37. Bölüm

37. Bölüm: "İhanet Korkusu."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Bedenimde ufak tefek değişiklikler oluyordu. Bu değişiklikler bebeğim sayesinde oluyordu. Gün geçtikçe bebeğime daha çok bağlanıyordum. Onu daha çok hissediyordum. Bebeğimi hissetmek bazen Korkut'u hissetmekten bile daha çok mutlu ediyordu beni. Bunu Korkut'a söylemiyordum. Sanki sevgime ihanet ediyormuşum gibi bir duygu yayılıyordu içime. Bu sevgime ihanet olabilir miydi? Bebeğimi, babasından daha çok sevemez miydim?

 

Bana ait olan ilk şey gibiydi. Bebeğim, benimdi. Babası da vardı ama benimdi işte. Benim içimdeydi. Onu hisseden, büyüten bendim. Doğduktan sonra da onu büyütecek bendim.

 

Bebeğimin daha şimdiden çok seveni vardı ancak şüphesiz en çok seven bendim. Annesiydim. En çok benim sevmem normal değil miydi?

 

Babası da seviyordu onu. Her zaman karnıma dokunup bebeğimizle konuşuyordu. Korkut'un gözlerindeki heyecanı daha önce hiç görmemiştim. Baba olacağı için çok mutluydu o da.

 

Şu anda da yanıma oturmuş karnıma bakıyordu. Hiçbir şey demiyordu ama sağ eli karnımın üzerindeydi. Bana doğru dönmüş yatakta uzanıyordu. Aslında odamızdan çıkmamız lazımdı ama bir türlü ikimiz de yataktan kalkamamıştık.

 

Korkut karnıma bakarken ben de onun yüzüne bakıyordum. Derin bir sessizlik hakimdi odamızda. Korkut konuşmadığı için ben de konuşmak istemiyordum. Babasını ve bebeğimizi yalnız bırakmış gibi davranıyordum.

 

Sessizliğimiz fazla uzamış olmalı ki Korkut başını yüzüme doğru çevirip konuştu. "Ne düşünüyorsun derin derin?" Gözlerini görünce düşüncelerimden anında sıyrıldım. Düşündüğüm şeyler çok da derin değildi aslına bakılırsa. Bebeğimi düşünmüştüm işte. Bebeğim olduğunu öğrendiğim andan beri hep aynı şeyleri düşünüyordum zaten.

 

Kafamı iki yana salladım 'hiç' der gibi. Korkut bu soruyu tekrarlamadı. Biraz ykarı doğru kayarak yüzümün hizasına geldi. Az önce karnıma daha yakındı, evet.

 

"Bazen mutsuz musun diye düşündürtüyorsun beni." derken sağ eli çoktan yanağımı bulmuştu. Yanağım onun elini tanıdığı için ona yaslanmıştı bile. Korkut'un gözlerinden gözlerimi çekmedim. Belli ki konuşmaya devam edecekti.

 

"Sen derin düşüncelere dalınca eski hallerin geliyor aklıma. Gözünden yaşın eksik olmadığı günleri hatırlamak da beni hem sinirlendiriyor hem de üzüyor. Mutsuz olma Belkıs. Bunu sana hep diyorum, demeye de devam edeceğim. Mutsuz hissettiğin an bana söyle. Söyle ki seni mutsuz eden şeyi yok edeyim."

 

Bunu sürekli diyordu gerçekten de. Aslında mutsuz değildim ben. Dışarıdan mutsuz gibi mi görünüyordum? Sürekli gülümseyerek gezemediğimden miydi acaba? Şu anda mutluydum mesela. Düşüncelere daldım diye mutsuz olacak değildim ya. Mutlu olduğum şeyleri düşünüyordum işte.

 

"Ben mutsuz olmayı bırakalı çok oldu." derken ben de elimi kaldırıp onun yanağına koydum. Başparmağımla da usul usul sevdim yanaklarını. Korkut dediklerime karşı bir tepki vermedi. "Düşündüğüm şey bebeğimiz. Onu ne kadar çok sevdiğimi, sevdiğimizi düşünüyordum." dedim içi rahat etsin diye. Bu söylediğimle dudakları kıvrıldı. "Demek öyle." diye sessizce mırıldanır gibi konuştu. Ben de gülümsedim.

 

Korkut bana biraz yaklaşıp alnımdan öpünce garipsemedim. Beni durduk yere öpmelerine de alışmıştım. Hoşuma giden bir alışkanlıktı. "Bebeğimizi düşünürken kendini üzecek şeyleri de düşünmüyorsun değil mi?" Geriye çekilip yüzüme ciddiyetle bakarak sormuştu bu doruyu. Hemen yanıt verdim sorusuna. "Hayır. Üzmüyorum kendimi, gerçekten."

 

Kendimi üzmem Korkut'un en sinirlendiği şeylerin başını çekiyordu.

 

Kendime üzen kendim olunca bir şeye yapamadığındandı siniri. Sanırım onu anlıyordum.

 

"Artık odadan çıkmamız lazım. Gelen gidenler var." diye konuşmaya devam ettim. Melike'nin düğü vardı iki gün sonra. Yarın kına gecesini yapacaktık. Akrabalar, tanıdıklar şimdiden gelmeye başlamışlardı eve. Bu yüzden odada durmamız doğru değildi.

 

Korkut eve gelince üzerini değiştirmek için odaya çıkmıştı. Beni de çağırdığı için peşinden gelmiştim. Şimdi herkes Korkut ile odamızda olduğumuzu biliyorlardı. Üzerini değiştirmesi için geldiğimiz odada neredeyse bir saattir uzanıyorduk. Şu an yaptığımız şey gerçekten de ayıptı. Tabii Korkut bunu umursar mıydı? Hayır.

 

"Gelip gidiyorlardır işte." demesiyle sesli bir şekilde güldüm. Yanağındaki elimi saçlarına çıkararak saçlarını okşadım. Gayet haklıydı bence. Ama yine de doğru olan bu değildi.

 

"Odada ne yapıyor bunlar demezler mi Korkut? İnsanların içine çıkmamız lazım." derken yüzünü yüzüme çevirmiştim tuttuğum saçlarıyla. Zira gözleri yine karnımı bulmuştu. Başını kendime çevirdiğimde gözlerime baktı. "Odamızda ne yaptığımızdan kime neymiş?" derken sesi yine ciddi çıkınca ben yine güldüm.

 

Ona yaklaşıp yanağına dudaklarımı bastırıp uzun uzun öptüm. Çok seviyordum onu.

 

"Olmaz öyle işte." dedim geri çekilirken. Kaşlarını huysuz bir şekilde çatıp bana yaklaştı. Beni kollarının arasına alıp başımı göğsüne yasladığında gülmeye devam ederek yaslandım ona. "Biri sana bir şey derse kocam göndermedi dersin." Konuşurken dudakları saçlarımın arasında geziniyordu. Bu his çok ama çok güzeldi.

 

"Ne kadar ayıp." derken gülmeye devam ettim. Keşke ayıp olmasaydı ama ayıptı işte. Korkut saçlarımın arasındaki dudaklarıyla başıma bir öpücük bırakıp geriye çekildiğinde başımı kaldırarak ona baktım. Yüzünde hâlâ o huzursuz ifade vardı. Uzanarak çenesinden öptüm. Gülmeye devam ederken yataktan kalktım. "Kalk hadi. Sen nasıl gelin ağabeyisin?" Ona sahte bir kızgınlıkla konuşunca kaşlarını kaldırarak yüzüme baktı.

 

İstesem gerçekten de azarlayabilirdim onu, neye şaşırıyordu?

 

"Senin hiç kocandan korkun yok." dediğinde kaşlarını kaldırma sırası bana gelmişti. Sürekli olarak bu konu açılıyordu. Genelde bu konunun kazananı da ben oluyordum. "Ne korkacakmışım senden?" Korkut tanıdık cevabımı duyunca gülerek yataktan kalktı. "Aman, korkma." deyip başımdan öptü. Elimi tutarak kapıya doğru yürüyünce elimi kendime çekerek durdum onu. "Şalımı takmam lazım."

 

Odaya girer girmez şalımı çıkarmıştım. Hem daraldığımı hissettiğimdendi hem de Korkut saçlarımdan öpsün diyeydi. İşe yaramıştı.

 

Korkut'tan uzaklaşarak kenarda duran şalımı başıma yerleştirdim. Kırmızı renkte bir şaldı. Üzerimdeki elbise de kırmızıydı. Elbisem henüz çok büyük olmayan karnımı gözler önüne seriyordu. Korkut bu elbiseyi giymemem için de dakikalarca konuşmuştu lakin bir şekilde ikna etmiştim onu. Ya da ne yaparsa yapsın giyeceğimi bildiğinden kabullenmek zorunda kalmıştı.

 

"Ben biraz kahveye gideceğim. Gelenler hep kadınlar zaten. Evde durmamın bir manası yok." Korkut konuştuğunda aynadan ona baktım. Beni izliyor olduğu için göz göze geldik. Kafamı salladım usulca. "Haklısın." dedim. Yarın ve sonraki gün evde olması lazımdı ama bugün olmasa da olurdu. "Ama yorgun değil misin? Sabahtan beri tarladaydın zaten." Konuşmaya devam ederken ona çevirdim bedenimi. "Değilim." diye cevapladı beni.

 

Korkut'un yanına vardığımda şakaklarımdan sarkan saç tellerime dokundu. "Sana aldığım tarağı kullanmamaya kararlı mısın?" Sorduğu soruyla suratımı düşürdüm. "Uğraşma benimle ya." diye kızdım. Aylar olmuş olsa da aldığı tarağa da aynaya da kıyamıyordum. Bu yüzden daha hiç kullanmamıştım. Korkut kullanmam gerektiğini söylese de ben kıyamıyordum.

 

Korkut'un bana aldığı ilk hediyeydi.

 

"Uğraşmıyorum ki Belkıs. Ben sana saçlarını güzelce tara diye yaptırdım onu. Saçlarına dokunmadıktan sonra tarağın; yüzüne dokunmadıktan sonra o aynanın ne amacı var? Eşyaların duyguları olsa eminim ki üzülürlerdi." Söylediklerini umursamadan sadece omuzlarımı silktim. Henüz kullanmayacaktım.

 

"Ne inatçısın..." diye iç çekerek konuştu. Yine cevap vermedim. Sonra birlikte odamızdan çıkıp aşağıya indik. İkimiz merdivenlerden inerken bize dönen gözler görmüştüm. O gözlere karşı yüzüme bir gülümseme kondurdum. Hepsini sevmesem de mecburen hepsine gülümsüyordum.

 

Merdivenlerden indiğimizde Korkut'a karşı konuştum. "Hemen çıkacak mısın?" Korkut kafasıyla çıkacağını belli edince bu kez birlikte dış kapıya doğru yürüdük. Kapıyı açıp kapıdan çıkınca bana döndü. Korkut odamızda güler yüzlü, neşeli hatta bazen de çocuk gibi davranıyordu ama dışarıdayken şimdi de olduğu gibi suratsız, çekilmez adamın tekiydi. İlk tanıdığım Korkut'tu şimdi karşımda duran adam.

 

"Kendini yoracak bir şey yapma. Kendine de bebeğimize de dikkat et." Sessizce konuştuğunda dudaklarım iki yana kıvrıldı. Elim karnımı bulurken hızlı hızlı başımı salladım. Evden her çıkışında bunu söylüyordu. Ben de her seferinde şimdiki gibi mutlu oluyordum.

 

"Hadi Allah'a emanet ol." deyip hareketlendiğinde "Sen de." dedim ardından. Duraksamadan yürümeye devam etti. Yine o gözden kaybolana kadar arkasından izledim. Çok geçmeden kaybolmuştu. Mecburen içeri girdim ben de. Evin avlusunda birkaç genç kız vardı. Onlar da bana bakıyorlardı. Gülümsedim göz göze geldiklerime karşı.

 

Büyük odamızın önüne gittim. Yeni gelenler varsa onlara hoş geldin demem lazımdı. Daha sonra onlara hoşlamadığım gerekçesiyle buna bile laf edebilirlerdi. Odanın önüne gelince kapıdan içeri yavaşça girdim. Birkaç yüze bana çevrilmişti.

 

"Hoş geldiniz." diyerek hepsinin yüzüne baktım. Hepsinden de cevap alırken gülümsedim. Düğün süreci boyunca bol bol gülümseyecekmişim gibi görünüyordu. Kayınvalidem ayağa kalkınca ona baktım. Yanıma geliyordu. Yüzüne baktığımda kapıyı gösterdi kaşlarıyla. Bozuntuya vermeyerek kapıdan çıktım. O da hemen peşimden çıkmıştı. Bir şeyler diyecekti belli ki.

 

"Belkıs, Melike geldi mi kızım?" Kayınvalidemin sorduğu soruya şaşırarak baktım. Evde değil miydi? Evde olmadığından bile haberim yoktu. "Evde değil mi?" Kayınvalidem sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdi. "Bu kız benim sebebim olacak."

 

Bu kadar endişelenmesinin sebebi neydi ki? Evde değilse de gelirdi birazdan.

 

"Ana az bir sakin ol sen. Gelir az sonra, n'olacak?" Bu dediklerimi duymamış gibi yakasını açarak iç çekti. "İyi bir dayağı hak eder bu kız. Zamanında dövmedim diye sözlerimi dinlemez." Kayınvalidemin hem endişeli hem de sinirli sesi daha da meraklanmama sebep oluyordu. Gerçekten bu kadar büyütülecek bir mesele miydi bu?

 

"Niye bu kadar telaşlandın sen?" dediğimde iyice dibime girip fısıldayarak konuştu. "Nişanlısının yanına gitmiş. El alem duysa neler derler? Düğüne iki gün var dayanamadı. Eve bir gelsin de kıracağım o bacaklarını." Duyduğum şeylerle gözlerim hafif irileşse de kendimi tuttum. Şimdi niye telaşlandığını anlamıştım. Haklıydı da.

 

"Tamam, sen sakin ol. Birazdan gelir o da. Gelince ben konuşurum onunla." derken kayınvalidemin kolunu yavaş yavaş okşadım. Kadın o kadar telaşlıydı ki kayınbabamın haberi olmadığına emin olmuştum. Duysa o daha da sinirli olurdu. "Yalnız mı gitmiş?" Kayınvalidem sorumu duyunca derin bir soluk alıp başını salladı.

 

Biri duysa dillerinden düşmezdik. Melike bu kez gerçekten iyi bir azarı hak ediyordu. Zaten iki gün sonra düğünü vardı. Doya doya görecekti sevdiğini. Ben de iç çektim. Birazdan gelmesini umuyordum.

 

"Gelen giden de soruyor." Kayınvalidem tekrar konuşunca bir şey diyemedim. Sorarlardı illaki. Eslem nerede olduğunu belki bilebilirdi. Ona sormak lazımdı. Belki de çoktan sormuşlardı. "Eslem'e sordunuz mu? Belki bilir nerede olduğunu."

 

"Zaten ona demiş nişanlısının yanına gittiğini. O akılsız da gidilmez dememiş." Kayınvalidem bu kez de Eslem'e kızmaya başlarken ne yapacağımı bilemeyerek etrafa bakındım. Bize bakanlar vardı. Açık veriyorduk sanırım. Bu yüzden hemen toparlandım.

 

"Ben bulurum onu birazdan. Sen içeri geç ana. Çok da canını sıkma insanlar anlamasın." Kayınvalidem yalnızca başını sallayıp çıktığı odaya geri girdi. Ben de direkt mutfağa gittim. Saniye'ye soracaktım. O bilebilirdi. Melike ile onun arası iyiydi.

 

Saniye'yi mutfakta görünce içeri girip kapıyı kapattım. Zaten içeride başkası yoktu. Saniye bana bakıyordu. Neden kapıyı kapattığımı anlamamıştı. Bakışlarından belliydi. "Melike nerede, bilir misin?" diye sordum uzatmadan. Saniye kafasını iki yana salladı. "Evden çıkarken gördüm ama nereye gittiğini demedi."

 

Melike eve gel, annenden önce ben döveceğim seni.

 

"Ne kadar oldu gideli?" diye sordum bu kez. "Birkaç saat olmuştur. Hayırdır bir şey mi oldu?" dediğinde elimi sallayarak geçiştirdim onu. "Yok bir şey." Mutfaktan çıkıp ne yapacağımı bilemeyerek birkaç saniye bekledim. Çıkıp arasa mıydım acaba? Nerede olacağına dair bir fikrim yoktu ki. Korkut'a da diyemezdim. Melike'ye sinirlenmesini istemiyordum.

 

Biraz daha bekleyebilirdik. Bence az sonra gelecekti. Öyle hissediyordum. Öyle hissetmek istiyor da olabilirdim tabii.

 

Yaklaşık yarım saat bekledim. Gelen gidenle ilgilendim. Mutfağa girip çıktım ama Melike gelmemişti. Misafirlerin Melike'yi sorduğunu da işitmiştim. Kayınvalidem rahatsızlandığı için uyuduğunu söylemişti lakin insanlar buna inanmış mıydı bilmiyordum.

 

Acaba çıkıp etrafa bakınsa mıydım? Başına bir şey gelmiş olabileceğinden de korkmaya başlamıştım. Melike bu kadar sorumsuz bir kız değildi. Bizim endişeleneceğimizi bile bile saatlerce eve gelmemezlik yapmazdı. Evin etrafına bakabilirdim bence.

 

Bu düşünce ile evin kapısından çıktım. Çıkarken kimseye haber etmediğim için ben de sorumsuz davranmıştım sanırım ama zaten ben çok geçmeden dönerdim. Yokluğumu fark etmezlerdi bile. O yüzden çok önemli değildi haber vermemem.

 

Evin çevresinde bir tur attıktan sonra kimseyi göremeyip yürümeye başladım. Eğer nişanlısı ile birlikteyse belki de onun evine yakın bir yerlerde olabilirlerdi. O yüzden oraya gitmeye karar verip ayaklarımı köy meydanına doğru çevirdim. Köy meydanını geçmem gerekliydi oraya gitmek için. Melike'nin nişanlısının evi köyün diğer çıkışı tarafındaydı. Yani bizler köyün iki ucunda oturuyorduk.

 

Korkut şimdi bu kadar yolu yürüyor olduğumu görse o kadar çok kızardı ki...

 

Bunu düşünmeyerek hızlı hızlı yürümeye devam ettim. Melike'yi bulamasam da eve dönecektim. Saatlerce onu aramaya ne yüreğim ne de bedenim dayanmazdı. Yüreğimin dayanamamasının sebebi Korkut'u kızdıracak olmamdı. Durduk yere onun bana kızmış olmasını istemiyordum. Ciddi bir şekilde bana kızarsa aramız açılırdı yine.

 

Bunu bile bile şu anda yapıyor olduğum şeye devam etmem de sanırım benim aptallığımdı.

 

Köyün meydanında Korkut'u görebilme ihtimalim vardı. Kahvehane burada olduğu için ben onu görmesem o beni görebilirdi. Bu yüzden meydandan değil de arka sokaklardan geçtim. Bu sokakları da hiç sevmezdim lakin Korkut'a görünmemem lazımdı.

 

Adımlarımı hiç yavaşlatmadan gidiyor, sürekli de etrafımı inceliyordum. Bir yerlerde Melike'yi görebilirim diye umut ediyordum. Melike'yi muhtemelen bulamayacaktım.

 

Yerimde durup birkaç derin nefes alıp verdim. "Ah be Melike!" diye sitem edip yürümeye devam ettim. Karnında bebeği olan yengesini yoruyordu. Ona küssem bile hakkım vardı bence.

 

Eve yaklaştığımı fark edince daha hızlı yürüdüm. Eve gidemez ya da evdekilerin görüneceği şekilde onu arayamazdım. Beni fark ederlerse tanırlardı. Melike'yi aradığımı da söyleyemezdim. Bu yüzden evin çevresinde gezindim. Evin arkasında büyük bir açık alan vardı. Orada olabilirlerdi.

 

Bunlar birlikte ne yapıyorlardı? Kayınvalidemin endişesi umuyorum ki boşa çıkardı. O kadarını da yapmazdı Melike.

 

Düğün arifesinde bir şey olacak diye korkuyordum.

 

"Belkıs." Duyduğum sesle yerimde durdum. Ses tanıdık değildi. Sesin geldiği yöne bakınca aslında sesin sahibini tanıdığımı anladım. Görmeyi en ama en istemeyeceğim kişilerin başını çekecek birisi tam karşımdaydı. Üstelik yüzünde mutlu bir ifade vardı. Korkunç gözüküyordu.

 

Ona bir şey demeyip arkamı döndükten sonra hızla yürüdüm.

 

O da peşimden yürüdü. Adım seslerini işitiyordum. Korkuyla kalbim hızlanmıştı bile. Melike'yi arayacağım derken berbat bir durumun içine düşmüştüm sanırım. Tam tersi yöne yürüyüp meydana mı gitseydim? Korkut'un yanı benim için en güvenli yerdi. Bana kızacak olsa da yanında olmam lazımdı şu an.

 

"Kaçma. Sana bir şey yapacak değilim." demesiyle daha da hızlandım. Onunla aynı yerde nefes almak bile istemiyordum. Kaç yılım ondan korkarak geçmişti. Hâlâ da korkuyordum. Hızla atan kalbim bunun kanıtıydı.

 

"Belkıs!" Yüksek sesle bağırınca yerimde sıçrayarak koşmaya başladım. Tarih tekrar ediyormuş gibiydi. Bundan yıllar önce de bu iğrenç sesi duyar ve kaçardım. Zaten son kaçışımda Korkut'u görmemiş miydim? O gün aşık olduğum adamı ilk gördüğüm gündü.

 

Bir anda kolumdan tutulunca hızla kolumu kendime çektim ama işe yaramadı. Kolumu sert bir şekilde tutuyordu. "Kaçma demedim mi sana?" dediğinde suratına baktım. Hem korkuyordum hem de sinirliydim. Hangi cüretle bana dokunuyordu?

 

"Uzak dur benden. Bırak kolumu." deyip kolumu tekrar çektim ancak yine işe yaramadı. Sıkı sıkı tutuyordu. "Konuşalım, bırakırım." Benimle ne konuşmayı istiyordu? Alakamız yoktu birbirimizle. Bu yüzü görmek zorunda mıydım ben şu an?

 

Sinirle kolumu tekrar çekip diğer elimle de onu ittirdim. Gücüm yetmiyordu. "Bırak."

 

Bırakmadı.

 

"Gebe misin sen?" Gözleri karnıma bakarken konuştuğunda elimle karnımı kapatmaya çalıştım sanki mümkünmüş gibi. Bebeğimin onun sesini duymasını istemiyordum. "Bağırırım, bırak." dedim bu kez. Sinir bozucu bir şekilde gülüp etrafa baktı. "Bağır. Sence seni duyup gelecek olan olur mu?" Olmazdı. Melike'nin nişanlısının evinin arka tarafındaki açık alandaydık. Burada beni kimse duymazdı.

 

Korkut ne kadar kızsa haklıydı şimdi. Kendi kendime bir şeylere kalkışmamalıydım.

 

"Ne konuşacaksın benimle?" dedim elinden kaçamadığım için. Kolumu kurtarsam yine kaçamazdım. Yakalardı beni.

 

Bekir kolumdaki tutuşunu yumuşatınca kolumun ağrıdığını anladım. Ne kadar sıkmışsa canımı acıtmıştı. "Gebe misin?" Tekrar sorduğunda elimi karnıma biraz daha bastırdım. Görüyordu işte. İlla cevap vermem mi gerekliydi? Bekir'in kolumu tutuşu tekrar sertleşince cevap verdim. "Evet."

 

Kafasını yavaşça sallayıp karnıma baktı. "Evlendiğin adamın kardeşiyle evlenip bir de çocuk yapmışsın. Benimle evlenmeyi kabul etmeyip düştüğün şu hallere bak." Duyduğum sözler beni rahatsız ederken geriye bir adım attım. O da bana doğru attı. Yani hiçbir şey değişmedi.

 

"Hayatım boyunca seni sevdim ben. Sen de en başından beri bunu biliyordun ama beni kabul etmedin. Neyim eksikti benim?" Sesindeki siniri hissederken korkuyordum. Bana ya da bebeğime zarar vermesinden korkuyordum. Ondan her şeyi bekliyordum çünkü.

 

"Saçma sapan konuşmanın bir manası yok. Bırak beni gideyim." dedim sert bir sesle. Karşımda oturup bana olan eski aşkını anlatan adam evliydi. Bu sene evlenmişti, duymuştum. Hâlâ yüzsüz yüzsüz konuşuyordu. Üstelik ben de senelerdir evliydim.

 

"Saçma mı? Sen benim sana olan duygularıma saçma mı diyorsun?" Normal birisi olduğunu hiç düşünmemiştim. Şimdi de normal olmadığını kanıtlıyordu. Ben bunun elinden kurtulup da eve nasıl gidecektim? Hemen eve döneceğimi düşünmüş olsam da öyle gözükmüyordu. Zaten buraya kadar yürüdüğüm için yarım saatten fazla zaman geçmişti evden çıktığımdan beri.

 

"Bekir sen de evlisin, ben de evliyim. Şu dediklerini bir duyan olursa n'olur biliyor musun sen?" Sesimi yükselterek konuştuğumda diğer kolumdan da tutup beni kendine çekti. Midemin bulandığını hissediyordum. Umarım üstüne kusardım bunun.

 

Geriye çekilmeye çalıştım yine. Bu kez de başaramadım.

 

"Bana geleceğini söylersen hemen şimdi boşarım ben karımı. Ne senin evliliğin ne de benimki umurumda değil." Söylediği sözlerin hepsini ondan bekliyor olsam da şaşırmaktan kendimi geri alamıyordum. Ben daha ağzımı açamadan Bekir tekrar konuştu.

 

"Bak kim gelmiş? Karnındakinin babası olduğunu sanan kocan. Ona da demek ister misin bana gelmek istediğini?" demesiyle gözlerim kocaman açıldı. Hızla başımı geriye çevirdim. Bekir kollarımdan tutmuş beni kendine çekmiş olduğu için onun kollarının arasında gözüküyordum. Korkut yüzünde çok eskiden gördüğüm korkutucu bir bakış ile bakıyordu. Hem bana hem de dibimde duran pisliğe bakıyordu.

 

Yanlış anlamazdı değil mi?

 

Bu sözlerin yalan olduğunu bilirdi. Benim kendisini ne kadar çok sevdiğimi biliyordu. Bunu bilirken duyduğu sözlere inanmazdı.

 

Kendimi geriye çekmeye çalışırken gözlerim korkuyla doldu. Yanlış anlarsa ne yapardım? Ona olan aşkıma ihanet ettiğimi düşünürse ne yapardım ben? Sırf bebeğimi ondan çok sevmeyi ihanet sayarken bir başkasını ister miydim? Ona bunu ölsem yapmazdım. Korkut benim her şeyimdi. Her şeyim olduğunu kendisi de biliyordu.

 

Ona olan sevgimi hissediyordu. İnanmazdı.

 

İnanmazdı değil mi?

 

*

 

İnanır mı?

 

Korkut'um yapmaz xksmddn

 

Durduk yere mutlu çocuklarımın arasına bi' şeyler sokmazsam rahat edemiyormuşum ben...

 

Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı bekliyorum.

Bölüm : 17.01.2025 17:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...