44. Bölüm

44. Bölüm: "Gül Güzelim."

İlayda Taşpınar
ilaydataspinarr

Neden?

 

Tek düşündüğüm kelime bu şimdi; Neden?

 

Hayatımda her şey yolunda giderken neden?

 

Ben mutluyum diye mi geldi? Mutluluğumu emip yerine acı bırakmaya mı geldi? Zaten hayatıma acı dışında tek bir şey bile bırakmamışken o acıyı artırmaya mı geldi?

 

Bana olan nefreti yüzünden beni öldürebilecek olan adam neden kapıma geldi? Onun yüzüne dahi bakmak istemediğimin yeteri kadar farkında değil mi? Oysa ben farkındadır sanıyordum. Bu köydeki herkesin bunun farkında olduğunu düşünüyordum hatta.

 

Onun kapıma geldiğini duyduğum an odama çıkmıştım. Çünkü kendimi tanıyordum. Ne içeri girsin diyebilirdim ne de girmesin diyebilirdim. Evet, yüzünü görmek istemiyordum; evet, konuşmak istemiyordum lakin ağzımı açıp da kararımı söyleyebilecek cesarette hissetmemiştim.

 

Korkut’a güvenmiştim esasen. Ben oradan uzaklaşsam dahi onun benim için en doğru kararı vereceğini biliyordum. Çünkü artık benim bir yuvam vardı. Benim sırtımı yaslayabileceğim, gözlerim kapalı güvenebileceğim birisi vardı. Beni incitmeyecek, beni yüceltecek birisine sahiptim. Böyle birisi hayatımda olduğundan her şeyden kaçabilirdim ben. Benim kaçtığım yerde o olurdu. Benim yapacağım şeyleri o yapardı. Korkut bana tüm bu güveni vermişti. Ona tüm kalbimle inanmama sebep olmuştu.

 

Ellerim karnımda, başım arkamdaki kapıda; öylece oturuyordum.

 

Korkut’un yere oturduğumu görse kızacağını biliyordum ama odaya girer girmez kapının ardına çöküvermiştim. Geri de ayaklanamamıştım. Burada böylece oturup kalmıştım.

 

Kaç dakika geçmişti bilmiyordum ama artık kocamın yanıma gelmesini istiyordum. Anlamlandıramadığım ruh halimin içerisinden çıkmamı sağlayabilecek tek insan oydu. Bu yüzden biran evvel onu yanımda istiyordum.

 

Sanki içimdeki hissiyatı biliyormuş gibi önüne oturduğum kapının kolu hareketlendi. Gelen hiç şüphesiz oydu, sesini duymuştum. “Belkıs, kapı niye açılmıyor?” Önünde oturuyordum çünkü.

 

Sesini duymamla yüreğime yayılan ferahlık derin bir nefes almama sebep oldu. Hiç beklemeden oturduğum yerden kalktım. Ben kalkar kalkmaz da kapı açılmıştı zaten. “Kapının önüne mi oturdun? Üşümedin mi?” Son lafını derken kaşları çatılmıştı. Şu an dediklerine cevap vermekten ziyade ona sarılma ihtiyacım olduğundan kollarımı iki yandan beline sarıp başımı omzuna yasladım.

 

“İyi ki geldin.” diye fısıldadım. Öyle kısık bir sesle fısıldamıştım ki duymaması yüksek bir ihtimaldi.

 

“Gönderdik babanı, endişelenme sakın.” Başıma öpücükler bırakarak söylediği sözler bende hiçbir hissiyat uyandırmadı.

 

Korkut beni vücudundan uzaklaştırarak yüzüme baktı. Bilhassa gözlerime baktı. Sanki ağlayıp ağlamadığımı anlamaya çalışıyordu. Her şeye ağlayan ben, şimdi ağlamamıştım. Ben genellikle üzüldüğümde ağlardım. Şimdi üzülmekten daha farklı hisler vardı içimde. Belki de ağlamama sebebim buydu.

 

“İyi misin?” Birkaç saniye sessizce gözlerine bakıp düşündükten sonra cevabımı verdim. “Bilmiyorum.” Sahiden bilmiyordum. İyi ya da kötü hissetmiyordum. Tanımadığım, karışı bir hisse sahiptim sadece. O da nasıl geçecekti bilmiyordum.

 

Korkut beni içeri doğru yürütüp odamızın kapısını kapattı. Benimle birlikte yatağımıza oturdu. “Kendini yıpratmandan korkuyorum. Seni kötü hissettirecek her şeyden uzak tutabilmek istiyorum ama bunu pek beceremiyorum.” Kafamı iki yana sallayıp elini tuttum. “Senin elinden bir şey gelmez bu durumda, boş yere suçu kendinde arama.”

 

Korkut pek ikna olmasa da başını salladı. “Onunla görüşmek istemiyordun gerçekten değil mi? Eğer görüşmek istersen önünde durmam biliyorsun.” Ona birazcık yaklaştığımda istediğimi anlayarak kolunu kaldırıp omzuma sararak beni göğsüne çekti. “İstemiyorum Korkut.”

 

Bir şey demeden sadece başımı öptü.

 

*

 

(5-6 Ay Sonra)

 

“Korkut, abartma yine.” Kızgın çıkan sesim her zamanki gibi yine onu hiç etkilemişe benzemiyordu. “Abartmıyorum Belkıs, çok ciddiyim.” dedi gerçekten de ciddi duran suratıyla.

 

Doğumum yaklaştığı için neredeyse bir adım atmamı dahi istemiyordu. Mecbur olmasam tuvalete bile göndermeyecekti beni. Son bir haftadır evden de uzaklaşmıyordu. Olur da sancım tutarsa diye yanımda kalmak istiyordu. Bu ilgili halleri elbette beni çok mutlu ediyordu ama bazen de bıkıyordum. Mesela şu an olduğu gibi…

 

“Korkut, gözünü seveyim beni bir rahat bırak ya. Avluya çıkıp nefes almak istiyorum sadece.”

 

Dakikalardır dil döksem de avluya çıkmama izin vermiyordu. Havalar soğumaya başladığı için çıkmamı istemese de karnım burnumda olduğundan canım da burnumdaydı; onun düşüncesi umurumda değildi, nefes almak istiyordum.

 

“İyi çıkalım ama çok az duracaksın.” Korkut ayağa kalkıp beni de yavaşça oturduğum yerden kaldırdı. Bir şey demeden ona tutunarak odadan çıktım. Odamızdan çıkar çıkmaz temiz hava beni karşılasa da ben aşağıya inmek istiyordum.

 

Ben önde Korkut arkamda merdivenlere kadar yürüdük. Ama her zaman olduğu gibi Korkut merdivenlerden inerken ona tutunmamı isteyerek kolunu bana uzattı. Bir şey demeden kolundan tutundum. Küçük küçük adımlarla yaklaşık bir dakikada merdivenlerden indik. Odamdan çıkıp avluya varmak bile şükredeceğim bir şey haline gelmişti. Bebeğimi bir an evvel doğurmak istiyordum gerçekten de. Hamileliği sevsem de son günlerin zorluğu beni gerçekten de yoruyordu.

 

“Hava çok soğuk.” diye mırıldanan Korkut’a sinirli bir şekilde baktım. “Bir şeyleri büyütmekte üstüne yok gerçekten.” Korkut söylediklerimi de sinirimi de umursamayarak beni avludaki sedire yönlendirdi. “Gel otur buraya.”

 

İkimiz sedire oturduğumuzda kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Bugün hava açıktı. Gökyüzünde hiç bulut gözükmüyordu. Oldukça da soğuk bir gündü.

 

“Belkıs.” Kafamı gökyüzünden çevirip kocamın yüzüne baktım. Güzel kara gözleri yine güzel bir bakışla bana bakıyordu. Bu bakış benim için her şeydi. Ona baktığımda elimi tutup gülümsedi. “Kızımıza kavuşmamıza az kaldı.” demesiyle güldüm. Tüm hamileliğim boyunca bebeğimizden kız olarak bahsetmişti. Eğer bir erkek doğurursam hayal kırıklığına uğrayacağına emindim. “Evet, bebeğimizi kucağımıza almamıza az kaldı.” dedim onun aksine kız olduğunu belirtmeden.

 

“Ben biraz korkuyorum.” Bulunduğu itiraf hiç beklemediğim yerden gelmişti. Neyden korkuyordu? Bundan hiç bahsetmemişti. “Korkuyor musun?” Şaşkınlıkla kurduğum cümle onu gülümsetti. “Senin karnındayken onu korumak çok kolaydı. Dünyaya geldiğinde onu koruyamam diye korkuyorum.”

 

Bedenimi tamamen ona çevirdim. Mutlu bir şekilde baktım gözlerine. Daha şimdiden çok güzel bir baba olmuştu Korkut. Tüm bu korkuları da elbette yersizdi. O korkmaktan kendini alamıyor olabilirdi ama onun beni de bebeğimizi de ne pahasına olursa olsun koruyacağını biliyordum.

 

“Neyden koruman gerekecek ki korkuyorsun?” dediğimde iç çeker gibi bir nefes aldı. “Dünyadan, insanlardan…” Tuttuğu elimi kaldırıp dudaklarına götürerek minik iki öpücük bıraktı. “Bebekliği, çocukluğu, genç kızlığı… Her an onu korumaktan başka bir şey düşünemeyeceğim sanırım ben.”

 

Ona biraz daha yaklaşıp başımı omzuna yasladım. “Eğer bir kızımız olursa hayatının her zorluğunda sen de ben de yanında olup onu koruyacağız Korkut.” Sesim mutlu çıkıyordu. Benim bu konuda korkum yoktu. Çünkü içinde bulunduğum aileye de bebeğimin babasına da çok güveniyordum.

 

Korkut bir şey demezken tekrar araladım dudaklarımı. “Ya oğlumuz olursa?” Korkut hafif sesli bir şekilde güldü. “Elbette onu da koruyacağım Belkıs. Ama kız çocukları daha zor hayatlar yaşıyor. Sen de biliyorsun.” Şimdi yüzümdeki ifade hüzünlüydü işte. Biliyordum tabii. Yaşayarak öğrenmiştim.

 

“Onun babası sensin, annesi de benim. Onu sevecek babaannesi, dedesi var. Bizim evladımız zor bir hayat yaşamayacak ki.” İçim rahattı. Şimdilik çok ileri bir şey düşünüyordum. Yakın gelecekte onu üzecek bir durum yaşanmayacağına emindim. “İnşallah düşündüğümüz gibi olur her şey.” diye sessizce konuştu.

 

Başım omzuna yaslıyken orada birkaç dakika boyunca öylece oturduk. Hareketlenmemi sağlayan şey kasıklarıma doğru giren sızıydı. Elim hızla şişmiş karnımı bulurken yüzümü acıyla buruşturdum. Son birkaç gündür böyle sızılar yokluyordu bedenimi.

 

“Yine sancı mı girdi?” Korkut endişeyle konuştuğunda geçmeyen ağrım yüzünden ona cevap veremedim. Sanırım bu kez biraz uzun sürecekti bu acı. Köyün ebesi sancılarımın bazen uzun bazen de kısa olabileceğini söylemişti.

 

Korkut’un elini karnımdaki elimin üzerine bulunca gözlerimi ona çevirdim. “Çok acıyor.” Zorlukla konuştuğumda Korkut’un gözlerindeki endişe daha da büyümüştü. Onu endişelendirmek istemezdim ama bu ağrı geçecek gibi durmuyordu.

 

“Ana, hala!” Korkut yüksek sesle bağırdığında boştaki elimle onun koluna tutundum. Ağzımdan ufak bir inleme kaçtı. Doğumum mu başlıyordu acaba? Ama suyum da gelmemişti ki.

 

“Oğlum, ne oldu?” Kayınvalidemin sesini duyunca gözlerim doldu. İki kadın da koşarak yanımıza geldi. “Belkıs’ım, neyin var yavrum?” Konuşabilecek durumda değildim ki. Kasıklarıma bıçak sokuyorlarmışçasına ağrı çekiyordum.

 

“Korkut, koş ebeyi getir.” Nuriye halanın sesini zar zor seçebilmiştim. Korkut yanımdan kalkmak istese de onun kolunu bırakmadım. “Beni yatağımıza…” devamını söyleyemeden acıyla inledim yine. Korkut neyse ki isteğimi anlayarak beni dikkatle kucakladı.

 

“Oğlum yukarıya götürme şu odaya girin.” Kayınvalidemin yönlendirmesiyle Korkut beni giriş kattaki misafir odasına götürüp yatağa yatırdı. Dolu gözlerime bakıp alnımdan sıkıca öptü. “Korkma, tamam mı? Ben hemen geleceğim.”

 

Korkut gittikten sonra ağrımda hiçbir azalma olmadı. Aksine git gide ağrım artıyor gibiydi. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama Korkut’un sesini duydum. Gelmişti.

 

“Ben de gireceğim tabii içeriye.” Birilerine kızdığını duyuyordum. Zaten çok geçmeden onu gördüm. Olduğum odaya girmişti nefesi hızlanmış bir şekilde. “Ebeyi getirdim.” Korkut’un ardından ebe de içeri girip hemen bana yaklaştı. “Suyun gelmedi mi daha?” İlk sorduğu soru bu olurken ben yattığım yerden yüzüne baktım. “Gelmedi ama çok ağrım var.” Şu anda çok daha iyiydim neyse ki.

 

“Ara ara sancı girer gelin hanım. Bu kocan öyle bir geldi ki doğumun başladı sandım.” Kadın gülerek konuştuğunda gözlerim yine Korkut’u baktı. Gülen ebeye ters ters bakmakla meşguldü kendisi.

 

“Dedin sancı girer diye ama bu dakikalarca geçmek bilmedi.” diye şikayetle konuştum. Kayınvalidem ve Nuriye hala normal olduğunu söyleseler dahi bana normal gelmemişti işte. İlk kez doğuracaktım, korkuyordum işte!

 

Ebe gülümseyip kafasını salladı. “Karnındaki geleceğinin haberlerini veriyor bize. Bugün, yarın aramıza katılacak belli ki.” Heyecanla kalbim hızlandı. Bebeğimi kucağıma almama bu kadar az zaman mı kalmıştı gerçekten?

 

“Suyun gelirse hemen gelip bana haber gönderin.” Kafamı salladım. Ebe kayınvalideme döndü. “Siz de mutlaka ben gelmeden dediğim her şeyi hazır edin.” Kayınvalidem ona cevap verip konuşmaya başladığında Korkut başucuma geldi. O yüzden bakışlarımı onlardan çektim.

 

“İyisin gerçekten değil mi?” Kafamı salladım. “İyiyim ama çok canım acıdı.” Nazlı nazlı konuşmama gülümseyerek yanağımı okşadı. “İnşallah bir an evvel sağlıkla kucağımıza alacağız kızımızı.” Kaşlarımı kaldırdığımı görünce hemen düzeltti. “Bebeğimizi.”

 

Odadakilerin çıktığını görünce Korkut’un elini tuttum. “Bu kadar acı çektim ama sen beni öpmüyorsun bile.” Korkut keyiflice gülerek yanıma oturdu. “Akıl mı kaldı korkudan?” diye söylenerek yüzüme eğilip önce dudaklarımdan sonra da yanaklarımdan öptü beni. “Hem yanından gitmeden öptüm seni.” Alnımdan öpmüştü, doğru.

 

“Olsun yine de her zaman yaptığın gibi acımı almak için sık sık öpmen lazım beni.” Mırıldanır gibi konuşmam hoşuna gitmiş olmalı ki yüzündeki gülümseme büyüdü. “Karım nasıl isterse.” Tekrar yüzüme doğru eğilmişti ki hissettiğim şeyle gözlerim kocaman açıldı.

 

“Belkıs.” Korkut yüzümün halini görünce ismimi söyledi sorgular gibi. “Korkut.” Onun adını söyledim mi yoksa söylemeye mi çalıştım bilmiyorum ama Korkut benim fark ettiğim şeyi fark etti. “Suyun gelmiş senin!”

 

Korkut hızla yanımdan kalkıp koşarak kapıya vardı. “Belkıs’ın suyu geldi!” diye bağırışını duydum. Ebe henüz konaktan çıkmamış olmalı ki adım seslerini duydum. Gariptir ki şu an hiç ağrım yoktu. Hissettiğim tek şey ıslaklıktı.

 

Ebe odaya girip hızla eteğimi sıyırdığında nefesimi tuttum. “Doğuracak mıyım şimdi?”

 

 

 

*

 

Saatler geçmişti. Bebeğimi kucağıma almam hiç de sandığım gibi kolay olmamıştı. Müthiş bir acı ve sabır sonucunda kollarımın arasına alabilmiştim onu. Sanki dünyaya gelmek istemiyormuş gibi beni saatlerce ağlatmıştı.

 

O kadar ağlamam, acım boşunaymış gibi şimdi kocaman gülümsüyordum. Her şeyi unutmuştum resmen. Umursadığım tek şey kollarımın arasında ağlayan, mis gibi kokan kızımdı.

 

Bir kızımız olmuştu. Babasını hayal kırıklığına uğratmamıştı. Korkut onu daha görmemişti çünkü kızım doğalı belki de bir dakika bile olmamıştı.

 

“Hoş geldin.” diye fısıldadım yorgunlukla. “Hoş geldin güzel kızım benim.” Şimdi de mutlulukla akmıştı yaşlar gözümden. Bebeğim sanki mutluluğumu hissetmiş gibi ağlayışını hafifletmişti.

 

“Belkıs, temizleyelim bebeği.” Ebe bana seslendiğinde istemeye istemeye kızımı onlara geri verdim. Yorgunlukla başımı geriye atarak nefeslendim. Gözlerim kendiliğinden kapandı. Sanırım uyuyacaktım.

 

Birkaç saat uyumuş olmalıyım ki daha dinç hissederek gözlerimi açtım. Aslında gözlerimi açma sebebim ağlayan bir bebek sesiydi. Kızımın sesi. Kafamı sağıma çevirdiğimde yatağın sağında yatan kızımı gördüm. Gözlerinden yaşlar akmıyor ama ağlıyordu. Öyle güzeldi ki…

 

“Bebeğim.” diyerek ona uzanmak istedim ama ufak bir sızı hissederek duraksadım. Tam o sırada da Korkut’un sesini duydum. “Dur, hareket etme hemen.” Kafamı ona çevirdim. Bebeğimin hemen arkasındaydı. Koltuğa oturmuş bize bakıyordu. Kızımı görünce onu fark etmemiştim bile.

 

Korkut yerinden kalkıp kızımızı yavaşça ellerinin arasına aldı. Minicikti. Babasının ellerinde daha da küçük gözüküyordu. Kızımızı koynuma bıraktığında kocaman bir soluk çektim içime. “Korkut, kızımız oldu.” Sesimden bile belli olan mutluluğum için defalarca şükredebilirdim Allah’a.

 

“Ben sana demiştim.” Diye bilmiş bilmiş konuşup yanıma oturdu. “İyisin, çok şükür.” dedi ardından da. Korkut’a başımı salladım. Bebeğimiz doğduktan sonra uyuyakaldığım için onunla daha şimdi konuşabiliyordum.

 

“Çok güzel değil mi?” dedim kollarımla bebeğimi biraz daha kendime çekerek. “Çok güzel, çok güzelsiniz.”

 

Korkut biraz durgun muydu? Onun şimdi daha neşeli olması gerekmiyor muydu? Ya da bana mı öyle gelmişti? Tam ona soracaktım ki odanın kapısı usulca açıldı. “Kızın sesini duydum da ona gelmiştim.” Bu gelen Eslem’di, kızımın halası. “Gel Eslem.” Eslem içeri girip bize yaklaştığı esnada odanın kapısı bir kez daha açıldı. Bu kez gelen ise kayınvalidemdi. Gözleri direkt beni bulmuştu.

 

“Oy kuzum uyanmışsın.” Bana doğru konuşup hızla yanıma geldi. Eğilip saçlarımın üzerinden öptü. “Nasıl da güzelsiniz maşallah.” diyerek bir bana bir bebeğime baktı. “Ana, çok ağlıyor.” Endişeyle konuşan Korkut’tu. Kayınvalidem oğluna bakıp gülümsedi. “Ağlar tabii, karnı aç yavrumun.” Doğru ya. Ben daha kızımı hiç emzirmemiştim.

 

“Korkut, Eslem siz çıkın da emzirsin bebeğini.” Eslem hemen onaylarken Korkut’un kaşları çatılmıştı. “Ben niye çıkıyorum?” Kayınvalidem olmasa gülebileceğim tavrın şimdi utanmıştım. Bu adamda hiç utanma yok muydu? Kayınvalidem ayıplar gibi sesler çıkardı. “Edepsizlik etme, çık bakayım!” diye azarladı oğlunu.

 

Korkut suratını asarak odadan çıktığında arkasından gülümseyerek baktım.

 

“Utanmasa doğumunu da bu eşek sıpası yaptıracaktı.” Kayınvalidem söylene söylene konuştuğunda istemsizce güldüm. Kayınvalidem de ben gülünce güldü. “Bakma sen böyle laf ettiğime. Senin böyle üstüne düşüyor ya nasıl memnunum…” Biliyordum. Aramızın böyle iyi olması en çok onu sevindiriyordu.

 

“Neyse hadi gül güzelimizi doyuralım şimdi. Babası gül güzeli diyor kızına.” Duyduğum şey hoşuma giderken gülümsedim. Elini uzatarak yakamı hafifçe açtı kayınvalidem. Biraz çekinsem de bunu yapmam gerektiğinden göğsümü açmasına izin verdim. “Şöyle tut kızım.” Bebeğimi nasıl tutacağımı tarif etti. Hiç sorgulamadan o ne derse yapıyordum.

 

Bebeğim dudaklarını araladığında gözlerim dolu dolu gülümsedim. Onu emzirmemi bekliyordu. Heyecanla kızımın dudaklarını mememe yaklaştırdığımda hızla dudaklarını sardı bana. Aynı hızla da emmeye başladı. Huylansam bile bu hissiyatı severek dikkatle bebeğimin yüzünü izledim.

 

“Şimdi daha doğru düzgün sütün olmayabilir ama yarına çok daha iyi olacaktır, korkma sakın.” Kayınvalidem konuşuyordu ama onun yüzüne bakabilecek gibi değildim. Gözüm kızımdan başka bir şey görmüyordu.

 

“Nasıl acıkmış kuzum benim?” Gerçekten de çok acıkmışa benziyordu. Lakin bu birkaç dakika sürdü. Çünkü bebeğim beni emerken uyuyakalmıştı. Dudakları aralık bir şekilde uyuduğundan onu yavaşça kucağına aldı kayınvalidem. “Her ağlamasında emzir annem, tamam mı?” Kafamı salladım. Bebeğimi uyandığımda olduğu gibi yan tarafıma yatırdı.

 

“Ben şimdi sana yemek göndereceğim. İyice doyur karnını. Bol bol tatlı yemen lazım senin.” Aceleyle konuşup odadan çıkmasıyla Korkut da anında içeri girdi. Daha üstümü düzeltmediğimden aceleyle kendimi toparladığımda Korkut güldü. “Hiç görmedim sanki.”

 

“Korkut ya!” Kızmamı umursamayıp yanıma geldi. Yanıma oturup dudaklarını alnıma bastırdı. “Teşekkür ederim Belkıs’ım, güzel gözlüm.” deyip uzun uzun tekrar öptü alnımdan. “Aylarca onu taşıdın, acısını çektin. Öyle güzel bir şey yaptın ki sana ne kadar teşekkür etsem azdır.” Ağlamaya yer mi arıyordum bilmiyorum ama gözlerim doldu.

 

Korkut defalarca kez yüzümün her yerinden öptü. “Beni baba yaptın.” derken sesinin titremesi beni şaşırttı. Gözlerine baktım o şaşkınlıkla. “Getirdiler kucağıma verdiler Belkıs. Ne ağzımı açıp bir şey diyebildim ne de eğilip öpebildim kızımı.” Sesi titremeye devam ediyordu. Gözleri de dolmuştu. “Kızın oldu dedi birisi ama ben bir şey diyemedim.”

 

“Korkut…” Burnunu çekip yukarıya baktı hızla. Sonra bana baktı. “Aylardır baba olacağımı biliyordum ama kucağıma senin gibi bir kız bırakılınca ne yapacağımı şaşırdım.” Uzanıp yanağını öptüğümde burukça gülümsedi. “Saçmalayacağımı bilmesem koşarak yanına gelip ‘bak kızımız oldu’ diyecektim.” Gözlerimden art arda iki yaş düştü.

 

“Ondan mı böyle durgunsun sen?” diye konuştuğumda yutkundu. “Durgun olup olmadığımı bile bilmiyorum.”

 

Gülümseyerek saçlarını alnından geriye doğru okşadım. “Sonra öptün mü peki heyecanla beklediğin kızını?” diye sordum. Kafasını hızlıca salladı. “Sen uyurken defalarca kez öptüm hem de.” Gözleri kızımızdayken verdiği cevap gülümsememi büyüttü. “Seni de öptüm ama sakın kıskanma.” Şimdi sıra sesli gülüşümdeydi.

 

“Ne kadar çok saçı var değil mi?” Bir anda kızıma dönüp konuştuğumda Korkut beni onayladı. “Belli ki senin gibi gür saçları olacak gül güzelimin.” Usulca başımı salladım. “Zaten yüzü de sana benziyormuş, öyle dedi herkes.” Korkut huysuzca konuşmuştu. “Bana benzemesinden rahatsız mısın?” Ciddi bir tavırla sorduğumda hemen ellerimi tuttu. “Olur mu öyle şey?” Ellerime sırasıyla öpücükler bıraktı.

 

“Senin gibi çok güzel olup beni ne denli kızdıracağını düşündüm sadece.”

 

 

*

 

Ciddi manada uzun bir süre sonra, tekrar merhaba...

 

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştır.

 

Bilmem kaçıncı torunum aramıza hoş geldi🥳

 

Bölüm : 26.01.2025 20:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...