
Saatlerdir sinirimle boğuşuyordum desem yalan olmazdı. Korkut gelse ona anlatıp biraz sakinleşebilirdim ama Korkut da gelmemişti.
Korkut'un normalde eve geldiği saatleri çoktan geçmiştik. Akşam yemeği yenilmiş, herkes odasına çekilmişti.
Korkut'un şu an nerede olduğunu bilmesem endişelenmekten ölürdüm sanırım. Çiftlik evindeydi. Artık gelsin istiyordum ama bir türlü gelememişti.
Sabahki yaşananlardan sonra misafirler evlerine dönmüşlerdi. Kayınvalidemin Güllü'ye tokat atmış olması sanırım zorlarına gitmişti. Ama Güllü bunu gerçekten hak etmişti.
Dediklerini kafama takmamıştım aslında. Çünkü zaten söylediği şeyleri ben aylarca düşünmüştüm. Artık düşünemezdim. Üstelik Korkut bana böyle yakınlaşmışken bunu düşünmem saçma olurdu.
Ben artık Korkut'la evliydim. En başından beri sevdiğim adam ile evliydim. Bu zaten hayalini kurduğum şey değil miydi?
Keşke Kahraman'la ilgili olanlar yaşanmasaydı. Keşke Kahraman hâlâ hayatta olsaydı ama benim eşim olmasaydı. Çok büyük keşkeler saklıydı içimde ama hiçbir keşke işe yaramıyordu.
Her şey çoktan yaşanmıştı. Geri alınamazdı.
Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Korkut'u beklerken yorulmuştum gerçekten. Her an uyuyabilirdim. Ama Korkut'la konuşmadan, ona sarılmadan uyumak istemiyordum.
Dün geceden sonra bu gece böyle bir halde olacağımı düşünmemiştim. Dünkü gibi mutlu ve heyecanlı olurum zannediyordum ama hayatımda bulunan insanlar yüzünden yine hiçbir şey düşündüğüm gibi gitmiyordu.
Dün Korkut beni öpmüştü.
Dün ben ilk kez mutluluğumun ardından bir mutsuzluk gelecek diye korkmamıştım. Sabah da aynı duygular içerisindeydim ama yine sinirlenmiştim.
"Düşünme Belkıs. Düşündükçe daha da sinirleniyorsun." diye kendi kendime mırıldandım.
Sinirlenmeme ya da düşünmeme gerek yoktu aslında. Benim için tek önemli olan şey Korkut'tu. Korkut da zaten böyle şeyler düşünmüyordu.
Ellerimi saçlarımdan geçirerek arkamı dönüp yatağa doğru yürüdüm. Dün yaşanan şeyleri düşünmek bana daha iyi gelirdi.
Korkut'un dün söylediği sözleri düşünürsem kalbim daha mutlu olurdu. Dünkü mutluluğum kat be kat artardı.
Dün, benim hayatımın dönüm noktasıydı. Benim hayatımdan dünden sonra değişecekti.
Yüzümde bir gülümseme belirirken parmaklarım dudaklarıma gitti. Dün dudaklarım onun dudaklarını bulmuştu. Bunun mutluluğunu bile doğru dürüst yaşayamamıştım.
Artık bir şeylerin beni üzmesine izin vermemeliydim.
Parmaklarımı dudaklarımdan ayırarak iç çektim. Aklımda dönüp duran o anı gerçekten yaşamıştım değil mi? Aşık olduğum adam beni dudaklarımdan öpmüştü.
Odanın kapısının açılma sesini duyar duymaz düşüncelerimden sıyrılarak kapıya döndüm. Gelen Korkut olmalıydı.
Oturduğum yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Korkut'la göz göze gelmiştik hemen. Kapıyı kapatıp bana bir iki adım yaklaştı.
"Uyumadın mı daha?" diye sorduğunda ben baştan aşağı onu inceliyordum. Yorgun gözüküyordu. Saçları dağınıktı. "Seni bekliyordum." diye yanıtladım sorusunu.
Korkut sakince başını sallayıp yatağa doğru yürüdü. Bedenimi ona çevirip onu izlemeye devam ettim. Yatağa oturmuştu.
"İşçiler arasında kargaşa çıkmış. Onu çözmek için akşam vakti çiftliğe gittim. Sonra da yemek yemeden bırakmadılar." Ben sormadan açıklamaya başladığında gülümsememi engelleyemedim.
Korkut gerçekten her geçen gün değişiyordu.
"Yoruldun mu?" diye sordum. Korkut yüzüme baktı. Ona yaklaşıp yanına oturdum. "Yorgun görünüyorsun. Üzerini değiştir de uyu." derken elimi elinin üzerine koydum.
İstediğim an ona dokunabilmek... Dün ikimiz de bunu yapmak istediğimizden bahsetmiştik.
"Tamam." diye konuşsa da yerinden hareketlenmedi. Yüzüme bakmaya devam ediyordu. O da dün geceyi düşünüyor muydu?
"Ne yaptın bugün?" diye sorduğunda anlatıp anlatmamak arasında kaldığımı hissettim. Anlatıp onun da canını sıkmak istemiyordum. Ama anlatmazsam da başkasından illaki duyacaktı.
"Üzerini değiştir de öyle konuşalım." diyerek elimi elinden çektim. Korkut bir şey demeden kalkıp dolabın önüne gitti.
O üzerini değiştirirken ben de nereden başlayacağımı düşünmüştüm. Korkut üzerini değiştirdikten sonra tarağımı alarak yatağa geldi. "Saçlarını tarayalım."
Gülümseyerek ve memnuniyetle ona sırtımı döndüm. Korkut arkama oturup saçlarımı yavaşça ve dikkatli bir şekilde taramaya başladı.
"Ben daha önce kardeşlerimin bile saçlarını taramadım biliyor musun?" Bir anda konuşmaya başladığında ona dikkat kesildim. Bir eli saçlarımda geziyor diğer elindeki tarakla da saçlarımı tarıyordu.
"Hiç merak da etmedim saç taramanın nasıl bir şey olduğunu." diye devam etti konuşmasına. Saçlarımı taradıkça omzumun önüne atıyordu.
"Saç taramayı bu kadar seveceğim de aklımın ucuna gelmezdi." dediğinde gülümsedim. Gerçekten saçlarımı taramayı seviyordu. "Saçlarına dokunmak hoşuma gidiyor." dedi omzumdan göğsüme sarkan saçlarıma dokunarak. Sonra elini geri sırtımdaki saçlarıma değdirdi.
Başka bir şey demeden taramaya devam etti. Ben bir şey demeli miydim?
Saçlarımı taramayı bitirdiğinde ona döndüm. Tarağı kenara bırakarak yüzüme baktı.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu. Şaşırarak gözlerimi açtım. Bir şey olduğunu belli mi ediyordum? "Bir şey olduğunda ve bana anlatmak istediğinde normalden daha sessiz oluyorsun Belkıs."
Öyle mi oluyordum?
Burnumdan içeri derin bir nefes alarak ona baktım. "Bugün Güllü'yle biraz tartıştık." Korkut hiçbir tepki vermeden bana bakmaya devam etti.
"Sen gider gitmez bana beni kıracak sözler söyledi. Onunla uğraşmak istemediğimden gitmesini istedim ama konuşmaya devam etti." deyip sustum.
Kahraman'la ilgili konuştuğunu söylemeli miydim? Kahraman'dan nasıl bahsedecektim? Ondan bahsetmem benden yine uzaklaşmasına sebep olur muydu? Korkuyordum. Korktuğum için cümlelerimi seçemiyordum.
"Sonra ne oldu?" Korkut sakin bir sesle sorduğunda ellerime çevirdiğim gözlerimi tekrar onun gözlerine çevirdim.
"Sonra ben biraz sinirlendim." diye kısık bir sesle konuştum. Bundan sonrasını anlatmaya çekiniyor gibiydim. Korkut başını salladığında devam etmem gerektiğini anlayarak konuştum. "Ben bir şey yapamadan annen yanımıza geldi. Güllü'ye tokat attı."
Korkut'un yüzünde şaşırma ifadesi oluşmuştu. Şaşırması gayet normaldi. Kayınvalidem evindeki birisine asla böyle davranmazdı. Ama Güllü bunu gerçekten hak etmişti.
"Annemin tokadını yiyecek ne yaptı? Çok mu kötü konuştu sana?" Korkut elimi tutarak konuştuğunda sadece başımı salladım.
Aslında Güllü'nün söylediği şeyler herkesin düşündüğü şeylerdi. Çoğu insan hakkımda böyle düşünüyordu. Bir evin iki oğluyla da evlenen kadındım herkesin gözünde. İnsanlar bu hayatı bile isteye seçtim ve bundan mutluyum zannediyorlardı. Kim böyle bir hayattan mutlu olurdu?
"Ne dedi, söyleyecek misin?" dediğinde Korkut'a birazcık daha yaklaştım. Konuşmak yerine sarılmak istiyordum sanırım.
Her ne kadar artık denilenleri umursamayacağım desem de, üzülmüyorum ama sinirleniyorum desem de söylenen sözler zoruma gidiyordu. Gerçekten kalbim acıyordu.
Korkut sessiz kalışıma bir şey der mi diye de korkuyordum. Ama gerçekten anlatmaktan çekiniyordum. Suçlu ben değildim ama söyleyemiyordum onun dediklerini. Hem de dediğim gibi korkuyordum.
"Tamam." diye sessizce konuştu. "Anlatma. Gel bakalım." derken kolunu bana sararak beni kendine çekti. Başımı göğsüne yaslar yaslamaz gözlerim dolmuştu.
Oysaki bugün hiç ağlamamıştım ben.
"Eğer içinden geliyorsa ağla." dediğinde içimi mi görüyor diye düşünmeden edemedim.
Korkut böyle bir insan mıydı? Değişiyor muydu yoksa bana gerçekte olduğu kişiyi mi gösteriyordu?
"Yaşadığın şeylerin sana ağır geldiğini biliyorum Belkıs. Keşke her şeyi yok edebilsem ama yapamam. Elimden gelen tek şey sana sarılabilmek. Üzüldüğünü, zorlandığını biliyorum ama sadece böyle destek olabiliyorum sana."
Sanki tek zorlanan bendim. Neler yaşadığını anlatmasa da onun da çok zorlandığına emindim. Konuşan sadece kadınlar değildi. Eminim erkekler de ona birçok söz söylüyor, arkasından konuşuyorlardı.
Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Bizi birbirimizden başka kimse anlayamazdı. Bu hayatı yaşayan bizdik.
Başımı biraz geriye çekerek yüzüne baktım. "Senin içinden ağlamak gelmiyor mu hiç?" diye merakla sordum. Korkut'un da üzülüyor olduğunun farkına varmak kendi üzüntümü unutturmuştu şu an.
Korkut sol eliyle sırtımdaki saçları okşayarak konuşmaya başladı. "Ağladığım zamanların sayısı bir elin parmağını geçmez."
Buna şaşırmamıştım. Korkut benim gözümde zaten böyle birisiydi.
"Küçüklüğümden beri ağlamamam gerektiğini bilerek büyüdüğüm için ağlamak bana çok uzak geliyor. Ağlasam da bir şey değişmeyecek zaten." Elimi kaldırarak yanağına koydum. Gözlerim yine dolu dolu olmuştu.
"Bir şey değişmese bile rahatlayacaksın. Ağlamaman gerek diye bir şey yok Korkut. Senin de benim de büyüklerin de küçüklerin de ağlamaya ihtiyacı var." dedim sakin bir sesle.
Korkut bir şey demeden kafamı göğsüne geri yatırdı. Üstüne gitmek istemediğim için karşı çıkmayarak kolumu tekrar sırtına doğru sardım.
Birkaç dakika sessizce bekledik. Sessizliği bozan Korkut olmuştu. "Ben seni ilk nerede gördüm biliyor musun?"
Kalbim bir anda heyecanla attı. Korkut'un benden bahsetmesi çok heyecan vericiydi.
"Nerede?" diye sordum. Sesimden de heyecanım belli oluyordu. Korkut saçlarıma parmaklarıyla dokunmaya devam ediyordu.
"Evininin önünde." deyip sustuğunda geriye çekildin yine. Yüzünü görmek istiyordum. Konuşurken onu izlemek hoşuma gidiyordu.
"Oradan geçiyordum. Sen de o sırada evden çıkmıştın. Yanında kardeşin vardı." Kaç yıl önceydi acaba? Korkut'un konuşmaya devam etmesini sabırsızlıkla bekliyordum.
"Kardeşini evden çıkarmaya çalışıyordun aslında. Ona kızdığını duyunca dönüp bakmış, görmüştüm sizi." Benim Musa'ya kızdığım ve zorla evden çıkardığım günler çoktu. Genelde evin bahçesinde yaramazlık yaptığında yapardım bunu.
"Kaç yıl önce?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı. "Hatırlayamıyorum."
"Zaten seni önceden gördüğümü de seni evine bıraktığım zaman hatırladım." Sessizce başımı salladım. Anlık olarak görüp unuttuğu birisiydim yani.
"O kişinin ben olduğunu nasıl hatırladın?" diye merakla sordum. Korkut'tan gelecek zerre kadar sevgiyi bile istediğim için belki hoşuma giden sözler duyarım diye uğraşıyordum.
"O gün seni gördüğümde kendisi de çocuk ama bir büyükmüş gibi kardeşini azarlıyor demiştim. Öylece kalmışsın aklımda." Dudaklarımı kıvırdım. "Sen de çocuktun." diye söylendim. Yıllar öncesinden bahsediyordu sonuçta.
"Çocuk gibi gözükmüyordum en azından." dediğinde kabullenmez bir şekilde burnumu kıvırdım.
Korkut hafif bir şekilde gülümsemişti. "Uyuyalım mı artık?" dediğinde başımı salladım. Uyuyup dinlenmek istiyordum ben de.
*
Bir mutlu bir mutsuz geçen hayatım ilerlemeye devam ediyordu. Mutlu olduğumda asla mutsuzluk bana uğramayacakmış gibi, mutsuz olduğumda da asla mutluluk bana uğramayacakmış gibi hissediyordum. Bu hisleri kabullenmiştim.
Son günlerde beni en çok mutlu eden ve mutsuzluğu benden uzak tutan şey Korkut'un bana karşı olan tavırlarıydı. Korkut bana iyi davrandıkça kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyordum.
Kalbimin mutluluğu onun tek bir gülümsemesine bağlıymış; onu fark etmiştim.
Her zamanki gibi günlerden birisini yaşıyorduk. Evdeki günlük görevlerimi yerine getiriyordum. Ev işi yaparken canımın sıkılmasını engelleyen şey Korkut'u düşünmekti.
Bir insanı benim Korkut'u sevdiğim gibi seven var mıydı acaba? Bazen dünyadaki en büyük sevgi benim sevgimmiş gibi hissettiğim oluyordu. Saçma bir düşünce olsa da öyle hissettiğim anlar vardı.
Elimdeki bezi kenara bırakarak soluğumu bıraktım. Camları silmekten yorulmuştum. Konak büyük olunca temizliği hiç bitmiyordu. Ama neyse ki birçok kişiydik de hızlıca bitirebiliyorduk.
"Belkıs, misafir odalarını bitirdin mi kızım?" Kayınvalidemin bana seslendiğini duyunca başımı sesin geldiği yöne çevirdim. "Az kaldı ana." diye hafif yüksek bir sesle cevapladım onu.
Kayınvalidemin yüzü biraz sonra gözüktü. "Bırak gel de karnımızı doyuralım." dediğinde başımı salladım. Acıkmıştım zaten.
Elimdekileri bırakıp yemek yiyeceğimiz odaya doğru yürümeye başladım. Yakın zamanda Melike'nin düğünü olacağı için ev sürekli telaş içerisindeydi. O yüzden son zamanlarda daha fazla yorulur olmuştuk.
Sofra çoktan kurulduğu için her zamanki yerime oturdum.
Yemek yerken fazla konuşan birisi olmadığımdan sessizce karnımı doyurdum. Aslında ben genel olarak çok konuşan birisi değildim. Benim çenem sadece Korkut'un yanındayken açılıyordu.
Herkesin karnı doyunca sofrayı toplamaya başlamıştık.
Elimdeki ekmekleri yerine bırakırken içeri Saniye girmişti. Bugün bana olan tavırları daha da sinir ediyordu beni. Sabahtan beri bana olan bakışlarında bir sinir hissediyordum ama ağzımı açmak istememiş görmezden gelmiştim.
Mutfağa girer girmez yine aynı bakışlarla bana baktığını fark etmem sinirimi daha da çoğaltıyordu. Sırf evde tatsızlık çıkmasın diye sessiz olmaya çalışıyordum ama beni gerçekten zorluyordu.
Ona doğru döndüm. "Derdin ne senin?" diyerek suratına baktım. Gözlerini bana çevirdi. "Ne?" diye sordu. Sanki bilmiyordu ne demek istediğimi.
"Sabahtan beri ters ters yüzüme bakıyorsun. Derdin ne söyle de kurtul." dediğimde ağzını açıp kapattı. Bir şey demesini bekliyordum.
"Yok bir şey, sen yanlış anlamışsın." dese de üstüne gitmek istiyordum. Bu kız derdini söylemedikçe benim sinirim daha da yükselecekti.
"Var bir derdin belli. Bana öyle bakacağına yüzüme söyle derdini de sen de kurtul ben de kurtulayım." Saniye gözlerini kaçırıp elindeki işlere döndü. Daha da sinirlendiğimi hissediyordum.
Tam tekrar konuşacaktım ki içeriye Gülendam abla girdi. Bir şey diyemeden ben de işlerime geri döndüm. Bu kızın derdi her ne ise artık öğrenmek istiyordum gerçekten.
Günün geri kalanında Saniye ile hiç konuşmadım. O da benim olduğum yerlere çok yaklaşmamıştı. Bir gün derdini illaki öğrenecektim ama o gün bugün olmamıştı.
Akşam Korkut her zamanki saatinde eve gelmişti. Korkut normalde geldiği saatten biraz geç eve gelse endişelenmeye başlıyordum. Eve gelir gelmez onunla sohbet etmeye çok alışmıştım. Korkut'la aramızın böyle olması bana dünyanın mutluluğunu veriyordu.
Korkut'u bir süre görmeyip tekrar gördüğüm her an beni öptüğü aklıma geliyordu. Böyle bir şeyin olacağı ölsem aklıma gelmezdi ama olmuştu. Benim gidip onu öpmem beklenebilirdi ama Korkut beni öpmüştü. Bu gerçekten benim için çok beklenmedik bir şeydi.
Akşam yemekleri yendikten sonra ortalığı toplamış ve odamıza çıkmıştım. Korkut da birazdan buraya gelirdi. Yatağın üzerine oturmuş onu düşünüyor ve bekliyordum. İçeri girer girmez ona sarılsam n'olurdu?
Yapsam bir şey olmazdı ama onu sıkmaktan da korkuyordum. Bana yaklaştı diye ona bir anda koşarsam benden sıkılabilirdi değil mi?
Beklediğim gibi kapı açıldı ve Korkut içeri girdi. Gözlerimi hemen gözlerine çevirmiştim. "Beni mi bekliyordun?" diye sorduğunda kafamı salladım. Yalan söyleyecek değildim ya. Korkut yanıma gelip o da yatağa oturdu.
"Dışarı çıkalım mı biraz? Hem Kara'yı biraz gezdireyim, kaç gündür evden çıkmadı." Korkut konuştuğunda yine başımı salladım. Kendisi bana söylemeden de çıkabilirdi ama beni de çağırmıştı. Mutlulukla gülümsedim. "Olur." diye konuştum.
"Akşamları dışarıya çıkmayı seviyorum." diye sessizce konuştuğumda o da aynı sessizlikle konuştu. "Biliyorum."
Ayağa kalktım. "Hadi çıkalım o zaman." diyerek ona elimi uzattım. Korkut ona uzattığım elime bakıp hafif bir tebessüm kondurdu dudaklarına. Elime elini uzattı ve tuttu ama ayağa kalkmadı. "İyi misin?" diye ciddi bir sesle konuştu. Anlamayarak gözlerine baktım.
"Bugün sende dünden de farklı bir sessizlik var gibi hissettim. Dün olanları da anlatmadın zaten. Anlat demeyeceğim ama iyi misin?" Endişelenmiş olduğunu anlamıştım. Bana değer verdiğini biliyor ve hissediyordum. Onu endişelendirmek ya da üzmek istemiyordum ama bazen hissettiklerimi istemesem de yansıtabiliyordum. Ve Korkut bunu anlıyordu.
"İyiyim. Sessiz de değilim aslında." diye cevap verdim. Tuttuğu elimle beni kendisine doğru çekti. Ona iyice yaklaşmıştım. Kafasını kaldırarak yüzüme baktı. Ben ise kafamı eğerek onun gözlerine bakıyordum. "Bana yalan söyleme." deyip diğer elimi de tuttu. "Sen anlamıyorum mu zannediyorsun bilmiyorum ama ben senin ne hissettiğini gözlerinden anlayabiliyorum."
Gerçekten kötü hissetmiyordum şu anda aslında. Korkut neden böyle zannediyordu. "İyiyim, gerçekten." derken gülümsedim. Beni düşünmesi güzeldi ama iyi hissetmediğimi zannederek kendisini üzmesi iyi değildi.
Sağ elimi Korkut'un elinden kurtarıp saçlarına dokundum. Saçlarını okşarken derin bir şekilde gülümsedim. "Sana yakın davranabileceğim gerçekliğini kabullenemedim daha. Bazen korkuyorum her şey eskisi gibi olacak diye." dediğimde kaşlarını kaldırarak suratıma baktı.
"Bak saçlarına canım isteyince dokunuyorum, sen de bir şey demiyorsun ama diyeceksin diye yine de ödüm kopuyor." Gerçekleri söylediğimde şaşırdığını yüzünden anladım. "Neden böyle hissediyorsun?" diye sordu.
Bunun cevabını tam olarak ben de bilmiyordum ki.
"Yeteri kadar sana verdiğim değeri gösteremiyor muyum? Bana istediğinde dokun, istediğinde sarıl, hatta istediğinde öp; sana hiçbir şey demem. Senden rahatsız olmuyorum ki neden diyeyim?" Konuşurken gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Dedikleri duymak istediğim sözlerdi. İstemsiz bir şekilde gülümsemeye başlamıştım bile.
"Öyle mi diyorsun?" dediğimde usulca başını salladı. Şu anki hali çocuk gibiydi. O sinirli, sert adamı tanımasam uysal bir delikanlı zannederdim kendisini. Tuttuğum elini hafifçe çektim. Ayağa kalkması için yaptığımı anlayıp ayağa kalktı. Ona biraz daha yakınlaştım. Bu kez kafamı kaldırarak yüzüne bakan bendim.
Kollarımı beline sararak başımı omzuna yasladım. Korkut hiç sorgulamadan kollarını bana sarmıştı. "Bak bir şey demedim." dediğinde kısık sesle güldüm. Demek ki boş yere benden uzaklaşırsa diye korkmama gerek yoktu.
Kollarımı ayırmadan kafamı biraz geriye çekerek yüzüne baktım. Yüzü yüzüme yakınken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Korkut gözlerime bakıyordu. Daha fazla böyle duramayacağımı anlayarak başımı tekrar omzuna koydum.
"Çıkalım mı dışarı?" diye konuştuğumda kollarını benden uzaklaştırdı. "Çıkalım." deyip bedenini de benden uzaklaştırdı. "Ben Kara'yı alayım, sen de aşağı in." deyip odadan çıktığında başımı salladım arkasından.
Korkut ile gece dışarıda yürümek gerçekten iyi hissettiriyordu. Bugün de iyi hissedeceğime emindim. Çok beklemeden üzerimi düzelterek ben de odadan çıktım. Merdivenlerden heyecanlı bir şekilde inerek avluda Korkut'u beklemeye başladım.
Korkut çok geçmeden yanında Kara ile çıkmıştı. Kara neyse ki geçen günlerde bana biraz daha alışmıştı. Sürekli bana havlayan köpek değildi artık. Ya da Korkut'un dediği gibi hayatının son günlerini yaşadığı için sessizleşmiş de olabilirdi. Kara'nın yaşlanmış olması Korkut'u çok üzüyordu. Elden bir şey gelmemesi ise daha üzücüydü.
Korkut yanıma geldiğinde kapıya doğru yürümeye başladık. Ortalıkta kimse görünmediği için kimseye haber vermemiştik. Bugün herkes odasına erken çekilmişti. Kapıdan çıkınca Kara önden gitmeye başlamıştı. Genelde tasmasız bir şekilde gezerdi. Korkut etrafında olduğunda kimseye zarar verecek bir köpek olmadığından Korkut'un içi rahattı.
"Korkut." diye ismini söylediğimde Korkut'un kafası bana doğru döndü. Direkt gözlerime bakmıştı. "Ne oldu?" diye sordu. Ne olmuştu? Aslında bir şey olmamıştı. Sessiz kalmak istemediğim için ismini söylemiştim.
"Teşekkür ederim beni de yanına aldığın için." dedim aklıma ilk gelen şeyi söyleyerek. "Canın istediğinde bana söyleyebilirsin." diye cevap verdiğinde gülümseyerek yüzüne baktım. Henüz beni düşünen bu Korkut'a alışmamıştım ama çok hoşuma gidiyordu. Zaman geçtikçe alışacaktım ve eğer değişirse çok kötü olacaktım. Ama değişmeyeceğine de neredeyse emindim.
Az önce söylediği şeyler aklıma gelirken elimi uzatarak yanımdaki elini tuttum. Korkut ellerimize bakıp gözlerini gözlerime çevirdi. Gözleri yumuşak bakıyordu. "Elini tutmak istedim. Etrafta da kimse yok zaten." dediğimde dudakları iki yana kıvrılmıştı. "Bir şey demiyorum Belkıs, açıklamana gerek yok."
Biliyorum ama açıklamak zorundaymışım gibi hissediyorum. Çünkü böyle yapmaya alıştım.
Korkut'un avcu avcuma değerken kalbim yerinden çıkacakmış gibiydim. Elini tutmuştum ve bu şekilde yürüyorduk. İnanamayacağım bir şeydi ama şu anda gerçekleşiyordu.
Evlerin arasından çıkıp arazilik alana gelmiştik. Buralarda yürümek daha güzel oluyordu. Biraz korkunçtu ama yanımda Korkut olduğu için korkmuyordum. Burada olmak bana özgür hissettirirdi. Etrafta hiç insan olmadığını bilmek içimi rahatlatıyordu.
Ben gerçekten insanlardan bıkmıştım.
İnsanların gözlerinden, sözlerinden ve varlıklarından uzak olmak gerçekten çok güzeldi. Şansım olsa birkaç insan dışında kimseyi görmemeyi seçebilirdim.
Böyle düşünme sebebim insanlar yüzünden duyduğum onlarca can acıtıcı sözlerdi. Bu sözlerin hepsi beni tüm insanlardan soğutmuştu.
En başta da babam beni insanlardan soğutmuştu. Böyle bir babam varken insanları sevmem saçma olurdu zaten. Babamın bana yaşattıklarını gören ama ağızlarını açıp tek söz etmeyen insanlar bir evin ikinci kez gelini olduğum için ağızlarını açıp kötü sözler etmeye başladıklarında insanlardan nefret etmiştim. İnsanlara bir sevgi besleyebileceğimi de zannetmiyordum. Sevdiğim birkaç insan ile hayatıma devam etmem yeterliydi.
"Ne düşünüyorsun? Sessizleştin." diyen Korkut'un sesiyle düşüncelerimi def ettim. "Hiç." diye cevap verdim. Bu düşündüklerimi ona anlatmamın bir mantığı yoktu.
Korkut içine derin bir nefes çekip sessizce bıraktı. Ardından ismimi söyledi. "Belkıs." Merakla ne söyleyeceğini bekleyerek gözlerine baktım. "Sana bir şey sormak istiyorum." Korkut'un izin ister gibi konuşması beni şaşırtırken bu şaşkınlığımı yüzüme yansıtmamaya çalıştım. Ne sormak istiyorsa sorsun, çekinmesin istiyordum.
"Sor." dedim kafamı hafif bir şekilde sallarken. Korkut gözlerini ileriye çevirip Kara'nın olduğu yere baktı. Toprakla uğraştığını görerek bana döndü.
"Ağabeyimle evlenmeden önce beni sevdiğini söylemiştin ya." demesiyle nefesimi tuttum. Bu mesele ile alakalı bir şey soracağını düşünmemiştim. Bir şey söylemeden ona bakmaya devam ettim. Kafasını önüne çevirmişti. Yan taraftan suratını izliyordum.
"Ne oldu da beni sevdin sen? Beni kaç kez gördün, benimle kaç kez konuştun ki beni kalbine aldın?" Yutkunarak ben de önüme döndüm. Bu soruya düzgün bir şekilde cevap verebilecek miydim acaba? Heyecandan cümlelerimi toparlayamayacak gibi hissediyordum.
*
Merhaba
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı bekliyorum.
Sizi seviyorummm
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
2.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |