
Sevgili dinleyicilerim bilir en son ne olduğunu. Tamam belki dinleycilerim yok ama varmış gibi davranmayı seviyorum. Her neyse şu an moladayım. Ajanlık eğtimi filmlerdeki gibi kolay olur sanmıştım ama düşündüğümden zormuş. Daha da kötüsü kuzen terörü.
"Rakipi fazla küçümsüyorsun Nico."
Siyah saçlarını kehribar renkli gözlerini net görübilecek şekilde çekti.
"Hadi ama! Bu cılız vücutla dövüşmeyi nasıl kazanabilirim ki?!" Mızmızlandım
"Önemli olan kilo değil. Vücudunun ağırlığını düzgün kullanmaktır. Bu kadar kıvrak bir vücutla benden kaçabilirdin"
Tamam belki haklıdır...
"Hayatımda hiç sporla ilgilenmedim...Belki de ajan olmak benlik degildir" Bana bir anda bir iş veriyorsunuz ve başarılı olmamı mı bekliyorsunuz?! Vaz geçiyorum! Bunda hiç iyi değilim. Bir şeyde kötüysem kabul ederim.
Bir anda etraf terse döndü ve yere doğru düşmeye başladım. Gözlerimi korkudan kapadım. Yere düşücektim muhtemelen. Son anda kendimi birisinin kollarında buldum. Beni yakaladı. Gözlerimi açtığımda Jake olduğunu fark ettim.
"Refleks sıfır." Charlie bunu söyledikden sonra yer çekimini eski haline getirdi. Sinirlendim ve Jake'in kucağından atladım. "Eski günlerdeki gibi kavga ediyorsunuz. Hadi ama Nico onun sen çalış diye hep sinirlendiğini biliyorsun" Jake bunu dediğinde şaşırmıştım. O bizim küçüklüğümüzü nereden biliyor ki? En sonunda sormaya karar verdim. "Jake..Sen nereden biliyorsun?" Hepsi onu tanınmama şaşırmış gibiydi. Jake kıkırdadı. "Ben saçlarını beyaz'a boyamana rağmen seni tanımıştım. Tabiki yeşil saçlarından hala kalan tutamlarından, sarı gözlerinden ve tabiki inatçı kişiliğinden tanıdım." Hala bu dediklerine anlam veremiyordum. Saçımı beyaza boyalayı en az 6 yil geçti. Beni o kadar uzun süredir nasıl tanıyor? Bu kim lan?!
"Sen nereden taniyorsun ki beni?!" Sonunda Drew sorumu yanitlamaya karar verdi. "Çocukluk arkadaşımız hani" Jake abartılı bir şekilde üzgün taklidi yaptı. "Beni o muzlu sütlerden sonra nasıl unutursun?!.. sütümü sana helal etmiyorum.." Anam mısın bu tavır ne?? Sonunda amcam içeri girdiğin de bu şamata kesildi. Bizden başka antrenman yapan kişiler bile durdu. Amcam bize yakınlaştı.
"Dünden beri burdasın Nicolas. Bu gün ayrıca doğum gününmüş.. Sence de eve dönme vakti değil mi? Baban da senin için endişelenmiştir." Bu gün 18-ci yaş günüm olduğunu yeni fark ettim. "Babamın benim için endişelendiğini sanmıyorum. Hatta kesin doğum günlerini çocuklar içindir falandır diye düşünüyor." Amcamın yüzü düştü ama hemen şevkatli bir şekilde gülümsedi.
"Hayırr~ o gayet romantik ve duygulu birisi.. tamam belki sert görünebilir ama onun sert kabuğunun altında yumuşak bir kalp var. Ben kardeşimi tanıyorum." Sözleri hiç inandırıcı gelmedi "Pekala eve gideceğim size daha fazla rahatsızlık vermeyeyim" Amca'ma trip atamaya gerek yoktu ama neyse. Amcam öyle hissetdirdiği için biraz üzülmüştü ama yinede kafasını salladı ve onu takip etmem için işaret etti. Ben giderken arkamdan "iyki doğdun" sesleri duydum. Önemsiz bir gün.
Arabaya bindim. Cama kafamı yasladım. Keyfim yerinde değildi o yüzden sadece yolu izledim. Amcam benimle konuşmaya çalışsa da duymamazlıkdan geldim ve cevap veremedim. Sonunda eve vardık. Amcam'ın elindeki kutuyu bana tutmam için verdikden sonra kapıyı çaldı. Uzun süre kimse açmadı. Amcam yine de bir kaç kez çaldı. Evde kimse yoktu. Sonunda benden kurtuldu işte. Beni terk etti.. Onun için ağlamak istemiyordum. Kafamı aşağıya eğdim. Karışık duygular içerisindeydim. "Xaiver!" Diye amcam babama seslenince kafamı kaldırdım ve ona baktım. Babam arabasından indi. İşden gelmemişti. Ev kiyafetleri üzerindeydi. Elinde bir kaç broşür vardı. Bize doğru yaklaşırken sigarasını yere attı. Elindeki broşürde benim resmimin olduğunu fark ettim. Bu aranıyor posteriydi. Beni aramaya mı çıkmışt?! Babam amca'mı gördüğüne pek sevinmemişti.
"Merhaba Xaive--" babam amcamın sözünü kesti. "Nerelerdeydin? Dünden beri seni arıyorum." Amcam onunla konuşmamasına üzülse de anlayışla karşıladı. Babam ona cevap vermediğim de çenemden tutup kafamı kaldırdı ve beni inceledi. "Güzel..Yaralanmamışsın."
"Sadece senin açtığın yaralar var baba" bunu onu sinirlendirmek için söyledim. Beni hep dövmüştür. Saçımı beyaz'a boyadığımda attığı dayak unutulmazdır benim için. Yine de şiddete başvurmasına kızamıyorum.. çünki ben de öyleyim. Babam bana baktı ve elini kaldırdı. Refleks olarak gözümü kapadım. Kafamı kırmak yerine okşadığında şaşırmıştım. "Hadi geç oldu. İçeri geçelim. Yemek yaptım" babamın yemek yapabildiğini bilmiyordum ama kesin bok gibidir. Amcam elimdeki kutuyu aldı ve açtı. İçinde pasta vardı. "Bu gün Nicolasin doğum günü diye aldım! Yemekden sonra yersini--" babam pastayı yere attı. Amcam şaşırdı ve üzüldü. "O artık çocuk değil. Gerek yok"
"Peki..sen öyle diyorsan.." Babama sinirlendim. Yine de amcam bana yaklaşıp fısıldadı "Bu yemek onunla konuşman için fırsat. Bir birinizi daha iyi anlarsınız. Benimle konuşmak istemiyor ama seninle konuşacaktır." Geri cekildi sanki iyki doğdun dileği dilemiş gibi yaptı.
"Görüşürüz!"
"Görüşmeyiz umarim. Güle güle!" Babam onu arabasına doğru itti. Amcam kafasının arkasını kaşıdı ve arabasına binip gitti. Sonunda içeri girme zamanıydı. Babam kafası ile kapıyı gösterdi. İçeri girmeme işaret etti. İlk içeri ben girdim. Zor bir gündü o yüzden ilk banyoya girdim. Lavaboda yüzümü soğuk su ile yıkadım. Ayna'ya doğru baktım. Bana ne olmuş böyle?..Babam bile iyi bir insan olmaya çalışıyorken ben hala aynı bok muyum?! Babamdan söz ediyoruz! Dünyanın en kötü insanı ve ondan bir farkım yoktu ama şimdi o değişiyor mu?! Hiç adil değil..Neyse o "iyi" olsun bakalım. İyilik hiç bir boka yaramıyor. Banyodan çıktım. Mutfağa girdiğimde babam'ın çoktan masayı kurup yemekleri tabağa koyduğunu gördüm. Buzdolabından kendine soda alıyordu. Masaya oturdum. Yemek kahr etsin ki güzel duruyor. Babam masanın karşısına rahatça oturdu. Garip bir sessizlik olucağını sanmıştım ama babam konuştu. "Bak biliyorum konuşma fırsatımız olmadı..Anneni vurduğum için ben de üzgünüm. Sadece işimi yapmaya yükümlü birisiyim.. Bilmediğin bir şey var.." Son dediği ile onu daha merakla dinlemeye başladım. "Ben devlet çalışanıyım bildiğin gibi ve bu yüzden izleniyorum. Mikrofon yok ama kamera her haraketimi çekiyor. Kurtulabileceğim bir şey değil. Annein gücüne şahit oldum. Onu öldürmeseydim..Onun yanında ben de ölecektim. Seni yalnız bırakmak istemedim. Sen hala gözümde ergensin." Son sözüne kadar duygusaldım "Cidden mi?! Ben kendime bakabilicek olgunluktayım!"
"Biz tatildeyken yemek yapamadın diye 3 gün aç kaldın ve aklına yemek sifariş etmek bile gelmedi" sustum kaldım. Lânet olsun ki haklı! Bu gerçekleşti! "O çoktan olan bir şey! Ben kendime bakabiliyorum!"
"Yani benim de ölmemi mi istedin?"
"Evet"
Babam iç çekti. Onun için işleri sadece zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyordum.
"Önceki açıklamalarıma rağmen neden hala böylesin? Seni dövdüm diye mi? Sanki sen yerimde olsan farklı bir şey yapacakmışın gibi beni mi yargılıyorsun?"
"...tamam Belki aynısını yapardım ama..bilmiyorum.."
"Benden nefret etmiyorsun. Kendinden nefret ediyorsun sen.."
"Hayır! Ben kendimi seviyorum. Şiddete seninle aynı amaçla başvurmuyorum! Kendini bana benzetme! Evet senden nefret etmiyorum ama seni sevdiğim anlamına gelmez!"
"Ben eve geç geldim diye ağlamıyor muydun az önce?"
"Ya sus baba-"
"Hiç büyümemişsin ergence bana atarlanmaya çalışıyorsun." Ayağa kalktı kollarını açtı ben de ayağa kalktım. Babam bana sarıldı. Ben de geri ona sarıldım. Aldığım bilgilerle babama asla ajan olduğumu ve güçlerimin var olduğunu söylemeyeceğime karar verdim. Hala annemin kaybını kendime yedirememin üzüntüsü ile beraber ağladım. Evet ağladım ve babam beni bunun için dövmedi ya da yargılamadı.
Artık büyüdüm ve ajanlik yolum yeni başlıyor.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
