15. Bölüm

Boynuna Dolanan Zehirli Urgan

İkranur Tanrısevdi
ikranurtanrisevdi

13.Bölüm

Sadece sustuğumuz anlar olurdu bazen.Hareket edemezdik,sesimizi çıkaramazdık.Gözyaşlarımız yanaklarımızdan süzülürken boş bir duvarı seyrederdik.Çığlıklarımız duyulmazdı.Gözyaşlarımız içimize akardı.Yalnızlık belki bu kadar acı değildi ama bu da en az yalnızlık kadar acı vericiydi.Ama aslında bizi yalnız hissettiren ade bu hissin ta kendisiydi. Bazen sevdiğini bazense benliğini kaybettiğinde boş bir tavanı seyrederken yalnız olduğunu değil çığlıklarının duyulmadığını, duyulamadığını hisseder ve bilirdin.

Şimdi boş bir Hastane duvarını seyrederken yaşlar yanaklarımdan boşalıyordu ama ben sesimi dahi çıkaramıyordum.Dört saat olmuştu.Dört saat yirmi sekiz dakika...Ambulans barın önüne geldiğinde benim de vurulduğumu sanmışlardı.'Ruhum kalbinden vuruldu,'dedim,fakat anlamadılar.Bu kadar ince düşünceli değillerdi ne yazık ki.Esila sol tarafımda otururken hıçkıra ağlıyordu benim aksime.Makyajları yanağından süzülmüştü,dudağında ki rujdan artık eser yoktu.Tam karşımda ise duvara yaslı oturan Gökçe vardı.Ağlamamıştı ama tamamen dağılmıştı.Makyajı yoktu ve saçlarını dağınık at kuyruğu yapmıştı Bakışları donuklaşmıştı.Ailesine ben de kalacağını,sabaha kadar ders çalışacağımızı söylemişti biraz önce. Diğer tarafımda ise yerde oturan Yiğit vardı.Gözleri kıpkırmızıydı,ancak üç fincan kahve içerek kendine gelmişti. Saçları,beyaz gömleği hatta bakışları bile dağılmıştı.

Kaya sırtından vurulmuştu ve hayati risk taşıyordu.Kıvanç ise göğüs kafesinin altından vurulmuştu.Her ikisi de ameliyata alınmıştı ama iki saattir hiç kimse yanımıza uğramıyordu.Tam o anda Ameliyat hanenin kapısı açıldı. Beyaz önlüklü ve beyaz maskeli genç bir Doktor kapının iki yana açılmasıyla beraber koridora çıktı.Ayağa kalktığım esnada bir baş dönmesi hissediyordum "Doktor Bey..."Esila'nın galiba ilk defa benim yanımda sesi titremişti.Doktor hepimiz ile tek tek göz teması kurdu. Ardından elinde ki mavi dosyalardan bir tanesini açtı,koridorda ki tek ses bundan ibaretti.Başını kaldırıp,"Kaya Karalev..."Yiğit hızla,"Öyle birini tanımıyoruz.Kaya Albora olacak,"diye atladı.Doktor tekrar hepimiz ile göz teması kurdu ve,"Soyadı değişikliği yapılmış."dedi düşünceli bir tavırla. Birbirimize baka kaldığımız anda, "Babası ile kavga ettiğini söylemişti. Evden falan kovmuş,o yüzden herhalde" dedim konuşmakta zorlanırken.Doktor derin bir nefes vererek,"Kurşun çıkarıldı ve hayati tehlikeyi de atlattı. Endişelenecek her hangi bir şey yok ama her ihtimale karşı,bu gece müşahede altında tutacağız."Kafasını kaldırıp sırayla hepimize göz gezdirdi. "Refakatçi olarak kim kalacak?"Esila hiç düşünmeden elini kaldırdı."Ben kalırım," dedi.

Doktor bu sefer altta ki dosyayı açtığında Kıvanç'ın dosyası olduğunu anlamıştım."Kıvanç Korateş.Kurşun göğüs kafesine değil,omzuna isabet etmiş.Her hangi bir hayatı tehlikesi yok ama dediğim gibi,onu da bu gece müşahede altında tutmamız gerekecek. Refakatçi olacak kişiler gerekli kayıtları aşağıda yaptırabilirler.Ayrıca ikisi de henüz uyuyor.Tekrar geçmiş olsun." Doktor yanımızdan ayrılıp başka bir koridora saptı.Derin bir nefes vererek kendimi sandalyeye bıraktım ve arkama yaslandım.Esila da yanıma oturduğunda Yiğit,"Ben gidip temiz kıyafet ile yiyecek bir şeyler alayım.Siz burada oturun,"dedi.O sırada Gökçe öne atılarak Yiğit'in karşısında durdu. Gerçekten bu kadar büyük bir boy farkı beklemiyordum.Acaba benim ve Kıvanç'ın boyu da böyle mi,diye düşünmeden edemedim."Arabayla gidiyorsan beni de bırakır mısın?Hem sana yardım da ederim."

"Tamam çirkin tavşan.Yürü aşağıya," deyip merdivenlere yöneldiğinde Gökçe sabır çeke çeke peşinden basamaklara yöneldi.Bu ikisinin kedi köpeği aratmayan didişmeleri oldukça komik ve ilgi çekiciydi aslında,tabii birbirlerini dövmedikleri sürece.Başımın dönmesi git gide artarken kulağımda anlamsız bir sinyal sesi yankılanıyordu.Boş beyaz duvara bakarken biri elini önümde sallamaya başladı.Kafamı sola çevirdiğimde bu elin Esila'ya ait olduğunu anladım.Dudaklarını hareket ettirerek bir şeyler söylüyordu fakat anlamıyordum.Bir dakika... Duymuyordum!Kulağımın içinde ki cihazı çıkarıp pil takma yerini açtım. Elimde ki işitme cihazının pili henüz bitmemişti fakat ben duymuyordum. Kafamı kaldırıp Esila'ya baktığımda afalladığını gördüm.İşitme cihazı olmadan duymadığımı bilmiyordu ve ben bunu unutmuştum.Hâlâ bir şeyler söylediği sırada cihazı tekrar kulağıma taktım."Mavişim sen...Yani..."

"Evet Esila,işitme cihazı olmadan duymuyorum,"derin ve içli bir nefes verdim."Galiba artık tamamen sağır olacağım.Bir Doktora görünmem lazım." Ayağa kalkıp bir kaç volta attım.Hâlâ sürem varken neden bu sağırlık devam ediyordu anlamıyordum.Bu sağırlık daha ne kadar devam edecekti ya da ne zaman bitecekti bunu asla bilemeyecektim ve bu fazlasıyla can yakıcıydı.O sırada Esila'nın telefonu çalmaya başladı.Telefon müziği Ankara Rüzgarı çalıyordu,hem de Kaya'nın sesiyle.Esila duvara hülyalı hülyalı bakıp tebessüm ederken telefonu açmasını bekliyordum fakat beni umursamıyordu, hatta belki de hayaller kuruyordu.En sonunda telefonu açıp kulağına yasladı.Bir süre karşı tarafı dinledi ve kaşları çatılırken,"Defile haftaya pazartesi günü yapılmayacak mıydı?Ne?Ne demek dört gün sonra yapılacak!"Ayağa kalkıp elini omzuma koydu.Beni inceliyordu ve eğer Esila'yı tanıyorsam aklından bir şeyler geçiyordu."Nereden manken bulayım ben sana?Manken fabrikasının CEO'SU muyum ben?Hayır alay etmiyorum gayet ciddiyim ben anne,senin aksine." Başı ağrıyormuş gibi şakaklarını ovuşturmaya başladı.Derin bir nefes vererek tekrar yerine oturdu.Karşı taraf her ne söylüyorsa rengi attı,bembeyaz oldu."Yarın okula gidiyoruz,tamam," kafasını kaldırıp bana baktı."Yani giderim."Her ne duyuyorsa tahammül edemiyordu.Derin bir nefes verip, "Tamam anne ben bulurum sana turuncu saçlı manken.Zaten ben baş manken değilim,ben manken fabrikası CEO'SUyum."Telefonu kapatıp fırlatır gibi çantasına attı.Ellerini önünde bağladığı sırada bir hemşirenin Kıvanç'ın kaldığı odadan çıktığını gördüm.Koşar adım o yöne gidecektim ki durdum.Arkamı dönüp Esila'ya baktım.

"Kıvanç için ben refakatçi olurum.Sen kayıt işlerini hallet,olur mu?"Bana baktı ve imalı imalı tebessüm etti."Tamam Mavişim,"dedi."Geldiğinde Gökçe ve seninle konuşmam gereken bur konu var.Az önce ki telefon görüşmesi hakkında yani,"başımı onaylar gibi salladım,tekrar arkamı döndüğümde yüzümde oluşan tebessüme engel olamamıştım.Mavi ve beyaz renkli kapıyı açtığımda gördüğüm şeyle alt dudağımı parçalayacak gibi sertçe ısırdım.Kıvanç tam karşımda sol kolu alçıda,üstü çırılçıplak bir şekilde uyuyordu.Altında beyaz renk bir örtü vardı ve şu an fazlasıyla seksi geliyordu gözüme.Kapıyı arkamdan kapatarak yanında ki siyah sandalyeye oturdum.

Acaba öpsem günaha girer miyim?

Sandalyeyi biraz daha yaklaştırdım. Bronz teninin üzerinde bir kaç kesik vardı,hem de kaslı kollarının üzerinde. Başımı yukarı kaldırıp derin bir nefes verdim.Şeytan tam şu anda beni sınıyor olmalıydı herhalde.Sol koluna dokunmak için elimi uzattığımda canı acır diye düşünerek elimi geri çektim, zaten hâlâ kan akmaya devam ediyordu.Derin ve içli bir nefes verdiğimde sol gözümden bir damla yaş düştü.Kafamı tekrar yukarı kaldırıp gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışıyordum ama nafileydi.Ayağa kalkıp ona tekrar ve tekrar baktım,fazla yakışıklı fazla seksi geliyordu gözüme ama o benden uzak durduğu müddetçe ben de ona yaklaşamazdım ki.Ona bağlanma korkusu içimde gittikçe büyüyordu ve ben buna engel olamıyordum.Sanki suikastçı değildi,beni tek bir bakışıyla ne hâle çevirmişti...Ona âşık değildim, sevmiyordum da.Sadece ona alışmıştım,bakışlarını seviyordum ben, onu değil.Beni öldürecek olmasa ve başka bir şekilde tanışmış olsaydık belki de bir ihtimal sevgili olurduk.Kim bilir...Arkamı dönüp kapıya yöneldim. Elim kapının koluna gitmiyordu ama burada daha fazla kalırsam da şeytana uyacaktım.Elimi kapı koluna atmıştım ki,"Sütten ak o gerdana,bir çıkar ki meydana,gel de uyma şeytana.Bak bak bak bak,duramadım."Gözlerim heyecanla irileşirken arkamı dönüp ona baktım.Kahverengi güzel gözleri açıktı, gülümsüyordu ve gamzesi fazlasıyla mükemmeldi.Tekrar koşar adım yanında ki sandalyeye oturdum.Bu sefer sandalye daha yakındı.Kalbim heyecanla atarken duymaması için dua ediyordum.Yutkunarak kafamı kaldırdım."İyi misin?"Sağ elini uzatıp önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.Acaba karın kaslarına baksam anlar mı?

Gülmeye devam ederken,"Seni gördüm daha mükemmel oldum Kelebek,"dedi. Tebessüm ettiğim sırada gözlerimden akan siyah rimeli sildi.O an gülüşüm soldu.Onun karşısında fazlasıyla çirkindim ve berbat görünüyordum. Gözlerimi kaçırdım.Bu kadar çirkin olamazdım,değil mi?"Çok mu çirkinim şu an?"Diye sordum çekingen bir tavırla Hâlâ tebessüm etmeye devam ederken yanağımda ki elini indirdi,yerinde yavaşça doğruldu ve sırtını yastığa yasladı.Kafamı yere eymiştim ki sağ elini belime dolayıp beni kendine çekti. Bunu yaparken canı acımış olmalıydı ama bu hâline rağmen zorlanmamıştı. Gözlerim ayrılırken dudaklarım aralandı. Yanında oturuyordum fakat biraz daha beni kendine çekerse kucağına oturacaktım.Sağ elini belimden çekip tekrar yanağıma yasladı.Hastane odasında olduğumuzu unutmuş olmalıydı,yani inşallah.Sertçe yutkunduğumda yüzünü eğip yüzüm ile aynı hizaya getirdi."Beni..."Neler geçiyor aklımdan bir bilse.Baş parmağını dudaklarımın üzerine bastırdı."Hayır Kelebek,seni öpmeyi falan düşündüğüm yok."O zaman beni niye kendine çekiyor ki bu adam?Elini geri çekti.Artık dudaklarıma bakıyordu,ben de onun dudaklarına baksam..."Kırmızı rengi severim.Sana çok yakışmış,bu yüzden bir daha giyme."Kulağıma eğildi, "Giyeceksen de bir tek benim karşımda giy."Geriye çekildiğinde beni süzüyordu. Acaba kırmızı renk giyerek onu baştan çıkarabilir miyim?Yok ya,benim bunu kaçırmam falan lazım,başka türlü onu öpemem.Derin bir nefes aldığımda bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerine bakmaya devam ederken yavaşça kafasını eğip dikkatle yüzüme baktı."Doğruyu söyle,"o kadar yakındı ki söylediği hiçbir şeyi dikkate alamıyordum.Gözlerini kısıp yalan söyleyip söylemeyeceğimi anlamaya çalışıyordu ama benim ne düşündüğümü bilse herhalde aklımdan şüphe ederdi."Kırmızı renk giyerek ya da böyle bakarak beni kendine âşık edip ölümden kurtulmaya falan mı çalışıyorsun?"

"Ne?"Ciddi miydi?Yok ya değildir.Ama gözleri bunun aksini iddia ediyordu. "Seni kendime âşık etmeyi falan düşünmedim ama aslında iyi fikir..." Daha yeni fark ettiğim gerçekle gözlerim kocaman oldu.Sevimlice tebessüm ederken ellerimi yanaklarıma koydum."Bana âşık mı oluyorsun?" Hiçbir tepki vermeden önüne döndü.O da daha yeni fark etmişti bu gerçeği. "Gerçekten mi?"Karşısında ki duvara hiçbir tepki vermeden bakıyordu."Beni kıskandığında anlamam lazımdı aslında Hadi itiraf et,sen de bana alıştın."Yine bir tepki vermedi.Sadece boş duvara bakıyordu.Kahkaha atarak omzunu dürttüm."Hem güzel olduğumu söylüyorsun hem de beni kıskanıyorsun.Ha bir de benimle flört edip böyle güzel güzel bakıyorsun. Bence bu durum normal değil,ama anlamadığım şey ben seni kendime nasıl âşık ettim.Sence?"Sertçe kafasını bana çevirdiğinde az kalsın düşecektim.Yatağın demirlerine sıkıca tutunduğumda öfkeyle bana bakıyordu. Korkuyla geriye çekilip gözlerimi kaçırdım.Neden bu kadar korkutucuydu ki?"Bana bak Karahanlı.Benimle oynama,yoksa seni buna pişman ederim."Bu sefer öfkeyle bakan taraf bendim.Bana Kelebek dememişti, Karahanlı demişti.Tekrar önüne döndüğünde elimi havaya kaldırıp sertçe çenesini kavradım.Şaşkınlıkla bana bakarken ne yapacağımı merak ediyor gibiydi."Bana bir daha Karahanlı deme!Yoksa seni buna pişman ederim." Çenesini bırakıp ayağa kaltım.Kapının önünde durduğumda,"Ben Kelebeğim, Karahanlı değilim.Sadece öfkeli olduğunda Karahanlı diyebilirsin ama sen yine de bir daha deme,"dedim öfke ve üzüntü ile karışmış bir sesle.Kapıyı açıp çıkarken,"Kaprisli ergen,"dediğini duydum.Alçak puşt!

Koridora çıktığımda merdivenlerden çıkan Gökçe'yi ve sandalye de oturan Esila'yı gördüm.Esila sanki zayıflamış gibiydi uzaktan,kemikleri sayılıyordu. Gökçe ise kıyafetlerini değiştirmişti. Üzerinde siyah bir eşofman takımı vardı fakat ona ait değildi.Şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken Esila'nın yanına oturdum.Gerçekten de zayıflamıştı. Gökçe tam karşımızda durup elinde ki çantayı uzattı.İçinde kıyafet olmalıydı. "Size evden kıyafet getirdim.Bir de annem size yemek gönderdi,zorla." Kahkaha attım.Esila ise kaşlarını çatmış yere bakıyordu.Elimi omzuna koyduğum anda Gökçe de sağ tarafına oturup elini Esila'nın omzuna attı."İyi misin Ankara Kızı?"Genelde ona Ankara Kızı derdik ama şu anda umursamıyor gibiydi.Derin ve içli bir nefes verdiğinde merdivenlerden başka biri daha çıktı. "Mantık Hatası!"Yiğit elinde ki çantayı kaldırıp kafasına attı."Ben mantık hatası değilim bir kere!Ben çok mükemmel bir varlığım,eşim benzeri yok benim."Gökçe de bu sefer ona tekme atmıştı.Acaba onları sevgili gibi gördüğümü biliyorlar mıydı?Kesinlikle hayır.

Yiğit tuvalete girdiğinde Gökçe ayağa kalkıp duvara yaslandı,Esila ise etrafı kolaçan etti.Esila fısıltıyla,"Annem aradı bugün,"dedi."Okulda ki devamsızlık hakkımız bitmiş bir de pazartesi günü özel ve önemli bir defile var. Mankenlerden birisi hastalanmış. Yenisini bulmam lazım ama nereden bulacağımı bilmiyorum.Yani ben nereden bulacağım turuncu saçlı,güzel bir kızı..."Gökçe'ye baktı ve sırıttı.Bu sırada Gökçe hayırdır der gibi kafasını iki yana salladı.Anlaşılan aradığı mankeni bulmuştu."Gökçe seni ne kadar çok sevdiğimi söylemiş miydim daha önce?Canım arkadaşım!"Ayağa kalkıp Gökçe'nin boynuna atladı.Gökçe ise onu kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu."Gökçe..."Göz göze geldiğimizde çenem ile kıyafetlerini işaret ettim.Kafasını eğip baktığında ne olduğunu anlamamış olmalı ki kafasını iki yana salladı."O kıyafetleri nereden buldun?"Kaşları derince çatıldı.Derin bir nefes aldığımda yanıma yaklaşıp karşımda durdu.Yutkunarak,"Senin değil mi?"Diye sordu.Kafamı hayır anlamında iki yana salladım.Ben sadece siyah olan kıyafetler giymezdim.Üzerinde kelebek olmadığını fark etmemişti."O mantık hatası verdi bunları bana.Kırk yılın başı bir kibarlık yapıp verdi diye düşünmüştüm.Verirken de,'Bu kıyafetlerle dolaşma,al rahat rahat bunları giy,'dedi."Yüzü düştü.Kaşları düzelmişti ama bu durumdan da rahatsız gibiydi.Ellerini ceplerine koydu. "Herhalde eski sevgililerinden birisinin kıyafetleri,"kahkahayı bastım sözleriyle. Esila ne olduğunu anlamadığı için somurtuyordu fakat bilse o da gülerdi. Zar zor konuşarak,"Yiğit'in en uzun ilişkisi üç gün sürdü.Sence hangi sevgilisi onda kıyafetini bırakır ki?" Sadece bir anlığına rahatlamış gibiydi ki fark ettiğinde gözleri ayrıldı.Kaşları ayrılmıştı ki o sırada Esila ne olup bittiğini anladığı ve kahkaha atmaya başladı.Onunla birlikte kahkaha atarken artık nefes alamıyordum gülmekten. Karnımın ağrıdığını hissediyordum gülmekten."Yiğit...Yiğit'in kıyafetleri onlar."Zar zor kahkaha atmayı bırakmıştım ki tekrar bir kahkaha tufanına tutuldum.Oturduğum sandalyeden yere düşerken kahkaha atan Esila da benimle birlikte yere oturdu."En son ki alış verişte almıştık. Neyse artık,hayırlı olsun canım gelinim." Gökçe öfkeyle nefesini verirken Yiğit tuvaletten çıkmıştı."Ne yapıyorsunuz?" Ayağa kalktıktan sonra Esila'yı da kolundan tutup kaldırdım."Kaya ve Kıvanç nasıl?"Yiğit'in sorusu havada kalırken koridorda bir koşuşturma başladı.Doktorlar ve Hemşireler koridorun sonunda ki sedyede gelen bir hastaya koşuyorlardı.Yanımızdan rüzgar gibi geçen Doktorun biri,"Kalp krizi geçirmiş!"Diyordu.

O yöne bakarken sedye bize yaklaştı. Yanında bir kadın da vardı.İrem.Hızla koşuyordu ve elinde silah vardı. Korumalar sedyede ki adamı korumaya çalışıyordu ve adamın diğer tarafında ki kişi de Ali'ydi.Elinde silah vardı.Sedyede yatan kişi tam önümüzden geçip Ameliyathaneye alındı.O hasta Emir idi.

Kuklacı Ölmez,

Öldürür...

 

 

 

Bölüm : 14.02.2025 23:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...