
Eve geldiğimizde Korkut üzerini değiştirip kahvaltısını yapmış ve kıraathaneye gitmişti.
Yüzümde kocaman bir gülümseme ile akşama kadar ev işlerini yapmıştım. Yarın nişanımız olacağından hazırlık yapmıştık.
Yüzümdeki gülümseme yine solacak mıydı bilmiyordum ama tekrar inanmıştım. Korkut, umarım bu kez dediği gibi davranırdı.
Şimdi dört gözle onun eve gelmesini bekliyordum. Melike ve Eslem alışverişten gelmişlerdi. Melike'nin mutluluğu bugün daha da mutlu etmişti beni.
Akşam yemeği için sofrayı hazırlıyorduk ancak Korkut hâlâ gelmemişti. Normalde bu saatlerde çoktan eve gelmiş olurdu.
Bugün tek derdi beni endişelendirmek miydi acaba?
Elimdeki sürahiyi büyük odaya götürmek için yürürken bir anda kapının sesini duydum. Hızlıca kapıya dönüp oraya yürümeye başladım.
Kapının önüme geldiğimde hiç beklemeden kapıyı açtım. Kapının ardında beklediğim kişi vardı ama yanında başkaları da vardı.
Korkut'un yanındaki teyzesine, teyzesinin kumasına ve onun kızlarına baktım. Anında kıskançlık tüm damarlarıma yayılmıştı.
"Gelin Hanım ne bakarsın yüzümüze, çekil de girelim, bir hoş geldin de demezsin." Korkut'un teyzesi anında bana söylenmeye başlamıştı tabii.
Hemen kenara çekilerek konuştum. "Hoş geldiniz, buyurun geçin içeri." diye konuştum. Onkar sırayla eve girerken Korkut'a baktım, o da bana bakıyordu.
Kaşlarımı kaldırarak yüzüne baktığımda o da içeri girdi. Teyzesinin üvey kızı olan Güllü ile onu yan yana görmek bile istemiyordum. Ben bu kızı Korkut'un odasında görmüştüm. Kıskanmak hakkımdı.
"Buyurun odaya geçelim, herkes sofradadır zaten." diyerek onları kadınların olduğu odaya doğru götürmeye başladım.
"Belkıs." Korkut bana seslenince mecburen durdum. Şimdi inadımdan durmazdım ama burada insanlar varken bunu yapamazdım.
Korkut bana seslendiğinde benden önce önümde yürüyen Güllü Korkut'a döndü.
Tamam Belkıs, sakin ol.
Arkamı dönüp Korkut'a doğru yürüdüm. Yanına geldiğimde bana bakıyordu. O kızın Korkut'a baktığı süre boyunca ben nasıl sakin kalacaktım acaba?
"Ne var?" diye konuştuğumda gözleri hafifçe aralanmıştı. "O ne demek öyle?" Derin bir nefes alıp arkamı dönerek baktığımda avluda sadece bizim olduğumuzu gördüm.
"O kız sana mı aşık?"
Anında sormuştum. Sormazsam kedi kendimi yiyip bitirirdim çünkü. Bu kız Korkut'la evlenmemden sonra da buraya gelmişti. O gelişinde de bana laf sokucu şeyler söylemeye çalışmıştı. Korkut'a aşık olduğuna emindim.
Korkut ne dediğimi anlamamış gibi suratına baktı. Kaşlarımı çatarak yüzüne bakmaya devam ettim. "Nereden çıktı bu?" diye sordu sakince. Kimden bahsettiğimi anlamış olmalıydı.
"Hissediyorum. Hem zaten sana bakıp duruyor." dedim huysuz bir şekilde. Korkut hafif bir şekilde gülümsemişti. Normalde olsa bu gülümsemesine aşık olurdum.
"Kıskanıyor musun sen şimdi beni?" İtiraz edeceğimi falan zannediyorsa yanılıyordu. Ona bir adım daha yaklaşıp sağ elini tuttum.
Gözlerimi gözlerine dikip başımı salladım. "Tabii ki kıskanıyorum. Ben seni kimseyle paylaşamam Korkut."
Korkut gülümseyerek diğer elimi tuttu. "Zaten beni kimseyle paylaşacak da değilsin." diye yumuşak bir sesle konuştu. Kafamı salladım yavaşça. Böyle bir şey olmasına izin veremezdim zaten.
"Ne için seslenmiştin bana?" diye sordum. Az da olsa yumuşamıştım. O kızı gördüğümde yine sinirleneceğime emindim.
"Nasılsın diye sormak istedim." demesiyle anında kocaman gülümsedim. Bunun için mi çağırmıştı gerçekten?
"İyiyim ben." deyip gülümsedim. Hâlâ ellerini tutuyordum. "Sen nasılsın peki?" diye sordum bu kez. "Ben de iyiyim." diye cevap verdiğinde gülümsemem daha da büyümüştü.
Korkut'la birbirimize nasıl olduğumuzu soruyor olmamız çok garipti.
"Hadi içeriye geç, yemek yenecek artık." diye konuşarak geriye bir adım attım. Korkut sadece başını salladı. Ellerimi bıraktıktan sonra yan taraftaki odaya doğru ilerledi.
Yüzümdeki gülümsemeyle birlikte kadınların olduğu odaya doğru yürüdüm.
İçeride göreceğim yüzler aklıma gelince yüzüm asılacak gibi olsa da Korkut'la aramın iyi olduğunu anlasınlar istediğim için yüzümdeki gülümsemenin solmasına izin vermedim.
Sağ elimle kapıyı açarak içeri girdim. Ben girer girmez herkesin yüzü bana dönmüştü. Korkut'un teyzesine doğru gidip elini öptüm. Ardından teyzenin kumasının da elini öptüm. Kızlara sarılmak istemediğimden sadece gülümsedim. "Hoş geldiniz." diye konuştum.
"Korkut geldi mi?" Nuriye Hala bana doğru konuştuğunda kafamı salladım. "Geldi hala, babanın yanında." diye cevap verdim.
Sofra zaten kurulu olduğu için herkes sofranın etrafına oturdu. Ben her zamanki gibi Melike ile Eslem'in arasına oturmuştum.
Büyükler sohbet ede ede yemeklerini yerken ben Korkut'u düşünerek karnımı doyurdum. Doğrusu ben her gün Korkut'u düşünerek karnımı doyuruyordum.
Yemekler yendikten sonra hızlıca sofraları toplayıp mutfaktaki işimizi halletmiştik. Şimdi ben misafirler için oda hazırlıyordum.
Umarım o kız buradan gidene kadar tek kelime bile benimle ya da Korkut'la konuşmazdı.
Zaten kıskanç birisiydim. Bir de Korkut'u kaybetmek gibi bir korkum varken kıskançlığım git gide artıyordu.
Odadaki yatakları hazırladıktan sonra nefesimi vererek ayağa kalktım. Yanımdaki gaz lambasını elime alıp odadan çıktım.
Tekrar aşağıya inip kadınların odasına girdim. "Odanızı hazır ettim, istediğinizde çıkarsınız." diye gülümseyerek konuştum. "Sağ olasın gelin hanım." diyen teyzenin kumasıydı.
Birkaç saat daha oturduktan sonra herkes uyumak için odalarına çekilmişti. Yarın nişan olduğu için erken kalkılacaktı.
Ayakta kalan tek kişi olduğuma emin olunca odalardaki mumları ve gaz lambalarını söndürmeye başladım. Erkeklerin odasına girmemle sıçramam bir oldu.
Korkuyla kalbimi tutarak Korkut'un suratına baktım. Hiç sesi çıkmadığı için çoktan odaya çıktı zannetmiştim.
"Ne yapıyorsun burada?" diye sordum hızla atan kalbimi tutmaya devam ederken. "Oturuyordum."
"Kalk hadi herkes yattı." diyerek bu odadaki iki tane mumu söndürdüm. Elimde gaz lambası vardı.
Korkut oturduğu yerden kalkıp elimdeki gaz lambasına uzandı. Elimden alıp kaşlarıyla kapıyı gösterdi. "Çık bakalım." diye konuştu. Gülümseyerek kapıya döndüm.
Korkut'un önünden dışarı çıktım. Korkut da peşimden çıkıp kapıyı kapattı.
Sessizce merdivenlerden çıkıp odamıza geldik. Odaya girdiğimizde hemen başımdan şalımı çıkarıp saçımı açtım.
"Saçların başını ağrıtmıyor mu?" Beklemediğim bir soru geldiğinde Korkut'a baktım. "Neden ağrıtsın?" diye sordun. Korkut elini uzatarak saçlarımdan bir tutam tutarak kendisind doğru çekti.
Saçlarım oldukça uzun olduğu için dibimde olmasa da saçlarıma dokunabiliyordu.
"Çok uzun." Gülümseyerek sırtımdaki saçlarımın tamamını omzumdan önüme çektim. "Ne kadar uzun olursa olsun çok seviyorum."
Korkut'un elindeki tutamı da çekip saçlarımın arasına kattım. "Başımı ağrıtsa bile saçlarımı kısaltmam yani." diye keyifle konuştum.
Korkut bu kez bana yaklaştı. Omzumdan aşağı sallanan saçlarıma elinin tersiyle dokundu. "Kısaltmanı hiç istemem zaten. Böyleyken çok güzel saçların." Dişlerimi göstererek sırıtmaya başlamıştım.
"Bence de çok güzel." dediğimde kaşlarını kaldırarak suratıma baktı. Omuzlarımı silktim. Saçlarım konusunda asla mütevazı olamazdım.
"Kendini beğenmişlik yapma." diye söylenerek geriye çekilip dolabın önüne yürüdü.
"Kendimi beğenmişlik değil ki bu. Saçlarım gayet güzel, herkes bunun farkında." Ben de onun yanına gittim.
"Herkes mi? Kaç kişi gördü de senin saçlarını?" diye konuştu bu kez. Güldüm.
"Saçlarımı birkaç kez salık bıraktım Korkut. Gören herkes de güzel olduğunu söyledi." Korkut dolaptaki pijamalarını alıp bana döndü.
"Bu yüzden sana saçlarını salık bırakma diyorum işte." Dudaklarımı birbirine bastırarak suratına baktım.
"Yarın nişanda da salacaktım aslında." dememle gözlerini hafif aralayarak bana baktı. "Öyle bir şey yapmayacaksın."
Omuzlarımı inatla yukarı kaldırıp indirdim. "Kaç kez nişan yapıyoruz Korkut, salık bırakacağım." dedim inatla. Aslında böyle bir düşüncem yoktu ama şu anda böyle diyerek onu sinir etmek istemiştim.
"Saçmalama Belkıs." diye söylenerek benden biraz uzaklaştı. Üzerindeki gömleğini çıkarmaya başladığında ben de dolaba giderek kendi geceliğimi çıkardım.
Sessizce ikimiz de üzerimizi değiştirdik. "Al tarağını da gel." Korkut'un söylediği şeye gülünseyerek tarağımı elime aldım.
O çoktan yatağa oturmuştu. Ben de önüne oturup tarağımı ona uzattım.
Korkut önce parmaklarını saçlarımın üzerinde gezdirdi. Sonra tarakla saçlarımı taramaya başladı.
"Yarın saçlarını salık bırakmanı istemiyorum." diye konuştu. Dudaklarımı birbirine bastırdım yoksa gülerdim. Sesi huysuz bir çocuk gibiydi.
"Ben bu evin gelini değil miyim? Biraz kendime özenmem gerekiyor ama Korkut." diye sakin bir sesle konuştum.
"Kendine özensen de özenmesen de güzelsin Belkıs. Saçlarını salık mı bırakman lazım illaki?"
Kalbim hızlı hızlı atarken sağ elimi yumruk yaparak heyecanımı içime saklamaya çalıştım.
Onun güzel sözlerine bir gün alışabilecek miydim acaba?
"Sana kalsa en kötü kıyafetimi giydirirsin." dediğimde sessiz gülüşünü işittim. Saçlarımın taradığı kısmını omzumdan öne doğru bıraktı. "Doğru."
Saçlarımın geri kalanını tararken bir şey konuşmamıştık. İşi bittikten sonra ona döndüm.
Korkut'un teyzesini ve diğerlerini kpnağa getirdiği aklımdaydı. Aslında esas aklımda olan o kız Korkut'a yakın davranmış olabilir mi sorusuydu. Sormazsam ölürdüm sanırım.
"Sana bir şey soracağım." dediğimde sadece kafasını salladı. "Akşam teyzenleri getirdin ya." diye sessiz bir şekilde konuştum. Gözlerime bakmaya devam etti.
Zaten onu kıskandığımı söylemiştim ama yine de şu an utanmıştım.
Yutkunup dudaklarımı ıslattım
"O kız sana yakın falan davranmadı değil mi?" Korkut'un bana bakışları yumuşarken gülümsedi.
"Herhangi birisi bana yakın davranabilir mi sence Belkıs?" Davranamazdı, evet ama yine de o kıza güvenemezdim.
"O kız senden izin alarak sana yakınlaşacak birisi değil." İnatla konuştuğumda Korkut yine gülümsedi.
Sen gülümsedikçe ben her şeyi unutuyorum Korkut.
"Benimle konuşmaya bile çalışmadı. İçini rahatlatabilirsin." Kafamı iki yana salladım. İçim asla rahatlayamazdı. "Kesin fırsatını bulamamıştır." diye söylendim.
Korkut kolumdan tutarak beni kendine doğru çekti. Sırtını yatak başlığına yaslayıp beni omzuna doğru çekti. Kalbim hızla atarken heyecanla başımı omzuna yasladım. Dudaklarıma gülümseme oturmuştu.
Sol elini omzuma koyarak baş parmağını omzumda oynatmaya başladı.
Sessizce oturmaya başladık. Sabah ve şimdi çok farklıydı. Sabah birbirimizin yüzüne bakmazken şimdi onun omzunda yatıyordum. Öyle bir hayatım vardı ki ne zaman ne olacağı asla belli olmuyordu.
"Yarın için her şey hazır mı?" Korkut konuştuğunda belli belirsiz başımı salladım. "İkramlıklar hazır ama yemekler sabah yapılacak." diye cevapladım. Yarın nişana gelecek olan misafirlere yemek vermemiz lazımdı.
Korkut omzumdaki parmağını oynatmaya devam ederken konuştu. "Yine de kendini fazla yorma." Gülümsedim. İşte sabahki Korkut bunu söylemezdi. "Yormam." diye mırıldandım.
Mutlu hissettiğim anların arasına bir yenisi katılıyordu şu an. Gerçekten mutlu hissediyordum. Bulunduğum yer mutlu olmayacağım bir yer değildi. "Saçlarını da her zamanki gibi topla." dediğinde sesli bir şekilde güldüm. Gülme sebebim sesinin yine huysuz bir çocuk gibi çıkmasıydı.
Kafamı ona çevirerek yüzüne baktım. Yüzü çok yakınımdaydı. Ona böyle yakın olmayı seviyordum. "Yarın özel bir gün ama Korkut." dedim ben de huysuz bir çocuk gibi. Korkut kaşlarını çattı sadece. Omuzlarımı silktim. "Salık bırakacağım."
Saçlarımı salık bırakacak olsam da üzerine yine şal örtecektim zaten. Tamamen saçlarım açıkta olursa ayıplarlardı. Saçlarımın salık olması hoşuma giderdi. Hem bu yüzden hem de Korkut'u sinir etmek için inat ediyordum şimdi.
"Sözümden çıkarsan görüşürüz yarın." diye tehditkâr bir şekilde konuştuğunda kaşlarımı kaldırdım. Ciddi miydi? "Ne yapacaksın?" diye sordum bu kez. Korkut omzumdan kolunu çekip bana baktı. "Eğer sözümden çıkarsan görürsün. Hadi uyuyalım artık."
Ben bu merakla eğer saçımı salacağım yoksa da salardım yarın. Korkutucu olmaya çalışsa da ben Korkut'tan korkmuyordum. Kalbimi kırmasından korkardım önceden ama zaten artık yeterince kırıldığı için ondan da korkmayı bırakmıştım.
Korkut'tan biraz uzaklaşarak yorganın içine girdim. O da yorganın içine girdiğinde ona doğru döndüm. "Hayırlı geceler." diye mırıldandım. Aynı cevabı alınca gözlerimi kapattım. Konakta akşama kadar gerçekten de çok yoruluyordum.
*
Gözlerim kendiliğinden açılınca direkt camdan dışarı baktım. Gün ağarmaya başlamıştı. Bu saatlerde kendiliğimden kalkabilmem çok iyiydi. Yoksa uyur kalır ve evli birisi için büyük bir kusur işlemiş olurdum.
Yataktan kalkamadan önce Korkut'a baktım. O da birazdan uyanırdı ama yine de uyandırmadım. Biraz daha uyuması için sessiz adımlarla dolabıma gidip içinden günlük bir elbise çıkardım. İşler bittikten sonra nişan için kıyafet giyerdim.
Önce elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi hızlı bir şekilde değiştirip odadan çıktım. Korkut'u neyse ki uyandırmamıştım.
Aşağıya indiğimde herkesin çoktan ayaklandığını gördüm. Avludaki kalabalığa "Hayırlı sabahlar." diye konuştum. Herkes derken bahsettiğim kişiler evin çalışanları, kızları ve kayınvalidemdi. "Hayırlı sabahlar kızım." diye konuşan kayınvalideme gülümsedim.
"Kazanları hemen kuracak mıyız?" diyen Suzan ablaydı. Kenarda iki büyük kazan vardı. Kayınvalidem onlara cevap verirken kulaklarım merdivenlerden inenleri işitti. Hemen o tarafa döndüm. Ne yazık ki görmek istemediğim o kişiyi gördüm. Merdivenlerden inip kocaman bir gülümseme ile bize yaklaştı.
"Kolay gelsin, hayırlı sabahlar." dediğinde ağzının ortasına çarpasım gelse de sadece başımı salladım. "Yardım edeceğim bir şey var mı?" diye konuşmaya devam ettiğinde dişlerimi sıktım. "Güllü sen misafirsin, dinlenmene bak. Biz işleri hallederiz." diye konuştum. Bana bakıp geri kayınvalideme çevirdi bakışlarını. Zaten hiç çekmiyordu ki gözlerini.
"Gelin haklıdır, sen git dinlen." Kayınvalidemin dediklerinden memnun kaldım. "Ne misafirliği teyze yardım ederim ben de." O ısrar edince kayınvalidem bir şey diyemedi.
İşler bölünürken ben kahvaltıları hazırlamak için mutfağa girmiştim. İmtihandaymışım gibi Güllü denen kız da yanımdaydı. Suzan abla ile Gülendam abla kazanları kurmaya gitmişti. Saniye de bizim yanımızdaydı. Yanımdaki iki kişiden de nefret ediyordum desem yeri vardı.
Mutfaktaki işlerimi olabildiğince hızlı yapıyordum. Sevmediğim insanlarla aynı ortamda olmak beni her zaman gererdi, yine germişti.
Bir süre sonra sofraları hazırlamıştık. Bugün önceki günlerden daha erken kahvaltı edilecekti. Öğlene doğru nişan yapılacağı için birazdan gelenler olurdu. Kahvaltı sofrasına herkes oturunca ben de oturdum.
Kayınvalidemin sorduğu birkaç soruya cevap vermek dışında konuşmamıştım. Gözüm arada bir Güllü'ye kayıyordu ama o sadece önündeki yiyeceklere bakıyordu. Belki bir zararı olmayacaktı ama ona o kadar güvenmiyordum ki...
Sofradan herkes çekilince her şeyi mutfağa geri taşıdık. Herkes sessiz ve hızlıydı. Evde bir telaş vardı. Bu telaş tatlı bir telaştı. En tatlısı ise Melike'nin oradan oraya koşturmasıydı. Mutlu insan görmek bana iyi geliyordu.
Kazanlar bahçeye kurulmuştu. Onlara bakmak için bahçe kapısına doğru yürümeye başladım. Bahçe kapısını açıp toprağa adım attığımda Suzan ablayı gördüm. Kazanın içindeki yemeği karıştırıyordu. "Yardıma ihtiyaç var mı?" diye gülümseyerek sordum. O da bana gülümsedi. "Yok kızım ben yapıyorum."
Yanına yaklaşıp kazanın içine doğru eğilerek baktığımda Suzan abla kızdı. "Eğilme öyle, Allah korusun içine düşeceksin şimdi!" Onun tatlı azarlamasına gülmeden edemedim. "Ayaklarım yere basmıyor mu benim, neden düşeyim?" Suzan abla çatık kaşlarıyla yüzüme baktığında kabullenerek bir adım geri çekildim.
Nişan saati yaklaşana kadar gelen giden insanları karşılamış, evdeki işlere yardım etmiştim. Şimdi ise üzerimi değiştirmek için odama gidiyordum. Korkut'la bugün hiç konuşmamıştık. O uyanmadan odadan çıktığım için böyle olmuştu. Aşağıda da denk gelip konuşma şansımız olmamıştı.
Odaya girdiğimde direkt dolaba gittim. Dolabı açarak içinden giymeyi planladığım açık yeşil, bilekleri dantelli elbisemi çıkardım. Bu elbise tam boyuma göreydi. Üzerimi çıkarıp hemen elbiseyi giydim. Beline de kemerimi taktım.
Başımdaki şalı çıkarıp saçlarımı taradım. Aynanın karşısında kararsızca kendime bakmaya başladım. Saçlarımı toplamalı mıydım?
Saçlarımın arasından parmaklarımı geçirerek omuzlarımı silktim. Öndeki saçlarımı toka ile arkaya tutturdum. Sonra beyaz şalımı üzerine koyup tutturdum. Saçlarım sırtıma ve omuzlarıma yayılmıştı. Korkut'un kızacağına emindim.
Kızarsa kızsın, n'apayım?
Gülümseyerek aynanın önündeki sürmemi alıp gözüme çektim. Normalde bunu kullanmazdım ama bugün çok önemli bir gündü. Sonra dolaba tekrar gittim. Dolabın içinde bir kutuda sakladığım altınlarımı çıkardım. Evin gelini olarak bunları bugün takmam lazımdı. Hiç de sevmezdim doğrusu.
Altınlarımı da takınca hazırdım. Her zamanki Belkıs gibi gözükmüyordum. Sanki yaşım bile daha büyük görünüyor gibiydi. Derin bir nefes alarak kapıya doğru döndüm. Kapıyı usulca açıp odadan çıktım. Korkut'un beni görmesini istiyordum.
Omuzlarımdaki saçlarımı geriye atıp tüm sırtıma yayılmasını sağladım. "Bakalım ne yapabileceksin Korkut?" diye mırıldanarak odanın önünden uzaklaşmaya başladım.
Merdivenlerin başına geldiğimde kenardan tutunarak dikkatlice inmeye başladım. Avluda pek çok kadın vardı. Buralarda nişan yaptığımızda erkekler pek gelmezdi. Sadece evin içindeki erkekler olurdu.
Merdivenlerden indiğimde bana bakan birkaç kişiyle göz göze geldiğimde 'hoş geldiniz' dedim. Gözlerim Korkut'u arıyordu. Evde miydi yoksa gitmiş miydi onu bile bilmiyordum. Gözlerimi etrafta gezdirirken kayınvalidemin bana doğru geldiğini gördüm.
"Bir şey mi isteyeceksin ana?" dedim gözlerine bakarak. Beni baştan aşağı süzüp gülümsedi. "Maşallah pek güzel olmuşsun, Allah nazarlardan saklasın." derken kolumu okşadı. Bir şey diyemedim. Sadece gülümseyebildim.
"Melike'nin yanına bir git de bak bakalım hazır mıymış?" Kafamı aşağı yukarı sallayıp Melike'nin odasına gitmek için oradan ayrıldım. Yavaş adımlarla Melike'nin odasına doğru yürümeye başladım. Onun odası da üst kattaydı.
Merdivenlerden çıkınca onun odasının olduğu tarafa yöneldim. Yanında birileri vardı mutlaka. Melike'nin odasına birkaç adımım kalmıştı ki sabahtan beri duymak istediğim ses ismimi söyledi. "Belkıs." Bu ses beklediğim gibi öfke barındırıyordu. Eh ben de bu öfkeyi göze almıştım zaten.
Kafamı çevirerek baktığımda Korkut'un bana doğru yürüdüğünü görerek tüm bedenimi ona çevirdim. Yanıma geldiğinde yüzüne baktım gülümseyerek. "Korkut." Ben de ismini söyledim.
Korkut beni baştan aşağı süzüp kafasını yana eğerek saçlarıma baktı. "Tokan düşmüş." demesiyle kendimi tutamayarak sesli güldüm. O ise gülmüyor kaşlarını çatıyordu. "Ne diye gülüyorsun?" Gülmemi durdurunca yüzüne baktım. "Tokam yoktu, düşemez."
Korkut kaşlarını kaldırarak suratıma dik dik baktı. "Ben sana saçlarını salık bırakma dediğimi hatırlıyorum." Omuzlarımı silktim. "Ben de salık bırakacağım dediğimi hatırlıyorum." Kafasını usul usul salladı. "Kocana karşı geliyorsun." Omuzlarımı kaldırarak dudaklarımı büzdüm. "Evet, öyle yapıyorum."
Korkut tam ağzını açacaktı ki başka bir ses duyuldu. "Bu ne biçim konuşmadır!" Korkut'un teyzesinin sesini duyduğumda hızla arkama döndüm. Melike'nin odasından çıkmış olmalıydı. "Sen kocanın karşısında nasıl böyle konuşursun?"
Sinirli bir şekilde konuşarak Korkut'a döndü. "Esas sen böyle konuşmasına nasıl izin verirsin?" Dudaklarımı birbirine bastırarak nefesimi tuttum. Aramızdaki muhabbetin samimiyetini bile bilmezken neden bize karışıyordu?
"Teyze bağırma." Korkut donuk bir sesle konuştu. Az önce benimle konuşan kişinin sesi değil gibiydi. "Belkıs'la konuşmalarımızı mı dinlerdin orada dikilip?" demesiyle teyzesinin gözleri kocaman açıldı.
Sinirle birkaç adım daha bize yaklaştığında geriye adımladım. Şimdi Korkut'un önünde değil yanındaydım. "Bu kadın seninle nasıl konuşur, sen bunu de bana önce."
Allah'ım sabır ver.
"Belkıs benimle nasıl konuşur, ben onunla nasıl konuşurum bu ikimizi ilgilendirir." Ben bu sözleri Korkut'tan bekliyor olsam da teyzesi beklemiyor olmalı ki gözlerini kocaman açarak elini ağzına kapattı. "Şu laflarına bak."
Gayet de doğru laflar ediyordu.
"Teyze nişan gününde sorun çıkarma Allah'ını seversen." Korkut söylenir gibi konuştuğunda teyzesinin kaşları daha da çatılmıştı. "Sen karının yanında büyüğüne böyle konuşursan karın da ne sana ne bize saygı gösterir."
Gözlerini ayırma sırası bendeydi. Ne saygısızlığımı görmüştü de böyle diyordu? Ben saygısızlık edersem içimden ederdim. Kimsenin haberi olmazdı.
Korkut bana bakıp geri teyzesine döndü. "Belkıs sana bir saygısızlık mı etti?" diye sordu ciddi bir ifadeyle. Teyzesinin gözleri bir bende bir Korkut'taydı. Bu kadının benimle derdi neydi?
"Sana saygısızlık ettikten sonra bize de eder." Korkut sabır dilenir gibi kafasını oynattı. "Bana hiçbir saygısızlık etmedi, etmez de zaten sen bunları düşünme." Teyze boşa konuştuğunu fark etmiş olmalı ki susup yanımızdan geçip gitmişti.
Az önce yaşananlara inanamıyordum. Benim Korkut'a sırf onu sinir etmek için inadına söylediğim şeyleri ciddiye almıştı. Korkut bana döndü. "Bir şey derse cevap verme." Sinirli bir şekilde konuşmuştu. Kendisine karışılmasından hiç hoşlanmıyordu.
"Sakin ol, sinir küpüne döndün hemen." diye sakin bir sesle konuştum. Elimi uzatarak elini tuttum. "Bir sorun çıkmasın bugün, kardeşin üzülür." diye devam ettim konuşmaya. Beni haklı bulmuş olmalı ki başını salladı.
"Ben aşağı ineyim. Sen de saçlarını topla." Burnumu kıvırarak suratına baktım. "Çok beklersin." Korkut gözlerini kırparak kafasını salladı. "Ben toplayayım o zaman." Güldüm. Bunu kabul edeceğimi sanıyor olmalıydı. "İstemem."
Nefesini sesli bir şekilde verdi. "Evde sadece kadınlar var zaten Korkut." dedim onu rahatlatmak isteyerek. O gerçekten kıskanç birisiydi. "Erkek tarafı gelecek." Diğer elini de tutarak ona biraz yaklaştım. "Bana değil kardeşine geliyorlar, beni görmezler bile."
"Şu gün bir geçip gitseydi." deyip ellerini ellerimden çekti. "Gidiyorum ben." Huysuz bir şekilde konuşup yanımdan uzaklaştığında kocaman bir gülümsemeyle onu izledim. Gözden kaybolunca arkamı dönüp Melike'nin odasına gittim. Kapıya iki kez vurup içeri girdim.
"Hazır mısın gelin hanım?" dedim girer girmez. İçeride dediğim gibi birkaç kişi vardı. "Hazırım yenge." derken ayağa kalktı. Üzerindeki kıyafete bakıp gülümsedim. Oldukça güzel gözüküyordu. "Çok yakışmış." diye konuştum. Dediğimden memnun kalarak güldü.
"Korkut ağabeyim evde mi?" diye korkuyla sordu. Neden sesinde korku vardı? "Evde, neden sordun?" Soluğunu vererek tebessüm etti. "Benim için önemli bir gün. Tüm sevdiklerim yanımda olsun istiyorum." Rahatlayarak kafamı salladım. Korktuğu evden gitmiş olmasıydı yani.
"Az önce gördüm, evde." dediğimde kafasını sallayarak geri oturdu. Burada bana ihtiyaç olmadığını anlayarak odadan geri çıktım. Cidden şu gün bir geçip gitseydi...
Merdivenlere yöneldiğimde gördüğüm iki kişiyle duraksadım. Boşuna kıskançlık yapmıyordum işte. Güllü ile Korkut yan yanaydı. Ne konuşuyorlardı? Yüzüme sinirimi yansıtmamaya çalışarak onlara doğru yürüdüm. O kızın yanında kıskançlığımı belli etmek istemiyordum.
Yaklaştıkça seslerini duydum. Güllü beni görebilirdi ama Korkut göremezdi. "Başka diyeceğin yoksa gideyim." diyerek Korkut bir adım sağa atmıştı ki Güllü de onunla o tarafa adım attı. Önünü kesmişti! "Bir şey diyeceğim."
Allah'ım bugün sınıyor musun beni?
Adımlarımı hızlandırdığımda Güllü beni gördü. Ama hemen Korkut'a döndü. Beni görmemezlikten mi geliyordu? Yanlarına vardığımda Korkut'a bakmadan Güllü'nün suratına baktım. "Ne konuşuyordunuz?" dedim anında. Kıskançlığımı belli etmek istemiyorum mu demiştim ben?
"Havadan sudan konuşuyorduk Belkıs. Korkut da gidiyordu zaten." Sakinim, sakinim. "Ben de aşağı iniyorum, gidelim mi?" diyerek Korkut'a baktım. Kafasını sallayıp eliyle merdivenleri gösterdi. Ben yürüdüğümde o da peşimden yürüdü.
Ne konuştuklarını ancak baş başa kaldığımızda öğrenebilirdim. O ana kadar da meraktan ölmezsem iyiydi.
*
Nişan öğlen yapılmış olsa da akşama kadar misafirlerimiz olmuştu. Büyük bir aile olmak gerçekten zordu. Yorgunluktan ayakta uyuyacaktım. Bir de içimi kemiren sorular vardı, bu beni daha da yormuştu.
Çok şükür tüm misafirleri uğurlamıştık. Konağı da toparlamıştık. Odamıza çekilebilirdik. Korkut çoktan odaya çıkmıştı. Eğer uyumuşsa bile uyandırır sorularımı sorardım. Uyuduğunu düşünmüyordum tabii ama.
Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp odamıza aynı hızda yürüdüm. Zaten herkes odasına çekilmişti. Çekinmeme gerek yoktu. Odanın önüne gelince hiç beklemeden kapıyı açıp içeri girdim. Korkut yatakta uzanıyordu. Tavanı izliyordu.
"Geldin mi?" diyerek kafasını bana doğru çevirdi. Ona cevap vermeden yatağa geldim. "O kızla ne konuştunuz?"
Saatlerdir bu soruyu düşünmekten beynim bulanmıştı. Önemli bir şey olsa da olmasa da ne konuştuklarını öğrenmek zorunda hissediyordum. "Bismillah odaya yeni girdin Belkıs." diyerek yattığı yerden doğruldu. Asık bir suratla yüzüne bakmaya devam ettim.
"Bir şey konuşmadık. Dediği gibi havadan sudan konuştuk. Nasılsın, iyi misin falan dedi." Sakince açıklama yapsa da benim suratım hâlâ asıktı.
"Senin odana girdiği zaman... O zaman ne konuşmuştunuz? Niye odandaydı?" Yıllar öncenin meselesi olsa da cevaplanması lazımdı. Korkut'un onu odasından çıkarmak istediğini ama onun çıkmadığını anlamıştım o zaman. Bu kızı sevmemem için çok nedenim vardı.
"Belkıs yılların meselesini mi konuşacağız gece gece?" Korkut bezmiş bir şekilde konuştuğunda sessizce oturduğum yerden kalktım. "İyi anlatma." diyerek dolaba gittim. Uzun, açık pembe geceliğimi çıkardım. Dolabın karanlıkta kalan kısmında üzerimi değiştirdim. Başımdaki şalı çıkarıp yatağa geri gittim.
"Saçların." dedi Korkut yüzüme bakarak. "Zaten salıktı bugün taramama gerek yok." Asıl şimdi taramam lazımdı. Kesin hep birbirine dolanıp düğüm olmuştu. "Ben taramak istiyorum ama." dediğinde yüzüne ifadesiz bir şekilde baktım. "Sen benim her istediğimi yapmıyorsun. Ben de senin her istediğini yapmayacağım."
İstediğim sadece bir cevaptı.
"Çocuk gibisin." Kafamı salladım. Konuşmayacaktım. Yorganı açıp içine girdikten sonra Korkut'a arkamı dönerek yattım. Çocukluksa çocukluktu. Öğrenmek istiyordum. "Küstün mü?" Yine cevap vermedim.
Birkaç dakika sonra Korkut konuştu. "Tamam, dön de anlatayım." Kafamı hafif bir şekilde ona çevirdim. "Yalan mı söylüyorsun?"
"Dön işte, anlatacağım." dediğinde yerimde doğrularak ona döndüm. Yıllardır merak ettiğim şeyi sonunda öğrenecektim. Kesinlikle öğrendiklerimden sonra o kızdan daha da nefret edecektim. Buna emindim.
Korkut yüzüme bakıp gülümsediğinde ben gülümsemedim. "Ne oldu?" dedim yine çocuk gibi bir tavırla. "Hiç."
"O gün ben odamdayken girmişti odama, haberim yoktu yani. Benimle bir şeyler konuşması gerektiğini söylemişti ama bir gören olur diye kızıp kovmuştum. Zaten kapıyı açtığımda da seninle karşılaşmıştım." Bir solukta söylediklerine kaşlarımı kaldırdım. "Bu kadar mı?" Kafasını salladı. "Sana başka bir şey söylemedi mi?"
Korkut kolunu uzatarak omzumdan tutarak beni kendine doğru çekti. Karşı çıkmayarak ona yaklaştım. "Bir şey demesine izin vermedim." diye cevapladı beni. Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı salladım. Ne söyleyeceğini tahmin ediyordum zaten. Korkut da bunun farkında olmalıydı.
"Bugün de sana bir şey söyleyeceğini söyledi, duydum." Korkut başını salladı. "Ama sen geldin." Kocama aşkını itiraf edecekti, tabii ki yanlarına giderdim. Belki de başka bir şey söyleyecekti bilmiyordum ama yine de konuşmalarını bile istemiyordum.
"Kıskanınca insanlar sinirlenir, sen çocuk gibi oluyorsun." diyerek sessizce konuştuğunda kafamı çevirerek yüzüne baktım. "Sinirlenen bir insan değilim ben çünkü." Genelde küsmeyi tercih ediyordum. Korkut sağ eliyle yanağımı okşayarak başımı omzuna yatırdı.
"O kız önüne geçse de konuşmanı istemiyorum." diye mırıldandım. Korkut başımın üzerinden öptü. "Kızı durduk yere yanımdan kovamam Belkıs." Hemen kendimi geri çekerek yüzüne baktım. "Seni sevdiğini biliyorsun Korkut. İstemiyorum işte konuşmanı."
Sessiz kaldığında kaşlarım çatıldı. "Beni seven birisiyle ben konuşsam razı olmazsın ama Korkut. Herhangi bir erkekle konuşsam yine razı olmazsın." Korkut'un anında kaşları çatılmıştı. "Kendini karıştırma."
Daha da sinirlendim. "Ne demek kendini karıştırma?" O beni kıskanır da ben onu kıskanamaz mıydım? "Kabul etmiyorum, konuşmana razı değilim." Korkut kafasını iki yana salladı, bıkmış bir ifade vardı yüzünde.
İki eliyle yanaklarımı kavrayınca kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. "Ben gidip onunla konuşuyor muyum? Senden başka birisiyle muhatap oluyor muyum bu evde?" diye tane tane konuştuğunda çok yavaş bir şekilde kafamı sağa sola salladım. "O zaman niye bu kadar endişeleniyorsun?"
Endişeleniyorum... Onu bir kadının benden çalacak olması beni gerçekten çok korkutuyordu. Kıskançlıktan çok korkuydu içimdeki. O da bunu fark etmişti.
"Senden başka kimse umurumda değil, bunu aklından çıkarma." Gözlerim dolmuştu. Ciddiydi değil mi? Korkut yalan söylemezdi ki zaten. "Bana ne söylerse söylesin zerre kadar umurumda olmayacak. Kendini üzmeyi bırak."
Yanaklarımdaki ellerinin üzerine ellerimi koydum. Korkmama engel olamıyordum ki. Bu dünyadaki en korktuğum şey onu kaybetmekti. Üstelik böylesine yakınlaşmışken ellerimden kayıp gitmesinden korkuyordum.
Gözlerine baktım sadece. Bir şey diyemiyordum. Zaten o beni anlıyordu, anlamıştı. Yüzüme yüzünü yaklaştırarak alnıma alnını yasladığında gözlerimi kapattım. Kalbim yine çok hızlı bir şekilde atıyordu. Onun benim bedenime bıraktığı heyecan asla değişmeyecekti galiba.
Geriye çekildiğinde gözlerimi açtım. Gözleri direkt gözlerimin içine bakıyordu. Bir anda dudaklarıma baktığında neye uğradığımı şaşırdım. Bu kadar yakınımdayken dudaklarıma bakması kalbim için hiç iyi değildi.
Sağ yanağımdaki elini hareket ettirdi. Baş parmağı ile dudaklarıma dokundu. Nefesim kesilmiş gibi hissediyordum. Parmağını dudaklarımın üzerinde oynattı. Donmuş gibi yüzüne bakıyordum. Daha doğrusu gözlerine bakıyordum ama o benim gözlerime bakmıyordu.
Parmağını bir kez daha dudaklarımın üzerinde oynattı. Ardından gözlerime baktı. Heyecanımın farkında mıydı? Gerçekten çok heyecanlıydım. Dudakları hafif bir şekilde kıvrıldı. Yüzüme daha da yakınlaştı.
Beni öpecek miydi?
Ben buna hazır mıydım?
Hazır mıydım bilmiyordum ama uzun zamandır bunu beklediğime emindim.
Dudaklarını dudaklarıma yakınlaştırdığını görünce gözlerimi kapattım. Bunu gerçekten istiyordum. Dudaklarını dudaklarımda hissetmek de hayallerimden birisi değil miydi zaten? Hayalim olmasa kalbim delirmiş gibi atar mıydı?
Gözlerimi açacaktım ki dudaklarımda bir baskı hissettim. Gerçekten de dudaklarını dudaklarımda hissediyordum. Rüya görmüyordum umarım. Gerçek miydi?
Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurup geri çekildiğinde gözlerimi açtım. Gözlerime bakıyordu. Bir şey söylememi mi bekliyordu? Ölsem de konuşamazdım şu an. Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra tekrar dudaklarıma dudaklarını dokundurdu.
Az önceki gibi kısa bir öpücükten sonra geri çekilir sansam da bu kez çekilmemişti. Sol elimi uzatarak koluna tutundum. Bir yere tutunmasam bayılacakmışım gibiydi çünkü.
Aşık olduğum, yıllardır tek başıma sevdiğim adam şu an beni öpüyordu. Üstelik bu kez ilk adımı atan ben de değildim. Beni öpmek isteyip öpmüştü.
Korkut dudaklarını dudaklarımdan ayıracakken bu kez ona yaklaşıp uzaklaşmasını engelleyen ben olmuştum.
Kendimden beklemediğim bir hareketti bu. Nasıl yaptığımı bile bilmiyordum. İçimden gelmişti bir anda. Korkut bu hareketime gülümsemişti. Gülümseyişini dudaklarımda hissetmiştim.
Sevdiğim adamın gülüşü dudaklarımdaydı. Hayal olmayacak kadar güzeldi ve gerçekti.
Korkut sıcak dudaklarını dudaklarımdan ayırınca ben de geriye çekildim bu kez. Şu an yaşananlar gerçekti değil mi? Göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırmamı engelleyemedim. Utanmamam lazımdı belki ama gerçekten bunu da isteyerek yapmamıştım.
Korkut çenemi kaldırarak yüzüne bakmamı sağladı. Gözlerine bakmak hiç bu kadar zor gelmemişti. Kolunu açarak beni kendine çekti. Yüzümü anında boynuna gömmüştüm. Yanaklarımın sıcacık olduğunu hissediyordum.
Korkut geriye doğru yaslanarak yatağa uzandı. Kollarımı beline sarmıştım. "İyi uykular." diye mırıldandı. Uyuyabileceğimi zannetmiyordum. Kalbim böyle atarken uyunur muydu zaten?
Korkut kenardaki mumu söndürmüştü. Şimdi oda zifiri karanlıktı. Biraz geri çekildim. Kendime nefes alacak kadar yer ayırdım. Ama yine de yüzüm boynuna gömük bir haldeydi.
Az önce beni öpmüştü. Gerçekliğini idrak etmem uzun sürecekti.
*
Çok şükür Allah'ım bismillah
Bu günleri de gördüm ya artık ölsem de gam yemem
Bölüm nasıldı?
Yorum yapıp yıldız bırakmayı unutmayın lütfen.
Sizi seviyorum💗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
2.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |