

YEKTA DEMİR
Masamın üzerine yayılmış halde duran sekiz dosyaya bakıyordum. Dosyada yazan her şeyi noktası virgülüne kadar ezberlemiştim. Zaten çok fazla bilgi de yoktu. Üç ay önce bu göreve getirildiğimden beri bir arpa boyu yol kat edememiştim. Elimdeki kalemi tek tek dosyalar üzerinde gezdiriyordum. Masamdan kalkıp karşı duvara asmış olduğum panoya ilerlemiştim. Üzerinde kocaman harflerle "MASKE" yazıyordu.

Maske'ye ait elimde en ufak bir ipucu yoktu. Gerçek isimlerini bilmiyordum. Nerede yaşadıklarını, kaç yaşında olduklarını dahi bilmiyordum. Maskesiz çekilmiş tek bir fotoğrafları bile yoktu. Hatta ten renklerini bile kafamda canlandıramıyordum. Polise intikal eden her operasyonda onlarla karşılaştığım yetmezmiş gibi, kendi bildikleri adalet anlayışlarıyla şehrin içine ediyorlardı. Halkın gözünde gün geçtikçe daha fazla kahramanlaşıyor, kendilerini Robin Hood sanıyorlardı. Zenginden çalıp fakire dağıtmak onları masum yapmazdı. Çalmak, çalmaktı! Niyetlerinin ne olduğuyla ilgilenmiyordum. Niyetleri iyi dahi olsa, ki buna asla inanmıyordum, bu suç işledikleri gerçeğini değiştirmezdi. Bir avuç serseriyi bulamayışımı kendime yediremiyordum. Ben Yekta Demir'dim. Ben kaybedemezdim!
Sinirin bedenime hücum etmesiyle birlikte önümde asılı duran panoyu kaldırmış ve odanın bir diğer duvarına çarpmıştım. Hıncımı alamamış, biraz da çöp kovasını tekmelemiştim. Sinirin bedenimi terk etmeye başlamasıyla derin derin soluklanırken kafamı kaldırdığımda kapının önünde korkuyla bana bakan memuru görmüştüm.
"Ne var?"
"Amirim... Ben şey..."
Derin bir nefes almış ve tepkimden çekinen genç adama sabırsızlığımı belli edercesine el işareti vermiştim.
"Amirim, yani acil olmasa rahatsız etmezdim sizi. Turgay Başkan sizi çağırıyor."
Genç memura odamdan çıkması için işaret ettiğimde içimi bir endişe kaplamıştı. Dün olanlardan sonra Turgay Babayla karşılaşmak hayatta en istemeyeceğim şeyler listesinde başı çekiyordu. Korkunun ecele bir faydasının olmadığını bildiğimden üstümü başımı düzeltmiş ve odadan çıkmıştım.
...
"Şehir içinde kovalamaca oynamak ne demek Yekta!" Saatlerdir Turgay Başkanın azarlarını işitiyordum. Belli bir süre sonra yorulup kendimi açıklamama fırsat tanıyacağına olan inancım giderek azalıyordu.
"Müdürüm, ben..."
"Başlatma şimdi Yekta müdüründen. Seni şuncacıkken biliyorum. Seni yanıma aldığımda kıçında bok vardı bok! O zamanlar dahi kafanın dikine giderdin. Şu Maske denen zibidileri yakalayasın diye geldin bu göreve! Onlarla yarışasın diye değil!"
"Turgay Baba, bak bildiğin gibi değil!"
"Sen ne yaptığının farkında değilsin evlat! Otur ve izle!" Babam gibi bildiğim, beni yetiştiren adam önüme telefonunu atmıştı. Telefonunda bir video açıktı.
"İzle ve gör yaptığını! Tüm ülke seni izledi. Sorumsuzluğunu, iş bilmezliğini konuşuyor." Videoyu oynattığımda dünkü kovalamacadan görüntüler vardı. Arabalardan birinin önündeki açıklıktan dağa doğru çıkıp bir sonraki aracın önüne düştüğüm yerde Turgay Baba telefonu elimden çekip almıştı. "Tüm haber kanalları seni konuşuyor. Azılı suçluların yıllardır yediği bokları değil, seni konuşuyor! Ne diyorlar biliyor musun? Yeni atanan, toy tim başkanı kişisel hırslarının kurbanı oldu, azıcık eğlenen gençleri tehlikeye attı!" Turgay Baba ellerini masaya koymuş bana doğru eğilmişti. "Haberler ailenin ismini lekeliyor evlat! Yukarıdan çok baskı geliyor. Daha fazla seni savunamam. Seni kayırdığımı düşünüyorlar. Üç ayda bu kaçıncı vakıa?" Sesi yumuşamışsa da hayal kırıklığıyla harmanlanmış keskin bakışları üzerimde dolanmaya devam ediyordu. "Rozetini ve silahını bırak!"
"Turgay Baba! Müdürüm! Müdürüm beni biliyor..."
"Uzatma Yekta, işi zorlaştırma. Bir ay uzaklaştırma aldın. Bu benim değil yukarının kararı. Git biraz kafanı topla ve toplamadan da gelme."
Beni büyüten, babam yerine koyduğum adamın sinirden kızarmış yüzüne bakmıştım. Blöf yapıp yapmadığını anlamak için birkaç saniye duraksamışsam da rozetim ve silahımı masaya fırlatmıştım.
Sinirliydim, gururum incinmişti. Yalnızca Turgay Babaya değil tüm ülkeye rezil olmuştum. En çok da beni ailemle vurmaya çalıştıklarına sinirliydim! Maske denen ekip ve başındaki Domino denen herif hayatımın içine sıçmıştı! Bu konuma atanırken işimin zor olduğunu tabii ki biliyordum. Beş senedir kendilerine "Maske" diyen bu pislikleri durdurmak için yeni bir kan olarak görmüşlerdi beni. Ne yalan söyleyeyim bu konuma atanırken kendime olan özgüvenimden kaynaklı tereyağından kıl çeker gibi köklerini kurutacağımı düşünürken rozetimi ve silahımı masaya bırakıp emniyetin kapısından çıkacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti.
Dün gece tam yakaladım derken, benimle dalga geçen Domino'yu doğduğuna pişman edecektim. Maske'nin bilmediği bir şey varsa o da bu konuma beni ne Turgay Babanın bağlantıları ne de tesadüfler getirmişti. Ben bu konuma tırnaklarımla kazıyarak gelmiştim, aklıma koyduğumu yaptığım için, inadım sayesinde gelmiştim. Şu an beni bu denli Maske ve başındaki Domino denen herifi yakalamak için hırslandıran şey ne rozetim ne makam mevkiiydi... Kaybettiğim itibarımı geri alacaktım, ailemi bu işe karıştırdıklarına pişman olacaklardı! Bu yolda ölmek vardı, dönmek yoktu!
...................................................................................................................
YEKTA DEMİR!
Sizce sözünü tutup, Maske'yi bitirebilecek mi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |