35. Bölüm

35. Bölüm: "Bebek."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

 

 

Bölüme başlamadan bir şeyler söylemek istiyorum^^

 

 

Görüyorum ki kitabı okuyor ve gelecek bölümü de bekliyorsunuz. Bu demektir ki sevdiniz... Sevginizi bana da belli etmenizi rica ediyorum lütfen. Yıldıza basmanız ve birkaç yorum bırakmanız çok da zor olmasa gerek.

 

 

Keyifli okumalar.♡

*

 

Heyecandan içim içime sığmıyordu. Kayınvalidem haklı çıkmıştı. Bebeğim olacaktı. Korkut ile benim bebeğimiz olacaktı. Kayınvalidem öyle mutluydu ki benden bile daha büyük bir mutluluğu olduğuna emindim.

 

Eve geldiğimizden beri herkes mutlulukla bana bakıyordu. Kayınvalidem hemen herkese anlatmıştı. Herkesten kastım evdekilerdi. Evdeki herkes de bu haberi mutlulukla kucaklamışlardı. Kayınbabamın mutluluğunu da gözlerimle görmüştüm. Yanıma gelip beni alnımdan öpmüştü.

 

Bu evin gerçekten de tek eksiği bebekti. Uzun zamandır beklenilen bebek...

 

Korkut'un henüz haberi yoktu. Haberi olması için eve gelmesi gerekliydi. Eve de ne zaman geleceği belli değildi. O gelene kadar heyecandan yerimde duramayacakmış gibiydim.

 

Korkut'un bugün eve daha erken gelmesini umarak gözlerimi kapıya doğru diktim. Sanki kapıya baktığım zaman daha hızlı gelecekti...

 

"Yenge heyecanlı mısın?" Yanıma gelen Melike'nin sesini duyunca başımı ona çevirdim. Gözleri heyecanlı bir şekilde karnıma bakıyordu. Gerçekten evdeki herkes birbirinden heyecanlıydı. İlk torun olduğu için büyük bir ilgi göreceği şimdiden belliydi.

 

"Heyecanlıyım." dedim Melike'ye cevap olarak. "Çok değişik hissediyorum." diye devam ettim. Melike'nin dudakları daha da kıvrılmıştı söylediklerimle. "İlk kez yeğenim olacağı için ben senden bile daha çok heyecanlıyım bence." diye hevesle konuştu. Söyledikleri beni güldürmüştü.

 

"Çocuk doğmadan evlenip gideceksin ama." diyerek yanımıza gelen Eslem'di. Melike onun söyledikleriyle dudaklarını büktü. "Her gün göremeyecek olmam çok üzücü gerçekten." diye sessizce konuştu. "Olsun, gelir görürüm yeğenimi." diyerek tekrar enerjik haline geri döndü.

 

Melike kadar evlendiğine mutlu olan birisini görmemiştim. Hayatı boyunca evleneceği zamanı beklemiş gibiydi. Evleneceği kişiyi çok sevdiğinden böyle olduğunu biliyordum fakat yine de şaşırıyordum. Doğrusu ben de evleneceğim zaman Korkut'la evleneceğimi zannettiğim için çok mutluydum...

 

"Ağabeyimin haberi yok değil mi?" Melike tekrar bir soru sorduğunda gözlerine bakarak başımı iki yana salladım. Şüphelendiğimden haberi olsa da var olduğundan haberi henüz yoktu. Eve bir gelseydi ilk işim söylemek olacaktı.

 

"Çok sevinecektir." dediğinde hafifçe tebessüm ettim. Korkut'un nasıl bir baba olacağını çok merak ediyordum. Bebeğiyle ilgilenecek miydi mesela? Hayal ettiğim gibi bir ilişkileri olacak mıydı? Tüm bu anları görmeyi dört gözle bekliyordum.

 

"En çok sevinen anamla babamdır, baksana." Eslem gülerek konuşup kaşlarıyla avluyu göstermişti. Kayınvalidem ile kayınbabam bir şeyler konuşuyorlardı. Konuşma şekillerine bakılırsa bebek hakkında olduğu belliydi.

 

"Kurban keseceklerdir, onu konuşuyorlardır." diye devam etti konuşmaya. Bebek için kurban kesilmesi buralarda normal bir şey olduğu için şaşırmamıştım. Kurbanın eti de fakir ailelere dağıtılırdı. "Köyde hemen duyulmasını da hiç istemiyorum aslında. İnsanların kem gözlerinden korkuyorum." diyerek bana baktı Eslem. Dediklerine ne diyeceğimi bilemedim. "Kendine de yeğenime de dikkat et yenge." diye konuştu.

 

"Bir şey olmaz, abartma. Köydeki ilk gebe yengem değil ya." diyerek kardeşine kızdı Melike. Her ne kadar Melike'nin dediği doğru olsa da Eslem haklıydı. Zaten köydeki herkes bizim hakkımızda konuşmaya hazır bekliyorlardı. Bebek haberini aldıklarında neler söyleyeceklerini düşünemiyordum. Yine de onların sözleriyle bebeğime bir zarar geleceğini de düşünmüyordum.

 

"İlla canını sıkacak laflar da duyacaksın yenge. Hiçbirini umursama, tamam mı?" derken iki elimi tuttu Eslem. Duyduğum sözler yalnızca bana değil onlara da zor geliyordu. Bu yüzden bu kadar ince düşünüyordu. Minnettar bir şekilde gülümsedim. "İnsanlar konuşmadan yapamaz zaten Eslem. Kimin ne dediği umurumda değil, endişelenme sen." diye konuştum.

 

Korkut yanımda olduğu sürece kim ne derse desin umursamazdım. Zaten Korkut yanımdayken de kolay kolay o sözleri duymazdım. Duymama izin vermezdi.

 

Saatler geçmiş ve sonunda Korkut gelmişti. Ben daha ona kapı açmaya gitmeden o mutfağa gelmişti. Eve geldiğinden de öyle haberim olmuştu zaten. Mutfakta ben, Eslem, Melike ve Saniye vardı. Onu görür görmez oturduğum yerden kalkmıştım. Yanına gittim hemen. "Hoş geldin." diye konuştum.

 

Korkut'un gözleri arkamdaki kızlara dönünce oraya baktım ben de. Eslem ve Melike keyifle gülerek ona bakıyorlardı. Korkut bana baktı. "Hoş buldum." diye sessizce konuştu. Mutfaktan birlikte uzaklaştık.

 

Kimse söylemeden ben söylemek istiyordum. Bu yüzden de hemen odamıza gitmeliydik. Yoksa her an birisi baba olacağını söyleyebilirdi. "Odaya çıkalım hadi." diye konuştuğumda yüzüme baktı. "Ne bu acele?" diye sordu. "Soru sorma da yürü Korkut." dediğimde gülerek kafasını sallamış bir şey sormadan merdivenlere yönelmişti.

 

Merdivenleri hızlı bir şekilde çıkıp odamıza geldiğimizde odaya ilk ben girdim. Ardımdan da o girdi. "Gebesin değil mi? Ondan böyle acele acele odaya çıkardın beni?" diye kocaman bir gülümsemeyle konuştuğunda kafamı salladım. "Evet. Baba oluyorsun gerçekten de." diye müjdemi verdim.

 

"Ben biliyordum zaten." derken yanıma gelip beni kollarının arasına aldı. Dudaklarını alnıma bastırıp konuşmaya devam etti. "Dünden beri hissediyordum." dediğinde gülerek ben de kollarımı ona sardım. "Ben hissetmezken sen nasıl hissediyordun?" diye gülen sesimle konuştum. Korkut kaşlarını kaldırıp indirdi.

 

Ona sarılmış başımı yukarı doğru kaldırmış yüzüne bakıyordu. Şu anki durumum biraz boynumu ağrıtsa da önemli değildi. Ona bakmayı seviyordum. "Babasına kendini hissettirmiş demek ki." diye keyifle konuştu. Korkut'u böyle keyifli hallerde görmek bana hâlâ inanılmaz geliyordu. Dışarıdaki soğuk adamla hiç alakası yoktu.

 

"Sevindin mi Korkut?" diye sorduğumda tekrar alnımdan öptü. "Sevindim tabii. Sevinmeyeceğim bir haber değil bu." diye konuşup bu kez yanağımdan öptü. "Sen sevindin mi peki?" diye sordu. Biraz geriye çekilip kollarımı ondan ayırdım. "Çok mutlu hissediyordum. Herkesin bu denli mutlu olması beni daha da sevindiriyor. Herkes dört gözle bebeğimizi bekliyor." diye heyecanlı sesimle konuştum.

 

"Bu evin en değerlisi o olacak." dedi Korkut. Gözlerini karnıma çevirdi. "Anamla babam öyle bir şımartacak ki onu, şimdiden tahmin edebiliyorum." dediğinde gülerek başımı salladım. Çok çok çok mutlu hissediyordum. Mutluluktan kalbim hızlı hızlı atıyordu.

 

"Korkmam gereksizmiş. Herkesi böyle mutlu görünce bebeğimizin sevgiye boğulacağını anladım." dediğimde Korkut başını salladı. "Ailenin ilk torunu olacak. Yıllardır bebek sevmemiş insanlar elbet onu sevgiye boğarlar." Söylediği sözlerin doğruluğuna yalnızca başımı salladım.

 

"Hastaneye de gidelim ister misin?" diye sordu. Buna gerek duymuyordum. Tüm köyün kadınları köyün ebesine muayene olurdu. Şimdiye kadar kimsenin bebeğine bir şey olmamıştı. Bu yüzden şehre gitmeye gerek yoktu. Zaten şehre gitmek için yola çıkmanın düşüncesi bile korkutuyordu beni. "Gerek yok Korkut. Belki büyüdüğü zaman gideriz." diye konuştum. Korkut üstelemeden kafasını salladı.

 

"Üstünü değiştir de aşağı inelim hadi. Akşam yemeği yenecek." Korkut söylediklerimle yerinden hareketlenip dolaba doğru gitti. Gözlerimi kenardaki aynaya çevirip önüne doğru gittim. Yüzüme bakıp kendimi izledim. Çok kilo alır mıydım acaba? Ne çok zayıf ne de çok kilolu birisiydim. Kilo alsam da rahatsız olacağımı zannetmiyordum. Ama çok kilo alırsam kendimi kötü hissedeceğime emindim. Doğum yaptıktan sonra kilolu kalan birisi olmak istemiyordum.

 

Daha şimdiden kafamda bin bir türlü düşünce vardı. Bebeğimin doğacağı zamana kadar kim bilir daha neler düşünüp kendimi üzecektim. Ben kendimi üzecek şeyler bulmakta ustalaşmıştım. İlla bir şeyler buluyor ve kendimi üzüyordum.

 

Nefesimi sesli bir şekilde vererek Korkut'a döndüm. Üzerini değiştirmişti. Yanına yaklaşıp yüzüne baktım. Biraz sonra üzerini düzeltmeyi bırakmış gözlerini bana çevirmişti. "Hadi gidelim." diye konuştu gözlerime bakar bakmaz. Başımı sallayıp kapıya döndüm. Birlikte odamızdan çıkıp aşağıya indik. Korkut babasının yanına giderken ben de mutfağa gittim.

 

Mutfakta kimseyi göremeyince kadınların olduğu odaya yöneldim. Yoksa sofra çoktan hazırlanmış mıydı? Kapıdan içeri girince tahminimin doğru olduğunu gördüm. Sofrayı kurmuşlardı. Herkes sofranın etrafına dizilmişti.

 

"Geç kaldım kusura bakmayın." diyerek her zamanki yerime oturdum. Herkesin yüzünde gülümseme vardı. Saatlerce bekletsem yine de bir şey söylemezlermiş gibi hissediyordum.

 

"Ağabeyime söyledin mi?" diye fısıldayarak soran Melike'ye göz ucuyla bakıp başımı salladım. Her ne kadar bu bebek herkesi mutlu etmiş olsa da aile içinde gebelik ile alakalı çok konuşulmazdı. Özellikle de büyüklerin yanında bunu konuşmak ayıp sayılabilecek bir şeydi. Hatta direkt ayıptı.

 

"Ne tepki verdi?" diye soru sormaya devam ettiğinde elime kaşığımı alarak ona doğru eğildim. "Sonra konuşalım." diye fısıldadım. Melike başını sallayıp yemeğini yemeye devam etti. Kayınvalidem ve halanın önünde bu konu hakkında konuşmak uygunsuzdu. Bu yüzden sonra konuşalım demiştim.

 

Yemekten sonra hızlı bir şekilde sofrayı toplamıştık. Bulaşıkları her zamanki gibi ben dışındaki kişiler halletmişti. O sırada ben de kayınbabama kahve yapmıştım. Yemekten sonra kahve içmeyi severdi. Her gün içmese de sık sık içerdi. Bugün de keyfi yerinde olduğu için benden kahve istemişti.

 

Hazırladığım kahve ile erkeklerin olduğu odaya doğru gittim. İçeride yalnızca Korkut ile kayınbabamın olmasını bekliyordum fakat kayınvalidem de içerideydi. Kapıdan girdiğimi fark ettiklerinde üçünün de yüzü bana dönmüştü.

 

"Ana sana yapmadım ama hemen sana da yapıp getireyim." diye konuştuğumda kayınvalidem başını iki yana salladı. "Yok kızım ben istemem." diyerek sözlerime cevap verdi. Ona bir şey demezken elimdeki tepsiyle kayınbabamın önüne geçtim.

 

"Ellerine sağlık." diyerek kahveyi aldığında gülümsedim. "Afiyet olsun." diye cevapladım. Geriye çekildikten sonra saniyelik de olsa Korkut'a baktım. O da bana bakıyor olmalıydı ki göz göze gelmiştik. Ancak ben gözlerimi hemen çektiğim için uzun bir bakışma olmamıştı maalesef. "İşin yoksa gel otur." diye konuştu kayınvalidem. Şu anda bir işim yoktu.

 

Yerdeki minderlerden birine oturduğumda kayınvalidem ile kayınbabam çaprazımdaydı. Korkut ise karşımdaydı. Gidip yanına oturmak isterdim ama bunun da uygun olmadığını biliyordum. Korkut'a istediğim an bakamamak bazen çok canımı sıkıyordu.

 

Gözlerim ellerimdeydi. Büyüklerin yanında bazı hareketleri yapmak uygun değildi. Bunların başında da elbet kocama bakmak vardı. Gözlerimi Korkut'a dikip onu incelemem büyük bir ayıp olurdu. Korkut karşımda otururken bu ayıbı yıkmamak beni çok zorluyordu.

 

"Bu hafta Korkut ile hastaneye gidin. Hatta yarın gidin." Kayınvalidem konuşunca başımı ona çevirdim. Bebek için hastaneye gitmemize henüz gerek yoktu aslında ama onlar endişeleniyor olmalılardı. "Gerek yoktu aslında." diye mırıldanırcasına konuştum.

 

"Öyle deme. Arada bir gidip doktora görünmek iyidir." dedi kayınvalidem. Doktora istediğin zaman gitmek her zaman zor bir şeydi benim için. Ancak bu aileye gelin olduğumdan beri bazı zor şeylerin hiç de zor olmadığını anlamıştım. Bunlardan biri de doktora gitmekti. İstediğimiz zaman gidebiliyorduk. Tanıdığım çoğu kadın bir kere bile doktora görünmeden çocuk doğurmuşlardı. Köydeki ebe o kadınlar için her şeydi.

 

Kayınvalideme karşı gelmeyerek başımı salladım. Şehre gitmemiz gerekiyordu. Şehre gitmeyi hiç sevmiyordum. Çünkü hangi yoldan gidersek gidelim aklıma o gün geliyordu. İstesem de unutamayacağım bir gün...

 

Şimdi böyle mutlu olmamız, mutlu olmamız yanlış mıydı? O yolda yaşananlardan, kaybettiğimiz kişiden sonra mutlu olmak bizim hakkımız mıydı? Kayınvalidem ve kayınbabam mutlu gözükseler de içten içe acı çekiyorlar mıydı?

 

Bu düşünceler kalbimde ince bir sızıya sebep olurken gözlerimin dolmaması için dudaklarımı ısırdım. Kahraman'ı düşünmek her ne anımda olursam olayım suçluluk duymama sebep oluyordu. Bu yüzden onu düşünmemeye çalışıyordum. Onu düşünmekten kaçmak belki bencillikti ama bu konuda bencil olmayı seçiyordum. Aksi takdirde asla mutlu olamazdım ki. Eski eşim ve şimdiki eşimin kardeşiydi o. Onun ölümü aklımda olduğu sürece nasıl mutlu olacaktım?

 

Düşüncelerim git gide derinleşirken gözlerimi hızlıca kapatıp açtım. Şu an bunu düşünmemeliydim. Hatta hiç düşünmemeliydim. Özür dilerim Kahraman ama seni düşünürsem devam edememem. Sürekli bir yere takılıp kalmayı istemiyorum.

 

"Sabah erken kalkacaksınız, uyuyun da dinç olun." diyerek Korkut ile bana sırayla bakan kayınvalidem düşüncelerimden tamamen arınmamı sağladı. Korkut yerinden hareketlenince ona baktım. Ayağa kalkmıştı. "Hayırlı geceler." diye konuşup bana baktı. Bana baktığında ben de ayağa kalktım. "Hayırlı geceler." diye konuştum ben de.

 

İkimiz birlikte odadan çıkıp kendi odamıza gitmek üzere merdivenlere yöneldik. Hiç konuşmadan merdivenleri çıkıp odamızın önüne gelmiştik. Korkut'tan önce odaya giren ben oldum. O da hemen ardımdan girip kapıyı kapattı.

 

Direkt olarak yatağa geçip oturdum. Bugün de çok yorgun hissediyordum. Bu yorgunluğum gebeliğim ile alakalı olmalıydı. Aksi takdirde bir anda böyle yorgun hallere düşmem normal sayılmazdı. Bedenimi geriye doğru atıp uzandığımda Korkut konuştu. "Üzerini değiştirip yat."

 

Üzerimi değiştirmeye bile üşeniyordum. "Birazdan değiştiririm." diye uyuşuk bir sesle konuşup gözlerimi kapattım. Korkut bir şey dememişti. Duyduğum seslerden onun şu an üzerini değiştiriyor olduğunu anladım.

 

"Sabah erken kalkacağız. Yorgun gözüküyorsun." Korkut tane tane konuşup yanıma gelmişti. Bunun yatağın çöken tarafıyla anlamıştım. "O yüzden üzerini değiştir de uyu hemen. Sabah yine yorgun hissedersin yoksa."

 

Kafamı belli belirsiz salladım ama hiçbir hareketlilik göstermedim. Gözlerimi dahi açmadım.

 

"Korkut." diye konuştum hâlâ yatmaya devam ederken. "N'oldu yine?" diye keyifli bir sesle konuştuğunda gözlerimi açarak ona baktım. "Niye öyle dedin?" diye sordum. "Kafanda yine bir şeyler var belli ki. Adımı söyleyişinden belli soru soracağın." diye konuştuğunda şaşırdım. Gerçekten bu kadar belli ediyor muydum?

 

"Bir şey sormayacaktım." dediğimde gülümsedi alay edercesine. "Artık seni tanıyorum Belkıs." diye konuşurken bana yaklaşıp yanağımı okşadı. Gözlerim gözlerine bakarken derin bir nefes aldım. Kurduğu cümleye iç bile çekesim gelmişti. "Sor hadi." derken bana doğru eğildi biraz. "Nasıl hissediyorsun diyecektim."

 

Ben o kadar çok duyguyu iç içe hissediyordum ki... Bu yüzden onun da nasıl hissettiğini öğrenmek istiyordum. İçimdeki kocaman mutluluğun yanında bir burukluk da vardı. Bu burukluğun onda olmasını istemiyordum. Dışarıda öyle gözükmüyordu ama içinde nasıl hissettiğini bilmiyordum. Anlayamıyordum da...

 

"Bebek için mi soruyorsun?" diye sordu soruma karşılık olarak. Usulca gözlerimi kapatıp açtım. "İyi hissediyorum Belkıs. Aylar sonra aramıza yeni birisi daha gelecek, bunu düşünüyorum. Baba olmak çok zormuş gibi geliyor gözüme ama bir yandan da zor olmadığını düşünüyorum. Kafamda birçok düşünce var fakat ben yine de gayet mutlu hissediyorum." Uzun uzun konuşurken dikkatle yüzünü izledim. Tüm sözlerinde samimi olduğu gözlerindeki bakışlardan bile belli oluyordu.

 

"Kafana bir şeyleri takıp da kendini mutsuz etme, sen de çok mutlusun görüyorum." diye konuşmaya başladığında gözlerimi tavana diktim. "Mutlu olduğunu gördüğüm için mutsuz bir halini görürsem kızarım sana Belkıs. Eğer üzgünsen kendini üzecek bir şey bulmuşsun demektir çünkü. Gözünü seveyim düşünüp de üzme kendini. Düşündükçe üzücü şeyler bulunur ama bulma. Mutluluğa odaklan artık, yeter."

 

Korkut'un uzun konuşmaları çoğalmış olsa da ben bunun gerçekliğine hâlâ inanabiliyor değildim. Bunun gerçek oluşu garipti. Neredeyse hiç konuşmayan adamın böyle uzun uzun konuşması gerçekten garipti.

 

Konuştuğu sözlerin hepsinde haklıydı. Ben gerçekten de onun dediği gibi düşünüp kendimi üzüyordum. Mutluluğu kendime yakıştıramıyor muydum acaba? Ondan mı böyle sürekli düşünüp kendimi üzecek bir şeyler buluyordum?

 

"Bana söz ver." derken eğilip alnımdan öptü. Geriye çekilip gözlerime baktı. "Kendini üzecek bir şeyler bulmayacaksın, söz ver." Buna söz veremezdim ki. Söz versem de yapardım ben bunu. O zaman da sözümde durmamış olurdum.

 

"Söz veremem." diye mırıldandığımda kaşları çatıldı. Yerimde doğrularak ona döndüm. "Elimde değil Korkut." diye hemen açıklamaya başladım. Ben böyle bir insandım. İstesem de bunu engelleyemezdim.

 

"Kendin düşünüp üzüyorsun kendini. Üzmek senin elindeyse üzülmemek de senin elinde." diye kızarcasına konuştu. "Sen sadece buna inandırmışsın kendini." Kafamı iki yana salladım. Öyle değildi. "İnandırdığımdan değil." Bu kez o salladı kafasını iki yana. "İnandırdığından işte. Mutlu olduğun an üzülecekmişsin gibi korkuyorsun."

 

Ellerimi tutarak bana yaklaştı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Nefesi yüzümü ısıtırken dikkatli bir şekilde gözlerine bakıyordum. "Ben yanındayım. Bana da mı güvenmiyorsun? Mutluluğunu elinden ne alırım ne de almalarına izin veririm. Sürekli bu konuyu konuşuyoruz Belkıs. Kendini üzenin sen olduğunu söylüyorum. Sen kendini üzerken benim elimden bir şeyin gelmeyeceğini de söylüyorum ama sen bu dediklerimi unutuyorsun."

 

Dudağımın çaprazına minik bir öpücük bıraktı. "Daha ne kadar bu konuşmayı yapacağız? Ben konuşurum önemli değil ama seni üzgün bir suratla görmek istemiyorum. Fark etmiyorum zannediyorsun sanırım ama ben fark ediyorum Belkıs. Yüzün düştüğü an neler düşündüğünü anlıyorum. Yapma artık bunu kendine. Seni böyle görmek beni de üzüyor. Durduk yere ikimiz de üzülüyoruz."

 

"Özür dilerim." derken sesim titremişti. Bu kadar haklı olması bile beni şu an üzmeye yetiyordu. Üzülmeye alışmış olan bünyem miydi? O yüzden mi bu duygudan bir türlü kurtulamıyordum?

 

Korkut yüzüme bakarken bir şey demeyerek beni kollarının arasına aldı. "Ne desem de işe yaramıyor." diye söylenircesine konuştu. Söylediklerine bir şey demeden sadece ona sarıldım.

 

"Anne olacağın için heyecan ve mutluluk hissetmelisin sadece. Ha biraz da korku hissedebilirsin ama üzülme. Eğer üzülürsen karnındaki bebek onu istemiyorsun zanneder." Korkut konuşurken elim istemsizce karnıma gitmişti.

 

"Öyle deme." dedim halsiz bir sesle. "Onu istemez olur muyum?" derken elimi biraz daha karnıma bastırdım. Korktuğum ya da üzüldüğüm şeyler elbette vardı ama bebeğimi istiyordum. Bir parçası benden bir parçası sevdiğim adamdan olan bu bebeği her şeyden çok istiyordum.

 

"Sen böyle sürekli kendini üzersen öyle zanneder." diye tekrar konuşunca Korkut'tan ayrıldım. Kaşlarım çatık bir şekilde suratına baktım. "Sus ya." diye kızarak konuştum. Böyle bir şeyi dile getirmek bile rahatsız etmişti beni.

 

Yıllarca istenmediğim bir evde yaşamış olduğum için bebeğimin böyle bir şeyi düşünmesi düşüncesi bile rahatsız etmişti beni. Annem ve babam beni dünyaya getirmiş olsa da asla istemediklerini biliyordum. Babam için büyüdüğünde üzerinden para kazanabileceği bir şeydim ben. Annem için ise neydim ben bile bilmiyordum.

 

"Sen böyle yaparsan her gün karnına eğilip 'annen seni istemiyor' diyeceğim." diyen Korkut'un eline vurdum. "Sakın!" diye hafif sesimi yükselterek konuştum. "Şakasını bile yapma Korkut." dedim gayet ciddi bir şekilde. Muhtemelen şu an şaka yaptığını düşünüyor olmalıydı.

 

"Kızma kızma." derken gülümseyerek ellerimi tuttu. "Senin onu daha şimdiden çok sevdiğini biliyorum. O da biliyordur." derken gözleri karnıma kaymıştı.

 

Sessizce ben de karnıma baktım. Gerçekten de seviyordum onu. Daha birkaç gündür aklıma düşmüş de olsa şimdiden sevmeye başlamıştım. Aylarca onu bedenimde büyütüp sonrasında da kollarım arasına alınca kim bilir ne kadar sevecektim...

 

"İnşallah bana benzer." Bir anda konuştuğumda Korkut şaşırarak bana baktı. "Bana benzeyen bir bebek doğurunca sana bunun havasını atacağım. Bebeğimiz beni daha çok sevdiği için bana benzedi diyeceğim." Söylediklerim Korkut'un dudaklarını iki yana kıvırdı. "Ben de beni daha çok sevdiğini ama sen üzülme diye sana benzediğini söylerim o zaman." Keyifli bir sesle beni sinir edecek şeyleri söylediğinde benim kaşlarım çatılırken onun gülüşü daha da büyümüştü.

 

"Senin gibi suratsız birisi de olmaz en azından." Korkut kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Ee?" diye konuştu devam etmemi istercesine. "İnsanlara güler yüzlü olur. İleride evlendiği kişiyi de senin gibi sinirlendirmez." Korkut dudaklarını birbirine bastırıp kafasını hafifçe salladı.

 

"Ben seni sinirlendiriyor muyum?" diye sordu. Hiç beklemeden başımı salladım. Az önce söyledikleri ile beni gayet sinirlendirmişti. Şakasına söylemiş olsa da sinirlenmiştim işte. "Demek sinirleniyorsun benim yüzümden." Tuttuğu ellerimi hafifçe çekince ona yaklaştım.

 

Yüzüne bakarken nefesimi tutmuştum. Sanırım ben bu bakışı tanıyordum. Kalbim biraz hızlanırken gülmemek için kendimi sıktım. "Biraz daha sinirlenmene sebep olayım mı?" derken gözleri dudaklarıma dokundu. Tuttuğum nefesimi yavaşça bıraktım. "Ne yapacaksın?" diye sordum. Gözlerini gözlerime çevirdi.

 

"Hiç." deyip yüzüme yaklaştı. "Sadece seni sinirlendireceğim." deyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Onun dudaklarını tanıyan dudaklarım anında kalbimin daha da hızlanmasına sebep oldu. Gözlerim kendiliğinden kapanırken sağ elimin parmaklarını onun parmaklarına geçirdim. Beni sinirlendireceğini söylememiş miydi? Neden beni öpmüştü o zaman? Onun öpüşüne sinirlenmem imkansızdı.

 

Korkut dudaklarını bir anda geri çekince göz kapaklarımı araladım.

 

Neden geri çekildiğini anlamayarak suratına bakıyordum. O ise sakince bana bakıyordu. "N'oldu?" diye sordum. Madem beni öpmüştü ne diye geri çekiliyordu? Korkut'u öpmek bu dünyadaki en sevdiğim şeylerden birisiydi.

 

"Bir şey yok. Üzerini değiştir de uyuyalım sabah erken kalkacağız." demesiyle kaşlarım çatılmıştı. "Ne?" diye afallayarak konuştum. Madem beni öpüp çekilecekti neden uzun uzun öpecek gibi bakmıştı?

 

Şu an çok arsız birisi gibi davranıyordum sanırım ama umurumda değildi. Öyle bakmamış olsa sadece öpüp çekilmesine bir şey demezdim. Aksine minik öpücüğü hoşuma giderdi. "Dalga mı geçiyorsun benimle?" dediğimde sesli bir şekilde keyifle gülmüştü. Bu kaşlarımın daha da derinden çatılmasına sebep oldu.

 

"Bir anda seni öpmekten vazgeçtim." dediğinde kaşlarımı çatmayı bırakıverdim. Şaşkında kaşlarım havaya kalktı. "Vazgeçtin?" diye sorarcasına konuştum. "Evet, öpesim gelmedi." dedi aynı keyifli sesiyle. Bende o keyiften eser yoktu.

 

"Öpesin gelmedi?" diye hayretle konuştum. Basbayağı benimle dalga geçiyordu. Beni sinirlendireceğini söylerken kastettiği şey bu muydu yani? "Bir daha öpesin gelmesin beni o zaman." diye hırsla konuşup oturduğum yerden kalktım.

 

Dolabın önüne geçerken suratsızdım. Benimle dalga geçiyordu.

 

"Benim gelmese de senin öpesin gelir." dedi arkamdan. Ona cevap vermeyerek üzerimi değiştirdim. Birkaç gün ne beni öpmesine izin verecek ne de onu öpecektim. İşte o zaman görürdü benimle dalga geçmeyi.

 

"Cevap vermeyecek misin?" diye konuştuğunda elime tarağımı almıştım. "Gel ben tarayayım." dedi hemen sorusunun ardından. Cevap vermeyecektim. Kendi kendine istediği kadar konuşabilirdi. Saçlarımı hızlı bir şekilde tarayıp yatakta kendi tarafıma geçtim.

 

"Küstün mü?" Korkut tekrar konuştuğunda hiçbir tepki vermeden uzandım. Arkam şu anda ona dönüktü. Benimle dalga geçtiği için ona küsebilirdim bence?

 

"Gerçekten konuşmayacak mısın?" Korkut bana doğru yaklaşmıştı. Bunu hissetmiştim. Kolunu belimden uzatıp elini karnıma koyunca her ne kadar kalbim hızlansa da yine bir tepki vermedim. "Öpeyim de barışalım mı?" diye konuştu.

 

Ona olan çocukça küslüğümle bu kadar ilgilenmesi şu an inanılmaz hoşuma gidiyordu. Bunu daha önce neden yapmadığımı bile düşünüyordum.

 

"Öpemezsin beni." diye konuştum en sonunda. Sesim gerçekten de ona küstüğümü belli ediyordu. "Tamam, sen öpersin o zaman." derken başını sırtıma yasladı. "Kocana küs mü yatacaksın hem?" diye sordu. İstesem küs yatardım. Sorun değildi.

 

"Beni sinirlendireceğini söylemiştin ya işte." dediğimde hafif sesli bir şekilde güldü. "Dön bana." derken kolumdan tutup beni kendisine doğru çevirdi. Maalesef onun gücüne karşı çıkamamıştım. Gözlerimi kapattım. "Yüzüne bakmayacağım o zaman."

 

"Öpebilir miyim peki?" Sağ elimle dudaklarımı kapattım. "Hayır." diye konuştum. Aslında öpmesini istiyordum...

 

Ama küsmüştüm işte. Öpemezdi.

 

"Demek gözlerime bakmadan, beni öpmeden uyuyacaksın..." Korkut sitemli bir şekilde konuştu. "Gözüne nasıl uyku girecekse?" diye sessizce devam etti konuşmaya.

 

Korkut resmen oyunuma uyuyordu.

 

"Benimle dalga geçiyorsun." diye aynı sessizlikte konuştum ben de. "Dalga geçmedim ki." derken elini uzatıp parmaklarıyla saçlarıma dokundu. "Sadece seni sinirlendirmek istedim. Bana sinirlendiğin anlardaki hallerin bana keyif veriyor."

 

Asık suratımla ona bakmaya devam ettim. Söylediklerine cevap vermemiştim. "Sırf seni öpmeye devam etmedim diye mi küsüyorsun bana?" derken sesi o kadar neşeli çıkmıştı ki gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

 

"Öpesim gelmedi dediğin için küstüm." diye cevap verdim. Gözlerim hâlâ kapalıydı. Yüzündeki ifade nasıldı bilmiyordum. Bilmek istiyordum fakat inadımdan açmıyordum gözlerimi.

 

"O sözlerin sırf seni sinirlendirmek için olduğunu bilmen gerekirdi." derken parmaklarını yanağımda hareket ettirmeye başladı. Gözlerimi açmamak şu an gerçekten çok zordu. Bir kez daha açmamı istese gözlerimi açardım.

 

Korkut'un nefesini daha yakınımda hissedince göz kapaklarım titreyerek açılmıştı. Yüzü yüzümün dibindeydi. "Barışalım mı?" diye konuştu. Ellerinden birisiyle karnıma dokundu. "Hem küs uyursak bebeğimiz de üzülür." dediğinde dudaklarımın iki yana kıvrılışını engelleyemedim.

 

Bebeğimiz...

 

"Annesini kızdırdığın için üzüldü zaten." dediğimde onun da dudakları iki yana ayrıldı. "Annesi beni öperse tekrar mutlu olur o zaman." derken bana yanağını uzattı. Dudaklarımı birbirine bastırıp birkaç saniye bekledikten sonra içimden geleni yapmaya karar verdim. Bu kadar küslük yeterdi bence.

 

Dudaklarımı önümde duran yanağa bastırıp uzunca öptüm. "Bir daha kızdırma beni." diye konuştum. Korkut yüzünü bana çevirip dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. "Tamam, yapmam bir daha." dedi uslu bir çocuk gibi.

 

Az önce birkaç gün beni öpmesine izin vermeyeceğimi ve benim de onu öpmeyeceğimi söylemiştim değil mi... Konu Korkut ile alakalı olunca kendime verdiğim sözleri bile tutamıyordum ben. Onu bu kadar çok sevmem iyi miydi kötü müydü asla anlayamayacaktım sanırım.

 

Yine de bu durumdan memnundum. Özellikle de onun da sevgisini hissetmeye başladıktan sonra çok memnundum.

 

Korkut'un göğsüne başımı yaslayarak ona sarıldım. Gözlerimi kapatarak derin bir soluk çektim içime. Dudaklarımdaki minik tebessümle birlikte kendimi uykuya bıraktım.

*

 

 

Az çok demeyelim boş geçmeyelim lütfeeenn

 

Bölüm : 15.01.2025 21:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...