20. Bölüm

20. Bölüm: "Tebessüm."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Gün aymıştı. Ama benim günüm aymamıştı. Böyle geçen bir gecenin ayması da beklenemezdi zaten. Dün akşamdan sonra uyandığım bir sabah, elbette en kötü sabahlarımdan birisi olmuştu.

 

İlk defa saçlarım toplu uyumuştum bu konakta. Saçlarımı taramadan, yastığıma salmadan öylece uyumuştum.

 

Dün Korkut’a sarıldığım için, Korkut’un saçlarımı taramasından, Korkut’un bana iyi davranmasından dolayı en güzel günlerimden birisiydi. Ama bu güzellik bana çok görülmüştü.

 

Belki önceden olsa bana böyle soğuk bakıp sesini yükseltmesi kalbimi bu şekilde kırmazdı. Ama öncede değildik. Bir şeyler değişiyordu. Benim kalbim yavaş yavaş mutlu oluyordu. Mutlu olurken bir anda üzülmesi de onu çok kırmıştı.

 

Korkut yine kalbimi kırmıştı.

 

Gece boyu ondan uzakta yatmıştım. Ne eli elime değmişti ne de saçlarım ona dokunmuştu. Evlendiğimiz gün nasıl uyumuşsak öyle uyumuştuk.

 

Sabah da o uyanmadan çıkmıştım odadan. Gerçekten ona çok kırılmıştım. O bir pişmanlık yaşamadığı sürece de ona soğuk davranmaya kararlıydım. Umurunda olur muydu bilemiyordum.

 

Herkes karınlarını doyurmak için odalara geçmişti. Korkut daha odadan çıkmamıştı. Gitmeyecektim. Neden kalkmadığını merak etsem bile gidip ona bakmayacaktım. Kendisi kalkar gelirdi ne de olsa.

 

Avluda dikilmiş odamızın olduğu tarafa bakarken bir yandan da içim içimi yiyordu. O uyanmamazlık yapmazdı. Hastalanmış mıydı yoksa?

 

Endişeli bir şekilde parmaklarımı birbirine geçirirken bir ses duydum. “Belkıs.” diye seslenen kişi kayınbabamdı. Onun olduğu odaya gittim hemen. “Buyur baba, bir şey mi istedin?” diye sorduğumda yanındaki mindere vurup beni yanına çağırdı.

 

Şaşırsam da ona belli etmeyerek yanına oturdum. Ellerim dizlerimde gözlerim önümüzde duran sininin üzerindeydi. “İyi misin kızım?” diye sorduğunda kafamı salladım. “Allah’a şükür.” İyi olmasam bile onlara kötüyüm diyemezdim ya.

 

“Korkut neden gelmedi?” diye sordu bu kez. Ne diyeceğimi düşündüm. Kafamı yavaşça kaldırıp kayınbabama baktım. Sonra geri önüme döndüm. “Aranız daha da açıldı mı?” Sorusu beni telaşlandırdı.

 

Ona başka bir kadını getirirler diye deli gibi korkuyordum. Ellerim titrerken eteğime bastırdım ellerimi. “Yok, baba.” diye mırıldandım. Korkut’la aramızın daha da açıldığını bilmelerini istemiyordum.

 

“Korkma kızım. Belkıs, ben senin babanım bilirsin. Öyle laf olsun diye değil, ben seni kızlarımdan ayırmam.” dediğinde yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Eteğimdeki ellerimi hafifçe yumruk yaptım. Kendi babamdan daha çok baba olmuştu bana. Beni sevdiğini de biliyordum. Sevmese iki oğluna da beni eş yapar mıydı hiç?

 

“Bilirim, Allah razı olsun.” dediğimde koluma dokundu. Kolumu yavaşça okşadı. “Kendi ananın babanın yerini tutmayız belki ama biz senin aileniz. Korkut sana ne dedi ya da sen ona ne dedin bilmem ama ürkeksin kızım. Korka korka bakarsın hepimize.” derken kafamı ona çevirdim.

 

“Her gün, belki yarın öyle bakmaz derim ama sen her gün bize korkarak bakarsın. Bizden niye korkarsın kızım sen? Birisi sana kötü söz mü dedi, kocan mı kötü davrandı? Çekinmeden gel söyle bana. Ben senin dertlerini dinlerim. Babayım demekle bitmez ki bu iş. Sen bana derdini söyleyeceksin ben sana dermanı bulacağım. Sen bu evin kapısından ilk girdiğin gün benim kızım oldun.”

 

Her sözüyle kalbimde daha da yer edindi. Babammış gibi hep hissettirmişti. Bana her zaman kol kanat germişti. Ama hiç benimle böyle, açık açık konuşmamıştı.

 

“Söyle şimdi derdini. Kim ne yaptı sana da böyle korkarsın? Neyden korkarsın Belkıs?” dediğinde gözlerimi birkaç kez kırpıp yutkundum. Keşke söyleyebilseydim. Korkut’u kaybetmekten korktuğumu söyleyebilmeyi ne kadar çok isterdim.

 

“Bir şey yok baba. İyiyim ben.” dediğimde dudakları iki yana kıvrıldı. Gözlerindeki şefkati görüyordum. “Niye gözlerin öyle demez o zaman?” diye sordu bu kez. Anlatamazdım. Keşke sormasaydı.

 

“Korkut mu seni korkutuyor yoksa?” Kafamı hemen iki yana salladım. Korkut bana korkacağım şekilde davranmıyordu. Aksine son zamanlarda çok iyi davranıyordu bile diyebilirdim. Dün akşam hariç tabii.

 

“Bana kötü davranan da beni korkutan da yoktur baba. Sana öyle gelmiş.” dediğimde elini koluma atıp tekrar kolumu okşadı. “Bir şeyler saklarsın.” dedi ama sesimi çıkarmadım. Çünkü diyebileceğim bir şey yoktu. Şu an ağlamadığıma şükrediyordum ben.

 

“Kalk da kocanı çağır o zaman.” Kafamı sallayarak oturduğum yerden kalktım. “Bir derdin olduğunda çekinme.” Gülümsedim. Böyle söylemesi çok güzeldi ama ben derdimi gelip de kayınbabama anlatamazdım.

 

Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde merdivenlerden inen Korkut’la göz göze geldim. Aşağıya inerken gözlerimden başka yere bakmıyordu. Kalbimin hızı direkt artmıştı. Ona kırılsam bile neden bu kadar heyecanlanıyordum anlamıyordum? Oysa sadece gözlerime bakıyordu.

 

Korkut merdivenleri bitirip yanıma ulaştığında gözlerimi kaçırarak yanından geçmek için adım attım. Ama ikinci adımımı atamadan Korkut kolumdan tuttu. Başımı ona çevirip gözlerine baktım. “Beni neden çağırmadın?” diye sorduğunda önce kolumu elinden çektim.

 

“Kendin kalkıyorsun ya her gün.” diye söylenir gibi konuştum. Gözlerime bakarken tavrıma şaşırır gibi oldu. Şaşıracak ne vardı? O bana iyi davranmazken gidip de ona iyi davranacak değildim ya. “Saat kaç olmuş, öldüm mü kaldım mı baksaydın bir.” dediğinde omuzlarımı yavaşça silktim.

 

Yanağımdan sarkan saçlarımı kulağımın arkasında ittim. “Sapasağlammışsın işte.” Korkut verdiğim cevaba karşı kaşlarını kaldırdı. “Senin yine dilin uzamış sanki. Bu ne asi tavırlar böyle?” diye sinirlenen sesiyle sordu. Ondan korkmuyordum. Ondan korktuğum tek şey kalbimi kırmasıydı. Zaten onu da pek âlâ yapıyordu.

 

“Ne uzayacak dilim Korkut? Her zamanki benim işte. Sen bana karşı çok mu uysalsın da ben sana uysal davranayım?” dediğimde kolumu tutup bana yaklaştı. Bana yaklaştığında nefesim hızlansa da sert bakışlarımı gözlerinden çekmedim.

 

“Senle ben bir misin Belkıs?” demesiyle hafifçe güldüm. Alay eder gibi gülmüştüm. “Tabii, Korkut Beyimiz her şeyi söyler, her şeyi yapar ama Belkıs’ın kafasını eğip her dediğine tamam demesi lazım.” deyip kolumu kendime çektim.

 

“Kusura bakma da Korkut, ben her şeye tamam deyip tek başıma acı çekmekten çok yoruldum.” Korkut sessizce uzun uzun gözlerime baktı. Gözlerini bir kez bile kırpmamıştı.

 

“Ben senin kocanım Belkıs. Sen kocanla nasıl böyle konuşursun?” Sesi daha sakindi. Kızar gibi konuşmamıştı.

 

“Kocam karısıyla nasıl konuşursa ben de öyle konuşurum Korkut.” deyip bir kez daha yanından gitmeye çalıştım ama yine aynı kolumdan tuttu. Artık kolumu sakınarak yürüyecektim. Her yürümemde kolumdan mı tutacaktı beni?

 

“Sen hiç kocana karısına neden öyle konuştuğunu sordun mu Belkıs? Kocanı tanıyor musun sen?” dediğinde şaşırma sırası bana geçmişti. Korkut yüzüme dikkatle bakarken ben heyecanla nefes alıp veriyordum.

 

“Dün sana değildi benim sinirim. Kendime ve herkese sinirliydim. Sana bağırdım diye bana darıldığını bilirim ama ben sana sinirli falan değilim Belkıs. Ben sana sinirlenemem zaten.” Yüreğim çırpınmaya başlamıştı. Bana sinirlenemeyeceğini mi söylüyordu?

 

“Madem öyle niye her sinirlenmende bana bağırıyorsun Korkut? Ben senin sinirini geçireceğin birisi miyim?” diye konuştuğumda Korkut beni kendisine daha da yakınlaştırdı. Biraz daha yaklaşsam göğsüm göğsüne dokunurdu. Sağ elini kaldırarak yanağıma dokunduğunda nefesimi tuttum.

 

“Her sinirlenişimin içinde senin adın geçiyor Belkıs. Her sinirlendiğim anda seni karşımda görüyorum.” Yanağımı eline bastırmamak için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarımı birbirine bastırırken ona bakmaya devam ettim.

 

“Her sinirlenmemin sonu da seni üzmemle bitiyor. Beni sinirlendirenler yerine sen üzülüyorsun.” dediğinde nefesimi yavaşça verdim. Korkut o sırada dudaklarıma bakmıştı. Yanaklarımın ısındığını hissederken konuşmaya çalıştım.

 

“Ben artık üzülmek istemiyorum. Üzüleceksem bile sen beni üz istemiyorum.” Korkut dediklerime yavaşça başını salladı. “Biliyorum.” diye sessizce konuştu. Tam şu an ona sarılsam ne olurdu? Kızmazdı değil mi? Hem kendisi demişti bana sinirlenemediğiniz.

 

Elini yanağımdan çektiğinde iki kolumu da kaldırarak belinden sırtına doğru doladım. Kafamı hemen omzuna yasladım. Korkut sanki bunu bekliyormuş gibi kollarını bana sarmıştı. “Barıştım.” diyerek gözlerimi yüzüne çevirdiğimde bana bakarak gülümsedi.

 

Ciddi manada dudakları kıvrıldı. Gülümsedi. Şaşırarak omzundan başımı kaldırdım. Yüzüne değil de dudaklarına bakıyordum. Korkut’u ilk kez gülümserken görüyordum. Bunun beni bu denli şaşırması garip değildi bence.

 

“Gülümsüyor musun?” dedim gözlerine bakarak. Korkut dudaklarını eski haline soktu. “Hayır ama.” diye sızlandım. “İlk kez gülümsediğini gördüm.” Korkut kollarını yavaşça belimden çekti. “Ben de insanım Belkıs.”

 

Bundan biraz şüphe duyuyordum doğrusu.

 

“O zaman insan olduğunu biraz daha belli etmen lazım. Sen sadece somurtuyorsun ve herkese soğuk davranıyorsun.” Korkut söylenmelerime karşı umursamaz davrandı. “Demek ki Korkut da böyle bir insan.” dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Buna da razıydım.

 

“Sen karnını doyurdun mu?” diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Korkut yan tarafa döndü. “Hadi git karnını doyur.” diye konuştu. Bu kez kafamı aşağı yukarı salladım. Keyfim yerine gelmişti.

 

Korkut yürümüştü ki uzun zamandır aklımda olan şeyi söylemek için konuştum. “Korkut.” Korkut yerinde durarak bana döndü. “Bugün arkadaşımın evine gidebilir miyim?”

 

Korkut geri yanıma geldi. “Kimmiş arkadaşın?” diye sordu. Ona Ayşen’in kocasının kim olduğunu söyledim. Tanımıştı. Zaten köyde herkes birbirini tanırdı. “Karnını doyur da birlikte çıkalım evden.” Kabul ettiği için sevinçle gülümsedim.

 

Sonra ikimiz de karnımızı doyurmak için ayrı odalara geçtik. Odaya girdiğimde herkes bana bakmıştı. “Afiyet olsun.” diyerek yanlarına oturdum. “Nerede kaldın kızım?” diye sordu kayınvalidem. Gözlerimi ona çevirdim. “Korkut’tan arkadaşıma gitmek için izin istedim. Sofrayı kaldırınca beni oraya götürecek.” Kayınvalidem başka soru sormadan başını salladı.

 

Karnımı doyurup sofrayı topladıktan sonra Korkut’un olduğu odaya gittim. Kapıyı yavaşça açtığımda Korkut beni görüp ayağa kalktı. Kayınbabam ikimize de baktı. “Belkıs’ı arkadaşının evine bırakacağım.” dedi Korkut. Kayınbabam mutlu bir şekilde gülümseyerek başını sallamıştı.

 

Korkut’la yan yana olmamız evdeki herkesi mutlu ediyordu.

 

Korkut odadan çıktığında bana baktı. Daha doğrusu üzerimdeki kıyafetlere baktı. Üzerimde koyu mor bir elbise vardı. Başımda da o mora yakın renklerde bir şal vardı. Saçlarım ise arkamda örülüydü. “Gidelim hadi.” dediğimde kafasını salladı. Yan yana kapıya doğru yürüdük. Aylar sonra arkadaşımı göreceğim için mutlu hissediyordum. Üstelik Korkut’la da aramız tekrardan düzelmişti.

 

Evden çıkıp yürümeye başladığımızda Korkut’a baktım. “Bugün köpeğinin yanına uğramadın.” dedim. Korkut kafasını salladı. “Birileri beni uyandırmayınca öyle oldu.” Güldüm. Söyleme şekli çok tatlıydı çünkü.

 

Köy meydanına yakınlaşmaya başlarken birkaç kişinin bize baktığını görmüştüm. Allah bilir neler konuşuyorlardı hakkımızda. Sanki tüm köyün işi gücü bitmişti de tek dertleri Korkut ve Belkıs’tı.

 

Korkut’a baktığımda her zamanki sert tavrına bürünmüş yürüyordu. Onu izlediğimi fark ederek bana baktığına önüme döndüm. Köy meydanının yanındaki sokağa saptık. Korkut bana baktı, ben de ona döndüm.

 

“Ne zaman almaya geleyim seni?” diye sordu. D udaklarımı büktüm. “Bilmem ki. Ben kendim giderim aslında.” diye konuştum. Korkut kafasını iki yana salladı. “Görmedin mi gelene kadar bakanları? Bir laf ederler canını sıkarlar. Ben gelirim seni almaya.”

 

Gülümseyerek başımı salladım. Beni düşünmesi hoşuma gitmişti. “İki üç saate kadar gel o zaman.” Korkut kafasını sallarken evin önüne gelmiştik. “Ben kıraathanede olurum, ben gelmeden çıkma evden.”

 

Onun uyarılarını dinledikten sonra kapıya vurdum. Korkut yanımda dikilmeye devam ediyordu. “Tamam, sen git hadi.” diyerek ona baktığımda o bir şey diyemeden kapı açılmıştı. Kapıyı açan kişi Ayşen olunca sevinçle ona gidip sarıldım. Ayşen şaşırsa da sarılışıma karşılık verdi.

 

“Korkut, git sen.” deyip Korkut’a döndüm. Bir şey demeden evin önünden uzaklaşmaya başladı. Ayşen, Korkut’un arkasından bakıp bana döndü. “Hangi rüzgar attı seni buraya?” deyip beni içeri çekip kapıyı kapattı.

 

“Seni çok özledim ne rüzgarı.” dediğimde gülümsedi. Gözlerim karnına kaydı. “Hamileymişsin.” diye konuştum bu kez. Ayşen karnını tuttu. Tutmasıyla hafif çıkıntılı karnını gördüm. “Çok şükür, evet.” dedi mutlulukla.

 

Eve girdik sonra. Evde kayınvalidesi vardı. Onun elinden öptüm. “Hoş geldin yavrum.” dediğinde “Hoş bulduk.” diye cevap verdim. Ayşen beni mindere oturttu.

 

“Ana Belkıs’ı tanır mısın?” dedi kayınvalidesine dönerek. “Adını duydum da yüzünü yeni gördüm. Şanlıkanlar gelinlerini kimseye göstermezler.” deyip güldüğünde biz de gülmüştük. İyi bir kadına benziyordu. Ayşen’in evine ilk kez geliyordum.

 

“Kocanın haberi vardır değil mi kızım?” diye sorduğunda başımı salladım. Başlarına dert olur diye sormuştu. Sonra gelip onlara kızarlardı haber vermeseydim. Gerçi Korkut bunu yapmazdı. Sadece bana kızardı sanırım.

 

“Benim az bir işim vardı. Gel mutfağa gidelim.” diye ayaklandı Ayşen. Onun peşinden gittim. Mutfağa geldiğimizde hemen bana baktı. “Sevdiğin adamla evlendiğini duyduğumda nasıl şaşırdım var ya.” diye hemen konuşmaya başladı. Onunla en son cenazede konuşmuştuk.

 

“Aranız nasıl, iyi misiniz?” diye sordu daha ben konuşmadan. “Sakin ol, işini hallet de uzun uzun konuşuruz.” dediğimde gülerek elini salladı. “İşim falan yok Belkıs. Yalnız kalalım diye öyle dedim.” deyip kenarda duran mindere oturduğunda ben de yanına oturdum.

 

“Anlat hadi.” Elini tuttum Ayşen’in. “Ne anlatayım ki? Beni göndermek istemediler babama. Babam beni evlendirecekti yoksa. Korkut da gitmemi istemeyince evlendik.” Ayşen heyecanla gözlerime bakıyordu. “Yoksa o da seni mi severmiş?”

 

Bir an düşündüm. Öyle olmasını isterdim. Beni sevseydi ne kadar güzel olurdu.

 

“Yok, Ayşen. Abisinin emanetiyim diye beni üzmemek için evlendi benimle.” dediğimde Ayşen arkasına yaslandı. “Ha sen mutlu ol diye kendini mutsuz bir hayata mı soktu? Saçmalık.” diye söylendi. Başındaki şalı geriye doğru attı.

 

“Aranız nasıl peki?” Omuzlarımı yavaşça kaldırdım. “Arkadaş gibiyiz. Bazen tartışıyoruz bazen konuşuyoruz. Akşam olunca da aynı yatağa yatıp uyuyoruz.” dediğimde Ayşen şaşırmıştı.

 

“Arkadaş gibi mi? Karı koca arkadaş mı olurmuş?” Onun abartılı konuşması beni güldürmüştü. Ayşen hep böyle konuşurdu. “Biz böyleyiz.” diye cevap verdim. Ayşen dediklerime inanamıyor gibiydi.

 

“Kaynanan kayınbaban ne der bu işe?” Ona bakarken dün olan konuşmalar aklıma geldi. “Birbirimize olan mesafemizin herkes farkında. Kayınvalidem dün benimle bu konu hakkında konuştu ama bir şey de demezler pek.”

 

Torun istediklerini söylemişti ama bana kötü sözler söyleyerek dememişti sonuçta. “Belkıs ömrünüz böyle mi geçecek sizin?” Öyle görünüyordı. Aslında daha yakındık birbirimize ama gerçek bir evlilik yaşar mıydık bilemiyordum. Umut etmeye korkuyordum.

 

“Bilmem ki Ayşen. Gönlüm bunu istemez ama gönlümün istedikleri de genelde gerçek olmuyor.” Ayşen tuttu bu kez ellerimi. Bana yaklaşarak yanağımdan öptü. Gülümsedim sessizce.

 

“Korkut iyi davranıyor ama sana değil mi?” Kafamı salladım. Hakkını yiyemezdim. Korkut beni sevmese de bana değer veriyordu. Bunu her hareketinden anlayabiliyordum. Sırf laf söz duymayım diye beni buradan alıp eve götürecekti. Bu bile değer verdiğini kanıtlıyordu.

 

“Onun iyi davranması yeter mi peki? Yarın bir gün çocuğun olmaz zannedip de kuma getirirlerse ne olacak? Onların tek oğulları Korkut kaldı.” İşte benim büyük korkum. Öyle çok korkuyorum ki bunun olmasından. Gözlerim doldu.

 

“Korkut’la konuştum.” deyip iç çektim. “Asla eve başka bir kadın gelmeyecek, dedi.” Ayşen bu söylediklerimle daha da şaşırmıştı. “Korkut mu dedi bunu?” Kafamı usulca salladım. “Ya baba olmak isterse?” diye sordu bu kez.

 

“Baba olmak istesem bile başka bir kadın olmayacak, dedi.” dediğimde Ayşen gülümsüyordu. Ona baktım. “Ne demek istediğini anladın mı?” Kaşlarımı hafifçe çattım. “Nasıl?” diye sordum. Ayşen yerinde biraz daha doğruldu. Keyifle gülümsüyordu.

 

“Baba olmak istesem bile başka bir kadın almam demiş işte Belkıs. Baba olmak istersem çocuğumun annesi sen olursun diyor.” Gözlerim hafifçe açılırken ben de yerimde doğruldum. Ben bu sözü böyle algılamamıştım.

 

“Ben sandım ki baba olmak istesem bile başkasıyla evlenmem, çocuğum olmaz.” Ayşen gülerek koluma hafifçe vurdu. O gülerken ben şaşkınca suratına bakıyordum. Korkut bunu mu demek istemişti gerçekten?

 

“Öyle mi demek istemiş?” dediğimde Ayşen keyifle başını salladı. “Sen saf mı oldun Belkıs ya? Adam basbayağı seninle çocuğu olsun istiyor.” Kalbim heyecanla hızlanırken Ayşen’e bakıyordum.

 

“Ayşen bence sen öyle anladın.” dediğimde Ayşen’in gülümsemesi soldu. Kaşlarını çatarak kolumu çimdikledi. “Benim gözümden kaçar mı hiç Belkıs? Hem de kim duyarsa duysun şu lafları benim anladığımı anlar. Sen dışında tabii.”

 

Düşünceli bir şekilde o günü düşündüm. Korkut gerçekten böyle mi düşünmüştü? Bir gün baba olmak isterse benimle bir çocuğa mı sahip olmak isterdi? Ama evlenirken öyle dememişti. Her zaman abisinin karısı olarak kalacağımı söylemişti.

 

Doğrusu daha biraz önce karısı olduğumu da söylemişti. Korkut’a bunu sormadan gerçek cevabı alamazdım sanırım.

 

“Hiçbir yakınlaşma olmadı mı aranızda?” diye sordu Ayşen. Bu kez gülmüyordu. Anlayışlı bir şekilde bakıyordu bana. Ayşen’e bakarak dudaklarımı yaladım ve konuştum. “Dün ilk kez sarıldık birbirimize.” Ayşen söylediğime gülümsedi.

 

“Evlisiniz ama birbirinize yavaş yavaş sevdalanıyorsunuz siz bence.” Kalbim daha ne kadar hızlı atabilirdi? “Sen onu zaten seversin ama zamanla o da seni sevmeye başladı.” diye devam etti konuşmasına.

 

Nefesimi tutarak yüzüme ellerimi kapattım. Sonra nefesimi bıraktım. Ellerimi çektim yüzümden. Böyle bir şeyin olma ihtimalini düşünmek bile beni heyecanlandırıyordu.

 

“Ayşen öyle olsa direkt söylemez miydi?” dediğimde Ayşen ters ters yüzüme baktı. “Zaten direkt söylemiş Belkıs. Sen aptallaştın iyice.” diye bana kızdı. Sesli bir şekilde nefes aldım.

 

“Benden başka birisini istemiyor yani.” diye mırıldandım. Ayşen kafasını salladı. “İstemiyor tabii. Bak seni kapımıza kadar getirmiş, sen içeri girmeden de gitmedi. Kim karısının bu kadar üstüne düşer?” O konuda haklıydı. Korkut üzerime düşüyordu ama yine de ben bunu beni sevmesine yormuyordum.

 

“Sen benim evime gelsen kocan getirmez miydi?” diye sorduğumda Ayşen güldü. “İşi gücü bırakıp bana bakıcılık mı yapacak Belkıs? Ben kendim gelirdim.” Ayşen’den çektim gözlerimi. Doğrusu ben etrafımda da bu şekilde şeyler görmemiştim. Birlikte gidilmediği sürece herkes tek başına giderdi varacağı yere.

 

“Korkut laf söz duyup canım sıkılsın istemiyor.” dediğimde Ayşen omuzlarını silkti. “Bu adam senin aşkına düşmüş de senin haberin yok.” Kalbime elimi yasladım. Sırf beni düşünüyor diye bana âşık mı olurdu?

 

“Emin olamıyorum ben. Korkut söylemediği sürece de emin olamam.” diye konuştum. Sesli bir soluk verdiğimde Ayşen omuzlarımdan tutup beni kendisine çevirdi.

 

“Sen bu adamla evlisin değil mi?” Kafamı salladım. “Seni bırakıp bir yere gidecek değil, sen de onu bırakıp bir yere gidemezsin.” Tekrar kafamı salladım. “Senelerdir de seversin Korkut’u.” Yine kafamı aşağı yukarı salladım.

 

“Söylesene o zaman içinde büyüttüğün sevgini. Onu sevdin diye seni bırakacak değil. Onu sevdin diye sana sırt çevirecek değil. Aksine onu sevdin diye sana kol açar Belkıs. Karısından gelen sevgiyi geri çevirecek değil ya.”

 

Mantıklı konuşuyordu ama bizim aramızda olacak şeyler bunlar olmazdı. Sevdim diye kızabilirdi. Abisiyle evlenmiştim ben onun. İlk evliliğim değildi ki bu benim.

 

“Ayşen ben onun abisiyle evliydim farkında mısın?” dediğimde Ayşen’in yüzü düştü. Bu ayrıntıyı unutmuştu tabii. “Abisiyle evlendiğimde bile onu sevdiğimi öğrense bana sırt çevirmez mi?”

 

Ayşen elimi tutarak bana yakınlaştı. “Eskiden bahsetme Belkıs. Şimdiyi söyle. Eğer çok istersen aradan zaman geçince anlatırsın eskiyi. Korkut da seni severse kızmaz ki sana, kızamaz.”

 

Korkut daha bu sabah bana kızamayacağını söylemişti. Sevdiğinden mi kızamazdı?

 

“Ya kazanamadan kaybedersem onu?” diye endişeyle konuştuğumda gülümseyerek elimi okşadı. “Şu anda da kazanamadan kaybediyorsun Belkıs. Hiç olmazsa çabala. Çabala da olmazsa yine olmasın.”

 

Ayşen’in dediklerine uymalı mıydım acaba? Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Ardından gözlerimi açtım. Kafamı salladım. “Tamam.” Ayşen gözlerime baktı. “Tamam, deneyeceğim.”

 

Belki şimdi ki yakınlığını bile kaybedecektim ama deneyecektim. En azından ona olan sevgimi öğrenmeliydi. Bir gün bu dünyadan göçüp gidince bunun acısını yaşamak istemezdim.

 

“Sen anlat biraz da. Nasılsın, iyi misin?” diyerek ona döndüm.

 

 

Ayşen’in kocası eve gelince gitmem gerekmişti. Korkut’un beni almasına daha vardı ama burada durmam da uygun olmazdı. Başımda kocam yokken burada oturursam laf ederlerdi. Ayşen’e sarılarak evin kapısından çıktım.

 

Korkut çok kızacaktı. Beni görsün diye kıraathanenin olduğu yere gitmeye başladım. Eğer beni görmezse bir de Ayşenlerin evine gidecekti.

 

Sessiz adımlarla yürürken sola saptım. Bu sokakta birkaç kadın vardı. Sanki bu köyde ölen kocasının kardeşiyle evlenen ilk kadınmışım gibi benim hakkımda konuşacaklardı. Ha, tabii bir de çocuk meselesi vardı. Kahraman’la evliyken hamile kalamamıştım, üstelik şimdi de kalamıyordum. Tüm köy benden gelecek çocuk haberini bekliyorlardı.

 

“Belkıs.” diye bana seslenen kadına baktım. Oysa tam da yanlarından geçip gidecektim. Oraya döndüm. “Hiç selam sabah vermez misin?” Bu kadını tanıyordum. Babamın evindeyken sürekli görürdüm. Annemle de konuşurlardı.

 

“Acelem vardı, kusura kalmayın.” dedim sahte bir gülümsemeyle. Kadın kafasını salladı. “Eve mi gidersin, neye acele edersin?” diye sordu bu kez. Onu zerre kadar ilgilendirmezdi ama sormadan da edemiyordu.

 

“Eve giderim.” dedim sadece. “Müsaadenle.” deyip yürümeye başladım. Yürümeye devam ederken gördüğüm yüzle gözlerim kocaman açıldı. Adımım duruverdi. O beni görmeden buradan uzaklaşmak istedim ama gördü. Gözlerim kıraathaneye doğru döndü. Az ilerimdeydi ama Korkut burada beni göremezdi. Keşke görüp de yanıma gelseydi.

 

Beni gözünce önce gözleri açıldı, ardından kaşları çatıldı. Sonra bana doğru gelmeye başladı. Yanındaki birkaç adamın bakışları da bana dönmüştü. Babam dibime kadar geldiğinde korkuyla ona baktım. Kaç yaşına gelirsem geleyim ondan korkacaktım.

 

“Değerli hanımımız konağından dışarı çıkmış. Bak sen şuna.” diye iğneleye iğneleye konuşan babamdan bir adım geriye çekildim. “Ne o, korkuyor musun yoksa?” diye sordu bu kez. Yutkunarak tekrar kıraathaneye baktım. Sadece tepesi görünüyordu. Korkut beni asla göremezdi oradan.

 

“Çekil de gideyim.” dediğimde babam kolumu tutarak beni kendisine çekti. O kadar sıkı tutuyordu ki gözlerim dolmuştu. Canım acıyordu. Yıllar sonra fiziksel bir acı hissediyordum. O eve gideli bu acıyı unutmuştum.

 

“Babanın bir elini öpmeden nereye gideceksin?” dediğinde kolumu ondan çekmeye çalıştım ama bırakmadı. “Bırak beni.” dedim sessizce. Herkes bizi izliyordu. “Nerede o beni evinizden kovan kocan, kayınbaban? Şimdi seni benim elimden kim alacak?”

 

Korkut lütfen gel.

 

“Bırak.” deyip kolumu çekiştirmeye devam ettim. Göğsünden babamı ittirdiğimde sinirli gözlerine daha fazla sinir geldi. Diğer elini kaldırarak ensemdeki saçlarımı tutup çekti. Acıyla bağıracaktım ama onun yerine dilimi ısırdım.

 

Saçlarımı çekiştirerek yüzüme baktı. “Sen kimsin de beni itersin?” diye bağırdığında dolan gözlerimi gözlerine diktim. “Çek ellerini benden!” diye ben de ona bağırdım. Ne olursa olsun ailem beni korurdu. Artık bu adamdan korkmama gerek yoktu.

 

“Sen kim bağırıyorsun!” diye bağırıp saçımdaki elini yanağıma yapıştırmasıyla gözlerim kapanırken yüzüm sağ tarafıma savruldu.

 

“Kocan öldü, utanmaz gibi kocanın kardeşiyle evlendin. Sen bu kadar mı meraklıydın zengin evine!” Çenemden tutarak beni yüzüne çevirdiğinde inatla gözyaşlarımı serbest bırakmadım. Ne derse desin bu adamın karşısında ağlamayacaktım.

 

“Bırak dedim sana!” deyip kolumu çektim ama o kadar sıkı tutuyordu ki kolumu kurtarabilmemin imkanı yoktu. Çevredeki o kadar insan durmuşlar, onun bana vurmasını izliyorlardı. Korkut öğrendiğinde neler olacaktı bilmiyordum.

 

“Seni çok mu pohpohladılar o evde? Sen benim karşımda nasıl cevap verirsin?” diye bana sinirle bağırmaya devam ederken var gücümle ittirdim onu. Eli kolumdan sıyrıldı. “Sen kimsin ki ben senin karşında cevap vermeyeyim?” diye bağırdım. Ben artık ezilmekten çok yorulmuştum.

 

“El alemin içinde bana bağırırsın öyle mi!?” deyip saçlarıma yapıştı ve ben bir şey diyemeden aynı yanağıma tekrar tokat attı. El alemin içinde dayak yiyordum. Kolumdan tutmuyor olsa bu tokadın etkisiyle yere düşerdim.

 

Ağzımın içinde kanın tadını hissettim. Dişlerim yanağımı kesmişti. “Ben seni şimdi o eve gönderir miyim?” derken saçlarımdan sündürerek beni yürütmeye başladı. Ayaklarım birbirine dolanırken elinden kurtulmaya çalışsam da başaramıyordum.

 

“Gelsinler de alsınlar seni. Bulurlarsa tabii.” deyip saçımdan daha fazla çekmesiyle ağzımdan kaçan acı dolu iniltiyi tutamadım.

 

Korkut geç olmadan gel n’olur.

 

*

Korkut gel kurtar karını...

 

Sizce Ayşen haklı mı?

 

Korkut, Belkıs'ı almaya geldiğinde neler yaşanır?

 

Yıldıza basalım lütfen.

 

Bölüm nasıldı?

 

Bölüm : 03.01.2025 13:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...