27. Bölüm

ÖLÜME FISILDA - SAVAŞ VE ZAFER

Ayrin
iam.ayrin

Merhaba benimkiler işte ikinci kitaba başlıyoruz yorum ve voteyi unutmayın.

 

UYARI: Eğer vote ve yorum gelmezse üzülerek söylüyorum ki sınır koymak durumunda kalırım. Anlayın beni lütfen o kadar emek veripte sizlerin sadece okuyup geçmesi beni çok üzüyor. Lütfen düşüncelerinizi yazın öpüyorum kocaman 😽

 

Multimedya: Karya - Eris temsili.

 

Keyifli okumalar!

 

^•^

 

 

 

 

- Savaş ve Zafer -

 

Ölüm acımasız bir kafesti. O kafese bir kere girdiğiniz an bir daha çıkmanız imkansızlaşırdı. Ben ise o kafesin etrafında iki kez dolanmış yine de girememiştim. İlki... Sanırım ondan bahsetmemeliyim. İkincisi Samael'in abisi yüzünden olmuştu. Beni o ormana bırakıp ölüme terk etmişti. Şükür ki kurtulmuş ve ölmemiştim. Belki o zaman ölmek istemiyordum fakat gelecekte ki yaşayacaklarımı bilseydim yine aynı fikirde olur muydum bilinmez.

 

Karşımda ki bana benzeyen kadına baktım. Eris. Sadece saç renklerimizin farklı olduğu onun dışında yüz hatlarıyla bana benzeyen o kadın.

 

"İçeriye geçsene Karya."

 

Yüzünde ki şeytani gülümseme planının zaferle bittiğini adeta bağırıyordu.

 

Ayakkabılarımı çıkartıp Eris'in açtığı kapıdan geçtim. İşte buradaydım evimde. Tanıdığım uzun koridordan geçip oturma odasına ulaştım. Her şey yerli yerindeydi. En sevdiğim çağla yeşili olan tekli koltuğuma oturdum. Eris ise karşıma oturmuş "kendini evinde gibi hisset tatlım" demişti.

 

Onun bu tavrına karşın sadece gözlerimi devirdim.

 

"Annemler yoklar değil mi?"

 

Etrafa kısaca süzmüş planımız doğrultusunda annemlerin olmadığına kanaat getirmiştim.

 

"Yoklar şuan Kayserideler Ares onların peşinde değil zaten yine de senin isteğin doğrultusunda orada kalıyorlar."

 

Ares'in ismini duyar duymaz kalbimde ufak bir sızı belirdi. Ona oynadığım bu çirkin oyun vicdanımı rahat bırakmıyordu. Yüzüm hangi şekli aldıysa Eris'in bakışları daha dikkatli bir hâl aldı. Bu yüzden ifademi değiştirip boş gözlerle ona bakarak başımı salladım.

 

"Eee anlat bakalım neler oldu? Ares neler yaptı sana? Yada sen ona neler yaptın?"

 

Bilerek mi sürekli onun adını ağzına alıyordu bilmiyorum fakat bu sinirlerimi bozuyordu.

 

"Önce sen bana Samael ile aranızda neler olduğunu anlat."

 

Eris'in bakışları değişti göz bebekleri büyüdü ve daha da dikkatli bir şekilde "Samael mi? Birde ona isim mi taktın?" Diyerek ufak bir kahkaha attı. Yüzünde ki ciddiyet gitmiş iğneleyici bakışları geri yerini almıştı. Fakat biliyordum ki hâlâ o ciddiyet yerini koruyordu sadece bunu alaya alarak gizliyordu.

 

Samael ile aramızda geçenleri ona anlatmak istemiyordum bu yüzden geçiştirerek "önemli bir şey değil ismini söylemiyordu bana bende ona öyle seslendim." Dedim.

 

Eris bana küçümseyen bakışlarla baktı. Benden üstündü bunun farkındaydım fakat bu tavırları ona olan nefretimi körüklüyordu. Eris ayağa kalktı ve büyük cam dolabın içinden şarap bardakları ve bir adet şarap çıkardı. İkimize de birer bardak doldurup birini bana uzattı. Başta almak istemesem de onun o iğneleyici bakışları almam için adeta bağırıyordu. Bardağı aldığım da ikimizin bardaklarını tokuşturup "zaferimize" dedi. Kendisi içkisinden bir yudup alıp benimde içmem için bakışlarını üstüme dikti. Pembe sıvıdan bir yudum alıp bardağı masaya bıraktım.

 

"Eris onca şey yaşadım bana anlatmak zorundasın."

 

(Dikkat: Başta ki uyarıyı okumadıydanız hemen okuyup geri gelin lütfen önemli!!!)

 

Karşımda ki tekli koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı. Şarabından bir yudum daha alıp sesinde ki o iğneleyici tonla "ama karşılıksız yapmadın" dedi. Ah haklıydı ama işlerin bu denli kötü olacağını bilmiyordum. O kötü şeyleri yaşayacağımın farkında dahi değildim. Ben bir kaç gün tutar sonra da beni rahat bırakır diye düşünmüştüm.

 

"Üç ay Eris onunla üç ay yaşadım ben. Neredeyse ölüyordum bir açıklamayı hak ediyorum."

 

Eris sözlerimden sonra burun kıvırmış ve bakışlarını dışarıya sabitlemişti.

 

"Ares artık beni öldü olarak biliyor senin görevin ilginin benim üzerimden kayıp senin üzerine gitmesiydi ve sen bunu başardın. Ares seninle olduğu süre boyunca beni unuttu."

 

Dudaklarının arasından hafif bir kıkırtı döküldü. Oturduğu koltuktan kalkıp camın önüne geçti.

 

"Ah şu erkekler onların eline oynaması için bir oyuncak veriyorsun ve onlar sana itaat ederek o oyuncakla oynuyorlar."

 

Sesinde ki nefreti hissettim. Bu öyle bir nefretti ki iliklerinize kadar işliyordu. Tüylerim küçük bir ürperme ile şaha kalktı.

 

"Ares Zezel kendini zeki sanan o aptal adam. Onun eline oyuncak diye seni verdim ve o seninle oynarken beni unuttu. Ona oynadığım oyunun farkına bile varamadı. Ne kadarda acınası."

 

Onun hakkında böyle konuşması rahatsız hissetmeme neden oldu. Oturduğum yerde hafifçe kıpırdandım.

 

"Aranızda ne olduğunu anlatacak mısın yoksa uzattıkça uzatmayı mı düşünüyorsun?"

 

Eris tek kaşını kaldırarak bana baktı.

 

"Bana meydan mı okuyorsun küçük dublör?"

 

İşte yine yapıyordu onun o kendinden emin sesi ve küçümseyen bakışları yerimde beni daha da ufalttı.

 

Halimi gördüğü an kaşları çatıldı. Tam karşıma geçip bana üstten bakışlar attı.

 

"Dik dur!"

 

Ne demek istediğini anlamayarak bir kaç saniye afalladım.

 

"Ne?"

 

Eris omuzlarımdan tutarak dik durmama neden oldu.

 

"Hiç kimsenin karşısında ezilip büzülme. Biz kadınlar güçlü varlıklarız öyle güçlüyüz ki dünyayı tersine çeviririz de aptal adamların ruhu bile duymaz."

 

Onun iyi biri mi yoksa kötü biri mi olduğunu idrak edemiyordum. Tuhaf biriydi. Bir yaptığı diğerini tutmuyordu. Az önce bana alayla ve iğneleyici bakan o kadın gitmiş yerine benden güçlü durmamı isteyen kadın gelmişti.

 

Omuzlarımı dikleştirerek ona istediğini verdim. İçime çektiğim derin nefesi dudaklarımın ardından yavaşça bırakarak "şimdi bana her şeyi anlatacak mısın?" Diye sordum.

 

O ise yeniden ilgisini üstümden çekmiş bu kezde masanın üstünde ki küçük biblolarla oynar olmuştu.

 

"Ares ve onun abisi..."

 

Sustu. Gözlerini bir kaç saniyeliğine kapatıp geri açtı. Ne düşünüyordu bilmiyorum ama geçmişte her ne yaşandıysa Eris'e anlatırken bile acı veriyordu. Söyleyeceği şeyden vazgeçerek "aranızda bir şey oldu mu?" Diye sordu.

 

Başımı iki yana salladım. Olmamıştı. O beni kaçırmış bende ona oyun oynamıştım hepsi bundan ibaretti.

 

"Onun gibi bir adama karşı koyman ne tuhaf? Ve senin bana benzerliğin söz konusu olunca onun da sana karşı bir şeyler hissetmemesi ne garip."

 

Boğazıma bir yumru oturdu. Aralarında bir şey mi geçmişti? Onun bu sözleri ikisinin daha önce bir şeyler yaşadığını gösteriyordu.

 

"Bu sözlerinden ikinizin arasında bir şeylerin geçtiğini mi çıkarmalıyım?"

 

Bakışları yeniden beni buldu ve dudaklarını büzerek "belki" dedi. Ah onun bu bir şeyler söyleyip ardından sessizleşmesi sinirlerimi bozuyordu.

 

Oturduğum yerden kalkıp onun karşısına geçtim.

 

"Eğer bana şimdi neler yaşandığını anlatmazsan..."

 

"Ne yaparsın?"

 

Sözümü yarıda kesip kollarını göğsünün altında birleştirdi. Gözlerini kısmış kendinin benden daha üstün olduğunu vurgularcasına alayla gülmüştü.

 

"Ben..."

 

Dudaklarımı istemsizce yaladım. Lanet olsun ne yapabilirdim ki?

 

"Evet sen küçük dublör."

 

"Ares'e her şeyi anlatırım."

 

Onun üstüme gelmesi ile bir anda aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Evet Ares'e her şeyi anlatabilirdim. O beni anlardı. Anlardı değil mi?

 

Eris karşımda kocaman bir kahkaha patlattı. Şaşkınca ona bakarken sinirlenmesini yada yine beni küçümsemesini bekledim. Ama o ikisini de yapmamış karşımda sanki dünyanın en komik şeyini duymuşcasına gülüyordu. Korkmalı mıydım bu durumdan?

 

Gözlerinde biriken bir kaç damla yaşı hiç beklemediğim bir anda silip hemen ciddi bir tavıra büründü. Bu durum öylesine hızlı olmuştu ki ona öylece bakmaktan başka bir şey yapamamıştım.

 

"Demek her şeyi Ares'e anlatırsın ha? Peki o sana inanır mı dublör? Yada şöyle söyleyeyim bunu senin yanına bırakır mı?"

 

Son sözlerinden sonra boğazımda bir yumru oluştu. Omuriliğimden akan ter tüylerimi diken diken etti.

 

"Ne sanıyorsun söylesene sen ona oynadığımız oyunu anlatacaksın o da sana hiçbir şey yapmadan öylece güvenip beni mi bulacak?"

 

Yeniden gülmeye başladığında onun normal biri olduğundan şüphe duymaya başladım. Ruh hali öylesine hızlı değişiyordu ki bir anı bir anını tutmuyordu.

 

"Ha belki birde sana ilanı aşk edip evlenir hatta iki de çocuk yaparsınız ve o da o çocuklardan birinin adını lanet olası abisinin ismini koyar."

 

Elinde ki bardağı öfkeyle yere atıp önüne gelen saçların bir kaçını geriye doğru itti. Onun bardağı fırlatması ile olduğum yerde adeta sıçramıştım. Elim kalbimin üstüne gidip onu sakinleştirmek adına oraya baskı uyguladı.

 

"Biz bir filmin yada bir kitabın içinde değiliz dublör. Gözlerini aç bu gerçek hayat. Sen o saçma kitaplarda ki masum kız değilsin sen Ares'e ihanet ettin. Ares ihanetini öğrendiği anda seni öldürür."

 

Gözlerimde biriken yaşları geri itmeye çalıştım fakat ben buna engel olamadan sol gözümden bir damla yaş yanağımdan aşağı doğru süzülmüştü. Kalbim bana 'o sana inanır sana zarar vermez' desede beynim adeta Eris'in haklı olduğunu bağırıyordu. Ben ise belki de yeniden aklımı dinledim. Erisle tanışmadan önce kalbini dinleyen ben onunla tanıştıktan sonra sürekli aklımı dinler olmuştum. Ona mı benzemeye başlamıştım. Belki de beni dış görünüş olarak kendine benzetmeye çalışırken zihinsel olarak da benzetmeye başlamıştı.

 

Eris az önce ki o öfkeli halinden sıyrılıp yeniden dolaba yönelmiş ve kendine şarap doldurmuştu.

 

Konudan bağımsız olarak "neden rose şarap severim biliyor musun?" Dedi. Başımı yeniden iki yana salladım. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.

 

"Rose şarap diğer şarap türlerine göre daha hafiftir. İçimi kolaydır ve tadı bana göre daha güzeldir. Zaferlerimde her zaman Rose şarap içerim. Peki bir kötülük yapacağım zaman hangi şarabı içerim biliyor musun?"

 

Gözleri pembe renginde ki şarapta geziniyor sanki dünyada ki en güzel şeye bakıyormuşcasına dikkatle seyrediyordu. Benden bir cevap alamayınca konuşmasına devam etti.

 

"Kırmızı şarap. Peki neden onları tercih ettiğimi biliyor musun?"

 

Bu kez ben bir şey demeden yeniden konuşmasına devam etti.

 

"Çünkü kırmızı bana hep kanı hatırlatır. Kırmızı şarabın o asil rengi sanki milyonlarca kişinin kanından yapılmış gibi gelir. Sanki benim vereceğim acıyı gösteriyor gibi savaşın rengi. Ve Rose şarap ise o savaşın sonunda ki zaferim için o tatlı pembelik yaptığım kötülüklerin acısını hafifletiyor gibi. "

 

Kendi kendine güldü. Şuan karşımda normal biri yoktu. Ondan korkuyor muydum? Belki. Fakat şuan için bir tepki vermek yerine sadece izliyordum.

 

"Peki senin savaş boyan nedir?"

 

İlgisi yeniden beni buldu. Keşke bulmasaydı.

 

"Benim bir savaş boyam yok. Ben olduğum gibiyim senin aksine bir şeylerin yada birilerin arkasına saklanmıyorum."

 

Ona bu sözleri söylemek için kafayı yemiş olmam gerekiyordu. Delirmiş miydim? Belki de gerçekten deli biriydim.

 

"Ah küçük Karya. Ben bir şeylerin yada birilerin arkasına saklanmıyorum sadece zekâmı kullanıyorum."

 

Şarabından bir yudum alıp karşıma geçti.

 

"Söylesene kim kendine benzeyen birini bulup, onu ikna edip, kendi yerine geçirtip, o kişinin zarar görmesini sağlarken aynı zamanda kendini ölü olarak gösterebilir ki?"

 

Yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi.

 

"Bunu yapabilecek tek bir kişi var o da Eris Janset. Kusursuz planım sayesinde beni öldürecek olan o pislikten kurtuldum. Küçük dublör sence de bu bir kitap olsaydı en zeki kişisi ben olmaz mıydım?"

 

Söyledikleri ile gerçekler bir bir yüzüme çarptı. Haklıydı zeki bir kadındı o. Her şeyi tek tek düşünmüş ve beni kurban ederken kendini de ölü göstermişti. Ne benim ölmeme izin vermişti nede kendisinin. Hamleleri öylesine yerli yerindeydi ki kazanan kendi olmuştu.

 

O Eris Janset. Eğer yaşadıklarımız bir kitap olsaydı onun en zeki karakter olacağı o kişi. Karşımda ki kadın hepimize oynaması için tek tek roller vermiş ve bizde hakkıyla o rolleri yerine getirmiştik. Ana karakterin kendim olduğunu düşünürken kitaba girip asıl karakterin kendisi olduğunu ve benim yan bir karakterden farksız olduğumu göstermişti. Ona göre kitap burada bitiyor olabilirdi fakat bana göre her şey yeni başlıyordu. Hepimiz şuan bir kumar masasındaydık yaptığımız hamleler ya bizi zafere götürecekti yada yenilgiye. Önce ki oyunumuzdan farklı olarak bu kez dublör yerine asıl oyuncu ben olacaktım. Gerçekleri öğrenip kartları teker teker ben dağıtacaktım.

 

^•^

 

Bölüm sonu benimkiler umarım beğenmişsinizdir. Artık işler değişiyor aksiyon dolu olaylara hazırlıklı olun.

 

Beğendiyseniz vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Emeklerimin karşılığı olarak lütfen es geçmeyin.

 

Peki bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?

 

Eris hakkında ki düşünceleriniz neler?

 

Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum. 💖

 

Instagram: Ayrin.im

Twetter: Ayriniim

Wattpad yardımcı: Ayrinhikayeleri

 

Gülücükler ve öpücükler ile...

 

 

Bölüm : 30.11.2024 20:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...