
Kalbim öyle hassastı ki benim, her şeyden etkilenirdi. Bir şeye mi üzüldüm, kalbimin acısını gerçekten hissederdim. Çok mu mutlu oldum, kalbim sevinçle sızlardı. Heyecanlanırdım, öyle hızlı atardı ki acırdı.
Bilmiyorum, belki de bütün insanlar böyleydi?
Ama her insan âşık olabilir miydi? Aşk herkesin başına geliyor muydu? 19 yaşına gelmiştim ama daha bir kişiden bile benim hissettiğim duyguları duymamıştım.
Aşkı öğrenmeden nasıl yaşamaya başlamıştım? Çok garipti.
Karşımda gözlerimin içine bakan bu adamın yüreğimi adeta yerinden etmesi çok garipti. Herkeste olan bir çift gözün ondayken daha da değerli olması çok garipti.
Mübalağa ediyordum belki de. Tamam, insan eşini sevebilirdi. Ama bu kadar da sevebilir miydi?
Doğrusu ben onu eşim değilken sevmiştim. Ömrümce eşim olmasa yine sevecektim, buna emindim.
Allah'ın bana verdiği bu kalbi ben tamamen Korkut'la doldurmuş gibiydim. Kalbimi çıkarıp izleyebilseydim kesinlikle içi tamamen Korkut ile ilgili anılarla dolardı. Korkut'un gülümsemesi, Korkut'un konuşması, Korkut'un ellerime dokunması ve daha nicesi...
Korkut ile günler geçtikçe daha da yakınlaşıyorduk. Son konuşmamızın ardından bir daha benden uzaklaşmamıştı. Ne zaman canımı acıtsa ona söyleyecektim ama o günden beri bir daha canımı acıtmamıştı.
Artık dudakları sık sık tebessüme yuva oluyordu. Bu dünyada görüp görebileceğim en güzel şeylerin başında geliyordu o tebessüm. Korkut benim için zaten çok güzeldi ama gülümseyince çok daha güzel oluyordu.
"Aşağı inecek misin?" Korkut konuşunca oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktım. "Evet, ineceğim." diye konuştum. Saat öğle civarıydı. Kahvaltıdan sonra odama çıkmıştım. Korkut da bugün evde olduğu için peşimden gelmişti.
Evdekiler bizi peş peşe yürürken gördüklerinde mutlu oluyorlardı. Zaten mutlulukları gülümseyen yüzlerinden de belli oluyordu. Yüzümdeki yaralar yok oldukça ben de mutlu oluyordum. Yüzümde iz kalmasından çok korkmuştum ama neredeyse hiç iz kalmamıştı.
"Sen evde mi duracaksın tüm gün?" diye sordum. Genelde evde çok fazla durmazdı. "Tüm gün uzanasım var bugün." derken bile yatakta uzanıyordu. Gülümsedim ona bakarken. Günden güne Korkut değişiyordu. İçindeki Korkut dışarı yansıttığından farksızdı. Aslında onun içinde de bir çocuk vardı.
"Sen uzan o zaman tüm gün. Ben şimdi aşağı iniyorum." derken aynadan kendime bakıp başımdaki şalı düzelttim. Korkut bir şey demediğinde ona baktım. Gözlerini kapatmıştı bile. Gülümseyen yüzümle odamızdan çıktım.
Her şey güzel gidiyordu. Her şey güzel giderken korkmayı bırakmalıydım. Ama bu hayat bana bunu alıştırmıştı. Mutluysam korkmak zorundaydım. Her an her şey değişebilirdi.
Bu kez inanmak istedim. Belki de artık her şey güzel olacaktı.
Merdivenlerden aşağı inerken kapıya vurulduğunu işittim. Hızlı hızlı merdivenleri inip kapıya gittim. Kapıyı usulca araladım. Kapının ardındaki kişiyi görünce gözlerimi hafifçe aralayarak kapıyı tamamen açtım. Gelen kayınvalidemin annesiydi. O başka bir köyde tek başına yaşıyordu.
