
Hayatımda öyle garip şeyler oluyordu ki. Sanki gözlerimi kırptığım an binlerce şey yaşanıyordu da ben gözlerimi açtığım an bunları idrak ediyordum. Aslına bakılırsa hayatımdaki en garip şeyler yaşadığım şu son iki sene içerisinde gerçekleşmişti.
Dünden bugüne kadar yaşamış olduğum her şey bir şakaymış gibi hissettiriyordu. İnanamadığım şeyler yaşıyordum. Kalbim mutlulukla dolsa da içimde bir yerlerin acıdığını da hissediyordum.
Ben hâlâ bu evin içerisinde kaybolmuş bir kız çocuğu gibi hissediyordum.
Daha yeni gözlerimi açmıştım. Gece o kadar zor uykuya dalmıştım ki. Korkut mışıl mışıl uyumuştu. Ben ise bazen nefesimi vererek bazen nefesimi tutarak uykunun beni bulmasını beklemiştim.
Uyku beni bulup uyutmuştu ama gözlerimi açmama yine canımı yakmıştı. Aylardır olduğu gibi yine buz gibi bir yatakta uyanmıştım. Garip de değildi aslına bakılırsa. Korkut'un erken uyandığını biliyordum. Uyanıp da uyanmamı bekleyecek değildi. Elbette giderdi.
Ama üzülmüştüm işte...
Şimdi yattığım yataktan kalmış ve örtüsünü düzeltmiştim. İkinci kez bir evlilik geçiriyor olmam çok enteresan geliyordu. Ama asıl enteresan olan şey iki eşimin de kardeş olmalarıydı.
Bunları düşünmemem gerektiği hakkında kendimi uyararak gözlerimi kıyafet dolabına çevirdim. Dolaba doğru yürüdüm. Üzerimde hâlâ geceliğim vardı. Dolabı açtığımda içindeki siyah beyaz işlemeli kadife elbiseye uzandım ve elime aldım. Bu elbisenin boyu ayak bileklerime kadardı. Ayak bileklerimin birazı görünüyordu. Sorun olmayacağını düşünüp elbiseyi üzerime giydim.
Elbise bileklerimi tamamen açıkta bırakmıştı. Sanırım boyum uzamıştı. Boyum uzamaya devam ediyordu. Elbiseyi ellerimle düzeltip dolaptan beyaz şalı da çıkardım. Şalı yatağın üzerine koyarken aynalı tarağın önüne geçtim.
Dün gece burada saçlarımı taramıştım. Korkut saçlarıma bakmıştı. Saçlarımı güzel bulduğunu söylemese dahi ben buna emindim. Saçlarımı ellerimle okşayarak sağ omzuma topladım. Tarak ile önce uçlarını taradım. Yavaş yavaş tarayarak yukarı doğru çıkardım tarağı. Saçımdaki düğümler açılırken ağzımdan kısık acı dolu sesler çıkıyordu.
Saçlarımın dolaşacağını ve canımı acıtacağını bile bile saçlarımı salarak uyumaktan vazgeçemiyordum. Tıpkı Korkut'u sevmenin canımı acıtacağını bilmeme rağmen vazgeçememem gibi...
Saçlarımı taradıktan sonra saçlarımı ortadan iki yana ayırdım. Siyah saçlarıma bakarken gözlerim bu kez gözlerimi buldu. Kaç aynada bakmıştım yüzüme? Kaç aynada hangi halime şahit olmuştum? Şu an aynada bana bakan Belkıs'ı daha önce hiç görmemiştim. Aynadaki Belkıs'ın yanakları iki yana kıvrıktı. Aynadaki Belkıs, Korkut'un karısıydı.
Tarağı elimden bırakarak saçlarımı iki yandan ördüm. Saçlarım belim hizasındaydı. Örgülü değilken ise kalçalarıma ulaşıyordu. Saçlarımı ardıma bıraktıktan sonra üzerine beyaz şalımı taktım. Şalımı düzelttikten sonra aynadaki aksime son kez baktım ve ardımı döndüm.
Odadan çıkarken derin bir nefes verdim. İlk kez bu odadan çıkıyordum. İlk kez odadan çıktığımda karşımda bu manzarayı görüyordum. Bu odanın kapısından sağa bakınca tamamen gökyüzünü görüyordum. Bu odanın penceresindeki gökyüzü daha güzeldi. Korkut'a desem pencerenin önüne oturmam için bir şeyler koyar mıydı?
Odadan tamamen dışarı çıkıp kapıyı ardımdan kapattım. Her ne kadar Korkut'tan geç kalkmış olsam da yine ev halkından erken kalkmıştım. Odadan çıktıktan sonra sağ tarafa dönüp yürümeye başladım. Eski odam karşımdaydı ama oraya bakmak istemiyordum. O yüzden gözlerimi yerden kaldırmadım. Merdivenlere ulaşınca sola dönüp merdivenleri usul usul indim.
Avludan çıt çıkmaması hoşuma gitmişti. Her sabah hoşuma giderdi. Merdivenleri bitirince her zaman yaptığım gibi bahçeye doğru yürüdüm. Sabah yelinin hafif soğuğu açıkta kalan ayak bileklerime vuruyordu. Ürpersem de bu his güzel hissettiriyordu.
Bahçeye girdiğimde iki kedi ile göz göze geldim. Korkup kaçmalarını beklesem de irkilmek dışında bir şey yapmamışlardı. Onlara yaklaşarak bahçeye girip kapıyı kapattım. Hâlâ kaçmamışlardı. Eğilerek onlara biraz daha yaklaştım. Gri tüyleri olan kediye elimi uzatıp onu okşadım. Mırlayarak dizlerime yaklaşmıştı. Diğer kediye de bakıp gülümsedim ve bu kez onun başını sevdim.
"Çok güzelsiniz." diye konuştum. Korkut'un köpeği de çok güzeldi ama ben ondan korkuyordum. Korkulmayacak gibi de değildi. İstese beni dakikalar içinde parçalardı. Ama yapmamıştı. O köpekle burun buruna gelmiştim ama yüzüme havlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştı.
Kapının açılmasıyla sıçrayarak arkama baktım. Kapıda gördüğüm yüz Saniye'nin yüzüydü. Beni görünce bakışları sertleşmişti. "Hayırlı sabahlar." dediğinde tek kaşım hafif kalktı. Ona başımı salladım. Bu kızın karın ağrısı neydi merak ediyordum doğrusu.
Saniye yanımdan geçip arka tarafa doğru ilerledi. Yumurta alacak olmalıydı. Önümdeki kedilere döndüğümde ikisinin de gittiğini gördüm. Sıçradığım için ürküp kaçmış olmalılardı. Yerimden doğrulup elbisemi düzelttikten sonra kümesin olduğu tarafa baktım. Korkut'un köpeğinin kulübesinin yanı tavuk kümesiydi.
Saniye kümese girmiş olduğundan onu göremeyince kapıya dönüp avluya çıktım. Korkut hâlâ gelmemişti. Normalde şimdiye gelmiş olurdu. Çünkü her sabah onu görürdüm. Bu sabah görememiştim.
O gün Korkut'u beklesem de gelemdi. Ne köpeğini getirdi ne de kendisi geldi. Saatlerce kapıya baktım ama yine gelmedi. Endişelendim ama kimseye bir şey diyemedim. Onlar endişelenmediğine göre endişelenecek bir durum yoktur deyip sustum.
Şimdi ise gece olmuştu ve ben yeni odamda oturmuş kocamı bekliyordum. Kocam olan ama bana mecbur kalan adamı... Neredeydi acaba? Daha ben uyanmadan evde çıkmış adam nerede, ne yapıyor olabilirdi? Eğer kendimi sıkmasam uykuya dalacaktım ama Korkut hâlâ gelmemişti. Aklına hiç mi gelmiyordum acaba? Endişelendiğimi hiç mi akıl edemiyordu?
Yatağın üzerinde oturmuş beklemeye devam ederken bir yandan da elimle oynuyordum. Saçlarımın ensemi yaktığını hissedince ellerimi çözerek saçlarımı havalandırdım. "Bu kadar da düşüncesiz olunmaz!" diye söylenerek yataktan kalkıp pencereye doğru gittim. Pencereden ay ışığı yüzüme düşüyordu. Kaşlarım çatılmıştı. Ailesi neden merak etmiyordu? Yoksa bir yere gitmişti de bana mı söylememişti?
Düşüncelerime dalmış bir şekilde pencereden gökyüzüne bakmaya devam ederken pencerenin önüne geldi. Korkut şu an tam karşımdaydı. Beni pencerede görmeyi beklemiyor olmalıydı ki duraksayıp bana dönmüştü. Ona bakıp gözlerimi art arda kırpıştırdım. Onu görünce sinirimi kaybetmiştim. Şimdi hissettiğim tek duygu kalbimin yerinden çıkarcasına ona aşk beslemesiydi.
Korkut bana bakmayı kesip yürüdü ve bir dakikadan az sürede odanın kapısı açıldı. İçeri girdiğinde önce ayaklarıma bakmıştı. Üzerimde dün gece giydiğim gecelik vardı. Gözlerini yukarı çıkarıp saçlarıma baktığında sinirli soluğunu işittim. Gözlerini hırsla gözlerime çevirdi.
"Belkıs şu saçlarını bağla." demesiyle ellerim saçlarımı buldu. Kaşlarım tamamen benden bağımsız bir şekilde çatılmıştı. Gün boyu eve gelmeyen adam şimdi bana bu sözleri hangi hakla söylüyordu? "Ne diyorsun sen?" dedim sinirli sesimle. Ona dik dik bakıyordum.
Bir anne çocuğuna edilen lafa sessiz kalamazdı. Ben ise saçlarıma edilen laflara sessiz kalmazdım. Benim saçlarıma benden başka kimse karışamazdı. Bu kişi kocam olsa dahi. Bu kişi aşkından öldüğüm adam olsa dahi.
"Saçlarını topla diyorum." deyip bana yaklaştığında kollarımı sinirle göğsüme bağladım. "Seni ilgilendirmez." Korkut da benim gibi kaşlarını çatmıştı. "Benim odamdasın Belkıs." dediğinde çenemi yukarı kaldırdım. "Bunun farkındayım Korkut."
Korkut bana doğru bir adım daha attı. Aramızda 3 adım kadar kalmıştı. "O zaman benim kurallarıma uymak zorundasın. O saçlarını bu odadayken topla." Sinirle güldüm. Öyle sinirlendim ki güzel yüzünü tırnaklarımla parçalamak istedim.
"Sen kimsin de ben senin kurallarına uyacağım Korkut?" Korkut bana biraz daha yaklaştı. "Dün kocan oldum ya Belkıs. Ne çabuk unuttun?" diye alayla konuştuğunda dudağımın sağ kısmı yukarı doğru kıvrıldı. "Unutan sensin Korkut. Sen bu odayı gece yatıp sabah erkenden terk edebileceğin bir yer bellemişsin belli ki."
Öyle sinirliydim ki... Sabah erkenden gidip gecenin yarısında eve gelmişti. Gelir gelmez ise saçlarıma karışmıştı.
"Bu evde kalıp sana gerçek bir koca gibi davranmamı beklerdin Belkıs? Ben sana evlenmeden önce her şeyi demedim mi? Sen benim abimin karıs-" Sözünü hızla böldüm. "Biliyorum." Diyecek söz bulamamıştım. "Ömrün boyunca da bileceksin." dediğinde gözlerimin yandığını hissettim. Ona bir şey demeden kollarımı çözdüm.
"O zaman sen de yerini bil ve benim saçlarıma karışma." dedim gözlerinin içine bakarak. Çenesi gerilmişti. İsterse bedeni gerilsindi. "Esas sen yerini bil Belkıs. Sen benimle böyle konuşamazsın." deyip dibime geldiğinde kafamı kaldırarak gözlerine baktım.
"Hiçbir şeyim değilsin Korkut, neden konuşmayayım?" Korkut nefesini tutarak kafasını hafifçe kaldırdı. "Sakın bir daha saçlarıma karışma. Bu odada istediğim gibi saçlarımı açarım Korkut."
Korkut bana baktı. Ardından omuzlarıma baktı. "Uzun saçlı kadınları görmekten hoşlanmıyorum Belkıs. Bağlayacaksın o saçlarını." dediğinde güldüm. "Bakma o zaman Korkut."
Saçlarını parmaklarımla tek tek yolmak istiyordum. Saçlarımı beğendiğini düşünmüştüm. Gerçekten de uzun saçları beğenmiyor muydu? "Sen kocana nasıl karşı çıkabiliyorsun?" diye sinirle konuştuğunda dudaklarım yine kıvrılmıştı. Resmen bir dediği diğerini tutmuyordu. "Az önce abinin karısı olduğumu söylemiştin. Şimdi de karın mı oldum?" diye hırsla konuştum. Eğer saçlarıma laf etmese bu kadar hırslanmazdım ama saçlarıma laf etmişti.
Korkut bana cevap vermeyip arkasını döndü ve hırsla odadan çıktı. Pencerenin önünden geçmediğinde banyoya gittiğini anladım. Aynanın önüne geçip saçlarımın arasında parmaklarımı gezdirdim. Her görenin hayran kaldığı saçlarımdan hoşlanmadığını söylüyordu. Hoşlanması umurumda değildi. O beni görmekten bile hoşlanmıyordu. Kalbimi acıtsa da bunlar gerçeklerdi.
Fazla mı abartmıştım acaba? Ne de olsa bana evlenmeden önce nasıl olacağımızı açık açık belirtmişti. Ama benim az evvelki sinirim eve gelmeyişine değildi. Eve gelmeyip gelir gelmez saçlarıma laf etmesineydi. Hem abisinin karısı olduğumu söyleyip hem de kocam olduğunu hatırlatmasınaydı. Yerimde kim olsa sinirlenirdi.
Dikildiğim yerden hareketlenerek kendimi yatağın sol tarafına attım. Yatağa yatıp sırf inadıma saçlarımı etrafıma yaydım. Hatta onun yatacağı kısma kadar yaydım. Sırf sinirimden bunları yapıyordum. Daha evliliğimizin ilk günü olmasına rağmen beni bu denli sinirlendirmişti.
Odanın kapısı açıldığında mum ışığında içeri giren bedenini gördüm. Elleri üzerindeki gömleğin düğmelerindeydi. Dolabın önüne geçtiğinde ona bakmayıp gözlerimi tavana diktim. Biraz sonra yatağa doğru yaklaştığını işittim.
Gözlerimi Kortkut'a çevirdiğimde o yatacağı yere bakıyordu. "Sırf inadından yapıyorsun bunları değil mi?" dediğinde başımı hafif bir şekilde ona çevirdim. "Ne yapıyorum?" diye sordum anlamazdan gelerek. Korkut gözlerime sinirle baktı.
Yattığım yerde hafifçe doğruldum. Saçlarım sırtıma salınmıştı. Yatağın başlığına sırtımı yasladım. Gözlerine bakıyordum. Onunla evlenmemizin ilk günü olsa da ben ona karşı çekingen değildim. Ben onu sayısını bile bilmediğim günler boyunca sevmiştim. Sevdiğimden olsa gerek utanmıyordum. Saçlarımı görmesi bile beni utandırmıyordu. Normal bir anda olsak belki utanırdım ama şu an ona sinirliydim.
"Sinirlerimle oynuyorsun Belkıs." dediğinde ona cevap vermedim. Çatık kaşlarıyla yatağa oturdu. Sırtı bana dönüktü. Sırtına bakarken iç çekesim gelmişti. Beni hiç mi sevmeyecekti? Nikahta hayır vardır derlerdi. O hayır bizi bulacak mıydı? Daha ilk günden evden kaçıp giden adam ileride kaçmayacak mıydı?
"Benden neden nefret ediyorsun?" diye sordum kendimi tutamayarak. Oysa bu soruları birkaç ay sonra sormayı planlamıştım. Hayat hiçbir zaman yaptığım planlara saygı duymuyordu. Korkut'a baktığımda sırtının dimdik durduğunu ve hareket etmediğini gördüm. Nefesini tutmuş olmalıydı.
"Abinden başka sebepler var Korkut. Sen beni ilk gördüğün andan beri gözlerime nefretle bakıyorsun." dediğimde omuzları düştü. Nefes vermişti. Eliyle yatağa tutunarak gövdesini bana çevirdi. Sol bacağını yatağın üzerine çıkarmıştı. Bana baktı.
"Senden nefret ettiğimi nereden çıkardın? Ben senden neden nefret edeyim?" demesiyle güldüm. Acı dolu bir gülüştü bu. Ancak o acıyı hissetti mi bilemedim. "Eskiyi bilmem ama şu an bana nefretle bakıyordun. Sebebi de benimle evlenmen." dememle kafasını hafif bir şekilde kaldırdı.
"Eskiden neden ediyormuşum o zaman?" diye sorduğunda omuzlarımı kaldırdım. "Bilmiyorum." Korkut başını sallayıp dudaklarını alayla kıvırdı. "Sen hiçbir şey bilmiyorsun Belkıs."
İsmimi öyle güzel telaffuz ediyordu ki utanmasam tekrar söylemesini isteyecektim.
"Niye öyle bakıyorsun o zaman?" Korkut bu kez tüm bedenini bana çevirdi. Gözlerime yine aynı sertlikle baktı. "Nasıl bakayım Belkıs? Yaşadıklarımız normal mi sence? Sen aylar önce benim abimin odasındaydın, abimin yatağındaydın."
Gözlerim dolmasın diye dilimi ısırdım. "Şimdi hiçbir şey yaşanmamış gibi sana gülümseyeyim mi? Ben senin ilk kocan değilim Belkıs, istesem de olamam. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin ben sana gerçek bir koca olamam. Abimi ezip geçemem."
Ben ezip geçtim mi yani...
"Ben senden öyle bir şey istemiyorum zaten." İstiyorum Korkut, inanma. "Tek isteğim bana nefretle bakmaman. Ben sana gitmek istediğimi söyledim ama sen beni yollamadın Korkut. Şimdi neden böyle yapıyorsun?" Derin bir soluk alarak gözlerimin önüne gelen saçlarımın kulağımın arkasına geçirdim.
"Evlendiğimiz günün sabahı evden çıkıp gece yarısı eve gelmen ne demek? Biliyorum beni istemiyorsun ama neden seninle zorla evlenmişim gibi davranıyorsun?" Sesim titremiyordu. Öyle kendimden emin konuşuyordum ki kendim bile şaşırıyordum.
"Yapamıyorum çünkü." diye hırsla konuştu. "Her ne kadar seninle evlensem de kabul edemiyorum. Abimin gözlerini gözlerimin önünden silip atamıyorum." Sinirle çenesini sıvazlayıp gözlerime baktı. "Sana her baktığımda abimin sözleri canlanıyor kulağımda. Seni gördükten sonra sana karşı neler hissettiğini anlattı bana Belkıs. O ses kulağımdayken ben nasıl seni görmeye dayanabilirim? Abimin sevdiği kadın şimdi benim odamda, yanımda yatıyor. Ben bunu kabul edemiyorum."
Sesi öyle nefret doluydu ki sadece sesiyle bile beni öldürebilirdi. Gözlerine bakarken gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. "Bıraksaydın da gitseydim o zaman." diye fısıldadım. Sesim içime kaçmış gibiydi. Korkut'un yaşadığı zorluğu kalbimde hissetmiştim. Sırf onun canı acıyor diye ağlamak istemiştim.
"Bırakamazdım. Seni göz göre göre ateşe atamazdım." Gülümsedim. Kafamı yere eğerek gülümsedim ve geri gözlerine baktım. "Şimdi ateş içinde değil miyim?" diye sordum. Gülümsememdeki acıyı hissetmiş olmalıydı.
"Ben sana zarar vermem Belkıs. Sana elimi değmem, sana vurmam. Sen burada, benim yanımda güvendesin." Kalbim güvende değil ama. Kalbim ölecek benim. Bu acıyla kalbim nasıl yaşayacak? Senin nefret dolu bakışlarına nasıl dayanacak?
"Senden tek isteğim var Korkut." dedim kafamı kaldırıp yüzüne bakarken. O da gözlerime dikkatle bakıyordu. Kafasını salladı. Ne istersen iste der gibiydi.
Beni sevmeni istiyorum diyemedim.
"Bana nefretle bakma." Derin bir soluk aldı. "Seni kendime zorla hapsetmişim gibi bakma bana." Yüreğimde öyle büyük bir acı vardı ki. Bu yüreğimdeki acılar son bulmayacak mıydı? Bu acılar dinip yerini sevince bırakmayacak mıydı?
"Sana nefretle bakmıyorum Belkıs. Ben herkese böyle bakıyorum." Herkes olmak istemiyorum ki ben.
Kafamı usulca yaslayıp yatağın içine girdim. Sırtımı Korkut'a dönerken saçlarımı başımın altına sıkıştırdım. "Allah rahatlık versin Korkut." diye mırıldandım. O an sağ gözümden akan yaş burnumun üzerinden geçip diğer gözümü buldu.
Üzerimdeki örtüyü boğazıma kadar çektim. Dişlerimi sımsıkı sıkarak gözlerimi kapattım. Sesli ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Korkut bana şu an dokunsa taşa dokunduğunu zannederdi. Öyle sertti bedenim. Gözlerimden art arda yaşlar akıyordu.
Kabulleniyordum yavaş yavaş. Beni sevmeyecekti. O her şeyi aklında bitirmişti. Ben onun aklını aşıp da kalbine nasıl ulaşabilirdim ki? Ulaşamazdım.
"Böyle bir hayatı yaşadığın için kimseyi affetme Belkıs. Beni bile." Korkut'un sesini duyunca ağzımdan kaçan hıçkırığı tutamadım. Çok bile tutmuştum aslında. "Her gece yattığın yastığı ıslatan gözyaşlarının hatırına affetme kimseyi."
Benim yastığım gerçekten de her gece gözyaşlarımla ıslanırdı.
*
Günler peş peşe geçiyordu. Öyle ki bir önceki gün ne yaşadığımı düşünürken o gün bile geçip gidiyordu. Hayatımda değişen hiçbir şey yoktu. Korkut ile evliydik. Evdeki kimse bana Korkut ile ilgili bir şey sormuyordu. Belki de sormaya cesaret edemiyorlardı.
Korkut'la o geceden sonra bir daha konuşmamıştık. Korkut yine aynıydı. Bana aynı bakışlarla bakıyordu. Bazı geceler geç geliyor bazı geceler ise erken geliyordu. Sabahları karnını doyurmadan evden çıkmıyordu. Neyse ki sabahları erkenden gitmiyordu.
Tam 1 ay olmuştu. Korkut ile ben 1 aydır aynı odada uyuyorduk. Bugün benim için farklı bir gündü. Ben bugün yeni bir yaşa ayak basmıştım. Hayatımın 18 yılı geride kalmıştı. 19. Yılına başlamıştım. Kimsenin doğum günümden haberi yoktu. Olamazdı da. Bu evdeki ilk doğum günümü Kahraman'ın yasında yaşamıştım. O öldükten sonra 18 yaşına girmiştim. Şimdi ise 19 olmuştum.
Üzerimdeki kıyafetleri düzelterek odanın kapısına doğru dönmemle Korkut içeri girmişti. Beni görünce ise duraklamıştı. Bugün diğer günlerden farklıydım. Üzerimde kıpkırmızı bir elbise vardı. Başımda ise aynı renkte bir şal. Saçlarımın bir kısmını şakaklarımdan aşağı salmıştım. Saçlarımı da bağlamamış, örmemiş öylece sırtıma salmıştım. Bu hiç yapmadığım bir şeydi ama bugün yapmak istemiştim. Bir yaş daha büyümüştüm, buna hakkım vardı.
Korkut'un üzerine baktığımda gömleğini çamurlar içinde gördüm. "Ne oldu?" diye sordum yüzüne bakarak. Ona kırgın olsam da artık bunu belli etmiyordum. O böyleydi ve benim onu değiştirmem mümkün değildi. "Niye böyle giyindin?"
Bana cevap vermek yerine bu soruyu sorması kaşlarımın kalkmasına sebep olmuştu. "Ne var kıyafetimde?" diye sordum ellerimi kollarıma değdirerek. Korkut çatık kaşlarıyla yüzüme baktı. "Ne mi var?" Kafamı salladım.
"Bedenin resmen çıplakmış gibi gözler önünde." diye hırsla konuşunca eğilip bedenime baktım. Dar bir elbiseydi gerçekten de. "Ama açıkta olan hiçbir yerim yok." dedim. Tek görünen yerim ellerimdi. "Saçlarını neden böyle saldın?" diye sorduğunda omuzlarımı silktim.
Simsiyah saçlarımla kırmızı elbisenin duruşu hoşuma gitmişti. "Şu önünden çıkan tutamları şalının içine sok." deyip yanımdan geçti ve dolaba doğru gitti. Dolabı açıp içine bakınırken. "Benim keten göm-" Tam bana doğru dönmüştü ki bu kez sırtımı gördü.
"Kafandaki örtüyü de çıkar tam olsun Belkıs." Sesinden de anladığım üzere sinirlenmişti. "Bu halin ne böyle?" deyip bana yaklaştı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Sana ne Korkut? Bugün kendime özenmek istedim. Zaten evden çıktığım mı var?"
"Sana ne mi? Seni şu halde görseler bana laf ederler Belkıs." Gözlerine bakmaya devam ettim. Kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi. "Hemen üzerini değiştir saçlarını da topla." Kafamı iki yana salladım. "Bugün böyle duracağım."
Yine inat olasım tutmuştu. Hem ben bu halimi beğenmiştim. Onu ilgilendirmezdi. "Eve birisi gelirse ne yapacaksın Korkut? Sen evli bir kadınsın, böyle giyinemezsin." Güldüm. "Benimki alelade bir evlilik Korkut. İstediğim gibi giyinebilirim. Bana karışan ya da kıskanan bir kocam yok sonuçta."
Korkut git gide sinirleniyordu. Kaşlarını öyle derinden çatmıştı ki neredeyse korkacaktım. Sağ elini uzatıp kolumu kavradı. "Çıkaracaksın üzerini." Kafamı iki yana salladım. Dokunduğu yer adeta alev alıp yanmaya başlamıştı. Beni hırsla kendisine çektiğinde göğsüm göğsüne çarptı.
Zannımca az sonra ölecektim. Kalbimin böyle hızlı atması normal değildi. Korkut'un kalp atışımı hissettiğine emindim. Göğsüm göğsüne yaslıydı. Ona ilk kez bu kadar yakıntım. Nefesi yüzümde değdiği her yeri cayır cayır yakıyordu.
"Sana o üzerindeki elbiseyi çıkaracaksın dedim." Resmen dişlerinin arasından konuşmuştu. Korksam da belli etmedim. Gözlerine bakmaya devam ettim. Yüzü bu kadar yakınken daha güzeldi. Kokusundan bahsedemiyordum bile. Neredeyse bayılmak üzereydim. Kokusu beni uyuşturmuştu.
"Üzerimi değiştirmeyeceğim." diye fısıldadım. Sesim fazla çıkmasa da o beni anlamıştı. Kaşlarını kaldırarak suratıma baktı. "Çıkarmayacaksın öyle mi?" Kafamı salladım tekrar. Çıkarmayacağım demişsem çıkarmazdım.
"Saçlarını toplayacak mısın peki?" deyip diğer eliyle sırtımdaki saçlarıma dokundu. İlk kez saçlarıma dokunuyordu. Aman Allah'ım saçlarıma dokunuyordu!
"Top... Toplamayacağım." dedim kekeleyerek. Yüzü yüzüme çok yakındı. Mutluluktan ağlayabilirdim. Korkut kafasını sallayıp geriye çekildi. Tuttuğu kolumu bıraktı. Elini de saçlarımdan çekti. Dudaklarını kıvırıp göğsüme bakmasıyla başımı eğip bedenime baktım. Gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açıldı. "Göğüslerim ve karnım tamamen çamura bulanmıştı.
"Sadece kabullenmeni bekledim ama kabullenmedin." deyip gözlerime baktı. "Korkut, elbisemi kirlettin." diye serzenişte bulundum. Kafasını salladı. "Değiştirseydin kirletmeyecektim."
Ellerimi elbisemde gezdirdim. Silsem geçerdi ama ıslaklığı çok çirkin bir görüntü bırakırdı. "Neden böyle bir şey yaptın? Çok güzel olmuştum." dedim aynalı dolabın önüne giderek. Dudaklarım yere doğru asılmıştı.
"Çok güzel olmana gerek yok Belkıs. Her zamanki Belkıs ol yeter." Aynadan ona baktım. O da bana bakıyordu. "Sana ne Korkut? Belki ben çok güzel olmak istiyorum. Belki çok güzel olunca mutlu oluyorum." Utanmasam ağlayacaktım.
"Güzel olmakla mutlu olunmaz." Ona doğru döndüm. "Zaten senin gözünde ben mutluluğu hak etmiyorum değil mi? Gözünün önünde canımın acısından ölsem bile sen bana mutluluğu layık görmezsin." Çok sinirlenmiştim. Kendimi o kadar çok beğenmiştim ki mutlu hissetmiştim. Şimdi ise tüm mutluluğumu kaybetmiştim.
"Konuyu başka yerlere çekiyorsun Belkıs. Öyle giyinmeni istemiyorum, uzatma." Sinirle bağırıp çağırmamak için ona doğru gidip yanında duran dolaba ulaştım. Elbiselerin içinden siyah renkte bir elbise çıkardım.
"Saçlarımı bağlamazsam kesecek misin peki?" dedim ona dönerek. "Gerekirse yaparım." diye cevap verdiğinde ona yaklaştım. İşaret parmağımı ona doğru doğrulttum. "Deneme bile Korkut. Seni öldürürüm."
Ona salladığım işaret parmağımı parmaklarıyla tuttu. "Sen mi beni öldüreceksin?" Ona olanca sinirimle bakmaya devam ettim. "Saçlarımı kesen bir insana yansa tek damla su vermem ben Korkut." Korkut suratımda gözlerini gezdirdi. Dudaklarıma bakarken hafif bir şekilde gülümsedi. "Bir gün saçlarını kesersem görüşürüz."
Elimi bırakıp dolaba uzandı ve bir gömleği çekip aldı. Korkut üzerindeki gömleği çıkarırken ona arkamı döndüm. O üzerini değişirken ona bakamıyordum. Utandığım nadir şeylerden birisiydi. Başımdaki şalı omuzlarıma indirip saçlarımı önüme çektim ve parmaklarımla okşadım.
"Saçlarını sevmeyi bırak da üzerini değişip aşağı in." deyip odadan çıkmasıyla önümde duran pencereye baktım. Korkut geçip gitmişti. Arkamı döndüğümde az önceki gömleği yere attığını gördüm. Önce eğilip onu elime aldım ve katladım. Bunun yıkanması gerekliydi. Elimde tuttuğum gömleği burnuma götürüp solumamak için kendimi tuttum. Üzerimdeki elbiseyi de çıkardım ve katladım. İkisinin de kirli kısımlarını birbirine çevirmiştim.
Üzerime çıkardığım siyah elbise yerine dolaptaki kırmızı renkli başka bir elbiseyi giydim. Bu elbise daha yeni ki gibi dar değildi. Elbiseyi giydikten sonra da saçlarımı ördüm. Üzerine de şalımı örtüp odadan çıktım. Birkaç dakika içerisinde aşağı indiğimde mutfak kapısının önünde Korkut'u gördüm.
Yaklaştıkça mutfaktakilerle konuştuğunu anladım. "Dün demişlerdi de ben size söylemeyi unuttum." diye konuştu. O sırada Melike'nin sesini duydum. "Neden geliyorlar yine ya?" Korkut omuzlarını silkip omzunu yasladığı yerden ayırdı. "Sizi özlemişlerdir."
Yanlarına ulaştığımda Korkut bana baktı. Üzerimdeki kıyafetlere ve saçlarıma bakıp dudaklarını kıvırdı. Gözlerimi ondan çekip sinirle kızlara baktım. "Kim geliyormuş?" Melike yanaklarındaki nefesi vererek bana baktı. "Asiye teyzemler."
Duyduğum isimle suratım asılmıştı. Bu kadını hiç sevmiyordum. Bu eve geldiğimde ilk tanıştığım akrabalar onlardı. Kadının tek derdi bana laf sokuşturmak ve kumasının kızını Korkut'a yamamaya çalışmaktır. Korkut ile o kızı Korkut'un odasında yakaladığım aklıma gelince kaşlarım çatılmıştı.
"Ne zaman geliyorlarmış?" diye sordum. Eslem omuzlarını silkti. "Birazdan gelirler. İki gün de burada yatacaklarmış." Duyduğum sözlerle sinirim daha da arttı. Gelenler arasında sevdiğim tek kişi Asiye teyzenin kuması olan Fatma teyzeydi. Çok iyi bir insandı.
"İnşallah kafayı yemeyiz." derken Melike Korkut'la benim aramdan geçip avluya çıktı. Onun peşinden Eslem de çıkmıştı. Korkut'a döndüm. O neden hâlâ bekliyordu. "Sen gitmiyor musun?" diye sordum. Korkut'la arkadaş gibiydik. Ancak birbirinden haz etmeyen iki arkadaş... Bilmiyordu ki ona âşıktım...
"Karnımı doyurmadım daha." dediğinde ona bir şey demeyip mutfağa girdim. Mutfakta Gülendam abla vardı. Beni görünce gülümsedi. "Kızım sofraları ser sen, her şey hazır." dediğinde başımı sallayıp kenardaki örtüleri alıp mutfaktan çıktım. Önce erkeklerin odasının sonra da kadınların odasının sofrasını serdim.
Mutfağa geri döndüğümde Saniye'yi elinde tepsiyle yürürken gördüm. Tepsiyi erkeklerin odasına götürdüğünü görünce kadınların odasına girdim. Bu odanın tepsisini de o getirsindi. Onu hiç sevmediğim için iş yapması umurumda değildi.
Odaya girdiğimde gülümsedim. "Hayırlı sabahlar." diye konuştum. Onlara da bana aynı karşılığı verdi. O sırada içeriye elinde siniyle Saniye girmişti. Siniyi sofraya bıraktıktan sonra ise çıkıp gitmişti. Hepimiz sofranın etrafına oturduktan sonra karnımızı doyurmaya başladık.
"Anne bugün Asiye teyzemler gelecekmiş. Dün köye gelmişler." Melike konuşunca ona baktım. Kayınvalidem başını salladı. "Haberim var kızım. Korkut söyledi." Başka da bir şey konuşulmadı. Herkes karnını doyurduğunda sofraları topladık. Ben yine her zamanki gibi kahve yapmaya gitmiştim.
Kahveleri yaptıktan sonra elimdeki tepsiyle avluya çıktım. Avludaki sedirde Kayınbabam ve kayınvalidem oturuyorlardı. Nuriye Hala odasına çıkmıştı. Biraz sonra ineceğini bildiğimden ona da kahve yapmıştım. Kayınbabamla kayınvalideme kahve tutarken odadan çıkan Korkut'u gördüm.
"Akşam yemeğine gel Korkut." diye konuştu kayınvalidem. Korkut kafasını sallayıp kapıya doğru giderken ben de elimdeki tepsideki kahveyi masanın üzerine bıraktım. O sırada kayınbabamın sesini işittim. "Kocanı yolcu etmeyecek misin gelin?"
Duyduğum cümleyle durakladım. Yerimde doğrulup kayınbabama baktım. Bana bakıyordu. Ne diyeceğimi bilemeyerek başımı salladım ve onlardan uzaklaştım. Kapının yanına vardığımda Korkut kapıyı açmıştı. "Ne var?" diye konuştu suratıma bakarak.
"Seni yolculamamı söylediler." dediğimde Korkut babasına ve annesine baktı. "Pek memnun değil gibisin?" dedi gözlerime bakarak. Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Saçlarımı keseceğini söyleyen birisini yolculamaktan neden memnun kalayım?"
Korkut elini uzatmıştı ki geri arkasına çekti. Gözlerini başımda gezdirip gözlerime baktı. "Sen zaten yeterince yara almışsın Belkıs. Ben sende bir yara daha açmam." Sözlerine gülümsedim. Hem de gerçekten gülümsedim.
"Açmaz mısın?" diye çocuk gibi sordum. Kafasını iki yana salladı. "Yanımdaysan güvendesin dedim ben sana." Gülümsedim gözlerine bakarken. Beni sevmemesi canımı yaksa da bu onun elinde olan bir şey değildi.
"Hadi git." dedim tuttuğum kapıyı biraz daha açarak. Korkut bana bir şey demeyip evden çıktığında ardından baktım. Ayaklarından başladım başına kadar onu izledim. Ta ki onu göremediğim ana kadar...
*
Korkut boş yapma sen de kızı seviyorsun diyenler?
Bölümü beğendiniz mi?
Korkut'un teyzesi giller geldiğinde bir şeyler olacak mı sizce?
Korkut ile Belkıs'ın arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?
Diğer bölümde görüşmek üzere♡♡♡♡
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
2.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |