15. Bölüm

15. Bölüm: "Güven."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Kıpırdayamıyordum.

 

Parmak uçlarımda, dudağım onun yanağının biraz uzağında gözlerim kocaman açılmış bir halde kalakalmıştım.

 

Korkut da benden farksız değildi. Nefes bile almıyordu. Elleri iki yanında öylece dikiliyordu. Dönüp yüzüme bile bakmıyordu.

 

Korkut'un nefes almasıyla birlikte kendime gelip geriye çekildim. Eski yerime, tam karşısına geçtim. Korka korka gözlerine baktım.

 

İçime derin bir soluk çekip ağzımı açtım ama bir şey diyemeyerek geri kapattım. Ne demeliydim bilmiyordum.

 

Onu öpmek istemiştim ve öpmüştüm.

 

Korkut yerinden hareketlenerek kapıya doğru döndü. Kapıya doğru gittiğini görünce konuştum. "Ben de seninle gelmeyecek miydim?"

 

Korkut'un yanında nasıl bu kadar cesur olabiliyordum? Öyle garipti ki, anlamlandıramıyordum.

 

Korkut yerinde durup kafasını bana çevirdi. "Gelmek mi istiyorsun?" Kafamı uysal bir çocuk gibi salladım. Bugün doğum günümdü. Doğum günümü onunla geçirmek istiyordum.

 

"İyi, gel." deyip odadan çıktığında hemen peşine düştüm. Odanın kapasını kapatıp merdivenlere doğru giden Korkut'u takip ettim.

 

Ben az önce onu öpmüştüm. Az önce teni dudaklarımla buluşmuştu. Bunun mutluluğuyla bir ara ağlamam gerekliydi.

 

Merdivenlerden arka arkaya indik. Avluda kimse yoktu. Korkut'un yanına geldiğimde Korkut bana baktı. "Burada bekle."diye konuştu. Kafamı salladım. Konuşamuyordum.

 

Korkut bahçeye gittiğinde derin bir soluk alıp dudaklarıma dokundum. Dudaklarım yanağına değdi diye böyle hissettiysem dudaklarına değse ne oluru acaba?

 

Bunu düşünmek bile kalbime heyecan verirken titreyen nefesimi dudaklarımın arasından bıraktım. Elimi dudaklarımdan çekip bahçe kapısına bakmaya devam ettim. Zaten birkaç dakika sonra Korkut köpeği ile birlikte geldi.

 

Korkut yanıma geldiğinde Kara yine bana havlamıştı. Ama bu kez sadece bir kez havlamıştı. Korkut eğilim Kara'nın başını okşadığı için susmuştu sanırım.

 

"Yürü hadi." dediğinde kapıya doğru gidip kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Korkut ile köpeği de arkamdan geldi. Evden çıktığımızda gökyüzüne bakıp gülümsedim. Hava kararmıştı.

 

Korkut köpeğini bırakınca korkarak yerimde durdum. Köpeğin önden gittiğini görünce biraz olsun rahatlamıştım. "Niye bıraktın?" diye sorduğumda Korkut bana baktı.

 

"Kara zarar verici bir hayvan değil. Ve sen de boşuna korkma, yanındayım şu an." Bana yanımdayken zarar vermeyeceğini defalarca kez söylemişti ama ben yine de korkuyordum.

 

Yürümeye devam ederken etrafıma bakındım. Ara sokaklarda yürüyorduk. Meydana inmemiştik. Evlerin arasından yürürken Korkut'a baktım. Oldukça ciddi bir surat ifadesiyle köpeğini izliyordu.

 

"Seninle akşam karşılaşmıştık ya, hatırlıyor musun?" diye sordum. Köpeği yüzüme yüzüme havlarken gelmişti. O zamanlar Korkut'a kalbim yeni yeni akıyordu.

 

"Ne zaman?" diye sormasıyla kaşlarımı kaldırdım. Gerçekten unutmuş muydu? "Bir yıldan fazla oldu. Ara sokakların birisindeydik." Korkut bana baktı. "Saçlarında şal yoktu." demesiyle kafamı salladım. O gün bile saçlarım açık dışarı çıkmamam hakkında beni uyarmıştı.

 

"Vardu ama düşürmüştüm." Korkut bir şey demeyip önüne döndüğünde iç çektim. Ne kadar konuşmaya çalışırsam çalışayım o istemeyince olmuyordu.

 

"O gün o saatte dışarıda ne arıyordun?" Hiç beklemediğim bir soruyu duyuca şaşırdım. Aslında beklemediğim soru değildi. Korkut'un bana bir şey sormasıydı. Genellikle ben sormadığım müddet konuşmuyordu.

 

"Sokakta koşuyordum." diye cevapladım. Gerçekten de koşuyordum. O gün babamdan kaçıyordum. Çünkü babam beni yaşlı bir adamla evlendirecekti. Gerçi kaçsam bile geri o eve dönecektim.

 

"Niye koşuyordun?" Gülüp omuzlarımı silktim. "Kaderimden kaçmaya çalışıyordum." Korkut yüzünü bana çevirip yerinde durduğunda ben de durdum. Karanlıkta çok az görünen kara gözlerine baktım.

 

"Bu ne demek?" diye sessiz bir şekilde sorduğunda gözlerimi kaçırdım. Bu konuları tekrar tekrar açmak istemiyordum. Dudaklarımu dilimle ıslatıp tekrar Korkut'un gözlerine baktım.

 

"O gün babamın beni o yaşlı adama vereceğini öğrenmiştim." Korkut sessiz kalıp başını salladı. "Kaçtığında kurtulabileceğini mi zannetmiştin?" deyip sessizliğini kısa sürede bozdu.

 

"Kaçmıyordum. Sadece koştum. Sonra geri dönüp o eve gittim zaten." Benim gidebilecek hiçbir yerim yoktu ki. Yıllardır düşündüğüm tek şey koskoca dünyada beni hiçbir yere sığdıramamalarıydı.

 

"Bu konuları konuşmasak olur mu?" diye konuştum. Gerçekten eskiyi düşünüp de canımı sıkmak istemiyordum. Tam şu anı düşünmek istiyordum. Çünkü ben tam şu an mutluydum.

 

Korkut başını sallayıp yola döndüğünde ben de döndüm. Sonra yürümeye devam ettik. Kara bizden daha da uzaklaşmıştı. Hatta ben şu an nerede olduğunu bile göremiyordum.

 

Korkut yürüme hızını artırınca ben de artırdım. Biraz daha yürüdükten sonra evlerden git gide uzaklaşmıştık.

 

Kafamı hafif bir şekilde kaldırarak gökyüzüne baktım. Simsiyah bir örtünün üzerinde küçük beyaz noktalar vardı adeta. Ve tabi ki bir de kocaman nokta; ay.

 

"Korkut." diye fısıldadım gözlerimi gökten alıp onun güzel yüzüne çevirerek. Korkut bana baktı ama bir şey söylemedi.

 

"Yaşamak istediğin hayat nasıl bir hayat?" diye sordum. Çünkü şu anki yaşadığımız hayat onun istediği bir hayat değildi. Korkut'un istediği hayatta benim yerim olmazdı.

 

"Bunları konuşmak manasız. Biz istediğimiz hayatı yaşayamıyoruz." Yutkunarak kafamı salladım. "Öyle ama öğrenmek istiyorum."

 

Korkut hızını yavaşlatıp bedenini bana çevirdi. "Yaşamak istediğim hayat nasıl diye hiç düşünmedim ben Belkıs." dedi gözlerime bakarak.

 

Gözleri gözlerimdeyken onu kalbimin tam içinde hissediyordum.

 

"Ne yaşıyorsam onu kabulleniyorum." derken ceketini düzeltti. "Ha, eğer seçme şansım olsaydı... Ben bu hayatı seçmezdim Belkıs."

 

Biliyordum.

 

Bekliyordum bu cevabı.

 

Peki neden onu tam içinde hissettiğim kalbim parçalanmış gibi ağrımıştı?

 

Beni hayatında istemediğini dilinden duyduğum için miydi?

 

"Sen bu hayatı yaşadığına memnun musun?" diye sordu bu kez. Gülümsedim. Öyle buruk bir gülümsemeydi ki. Bu burukluğu hisseden olsa ağlardı.

 

"İstemezdim Korkut." dedim kafamı kaldırarak. "Bu hayatı bu şekilde yaşamak istemezdim." Korkut elini uzattı bana doğru. O kadar şaşırdım ki istemsizce bir adım geriledim. Gerilemiş olmam onu da çok şaşırttı.

 

"Korkma." dedi. Korkmadım.

 

Uzattığı elini geri çekmeden omzuma dokundu. "İstemesek de biz bu hayatı yaşayacağız Belkıs. Birbirimizden nefret etmeyelim yeter." Kafamı sallayabildim sadece. Zaten başka ne diyebilirdim ki...

 

Sola doğru döndüm. Yürümeye devaö ettik.

 

Bugün 19 olmuştum ben. Korkut'a söylesem bir şey der miydi acaba? Beni mutlu edecek bir söz söyler miydi? Demeli miydim? 1 yaş daha büyüdüğümü öğrense ne olacaktı ki?

 

"Bugün benim doğum günüm."

 

Bir anda deyivermiştim. Ben demedem biliyor olsa nasıl sevinirdim...

 

"Hayattaki yeni yaşın daha kolay geçsin Belkıs." diye sessiz bir şekilde konuştu. Gülümsedim. Dediği söz güzel bir şeydi. Benim için güzel bir dilekte bulunmuştu.

 

"Buna inanmalı mıyım bilmiyorum." derken hafif bir sesle güldüm. Korkut bir şey demedi. Gerçekten benim hayatım daha kolay geçebilir miydi? Pek inanılacak şey değildi.

 

"Kara gel oğlum." Korkut köpeğine seslenince Kara koşa koşa yanımıza geldi. "Dönelim artık." dediğinde başımı salladım. Evden epey uzaktaydık.

 

Kara yine önümüzden giderken biz usul adımlarla peşinden yürüyorduk. Köyün karanlık görüntüsü içimi ürpetmişti. Karanlığı sevmiyordum. Aslında seviyordum. Ama çok da korkuyordum.

 

"Senin doğum günün ne zaman Korkut?" diye sorduğumda Korkut bana baktı. Sonra geri önüne döndü.

 

"12 Kasım." Gülümseyerek başımı salaldım. Artık asla doğum gününü unutmazdım. 12 Kasım onun yıldönümüydü. O gün, hayatında yeni bir yıla sayfa açıyordu.

 

"Doğum gününde ne yaparsın?" diye sordum bu kez. Asla susmak istemiyordum. Onun yanında hep konuşmak istiyordum.

 

"Ne yapacağım Belkıs. Her gün ne yapıyorsam onu." dediğinde kafamı salladım yine. Gerçekten başka ne yapabilirdi ki?

 

Arazi olan yerlerden uzaklaşmıştık. Şimdi evlerin arasında yürüyorduk. Biraz ileride, sağ tarafta babamın evi vardı. Gözlerim oraya kayarken biraz dolmuştu. Doğduğum gün ailemi görmeyi isterdim. Ailem beni sevgiyle kucaklasın isterdim. Musa'ya sarılıp öpmek isterdim.

 

"Özledin onları değil mi?" Korkur konuştuğunda gözlerimi hızla o taraftan çektim. "Onlar beni özlemiyor." dedim hem üzgün hem de sinirli bir sesle.

 

"Babanı bilmem ama diğerleri özlüyordur Belkıs." diye konuştu. Gülümsedim. "Abim, yengem, Musa..." deyip iç çektim. "Belki annem de özlüyordur."

 

Korkut başka bir şey demedi. Ben de konuşmadım. Hatta birkaç dakika boyunca konuşmadım. Ta ki ileriden yüksek köpek sesleri gelen kadar.

 

"K-korkut." dedim korkarak. Kara'ya alışmış olabilirdim ama bu köpekler farklıydı ve art arda havlıyorlardı. "Korkma hemen." derken ileriye doğru bakıyordu ama ben korkuyordum.

 

Korkut yürümeye devam ederken ben durdum. Durduğumu o da fark etti. "Gel Belkıs, bir şey yok." dedi aöa kafamı iki yana salladım. Köpeklerin hızla art arda havlayışını o duymuyor muydu acaba?

 

"Gel dedim sana." derken kaşları çatılmıştı bile. "Korkuyorum." diye fısıldadım. "Evdeyken, karanlıkta korkarsın dediğimde ne demiştin?" diye sordu. Yutkunarak yüzüne baktım. "Sen varsın demiştim." diye cevap verdim. "Şimdi de ben varım. Gel hadi." derken sağ elini bana doğru uzattı. Bir eline baktım, birde gözlerine.

 

Elini tutmam için mi uzatmıştı?

 

Elini.

 

Tutmam.

 

İçin.

 

Bu fırsatı asla kaçıramazdım. Sol elimi uzatıp elini tuttum. Parmaklarım parmaklarına dokunuyordu. Avcu avcuma değecek şekilde tutmuyordum elini. Ona yaklaştığımda Korkut elini çekmişti. Üzülsem de belli etmedim.

 

Olabildiğince ona yakın bir şekilde yürüyordum. Ve köpek sesleri kesilmiyordu. Biz yürüdükçe seslere de yaklaşıyorduk. "Korkut, yaklaşıyoruz." dedim korkuyla.

 

"Gözlerini kapat Belkıs." dediğinde anlamayarak yüzüne baktım. "Kapat." Dedi tekrar. Bu kez kapattım.

 

Ne olacağını beklerken bedenimde onu hissettim. Omzumu saran kolunu hissettim. "Sadece bana uy." diye konuştu. Cevap vermedim. Aslında vermedim değil veremedim. Tir tir titriyordum. Korkut, korkudan titriyorum zannediyor olmalıydı.

 

"Şimdi köpeklerin yanından geçiyoruz." demesiyle ona daha da yaklaştım. Kolum bedenine yapışmıştı.

 

Zaten onun kolu da omzumda ve kolumdaydı. Kafayı yiyebilirdim.

 

"Bu kadar hızlı nefes almana gerek yok. Köpeklerin umurunda değiliz."

 

Şu an köpekler biraz olsun umurumda değildi. Korkut'un bedenini ilk kez bu kadar çok hissediyordum. Gerçekten delirebilirdim.

 

Önce onu öpmüştüm. Şimdi de Korkut omzuma kolunu sarmıştı. Sol tarafım onun bedenine yaslıydı.

 

Dizlerim bile titriyordu. Az sonra yere yığılabilirdim.

 

Biraz sonra Korkut durunca ben de durdum. "Gözlerini açabilirsin Lerzedar." demesiyle gözlerimi yavaşça açtım. Korkut tam karşımda gözlerimin içine bakıyordu. Kolunu benden çekmişti.

 

"O..." derin bir nefes aldım. "O ne demek?" Bana bir kez daha lerzedar demişti. Bunu hatırlıyordum.

 

"Titreyen demek. Senin kadar korkak bir insan daha görmedim." dediğinde dudaklarım iki yana kıvrıldı. Titrememin sebebi bu değildi. Söylesem ne tepki verirdi?

 

"Bana bir kez daha öyle demiştin." Dediğimde kafasını salladı. "Aslında sık sık diyorum." Kaşlarımı kaldırarak yüzüne baktım.

 

"Ben korkak değilim Korkut." derken ona biraz yaklaştım. "Eğer korkak olsam senden korkardım." Korkut da benim gibi kaşlarını kaldırdı. "Demek benden korkmazsın?" demesiyle başımı salladım.

 

"Ben sana güveniyorum. Birçok insana güvendiğimden çok daha fazla."

 

Korkut'un dudakları seğirir gibi oldu. Karanlıkta da olsa bunu fark ettim. Ay ışığı bana bunu gösterdi.

 

Elini uzattı ve bu kez şakağımdan çıkmış bir tutam saçıma dokundu. Parmağının ucuyla dokunmuştu. Hatta o kadar hafif dokundu ki görmesem dokunmadı derdim. Elini çekip gözlerime baktı.

 

"Ben de sana güveniyorum Belkıs. Birçok insana güvendiğimden daha fazla."

Bölüm : 31.12.2024 18:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...