24. Bölüm

24. Bölüm: "Değer."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Gece yarısı uyanmıştım, tekrar uyuyamıyordum. Rüyamda onu görmüştüm. Öyle gerçekçiydi ki... Kahraman sanki ölmemişti de gözlerime bakıyordu.

 

Rüyamda sadece karşımda dikilmiş gözlerime bakıyordu. Ne o ne de ben tek kelime konuşmuştuk. Yalnızca birbirimize bakmıştık.

 

Uyandığımdan beri de geri uyuyamamıştım. Bakışlarını aklımdan atamıyordum. Yanımda uyuyan Korkut'a baktıkça ağlayasım geliyordu. Kahraman bizi bir yatak içerisinde yan yana gördükçe üzülüyor muydu? Onu öldükten sonra bile üzmeye devam ediyordum.

 

Güneş daha doğmamıştı ancak benim uyuyacak bir halim kalmamıştı. Gözlerimi kapattığım an bana bakan gözlerini görüyordum. Üzücü olduğu kadar korkutucu bir şeydi.

 

Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkamak istiyordum ama korkmuştum. Ölü bir insanı rüyamda böyle gerçekçi görmek beni korkutuyordu. Sanki ayağa kalksam karşıma çıkacaktı.

 

Korkut'a baktım tekrar. Sakin bir yüz ifadesi ile uyuyordu. Onu izlerken kendimi rahatlatmak istesem de ona bakarken daha da üzülüyordum.

 

Aslında ben hep onu sevmiştim. Hayatım boyunca sevdiğim, kalbime aldığım tek kişi Korkut'tu. Bunu Kahraman da biliyordu. Ama ben hâlâ bu durumdan dolayı kendimden utanıyordum. Esas utanması gerekenler bizi bu hayata mahkum edenlerdi ama ben kendimden utanıyordum.

 

Bazen utanmam gerekmediğine emin oluyor ve hiç üzgün olmuyordum ama şu an aynı şey geçerli değildi.

 

Rüyamda bana kötü şeyler dememişti, kötü de bakmamıştı. Sadece beni izlemişti. Sanki nasıl olduğumu anlamaya çalışıyordu.

 

O iyi görünüyordu. Üzerinde kahverengi bir takım elbise vardı. Kahverengi ona çok yakışmıştı. Saçları her zamanki gibi özenle taranmıştı. Her zamanki halinden farklı olarak gülümsemiyordu. Kahraman her zaman gülümseyen birisiydi ama rüyamda hiç gülümsememişti.

 

Onun için dua ettim. Allah'ın onu cennetindeki kullarının arasına katması için dua ettim. Onun çok güzel bir kalbi vardı. Öldükten sonra mutlu olmasını isterdim.

 

Korkut'un hareketlenmesi ile düşüncelerimden arınıp ona baktım. Kıpırdanıp üzerini açmıştı. Üzerini açtıktan sonra da uykusuna kalan yerinden devam etti. Benim şu anki halimin farkında olsa o da uyuyamazdı. Ona rüyamdan bahsetmeyecektim. Onu da üzmeme gerek yoktu.

 

Korkut bu evliliğe yavaş yavaş alışıyordu. Bana olan yakın tavırları ve gülen yüzü bunun kanıtıydı. Her gün sarılmamız, her gün saçlarımı taraması da diğer kanıtlardı. Eğer rüyamı ona anlatacak olursam tüm bunlardan vazgeçerdi. Kat ettiğimiz yol boşa giderdi. Onun benden tekrar uzaklaşmasını istemiyordum.

 

Özür dilerim Kahraman ama sen de biliyorsun, ben hep Korkut'u sevdim.

 

Bencil değildim, hiç olmamıştım. Ama seviyordum işte, ne yapabilirdim ki? Sevdiğim adamın da beni sevmesini istemem yanlış mıydı?

 

Elimi uzatarak Korkut'un avcunun üzerine koydum. Avuçlarımız birbirine tutunmuştu. Uyanıkken elini böyle tutsam ne derdi acaba?

 

Korkut'la tüm ömrümüz böyle birbirimizden uzak durarak mı geçecekti? İleride nasıl bir hayat bizi bekliyordu merak ediyordum.

 

Korkut da bunları düşünüyor muydu acaba? Evlenirken bana sadece abisinin karısı olarak kalacağımı asla başka bir şey olmayacağını söylemişti. Bunu hatırlayınca ne düşünüyordu?

 

Düşüncelerimle birlikte saatler geçti. Bu gecem uykusuz geçmişti. Uykusuzluk dayanamayacağım bir şey değildi. O yüzden bunu fazla umursamadım. Dışarıdan ezan sesi duyulmaya başladı. Sabah olmuştu.

 

Elim Korkut'un elinin üzerinde durmaya devam ediyordu. Uyanıp ellerimizi böyle görürse tepkisi ne olurdu acaba? Acaba o uyandığında uyuyor numarası yapıp tepkisine baksa mıydım?

 

Gözlerimi ellerimizden çekip yüzüne baktım. Saçları uzamıştı. Korkut uzun saçlı olmaktan hoşlanmaz hemen kestirirdi. Ben onun her halini sevdiğim için uzun saçlı hali de çok hoşuma gidiyordu. Gün ışığı ile aydınlanan yüzüne bakarken gülümsememi engelleyemedim.

 

Ben sevdiğim adamın karısıydım. Fakat kimse bizimki gibi bir evlilik istemezdi. Kalbimin tamamını onun doldurmuş olduğunu bile söyleyemiyordum, böyle evlilik olur muydu?

 

17 yaşımdan beri onu seviyordum ama bir kez olsun ona söyleyememiştim.

 

Ömrüm bittiğinde hâlâ ona olan aşkımı ona söylememiş bir halde dünyadan göçersem çok üzülecektim. Ben bir insanı ilk kez bu kadar çok sevmiştim. Bu sevgiyi o da bilmeliydi.

 

"Korkut." diye mırıldandım. Onu uyandırmayacak kadar kısık bir sesti. "Saatlerdir seni izliyorum." diye devam ettim konuşmama. Ellerimize baktım, ardından tekrar yüzüne baktım.

 

"Kendi kendime konuşmaktan yoruldum. Keşke içimdeki her şeyi sana anlatabilsem." diyerek fısıldamaya devam ettim. "Keşke yıllardır içimde neler yaşadığımı sana söyleyebilsem. Beni anlar mısın o kadar merak ediyorum ki."

 

Sustum. Birçok şey daha söylemek istedim ama dilim o sözleri söyleyemedi. Ona içimi dökmek istedim ama o uyurken bunu yapmak istemedim. Bir gün o uyanıkken, gözlerime bakıyorken söyleyecektim her şeyi.

 

O gün ne olacaktı acaba?

 

Hava daha da aydınlanırken yattığım yerden kalktım. Üzerimi değiştirip saçlarımı topladım. Şalımı da taktığımda tamamen hazırdım. Korkut'u uyandırıp aşağı inebilirdim. Korkut'un olduğu tarafa yaklaşıp ona seslendim.

 

"Korkut." Birkaç kez daha ismini söyledikten sonra yavaşça koluna dokundum. Bir kez daha ismini söylediğimde gözlerini kırpıştırarak uyandı. "Ben aşağı ineceğim sen de kalk hadi." diye konuştuğumda eliyle gözlerini ovalayarak yatağın diğer tarafına döndü. Az sonra yataktan kalkardı.

 

Ona gülümseyerek baktıktan sonra odadan çıktım. Merdivenlerden inerken Saniye ile Gülendam ablayı gördüm. "Hayırlı sabahlar." dedim neşeli bir ses ile. Kahraman'ı rüyamda görmüş olmak beni sarssa da mutluydum. Mutluluğum ise Korkut'un bana olan iyi tavırlarından dolayıydı.

 

"Hayırlı sabahlar kızım." dedi Gülendam abla. Saniye'ye bakmadan ona gülümsedim. Bu kızı asla sevmeyecektim.

 

Fazla konuşmadan sofraları hazırladık. Korkut az önce aşağı inmişti, köpeğinin yanındaydı. Kara ile eskiden daha fazla zaman geçiriyordu. Sabahları erken kalkıp Kara ile dışarı çıkardı ama bir süredir bunu yapmıyordu.

 

Mutfaktaki işim bitince bahçe kapısından bahçeye çıktım. Korkut'un yanına doğru yürüdüm. Kara'nın yanına oturmuş onun başını seviyordu. "Korkut." diye seslenince beni fark edip bana baktı. O bana bakarken hızlanan kalp atışlarıma engel olamadım.

 

"Sofra hazır, gel hadi." diye konuştum. Korkut başını sallayarak ayağa kalktı. Neşesi yokmuş gibi gözüküyordu. Yanıma yaklaştığında yürümeden yüzüne baktım. "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Normalde de keyifli bir insan olmasa da şu an çok daha keyifsiz olduğu belliydi.

 

"Yok bir şey." dedi ama inanmadım. Yürüyecekken kolunu tuttum yavaşça. "Bir şey keyfini kaçırmış belli." diye ısrar ettim. Kendi içinde neler yaşadığını bana anlatmasını istiyordum.

 

"Bir şey yok Belkıs, ne olacak?" Sinirli değildi. Sinirli olsa sesinden anlardım. Daha fazla üstüne gitmek istemiyordum ama tek başına üzülmesini de istemiyordum. "Tamam." dedim sessizce.

 

Yan yana yürüyerek bahçeden çıktık. Korkut büyük odaya geçerken ben de diğer odaya geçtim. Fatma ana gittikten sonra yine yemekler ayrı ayrı yenmeye başlanmıştı. Birlikte yemek yemek daha güzeldi ama maalesef buna ben karar veremezdim.

 

Her gün olduğu gibi herkes karnını doyurdu, sofralar toplandı, mutfak toparlandı. Bugün annemleri görmeye gitmek istiyordum. Zaten o adam artık yoktu. Onları görmek için sadece iyileşmeyi beklemiştim ve artık daha iyiydim. Korkut'a söylesem kabul ederdi bence.

 

Korkut babasıyla oturuyordu. Onun odadan çıkmasını bekleyecektim. Zaten az sonra kıraathaneye gitmek için odadan çıkardı.

 

Biraz sonra kapıdan çıktığını gördüm. Onu beklediğimi fark etmişti. "Bir şey mi diyeceksin?" dedi avluda bana yaklaşarak. Başımı hafifçe salladım. "Bugün annemi görmeye gitsem?" diye sakince konuştum. "İyi misin?" diye sordu hemen. "İyiyim, bir şeyim kalmadı artık." diye yanıtladım. Gerçekten iyiydim. Fiziksel olarak hiçbir şeyim kalmamıştı.

 

"Tamam, hazırlan da bırakayım seni." Mutlulukla gülümseyerek başımı salladım. Korkut burada beklerken odamıza çıkıp üzerime bir yelek giyip geri yanına indim. Kayınvalideme söylemem gerektiği için onun olduğu odaya girip haber verdim. Artık evden çıkabilirdik.

 

Korkut sessizce kapıya yöneldiğinde ben de hemen peşinden gidip ona yetiştim. Korkut'la yan yana yürüdüğüm anları hep çok seviyordum. Birkaç adım attıktan sonra dayanamayıp yine konuştum.

 

"Çok sessizsin." Korkut kafasını bana çevirip bir saniyeden kısa süre bana baktıktan sonra önüne döndü. "Her zamanki halim." Kafamı iki yana salladım. Her zamanki hali değildi. Çok eskiden olan haliydi.

 

"Niye bana anlatmıyorsun? Ben ne hissetsem sana söylüyorum." diye konuştum. Bugün Kahraman'ı rüyamda görüp de ona anlatmamıştım evet ama diğer her şeyi anlatmıyor muydum?

 

"Ben bir şeyler anlatmayı sevmiyorum Belkıs, bilmiyor musun sanki?" Biliyordum. Ama yine de anlatsın istiyordum. Onun için herkes gibi olmak istemiyordum.

 

"Tek başına üzül istemiyorum. Üzgünsün, farkındayım." Tekrar bana bakıp önüne döndü. Nefesini sakince dışarı verirken kafasını salladığını gördüm.

 

"Bu aralar Kara iyice zayıfladı, hiç dermanı da yok zaten. Aklım onda, o yüzden keyifsiz görünüyorumdur." Sakin sakin söylediği sözler beni üzdü. Onun köpeğini ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Kara'ya bir şey olsa gerçekten çok fazla üzülürdü.

 

"Belki sana öyle geliyordur Korkut, üzme hemen kendini." dediğimde kafasını iki yana salladı.

 

"Yaşlandı zaten. Yaşlandığına inanasım gelmiyor ama." Omuzlarım çökerken ne diyeceğimi bilemedim. 10 yaşından beri Kara onun yanındaydı. Onun gözündeki değerini anlayabiliyordum.

 

"Ne diyebilirim bilemiyorum." dedim sessizce. Keşke hayvanlar ölümsüz olsalardı. "Diyecek bir şey yok." diyerek kestirip attı. Annemlerin evine gelene kadar başka bir şey konuşmamıştık. Evin önüne geldiğimizde Korkut'a döndüm.

 

"Ben kendim dönerim eve." diye konuştum. Kafasını iki yana salladı. "Ben gelir alırım seni." diye konuştu. Üstelemedim. Gelirim diyorsa gelirdi çünkü. "Tamam o zaman." deyip bir adım geri çekildim.

 

"İçeri gir de öyle gideyim." Sakin konuşmasına gülümsedim. Kapıya birkaç kez vurup beklemeye başladım. Kapı çok geçmeden yengem tarafından açıldı. Yengem beni görünce şaşırmıştı. "Belkıs." deyip bir bana bir de Korkut'a baktı.

 

"Merhaba yenge." diye konuştum. Yengem hemen kapıyı daha da açtı. "Hoş geldiniz, geçin içeri." Korkut'a döndüm, onun içeri gireceğini zannetmiyordum. "Ben gideyim." dedi beklediğim gibi. Ona başımı salladığımda Korkut arkasını dönüp yürümeye başladı.

 

Ben de evin bahçesine girdim. Yengem kapıyı kapatır kapatmaz bana sarıldı. "Güzel kuzum benim." diye fısıldadığını duyunca burukça gülümsedim. Beni en son gördüğünde kim bilir ne haldeydim. "İyi misin Belkıs?" diye endişeyle sordu.

 

"İyiyim yenge, iyiyim." Yengem yüzüme dikkatle baktıktan sonra beni baştan aşağı inceledi. "Gel içeri girelim. Anam çok sevinir seni görünce." Bir şey demeden eve dönüp yürümeye başladım. Yengemle birlikte eve girdik.

 

Anamın her zamanki gibi odada oturduğunu gördüm. Beni görünce şaşırarak ayağa kalkmıştı. "Belkıs." diye ismimi söyleyip hızla yanıma geldi. "Yavrum, iyi misin?" deyip ben daha cevap vermeden bana sıkıca sarıldı. Ben de ona sarıldım.

 

Annem bana sarılırken ağlamaya başladığında gözlerim doldu. Annemle hiçbir zaman çok yakın bir ilişki kurmamıştık ama ne olursa olsun onu seviyordum. Onun da beni sevdiğini biliyordum.

 

Ağlamak istemediğim için annemden yavaşça uzaklaştım. Buraya ağlamak için gelmemiştim. Ben zaten yeterince ağlamıştım.

