
Kalbimde büyük bir heyecanla uyandığım sabahlar... Ben bu sabahları asla unutamazdım. Zaten sayısı da oldukça azdı.
Dün gece hiç beklemediğim şeye kavuşmuştum. Büyük bir aşkla sevdiğim adam dudaklarıyla bana bir hediye vermişti. Her zaman olduğu gibi şimdi de mutluluğun ardından bir mutsuzluk gelecek diye korkuyordum. Sırf bu korkum yüzünden gözlerimi açmak bile istemiyordum.
Hatta ben şu an uyuyor numarası yapıyordum. Korkut çoktan uyanmıştı.
“Belkıs, kalkamayacak mısın?” diye bana seslendiğinde gözlerimi açmadan yatmaya devam ettim. Ya uyandığımda dün gece beni öpen o değilmiş gibi davranırsa, ne yapardım?
Korkut’un parmaklarını saçlarımda hissedince gerildim. Başımı okşamıştı. “Aç hadi gözlerini, uyanıksın biliyorum.” derken sesi keyifli gelmişti. Gerçekten keyifli miydi? Mutlu muydu Korkut?
“Gözlerini açmazsan giderim bak, akşama kadar beni göremezsin.” Hâlâ sesi keyifli geliyordu. Şaşkın bir şekilde gözlerimi yavaşça araladım. Yüzü hemen gözlerimin önündeydi. “Sonunda.” diye mırıldanarak elini saçlarımdan çekti.
“Niye erken uyandın?” diye sordum direkt. Ben genelde ondan önce uyanıyordum. “Bilmem.” dedi sadece. Yattığım yerden doğrularak yatakta oturur hale geldim. Korkut’a bakıyordum. O da bana bakıyordu.
Dün hakkında konuşacak mıydık? Ne diyebilirdik ki? Dudaklarını hâlâ hissediyordum. Düşündükçe yanaklarıma bir sıcaklık nüfuz ediyordu. Gözlerimi onun gözlerinden çekerek camdan dışarı baktım. Yüzüne bakarken ister istemez utanıyor gibiydim. Utanmama gerek var mıydı? Bence gerek yoktu.
“Sesin içine mi kaçtı, hayırdır?” diye konuştuğunda tekrar gözlerine baktım. Benimle alay mı ediyordu? “Ne konuşacağım uyanır uyanmaz?” diye söylendiğimde dudakları iki yana kıvrıldı.
Sol elini kaldırıp yanağıma koyduğunda dikkatle gözlerine bakmaya devam ettim. “Aklında bin bir türlü şey vardır şimdi senin.” diye sessiz bir şekilde konuştuğunda sessiz kaldım. Sessiz kalırsam konuşmaya devam eder diye umuyordum.
“Dün gece...” deyip iç çekti. Yanağımdaki elinin baş parmağıyla yanağımı okşadı. “Dün gece seni gerçekten öpmek istedim ben Belkıs.” Kalbim yerinden çıkmazdı umarım. Beklediğim gibi olmamıştı. Bunu isteyerek yaptığını söylüyordu değil mi?
“Ben artık sürekli bir şeyleri düşünüp mutsuz olmaktan yoruldum. Ömrümün sonuna geldiğinde dönüp yaşantıma bakacağım. Ben yaşamım boyunca mutsuz olmuş, ömrünü pişmanlıkla geçirmiş birisi olmak istemiyorum.” Yanağımdaki eliyle kafamı biraz kendine doğru çekti.
Korkut gözlerimden gözlerini çekip yanağıma baktı. Elini yanağımdan çekmeden diğer yanağıma eğildiğinde nefesimi tuttum. Dudaklarını yanağıma bastırmasıyla şaşkınlıktan bayılacağım zannettim. “Seni öpmek içimden geliyorsa öpmek istiyorum.” deyip yanağımı tekrar okşadı. “Yanaklarını dokunmak istiyorsam dokunayım istiyorum.”
Omzumdan tutup beni kendine çekerek sarıldı. “Seni kollarımın arasına almak istediğimde korkmadan bunu yapmak istiyorum.” Ondan beklemediğim sözleri dinlerken şaşkınlıktan tepki bile veremiyordum. Geriye çekilerek gözlerime baktı.
“Ben artık mutlu olmak istiyorum Belkıs. Tek başıma değil, seninle mutlu olmak istiyorum.” İki eliyle ellerimi tuttu. “Sen artık ağlama hep gül istiyorum. Her şeyden çok yoruldum. Bu yorgunluktan kurtulmak istiyorum.”
İnan bana Korkut, ben yıllardır bunu istiyorum.
“Hep ağabeyimi bahane ettim kendime ama artık bunu yapmak da istemiyorum. Biliyorum o da mutlu olmamızı istiyordu. Bize bu hayat verilmişse, buna mecbursak güzelce yaşayıp bitirelim. Dünyaya bir kez daha gelme şansımız olmayacak.”
Gözlerim dolmuştu bile. Ondan duymak isteyip de duyamadığım sözlerdi bunlar. “Sahiden mi söylüyorsun bunları?” diye sorduğumda kafasını usulca salladı. “Bu yorgunluğu sırtımdan atmak istiyorum artık.” diye cevapladı beni.
Eğer o benimle mutlu olmak istiyorsa ben onunla mutlu olurdum. Bana istediğinde sarılmak, beni istediğinde öpmek istiyorsa ben ondan önce yapardım bunları. Yeter ki benden böyle güzel şeyler istesin, ben her şeye tamam derdim.
“Sen de tüm bunları istemiyor musun? Sen de yorulmadın mı yaşadığımız hayattan?” diye sorduğunda kafa sallama sırası bana geçmişti. Yorgundum. Hem de öyle yorgundum ki yaşadığım gün kadar uyusam dinlenemezdim. Ama Korkut sevgiyle bana bir kez sarılsa, bir kez okşasa saçlarımı geçerdi yorgunluğum.
“Bundan sonra mutsuz olmayacak mıyız yani?” diye sorduğumda Korkut’un çok nadir duyduğum gülme sesini işittim. Hafif bir sesle gülmüştü. “Buna söz veremem ama elimden geleni yaparım.” diye konuştu.
Bu söyledikleri ne anlama geliyordu? Beni sevmeye mi başlamıştı? Ya da sadece yorgunluğundan benimle güzel bir hayat mı yaşamak istiyordu. Bunu ona sorup cevabını alamaz mıydım?
“Beni seviyor musun Korkut?” dediğimde afallayarak suratıma baktı. Bir anda bunu sormamı beklemiyor olmalıydı. Ama şimdi sormasam bir daha soramazdım. Korkut cevap vermediğinde dudaklarımdaki tebessüm yok oldu.
Her zaman kötüyü düşünmek istemiyordum ama bu sessizlikten beni sevmediğini anlayabilirdim.
“Sevmek zorunda değilsin zaten.” diye mırıldandığımda Korkut tuttuğu ellerimi bıraktı. Sonra yine bana sarıldı. Başımı omzuna yaslayarak gözlerimi kapattım. “Sevmemek değil Belkıs.” diye konuştuğunda sessiz bir nefes çektim içime. “Ama sevmek de değil.” dedim.
Belki bir gün severdi. Ben o günü beklerdim. Zaten çok uzun bir zamandır o günü beklemiyor muydum? Şimdi de Korkut’la birlikte beklerdim o günü.
“Seninleyken mutluyum.” diye fısıldadığında kocaman gülümsedim. Tutamadım kendimi. “Seninle atışmak bile hiç yaşamadığım bir mutluluk yaşatıyor bana.” Bu kez geriye çekilen bendim. Gözlerini görmek istiyordum. Onu bu kadar açık sözlü bir daha görür müydüm acaba?
“Sen benimle mutlu olmak istersen ben seninle mutlu olurum Korkut. Mutlu olman için her şeyi yaparım. Seni her gün daha çok severim.” Korkut gülümseyerek saçlarımı okşadı. “Senin bunları yapacağını biliyorum.” diye konuştu.
“Bundan sonra aramız bir daha kötü olmasın o zaman. Bir daha bana kızgın gözlerle bakma. Gözlerin bana bakarken hep böyle gözüksün.” İki elimi kaldırarak yanaklarına koydum. “Ben de sana istediğim an böyle dokunayım olur mu?”
Hayallerini yaşıyorsun şu an Belkıs.
Korkut gülümseyerek gözlerimin içine baktı. İnanmak çok zor gelse de ben şu an rüyada değildim. Gerçekten ona yakındım, ona dokunuyordum.
Biraz sonra üzerimizi değiştirmiş ve aşağı inmiştik. Korkut köpeğine bakmaya giderken ben de mutfağa girmiştim. Mutfakta sadece Saniye vardı ve ben her zamanki gibi yine onu gördüm diye rahatsız olmuştum.
Bu kızın bana olan tavırlarına bir açıklama bulamıyordum. Aramız iyi iken bir anda böyle birisine dönüşmüş olmasını hâlâ garipsiyordum. Gerçi umursadığım da söylenemezdi. Onun ne düşündüğü ya da ne hissettiği umurumda değildi.
Bugün en mutlu günümdü. Önceden de Korkut sayesinde mutlu olduğum günler olmuştu ama bugün çok daha farklıydı. Bugün mutluluğumun peşinden üzüntü gelecekmiş gibi hissetmediğim ilk gündü. Korkut’la açık açık konuştuğumuz ve artık gerçek bir evliliğimizin olacağına emin olduğum bir gündü.
Mutfakta Saniye’yle hiçbir sohbete girmeden kahvaltı sofrası için gerekli şeyleri çıkarmaya başladım. Bugün misafirlerimizin geri dönme günüydü. O kızla Korkut’un bir gün bile aynı çatı altında nefes almasını istemiyordum.
Kahvaltı için hazırlık yapmaya devam ederken Suzan ablayla Gülendam abla da gelmişlerdi. Sofraları hep birlikte hazırlamıştık. Korkut’un teyze yine itici bir şekilde bana bakıyordu. Bu kadının bana olan nefretini de anlayamıyordum.
Herkes sofralara yerleşmişti. Ben de mutfaktan su dolu sürahiyi alıp kadınların olduğu odaya gittim. Odaya girip kendi yerime oturduğumda herkes bir şeyler yemeye başlamıştı. Büyükler konuşurken biz yine sessizdik. Kafamı kaldırıp karşıma bakınca Güllü’yle göz göze geldim. O gözlerini benden çekmeyince ben de ondan çekmedim.
Bu kızdaki özgüven çok garipti. Tanıdığım günden beri kendine güveni çok fazlaydı. Neye güveniyordu? Korkut benim kocamken hâlâ ne gibi bir düşüncedeydi?
En sonunda gözlerini benden çekince ben de ondan gözlerimi çektim. Herkes doyup geriye çekilince kızlarla sofraları topladık. Güllü’yle kız kardeşi de bize yardım etmişlerdi.
“Belkıs.” Mutfağın kapısından gelen sesle hepimizin başı da o tarafa dönmüştü. Korkut’un sesiydi. Ellerimi kenardaki beze silerek mutfaktan çıktım. “Gidiyor musun?” dedim onu görür görmez. Kafasını usulca salladı.
Birlikte dış kapıya kadar yürüdük. Avluda kimse olmadığı için rahat rahat sağ elini tuttum. “Kendine dikkat et, kolay gelsin.” diyerek gülümsediğimde o da gülümsedi. “Sen de dikkat et, çok yorma kendini.” diye sakin bir sesle konuştu. “Teyzem laf çarpmaya çalışırsa da duymazdan gel.” Kafamı sallayarak onaydım. O kadına karşılık vermezdim zaten.
“Gidiyorum o zaman.” dediğinde yine başımı salladım. “Hayırlı işler.” diyerek kapıyı açtım. Korkut kapıya dönüp bir adım atmışken geri bana döndü. Yüzüne bakıp ne diyeceğini bekledim.
“Bir şey mi diyeceksin?” dediğimde kaşlarını kaldırdı. Birkaç saniye sonra bana doğru eğilip alnımdan öptüğünde kalbim hızla göğsüme vurdu. Kocaman bir gülümseme dudaklarıma otururken gözlerine baktım. Geriye çekilince sağ eliyle yanağımı okşadı. “Allah’a emanet ol.” deyip çekildi ve evden çıktı.
Arkasından mutlu bir şekilde baktım. O gözden kayboluncaya kadar kapıyı da kapatmadım. Yüzümdeki büyük gülümsemeyi silmeden kapıyı kapatıp arkamı dönmemle Güllü’yü gördüm. Asık bir suratla bana bakıyordu.
“Çok mutlusun bakıyorum da.” dediğinde yüzümdeki gülümseme gitmiş kaşlarım çatılmıştı. “Çekil önümden sinirlendirme beni.” diyerek bir adım attığımda güldü. “Neye sinirlenecekmişsin? İstediğin her şeyi elde etmeye çok alıştın sen bu evde.”
Allah’ım sabır ver ya rabbim.
“Sen ne zırvalıyorsun? Çekil dedim sana önümden.” dediğimde bana bir adım yaklaştı. “Korkut’u kendine âşık edebildin mi sonunda?” Koca gözlerini sinirle gözlerime dikmiş büyük bir nefretle bana bakıyordu. Onun gözlerindeki nefret böyle belliyse kim bilir benim gözlerimdeki nefret nasıl belliydi?
“Benim kocam ya da ikimizin arasındaki şeyler ne diye seni ilgilendiriyor? Ayrıca senden kaç yaş büyük adama sen adıyla nasıl hitap edersin?” Oldukça sakin bir sesle konuştuğumda yine gülmüştü. O güldükçe sinirim daha da yükseliyordu.
“Ben doğduğumdan beri onunla yan yana büyüdüm, istediğim gibi hitap ederim.” Şeytan diyor tut saçından sürükle yerde. “Evli barklı bir adam hakkında böyle konuşursan hakkında kötü laflar çıkar Güllü. Sonra uyarmadı deme.”
“Bir evin iki oğlunu da kendine koca yapan kadın bana akıl veremez, kes sesini.”
Bir anda öyle sinirlendim ki. Hızla yanına yaklaşıp kolunu kavramıştım bile. “Bir kelime daha edersen seni gebertirim.” diye dişlerimin arasından konuştum. En hassas olduğum konu hakkında böyle konuşamazdı.
“Ne oldu gerçekler ağır mı geldi? Yalan mı dediklerim?” derken bir eliyle de benim elimi itmeye çalışıyordu. Parmaklarımı daha da sıkılaştırırken yüzüne sinirle bakmaya devam ettim. “Dua et bu evin geliniyim Güllü. Dışarıda olsaydık yemin ederim Allah yarattı demezdim.”
Kendini zorla geriye çekip sıktığım kolunu ovuşturmaya başladı. “Bu eve girdiğin gün her şeyi mahvettin. Kahraman abimi öldüren de senin uğursuzluğ-”
Bir anda Güllü’nün yüzüne inen tokatla şaşırarak kayınvalideme döndüm. Onun yanımıza geldiğini bile fark etmemiştim. “Bu duyduğum sözler ne Güllü! Senin hiç utanman yok mu, nasıl böyle laflar edersin?”
Kayınvalidem öyle gür bir sesle bağırmıştı ki o an karşısındaki kişi olmadığım için şükretmiştim. Kayınvalidemin sesini duyan herkes avluya çıkmıştı. “Bir daha ağzına oğullarımın adını aldığını duymayayım. Gelinime bir şey dediğini de görmeyeyim.” diye tehditle konuştuğunda Güllü bir şey diyemeden kalakalmıştı.
Kahraman’ı öldüren benim uğursuzluğum muydu? Öyle demek istemişti ama sözü yarım kalmıştı.
“Bu evin içinde olanlar, yaşananlar bizden başka kimseyi ilgilendirmez. Misafirsin, başımın üstünde yerin var ama haddini bil. Ama yok dersen ben sana haddini bildiririm.” Güllü ağlamaya başladığında tiksintiyle yüzüne baktım. Gerçekten iğrenç birisiydi.
“Ne oluyor burada, nedir bu gürültü?” diyerek yanımıza gelen kayınbabama baktım. O ise eşine bakıyordu. Kayınvalidem Güllü’ye son bir kez bakıp kayınbabama döndü. “Bir şey yoktur, sen karışmayasın bu meseleye.” diye konuştuğunda kayınbabamın kaşları çatılmıştı.
Kayınbabam Güllü’ye baktığında ağladığını görüp bana döndü. Ben oldukça sinirli görünüyor olmalıydım ki şaşırdığını fark etmiştim. Kayınbabamın bu meseleye karışmasını gerçekten ben de istemiyordum.
Aslına bakılırsa bu kız önemsiz birisiydi. Dedikleri ciddiye bile alınmamalıydı ama konuşmalarına Kahraman’ı katmış olması hepimizin de damarına basmaktı. ,
Kayınbabam bize bir kez daha bakıp gitmişti. Bizim halletmemiz gereken bir mesele olduğunu o da anlamış olmalıydı. Kayınbabam gidince kayınvalidem ablasına döndü. “Daha kötü sözler etmiyorsam sizin hatırınız içindir. Bu kızın terbiyesi yerinde değil belli ki. Eğer benim kapımdan içeri adım atıyorsa ona terbiyesini öğretin öyle atsın.”
Kayınvalidemin ablasının kaşları çatılmıştı. “Ne terbiyesizlik yapmış da herkesin içinde tokat attın sen bu kıza?” Kayınvalidem Güllü’ye bakıp ablasına döndü. “Bırak o da bende kalsın yoksa gittikçe daha da düşecek herkesin gözünden.”
Bu sözleri söyledikten sonra kayınvalidem de yanımızdan uzaklaşmıştı.
Güllü’ye dönüp baktığımda hâlâ ağlıyor olduğunu gördüm. Gözlerinden dökülen yaşların gerçek olmadığının elbette farkındaydım.
Korkut’u elde etmekten başka amacı yoktu. Ama hiç kusura bakmasın ben varken Korkut’un saç telini bile elde edemezdi. Sessiz sakin görünen birisi olsam da bu öyle görünmek istediğim içindi. Ben istediğim zaman en korkacakları kişiye dönüşmeyi de bilirdim.
“Belkıs, odana çık sen kızım.” Nuriye halanın sesini duyunca ona baktım. Neden odama çıkacaktım? Bu evde şu an gözlerden saklanması gereken, utanması gereken o kızdı.
Kafamı iki yana salladım. “Sağ olasın hala, iş güç var şimdi.” diyerek söylediği sözleri reddettim. “Müsaadenizle.” deyip kafamı hafifçe eğdim. Sonra yanlarından geçip mutfağa gittim.
Sinirimden deliriyor olsam da bunu kimseye belli etmeyecektim. Artık Korkut beni hayatında karısı olarak istiyordu. Korkut beni istiyorken kimsenin sözü ya da davranışları beni üzmez ya da yıldırmazdı.
“Sabret Belkıs, sabret. Zaten en iyi yaptığın şey bu.” diye mırıldanarak yarım bıraktığım işimin başına döndüm.
*
Yorum ve yıldızlarınızı bekliyorum♡♡♡
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
2.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |