Bakışları gözlerimden ayrılmazken etrafımızdan geçen arabalar umrumuzda bile değildi.
"Sana ne yaparsam yapayım bana boyun eğmedin. Karşımda hep güçlü bir kadın oldun. Sana en çok Lilith yakışırdı."
Yeniden sustu bakışlarım ısrarla devam etmesini söyledi. Bakışlarımı isteğini yerine getirerek bir kaç saniye sonra yeniden konuştu.
"Lilith'in hikâyesini bilmiyorsun değil mi?"
Sorusuna başımı iki yana sallayarak cevap verdim.
"Efsaneye göre, Tanrı insanı başlangıçta Adem ve Lilith olarak çift yaratır. Tanrının bir lütfu olarak Lilith ve Adem cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar. Ancak bu birliktelik mutlu bir beraberlik değildir. Anlaşmazlık sebepleri ise boşanma davalarında ileri sürülen gerekçelerden pek farklı değildir: Adem, Lilith'in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamaz onu kendisine hizmet etme, bahçeyi bakımlı ve düzenli tutma konusunda tembel ve isteksiz olmakla suçlar. En önemli ve üzerinde en çok durulan sorun ise Adem'in, cinsel ilişki sırasında kadının sürekli altta olmasını istemesidir ve bunu da kadına üstünlüğünün gereği olarak görür, Lilith ise bu pozisyonu aşağılayıcı bularak karşı çıkar."
Samael sustu. Hikayeyi merakla dinlerken susmasına karşın kaşlarım çatıldı. Samael bir kaç saniye beklemenin ardından dudaklarını aralayarak hikayeye devam etti.
"Kısacası anlaşmazlık sebebi Adem'in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez. Sonunda birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı'nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır) uçup gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır. Lilith, Adem ile anlaşamayınca cenneti terk eder ve dünyaya gider."
Yağmur şiddetini artırırken ikimizde bunu umursamadan altında bekliyorduk. Çalan şarkı bitmiş yerine yeniden şarkı başlamamıştı.
"Kendisine sunulan sıcak yuvayı kapıyı çarparak terkettiği için artık yeri de cennetten dışlanmışlar arasında olacaktır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı (ya da şeytanın ta kendisi) ile ilişkiye girer ve onlardan cin çocuklar doğurur, hem de günde yüz çocuk gibi yüksek bir oranda. İnanışa göre dünyada kötülüklerin bu kadar yaygınlaşmasının sebebi budur."
Hikâye o kadar merak uyandırıcıydı ki onu merakla dinliyordum.
"Cennette yalnız kalan Adem ise Lilith'i geri getirmesi için Tanrı'ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip "evine dön" çağrısı yaptırır Lilith'e. O da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Melekler kendisini, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir. Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra Adem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocuklarının doğduktan sonra ilk sekiz gün içinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır."
Hikâyenin sonu nereye varacaktı açıkçası meraktan ölecektim.
"Lilith'in dönmesinden ümidi kesen Tanrı, Adem uyurken bilinen kaburga kemiği yöntemiyle Havva'yı yaratır. Bu yeni kadının, vücudunun bir parçası olduğu erkeğe karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva Lilith'e o kadar benzemektedir ki Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Onun kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise "nihayet hidayete erip yola geldi" diye yorumlar."
Vay canına demek Havva da ondan sonra gelmişti.
"Lilith ise artık kesinlikle kötülerin safındadır. Bütün insanoğullarının ve kızlarının başına gelen nice felaketin sebebidir. İnsanlara yaptığı kötülükler saymakla bitmez: Beşikteki bebeklerin bugünün tıbbınca bile sebebi açıklanamayan ani ölümlerinin baş sorumlusu olduğuna inanılır. Hamile ve doğum yapmakta olan kadınlara musallat olarak düşüklere, ölü doğumlara ve annelerin ölümüne sebep olur; yalnız yatan erkekleri uykularında baştan çıkararak gördürdüğü erotik düşlerin verimiyle hamile kalır ve cin nüfusunun artmasına katkıda bulunur. Aynaları yurt edinip özellikle aynaya fazla bakan kadınları kendi safına çeker.
Adem ile aralarındaki ilişkinin niteliği nedeniyle feministlerin ikonu Lilith'dir. "
Samael son sözlerini söylerken bana neden Lilith dediğini de anlamıştım.
"Sana Lilith dedim güzelim çünkü sen o kadar kendine özgü o kadar güçlüydün ki bu isim sana çok yakışmıştı. Tıpkı Lilith gibi boyun eğmeyen ve kendi ayakları üzerinde duran bir kadınsın."
Samael'in sözleri gururumu okşamıştı. Ona neden Samael dediğimi bilmiyordu fakat ben biliyordum ki cinlerin kralı olan Samael de en çok ona yakışıyordu.
Biz buyduk Samael ve Lilith. Birbirinden bir o kadar farklı ve bir o kadar aynı iki kişi. Yağmurun altında onun elleri belimde ve benim ellerim onun omuzlarında. Ay ışığı yüzlerimizi aydınlatırken gelecekte olacak şeylerden bir haber iki kişiydik.
! !! CUMARTESİ VE PAZAR GÜNLERİ BÖLÜM GELECEKTİR!!!!
Bölüm sonu güzellerim. Umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🧡
Peki bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?
Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum. Şarkıyı, yağmur sahnesini vs. Önceden orada paylaşmıştım.
Gülücükler ve öpücükler ile...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |