17. Bölüm

Çınar Ağacı

İkranur Tanrısevdi
ikranurtanrisevdi

15.Bölüm

Yazarın Anlatımıyla:

Sekiz Sene Evvel...

Ilık bir hava vardı dışarıda.Bahar mevsiminin sonları,yazın başlangıcıydı. Küçük bir kız çocuğu parkta oyun oynuyordu.Bez bebeğine giydirdiği kırmızı puantiyeli elbise çamur olmuştu. Mavi renk küçük boncuklardan yapılmış gözleri parıldayan bebeğin saçlarını örmeye çalışıyordu.Aslında pekte başarılı olamıyordu.Mavi rengi seven küçük kız, bu sefer beyaz renk giymişti.Tek başına oynamak sıkıcı geliyor olmalıydı ki dudaklarını büzmüştü.

Bebeğinin saçlarını öremediğini anlayınca bebeği yere fırlattı.Bebek küçük bir çamur birikintisine düşerken ağlamaya başladı.Bu sırada çukura düşen bez bebek,tüm çamuru bir çift kırmızı rugan ayakkabıya sıçrattı.Kitap okuyan rugan ayakkabılı kızın gözleri ayakkabılarına kaydı.Daha yeni almıştı ve o ayakkabıları alabilmek için çok fazla kitap okumuştu.Ayakkabılarını o hâlde görünce ağlamaya başladı.Gözyaşları gözlüklerinin arkasından süzülüyordu. "Ayakkabım kirlendi..."Küçük mavi gözlü kız birinin ağlama sesini duyunca bakışlarını yan tarafına çevirdi.Bankta oturan turuncu saçlı bir kız vardı.Turuncu renk bir kitap okuyordu.Kitabın adı Şeker Portakalıydı.Kırmızı çilek kız kıyafetlerine benzer kıyafetler giymişti.Kırmızı rugan ayakkabıları ve beyaz renk uzun çorabı çamur olmuştu.Önünde ise yerde ki çamur çukurunda duran bez bebeği.

Şaşkınlıkla kıza bakarken ayağa kalktı. Turuncu saçlı kızın yanında durdu.Niye ağlıyordu ki?Kıza şaşkınlık ve merakla bakarken,"Neden ağlıyorsun?"diye sordu. Ağlamaya devam eden kız kafasını kaldırıp mavi gözlü kıza baktı.Beyaz elbiseli kız beyaz kurdale takmıştı saçlarına.Gözyaşlarını silerken, "Ayakkabım kirlendi.Ben onları daha yeni almıştım,"diye mırıldandı.Küçük kızın fırlattığı bebek yüzünden çamur olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Silmek için bez ararken gökyüzünde uçan bir kaç balon gördü.Her renk balon gökyüzünde uçuşuyordu.Balonları uçuran ise bir çocuktu.Sarı etek ve beyaz gömlek giymişti.Üzerinde ki örgü sarı ceketin önü açıktı.Beyaz dantelli çorap giymişti.Ayakkabıları ise pembe renkti. Tüm balonları havaya uçuruyordu ve bunu yaparken çok mutlu oluyordu. Onlara doğru gelirken tüm balonları bıraktı.Kahkahalar atıyor ve kafasını kaldırıp gökyüzüne bakıyordu.Küçük kız gelen bu kızın yanına koştu.Bir mendili var mı diye soracaktı.

"Mendilin var mı?"diye sordu.Kız kafasını indirip karşısında ki kıza baktı.Onun aksine mavi gözleri vardı.Onunkiler kahverengiydi.Gülerek,"Daha iyisi,artık benimde dileklerim var,"dedi.Küçük kız anlamamıştı ama gülmüştü.Bu kız hoşuna gitmişti.Mavi gözlü kız bankta oturan kızı gösterdi.Ayakkabılarının çamur olduğunu söylüyordu.Kahve saçlı kız mendil bulamamıştı.Sadece elinde pamuk şeker vardı.Mavi gözlü kız arkasına dönüp baktı.Kızın yanına gidip tek dizinin üzerine çöktü.Elbisesinin ucundan bir parça yırtıp kızın ayakkabılarını sildi.Turuncu saçlı kıza ilk defa birisi yaklaşıyordu.Gözlüklü bu kızı kimse sevmiyordu.Mavi gözlü kız ayağa kalkıp kızın yanına oturdu.İlk defa turuncu saçlı birini görüyordu."Senin saçın neden turuncu?Gözlüklerini ben de takayım mı?Çilek kıza benziyorsun?Yoksa o musun?"Turuncu saçlı kızın bunlara verebilecek bir cevabı yoktu. Mavi gözlü kız bu sefer diğer kıza döndü. Bu kız da çok güzeldi.Tıpkı bir prenses gibi.Tam karşısında durarak,"Sen prenses misin?Prenses güzel diye bir prenses var, o da sarı renk giymişti.Ama o çirkin birine âşık.Sen de âşık mısın?"Her iki kız da bu mavi gözlü kızın sorusuyla kahkaha attı.Mavi gözlü kız ileride çimlerin üzerine serdiği örtünün üzerine atladı.Diğer kızlara baktı ve çay oyuncaklarını dizmeye başladı.Sonra kafasını kaldırıp,"Benimle oyun oynar mısınız?Çok yalnızım,"diye sitem etti. Kahverengi saçlı kız pamuk şekerinin paketini açıp üçe böldü.Birini turuncu saçlı kıza,diğerini ise mavi gözlü kıza uzattı.Üçü birlikte çimlerin üzerinde ki örtüye oturup hayali çaylarını içmeye başladılar.Turuncu saçlı kız ilk defa arkadaşlarıyla oyun oynuyor,kitap okumuyordu.Kahverengi saçlı kız ise bir Hanımefendi gibi yürümek yerine, çimlerin üzerinde oturuyor,oyun oynuyordu.Mavi gözlü kızsa,ilk defa yalnız olmadığını,sevildiğini hissediyordu.

Aradan saatler geçerken üç kız birlikte arkada ki çınar ağacına bir yazı yazdılar.

Esila,Mavi ve Gökçe...

Günümüz:

Sabahın ilk saatleriydi.Genelde erken uyanmaktan nefret eden insanlardan değildim.Dün ki defilenin üzerinden kaç saat geçmişti bilmiyordum ama asıl olacakların bugün olacağını çok iyi biliyordum.Derse girecek kişi kadın bir öğretmendi.Ceren İlkan.Genelde sevecen biriydi fakat hamile olduğu için ara sıra öfke ve duygu karmaşası da yaşayabiliyordu.İngilizce öğretmeni olduğunu anladığım ilk an hamile olmasıydı zaten.Sınıfa girdiği ilk an ağlıyordu.Acaba yine panda videosu mu izlemişti?"Oturun yerinize,ders işlmeyeceğim.Test çözüyoruz,"dedi. Kesin panda videosu.

Kalem kutumu açıp bir kalem alacaktım ki olmadığını fark ettim.Bu unutkanlık beni öldürürdü.Pardon Ateş olacaktı o. Ayağa kalkıp Gökçe'nin sırasının yanında durdum.Tatlı tatlı tebessüm ederek ondan kalem isteyecektim."Bana kalem verir misin Çilek kız?"Aklıma sekiz sene evvel ki anılar dolarken tatlı tatlı gülmeye devam ettim.Bir kalemi çıkarıp bana uzatırken biri daha yanımıza geldi."Gökçe kalem verir misin evde unutmuşum."Esila göz ucuyla bakarken bir kalem daha çıkarıp uzatmıştı ki biri daha çıka geldi."Çirkin Tavşan bana da bir kalem verir misin?" Yiğit'e ölümcül bakışlar atarken içinden küfrediyor olmalıydı.Biri daha geldiğinde Gökçe'nin gözleri ayrıldı. "Gökçe bacım varsa bir kalem.Sen de koleksiyon zaten,"dedi Kaya.Gökçe hepimize bakarken Kıvanç,"Gökçe..." dedi.Konuşmaya devam edeceği sırada Gökçe,"Oha!Biriniz de kalem getirsin.O değilde ben hepinizden beklerdim de Kıvanç'tan beklemezdim.Bari sen getir." Kıvanç ne dediğini anlamazken, "Kalemin düşmüş,"dedi.Kıkırdarken kalemimi alıp arka sıraya geçtim. Geçerken Gökçe'nin,"İlk defa biri bana kalem veriyor.Güneş batıdan falan doğabilir artık,"dediğini duydum.Hızla teste başlarken bir kaç derin nefes aldım.

Bahçe de çok fazla kişi yoktu.Zaten üstler de çıkmıyordu.Yanımda ki Esila'nın içtiği sigaranın dumanı benim olduğum tarafa uçuyordu.Ayağa kalkıp tam karşısında durdum.Sigara içmesi hoşuma gitmiyordu."Kıvanç sigara içtiğini biliyor mu?"Belki bu sayede bırakırdı.Zaten alkol de kullanıyordu ve bunun ona zarar vermesinden korkuyordum.O benim ilk arkadaşımdı. Gökçe ile beraber yani.Bir duman daha çekerken,"Evet.Pek karıştığı da yok," dedi.Ne bekliyordum ki?Elbette karışmazdı.Zaten aranan bir suikastçının karışmasını da bekleyemezdim.Derin nefes verirken sırtımı onlara döndüm.Gökçe test çözmekle meşgul olduğu için pekte umursamıyordu zaten.Üzerimde ki paltoyu sıkıca sararken yürümeye başladım.Kaç gün kalmıştı?Ne zaman sağır olacaktım?Ya da ne zaman ölecektim?Yavaş yavaş yürürken biri yanımdan geçip bir topa vurdu.Daha ilk teneffüste top oynamak çok saçmaydı. Yürümeye devam ederken Açelyayı gördüm.Yanında iki kız daha vardı ama tanımıyordum.Yanlarından geçerken bazı fısıldaşmalarını duydum.Birileri hakkında konuşuyorlardı."Ya kızım beni kıskanıyor,"diyordu Açelya."Yiğit beni seviyor ama o bizim aramıza giriyor. Yoksa bir erkeğin bana âşık olmama gibi bir şansı var mı?"Lan!Hangi Yiğit? "Ya ben Kaya'ya üç yıldır yürüyorum da bir pas verdiği yok."Yan tarafta ki kızdı konuşan.Hangi Kaya'dan behsediyordu bu kız?Bu sırada diğer bir kızın,"Bu arada benden duymayın ama hani şu mavi saçlı bir kız vardı ya...Neydi adı?" "Mavi.Ona da ayrı bir gıcık oluyorum zaten."Açelya dayak istiyordu galiba."Ha işte o kız şu yeni gelen Kıvanç ile sevgili diyorlar."Bak bu dedikodu güzelmiş. Bunun için bu kız dayak yemezse de olur."Bence büyü falan var.Yoksa fıstık gibi adam o çocuk kılıklı kıza niye baksın ki?Kesin bir şey yapmıştır yani," diye devam etti.Kaşlarım havaya kalkarken kahkaha attım.Henüz arkasına dönmemişti ki ensesinde ki saçını kavrayıp ayağa kaldırdım.Kız çığlık atarken Esila'nın uzaktan sigarasını yere atıp ayağıyla üzerine bastığını fark ettim.Hızla yanıma koşarken Gökçe de geliyordu.Öfkeden turuncu saçları resmen kırmızı olmuştu. "Mavişim biz olmadan birini dövmek ihanete girer yalnız."Esila'nın sesiyle ve kızın bağırışlarıyla birlikte ortalığa kaos hakimdi.Açelye tam bana doğru bir hamle yapacakken Esila kafasını tutup saçlarını kavradı.Gökçe ise diğer kızı tutmuştu."Niye bunlara dayak atma kararı aldığını sorabilir miyim Maviş?" Gökçe'nin sorusuyla kızın saçını daha fazla çekip koluna yumruk attım."Bu elimin altında ki yılan Kıvanç'a büyü yaptığımı söyledi."Daha fazla çektim saçını."Esila'ya döndüm."Gökçe Açelya ve Yiğit'in arasında giriyormuş,yoksa Yiğit ona aşıkmış."Gökçe öfkeyle karışmış derin bir nefes aldı.Birazdan işler kızışacaktı.Esila elinin altında ki Açelye'yı Gökçe'ye uzattı.Gökçe saçlarını kavrarken diğe kızı da Esila almıştı."Bu arada o kız üç yıldır Kaya'ya yürüyormuş ama Kaya pas vermiyormuş."Esila gözleri ayrılırken kızın kafasını kaldırıp yüzüne bir tokat attı."Ben şimdi seni sikmez miyim?" Esila öfkeyle bağırırken Gökçe Açelya'yı yere yatırıyordu.Ki bu sırada nöbetçi öğretmen ve müdür yardımcısı koşarak bize geliyordu.

"Ayrılın!Çabuk,çabuk!"Esila kızı bırakırken ben de kızı bıraktım.Gökçe ise ayağa kalkıyordu.Müdür yardımcısı öfkeyle gelirken üstümü düzelttim. Masumca tebessüm ederken etekli ve topuklu ayakkabılı nöbetçi öğretmen koşmaya çalışıyordu."Ayıp değil mi koca koca kızlar kavga ediyorsunuz?Doğru disipline!"İtiraz edeceğimiz sırada elinde ki sopayı kaldırınca koşa koşa merdivenlere yöneldim.Hocam inşallah sizin çocuğunuza da yaparlar bunu.

Müdür odasında olmak en kötü şeylerden biriydi.Fazla ürkünçtü.Müdür karşımızda tutanak tutarken yerde ki fayans taşlarını ezberliyorduk.Acaba okulu bırakıp fayans ustası mı olsam?Bu konu da deneyimliyim çünkü. "Umarım bir daha kavga etmezsiniz." Yeni okul müdürümüz Zekai Tunca.Bu ismi çok mu düşünmüşler acaba?İlk defa duyuyorum.Dosyaları düzeltirken, "Bir daha kavga edecek misiniz?"diye sordu.Gökçe ve ben aynı anda kafamızı iki yana sallamıştık.Esila ise,"Vallah Allah nasipten geçirsin,siz gelmeseniz evveliyatını unuttururdum ona,"Gökçe ile senkronize bir şekilde kafamızı Esila'ya çevirdik.Müdür şaşkınlıkla bakarken elimi Esila'nın ağzının üzerine bastırdım.Gökçe ise,"Hocam arkadaşımız da çoklu karakter bozukluğu var da o yüzden.İyi günler." Müdür Beyin bir şey demesine fırsat vermeden odadan apar topar çıktık. Koridora girdiğimizde Gökçe Esila'ya beddua veriyordu.Zil çaldığında öğrenciler sınıftan çıkmaya başladı. Burada ceset gördüğümüzü hatırlıyordum.Binlerce zombiyi öldürdüğümüzü.Ayaklarımıza ceset çarptığını... Hiçbir şeyi unursamadan koridorda öylece yürüyordum.Zaten bir şeyler umrsamaktan nefret ediyordum. Yürümeye devam ederken birine çarptım.Tanıdık bir koku burnuma dolarken kafamı kaldırdım.Kıvanç Korateş.Boylarımız arasında epey bir fark vardı.Mesela ben kafamı kaldırırken o eğiyordu.Gerçi aramızda ki asıl önemli fark bu değildi.

Bir adım atıp geriye çekildim. Yutkunurken,"Buyur geç,"diye mırıldandım.Geçip gitmek yerine ellerini arkada birleştirerek öne eğildi. Yutkundum.Gözlerimi kırpıştırırken gamzesi belirginleşti.Gamzesi fazla güzeldi."Hım..."Diye bir ses çıktı dudaklarından.Bir adım daha attığım anda bir adım daha atarak öne geldi. Daha fazla geriye giderken daha fazla geliyordu.En sonunda sırtımı soğuk bir duvarda hissettim.Duruşunu düzeltti. Kafasını kaldırırken derin bir nefes alıp kafamı sağa çevirmiştim ki elini duvara yasladı.Kafamı bu sefer sola çevirip gitmek için bir hamle yapmıştım ki diğer elini de duvara yasladı.Kafamı en sonunda pes ederek ona çevirdim."Ne istiyorsun benden?"Dünden sonra bu şekilde davranması saçmalıktı."Senden bir şey istemiyorum.Seni istiyorum." Sözlerine tebessüm etmedim.Artık ben de bilmiyordum benden ne istediğini. Âşık değildi.Sadece eğlence için flört ediyordu bu kadar.Başka bir şey yoktu. "Ben senin kurbanınım.Beni ancak öldüreceğin gün bir duvara yasla.Başka türlü hoşuma gitmiyor."Hâlâ gidiyordu. Hâlâ gözlerimin parlamasına,kalbimin göğüs kafesimi parçalayacak kadar hızlı atmasına engel olamıyordum.Bir insan bir insandan nefret ederken ona nasıl ölene kadar sarılmak isteyebilirdi ki?Ahh,ben ondan nefret edemezdim ki. Ben ona sarılamazdım da.Çok zor bir kelimeydi ona sarılamayacağımı söylemek.Ben bunu içimde defalarca tekrar ederken o bunu asla bilmeyecekti

Kafasını eğdi.Dudakları tam dudaklarımın üzerindeydi fakat değmiyordu.Kalp atışlarım hızlanırken duvara daha fazla yaklaştım.Kafasını daha fazla eğdi.Beni öpmemişti.Ne yapmaya çalışıyordu bilmiyordum ama bunu ödeyecekti.Duvara yaslı elimi kaldırıp omzuna bastırdım.Niyetim onu itmekti.Geri çekildi.Gözleri boştu. Anlamsız bir melodi gibi hiçbir his uyandırmıyordu.Duvardan uzaklaştım. Daha fazla onunla kalmak istemiyordum.Kaşları çatıktı.Gözleri boş ve anlamsızdı.Sadece kahverengi gözler.Sadece...

"245 gün.Geri kalan süre.Her ne yapmak istiyorsan yap.Bana karşı bir bağlılık veya sevgi de yok içinde.Bana âşık da değilsin zaten.Seni öldürene dek yaşa Kelebek.Artık ben yokum."

"Bu da ne demek?"Kelimeler zorlukla çıktı dudaklarımdan.

"Yakın zamanda Londra'ya geri dönüyorum.Ajanlığı kabul ettim fakat sözel eğitim süreci boyunca burada olmayacağım.Fiziksel eğitimler başlayana kadar orada kalacağım.Seni öldürdükten sonra kendi hayatıma geri döneceğim anlayacağın.Yaşa Kelebek. Kendin için yaşa.Başkası için değil."

Gitti...

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken olduğum duvara sırtımı yasladım.Aktı gözyaşlarım.Çığlık atmaya,haykırmaya başladım.Canım acıyordu.Kalbimi acıtan,ona acı veren bir şey vardı.Elimi dudaklarımın üzerine bastırdım.Kimse sesimi duymamalıydı.Bu gerçek bir acıydı.Bana asıl zararı yokluğuyla vermişti.

244 Gün Kala...

Karşımda Marjinal'in mezarı vardı.Yiğit bir mezar taşı yapmıştı ona.Fotoğrafı olmadığı için öldüğünde çektikleri fotoğrafı yapıştırmışlardı mezar taşına. Henüz üç yaşındaymış.Veteriner bir hastalık sebebiyle öldüğünü söylese de kendime kızıyordum.Onunla daha fazla vakit geçirmeliydim."Yeşil!"Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım.Karşımda o vardı. Hayatımı başlatan amcam.Yahya Çağan.Henüz ellili yaşlarda bekar bir adamdı.Âşık olduğu kadın bir başkasıyla evlenmişti diye biliyordum. "Amca..."Sesim şefkat doluydu. Tebessüm ederek,"Nasılsın Yeşil?"diye sordu.En sevdiği rengin yeşil olduğunu biliyordum.Bu yüzden sürekli bana Yeşil diyordu.Alışmıştım artık.Çantamı uzattı. "Hadi bakalım.Okula geç kalmadan git hadi."Onu seviyordum.Beni bu yaşa getiren oydu.Bir tek onu ailem gibi hissediyordum."Teşekkür ederim amca. Seni seviyorum..."Bana şefkat ve sevgiyle bakarken sarıldı.Her kendimi kötü hissettiğimde ona sığınırdım.Esila ve Gökçe benimle dertleşiyordu ama onlara bile söyleyemediğim bazı konular vardı.Amcamdan ayrılarak bahçe kapısından dışarıya çıktım.Gelen ilk otobüse bindikten sonra telefonumu çıkardım.Biraz Magazin haberlerine göz gezdirdim.Bir kaç fotoğraf vardı.Defile de çekilmişti ve bizim bile fark etmediğimiz ünlülerin fotoğrafları vardı. Bir resim de Kaya ve Esila vardı.Kaya Esila'yı kendi etrafında çevirirken çenesinden öpüyordu.Altında,Sevgili oldukları kesinleşen Esila Altay ve Kaya Albora'dan aşk dolu kareler,yazıyordu. Kim yazıyordu ya bunları?Bir diğerinde ise Yiğit ile Gökçe vardı.Yiğit'in Gökçe'yi yaslayarak dans ettiği bir fotoğrafdı. Hepsi de çok romantikti.Diğer bir fotoğraf da ise ben vardım.Kıvanç ile dans ederken koyulmuş bir fotoğrafdı. Beni kucağına alıp çevirirken çekilmişti. Alnını benim alnıma yaslamıştı. Gözlerim dolarken kafamı kaldırdım. Derin bir nefes verirken çantamdan bir şişe su ve ilaçlarımı çıkardım.Bu aralar aksıyordu.Kullandığım üç ilaç vardı. Üçünü de içip otobüsten indim.Okula girdiğimde bir kalabalık vardı.Basketbol sahasından çığlık ve bağırış sesleri geliyordu.O yöne ilerlerken sahanın ortasında iki kişiyi gördüm.Biri basketbol forması giymiş Kaya. Terlemişti.Diğeri ise Esila.Ağlamıştı. Esila Kaya'ya bağırarak bir şeyler söylüyordu ve Kaya bunların hepsini inkâr ediyordu."Sen kime âşıksın ki?Kız sana âşık diyorum,ben onu sevmiyorum diyorsun.Kimi seviyorsun diyorum cevap bile vermiyorsun.Kime âşıksın?!"

Kaya bir eliyle saçını düzeltip diğer eliyle topu tutarken,"Bunun cevabını ben sana üç yıldır anlatmaya çalışıyorum. Ama sen anlamıyorsun."Sakın konuşuyordu.Bence böyle biri değildi. Esila iki eliyle Kaya'nın göğsüne vurmaya başladı.Kaya'nın elinde ki top yere düşmüştü ve duruyordu.Esila hem vuruyor hem ağlıyor hem de hakaretler ediyordu."Senden nefret ediyorum Kaya! Ben seni sevmiştim..."Esila bunu söylediği an kalabalıktan sesler yükselmeye başladı.Kaya ise durmuştu Donmuştu.Hareket etmiyordu.Daha doğru edemiyordu.Bir adım attı.Esila'yı bileklerinden kavradı ve kendine çekti. Esila hâlâ ağlarken tüm kalabalığın gözü önünde onu öptü.Ağzım ayrılırken Kaya Esila'ya sarılıyordu.Milletin ki İstanbul Beyefendisi,bizimkisi ise elin delisi.Herkes telefonlarını çıkarıp fotoğraf çekerken Kaya ile Esila ayrılmıştı."Seviyorum Esila!Seviyorum Akşam Vakti Sevdası!Seviyorum Seni Ankara Kızı!"Kaya bir defa daha Esila'ya sarılırken Gökçe ve Yiğit tam yanımda durdu.Yiğit bir kolunu Gökçe'nin omzuna attı."Ben de mi biriyle sevgili olsam acaba?"Bunu demesiyle Gökçe ona bir şaplak attı.Yiğit ise Gökçe'yi daha fazla kendine çekti.Tüm bu romantikliğin arasında bir siren sesi okulu doldurdu.Bir polis sireni sesi okula yaklaşıyordu.

Üç polis arabası okul bahçesine girerken gözlerim ayrıldı.Neler oluyordu?Müdür aşağı inip polis memuru ile konuşurken gözleri ayrıldı. Polis memuru,"Kıvanç Korateş burada mı?"diye sordu.Beşimizin de ağzı açık kalırken bir ses geldi okuldan.Arkamı döndüğümde onu gördüm.Elleri kıpkırmızı olmuştu.Kırmızı bir sıvı elinden akıyordu ve elinde kırmızıya bulanmış bir bıçak vardı.Ve en önde bize doğru gelen eli karnında bir öğrenci.Kanlar içinde yere yığılırken camda mi Kıvanç'a baktım.Beyaz gömleği kırmızı renge bulanmıştı.

Katil'in Gerçek Yüzü Buydu...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.03.2025 02:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...