16. Bölüm
İlga / MASKE - Pistlerin Sahibi / 15. HASTALIKLI SEVGİ

15. HASTALIKLI SEVGİ

İlga
ilgaaa

Ne büyük ödülü düşünüyordum ne de polisleri... Bu gece hala kazadan tam toparlanamamış bedenime, ağrılarıma, yaşadığım psikolojik çöküntüye rağmen yarışacaktım. Her zamankinden farklıydı. Dostlarım yanımda olmayacaktı. Dikiz aynamdan baktığımda dostlarımın varlığıyla içimi rahatlatamayacaktım. Bu gece yalnızca bir kişiydi odak noktam.

Aldığım haberlere göre son zamanların en kalabalık yarışı olacaktı. İlk defa yarışa katılacak sürücüler dahi vardı. Bu gece muhtemelen kazasız kapanmayacaktı.

Erketeye yatmış beklerken son kez belki de maskemi yüzüme geçirdiğimde nefretle yanan bedenim son yarışın birincisinden gelecek işareti bekliyordu. İlk egzoz sesi duyulmuştu. Kontağımı çalıştırdığımda egzozumun çıkardığı ses iliklerime kadar titretmişti beni. Ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Son günlerde ilk kez yüzümde buruk da olsa bir tebessüm oluşmuştu.

İkinci egzoz sesi geldiğinde ise herkes erketeye yattığı yerden bir önceki yarışın birincisinin bulunduğu açıklıkta konumunu almıştı. Ne garipti bir başkasının yarışı yönetiyor olması. Yıllardır Maske dışında yarışı yöneten olmamıştı. Çevrem egzoz sesleri ve yanık lastik kokusuyla kaplanmıştı.

Cengiz'in arabası iki araba sağımda duruyordu. Arka lastiklerim yolda patinaj çekiyordu. Yarış yöneticisinden son gelecek işareti bekliyorduk. Karşımızda olabildiğine kalabalık, olabildiğine polis vardı. Hiç biri umurumda değildi.

Yola öyle odaklanmıştım ki yarış yöneticisi son egzoz gazını verdiğinde arabam fişek gibi öne atıldığında neredeyse tüm yarışmacılardan erken kalkmıştım. Dağ yolunun dar ağzına kim önde girerse büyük avantaj onun oluyordu.

Bir Cengiz'in bir benim öne geçtiğimiz kıyasıya bir mücadeleden sonra dağ yolunun ağzına girmek üzereydik. Burada yarışçılardan biri pes ederek diğer yarışçıya geçiş hakkı tanımalıydı. Dağ yolunun dar ağzı defalarca kazaya şahit olmuştu. Birbirine yol vermeyen, hırslarına yenik düşen sürücülerin kafa kafaya girmesiyle meşhurdu.

Ayağımı pedaldan çekmeyecektim. Cengiz, yenilgiyi kabullenecekti. Ağza girmemize saniyeler kala son sürat ilerlerken Cengiz'de de pes etme eğilimi görmüyordum.

Lanet olsun, hayvan herif çarpışmayı göze almıştı. Frene basmayacaktı. Ya da beni o kadar iyi tanıyordu ki, şu anda yaptığım gibi frene basacağımı, onu riske atmayacağımı biliyordu. Küfürler eşliğinde ağır çekim Cengiz'in yanımdan önüme geçmesini izliyordum. Dağ yolunun ağzından tozu dumana katarak giriş yapmıştı.

Frenden sonra yeni toparlayan arabam da dağ yolunun ağzından girecekti ki yan taraftan aldığım bir darbe direksiyon hakimiyetimi neredeyse kaybetmeme sebep oluyordu. Son saniye direksiyonu toplayıp dar yola girdiğimde ilk virajı dönerek bana çarpanın kim olduğunu görmeye çalışıyordum.

Bu daha önce görmediğim araba kulağıma gelen yeni yarışçılardan biri olmalıydı. Belli ki pistlerin kurallarına hakim değildi. Yarış esnasında pis oynarsan üzerine pis oynama hakkı doğardı.

Önümdeki araçla milimi milimine virajları dönerken hiç de pistlerde yeni gibi amatör olmadığını fark etmiştim. Hatta en az biz kadar profesyonel sayılırdı. Demek sadece gerçekten pis oynamak istiyordu. Bu bok yiyeni aradan çıkarıp bir an önce Cengiz'in tamponuna yapışmak istiyordum.

Bir buçuk arabalık bu dar yolda önümdeki aracı sıkıştırmaya başlamıştım. Canını tehlikeye atacak bir hamle yapmıyordum ama sabırsızlığımın da farkındaydı. Dağ yolu boyunca aralıklarla dizilmiş hoparlörlerden Muzo'nun anonslarını duyabiliyordum.

"Domino, Black'in hatasını affetmedi. En önde Şimşek şimdiden zaferin sarhoşluğunu yaşarken Black ve Domino kedi köpek gibi atışıyor."

Şimşek, ismini duyunca diken diken olmuştum. Ona bu hazzı yaşatamazdım. Muzo anonslara devam ediyordu.

"Black bu gece pistlerimize yeni dahil oldu. Şu an ikinci sırada Black için bahisleri açıyorum."

Önümdeki Black denen herife yaklaştıkça yaklaşmıştım. Tamponuna ufak ufak darbeler vuruyordum. Eğer birazcık aklı varsa ne kadar çileden çıktığımı anlayabilirdi.

"Yıllardır, düşmana korku salan Maske dağılıyor mu yoksa? Bugün ekip arkadaşların yok Domino. Yalnızsın!" Muzo aksiyon istiyordu. Daha önce de birçok kez beni bu şekilde kaşıdığında ona istediği görsel şovu vermiştim. Fakat bugün kaşımasına gerek yoktu. Ben bugün o şov için canımı verebilirdim!

Bir süre Black'i rahat bırakıp çözüm ararken önümdeki yeni yetmenin bu sefer Cengiz'le uğraştığını görmüştüm. Hatta benimle uğraştığından çok daha sert müdahaleleri vardı. Önümdeki iki araç kıyasıya bir ölüm kalım mücadelesi veriyordu. Cengiz dibinden ayrılmayan Black'in hakimiyetini kaybetmesi için bir anda frene dokunuyor, Black de yan arka tamponundan darbe indirmeye çalışıyordu.

Delirmiş mi bu adamlar?!

"Black'in yeni oyuncağı pistlerin yaramaz çocuğu Şimşek! Domino arkada tozlarını yuta dursun ön tarafta yıllardır görülmemiş bir mücadele dönüyor!" Muzo yarışı kızıştırmak için elinden geleni yapıyordu.

Önümdeki it dalaşını izlerken hala bir çözüm arıyordum. Dağ yolunun sonuna gelmek üzereydik. Araba kullanmayı beraber öğrendiğim, direksiyon başına ilk defa birlikte oturduğum eski dostum Cengiz'in trafiğe açık olan şehir içinde kimseye acımayacağına adım kadar emindim. İnsanları umursamazdı, tek odaklandığı yarış olurdu. Ekip lideri olarak en önde yarışı çekerken Cengiz'in yayalara ve diğer yarış dışı şoförlere karşı olan hırçın hareketlerini baskılayabiliyordum. Fakat şu an en öndeyken şehir içinde yaşanabilecek bir kazada bir sürü masumun canı tehlikedeydi.

Önümdeki it dalaşı kızışmıştı. Black sonunda Cengiz'in arka tamponundan yakalamış ve uçuruma doğru sürüklüyordu. Cengiz'in sol arka tekeri uçurumun kıyısını süpürürken yolda geçebileceğim kadar bir açıklık oluşmuştu.

Gaza abanmıştım. Sağ tekerlerim dağın tümsek yanında havada giderken it dalaşının yanından geçiyordum. O an sadece kan akışımı, nefes alış verişimi ve hızla atan kalbimin sesini duyuyordum. Sol dikiz aynam yeri süpürmek üzereydi ki Black ve Cengiz'i geçtikten hemen sonra direksiyonu ani bir manevra ile kırarak arabamı düzeltmiştim. Şimdi en önde ben vardım.

"Oooooov! Siktir! Sik-tir! Domino'nun yaptığı neydi öylel?! Domino pes etmedim, diyor! Tanrım! Domino için bahisler devam ediyor!"

Black ve Cengiz hala it dalaşını sürdürürken aramdaki mesafeyi açmaya başlamıştım. Cengiz'in buna müsaade etmeye niyeti yoktu. Black'in elinden kurtulduğu anda benim tamponuma yapışmıştı. Ne yalan söyleyeyim Cengiz'in beni uçurumdan atacak kadar gözlerinin kararmamış olmasını diliyordum. İşimi riske atamazdım, gözlerini hırs bürümüş bu adamın tek düşündüğü kendini ispat etmekti.

Dağ yolundan şehir içine bağlanan trafiğin aktif olduğu yola girmek üzereydik. En önde ben, arkamda Cengiz, arkasında da hala peşini bırakmayan Black vardı. Diğer araçlar rakibimiz bile olamazdı.

Gazı kökleyip ani bir manevra ile yola girdiğimde benim açtığım aralıktan aynı muntazam manevralarla Cengiz ve Black de giriş yapmışlardı. Normal seyrinde hareket eden yarış dışı araçların yanından sağ sol yaparak ilerliyorduk. Bir ara üçümüz de aynı hizaya gelmiştik. Bir yanımda Cengiz, bir yanımda yeni belamız Black vardı. Zift gibi cam filminin ardındaki Black'in kim olduğuna bakmaya çalışmasam belki Cengiz'in manevrasını fark edebilecektim.

Arabamın yan tarafından büyük bir gürültü ile Cengiz bana çarptığında savrulmanın etkisiyle ben de Black'in arabasına yapışmıştım. Şimdi üçümüz de kıvılcımlar saçarak dip dibe bitiş noktasına doğru ilerliyorduk.

Benim amacım yarışı kazanmak değildi. Black'i geçmek hiç değildi. Büyük ödül her kim istiyorsa onun olabilirdi. Benim tek amacım Cengiz'e bu zaferi yaşatmamaktı. Üçümüz de birbirimize yapışık halde giderken bitiş noktasına son beş yüz metre kala ani frene basmış, kulakları yırtarcasına demirin sürtünme sesiyle birlikte aralarından ayrılmıştım. Böyle bir hamleyi beklemeyen Black ve Cengiz sağa sola yalpalamaya başlamıştı. Son üç yüz metre kala gazı kökleyip Cengiz'in solundan önüne geçmiştim.

Son elli metre kala Cengiz ve Black bana yetişmeye çalışırken direksiyonumu Cengiz'in önüne kırmış ve durmuştum. Cengiz refleksle frene bastığında kayarak arabamın sağ ön tarafına çarpmıştı. Daha ne yaptığımı bile anlamayan Black ona altın tepsine sunmuş olduğum birinciliği birkaç saniye duraksamışsa da kucaklamıştı.

Yanımızdan vızır vızır diğer yarışçılar geçiyor, sıralamaya dahil oluyorlardı. Ben ise yarışın bitmesine ramak kala Cengiz'i yarış dışı bırakmanın zevkini yaşıyordum.

Cengiz vitesi geriye takıp ani bir manevra ile geldiğimiz yönün aksi istikametine kaçar gibi giderken ben de aynı şeyi yapmış ve peşine takılmıştım. Cengiz yıllarımızın geçtiği, sadece bize ait olan, huzur bulmak için gittiğimiz başka bir dağ yoluna girmişti. Belli ki o da yüzleşmek istiyordu.

Yukarıdan şehrin ışıklarını izlediğimiz, dostlarımızla güzel rakı sofraları kurduğumuz bu dağın zirvesi bu gece dostluğumuzun tamamen biteceği ana şahitlik edecekti.

Zirveye ulaştığımızda arabalarımızı çaprazlamasına karşılıklı bırakmış kontakları kapamıştık. Cengiz, belki konuşmak istiyordu ama ben konuşamayacak kadar öfkeliydim. Kontağımı kapatır kapatmaz yüzümdeki maskeyi söküp atmış ve arabadan koşar adım inerek daha yeni kapısını açmış olan Cengiz'e gerinerek bir yumruk geçirmiştim.

Karşımdaki adam ağzına dolan kanla birlikte tiksinç kahkahalar atıyordu. Sinirden deliye dönmüştüm.

"Demek kavga istiyorsun Domino!"

"İsmimi o pis ağzına alma!" Arabadan inmiş kollarını iki yana açmıştı. Hala iğrenç bir şekilde sırıtıyordu. Ağzına dolan kanı tükürdüğünde devam etti.

"Hadi gel bekliyorum. Tüm hıncını al benden!"

"Kapa çeneni! Aşağılık mahluk! Sen bize ihanet ettin!"

"Bu sinir ve öfken sana Yekta denen şerefsizin koynuna girmenle alakalı söylediklerim yüzünden mi?" Aklı sıra benimle dalga geçiyordu.

"Bana bak! O şerefsiz dediğin adamın koynundaydım evet! Hem de senin sayende! O gece elektrikleri kestiğinde kollarında huzur bulduğum kişi oydu!" Cengiz afallamıştı. Elektrik panosunu o hale getirdiğini öğrendiğim için mi yoksa planı geri tepip Yekta'yla yakınlaşmama kendisi sebep olduğu için miydi, bilmiyorum. Ama biraz önceki pis sırıtışından eser yoktu.

"Ne oldu? Öğrenemem mi sandın? Ekip arkadaşlarımız artık nasıl bir bok olduğunu biliyor! Pençe'ye yaptıklarını da anlattım!"

Omuz silkmişti. "Sence sikimde mi? Dur bi düşüneyim. Hepsinin canı cehenneme. Onlar sadece senin gönlünü hoş etmek için katlandığım biblolardı." Bu sözlerle birlikte artık çıldırıyordum.

"Sen adi bir şerefsizsin! Onlar dostlarımızdı, ailemizdi..."

"Ne ailesinden bahsediyorsun sen Lilya? Ne ailesi? Başından beri tek düşündüğüm sendin, tek istediğim sendin. Yalnızca sen mutlu ol diye bu evcilik oyununu oynadım ben!" Bu sefer afallama sırası bendeydi. Cengiz küçümseyen gözlerini bir kenara bırakmış, rüzgarda salınan yaprak misali söyledikleriyle sarsılıyordu.

"Ne o? Anlamamış mıydın? Başından beri bunların hepsine katlanma sebebim yalnızca sendin! Her düştüğünde ben vardım, her anında ben vardım. Bir gün sana olan hislerimi anlarsın diye bir umut çırpındım durdum yanında. Pençe ekibe yeni katıldığında onla çok ilgiliydin. Ben... Ben sanmıştım ki..."

"Ne sandın Allah'ın cezası ne sandın?" Şimdi duyduklarımın ağırlığı gözlerimde yaş olarak yanaklarımdan süzülüyordu.

"Daha sonra anladım tabii kardeşin gibiydi. Ama o yaşananlar sadece seni sevdiğim içindi. Yıllarca kendimi gözüne sokmaya çalışırken bir de o polis çıktı karşıma." Polis derken sanki dünyanın en iğrenç şeyinden bahseder gibi bir tiksintiyle söylemişti. "Şu ana kadar kalbinde tek bir insan olmadı. Tek birini dahi yanına yaklaştırmadın. Ama polis için kalkıp süslendin, seni Kaltak! Asla görmedin beni! Her zaman yanında ben vardım."

"Hastasın sen! Hasta! Git tedavi ol." Gözyaşlarımı silmiştim. Sesim yine sertleşmiş, kinim yine bedenimi ele geçirmişti. Yanına yaklaşıp yakasına yapışmıştım.

"Senden tiksiniyorum. Hayatımdaki varlığından tiksiniyorum. Keşke hayat seni karşıma hiç çıkarmasaydı. Ölme diye sustum. Keşke o gün geberseydin! Senin için bir yıldır aileme her baktığımda kahroldum. İçim yandı susarken, içim yandı ailemin gözlerinin içine bakarken. Sen sevdiğini mertçe söyleyemeyecek kadar, hatalarınla yüzleşmek yerine sevginin ardına sığınacak kadar acizsin! Sen... Sen... Bundan sonra bir daha karşıma çıkma! Benim için öldün!" Sözümü bitirir bitirmez yakasını bırakmış arkamı dönüyordum ki kolumdan sertçe tutup kendine çekmiş ve dudaklarıma yapışmıştı. Tokadımı yüzüne geçirmem saniyeden kısa sürmüştü.

"Siktir git Cengiz!" Boğazım yırtılırcasına bağırmıştım. Tokadımı beklemediği için sendeleyip yere düşen Cengiz ben arabama giderken devam etmişti. "Sevdiklerini tek tek kaybettiğinde koşarak boynuma sarılacaksın. Bu dünyada bizi bizden başka kimse anlayamaz! Duydun mu beni Lilya? Önce Maske'den başlayacağım, sonra sıra o polise de gelecek. Duydun mu beni Lilya?" Arabamın kontağını çalıştırmış tozu dumana katarak oradan uzaklaşırken hala Cengiz düştüğü yerde sesini bana duyurmaya çalışıyordu.

Ellerim titriyor, bedenim biraz önce duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Dostum, kardeşim bildiğim adam yıllarca beni hastalıklı bir sevgiyle sevmişti. Parçalar bir makinenin dişlileri gibi yerine otururken beynimde klik sesleri yankılanıyordu.

Cengiz hayatıma girdiğin beri yaşadıklarım gözümün önünde canlanıyordu. Yarışmalara katılabilmem için elinde maskeyle geldiğinde, beni herkesten saklayacağını, herkesten gizli tutabileceğini sanmış ama bir ekip kuracağım aklına gelmemişti. Ekiptekilerin gerçekten ailem olabileceğini, onlara gerçekten bağlanabileceğimi düşünmemişti.

Parçalar beynimde aydınlanma yaratıyordu. Hayır, kendime haksızlık etmiştim! Aile bağlarını evcilik oyunu gibi gören ben değil, aşağılık Cengiz'di. Ben dostlarıma gerçekten büyük bir sadakatle bağlıydım.

O gece Minik araya girmese, Cengiz'in Pençe'ye yaptıklarını ekiple de paylaşacaktım fakat Cengiz'in kanı bizim de ellerimize bulaşacaktı. O gece Cengiz'i değil dostlarımı korumuştum ben. Böylelikle Cengiz'in ıssız bir sokak arasında soğumuş bedeninin nedeni biz olmayacaktık.

En başından beri haksızlık etmiştim kendime. Dostlarımı geri kazanmak için ne yapıp edecek kendimi affettirecektim. Onlar benim ailemdi! Onları hastalıklı Cengiz'in gazabından koruyacaktım!

 

Bölüm : 07.12.2025 17:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...