 

"Ağlama ana, iyiyim ben." diye konuştuğumda gözlerini silerek beni baştan aşağı süzdü. "Zayıflamışsın iyice." dediğinde burukça gülümsedim. Yaşadığım onca şey arasında zayıflamam en umursanmayacak şeydi.

 

"Oturun da öyle konuşun." diyen yengemin sesiyle yere oturduk. Annem iki elimi de elleri arasına almıştı. Gülümsesem mi gülümsemesem mi bilemiyordum. Kendimi çok uzak hissediyordum. Sanki içimdeki sevgi çekilmiş gibiydi. Böyle hissetmek de vicdanımı rahatsız ediyordu.

 

"Kim getirdi seni?" diye sordu annem. "Korkut." dediğimde birkaç saniye sessiz kaldı. Annem ve Korkut bir kelime bile konuşmamışlardı daha sanırım. Son zamanlarda konuşmuşlarsa da haberim yoktu.

 

"Akşama kadar duracak mısın, güzel yemekler yapalım." demesiyle daha da şaşırdım. Annemin bana olan sevgisi mi artmıştı? Şaşırılasıydı gerçekten.

 

"Korkut eve geçerken beni almaya gelecek." diye cevap verdim. Aslında akşam yemeğini burada yemek isterdim, hem ağabeyimi de görürdüm. "Bugün burada yiyin olmaz mı?" Annem ısrar ediyordu ama Korkut burada yer miydi hiç bilmiyordum.

 

"Gelince ona sorarım ama kalır mı burada bilmiyorum." Korkut bu eve girmek bile istemeyebilirdi. Babama duyduğu nefret çok büyüktü. O adam artık bu evde değildi ama yine de Korkut buraya girmek istemeyebilirdi. O adama ne olduğunu bilmiyordum. Korkut sadece devlete teslim edildiğini söylemişti. Hapse atılır mıydı ya da atılmış mıydı bilmiyordum.

 

"Musa nerede?" diye sordum. Onu en son çiftlik evinde görmüştüm. Musa bu hayatta en sevdiğim iki insandan birisiydi. Diğerinin kim olduğunu zaten biliyorsunuz.

 

"Tarlaya gitti ağabeyinle." Kafamı salladım usulca. Gözlerim yeğenimi aradı ama uyuyor olmalıydı. "Karnın aç mı bir şeyler hazırlayayım mı yengem?" Yengeme dönerek başımı iki yana salladım.

 

Neden böyle olmuştum ben gerçekten? Tek kelime edesim yoktu. Aklıma bahçede yediğim dayak geliyordu sürekli. Buraya gelmem iyi olmamış mıydı acaba?

 

"Niye bu kadar dalgınsın yavrum sen?" Annemin sorduğu soruya gerçekten gülmek istedim. "Evde son yaşadıklarımı düşünüyorum." dedim tepkisiz bir ses ile. Babam beni oradan oraya savururken annemin yerinden bile kıpırdamamış olmasını asla unutmayacaktım.

 

Biliyordum bir şey yapamazdı ama en azından yapmaya çalışsaydı.

 

Kimseden çıt çıkmadı. Hiçbirimizin diyecek bir şeyi yoktu. O gün hakkında ne konuşabilirdik ki zaten? O günü atlatmam haftalarımı almıştı, şimdi ise tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordum. Bu evde olmak beni boğmuştu.

 

"Seni onun elinden çekip alamadım, affet sen ananı." Gözlerimi annemin üzerine çevirdim. Yine ağlamaya başlamıştı. Çekip alamadığını söylüyordu ama bunu denememişti bile.

 

"Çekip almayı denemedin bile ana." diye sinirli bir sesle konuştum. "Orada ben acı çekerken siz sadece beni izlediniz." Annem ellerime uzanıp tuttu. "Yavrum ben seni nasıl çekip alacaktım?" Ellerimi ellerinden çektim.

 

"Sen hiçbir zaman beni kocanın önünden çekip almadın ki? O adam bana ne zaman vursa izledin." Bu konuda anneme sinirliydim. Beni bir kez olsun o adamdan kurtarmamıştı.

 

"Denemedim mi Belkıs? Kaç kez denedim ben çocuklarımı babalarından korumayı? Her seferinde bana da yaptı yapacağını. Ben de yaralanırsam sizi kim iyileştirecekti?" Bunlar bahaneden ibaretmiş gibi geliyordu kulağıma.

 

"Seni kurtarmak istediğimde, diğer çocuklarımı onun önünden çektiğimde yerimden kalkamayacak kadar çok dayak yedim ben. Siz babanızın dayağını hak etmediniz de ben kocamın dayağını hak ettim mi?" Annem hem ağlıyor hem konuşuyordu. Benim de gözlerim çoktan dolmuştu. Küçüklüğümden beri bu evde dayak yemeyen tek kişi kalmamıştı zaten. O adam hayatı bize zindan etmişti.

 

"Hiçbirimiz bunları hak etmedik. Allah'a şükür kurtulduk da şimdi, atmışlar içeriye." Duyduğum son cümleyle içim rahatladı. Sonunda kurtulmuştuk.

 

Korkut'un soyadı sayesinde kurtulmuştuk biz o adamdan. Eğer kendimizi şikayet etmiş olsaydık onu kimse içeri atmazdı.

 

"Görmeye gitmiyorsun değil mi?" diye sorduğumda anam kafasını iki yana salladı. "Şeytan görsün onun yüzünü."

 

Şeytan bile görmek istemezdi o yüzü.

 

"Ağabeyimin, ablalarımın haberleri var mı?" diye aklımdaki soruyu sordum. Onlar köyde değillerdi. Duymamış olmalılardı. "Yoktur, nereden duysunlar."

 

Yengem yanımızdan kalktı. "Bir çay koyayım ben." diyerek odadan çıktı. Annem iyice bana döndü.

 

"Bir yerinde bir şey yok değil mi Belkıs? İyi görünüyorsun." Annem beni incelerken konuşuyordu. O zamanki halim aklıma geldi. Gözlerimi bile açamıyordum. Her yerim yara bere içerisindeydi. Neyse ki her yaram kaybolmuştu.

 

Kalbimdeki duruyordu tabii ve hep duracaktı.

 

"Yok ana, iyiyim." diye cevap verdim. Yengem biraz sonra yanımıza geri gelmişti. 17 yaşıma kadar bu evde yaşamışken bu eve bu kadar yabancı hissetmem çok garipti.

 

"Evdekiler nasıllar?" diye sordu bu kez annem. "Onlar da iyiler, selamları vardı." dediğimde annem selamlarını aldı.

 

İki insan ilk tanışmasında ne konuşacağını bilemezdi ya biz de o durumdaydık sanırım.

 

"Kocanla aran nasıl? O gün seni görünce çok korkmuştu."

 

İşte şimdi konuşma ilgimi çekiyordu. "Nasıl korkmuştu?" diye merakla sordum. Korkut'un beni o halde gördüğünde ne yaptığını merak ediyordum.

 

"Nasıl korkmuştu ne demek Belkıs?" diye annem azarlar gibi konuştuğunda sessiz kaldım. Eğer utanmasam uzatırdım bu meseleyi. Belki bir gün Korkut'a sorabilirdim.

 

"Evdekilerin sana karşı tavırları nasıl Belkıs? Evlendiğinden beri oturup da düzgün bir şekilde konuşamadık." diyen yengeme döndüm bu kez. Gerçekten de haklıydı. Ben bu evden çıkalı 2 yıl olmuştu ama ailemle oturup da daha hiç evliliğim hakkında konuşamamıştık.

 

Gerçi neyi konuşacaktık ki? Ölen kocamı mı, kayınımla evlenmemi mi?

 

Aklıma yine Kahraman gelirken derin bir nefes aldım. Şu an Kahraman'ı düşünerek ağlamak istemiyordum. Zaten rüyamdaki Kahraman aklımdan çıkmıyordu ama düşünmemem lazımdı.

 

"Hepsiyle de aramız çok iyi, seviyorlar beni." Onlardan gördüğüm değeri ben kendi ailemden görmemiştim maalesef. "

 

sallayarak "İyi iyi öyle olsun." dedi. Yengem tekrar oturduğu yerden kalkınca bu kez ben de kalktım.

 

"Sen otur ben bakarım." diye konuştum. Kendimden büyük birilerinin yanımdayken iş yapmasından hiç hoşlanmazdım. Yengem karşı çıkacak gibi olsa da onu susturup mutfağa gittim.

 

Çay suyu kaynadığı için çayı attım. Biraz sonra demlenirdi. Mutfaktan çıkıp tekrar yanlarına gittiğimde eski yerime oturdum.

 

"Siz nasılsınız, hep beni konuştuk." Annem ellerini kaldırıp iç çekti. "Biz nasıl olalım Belkıs, her şey aynı gibi ama değil gibi de."

 

"O adam yok diye üzülüyor musun ana?" diye sinirle sorduğumda annem kolumu çimdikledi. "Ne üzüleceğim kız ben o adam yok diye. Konu komşunun lafından sözünden bıktım sadece."

 

El alem benim aileme benden çok karışıyordu resmen.

 

*

Akşam olmak üzereydi. Korkut birazdan gelirdi. Ona burada yemek yiyip yemeyeceğimizi soracaktım.

 

Uzun zaman sonra bugün bu evde yemekleri ben hazırlamıştım.

 

"Belkıs ben sana bir şey diyeceğim." diyen yengemi duyup ona döndüm. Mutfaktaydık ikimiz de.

 

"De yenge." Yengem yanıma yaklaşıp elimi tuttu. "Beni yanlış anlama yengem tamam mı?" Kafamı salladım.

 

"Sen Korkut'la evleneli aylar oldu, yok mu daha çocuk?"

 

İşte o nefret ettiğim soru.

 

İnsanlar Korkut'la beni normal bir evlilik geçiriyoruz mu zan ediyorlardı. Üstelik nasıl evlendiğimizi de biliyorlardı.

 

"Orada burada duyuyorum senin hakkında ileri geri konuşuyorlar. Ben de sana sormak istedim. Yoksa senin çocuğun mu olmuyor?"

 

Yengemi sevmiyor olsam şu an onu terslerdim.

 

"Ne duyuyorsun yenge?" diye sordum öncelikle. Merak ediyordum neler dediklerini.

 

"Boş ver yengem onları da, sen bana cevap ver." diyerek yengem onların lafını söylemedi. Benim esas merak ettiğim şey oydu. "Söyle yenge."

 

"Kahraman'dan da çocuğu olmadı falan diyorlar işte ne diyecekler."

 

İnsanlar için konuşmak ne kadar kolaydı. Kimse bizim ne yaşadığımızı bilmiyor ve anlamıyordu.

 

Bilseler de değişmezlerdi insanlar.

 

"Ben kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilim yenge. Çocuğum olursa da olmazsa da bu kocamla beni ilgilendirir. Sen de bana bir daha böyle sorular sorma." derken sesim sert çıkmıştı. Gerçekten bu kimi neden ilgilendirirdi.

 

Çocuğum oluyor muydu olmuyor muydu bilmiyordum ama çocuğu olmayan bir insan olsam ve bu soru yüzüme sorulsa çok üzülürdüm.

 

"Belkıs ben öyle meraktan sor-" Yengemin lafını böldüm. "Merak etme yenge. Kendi çocuğunla, evinle ilgilen. Ben artık üzerimdeki ilgiden bıktım."

 

Tüm köyün ilgisi bendeydi resmen. Ne yapsam onu konuşuyorlardı. Hiç mi işleri güçleri yoktu? Kendileri bir hayata sahip değiller miydi?

 

Yengeme başka bir şey demeden ve dedirtmeden mutfaktan çıktım. Evin bahçesine çıkmak için kapıdan çıktım.

 

Korkut'la evleneceğimi zannederek bu bahçede o kadar çok hayal kurmuştum ki.

 

Babamdan yediğim dayak yerine ilk o geldi aklıma.

 

Korkut yerine Kahraman'la evlenmiş olmak benim en büyük hayalkırıklığımdı çünkü.

 

Tam düşüncelerime dalmışken kapıya vurulma sesini duydum. Korkut gelmiş olmalıydı.

 

Kapıya doğru yürümeye başladım. Kalbim hızlanmıştı bile. Yüzüme bie gülümseme konarken kapıyı açtım. Onu görmeden bile heyecanlanabiliyordum.

 

Kapıyı açtığımda beklediğim güzel yüzü gördüm. Ona gülümseyerek bakığımı fark ediyor muydu acaba?

 

"Hazırsan gidelim hadi."

 

Beklediğim gibi direkt konuya girmişti. Neden bu kadsr sert bir adamdı bilmiyordum.

 

"Hazırım da vedalaşmadım daha, vedalaşayım öyle geleyim." dediğimde kafasını salladı.

 

Yemeğe kalmak istemedim çünkü yengeme sinirlenmiştim.

 

Ağabeyimle Musa'yı görmeden gidecek olam üzücüydü.

 

"İçeri gel istersen." dediğimde Korkut kafasını iki yana salladı. Onu kapıda bırakıp eve girdim. Yengem ve annemle sarılıp vedalaştım. Yeğenimi de bol bol öptüm.

 

Annem yemeğe kalmamızı birkaç kez daha söylese de onu reddetmiştim.

 

Korkut'la yan yana konağa doğru yürüyorduk. Yine sessizdik. Biz yalnızca odamızdayken konuşuyorduk sanırım.

 

"Nasıldı günün?" diye sorduğunda şaşırdım. Genelde ilk konuşan ben olurdum.

 

"Bilmiyorum ki. Oraya gitmek istemiştim ama kendimi çok yabancı hissettim." diye içimden geleni söyledim. Korkut bana bakıp derin bir nefes aldı.

 

"Son yaşadıklarından sonra normaldir."

 

Aslında son yaşadıklarımdan önce de gitsem aynısını hissedebilirdim.

 

"Bilmiyorum." diye mırıldandım sadece.

 

Korkut elini uzatıp elimi tuttuğunda kalbim bir an ağzımdan çıkacak sandım. Şaşırarak ona baktım. Elimi kaldırarak diğer eliyle de üzerini tuttu.

 

Yerimizde durmuştuk.

 

"Ne olursa olsun artık üzme kendini. Ben de şimdi bizi bekleyen ailemiz de yanındayız, tamam mı?" demesiyle utanmasam ağzımı kocaman ayırırdım.

 

"Sana kimsenin zarar vermesine izin vermem." dediğinde gözlerim doldu. Gerçekten izin vermezdi değil mi?

 

"Ya sen zarar verirsen?" deyiverdim.

 

"Sana zarar vermemek için ağzımdan çıkan sözlere bile dikkst ediyorum Belkıs. Zarar vermem ben sana."

 

Keşke evde olsaydık. Sımsıkı sarılırdım ona.

 

"Teşekkür ederim." Söylediğim şeyden sonra elimi elleri arasından çekip yürümeye devam etti. Ben de hemen ona yetiştim.

 

Korkut'un bana bu sözleri söylemesi bile aramızdaki ilişkinin daha iyiye gittiğinin bir kanıtıydı.

 

*

N'olur artık aranız çok iyi olsun, buna ihtiyacımız var

 

Yorum yapıp yıldız bırakmayı unutmayın lütfen.

 

Bölüm : 05.01.2025 15:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...