
Olur muydu? Bir gün gerçekten bana mutluluk nasip olur muydu? Ardından ne kötülük geleceğini düşünmeden gülebilir miydim?
En önemlisi, Korkut bana sığınak olur muydu?
Sadece tek bir sözüyle bile beni mutlu eden Korkut için beni mutlu etmek zor değildi. Sözü olmasa bile ben onun bakışıyla mutlu oluyordum.
Korkut'un beni mutlu etmesi her şeyden daha kolaydı.
Korkut bana zarar vermeyecekti. Bunu kendisi söylemişti. Vermezdi de. Ama elinde olmadan bana öyle büyük zararlar veriyordu ki. Bana bakmıyordu, bana gülümsemiyordu.
Hatta bana nefretle bakıyordu.
Bana nefretle bakmasından normal bir şey yoktu. Ama onu çok seviyordum işte. Seven bir kalp için bu çok zordu.
Yanımdaydı. Aynı evde, aynı yataktaydık. Beni sevmediğinden bunların da bir anlamı kalmıyordu. Eğer beni sevse her şeyin anlamı olurdu.
"Yenge misafirlerimiz geldi." Eslem'in sesini duyunca oturduğum yerden kalktım. Kayınvalidemin kız kardeşi ve ailesi gelmişti. Onlardan hoşlandığım söylenemezdi.
Avluya çıktığımda birbiriyle sarılan kişileri gördüm. Yüzüme sahte bir tebessüm kondurdum. Bugün ne sözler duyacaktım kim bilir.
"Hoş geldiniz." dedim yanlarına vardığımda. Asiye teyze bana baktı. Bakışı hiç hoşuma gitmedi. Zaten güzel baksa şaşırırdım.
"Hoş bulduk." diye söylenir gibi konuştu. Asiye teyze ile kayınvalidem odaya giderken ben kızlara baktım. Küçük olan bana gülümsemişti. "Siz de hoş geldiniz." diye konuştum.
Asiye teyzenin kuması gelmemişti. Ama kızlar gelmişti. "Hoş bulduk." diyen küçük kızla birlikte biz de hareketlendik.
Korkut'un odasına giren kız önden yürümüştü. Bu kızdan o zaman nefret etmiştim. Etmeye de devam edecektim. Sevdiğim adamda gözü olandan elbette nefret ederdim. Üstelik şimdi o adam benim kocamdı.
Büyük odaya geçmiştik. İçeri girdikten sonra kapının kenarında durdum. "Belkıs bir ayran çırp da içsinler." diye konuşan Nuriye halaya bakıp başımı salladım.
Odadan çıkıp hızla mutfağa gittim. Ayranı yaparken bir yandan da bugün neler yaşanacağını merak ediyordum. Asiye teyzenin bana laf sokuşturacağına emindim.
Ayranı hazırladıktan sonra bardaklara döktüm. Sonra da tepsiyi alıp büyük odaya gittim. Odadan içeri girip ilk Asiye teyzeye tepsiyi tuttum.
Asiye teyze ayranını alırken bana bakmamıştı. Sonra kayınvalideme ve Nuriye halaya tuttum. En sonunda da kızlara tek tek tuttum. O kıza tutarken gözlerimi gözlerine dikmiştim. Bu kızın ismini bile bilmiyordum.
Elimde tepsiyle birlikte boş olan bir yere oturdum. Buralarda gelinler pek oturmazdı ama benim ailem buralardaki ailelere benzemiyordu. Kayınvalidem oturmayıp ayakta dikildiğim zamanlarda bana kızıyordu.
Asiye teyzenin bana baktığını görünce ben de ona baktım. Sanırım oturduğum için öyle bakmıştı. Bardaklar boşalana kadar ayakta beklememi bekliyor olmalıydı
Asiye teyze kardeşiyle konuşurken ben sessizce beklemeye devam ettim. Bana laf gelmedikçe ağzımı açacak değildim.
Eslem ile Melike ayağa kalktığında onlara baktım. "Biz kızlarla diğer odaya geçelim." diye konuştu Melike. Annesi kafasını salladığında bize baktılar. Ben de mi onlarla diğer odaya geçecektim?
Yanımda oturan iki kız da ayağa kalktığında Melike bana döndü. "Yenge sen de gelsene." diye konuştu. Tam ağzımı açacaktım ki benden önce kayınvalidem konuştu.
"Git kızım sen de." Ona kafamı sallayıp ayağa kalktım. Kızlar odadan çıkmışlardı bile. Ben de peşlerinden gittim. Kapıdan çıktığım sırada Asiye teyzenin sesini işittim.
"Gelin mi evin kızı mı belli değil."
Onu hiç umursamayarak diğer odaya gittim. Kızlar çoktan yere kurulmuşlardı bile. "Gel yenge." Diyen Melike'nin yanına giderek oturdum.
Gözlerimi tam karşımda duran kıza çevirdim. "Güllü evleniyormuşsun." diye konuşan Eslem'le birlikte o kız yerinde kıpırdandı. İsmi Güllü müydü?
"Nereden çıkardın onu Eslem?" diye rahatsız bir şekilde konuştu. Eslem omzunu silkti. "Ne bileyim ben öyle duydum." diye konuştu.
Güllü kafasını iki yana salladı. "Yok, yanlış duymuşsun." Güllü bana baktı. Sonra geri Eslem'e döndü. "Kimden duydun?" diye sorduğunda Melike öne doğru atıldı.
"Kimseden duymadı Güllü, ağzını arıyor işte." deyip güldüğünde Güllü'nün kardeşi güldü. "Yok be Eslem abla bu evlenmez daha." diye konuştu. Kıza gülümsedim. Ablasına göre çok tatlı bir kızdı.
"Evlenmeye meraklı değilim ben Zühre." derken bana bakmıştı. Kaşlarım kendiliğinden havaya kalktı. "Evlenmeyip de ne yapacaksın?" diye sordu Eslem.
"Evlenenler ne yapıyor Eslem. Yengeniz evlendi de ne oldu?" deyip bana laf atmasıyla birlikte yerimde doğruldum. "Al ikincisini bile aldı. Hayrını mı görecek?"
"Laflarına dikkat et Güllü." Melike benden önce konuşmuştu. Güllü kafasını sağa doğru eğdi.
"Yalan mı dediklerim?" diye kendini savundu. Dişlerimi sıkarak nefesimi verdim. Zaten bu kıza sinirliydim, sinirimi körüklüyordu.
"Benim hayatım seni ne ilgilendirir Güllü? Kuyruğuna mı bastım hayırdır?" diye sert bir sesle konuştuğumda gözleri açılmıştı.
"Sen benimle nasıl böyle konuşursun?" dediğinde dudağım sağa kıvrıldı. "Niye konuşmayacakmışım? Kimsin ki sen?"
Güllü sinirden kızarırken ayağa kalktım. "Senin yarana bastığımı bilirim ama ben bu evin geliniyim Güllü. Sen anca gelir benim evime misafir olur geri evine dönersin." dedikten sonra odadan çıktım.
Resmen kocam için bana nefret besliyordu.
Odadan çıktıktan sonra kendimi mutfağa attım. Suzan abla buradaydı. "Gelin Hanım ne oldu?" diye sordu bana dönüp. Omuzlarımı silktim. "Yok bir şey abla." deyip yanına gittim. Akşama yemek hazırlıyordu.
Ona yardım etmeye başladıktan sonra sinirimi biraz olsun atmıştım. Korkut bugün akşam yemeğine gelecekti. Keşke gelmeseydi. Bu kız ile onun karşı karşıya gelmesini istemiyordum.
Yalan yok, kıskanıyordum.
Bıçağı hırsla soğana geçirmeye devam ederken bıçağın parmağımı sıyırmasıyla ağzımdan bir ses çıkarıp bıçağı bıraktım. En korktuğum şeylerden birisi parmağımı kesmekti.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp işaret parmağımı diğer elimle sımsıkı sıktım. "Suzan abla parmağımı kestim." diye sızlandım. Gözledim hâlâ sımsıkı kapalıydı.
"Belkıs gördüm ben kanamıyordu bile kızım." derken elimi tuttu. Ama ben gözlerimi açamıyordum. Suzan abla elimi açarak işaret parmağıma baktı.
"Tamam ufacık çizilmiş, kanamıyor." dediğinde gözlerimi açıp parmağıma baktım. Parmağımdaki kanı görmemle 'hii' gibi bir ses çıktı ağzımdan.
"Valla kanamış. Of çok kesmişim değil mi?" diye ağlar gibi sorduğumda Suzan abla güldü. Elini yanağımda hissettim. "Ah be güzel yavrum." deyip iç çekti.
Gözlerimi açarak Suzan ablanın gözlerine baktım. "Onca acıya dayandın da ufacık kesikten mi korkuyorsun sen?" diye üzgün bir şekilde konuştuğunda yutkunamadım. Haklıydı. O kadar çok acı çekmiştim ki...
"Elini suyla yıka. Sonra da bir bez sar madem." deyip elimi bıraktı. Beze serilecek kadar bile kesik yoktu demek ki. Ama korkuyordum işte. Karanlıktan, parmağımı kesmekten, saçlarımı kesmekten, bir gün Güneş'in yok olmasından, Korkut'un köpeğinden, Korkut'suz kalmaktan... Korktuğum şeyler çoktu.
Suzan ablanın yanından ayrılıp elimi suyla yıkadım. Elime bakmamıştım bile. Sonra da bir bez bulup işaret parmağıma sardım. Acısı bile azdı ama korkuyordum.
Elimi tutarak avluya çıktım. Gökyüzündeki güzelliğe bakıp gülümsedim. Duyduğum seslerle gülümsemem dondu. Büyük odadan şiddetli sesler geliyordu. Hızla o tarafa gittim.
"Asiye bana kötü söz ettirme, kapat o ağzını." Nuriye halanın oldukça sinirli sesini duyduğumda kapının ağzında durdum.
"Hiç kızmayın bana. Haklıyım ben haklı. İki tane aslan gibi oğlunuzu bir kadına adadınız. Kahraman'ı öldürdü bu uğursuz gelin. Şimdi sıra Korkut'ta mı? Uğursuzluğuyla bir de Korkut'u mu öldürecek?"
Duyduğum sözlerle sarsılırken gözlerim doldu. Hakkımda söylediği sözler öyle çirkindi ki...
"Gepegenç delikanlıyı dul gelininizle evlendirdiniz. Bitirdiniz Korkut'un hayatını." diye tükürür gibi konuştuğunda gözlerimden yaşlar aktı.
"Sus artık Asiye!" Nuriye hala şiddetle bağırdı. "Haksızsam haksız deyin o zaman. Korkut'un dengi mi o kız? Kız diyorum bir de. Dul o dul!"
Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken geriye adımladım. Daha doğrusu adımlayamadım. Sırtım bir yere çarptı. Gözlerimde yaşlarla arkamı döndüm.
Çarptığım kişi Korkut'tan başkası değildi.
Gözlerim buğulu görse de onu tanımıştım. Gözlerime biriken yaşlar onu görünce dökülmeye devam etti. Ellerimle hırsla sildim gözyaşlarımı.
Ona bakmaya devam ediyordum. Korkut çok sinirli görünüyordu. Yanından geçmek için hareketlenmiştim ki bileğimi tutup beni geri önüne çekti.
Şu an göğsüne yaslanmaya ihtiyacım vardı. Ne vardı kollarını bana sarsaydı da göğsünde ağlasaydım?
Korkut tuttuğu bileğimi bırakmadan büyük odanın kapısını hırsla açtı. Beni de peşinden içeri çekmişti.
"Teyze!" diye kükremesiyle içerideki üç kadının da gözleri bize dönmüştü. Asiye teyze önce bana sonra Korkut'a baktı.
"Destur Korkut. Bu nasıl giriştir odaya?" diye konuşan teyzesine çatık kaşlarıyla bakmaya devam etti.
"Sen o lafları hangi hadle dersin teyze? Büyüğümsün ana yarımsın ama sen kimsin ki benim hayatıma karışırsın?" Tuttuğu bileğimi sıkarak bana döndü. Sonra teyzesine geri baktı.
"Bu kadını ben karım yaptım. Kimse gelip de onu benim karım etmedi. Benim kararlarımı sorgulamak sana mı düştü?"
Asiye teyze şaşırmıştı. Korkut'tan bu tepkiyi beklemiyor olmalıydı. Doğrusu ben de beklemiyordum.
"Sen teyzenle nasıl konu-" Korkut hırsla onun sözünü kesti. "Sen nasıl benim nikahımdaki kadını ağlatırsın teyze? Onun öncesi de sonrası da benden başka kimseyi alakadar etmez. Teyzemsin diye uzatmak istemem ama sakın bir daha Belkıs hakkında böyle sözler ettiğini duymayayım."
Asiye teyze ağzını birkaç kez açıp kapattı ama bir şey diyemedi. Korkut tuttuğu bileğimi bırakmadan odadan çıktı. Odanın dışında bekleyen kızlar bize bakıyordu.
Güllü'nün bakışlarını görünce sinirim biraz daha arttı. Korkut onları umursamayarak merdivenlere yöneldi. Tabii ben de peşinden gidiyordum.
Merdivenleri çıkarken bileğimi bıraktı. Merdivenleri çıkıp odamıza gittik. Odaya girer girmez Korkut bana döndü.
Sessizce birbirimize baktık. Korkut'un hırıltılı ve hızlı nefesiyle benim iç çekişlerim karışıyordu. Dediği tüm sözler o kadar ağrıma gitmişti ki ağlamamı zor durdurabilmiştim.
Korkut arkasını dönüp pencereye doğru gitti. Hırsla saçlarını karıştırdı. İç çektiğimde hızla bana döndü.
"Ağlamayı kes Belkıs." diye sinirle soludu. "Kimsenin de seni ağlatmasına izin verme. Yeter artık."
Ona şaşırarak baktım. Yeter miydi gerçekten?
"Canım acıyor ama." diye fısıldadım. Ondan bir şey saklamak istemiyordum. Gerçekten de canım yanıyordu. Yanmasa ağlamazdım ki.
"Bu senin canını acıtmasın Belkıs. Ağzı olan konuşur bilmez misin sen sanki?" Kafamı salladım. Benim canımı acıtan beni Korkut'a layık görmemesiydi.
Korkut daha yeni benim arkamda durmuştu. Benim için teyzesini karşısına almıştı. Bu mutlu olmam gereken bir şey değil miydi?
Bir anda bunu fark etmem garip olsa da fark eder etmez yerimde kıpırdanmıştım. Dudaklarımı yalayıp yanaklarımı tekrar sildim.
"Teşekkür ederim." dememle Korkut'un hareketleri durdu. Yüzüme baktı. Anlayamamıştı. "Arkamda durduğun için." diye açıkladım.
Korkut'un dudakları aralanırken duraksadı. Sanki o da yaptıklarını şimdi fark ediyordu. Birkaç saniye sonra boğazını temizledi.
"Etme Belkıs. Ben bunu kendim için yaptım. Kimse benim karıma bunları diyemez. Evet, seninle isteyerek evlenmedim. Ama sen benim karımsın."
Ağlasa mıydım? Sevinse miydim?
"Ya abinin karısı olmasaydım Korkut?" diye konuşmamla Korkut gözlerime baktı. Odanın içine düşen akşam güneşi tam aramızdaydı.
"Ben yine bu durumda olsaydım ama abinin karısı olmasaydım, evlenir miydin benimle?" Korkut nefesini tuttu. Bunu gözlerimle gördüm.
"Evlendin diye yine böyle laflar işitseydin? Yine bana dul deselerdi..." derken iç çektim. Onların zannettiği gibi değildim. Bana en iğrenç gelen kelimelerden birisiydi bu. Ağzıma bile almak istemiyordum.
"Eğer seni sevseydim Belkıs," diye söze başlamasıyla birlikte sanki kalbim atmayı kesti. Nefesim kesildi. Gözlerimi kapkara gözlerine diktim.
"Seni alıp kendime eş yapsaydım kimse sana laf edemezdi, eğer ben seni sevseydim gözünden akan tek damla yaşın hesabını sorardım, eğer ben seni sevseydim kimse senin ne durumda olduğunu sorgulayamazdı, ben sana sevdalı olsaydım herkesi karşıma alırdım. Ben seni sevseydim her şeye rağmen seni karım yapardım. Kim olduğunu umursamazdım."
Yine yapmadın mı?
Her şeye rağmen karın değil miyim ben senin?
"Ya şimdi?" diye titreyerek sordum. "Şimdi sormuyor musun gözyaşlarımın hesabını, şimdi susturmuyor musun herkesi, şimdi almıyor musun herkesi karşına?"
Korkut tekrar duraksayarak gözlerime baktı. Gözlerinde sinirden başka duygular gördüm. Gördüm ama anlayamadım.
Gözlerini kapatıp açarak bana baktı.
"Ben şimdi benim nikahımdaki kadını konuşanları susturuyorum Belkıs? Senin gözünden yaş aktı diye değil Korkut'un karısının gözünden yaş aktı diye hesap soruyorum."
Bana yaklaştı. Tam güneş ışığının üzerine durdu. Güneş üzerine düştü. Öyle güzelleşti ki...
"Anlıyor musun Belkıs?" demesiyle başımı salladım. Anladım ama anlamak istemedim. Her halükârda beni korkuyordu. Kendini kandırırmış gibi laflar ediyordu.
"Peki sevdin mi birini?" diye sorduğumda bana ardını dönüp pencereye doğru gitti. Omuzları kalkıp indi. Derin soluğunun sesini işittim.
"Sevmedim." diye net bir şekilde konuştu. Dediği laf içimi rahatlattı. Yüreğinde ben olmasam bile boş olması iyiydi. Eğer birisi olsaydı daha da zor olurdu.
Yatağa gidip oturdum. Ellerimi dizlerimin üzerine birleştirdim. Aklıma gelen, dilimden çıkmasına korktuğum soru için ağzımı açtım. Kalbim daha bu sözü söylemeden acımaya başlamıştı.
"Ya seversen?" İç çektim. "O zaman ne olacak Korkut?" Korku başını bana doğru çevirdi. Sonra tüm bedenini çevirdi. "Şimdiye kadar sevmemişim, şimdi mi seveceğim?" diye sert sesiyle konuştu.
Korkuyla sıkışan kalbime elimi bastırmak istiyordum. Ama kendini dizginledim.
"Sevdanın ne zaman geleceği belli olmaz ki Korkut." diye konuştum. Dediklerim canımı acıtsa bile onunla bu konuyu konuşmak istiyordum. Korkut kafasını iki yana salladı.
"Onu ancak o zaman düşünebilirim Belkıs." dediğinde ayağa kalkıp ona doğru gittim. Kafamı biraz kaldırarak gözlerine baktım.
"İlk bana söyle olur mu?" diye konuştum. Gözlerim doldu. "Eğer birisi girerse yüreğine ilk bana söyle." Dudaklarımı zorla kıvırdım. Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Çünkü olan yine bana olacak."
Eğer birisine âşık olursa ben ölecektim. Hem karısı olduğum için olan bana olacaktı hem de ona âşık olduğum için.
Arkamı dönerek kapıya doğru gidiyordum ki Korkut konuştu. "İnme aşağıya. Canını sıkarlar." Başımı ona çevirdim. "Gitmezsem de laf ederler." dediğimde dudaklarını umursamaz bir şekilde kıvırdı. "Kimse bir şey demez. Şimdi gidersen teyzem canını sıkar, otur burada."
Kafamı sallayıp geri yatağa doğru geldim. Güneş git gide batıyordu. "Sen yine dışarı mı çıkacaksın?" diye sordum. Korkut üzerindeki gömleğini düzeltip bana baktı. Sonra kafasını salladı.
Birkaç kez yutkunup ağzımı açtım. Gözlerimi de hevesle açmıştım. "Ben de gelsem olmaz mı?" Korkut bu teklifi beklemiyordu ki şaşırmıştı. Kaşlarını kaldırarak yüzüme bakıyordu. Simsiyah biçimli kaşlarına bakarken gülümseyesim gelmişti.
"Senin ne işin var gece vakti dışarıda?" Gülümseyerek dışarı baktım. "Dışarıda gezmeyi seviyorum. Hem sen yanımdasın, ne olacak ki?" diye çocuksu bir hevesle tekrar gözlerine baktım.
Eğer kabul ederse 19. yaşımın ilk hediyesi bu olacaktı.
"Ben karanlıkta geziyorum. Korkarsın sen." dediğinde kafamı olumsuz bir şekilde iki yana salladım. "Sen varsın." dedim. O varken nasıl korkabilirdim ki? Korkmama izin vermezdi.
"İyi, tamam." demesiyle kocaman gülümseyerek ellerimi birbirine vurdum. Korkut ellerime baktı. Parmağımdaki sargıyı gördü. Gözleriyle parmağımı gösterdiğinde elimi salladım. "Biraz kestim, bir şey yok." dedim.
Korkut'la daha iyi anlaşmaya başlamıştık sanırım. Aynı odada, evli bir şekilde bir aydır yaşıyorduk. Anlaşmalıydık.
Korkut bir şey demeyip yine cama dönmüştü. Sanırım benden kaçmak için böyle yapıyordu. Bana ardını dönmeyip benimle sohbet etse bir şey kaybetmezdi.
"Korkut." diye konuştum sessiz kalamayarak. "Söyle Belkıs." Sesi sanki benden bezmiş gibiydi. Ben normalde bana soru sorulmadıkça konuşan bir insan değildim. Ancak onun yanında sürekli konuşmak istiyordum.
"Sessizce beklerken sıkılmıyor musun?" diye sordum. Hiç konuşmadan durabilir miydi bir insan? Bence Korkut dururdu. Ben konuşmadıkça konuşmuyordu.
"Konuşmak istemiyorum." diye net bir şekilde cevap verdi. Yanına gittim. Onun gibi pencereden dışarıya baktım.
"Beni karın gibi görmeyeceğini biliyorum ama neden arkadaşınmışım gibi görmüyorsun? Benimle konuşmak sana bir şey kaybettirmez." Sözlerimin ardından başımı sağa doğru çevirdim. Yandan, güzel görünen çehresini izledim.
"Arkadaşım olarak mı?" derken sesi dalga geçer gibi çıkmıştı. Yüzünü çevirip gözlerime baktı. Gözlerine tutunup kafamı salladım. Onun arkadaşı olabilirdim. Hiçbir şeyi olmaktansa bunu isterdim.
"Bu odanın dışındaki herkes bizden bir bebek haberi beklerken ne arkadaşlığı Belkıs?" Nefesim anında durdu. Dediği şeyler kalbimi hareketlendirmişti.
"Bizden bebek mi bekliyorlar?" diye sordum. Sesim titremişti yine. Bekleyeceklerini biliyordum ama bu kadar erken bunu dile getirmezlerdi. Hem daha evleneli bir ay olmuştu. Hem de bizim evliliğimiz normal bir evlilik değildi.
"Beklediklerini sen de biliyorsun." derken bana doğru çevirdi başını. Sessiz kalıp başımı önüme çevirdim. Korkut'tan bir bebeğim olmasını ben de çok isterdim. Ama hâlâ beni abisinin karısı gibi gören bir adamdan bunu beklemem saçmalık olurdu.
İkimiz de sessiz kaldık. Ne o konuştu ne de ben. Bu sessizlik dakikalarca sürdü. Ama ben yine çenemi tutamadım.
"Güllü seni mi seviyor?" Korkut anında bana döndü. Kaşları çatılmıştı. "Kaşlarını çatma bana." diye söylendim. "Gözlerini senden alamıyor, görmüyor musun?" Sesimin üzgün çıktığına emindim. Kocam olmasına rağmen ben öyle bakamıyordum Korkut'a.
"Yok öyle bir şey. Laf çıkarma başımıza." demesiyle birlikte üzüntüm gitmiş yerine sinir gelmişti. Bu nasıl bir cümleydi? "Ben mi laf çıkaracağım Korkut?" diye sert bir şekilde konuştum.
"Her şey ortada zaten." diye devam ettim lafıma. Korkut tüm bedenini bana çevirince ben de ona döndüm.
"Hiçbir şey ortada değil Belkıs. Kız ağzıyla mı dedi ki sen bu lafı edersin?" Kaşlarım kalkarken sinirle güldüm. "Söylemesine gerek mi var? İnsan akrabası bile olmayan adama öyle mi bakar?"
Korkut nefesini sesli bir şekilde verdi. "Öyle bir şey yok. Varsa da benim haberim yok. Birilerine söyleyip de kızın adını çıkarma."
Karşımda durmuş bana karşı o kızı mı koruyordu?
"Ne demek haberin yok Korkut? Ben geçen yıl o kızla seni bu odada görmedim mi?" diye sinirle konuştuğumda Korkut kolumu tutup beni kendisine doğru çekti.
Yüzüme doğru eğilen yüzüyle kalbim aşırı derecede hızlandı. Nefesimin hızı da aynı şekildeydi. "Sana öyle bir şey yok dedim." Nefesi yüzüme vurmuştu.
"N-niye bana laf sokmaya çalışıyor o zaman?" Kekelememeye çalışsam da başaramamıştım. Yüzü bu kadar yakınımdayken nasıl dayanabilirdim ki?
"Ne dedi sana?" diye sordu. Kolumdaki eline bakıp tekrar yüzüne döndüm. "Elin kızı için burada bana sert davranıyorsun Korkut. Sana ne ne dediyse?" diye sinirle konuşup kendimi geriye çektim.
Arkamı dönecektim ki Korkut tekrar kolumdan tutup beni kendisine çekti. Sol elim göğsüne tutunurken gözlerine baktım. Bu şekilde kaçıncı yakın duruşumuzdu? Her seferinde kalbim duracakmış gibi hissediyordum.
"Sen o kızı tanımıyorsun Belkıs. Eğer adını bu şekilde duyurursan sana yapmadığını bırakmaz. Ben seni düşündüğümden kızıyorum sana." Açıklamasıyla birlikte biraz olsun yumuşamıştım.
Gözlerimin dibindeki yüzünü inceleyip tekrar gözlerine baktım. "Beni korumak istiyorsun yani?" diye hevesli bir çocuk gibi sordum. Eğer evet derse çocuk gibi tepinmekten korkuyordum.
Yaşım 19'du ama ben mutluyken 10 yaşındaki çocuklar gibi tepkiler vermek istiyordum.
"Sen dururken başkasını koruyacak değilim." demesiyle gözlerim açıldı. Nefesimi tuttum. Tutamayıp hızla verdim. Ellerim titriyordu. Göğsüne tutunan elimi hareket ettirdim. Korkut'un gözleri elimi bulmuştu. Ben de elime baktım. Ona dokunuyordum.
Elimi biraz daha hareket ettirdim. Bu cesaret nereden geliyordu bilmiyordum ama kendimi tutabildiğim de söylenemezdi. Elim omzunda duraksadığında nefesimi tutup gözlerine baktım. Korkut hareketsiz bir şekilde gözlerime bakıyordu.
Parmak uçlarımda yükselerek asla aklımdan olmayan bir şeyi yaptım.
Sol yanağına dudaklarımı bastırıp kokusunu içime çektim ve onu öptüm.
Bunu nasıl yapabildim bilmiyorum ama yaptım. İyi ki yaptım.
*
Belkıs'ım ne yaptın annneeem? Heyecanlandım...
Kalbim güm güm etti vallahi.
Korkut bu öpücüğe nasıl bir karşılık verir sizce?
Kızar mı?
Bir şey demeden gider mi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
2.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |