31. Bölüm

31. Bölüm: "Geri Çekilme."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Korkut cevabımı beklerken ben nasıl bir cevap vereceğimi kafamda toparlamaya çalışıyordum. Onu nasıl sevdiğimi anlatmak için nereden başlamalıydım bilemiyordum. Korkut'a kalbimi kaptırmak aslında benim için çok kolay olmuştu.

 

Korkut'u çok kolay bir şekilde sevip kalbime almış olsam da onu kalbimden çıkarıp atmak dünyanın en zor şeyiydi. Çok kez denemiş ama asla başaramamıştım.

 

Gözlerimi Korkut'un gözlerine çevirdim. O zaten bana bakıyor olduğundan göz göze gelmiştik. Gülümsedim hafif bir şekilde.

 

"Seni ilk gördüğüm an o an mıydı bilmiyorum ama aklıma kazındığın andan beri yüzünü gözlerimin önünden ayıramadım. Beni kurtaran ve kara gözleri olan birisi olarak kalmıştın aklımda. Ondan daha önce köyde seni gördüysem bile hiç aklımda değil o anlar." deyip biraz daha gülümsedim.

 

"O gün beni görüp bana yardım etmiştin ve karşılığında da bir şey beklememiştin. Bundan sebep olsa gerek aklımdan çıkaramadım seni hiç." Açık açık konuşuyor olmama kendim de şaşırıyordum şu an. Ama olanlar tam da bu şekildeydi. Başka ne diyebilirdim ki?

 

Korkut burnundan içeri temiz havadan çekti. "Görür görmez vurulmuşsun sen bana o zaman?" diye keyifli bir sesle sorarcasına konuştuğunda hafif sesli gülmüştüm. Sesi o kadar keyifli gelmişti ki buna gülmemem imkansızdı. "Öyle de denebilir." dedim karşı çıkmayarak.

 

"Sonrasında da ailen bana talip olmuştu biliyorsun zaten. Ve ben evleneceğim kişiyi sensin zannetmiştim." diyerek aşkımın can sıkıcı kısmına giriş yaptım. Düğün günüm dünyamın başıma yıkıldığı gündü.

 

Korkut sesimin kısıldığını fark etmiş olmalı ki adımlarını yavaşlatıp bana doğru döndü. "Kötü hissedeceksen anlatmana gerek yok." diye konuştu. Korkut düşünceli bir adamdı. Sadece umursamadığı insanlara karşı korkutucu ve sert birisi oluyordu.

 

"Aklıma gelen anılarım üzüyor beni sadece." diye mırıldandım. Yaşadığım şeyin ağırlığını yıllar geçse de unutamayacaktım galiba. Kim olsa unutamazdı.

 

Sevdiğim adamla evlenememek de canımı acıtırdı evet ama sevdiğim adamın öz ağabeyi ile evlenmek kimsenin anlayamayacağı kadar çok canımı acıtmıştı.

 

Kahraman ile evli olduğum süre boyunca kendimden nefret etmiş, iğrenç bir insanım zannetmiştim. Kahraman ile evliyken Korkut'a karşı kalbimin hızlanıyor olması gerçekten çok kötüydü.

 

"Tamam o zaman sormadım say. Şimdi beni seviyor olduğunu bilmem yeter." dedi Korkut. Karşı çıkmadım. Ona olan aşkımın her anını anlatırsam o da kötü hissedecekti çünkü. Sessiz kalarak yürüdüm. O da bana ayak uydurdu.

 

"Sana iyi hissettirecek bir şey söyleyeyim." Korkut'un sesiyle düşüncelerimi kenara ittim. Beni iyi hissettirecek ne söyleyebilirdi ki? Merakla yüzüne baktım. Ondan gelen en ufak güzel sözle bile iyi hissedebilirdim. "Söyle." dedim hevesle.

 

Korkut hevesli yüzüme bakıp dudaklarını hafifçe iki yana kıvırdı. "Senin beni ilk gördüğün o gün..." deyip başını yola doğru çevirdi. Köpeğine bakıyordu yine. "Senin yüzünü görünce çok güzel olduğunu düşünmüştüm." demesiyle nefesim anında kesildi. Nefes alamayarak yerimde durdum. Kalbim bir anda hızlanmıştı. Gerçek miydi söyledikleri?

 

"Tabii surat ifademden bunu anlaman imkansızdı. Ama gerçekten yüzün o kadar güzeldi ki aklımdan geçen ilk şey bu olmuştu." Mutlulukla yerimde kıpırdandım. Korkut için ben güzel birisi miydim yani? Beni beğeniyor olması çok mutlu olmamı sağlarken dişlerimi göstererek gülümsemiştim. Korkut şu anki halimden memnun kalmış görünüyordu.

 

Keşke beni beğendiğini direkt ailesine söyleseydi diye içimden geçirmeden edemedim. İşte o zaman şimdiki gibi bir durumda olmazdık. Demek ki nasip böyleydi. Bugüne gelmek için tüm bunların yaşanması lazımdı.

 

"Sonrasında senin gibi aklımdan çıkarmamazlık yapmamıştım tabii ama yine de ilk görüşümde gözüme güzel gelmiştin." diye açıklamasını sürdürdüğünde gülümsemeye devam ettim. "Sen beni daha önce görmüş müydün?" diye sordum. Daha önce küçükken gördüğünü söylemişti ama onun dışında bir görmeden bahsediyordum, o da bunu anlamıştı.

 

"Görmüşümdür çünkü yüzün bana hiç yabancı gelmemişti." Kısa yanıtıyla başımı salladım usulca. Biraz daha yürüdükten sonra Korkut durunca ben de durdum. Zaten hâlâ el eleydik, o yüzden durmuştum.

 

"Eve dönelim mi artık, hava biraz serin." Korkut gözlerime baktığında kafamı iki yana salladım. "Ben üşümüyorum." diye cevap verip onun bedenine kısaca bakıp geri gözlerine baktım. "Ama sen üşüdüysen dönelim."

 

Korkut dudaklarını iki yana kıvırınca ben de istemsizce gülümsedim.

 

Korkut'u hep çok sevmiştim ama gülümseyen Korkut'u çok ayrı seviyordum.

 

"Ben de üşümedim." Adımlarımızı daha yavaş atarak yürümeye devam ettik. Kara yanımızdaydı. O da bizimle birlikte yürüyordu. Kara'nın bizden uzaklara gitmemiş olması garipti. Korkut biraz eğilerek Kara'nın başını okşayıp kalkmıştı. Köpeğine olan sevgisi çok ayrıydı.

 

Yürüdüğümüz yoldan dönerek sol tarafa saptık. Buralar köyün en sessiz ve tenha yerleriydi. Gündüz gözüyle de buraya çok gelmişliğim yoktu. "Kara'yı gezdirmeye çıkardığında hep buralara mı geliyorsun?"

 

Korkut karanlıkta tam göremediğim güzel gözlerini yine gözlerime çevirdi. Benimle konuşmadan göz teması kurmasını seviyordum. "Aslında Kara nereye giderse oraya gidiyorum. Hatta şu anda da öyle yapıyoruz." demesiyle kaşlarımı kaldırarak Kara'ya baktım. Bir adım kadar önümüzde yürüyordu.

 

Kara bu tarafa saptığı için mi buraya doğru yürümüştük yani. Bunu fark edince sesli bir şekilde gülmüştüm. Korkut dudaklarıma bakıp gülümsemişti. "Kara'yı takip etmemize mi keyiflendin?" diye sorduğunda gülmeye devam ederek başımı salladım.

 

"Kara'nın bizi yönlendirdiğinin hiç farkında değildim." Bir süre sessizce yürümeye devam ettik. Sessizce yürümek de oldukça keyif veriyordu. Hafif rüzgarın sesi ve gecenin sessizliği kulaklarıma hoş gelen bir melodiydi. Üstelik yanımda sevdiğim adamın nefes alış veriş seslerini duyuyordum, kulağıma nasıl hoş gelmezdi böyle bir gece...

 

Arkamızda duyduğum sesle korkuyla kafamı geriye çevirdim. Bu esnada Korkut'a iyice yaklaşmıştım. Korkut elimi bırakıp arkasını döndü. Şimdi ikimiz de Kara'ya sırtımızı dönmüştük. Karşımızda bir insan silüeti vardı. Köpek zannedip korkmuştum doğrusu.

 

Karşımızdaki kişinin kim olduğunu bilmediğim için biraz endişeliydim. Sadece ayın aydınlattığı bir yolda ne olacağı belli olmazdı. "Eve dönelim hadi." diye fısıldadım Korkut'a doğru. Korkut gözlerini karşısındaki adamdan çekmemişti.

 

Karşımızdaki adam da bizim gibi durmuş bize bakıyordu. "Hayırlı akşamlar." Adam konuşunca tuttuğum nefesimi verdim. En azından insandı.

 

"Hayırlı akşamlar." dedi Korkut gayet ciddi bir ses ile. Az önce benimle konuşan Korkut ile bu Korkut aynı kişi miydi?

 

Adam bize doğru yaklaşınca yüzü daha seçilir hale gelmişti. Kim olduğunu tanımadığım için sessizce beklemeye devam ettim. Korkut'a doğru baktığımda yüzünde sinirli bir ifade vardı. Bu adamı tanıyor olmalıydı. Yani yüzünden bunu anlamıştım. Ve yine anladığıma göre Korkut bu adamdan pek hoşlanmıyordu.

 

"Kenara çekilin de geçeyim." diyerek adam bize bir adım daha yaklaşınca Korkut kolumdan tutarak beni diğer tarafa çekti. Arkasına çekti desem daha doğru olurdu. "Geç." diye konuştu.

 

Adamın gözleri benim yüzüme dönmüştü. Bana bakmasıyla gerildim. Evli bir kadına yanında kocası varken bakılması normal bir şey değildi. Hele de böyle uzun bir süre bakılması iyi karşılanmazdı. Korkut'un da iyi karşılamayacağını biliyordum.

 

"Gözlerini çek, uzaklaş buradan. Gece gece belanı benden bulma." diye konuşan Korkut kalbimin korkuyla atmasına sebep oldu. Adam gözlerini benden çevirip Korkut'a baktı.

 

Adamın dişleri görünce sırıttığını anladım. "Korkma yemedik yengeni. Unutmuşum Korkut kusura bakma, karın diyecektim." Adam gülerek alaylı bir şekilde konuşunca Korkut ona doğru atılmıştı ki kolundan sımsıkı tuttum.

 

"Dayağa sürünme." Korkut konuştuğunda adam kafasını aşağı yukarı sallayarak gülmeye devam etti. "Seninle uğraşacak değilim zaten gece gece. Sana karınla iyi geceler." deyip yanımızdan geçip gittiğinde Korkut sinirle kolunu benden çekti.

 

Bu tür lafları arkamızdan edenlerin olduğunu bilsem de yüzümüze birisi söyleyince kalbim çok acımıştı. Korkut bu laflar yüzünden yine benden uzaklaşabilirdi. Bunu hiç ama hiç istemiyordum. En büyük korkum onunla yine aramızın kötü olmasıydı.

 

Çekinerek Korkut'un eline uzandım. Sağ elini tuttuğumda hâlâ giden adamın ardına bakan gözlerini bana çevirdi. "Sakin ol." diye konuştum. "Zaten sakinim Belkıs." deyip elini elimden ayırıp bana arkasını döndü. Benden birkaç adım uzaklaştığında öylece baktım.

 

Yüzünü göremediğimden tam olarak ne hissettiğini anlayamıyordum. Ancak oldukça sinirli olduğunun da farkındaydım.

 

Ben sinirlenmemiştim. Sadece korkuyordum. Kalbimin acımasını ya da kırılmasını da geçmiştim ama gerçekten korkuyordum. Korkut benden tekrar uzaklaşırsa bunu nasıl kaldırırdım bilmiyordum. Bu kadar yol kat etmişken en başa dönmek çok korkunç olurdu.

 

"Korkut." diye ismini seslendim. Sessiz kalırsam o da sessiz kalırdı. Bu sessizlik böyle sürer giderdi. Ona doğru yürüdüm. Şimdi hemen arkasındaydım. "Canını sıkma n'olur. Zaten herkesin arkamızdan neler konuştuğunuz biliyoruz."

 

Korkut bana dönmüyordu. Dönmedikçe korkum artıyordu. Korkut bana cevap vermiyordu. Vermedikçe kalbim korkuyla sıkışmaya devam ediyordu.

 

"İnsanların ne düşündüğünü ya da ne söylediğini umursamayacaktık hani." diye kırgın bir sesle konuştuğumda gözlerim dolmuştu. Bu gecenin sonunda ağlamak istemiyordum. "Bana neden dönmüyorsun?" derken sesim kırılmıştı. Ağlamak üzereydim.

 

Korkut yüzünü bana döndü. Gözlerine dolu gözlerimle baktım. Zaten karanlıktan doğru düzgün göremediğim gözlerini şimdi yaşlarla dolu gözlerim yüzünden hiç göremiyordum. "Korkuyorum." diye fısıldamamla Korkut'un bana sarılması bir oldu.

 

Kollarını etrafıma sımsıkı sararak beni göğsüne bastırmıştı. Gözlerimi kapatıp başımı ona yasladım. Kollarım ikimizin arasında sıkışmıştı. "Korkma." dedi.

 

İsmi Korkut olan bir adamın dudaklarından korkma kelimesinin çıkması garipti. Hele de böyle bir adamın...

 

"Sana sinirli değilim, sana kızmadım. Korkma artık, üzülmeni istemiyorum." diye konuşurken saçlarımdan öpünce kalbimdeki ağırlık kalkmaya başladı. "Ne derlerse desinler üzülmene izin vermeyeceğim, söz verdim bunun için."

 

Bana verdiği sözden mi bahsediyordu yoksa abisine verdiği sözden mi?

 

"Kendime söz verdim. Artık üzülmeyeceksin." diye konuşunda hüzünlü bir tebessümle ona daha da yapıştım. Kendisine verdiği sözden bahsediyordu.

 

Korkut kollarını gevşeterek kollarımdan tuttu ve beni kendinden biraz uzaklaştırdı. Başımı hafifçe kaldırarak gözlerine baktım. "Ağlama, tamam mı?" diye sorduğunda gözlerim yaşlı olmasına rağmen başımı salladım. O ağlama diyorsa ağlamayacaktım. Ağlayarak onu da üzmek istemiyordum.

 

Sağ elimi kaldırarak yanağına yasladım. Baş parmağımla gözünün altını okşarken yutkundum. Bu yüze böyle dokunmaya alışmıştım. Bu elimden alınırsa buna katlanamazdım. Korkut elimin üzerine kendi elini koyup yanağını elime doğru bastırdığında dudaklarım kendiliğinden kıvrılmıştı.

 

"Benden hiç uzaklaşma olur mu?" diye konuştum. Buna muhtaçmışım gibi konuşmuştum. Doğrusu, muhtaçtım da...

 

Korkut elini elimden ayırıp benim yanağıma yasladı. Diğer eliyle de diğer yanağımı kavramıştı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gözlerime baktı. "Senden bir adım bile uzaklaşmayacağım Belkıs." dedikten sonra yine aynı şeyi yaptı.

 

Dudaklarını dudaklarımın üzerine kapattı.

 

Şaşkınlık ve heyecan arasında çırpınan kalbim aynı zamanda duygusallıktan ağlama hissimi artırıyor gibiydi. Korkut'un yanağındaki elimle yanağını okşayarak gülümsediğimde Korkut dudaklarını dudaklarımdan minicik bir mesafeyle ayırdı.

 

Dudaklarıma değen nefesi yüzünden beni öpmeye devam ediyormuş gibi hissediyordum. Kollarımı omzuna doğru sarıp ona sarıldım. Çenemi omzuna yaslamak için parmaklarımın ucunda biraz yükselmiştim.

 

"Sana öyle alıştım ki, sen olmadan nasıl devam ederim bilmiyorum." diye fısıldadım. Dudaklarım zaten kulaklarının dibinde olduğu için beni kolaylıkla duymuştu. Korkut belime kollarını sararak beni iyice kendine çekti. "Kendini de bana alıştırdın." dedi sadece.

 

Gülümsemeye devam ederken ona biraz daha sarıldım. Geri çekildiğimde bir şey konuşmadan yürümüştük. Ellerimiz birbirine tutunuyordu yine.

 

Biraz sonra eve gelmiştik. Korkut Kara'yı bahçeye götürürken ben bahçe kapısında onu beklemiştim. Yanıma geri döndüğünde birlikte merdivenlerden çıkıp odamıza gittik. Yol boyunca konuşmadığımız gibi odamıza gelene kadar da konuşmamıştık.

 

Korkut'a söylemek istediğim bir şey vardı. Nasıl söylemem gerektiğini bilmiyordum ama söylemem lazımdı. Kendini daha iyi hissedeceğine emindim. O yüzden söylemeliydim. Odamıza girdiğimizde Korkut gaz lambasını yakmak için direkt o tarafa doğru yürümüştü.

 

Karanlık odada Korkut'un olduğu tarafa döndüm. İçime bir nefes çekip gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Korkut henüz lambayı yakamamıştı. "Korkut." diye konuştuğumda "Hmm." diye bir ses çıkardı. Lambayla uğraştığı için bana dönmemişti.

 

Kalbim hızlı hızlı atmaya devam ederken konuştum. "Dudaklarıma değer ilk dudaklar senin dudakların." diye sessizce konuştuğumda Korkut'un elleri durdu. Çünkü lambayla uğraşma sesleri kesildi.

 

Karanlıktaki bedeni hareketsizce duruyordu. "Nasıl?" diyerek kafasını bana çevirdi. "Beni öpen, benim öptüğüm tek kişisin." diye konuştuğumda yanaklarımın ısındığını fark etmiştim. Korkut boğazını temizleyip lambaya döndü. Hızlı bir şekilde lambayı yakıp bana döndü.

 

Artık odanın içi ışıklı olduğundan yüzünü tam görebiliyordum. Korkut'un yüzünde şaşırmış bir ifade vardı. "O seni sevdiğimi biliyordu." dememle Korkut'un gözleri şaşkınca açıldı. "Ne?"

 

Şaşıracağını biliyordum ama şaşkınlığını yüzüne bu kadar yansıtacağını düşünmemiştim. "Anlamıştı. Seni sevdiğimi bildiği için benden hep uzak durdu." diye devam ettim konuşmaya. Korkut daha da şaşırmıştı. Bunu beklemiyor olduğunu biliyordum.

 

"Beni sevdiğini biliyordu ve buna rağmen seni boşamadı." diye kendi kendine konuşur bir şekilde konuştuğunda bana bakmasa da kafamı salladım. Kahraman dünyanın en iyi adamıydı. Beni boşayınca neler yaşayacağımı bildiği için buna katlanmayı seçmişti. Onun hakkını asla ödeyemezdim.

 

Korkut bana çevirdi başını. Gözleri dudaklarımdaydı. Hâlâ inanamıyor gibiydi. Gerginlikle dudaklarımı birbirine bastırdığımda gözlerime çevirdi bakışlarını. "Ben..." deyip yutkundu. "Bunu beklemiyordum." diye devam etti.

 

Biliyorum Korkut. Çok şaşırdığının da inan farkındayım.

 

Bana doğru birkaç adım atıp yanıma geçti. Baş parmağıyla dudaklarıma hafifçe dokundu. "Seni öpen tek kişi benim öyle mi?" Teyit etmek ister gibi konuştuğunda başımı sallamakla yetindim. Burnundan içeri bir nefes çekti. "Dudaklarının dokunduğu tek dudak benimkiler." dediğinde gülmemi durduramadım.

 

Kendini daha iyi hissedeceğini tahmin etmiştim ve gerçekten de öyle olmuştu. Mutlu olduğu anlaşılıyordu.

 

"Evet Korkut, benim dudaklarım senin dudaklarından başkasını tanımıyor." dediğimde parmağını dudaklarımdan çekip dudaklarıma uzandı. Minik bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Bunu daha önce söylemeliydin." diye kızarak konuştu.

 

Bu Korkut'un en kızmamış haliydi aslında. Güya kızmıştı ama gülümsüyordu.

 

"Belkıs." Gözlerine bakarak konuşmaya devam etmesini bekledim. "Beni öper misin?" Kaşlarımı kaldırmış gözlerimi açmıştım. Bu da benim beklemediğim bir şeydi. "Öpeyim mi?" diye konuştum. "Öp."

 

Heyecanım git gide artarken dudaklarına doğru uzandım. Dudaklarımı dudaklarına değdirmemle Korkut sağ kolunu belime sarıp beni kendine çekmişti. Kısa bir öpücükle geri çekildiğimde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

 

Dudaklarımı geri çekmiş olsam da bedenimi bir santim bile uzaklaştıramamıştım. "Geri çekilme." diye konuşunca nefesim kesildi. "Geri çekilmeni istemiyorum." Korkut yumuşak bir sesle konuşurken gözlerime bakıyordu. "Bu gece kollarımın arasından çıkma Belkıs. Dudaklarını dudaklarımdan çekme."

 

Kalbim daha ne kadar hızlanabilirdi bilmiyordum ama patlayacakmış gibiydi. Ne istediğinin farkındaydım. O da ne konuştuğunun farkındaydı değil mi?

 

Hızlı hızlı nefes alıp verirken cevap veremeden gözlerine bakmaya devam ediyordum. Konuşmayı unutmuş gibiydim. Korku sol eliyle başımdaki şalımı geriye çekip çıkardı. Beni kendinden hiç uzaklaştırmadan saçımdaki tokayı çıkardı. Saçlarım sırtıma salınınca parmaklarıyla saçlarımı okşadı.

 

Hiçbir şey yapmadan, tek kelime konuşmadan öylece ona bakıyordum. Korkut'un gözleri şimdi saçlarımdaydı. Saçlarımda parmakları dolaşırken gülümsüyordu. "Korkut." diye fısıldadım. Gerçekten sesimi kaybetmiştim galiba.

 

Gözleri yine gözlerimi buldu. Bakışları içimi ısıtıyordu. Ya da heyecandan bana sıcak basmıştı, bilmiyordum. "İstemiyorsan çıkabilirsin kollarımın arasından." dediğinde dudaklarımı dilimle ıslatarak derin bir soluk çektim. Şimdi geriye çekilsem bunu kabullenecekti ama ben geri çekilmek istemiyordum.

 

Bu yüzden gözlerine bakarak gülümsedim. Ardından tekrar onun dudaklarını öptüm. Korkut dudaklarımın üzerine gülümsedi. Bu hissi çok sevmiştim.

 

Korkut'un gülümseyen dudaklarını tam dudaklarımın üzerinde hissetmek kalbime verilmiş büyük bir hediye gibiydi.

Öpüşü git gide derinleşirken elleri de beni sıkıca tutuyordu. Sanki bıraktığı an kaybolacakmışım gibiydi dokunuşları. Beni kollarının arasından ayırmak istemiyordu. Benim de ayrılmak istediğim söylenemezdi zaten.

 

Korkut belimdeki elini sırtımdan yukarı doğru kaydırarak saçlarımı okşadı. Dudaklarını da yavaşça dudaklarımdan ayırdı. Sıcak nefesi yüzüme vururken gözlerimi zorla açtım. Mayışmış gibi hissediyordum, gözlerimi açmak zor gelmişti.

 

Kara gözleri parlarken dudakları da en az gözleri gibi ışıldıyordu. Yanağıma elini yaslayıp okşayarak yüzümü yüzüne yaklaştırdı. “Seni istiyorum Belkıs.” diye fısıldadı dudaklarıma. Kalbim ağzımdan çıkacak gibi atıyordu. Konuşabilseydim ben de ona aynı cümleyi kurabilirdim ama konuşmayı unutmuş gibi bir haldeydim

 

Ellerimi kaldırarak omuzlarına koydum. Parmak uçlarımda yükselerek çenesinin ucuna ıslak bir öpücük bıraktım. Dudaklarıma batan minik sakalları beni huylandırsa da onu öpmeye değerdi.

 

Korkut üzerimdeki elbisenin önünde olan düğmeye uzanırken gözlerime baktığında heyecanla yutkundum. Bedenime sıcak bastığından mı yoksa heyecandan mı biliyorum ama boğazımın kuruduğunu hissediyordum. Korkut elbisemin önündeki üç düğmeyi açtığında gerdanıma elinin tersiyle usulca dokundu. Sonra elini yavaşça sağ omzuma doğru sürüdü.

 

Tenime dokunan eli sıcacıktı. Bedenine sıcak basan tek kişi ben değildim belli ki. Korkut da en az benim kadar heyecanlıydı. Derin nefesler alıp veriyordu.

 

“Belkıs…” diye mırıldanarak boynuma dudaklarını bastırıp derince soluyarak öptü. Öpücükleri boynumdan omzuma doğru gidiyorken başını kaldırıp konuştu. “Geri çekileceksen şimdi çekil. Şu andan sonra ben istesem de geriye çekilemem.” Dudaklarımı kıvırdım. Ellerimle ellerini kavrayarak geriye doğru adımladım. Onu da kendimle birlikte yürütmüştüm. Birkaç adımda yatağımıza ulaştık.

 

“Ancak bu şekilde geriye çekilirim Korkut.” deyip yatağa yavaşça oturdum. Ellerinden tutarak onu da kendime doğru çektim. “Seninle birlikte.” diye de devam ettim sözlerime. Korkut dediklerimden hoşlanarak dudaklarını kıvırıp üzerime eğilip sırtımı yatakla buluşturdu.

 

Sıcak nefesi yüzüme, boynuma ve hatta göğsüme değiyorken hâlâ kalbimin durmamış olması bir mucizeydi. Bu gece ölmezsem, bu büyük bir mucize olurdu. Bana dokunan parmakları, dudakları ve nefesi ölüm gibiydi. Ya da hayır, yaşam gibiydi. Ölümle yaşamın arasında gibi hissettirmişti bana.

 

Ve ben bu histen hiçbir şeyden memnun kalmadığım kadar memnun kalmış ve bu hissi sevmiştim.

 

Bedenim onun bedenine kavuşacağını heyecanıyla kıvranırken kollarımı hafif bir şekilde boynuna dolayıp üzerimdeki adamın dudaklarına uzandım. Öpüşümü yarı yolda karşılayarak beni öpmeye başladı. Öpüşü az öncekinden daha sertti.

 

Elini elbisemin eteğinin altından geçirerek bacağıma dokunduğunda tüm bedenim kasıldı. Onu hissetmeyi seviyordum ama bu kadar yakınımda hissetmeye alışkın değildim. O yüzden istemsiz bir şekilde kasılmıştım. Gerildiğimi hissedince dudaklarını dudaklarımdan ayırıp bu kez yanağıma bastırdı.

 

“Sadece bacağına dokundum diye böyle kasacaksan kendini…” derken sesindeki imayı hissettim ve biraz utandım. Yine de kendimi geriye çekmektense ona yaklaşmak isteyip elimi gömleğinin düğmelerine atıp bir bir çözdüm. Korkut sessizce gömleğini açmamı bekledi. Düğmelerini tamamen açtığımda sağ elimi göğsünün ortasına yaslayıp aşağı yukarı hafifçe okşadım. Göğsü kaskatı kesildi. Keyifli bir sesle gülüp az önce bana dediklerini tekrarladım. “Sadece göğsüne dokundum diye böyle kasacaksan kendini…”

 

Korkut üzerimden doğrularak gömleğini kollarından çıkarıp yere attı ve beni de ayağa kaldırdı. “Gül bakalım Belkıs. Dalga geç kocanla.” deyip elbisemin eteğinden tutarak yukarı doğru kaldırdı ve ben ne olduğunu anlamadan elbisemi üzerimden çıkardı.

 

Utandım. Yanaklarım anında ısınırken başımı eğecektim ki Korkut elini kaldırıp çenemi parmak uçlarıyla tuttu. “Çekinme benden.” diye konuştu dudaklarıma doğru. “Bana istediğin gibi dokun, istediğin gibi öp… Bedenini bana göstermekten çekinme Belkıs.”

 

Ondan duymayı hayal bile etmediğim sözler kalbime bir okmuş gibi saplanıyordu. Bu kez bu oklar canımı acıtmak için değildi. Aşkımı körüklemek içindi. Ona daha da aşık olmam için konuşuyor gibiydi.

 

Onu dinledim. O bana nasıl dokunduysa ben de ona dokundum. O beni nasıl öptüyse ben de onu öptüm. Utansam dahi kaçmadım, daha da yaklaştım. Biliyordum ve hissediyordum. Bundan sonra her şey çok daha güzel olacaktı.

*

 

Seeelaaamm

Korkut sen söz verebilirsin ama ben veremem bebeğim çünkü yine üzülüp üzülmeyeceğiniz belli olmaz...

Sonunda şu bölümü de okuduk ya diyenler dlemdldsöxmsöxö

Sizce o adam kimdi?

(Korkmayın önemli bir karakter değil, yok ederim ben onu ortadan xksmzmsö)

Bölümü beğendiniz mi?

Yorum yapıp yıldızları parlatmayı unutmayalım olur muu?

Görüşmek üzeree, kocccaamaan öpüyorummm💖

 

Sonradan eklenmiş bir not: Son sahne "Birlikte olduklarını anlaşılmıyor." adı altında gelen birçok mesaj ve yorum sonucunda detay eklenerek düzenlenmiştir. Bundan sonra "Bunlar ne ara çocuk yaptı?" yorumu istemiyorum, ona göre xksmzlslzlsld

Bölüm : 11.01.2025 00:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...