İnanamıyorum ya!" diyerek odanın içinde volta attığımda Aksel beni rahatlatmak istermişçesine belimden tuttu.
Şakaklarımı ovuşturdum. "Bence de hallet Aksel yoksa şuraya oturur küçük çocuk gibi ağlarım." Söylediğim kelime tekrardan sinirlenmemi sağladığında sinirle güldüm.
"Hay ben o çocukların da-" sözümün kesilmesini sağlayan şey Aksel'in eliyle ağzımı kapatmasıydı.
Ona baktığımda şaşkınca gözlerini büyüttüğünü gördüm. "Güneş, şuan bir çocuğa mı sinirleniyorsun?" Benimle dalga geçer gibi güldüğünde ona kızmak istedim ama dalga geçmek istemediğini bildiğim için birşey demedim.
"Öylece oturup o çocukların düğünümü mahvetmesini mi izleyeyim?"
Aynada kendime bakarak üstümdeki gelinliğe sıcacık gülümsediğimde ne kadar mutlu olduğumu fark ettim. O gün Aksel'i görmüştüm. Tanımamama rağmen onu koruştum.
Ta oradan buralara kadar gelmiştik ve biz şimdi evleniyorduk.
Çocukluk hayalimdi bu. Belki gelinlik giymek belki de böyle bir erkek bulmak..
Derin bir nefes verdiğimde içeriye dalan bir kız çocuğunun üstünde gördüğüm beyaz gelinlik gözlerimin kocaman açılmasını sağladı.
Kız da bana bakarak gözlerini büyüttü ve ellerini belinin iki yanına yerleştirdi. Beni önemsiz bir parçaymışım gibi incelediğinde kaşlarını çattı.
"Senin burada ne işin var?" Buna başka bir zamanda olsak gülebilirdim belki fakat şimdi için aynı şeyi söyleyemezdim.
"Pardon?" Dedim kaşlarım yukarıya doğru kalkarken. "Asıl senin burada ne işin var küçük hanım? Burası gelinin odası."
Karşımdaki küçük kız da aynı benim gibi kaşlarını çattı. "İşte!" Diye bağırdı. "Burası gelinin odası! Yani benim odam! Buradan çık!" Duyduğum şeyler ağzımın yavaşça aralanmasını sağladında elimi ağzıma götürerek kapattım.
"Yeni nesil çocuklar ne kadar da çingene böyle!" diyerek bende ellerimi belime yerleştirdim. "Evlenmek için yaşın fazla küçük tatlım. Bilmem fark ettin mi?"
"Hayır!" diye bağırdı bir kez daha. "Ben Aksel abimle evleneceğim."
Gözlerim daha çok açıldığında şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. "Ha bir de kocamı çalacaksın!?"
"Görürsün sen." Dedi kollarını birbirine bağlayarak. "Aksel abim benimle çıkacak sahneye." Şuan, tam şurada sinirden ağlayabilirdim fakat makyajım bozulurdu. Bu olamazdı.
Kapı hızla açıldığında Aksel olduğunu düşünerek derin bir nefes verdim fakat giren kişinin orta yaşlı bir teyze olması kaşlarımı çatmamı sağladı.
"Ay kızım sen burda mıydın?" diyerek çocuğunun elini tuttuğunda boğazımı temizledim.
Şimdi ben onu annesine şikayet edeyim de görsün o.
Güneş gerçekten küçük bir çocukla inatlaşıyorsun.
O bir küçük olarak inatsa, bende büyük olarak inattım.
İç sesimi takmayarak kadına baktım.
"Çocuğunuzu neden gelin gibi giydirdiğinizi sorabilir miyim?" Dediğimde kadın bana döndü fakat konuşmasına izin vermeden devam ettim.
"Ayrıca kızınız buraya gelerek saygısız saygısız konuşuyor. Neymiş benim kocamı alacakmış. Onla o evlenecekmiş, sahneye o çıka-"
"Evet o çıkacak." Şokla baktığım kadının yüzü öyle rahattı ki.. dalga geçmediği her halinden belliydi.
"Pardon?" dedim derin bir nefes vererek.
"Baban izin verdi. Kocan da birşey söylemedi o da sizin önünüzden yürür işte ne olacak kızım?" Sinirden yavaş yavaş gözlerim dolarken kadın cevap vermemi bile beklemeden odadan çıktı.
"Senin birşey söylemediğini söyledi Aksel." Birazdan gerçekten sinirden ağlayacaktım.
Aksel bunu fark ettiğinde yanıma gelerek elimi tuttu. "Ben gerçekten bir şey bilmiyordum Güneş'im sana söz bunu halledeceğim." Ona güvendiğim için ne kadar üzülsem de gülümsedim.
En kötü günümü küçük bir çocuğun mahvetmesine izin veremezdim.
Çocukları çok sever ve anlaşırdım ama bu kadarı da saygısızlıktı.
&
İçeri girmemize saniyeler kalmıştı ve ben mutlulukla kahkaha atıyordum.
Düğüne Eda'yı da çağırmıştım ve o da bu işi halledeceğini sonrasında ise hallettiğini, içimin rahat olabileceğinden bahsetmişti.
Ne yaptığını bilmiyordum ve yeni görecektim fakat şimdiden gülmeye başlamıştım.
Gerçekten küçük bir çocukla uğraştığıma inanamıyordum.
Yan tarafımda ki o çocuğa, hayatıma alacağım tek eşime baktım. O zaten bana bakıyordu.
Benden önce davrandı ve konuşmaya başladı. "Dünyadaki en büyük şansım ve aşkımsın. Senden başkasını seversem kör olsun bu gözlerim. Gördüğüm tek şey senin o güzel gözlerin olmayacaksa görmenin hiçbir anlamı yok." Söylediği şeyler daha derin gülümsememi sağlarken elini okşadım.
"Girme zamanı geldi artık." dedim boğazımı temizlersem. Ona cevap verirsem ve o da konuşmaya devam ederse ağlayabileceğimi hissediyordum ve bu istediğim en son şeydi.
dakikalar sonunda kapı yavaşça açılırken o şarkı çalmaya başladı.
"Hadi Gittik- Ozbi, Melek Mosso."
Alkışlar yükseldi, flaşlar patladı ve ben o an, hayatımda hiç hissetmediğim kadar mutluluğu hissettim.
Onun yanındayken ve en güzel günümüzdeyken hayatımın en huzurlu gününü yaşadım.
Yavaşça içeriye doğru ilerlediğimizde salonun ortasına gelmemiz, Aksel'in elini belime sarmasına sebep oldu.
Parmakları parmaklarımla birleştiğinde yavaşça sağa sola gittik.
Belki de çok fazla düğüne yakışan bir şarkı değildi fakat bu şarkı benim her zaman hoşuma gitmişti ve bence bizi anlatıyordu.
"Onlar aşk nedir bilemiyorlar." Dedi Aksel şarkıdan bir kaç söz söyleyerek.
"Hiç de bilemediler ki Aksel. Kimse senden güzel sevemedi ki beni."
"Sevmesinler zaten." diyerek gülümsedi fakat ona bakan insanlar sebebiyle utandığını biliyordum. "Severlerse.." duraksadı ve bir kaç saniye sonrasında devam etti. "Ben kıskanırım.. sanırım.."
Sevinçle güldüğümde yüzünü ellerimin arasına aldım. "Kıskanmanı dile getirmen bile çok güzel Aksel.."
O da gülümseyerek bana karşılık verdiğinde başımı omzuna yasladım ve hayatımdaki en güvendiğim omuzda dans ettim.
Kucağındaki çocuk ağlaya ağlaya bir hal olmuştu ve Eda'nın kaşları çatıktı. Onu azarlıyor olmalıydı fakat kucağından bırakmıyordu.
En güzel günümün bozulmasını o da istemiyordu.
Küçük kız benimle göz göze geldiğinde orta parmağını kaldırması bozguna uğramamı sağlasa da kaşlarım çatıldığında bende ona dil çıkardım.
Şu küçük kızın ve annesinin kim olduğunu bilmesem de en güzel günümde bunları düşünmek istemediğim için gözlerimi Aksel'in omzundayken kapattım.
Şarkı yavaş yavaş biterken çalan şarkı başımı Aksel'in omzundan kaldırmamı sağladı.
Kalite baronu çalıyordu ve ben o minik kıza bakarak ellerimi Aksel'in boynuna sardım.
Biliyorum çok kıskanıyorsunuz.
"Çocukla çocuk olman beni güldürüyor." Aksel'in söylediği şeye güldüm.
"Bu küçük kız tam bir şeytan. Çocuk olamaz. Bana daha demin orta parmak çekti biliyor musun? Bu nasıl çocuk böyle. Benim onunla çocuk olmam çok doğal." Aksel şaşırmayarak güldü.
"Biliyorum. Daha demin bana da çekti." Yüzünü buruşturduğunu fark ederek kendimi tutamayarak gülmeye başladım.
Aksel'e orta parmak çekiyor olması gülüşümü durduramamama yetiyordu.
Sanırım Aksel'i o anda görmek için herşeyimi verirdim. Bunu ne zaman yapmıştı?
Nasıl olmuştu? Şaşkın? Yoksa küçük dilini mi yutmuştu?
Bir kez daha güldüğümde kendimi tutamayarak dudaklarına bir öpücük kondurdum.
"Bir ara söyle de ben de yapayım. Yüz ifadeni çok merak ediyorum."
Yüzünü bir kez daha buruşturduğunda bir şey söylememiş olması bir kez daha gülmeme sebep oldu.
Bana birşey diyememişti. Tabi ki de ona böyle birşey yapmayacaktım.
Bundan rahatsız olduğunu görebiliyordum fakat onunla uğraşmak fazla güzeldi..1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
12.14k Okunma |
1.14k Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |