39. Bölüm

39. Bölüm: "Düş."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Üzülsem de kırılsam da ses çıkarasım gelmemişti bu kez. Yorulduğumdandı. Farkındaydım. Aynı şeyleri duymaktan da yaşamaktan da hissetmekten de fazlasıyla yorulmuştum.

 

Kolay yolu buydu işte. Sessiz kalmak. Sessiz kalınca yorgunluğuma yenisi eklenmiyordu. Öylece geçip gidiyordu işte. Tabii içimde biriken hisler geçmiyordu lakin en azından dışarıdan görünen olmuyordu.

 

Böyle yapmam doğru muydu onu da bilmiyordum ama bugün öyle yapmak istemiştim.

 

Karnımı doyurduktan sonra Saniye'ye tek bir söz etmeden mutfaktan çıkmış misafirler ile ilgilenmiştim. Düğün arifesinde olmamız sebebiyle sürekli birileri gelip gidiyordu. Evin gelini olarak da mecburen onlarla ilgilenmem gerekiyordu.

 

İnsanlar bebeğim hakkında sorular soruyorlardı. Bazılarının yüzünde samimi gülümsemeler görüyordum. Bazıları ise haset dolu gözleri ike bakarak konuşuyorlardı. Kimin iyi kimin kötü olduğunu anlamak çok da zor değildi.

 

Tüm gün böyle geçmişti. Akşama kadar sürekli ayaktaydım. Korkut birkaç kez odama çıkıp dinlenmemi söylese de onu dinlememiştim. Milletten gelecek lafı sözü işitmek istemiyordum.

 

Yarın bugünden de yoğun geçecekti. Yarın kına günüydü. Kim bilir ne kadar yorulacaktım...

 

Hiçbir iş yapmasam da ayakta durmak bile yoruyordu beni. Bu yorgunluğa esas sebep olanın bebeğim olduğunu da biliyordum. Yine de bebeğime duyduğum sevgi yüzünden bu yorgunluğa söylenemiyordum. Daha doğmamış bir bebeği nasıl olmuştu da bu denli sahiplenmiştim akıl alır gibi değildi.

 

Annem de beni böyle sahiplenmiş miydi acaba?

 

Aklıma gelen anılarım burukça gülümsememe sebep olduğuna göre sahiplenmemişti.

 

Ben, benim yaşadığım şeyleri bebeğimin yaşamasına asla izin vermezdim. Karşıma Korkut'u da alırdım tüm köyü de alırdım. Umurumda bile olmazdı.

 

Annem benim için bunu yapmamıştı. Ya da yapamamıştı.

 

"Yine ne gibi düşüncelerle canını sıkıyorsun acaba?" Hiç beklemediğim bi anda Korkut kolunu belime sararak konuşunca ürkerek sıçradım.

 

Pencerenin önünde dışarıyı izliyor olmama rağmen onun geldiğini görmemiştim. Kapının sesini de duymamıştım. Kolunu karnıma doğru sarmasaydı belki konuşmasını da duymayabilirdim. Düşüncelerimin içine oldukça derin bir şekilde dalmıştım.

 

"Hiç fark etmedim geldiğini." diye konuşarak ona doğru döndüğümde elini belime bastırarak beni kendine biraz daha yaklaştırdı. "Ne düşünüyordun?"

 

Bu konuya girsek çıkamazdık muhtemelen. Aynı anda o kadar fazla şeyi düşünen birisiydim ki...

 

"Önemli şeyler değildi. Uyuyalım hadi, çok yorgunum." Hızlı bir şekilde konuyu değiştirmeye çalıştım. Çünkü gerçekten de bu konuya girsek çıkamazdık. Bu yüzden bu konuya hiç girmememiz daha mantıklı olurdu.

 

"Yine inandırıcı değilsin. Farkındasın da bunun." Korkut biraz kızar gibi konuşmuş olsa da gerçek bir kızma olmadğını biliyordum.

 

Korkut bu konunun üzerinde durmayarak beni yatağa doğru ilerletti. Çok yorgun olduğum için direkt yatağa uzandım. Korkut'un üzerini değiştirişini kısık bakışlarımla izledim. Yanıma geldiği an gözlerimi kapatarak ona sokulacak, sonrasında da uykuya dalacaktım.

 

Üzerini değiştirince sol tarafıma uzanıp bedenini bana çevirdi. Hiç beklemeden ona yaklaştım.

 

Korkut ne istediğimi bildiği için kolunu başımın altından geçirip beni göğsüne çekti. "İyi uykular." diye fısıldayıp başımdan öptü. Konuşmaya bile halim olmadığından bir şeyler mırıldanarak gözlerimi kapattım.

 

Bir dakika bile geçmeden uykuya dalmıştım.

 

Sabahın erken saatinde uyanmama sebep olan şey her zamanki gibi mide bulantım olmuştu. Bebeğimin beni bu denli zorlaması sabah vakitlerinde canımı çok sıkıyordu. Kayınvalidem bunun çok normal olduğunu söylüyordu ama yine de bu kadar çok mide bulantısı yaşamamın normal olduğunu düşünemiyordum. Lakin 4 tane çocuk doğurmuş bir kadından daha iyi bilemeyeceğim için kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.

 

Yalnızca midem bulansa belki sorun etmezdim lakin midemde ne varsa çıkarıyordum. Gebe olan herkesin bunu yaşadığını duymuştum tabii ki ama kendim yaşayana kadar bu kadar zorlayıcı bir şey olduğu aklıma hiç gelmemişti. Her sabah sırf mideme iyi geliyor diye aç karnıma elma yiyordum. Midemdeki bulantıyı anlamadığım bir şekilde yok ediyordu. Bugün de yemiştim, o yüzden şimdi rahat bir şekilde uzanıyordum.

 

Elmamı yediğim andan beri yatakta Korkut'un göğsüne sokulmuş uzanıyordum. Uykum gelmiyordu. Saat çok erken olduğu için odamdan da çıkamıyordum. Bir saat daha geçse aşağı inebilirdim. Şimdilik kocamın sıcak göğsünde dinlenmemde bir sakınca yoktu.

 

"Uyuyamıyor musun?" Korkut'un derinden gelen sesini duydum. Uyuduğunu zannettiğim için sesini duymak beni şaşırtmıştı. Sorusuna henüz yanıt vermemişken tekrar konuştu. "Miden kötü mü hâlâ?"

 

Her sabah benimle birlikte uyanıyordu. Daha bu durumdan bir kez bile yakınmamıştı.

 

"Midem iyi ama uykum gelmiyor." Korkut başıma dudaklarını bastırdı. Konuşmadı. O konuşmayınca ben de konuşmadım. Nefes alış veriş seslerimizi dinleyerek uzanmaya devam ettim. Korkut'un kalp atışlarını da duyuyordum. Kulağım tam olarak kalbinin üstünde duruyordu. Bu yüzden belli bir ritimde atan kalbini işitebiliyordum.

 

"Belkıs."

 

"Hmm." Mırıldanarak cevap verdiğimde Korkut güldü. Ve yine başımdan öptü. "Ben bir rüya gördüm bu gece." Bir şeyler anlatacağı zaman yüzüne bakmayı sevdiğimden kalbinin üzerindeki başımı geriye doğru çekip yüzümü onun yüzüne doğru kaldırdım. Korkut da yüzünü bana doğru eğmişti.

 

"Ne gördün?" Dudaklarına samimi bir tebessüm oturdu. Belimdeki parmaklarını karnıma getirip usulca okşamaya başladı. "Bana baba diyen bir kız çocuğu gördüm." Sesindeki mutluluğu duymak ağlamaya yer arayan benim gözlerimi doldurmaya yetmişti. "Öyle güzel, öyle tatlı ve öyle küçük bir şeydi ki..." Gözlerini okşadığı karnıma dikti.

 

Acaba bir kızımız mı olacaktı?

 

Gözlerim dolu olmasına rağmen gülümsüyordum. "Sadece baba mı dedi? Nasıl gördün?"

 

Kara gözleri tekrar benim gözlerime dokundu. Karnımdaki elini çekip yanağıma koydu. Yanağımı okşadı. Sonra saçlarımı okşadı. "Tıpkı sana benzeyen bir çocuktu. Hatta senin saçların gibi beline kadar uzanan simsiyah saçları vardı. Gözleri de saçları gibiydi." İç çekip devam etti konuşmaya. "Keşke gösterebilsem sana rüyamdaki kızımızı."

 

Bu rüya onu çok mutlu etmişti. Korkut'un böyle iç çekerek, gözleri parlayarak bir şeyler anlattığını sanırım ilk defa görüyordum. Bana benzeyen bir kız çocuğumuz olsa bu denli mutlu olacaktı demek ki... Ben de iç çekmeden edemedim.

 

"Güzel bir babalık yapacaksın ona." dedim kendimden emin bir sesle. Ben nasıl babasız kalmışsam kızım tam tersi bir şekilde baba sevgisi ile büyüyecekti. Bana böylesine önem veren adam kızına nasıl önem verirdi... Rüyasında gördüğünde böyle ise doğduğunda nasıl olacaktı bilemiyordum gerçekten.

 

"Yapacağım tabii."

 

Elimi kaldırıp ben de onun yanağını okşadım. Gülümseyerek uzun uzun baktım gözlerine. Baktığım her saniye onu çok sevdiğimi düşündüm. Ne yaşanmış olursa olsun iyi ki onu sevmiştim. Ondan başka hiç kimse ile bu kadar mutlu olamazdım ben. Yaşamadan bilinmezdi ama ben böyle düşünüyordum. Korkut benim her şeyimin ilkiydi. Kalbimin ilk sahibiydi. Ondan başka kimseyi kalbime alamazdım, almamıştım da.

 

"Ben koşuyordum yavaş yavaş, o da peşimden baba diye seslenerek koşuyordu. Küçükken kardeşlerimle bile böyle bir oyun oynamadığım için çok garipti Belkıs. Küçücük bir kız çocuğu beni kovalıyor diye dünyanın en mutlu insanı oluvermişim. Çok ama çok garip..."

 

Rüyasını anlatmaya devam ediyordu. Sesindeki duygular eğer kendimi sıkmasam beni hüngür hüngür ağlatabilirdi.

 

Umarım bir kızımız olurdu. Şimdiye kadar kız ya da erkek olsun diye derin bir dua içine girmemiştim lakin şimdi öyle düşünmüyordum. Eğer Korkut bu kadar mutlu olacaksa bir kızımız olsun istiyordum.

 

"Ben neden yoktum peki?" Onunla uğraşmak istediğim için küskün bir sesle sormuştum bu soruyu. Korkut yüzüme bakıp dudaklarını büktü. "Bilmem. Neden yoktun gerçekten?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Demek ki kızın olunca beni bırakıp sadece onunla ilgilenmeye başlamışsın."

 

Korkut bu dediğime şaşkınca baktı. Şu anda gülmemek benim için çok zordu. "Zaten ikide bir kilo aldığımı da söylüyorsun. Bebek doğduğunda kesin daha çok kilolu olacağım için artık beni yanında istemiyorsundur sen."

 

"Ne?"

 

Gülme Belkıs. Biraz daha sabret.

 

"Boşa şaşırma, sen de böyle düşünüyorsundur kesin." Geriye çekilerek bedenimi doğrulttum. Yatakta oturuyordum şimdi. Yüzümü de kenara doğru çevirmiş küsmüş gibi davranıyordum. Bazen bu kilo meselesine biraz fazla takılıp ona küstüğüm oluyordu. O yüzden Korkut bu duruma alışkındı.

 

"Kilo aldın diye artık seni istemeyeceğim öyle mi?" Kafamı salladım hızlı hızlı. Yüzüne bakmıyordum. Derin bir nefes alışını işittim. Bıktırmaktan korkuyordum ama Korkut'la uğraşmayı öyle çok seviyordum ki... Bundan vazgeçemiyordum. Belki yaptığım çocukluktu ama hoşuma gidiyordu işte ne yapayım?

 

"Bu karnındaki senin kafanı bozuyor ha ben sana diyeyim." derken eğilerek yüzüme baktı. Söylediği sözler komikti. Gülmemek için çabalamak ise zordu. "Bak bakayım yüzüme." Elini uatıp çenemi kavrayarak yüzümü kendisine çevirdi.

 

"Benim seni istemeyeceğim bir an gelmez Belkıs." Yüzünü yüzüme yaklaştırıp yanağımı usulca öptü. "Bırak beni; ellerim, dudaklarım bile seni tanıyor. Onlar bile seni tanıyıp senden bu kadar memnunlarken nasıl seni istemeyeyim ben? Alacaksan al kilo. Çirkinleşeceğini sanıyorsun ama çirkinleşmeyeceksin. Hem çirkinleşsen ne olur? Senin yerin her zaman benim yanım, hatta en sevdiğin yer olan göğsüm olacak."

 

Dudakları bu kez dudaklarıma kondu kısacık.

 

"Bu söylediklerimi unutma olur mu? Ne senden ne de bu güzel yüzünden vazgeçmeyeceğim ben hiçbir zaman."

 

Ağlayabilir miyim?

 

Birazcık ağlayayım ya. Tam ağlamamı gerektiren şeyler söyledi.

 

Burnumda bir sızlama hissettiğim an ağlayacağımı anladım. Zaten bir saniye bile geçmeden gözlerim dolmuş, ardından da göz damlalarım teker teker dökülmeye başlamıştı.

 

Korkut beni seviyordu. Bunu açık açık söylemek sanırım onun için hep çok zor olacaktı ama biliyordum işte. Beni seviyordu. Sevmeyen birisi böyle sözler söyler miydi?

 

"Ağlaman için konuşmadım ki ama ben." Söylenerek gözlerimden akan yaşları sağ eliyle yavaş yavaş sildi. "Ağlama, gül bu sözlere." Sesi yumuşacık çıkıyordu. Neredeydi o sesiyle bile herkesi korkutan adam? Bana böyle iyi davrananla o aynı kişi olamazdı ki. Nasıl mümkündü bu?

 

"Tamam, ağlamıyorum." Burnumu çekerek konuşmam onu güldürünce ben de güldüm.

 

Yüzünde asılı kalan gülümsemesi ile birkaç saniye gözlerime baktı. Yüzü yüzümün hemen dibindeydi. Sıcak nefesini hissediyordum. Kalbim bu yakınlığa eskisi kadar büyük tepkiler vermediği için biraz olsun rahattım. Korkut gözlerimdeki gözlerini yüzümde gezdirmeye başladı. İki eliyle yanaklarımı tutup yüzünü yüzüme daha da yaklaştırdı. Beni öpeceğini anladığımdan keyifli bir gülümseme yayıldı suratıma. Ama hiç de düşündüğüm gibi olmadı. Korkut ellerini aceleyle yüzümden ayırdı. Yataktan da aynı acele ile kalkınca anlamayarak baktım ona ama o bana bakmıyordu.

 

"Hadi aşağı inelim artık."

 

Kaşlarımı kaldırmış bir şekilde suratına bakıyordum. Korkut ise bana bakmamaya devam ediyordu. "N'oluyor sana?"

 

Üzerindeki gece yatarken giydiği ince kıyafetini çıkarıp kıyafet dolabının önüne gidince çıplak sırtına bakmaya başladım. "Bir şey olmadı Belkıs ne olabilir?" Hızla cevap verdiğinde şaşkınlığım daha da büyüdü. Bu konuşma şekli hiç ona ait değildi.

 

Yataktan kalktım hızlı bir şekilde. Üzerimdeki geceliğimin eteklerini düzelttim. Dizkapaklarıma kadar gelen açık yeşil geceliğimdi bu. Sıfır kollu olduğundan ve yakası da geniş olduğundan geceleri en rahat ettiğim geceliğim buydu. Bu yüzden son günlerde sürekli bunu giyiyordum.

 

Üzerimi düzeltir düzeltmez Korkut'un yanına adımladım. Sırtına elimi koydum. Korkut'un hareketleri bir anda durdu. Gerilmişti. "Korkut." diye şüpheli bir sesle konuştum. "Bir anda n'oldu sana?" Dolaba bakan yüzünü bana doğru çevirdi.

 

"Elini çek Belkıs."

 

Bir ona bir de sırtına koyduğum elime baktım. Sırtı sıcacıktı. Parmaklarım ısınıyordu resmen. Acaba parmaklarımın soğuğundan mı rahatsız olmuştu?

 

"Neden çekeyim?" derken parmaklarımı hareket ettirip sırtını okşadım. "Ya sabır." diye mırıldandığını duydum. Çok kısık sesle söylemişti.

 

"Belkıs sabah sabah beni sınama gözünü seveyim." Suratım yavaş yavaş asılmaya başlıyordu. Ne olmuştu buna gerçekten? Birkaç dakika önce tatlı tatlı konuşmuyor muydu?

 

"Tamam." Elimi sırtından çekip arkamı döndüm ona. Moralimi bozmuştu yine.

 

Yatağa geri dönecektim ama elimi tutan eli yüzünden yürüyememiştim. "Belkıs."

 

"Bırak Korkut." Sert bir sesle konuşmuştum çünkü sinirlenmiştim.

 

Korkut beni kendine doğru çekip elimdeki elini belime sarıp beni göğsüne neredeyse yapıştırdı. "Kızma bana." derken burnunu burnuma dokundurdu. "Sabah sabah bu kadar güzel gözüktüğün için kendine kız."

 

"Ne diyorsun ya?" Hâlâ sinirliydim. Güzel olduğumu söyleyip kurtulamazdı bu kez.

 

"Seni öpersem odadan çıkamazdık Belkıs. O yüzden bir anda ayağa kalkıp hazırlanmaya başladım. Gözlerine, dudaklarına uzun uzun bakınca kendimi senden uzak tutamıyorum biliyorsun."

 

Kaşlarımı çattım. Derdi bu muydu yani?

 

"Bu yüzden mi bana ters ters konuştun?" diye azarlar gibi konuştuğumda güldü. "Ters konuşmadım." Kaşlarım daha da çatıldı. "Tamam ama ben senden kaçarken sen de gelmişsin sırtıma buz gibi ellerinle dokunuyorsun."

 

Özrü kabahatinden daha büyüktü.

 

"Belkıs..." diye iç çekercesine konuşunca bakışlarım biraz yumuşar gibi oldu. "Güzel gözlüm seni çok özlemişken senden uzak durmak zorluyor beni. Bazı duygularıma hakim olamayıp sana sinirliymiş gibi davranabiliyorum işte böyle."

 

"Benden uzak durmanı ben mi diyorum sana?"

 

Hem kendisi uzak duruyordu hem de bana kızıyordu.

 

Sinirlenişimi unutmak isteyerek iki yanımda duran ellerimi göğsüne yasladım. Korkut'un bedenindeki gerilmeyi avuçlarımda hissettim. Keyifle güldüm. "Madem beni bu kadar özledin niye sadece sarılıp göğsünde uyutuyorsun beni?"

 

"Gebesin Belkıs."

 

Korkut'u daha da kızdırmak istediğimden sağ elimin işaret parmağıyla göğsünü okşadım. Gözlerim de okşadığım göğsündeydi. "Belkıs yapma da uzaklaş benden."

 

Uzaklaş derken belimdeki eliyle beni kendine daha da yakınlaştırmasaydı belki çekilirdim.

 

"Sana dokunmayı özlemişim." derken avcumu biraz hareket ettirip karnına dokunduğumda Korkut'un nefesini tutuşuna şahit oldum.

 

Korkut elimin üzerine elini koyup karnından elimi uzaklaştırdı. "Yapma dedim." Başımı kaldırarak gözlerine baktım. "Bir şey yapmıyorum ki." dedim. Dudaklarını diliyle ıslatıp kafasını salladı Korkut. "Tamam, bir şey yapmıyorsun Belkıs. Ama hiçbir şey yapmayıp en azından benden bir adım uzaklaş. Ben uzaklaşamıyorum."

 

Uzaklaşmak istemiyordum. En azından ondan bir öpücük almadan uzaklaşmazdım.

 

Korkut'un avcundaki elimi kurtarıp koluna tutundum. Parmak uçlarımda yükselip dudağına yaklaştım. "Öpme Belkıs." diye fısıldadı. Gözleriyle dudaklarımı öpüyordu oysaki...

 

"Öpeyim." diye fısıldadım ben de onun gibi. Dudaklarına dokunabilmem için onun da bana doğru eğilmesi lazımdı ama eğilmiyordu. "Korkut..." İsmini biraz uzatarak söylediğimde gözlerini kapatıp nefeslendi. Gözlerini açtığında direkt gözlerime baktı. "Hiç bakma öyle gözlerime. Gebesin sen Belkıs."

 

"Gebeyim diye benden uzak durmana gerek yok ki. Sen kendi kendine telaş yapıyorsun."

 

Korkut kızarak baktı yüzüme. "Bebeğimize bir zarar gelirse görürsün kendi kendine telaş yapıyorsun demeyi." Bu haline gülümseyerek parmak uçlarımdan indim. Kolunu usulca okşadım. Çıplak tenine dokunmayı sevdiğimden parmaklarım hareketsiz durmuyordu.

 

"Ciddiyim Korkut. Bir şey olmazmış, sordum ben." dememle gözleri kocaman açıldı. "Anama mı sordun?"

 

"Yok, babana sordum Korkut! Tövbe estağfurullah!"

 

Bir anda gülmeye başlamasıyla ben de aynı şekilde gülmeye başladım. Korkut saçlarımın arasından parmaklarını geçirerek kafamı yüzüne yaklaştırınca gülmeyi kestim. "Dudaklarını bir süre daha benden uzak tut Belkıs." deyip dudaklarıma nefesini verip benden uzaklaştı. Belimdeki elini de çekip bana sırtını dönerek dolaptan kendine kıyafet çıkardı.

 

Ben ise donmuş kalmış bir şekilde dudaklarımda hissettiğim nefesini hissetmeye devam ediyordum.

 

"Belkıs." Kafamı ona doğru çevirdim. "Ha?" Güldü. "Üzerini değiştirmen lazım hadi."

 

Kendime gelerek dolabın önüne geçip elime ilk gelen kıyafetlerimi aldım. Zaten akşama kadar iş yapacağım için şu an ne giydiğim çok da önemli değildi. Akşam kınada giyeceğim elbisem hazırdı.

 

Elimde kıyafetlerimle arkamı dönünce yatağa oturmuş olan Korkut'u giydim. Kaç dakika donup kalmıştım da o çoktan üzerini değiştirmişti acaba?

 

"Çok kötüsün." diyerek onun yanından geçip elimdeki kıyafetleri yatağın üzerine koydum. "Sabah sabah sabrımı sınayan sen mi yoksa ben mi kötüyüm güzel gözlüm?" dediğinde ters ters yüzüne baktım.

 

Dudaklarımın nefesi yüzünden kupkuru olduğunu hissediyordum hâlâ. Gayriihtiyari bir şekilde dudaklarımı yaladım. "Bundan sonra beni öpmek istediğinde ben de sana izin vermeyeceğim." dedim ama bu dediğimi hiç umursamadı. Böyle bir şey yapamayacağımı maalesef ki biliyordu.

 

Korkut'la daha fazla konuşmadan üzerimdeki geceliği çıkarıp koyu mor renkteki geniş etekli elbisemi giydim. Kolları bileklerimden biraz yukarıda olduğu için bu elbise ile iş yaparken zorlanmıyordum. Bugün için en uygun elbisem buydu. Elbisemi giydikten sonra kenardan tarağımı alıp saçlarımı hızla tarayıp ördüm. Sonra da beyaz şalımı başımın üzerine tutturdum. Hazırdım.

 

"Çıkalım mı?" Korkut hazırlandığımı fark edince konuşmuştu. Ona cevap vermeden ters ters yüzüne baktı tekrardan. Önünden geçip kapıya doğru yürüdüm. O da hemen peşimden ayaklanıp yürümüştü. Kapının koluna elimi atıp açtığımda kapı hızla kapandı. Korkut eliyle ittirip kapıyı kapatmıştı.

 

"Ne yapıyorsun Korkut?" diyerek ona doğru döndüğümde bana doğru eğildi. "Seni öpmeden bu odadan çıkarsak akşama kadar içim içimi yiyecek Belkıs." dedi ve az önce beni öpmekten kaçan o değilmiş gibi dudaklarını hırsla dudaklarımla birleştirdi.

 

Ne olduğunu anlayamadığım bir hızla dudaklarımı öpüp doğrulmuştu bile. "Kısa da olsa bu öpücük gün boyu yeter bana." deyip dudaklarındaki ıslaklığı başparmağıyla sildi. Gözlerimi dudaklarından ayıramadığım için ona cevap veremedim.

 

Sabrı sınanan bendim bence. Evet evet, kesinlikle bendim.

 

"Çekil Korkut." Geriye çekildiği an ona arkamı dönüp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Odadan çıkar çıkmaz içime temiz havadan kocaman bir soluk çektim.

 

"Kendini çok yorma, tamam mı?" Arkamdan gelen sese gülümsedim. "Uyandığımdan beri bu kaçıncı söyleyişin acaba?" diye sessizce konuştuğumda çoktan yanıma gelmişti. Söylediğim şey hoşuna gitmemiş olmalı ki kaşları biraz çatık gözüküyordu. "İstediğim kadar söylerim çünkü senin kendini yoracağına eminim."

 

"Hiçbir işe karışmadan kenarda oturayım mı, ne yapayım?" Ona kızarak konuşmuyormuşum gibi kafasını aşağı yukarı salladı. "Tam olarak öyle yap. İşlerle ilgilenecek bir sürü insan var. Otur annemin yanına gelen gidenle sohbet et."

 

Gülerek elini tuttum. "Yaklaşık 30 yıl sonra falan öyle olabilirim Korkut ama şimdi olmaz." Dudaklarımdaki gülüşü yaklaşmadan tuttuğum elini okşadım. "Kendimi yormayacağım söz." Zaten çok hızlı yorulabiliyordum. İstesem de ağır işler yapamazdım. Yine de oturup beklemem yakışık almazdı. Göze batmayacak şekilde mecburen işe güce bakacaktım.

 

"Sana hiç güvenmiyorum bu konuda gerçekten."

 

Bir şey diyemedim. Birlikte merdivenlere doğru yürümeye başladık. Henüz kimse uyanmamış mıydı acaba diye düşünsem de merdivenlerin sonuna geldiğimizde kayınvalidemi gördüm. Onu görür görmez elimi Korkut'un elinden çektim. O da bizi görüp yanımıza doğru yürümeye başlamıştı.

 

"Hayırlı sabahlar ana." İlk konuşan Korkut oldu. "Size de hayırlı sabahlar evladım." diye gülümseyerek konuştu. Gözleri ikimizin yüzünde de sırayla gezindikten sonra bana döndü tamamen. "İyi misin kızım?" diye sordu her sabah sorduğu gibi. Kafamı usulca sallayıp minnetle gülümsedim. "Yine midem bulandı ama şimdi iyiyim." diye cevapladım.

 

"Birkaç ay daha geçsin de miden böyle olmaz inşallah." Umarım öyle olurdu. Bundan sonraki 6 ay boyunca da devam ederse bulantı beni mahvederdi çünkü...

 

"Korkut'um karnını doyurduktan sonra yanıma gel olur mu?" Merakla kayınvalideme çevirdim gözlerimi. Neden Korkut'u yanına çağırmıştı acaba? "Hayırdır ana?" Korkut neyse ki soruları hemen soran bir adamdı da beni merakta bırakmamıştı.

 

"Melike'nin çeyizi dün erkek evine taşındı biliyorsun ama birkaç şeyi unutmuşuz. Bugün sen onları götürür gelirsin." Çok da önemli bir şey değildi. Merakım dindiği için omuzlarımın gergin duruşunu düzelttim. "Tamam."

 

Oyalanmadan sofraları hazırlamamız gerektiğini bildiğim için onlardan ayrılıp mutfağa gittim. Mutfakta ise görmek istemediğim Saniye'yi gördüm. Dün aramızda geçen konuşmanın her detayı yavaş yavaş aklıma düştü. Beni ne kadar çok üzmüştü...

 

Bugün de buna üzülemeyeceğim için kafamdan o düşünceleri attım. Hazırlanan kahvaltıya yardım edip sofraları kurdum. Kurulan sofralara ev ahalisi hızlı bir şekilde yerleşmişti bile. Kahvaltı hemen yapılmalıydı çünkü birazdan konağın tamamı misafirler ile dolup taşacaktı.

 

Sofraları kaldırırken kapıya vurulma sesini duyunca eğildiğim yerden doğruldum. "Ben kapıya bakayım." diyerek kapıya bakmak için odadan çıktım. Büyük tahta kapının önüne gelince içime derin bir soluk çektim. Sonra da kapıyı açtım.

 

Gördüğüm yüzler yüzümün asılmasına sebep olurken hızla toparlandım. "Hoş geldiniz." Gelenler Korkut'un teyzesi ve ailesiydi. Maalesef o nefret ettiğim Güllü de aralarındaydı. Bu kız kayınvalidemden tokat yememiş miydi? Hangi yüzle buraya gelebilmişti?

 

"Hoş bulduk." Korkut'un teyzesi suratındaki memnuniyetsiz bakışla bana bakıp kapıdan içeri girdi. Ardından da diğerleri girmişti. Güllü'nün gözleri karnımdaydı. Yüzüme bakmamıştı bile. Kıskançlığından içten içe kuduruyor olabilirdi. Hiç ama hiç umurumda değildi.

 

Onlar benden uzaklaşırken ben de kenardaki taşı alıp tahta kapının önüne koydum. Gelenler için kapının açık durması gerekiyordu. Her çalan kapıyı açmaya gelemezdik.

 

Kapının önünden ayrılınca aklıma gelen şeyle erkeklerin olduğu odaya gitmeye karar verdim. Zaten içeride Korkut ile kayınbabam vardı. Korkut'la konuşmam lazımdı. O kızla tek kelime bile konuşmasını istemiyordum. Eğer konuşursa bu kez gerçekten ona çok kızardım.

 

Odaya doğru yürürken odanın içinden Korkut çıktı. Gözleri hemen beni buldu. Zaten avluda sadece ben vardım. Beni görünce yüzündeki minik tebessümü hızla kayboldu. Suratım nasıl görünüyordu bilmiyordum lakin onun gülümsemesini söndürecek bir şekilde olduğunu anlamıştım.

 

"Belkıs, ne oldu?" Yanıma gelirken konuşmuştu. Aramızda az bir mesafe kalınca durup yüzüme dikkatle baktı. "Teyzenler geldi." Sesimden rahatsızlığım gayet açık bir şekilde belli oluyordu. "O kız da gelmiş."

 

Korkut derdimi hemen anladı. "Ben evden çıkıyorum şimdi. Akşama kadar da gelmeyeceğim." Eliyle yanağıma dokundu. Ufak bir hareketle okşadı. "Sen de o kızla muhatap olma. Bir şey diyecek olursa anam ona haddini bildirir zaten."

 

Aferin Korkut.

 

Tek bir kelime etmeme gerek kalmadan tam da duymak istediğim şeyleri söylemişti.

 

"Tamam." diye keyifli bir sesle konuştum. "Akşama çok gecikme." Yanağımı tekrar okşayıp elini çekti. "Merak etme." deyip arkamdaki kapıya baktı. Benden uzaklaştığına göre birileri gelmişti. Yüzümü kapıya doğru çevirdim. Köyden tanıdığım iki kadın gelmişti. "Hoş geldiniz."

 

Korkut'u ardımda bırakıp kadınların yanına gittim. "Hoş bulduk, hayırlı olsun." Gülümseyerek başımı sallayıp elimle ilerideki odayı gösterdim. "Şu odaya geçin siz anamla halam orada." diye konuştum. Kafalarını sallayarak o odaya gittiler.

 

"Ben de gideyim artık."

 

Kapıya kadar onunla birlikte gittim. "Bebeğimizi de kendini de yorma." Alnımdan öpüp geri çekilirken konuşmuştu. Yüzümdeki mutlu tebessümle başımı salladım ben de.

 

Korkut kapıdan dışarı bir adım atmıştı ki konuştuğum için durdu. "Kahvehaneye mi gideceksin?" diye sordum. Dün yaşadığımız şeyler bir anda aklıma gelmişti. Bekir şerefsizine bulaşmasından korktuğum için nerede olacağını öğrenmek istemiştim.

 

"Evet." dedi bana bakıp. Korkut'un söylediği şeyleri genelde sorgulamazdım ama sanırım bu kez sorgulamam gerekecekti. "Korkut..."

 

"Aklına ne geldi yine?" Omuzlarımı hafif bir şekilde silktim. "Dün yaşananlar..." deyip gözlerimi kapatıp açtım hızla. "Sakın bir delilik yapma olur mu? Bırak unutalım gitsin."

 

Gözlerinde sinirli bir bakış vardı şimdi.

 

Eşeğin aklına karpuz kabuğu mu düşürmüştüm acaba?

 

"Onun vakti şimdi değil Belkıs. Hele şu düğünü bir atlatalım; ben onun icabına o zaman bakacağım."

 

Kafamı iki yana salladım. "Hiç bulaşma. Bırak kendi kendine ne halt yerse yesin." Daha da sinirlendi. Söylediklerim onun sinirini nasıl oluyor da harlıyordu acaba?

 

"Senin hakkında neler dedi Belkıs. Ben o lafları yutup da köşesine çekilecek bir adama benziyor muyum? Sen dün o laflar yüzünden tir tir titreyerek ağladın kollarımda. Unutacak olsam ağlayışını hatırlarım yine hesabını sorarım ona."

 

Ona yaklaşıp dudaklarımı araladım. "Korkut, boş yere olay çıkarmaya gere-"

 

Sözlerimi bıçak gibi kesti. "Sus Belkıs, sus güzel gözlüm. Olur mu?"

 

Boş yere dil dökmeme gerek yoktu. Beni dinlemeyecekti zaten.

 

*

 

Selamlarr💖💖💖

 

Umarım keyif alarak okuduğunuz bir bölüm olmuştur.

 

Yıldızları parlatıp birer yorum bırakmadan gitmeyin lütfeeenn💕🫂

 

Bölüm : 21.01.2025 15:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...