"Neye şaşırdın gelin hanım?" dediğinde hemen suratımı toparladım. "Yok, estağfurullah Fatma ana. Buyur içeri gir." deyip elimle avluyu gösterdim. Ona herkes Fatma ana derdi. Boyu kısa, sert çehreli bir kadındı. Ne kadar sert çehreli olsa da kötü bir insan değildi. Fatma ana ieri girdi. Elinde bir torba vardı. Hemen torbaya uzanıp elime aldım.
Sonra uzanıp elini öpüp alnıma koydum. Fatma ana beni her zamanki gibi baştan aşağı süzdü. Sonra avluya baktı. "Bu evin ahalisi nerede?" diye sorduğunda kapılara baktım. "Fatma ana sen odaya geç, otur. Ben haber edeyim inerler aşağıya." derken büyük odaya doğru götürdüm onu. Odaya girdiğimizde Fatma ana minderin üzerine oturdu.
"Karnın aç mı, yemek getireyim hemen. Susamışsındır ayran getireyim ya da." diye konuştuğumda elini kaldırıp gitmemi işaret etti. "Bir şey istemem ben, evin ahalisini çağır sen." Kafamı sallayıp odadan çıkıp hemen merdivenlere gittim.
Kayınvalidemin odasının önüne gidip kapıya vurdum. Sonra kapıyı usulca açtım. Kayınvalidem okuduğu Kuran'dan kafasını kaldırıp bana baktı. "Hayırdır kızım?" diye sordu. "Fatma ana geldi, aşağıda." Kayınvalidem Kuran'ı kapatıp oturduğu yerden kalktı.
"Kimse de yok ortalıkta, huysuzlanmıştır kesin." deyip güldüğünde ben de tebessüm ettim. Kayınvalidem odadan çıkınca bu kez Nuriye halanın odasına gittim. Ona da haber verdikten sonra kendi odamıza gittim. Fatma ana Korkut'un evde yattığını duysa Korkut'un burnundan getirirdi kesinlikle.
Odaya girdiğimde Korkut gözlerini açarak yerinde doğruldu. Dolabın önüne geçip Korkut'un ceketini çıkardım. "Fatma ana geldi, kalk." deyip elimdeki ceketle ona doğru yürüdüm. "Evde boş boş yattığını duymasın, giy şunu." dediğimde Korkut yattığı yerden kalktı.
"Bir gün evde kalıp yatayım dedim, başıma gelene bak." dediğinde gülüşümü engelleyemedim. Korkut elimden ceketini alıp giydi. "Yeni mi geldi?" diye sorduğunda başımı salladım. Korkut'la birlikte odadan çıktık. Kızlara da haber verdikten sonra aşağı indik.
"Şimdi beni görürse yine kızacak." diyen Korkut'a gülüp omuzlarımı silktim. "Orası beni ilgilendirmez." deyip önünden geçip odaya gittim. Odaya girdiğimde Fatma ana bana baktı. Sonra arkama baktı.
"Sen bu saatte evde ne ararsın Korkut." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak kenara çekildim. Korkut yanımdan geçip anneannesine gitti. "Evde işim vardı da şimdi gidiyorum Fatma ana. Hoş gelmişsin." Eğilip Fatma ananın elini öptü.
"Beni görüp gitmeyesin sen? Otur yanıma." diye konuştuğunda gülümsedim. Korkut dediğini ikiletmeyerek yanına oturdu. "Koca adam oldun, aylak aylak geziyorsun öyle mi?"
Korkut, Fatma ananın elini tuttu. "Hiç aylak aylak gezdiğimi gördün mü benim?" diye konuştu. Fatma ana bana baktı. "De bakalım gelin, ben gelince mi kalktı yataktan?" Korkut'a baktığımda kaşlarını kaldırdı. Gülmemek için kendimi tutarken kafamı iki yana salladım.
"Yok Fatma ana dolabın kapağı kapanmıyordu da onu tamir etti, gidecekti." diyerek tabii ki kocamın tarafını tuttum.
"Sebahat, senin bu oğlan gelini de kendine benzetmiş birlikte yalan söylerler." Fatma ana kayınvalideme bizi şikâyet ettiğinde Eslem'le Melike kıkır kıkır güldüler. Gözlerimi kaçırarak sessiz kaldım.
"Belkıs sen soğuk bir şeyler getir hadi kızım." Kayınvalidemin dedikleriyle kafamı sallayıp odadan çıktım. Mutfağa girip kenarda duran soğuk şerbetten bir bardağa doldurdum. Bugün evin çalışanları evde değillerdi. Üçü de akrabalarını ziyarete gitmişlerdi.
Şerbeti dikkatli bir şekilde Fatma anaya götürdüm. Elimden şerbeti aldığında kenara çekildim. Bardağı alana kadar ayakta beklemem lazımdı. Gelin olmanın kötü yanlarından birisi de buydu ama adetler böyleydi ne yapayım.
"Kimle geldin ana buraya?" Kayınvalidem annesiyle konuşmaya başladığında Korkut yavaşça ayağa kalkıyordu ki Fatma ana onu kolundan tuttu. "Madem bugün evdeydin yanımda otur ben gidene kadar."
Eslem'le Melike yine gülerken ben dudaklarımı birbirine bastırdım. Korkut'un şu anki hallerini daha sonra hatırlayıp odamızdayken gülecektim. "Sen de otur gelin dikilme ayakta." Kafamı sallayıp oturdum.
Minderlerden birisine oturup Fatma anayla kayınvalidemin konuşmasını dinlemeye devam ettim. Biraz daha oturduktan sonra ayaklandım. "Biz yemekleri hazırlayalım." dedim kızlara da bakarak. Onlar da ayaklanınca odadan çıkıp mutfağa gittik.
"Ağabeyime yazık oldu." deyip gülen Melike'ye bakarak ben de güldüm. Korkut zaten fazla sevmezdi böyle ortamlarda oturmayı. Bir de şimdi Fatma ana onunla uğraşıp duracaktı.
Kızlarla yemeğe karar verdikten sonra işleri paylaşarak yemeği hazırlamaya başladık. Bir yandan da sohbet ediyorduk. Önümdeki işle uğraşırken kapının sesini duydum. "Babam geldi herhalde." diyerek mutfaktan çıktı Eslem.
"Yenge sana bir şey sorsam olur mu?" Melike bir anda yanıma geldiğinde elimdeki bıçağı bırakıp ona baktım. "Sor bakalım." dedim. Aramızda birkaç yaş vardı ama yine de bana yenge demesi gerekiyordu. Bana kalsa Belkıs bile diyebilirdi.
"Kızmak yok ama?" diye sorduğunda başımı salladım. "Sen abimi seviyor musun?" Hiç beklemediğim bu soruyu duyunca gözlerim açılmıştı. Şaşırarak yüzüne baktım. Bu nereden çıkmıştı? Kapıya baktım. Korkut gelir de duyarsa diye tereddüte düştüm.
"Bu nereden çıktı şimdi Melike?" diye telaşla sordum. Eşimi sevmem yanlışmış gibi endişelenmem ne kadar da saçmaydı. Melike yüzüme bakarken güldü. "Niye telaşlanıyorsun ki?" diye gülerek sordu.
Kaşlarımı çatıp ona arkamı döndüm. Elime bıçağı alıp işime devam ettim. "Ya yenge cevap versene." diye ısrar ettiğinde ona bakmadım. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı.
Korkut'a açık açık sevgimden hiç bahsetmemiştim. Bahsetmeyi çok isterdim. Acaba Korkut bu sevgimi duysa ne derdi? Onu ilk gördüğüm andan beri sevdiğimi öğrense şaşırır mıydı?
"Senden başka kimseye soramam ki bu soruyu. Abime olan bakışlarını gördüğüm için soruyorum. Seviyor musun abimi?" Tekrar sorduğunda başımı ona çevirdim. "Ne yapacaksın öğrenip de?" diye sordum.
Melike omuzlarını silkti. "Birkaç soru daha sorarım." dedi keyifle. Onun aksine ben keyifli değildim. Korkut gelip de duyacak diye diken üzerinde hissediyordum.
"Kendin evlendiğinde kocanı seversin, kendine sorarsın sorularını." deyip tekrar önüme döndüm. Melike sesli bir şekilde nefesini verdi. "Bana söylemezsen ağabeyime gidip yengem seni çok seviyormuş diyeceğim."
Gözlerimi kocaman açarak ona döndüm. "Ne?" diye şaşırarak sordum. "İşine gelirse." deyip güldü. Tam ağzımı açmıştım ki içeri Eslem girdi. "N'oldu?" dedi suratlarımıza bakarak. Hayret etmiş bir şekilde Melike'ye bakmaya devam ediyordum.
"Ee cevabın ne?" diye sordu. Melike'ye kötü kötü bakmaya başladım. "Görümcelik mi yapıyorsun sen bana? Hem öğrenip ne yapacaksın bakayım sen? Yoksa sevdiğin birisi mi var?" demiştim ki bu kez şaşırma sırası ona geçti.
"N-ne? Hayır, tabii ki." deyip geriye çekildi. Bu telaş her şeyi açıklıyordu. Eslem'e döndüğümde gözlerini kaçırarak işine döndü. Melike'ye kaşlarımı kaldırarak baktım. "Ben de gidip bunu ağabeyine desem mi?"
Melike telaşla ellerimi tuttu. "Yenge sakın! Ben zaten sana şaka yapıyordum. Ağabeyime söylemeyecektim, valla." Gülümseyerek ellerimi çekip onun ellerini ben tuttum. "Ben de sana şaka yapıyorum, korkma. Ama ciddi ciddi konuşmak istersen bir ara konuşuruz, olur mu?"
Melike söylediğim sözlerden sonra rahatlayarak nefesini verdi. Kafasını sallayarak geriye çekildi. "Sen söylemesen de ağabeyime olan sevdanı hepimiz görüyoruz." deyip güldüğünde sessiz kalarak onlara sırtımı döndüm.
Korkut'a olan sevgimi bilmeyen tek Korkut kalmıştı sanırım. Belki o da farkındaydı. Oldukça belli ediyordum zaten.
Yemekleri hazırladıktan sonra mutfaktan çıktık. Kayınbabam bu vakitlerde eve gelirdi, öğle yemeği yerdik. Büyük odaya gittiğimde Korkut'u hâlâ Fatma ananın yanında oturuyordu. Beni görünce gözlerime baktı. Haline gülmemek gerçekten zordu.
Her yerde adete bir aslan olan Korkut Fatma ananın yanında uslu bir kediye dönüşmüştü. "Ana sofrayı buraya mı kuralım?" diye sordum. Büyük odada genelde erkekler yerdi. "Bir tane sofra kurun, hepimiz burada yiyelim." Fatma ana konuşunca kayınvalideme baktım. Biz daha hiç hep birlikte yemek yememiştik.
"Ne bakarsın gelin melül melül. Yabancı mı var, hep birlikte yeriz." Kafamı salladım yalnızca. Kimse ona karşı çıkamamıştı. Mutfağa geri döndük kızlarla. Büyük odaya sofrayı hazırladık. Kayınbabam da odaya geçmişti. Heyecanlı hissediyordum. Şu yaşıma kadar aynı masaya oturup yemek yediğim erkekler sadece kardeşlerimdi sanırım.
Fatma ana sağ olsun hayatımda bir ilki daha yaşayacaktım. Sofra tastamam olunca herkes oturdu. En son oturacak kişi bendim. Korkut'un yanı boş bırakılmıştı. Acaba bilerek mi boş bırakmışlardı?
Korkut'la Melike'nin arasına gidip oturdum. Büyükler yemeğe başladıklarında sessizce oturuyordum. Kendimi çok garip hissediyordum. Korkut eline kaşık alıp yemek yemeye başladığında kafamı çevirip onu izlemek istedim ama bunu yapamazdım.
Herkes yemeklerini yerken ben izliyordum resmen. Korkut bunu fark edip bana baktı. Ona dönmeden elime kaşık aldım. Korkut da geri önüne döndü. Yavaş yavaş yemeye başladım. Alışık olmadığımdan olsa gerek çok çekinmiş hissediyordum.
Keşke bundan sonra hep böyle birlikte yemek yeseydik.
"Fatma ana burada kalacaksın değil mi?" Kayınbabam konuştuğunda gözlerimi ona çevirdim. "Yok ben bugün giderim." Kayınbabam elindeki kaşığı bırakıp kafasını iki yana salladı. "Olmaz öyle, geçen geldiğinde de kalmadın."
Kayınvalidem kafasını sallayarak kocasının sözlerini onayladı. Fatma ana çatık kaşlarıyla onlara bakıyordu. Korkut'un kaşlarını çatma huyu Nuriye haladan mıydı Fatma anadan mıydı acaba?
Neyse artık gülümsüyordu.
"Yok, giderim ben." Fatma ana ısrarla gideceğini söylese de bugün onu göndermeyeceklerine emindim. Korkut konuşmaya başladı. "Bir iki gün kal bari Fatma ana. Zaten ayda yılda bir görüşürüz."
Fatma ana Korkut'a bakıp bir şey demeden yemeğini yemeye devam edince gülümsedim. Demek ki gitmeyecekti. Yemek boyunca birkaç şey daha konuşuldu ve herkes tek tek sofradan uzaklaştı. Kızlarla birlikte sofrayı toplayıp mutfağı toparladıktan sonra kahve yapıp büyüklere götürdüm. Korkut hâlâ evdeydi. Fatma ana onu dibinden ayırmıyordu.
Korkut ile bu konuda alay edip gülmeyi isterdim. Yapsam kızar mıydı acaba?
Kahveleri verdikten sonra tekrar mutfağa gittim. Öğle yemeğinden kalan yemek olsa da bu akşam yemeğine yetmezdi. Bir şeyler daha yapmamız lazımdı. Kızlarla hızlıca karar verip yemekleri hazır ettiğimizde ikindi vaktindeydik. Odaya gidip biraz dinlenmek istiyordum ama bunu yapamayacağımı da biliyordum.
Ne yapacağımı bilmeyerek avluda sağa sola bakındım. Evde yapılacak iş de yoktu. Sağıma soluma bakınırken Korkut büyük odanın kapısından avluya çıktı. Beni görünce yanıma doğru yürüdü. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu.
Omuzlarımı indirip kaldırdım. Etrafıma tekrar bakındım. Ardından onun gözlerine baktım. "Ne yapsam diye düşünüyordum." diye cevap verdim. Korkut kafasını belli belirsiz salladı. Yüzümü gözleriyle incelemeye başladığında ne yaptığını fark ettim. Her gün yüzüme böyle bakıp iyileşip iyileşmediğimi söylerdi.
"Yüzün bugün daha da iyileşmiş." Kafamı gülümseyerek salladım. "Hiç iz kalmadı." diye konuştuğumda bana kızar gibi baktı. İlk günden beri kafama taktığım bir konuydu. Ağrıyıp ağrımamasını umursamamış sadece iz kalmamasına kafayı takmıştım resmen.
"Ağrımıyor değil mi?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. "İyiyim." Korkut tekrar başını belli belirsiz sallayıp benden bir adım uzaklaştı.
"Fatma ana seni nasıl uzaklaştırdı yanından?" derken gülmemek için kendimi tutuyordum. "Geceye kadar yanında duracak değilim ya Belkıs." dedi huysuz bir şekilde. Kaşlarımı kaldırarak yüzüne bakmaya devam ettim. Ne diyerek çıkmıştı acaba?
"Nereye gidiyorsun şimdi?" diye sorduğumda bir şey demeden yanımdan uzaklaştı. Arkasından bakarken tuvaletin olduğu yere yürüdüğünü görüp güldüm. Hatta sesli bir şekilde güldüm ve gülüşümün sesini bastıramadım.
Korkut arkasını dönüp yüzüme baktığında elimi ağzıma bastırarak ona baktım. "Neye gülüyorsun?" Elimi ağzımdan çekip dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım. Gülmeyeceğime emin olunca konuştum. "Tuvalete girip sonra Fatma ananın yanına mı oturacaksın?"
Korkut söylediğim şeye kaşlarını çatıp bana arkasını döndü ve tuvalete gitti. Ben ise sessizce gülmeye devam ettim. Korkut'u bu hallerde görmeyi çok seviyordum. Korkut'un da yenilmez bir adam olduğunu görmek hoşuma gidiyordu.
Günün geri kalanında Fatma ana Korkut'la uğraşmış ben onlara sessiz sessiz beli etmeden gülmüştüm. Yemek yiyip çay içtikten sonra herkes odasına çekilmişti. Ben de şimdi Fatma ananın kalacağı odadaki yatağı düzeltiyordum. Fatma ana burayı beğenmezse diline düşecek olan ben olurdum çünkü.
Yatağı son bir kez düzeltip odanın kapısına yönelmiştim ki içeri Fatma ana girdi. Beni görünce kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Sen daha burada ne ararsın?" Fatma anaya doğru yaklaştım. "Yatağı düzelttim, gidiyorum şimdi. Bir isteğin var mı Fatma ana?"
Fatma ana her zamanki gibi eliyle gitmemi işaret etti. "Bir şey istemem ben, kocanın yanına git hadi." Bir şey demeyerek odadan çıktım. Kendi odamıza giderken yüzümde kocaman bir gülümseme olduğunun farkındaydım.
Bugün benim için çok mutlu bir şekilde geçmişti. Gün boyunca güldüm desem yeri vardı. Sanırım ilk kez bu evde bu kadar çok eğlendiğim bir gün geçirmiştim. Bunun sebebi de Korkut ile Fatma ananın arasında geçen laflardı sanırım.
Odanın önüne geldiğimde kapıyı usulca araladım. Korkut uyumuşsa onu uyandırmak istemezdim. Odanın içine girip yine aynı yavaşlıkla kapıyı kapattım. Odadaki mum yanmıyordu. Korkut uyurken üfürmüş olabilirdi.
Yavaş adımlarla dolabın önüne gidip geceliğimi aldım. Korkut'a dönüp baktığımda yattığını gördüm üstelik gözleri de açık değildi. Demek ki uyumuştu. Başımdaki şalı çıkarıp üzerimi de hızlıca değiştirdikten sonra kıyafetleri topladım.
Korkut'un kıyafetleri yerde olmadığına göre üzerini değiştirmeden yatmıştı. Belki de uyumuyordu.
"Korkut." diye sessizce fısıldadım. "Uyudun mu?" Ona yaklaşıp yüzüne baktığımda gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. "Üzerini değiştirmeden mi uyudun gerçekten?" diye söylenerek ondan uzaklaştım.
Saçımdaki örgüyü açıp tarağımı elime aldığım sırada Korkut'un sesini duydum. "Uyumadım." Kafamı çevirip yüzüne baktım. Yatakta oturur hale gelmişti. "Niye ses çıkarmıyorsun o zaman?" Bedenimi tamamen ona çevirdim.
"Şu mumu yak bari." dedim tekrar cevap vermeyeceğini anlayarak. Muma uzanıp ateşini yaktı. Odanın içine ışık yayılınca tekrar aynaya döndüm. Elimdeki tarağı saçlarıma yaklaştırmıştım ki yine Korkut konuştu.
"Ben taramayacak mıyım saçını?" Gülümseyişimi engelleyemedim. Yüzümü tekrar ona döndüm. "Uyuyorsun zannetmiştim." deyip yanına gittim. Yatakta onun önüne oturup tarağı eline verdim.
Her gün saçlarımı taramaya devam ediyordu ve ben her gün ilk kez tarıyormuş gibi sevinip heyecanlanıyordum.
Korkut tarağı yavaşça saçlarıma değdirmeye başladı. "Eğer kızmayacaksan sana bir şey diyeceğim." diye konuştum. "Söyle." Dudaklarımı birbirine bastırıp birkaç saniye sessiz kaldım. "Vaz mı geçtin söylemekten?"
Dudaklarımı birbirinden ayırıp konuştum. "Fatma anaya karşı bir şey diyememen çok komikti." deyip sessizce güldüm. Korkut'un saçlarımdaki eli durdu. Ama çok kısa bir an durmuştu. Ardından hemen taramaya devam etti.
"Çok eğlenmişsin bakıyorum da." derken sağ tarafımdaki saçlarımı tutup geriye çekti. Tekrar güldüm. "Gülüşümü tutmak için çok uğraştım." diye keyifle konuştum. Korkut'un yüz ifadesini göremediğim için kızıyor mu kızmıyor mu bilemiyordum.
"Bir an Fatma anayla birlik olup boş boş yatıyordu demeni bekledim." dediğinde tekrar güldüm. Bunu söylemiş olsaydım Fatma ana kesin daha fazla uğraşırdı Korkut'la.
"Keşke öyle yapsaydım." derken gülüyordum. Korkut'a dönüp bakmak istiyordum. Acaba o da gülüyor muydu? Birkaç dakika sessiz kaldık. Korkut saçlarımı taradı ben onu düşündüm. Yine çenemi kapalı tutamayarak sessizliği bozdum.
"Bugün kendimi çok iyi hissettim biliyor musun?" Korkut saçımdan tarağı uzaklaştırınca oturduğum yerde ona döndüm. Yüzünü görmek istiyordum. Korkut gözlerime bakarak konuşmaya devam etmemi bekliyordu.
"Hiç mutsuz olacağım bir şey yaşanmadı. Gün içinde sürekli güldüm." Korkut'un dudakları iki yana kıvrıldı. Elindeki tarağı kenara bıraktı.
Ellerini dizlerinin üzerine koyup bana bakmaya devam etti. Dudağındaki tebessüm o kadar küçüktü ki bence benden başka kimse onun şu an gülümsüyor olduğunu anlamazdı. "Fatma ana benimle uğraştı diye pek sevinmişsin belli." dediğinde gülüp kafamı iki yana salladım.
"Sadece ona değil." Korkut kaşlarını kaldırıp gözlerini de hafifçe araladı. "Ha ona da sevindin yani?" Dişlerimi göstererek gülümsüyordum resmen. Kafamı hızlı hızlı salladım. Yalan yoktu, çok sevinmiştim.
"İnşallah tüm günlerin böyle geçer Belkıs. Mutsuz olmanı istemem." Ağzımı kapatarak sessiz kaldım. Mutsuz olmayı ben de istemezdim ama her günümün böyle geçmeyeceğine de emindim. İllaki üzülecektim.
"İnşallah hepimiz çok mutlu oluruz." diye sakince konuştum. Korkut elini uzatarak sağ elimi avcuna aldığında şaşırarak yüzüne baktım. Kalbim yine birdenbire hızlanmıştı.
"Daha az önce güzel güzel gülümsüyordun şimdi yine yüzünü düşürdün." Korkut'un söylediklerine ne diyeceğimi bilemiyordum. O da neden üzüldüğümü anlamıştı bence. Korkut ve benim yerimde olan kişilerin uzun süre mutlu olabilmesi imkansız gibiydi.
Birisi üzmese başka birisi bizi üzecekti, buna emindim.
"Kimse hayatının her anında mutlu olmaz Belkıs. Ama sırf ileride mutsuz olacağım diye düşündüğün için şimdiki mutluluğunu mahvetme. Mutlu olduğunda mutluluğunun keyfini çıkar." Ellerimize bakarak başımı salladım. "Haklısın ama ne bileyim işte."
Kendimi şu an mızmız bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Mutsuzluktan bıkmıştım da sızlanıyordum resmen.
"Bugünü düşün. Mutlu olduğun şeyleri düşün. Mutsuz olduğunda da mutlu olduğun anları düşün. Kendini kendin mutsuz edersen seni hiçbir şey mutlu edemez."
Korkut'un uzun olan konuşmalarını duymak hâlâ garip geliyordu. Genelde tek ya da birkaç kelime konuşan bir adamdı. Ama arada sırada da olsa uzun cümleler kurabiliyordu.
"Sen mutsuz hissettiğin zamanlar ne yapıyorsun Korkut?" Bir süre sessiz kaldı. Düşünüyordu belki de. "Bir şey yapmıyorum. Her zaman ne yapıyorsam onu yapıyorum." Diğer elimi Korkut'un elinin üzerine koydum.
"Bugün sen de mutlu muydun peki?" diye sordum bu kez. Bana bir şeyler anlatmasını çok istiyordum. Koyu bakışlarıyla gözlerime bakarken onun ilk günkü gibi sert bakışları olmadığını fark ederek gülümsedim.
"Mutlu muyum mutsuz muyum pek düşünmem ben Belkıs. O yüzden mutlu ya da mutsuz olduğumu o an hissedemiyorum." Konuştuktan sonra gözlerini ellerimize çevirdi.
"Şimdi düşün o zaman. Bugün mutlu hissedebileceğin bir an yaşadın mı?" Korkut başını salladı. "Az önce gülümseyerek mutlu oluşunu anlatman beni çok mutlu etti. Senin bu eve geldiğin ilk günden beri mutsuz olduğunu biliyorum. Kaç yıldır yüzünü görüyorum ama ilk kez böyle içten gülümsediğini gördüm."
Kalbim duracak sanırım.
Sevineyim mi, ağlayayım mı, utanayım mı bilemedim.
Mutlu oluşuma mutlu mu olmuştu gerçekten? Bu dediğinden bu çıkarılırdı değil mi? Mutluyum diye mutlu olmuştu.
O zaman onu şu an daha mutlu edebilirdim.
"Bunun için mutlu olman beni daha mutlu etti." Yine tüm dişlerimi göstererek gülümsedim. Korkut dişlerime bakarken yine minik gülümsemesi dudaklarına oturdu.
"O zaman ben de daha mutlu oldum."
Kalbimin sımsıcak olduğunu hissederken ellerimi ondan çektim. Ona yine sarılmak istiyordum. Söylesem sarılırdı, artık biliyordum.
"Sarılabilir miyim?"
Korkut sol kolunu yavaşça kaldırdığında ona yaklaşıp kollarımı kollarının altından sırtına doğru doladım. Korkut'un sol kolu da bana sarıldı. Başımı omzuna koyarak gözlerimi kapattım ve ona sarılmanın keyfini çıkardım.
"Daha mutluyum." diye fısıldadım.
"Ben de öyle."
Aldığım cevap gülümsememi büyütürken onunla dakikalarca böyle kalabilmeyi hayal ettim.
*
Sizi böyle görmek... (Ağlayan emoji)
İlk kez mutsuzluk içermeyen bir Can Suyu bölümü yazdım sanırım ehehehehe
İnşallah bölümü beğenmişsinizdir yorum yapıp yıldız bırakmayı unutmayın lütfeeen.🌹
Sizi seviyorum, görüşürüüüz. 👉❤👈
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
2.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |