Selam benimkiler hemen sizi bölüme alıyorum.
Zaman ilerliyordu. Samael ortalıkta yoktu. Zaman gittikçe daralıyordu. Ne işler peşinde olduğunu bilmiyordum. Ne Renat vardı ortalıkta ne de o. Ateş ile de arada kavga ederek arada anlaşarak tuhaf bir şekilde yürütüyorduk.
Ama bugün onda tuhaf bir şeyler vardı. Odasından çıkmıyordu. Normalde en azından kahvaltı yapmaya çıkardı.
Bende sıkıntı ile film izliyordum. Kucağımda ki cips kasesini yanıma bıraktım. Yağlanan ellerime baktığımda iğrenerek yıkamak için banyoya gittim. Ellerimi yıkadıktan sonra banyodan çıktım.
Ateş'in hem odasından çıkmamasından dolayı hemde odayı merak ettiğim için merdivenleri çıkmaya başladım. Ateş'in kapısının önüne geldiğimde elim kapının koluna gitti. Tam indireceğim sırada Ateş'in yüzüklü parmakları elimi kavradı.
"Küçük böcek yine uslu durmayıp haşerilik mi yapıyor?"
Hızla elimi ondan çektim. Arkamı dönüp bakışlarımızı birbirine kenetledim.
"Seni merak ettim. Bugün odandan hiç çıkmadın senin için endişelendim."
Yalandı. Onun için endişeli falan değildim. Odayı merak ediyordum sadece.
"Ne kadarda iyisin böcek bu konuyu uzatmayı çok isterdim ama gitmemiz gerekiyor."
"Gitmek mi? Nereye gideceğiz? Samael'in yanına mı gidiyoruz?"
Ardı ardına sorduğum soruları görmezden gelerek "bir kaç dakika sonra çıkacağız üstünü değiştirmek istiyorsan değiştir hemen" dedi. Başımı sallayıp odama gittim. Lacivert Jean giyip üstüne siyah boğazlı kazağımı giydim. Siyah montu da üstüne giydikten sonra hazırdım. Havalar fazlasıyla soğuktu ve kış kendini göstermeye başlamıştı.
Aşağı indiğimde Ateş kapının önünde beni bekliyordu. Yanına gittiğimde konuşmadan çıktı. Bende botlarımı giyip peşinden onu takip ettim. Kapının önünde ki siyah arabaya bindiğinde bende yanında ki koltuğa oturdum. Ateş arabayı çalıştırıp hızla kullanmaya başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama umuyordum ki Samael'in yanına gidiyorduk.
Neden hâlâ onu düşündüğümü bilmiyordum. Hem bana hemen geleceğim deyip ortadan kaybolmuştu hemde hakkında hiçbir bilgi almama izin vermiyordu. Eğer ki Ateş'e bilgi vermesini söyleseydi eminim ki Ateş bir şeyler söylerdi.
Üşümem ile kollarımı etrafıma doladım. İki gündür kar yağıyordu ve yerler karla kaplıydı. Dün arka bahçede kardan adam bile yapmıştım. Tabi Ateş onu bozmuştu ama yine de keyifliydi.
Ateş otobandan çıkıp ormanlık alana girdiğin de anlamayarak ona baktım.
"Ateş ormanlık alanda ne yapacağız?"
İçimden bir ses çokta hoş şeyler olmayacağını söylüyordu. Ateş'in aklında ne olduğunu bilmiyordum ama yararıma şeyler olmayacak gibiydi. Ateş sessizce arabayı kullanıyordu. Ormanın içinde nereye gelmiştik bilmiyordum ama sanki Ateş yolları karıştırıyormuş gibi hissediyordum.
Bir süre sonra ormanın ortasında durdurdu arabayı.
Kaşlarımı çatarak "ne saçmalıyorsun sen?" Diye sordum.
Direksiyona vurarak bağırması ile korkuyla sıçradım. Gözleri öylesine delice bakıyordu ki ilk gördüğüm Ateş ile şuan ki Ateş aynıydı. Arabadan inmeyip öylece ona baktım. İnmediğimi gördüğün de o arabadan indi. Arabanın önünden dolanıp kapımı açtı. Kolumdan tutup dışarıya çıkarması ile soğuk bütün vücudumu titretti.
Ateş kapıyı kapatıp yeniden sürücü koltuğuna oturdu. Ben ormanın ortasında öylece onu izliyordum. Arabayı çalıştırdığında gideceğini anlamam ile kapıyı açmaya çalıştım. Ateş beni umursamadan geri geri dönüp yön değiştirerek gitti. Ormanda soğuk ile baş başa kalmam ile yeniden titredim.
Beni titreten soğuk muydu yoksa korku muydu emin değildim. Resmen kışın ortasında ormanda kalmıştım. Arabanın tekerlek izlerini takip ederek çıkmaya çalışacaktım.
Yerde ki karları çiğneyerek tekerlek izlerini takip etmeye başladım. Ateş de Samael gibi o kadar zeki biriydi ki resmen nereye baksam tekerlek izi vardı. Buradan çıkmak imkansız gibiydi.
Ağaçların kuru dalları sallanıyor rüzgar saçlarımı savuruyordu. Üstümde ki mont beni ısıtmaya yetersiz kaldığında biraz daha ona sarıldım. Ormanda yürümek o kadar zordu ki ayaklarım bir batıyor bir çıkıyordu. Ellerim üşüdüğünde dudaklarıma götürüp sıcak hava üfledim.
Ateş'in bu yaptığına inanamıyordum. Resmen kışın ortasında ormanda bırakmıştı beni. Sinirden gözlerimin dolduğunu hissettim. Kurda kuşa yem olacaktım işte. Yem olmasam bile hipotermi geçirip ölecektim.
Yanaklarımda ki yaşları silip yolu daha iyi görmeye çalıştım. Her yer birbirinin aynısı gibiydi.
Köpek uluması duymam ile olduğum yerde sıçradım. Etrafa dikkatle baktığım da görünürde bir şeyin olmadığını gördüm. Köpek uluması olmasını umsamda kurt olma ihtimali daha çok korkmama neden oluyordu.
Belki tekerlek izleri bir yere çıkarır beni diye koşmaya başladım. Hava kararmadan buradan çıkmam gerekiyordu. Nefesimin yettiği kadar durmadan koşmaya devam ettim.
Bir süre sonra yorgunluğa yenik düşen bedenim yere düştü. Yere düşmenin etkisi ile dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı. Yerde diz çökmüş bir şekilde ağlamaya başladım. Gözlerimden akan yaşlar yüzümü üşütmeye başladığında ellerimden destek alarak kalkmaya çalıştım.
"Hepsi senin yüzünden Samael. Senden nefret ediyorum! Senin yüzünden bu haldeyim ben. Seni asla affetmeyeceğim duydun mu? Asla!"
Yerden kalktığımda havanın kararmaya başlaması ise yorgunluğu bir kenara bırakıp yürümeye başladım. Buradan çıkmak istiyordum. Yeniden sıcak evime dönmek istiyordum. O evde ne yaşarsam yaşayım yine de orada olmak istiyordum.
O kadına bir kez daha lanet ettim. Onun çekeceği cezayı ben çekiyordum. Hem o hemde Samael ikisi hayatımı mahvetmişti. Burada ölecektim.
Belki birileri olur umudu ile bağırdım ama ne birileri beni duymuştu nede birileri ses vermişti. Umudumu git gide yitirmeye başlamıştım.
Ellerimi ceplerime koyup ağır adımlarla da olsa ilerlemeye çalışıyordum. Kış ayında olduğumuz için hava daha erken kararıyordu. Etrafta köpek ulumaları, kuş sesleri duydukça daha da tedirgin olmaya başladım. Buradan biran önce çıkmam gerekiyordu.
Durup etrafa baktım. Ağaçlar birbirinin aynısıydı resmen. Bir labirentin içine düşmüş gibiydim.
Bir süre sonra yorgunluktan kendimi yere bıraktım. Hava kararmıştı ve ben artık burada öleceğime emin olmuştum.
Artık bağıramıyor sessizce fısıldıyordum. Bedenim yorgunluktan adım atacak durumda değildi. Üstelik birde acıkmıştım. Göz yaşlarımı silip ısınmak için montuma biraz daha sarıldım.
Karanlıkta yürürken ayağım bir şeye takıldı. Ne olduğunu anlamasam da sanırım taş yada bir daldı. Ayağımın takılması ile vücudum öne doğru savruldu. Savrulmanın etkisi ile yuvarlanmaya başladım. En son çukur gibi bir yere düştüğüm de vücudum düşmenin etkisi ile ağrımaya başladı.
Bir çukura düşmüştüm. Ayağa kalkmaya çalıştığım da ayağımın ağrıması ile yeniden yere düştüm. Buradan çıkmam gerekiyordu bu yüzden yerden destek alarak kalkmaya çalıştım. Ayağa kalkmayı başardığımda ellerimi yukarı doğru uzatıp çıkmaya çalıştım. Birazcık tırmanmaya çalışsam da yeniden kendimi yerde buldum. Sanırım derin bir çukura düşmüştüm. Vücudum hem yorgunluktan hemde düştüğüm için ağrıyordu ama ayağım çok daha kötü bir durumdaydı.
Olduğum yere çöküp daha çok ağlamaya başladım. Göz yaşlarım yüzümü yıkarken kollarımı bacaklarıma doladım. Kurt sesleri kulaklarıma ilişiyordu ama artık beni kurtların bile bulacağından emin değildim.
Kar taneleri beyaz bir örtü gibi vücudumu örtmeye başladı. Vücudum ısınmaya başladığında ve uyku beni çağırdığında hipotermi geçirmeye başladığımı anladım.
Ama uyku o kadar tatlı geliyordu ki daha fazla direnmeden gözlerimi kapadım ve kar taneleri üstümü örtmesi ile uykuya daldım.
Bölüm sonu benimkiler umarım beğenmişsinizdir. 😽
Beğendiyseniz vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Emeklerimin karşılığı olarak lütfen es geçmeyin.
Peki bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?
Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum. 💖
Wattpad yardımcı: Ayrinhikayeleri
Gülücükler ve öpücükler ile...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |