
Bölüm 7
Elyra, Sam’in rüyasında adını mırıldanmasından sonra uyuyamamıştı.
O sabah gün doğarken kütüphaneyi kimseye fark ettirmeden terk etti. Kitap çantasındaydı ama garip bir biçimde ağırlaşmış gibiydi. İçinde bir şey büyüyordu. Kelimeler değil… bir geçit.
Eve vardığında masasına oturdu. Kitabı açtı.
Birden bire sayfalar kendi kendine çevrilmeye başladı.
Rüzgar yoktu.
Ama bir şey vardı.
Bir irade.
Ve sonra… durdu.
Sayfa ortasında, soluk altın rengi bir satır yazılıydı:
“Hatırlamak için geçmişe dokunman gerek.”
Altında el yazısıyla bir not görünüyordu:
“Parmak ucunu buraya koy.”
Elyra istemsizce parmağını satıra bastı.
Dünya bir anlığına durdu.
Sessizlik çöktü.
Ve sonra her şey… dağıldı.
Gözlerini açtığında bir kasabanın ortasındaydı.
Ama tanıdık bir his vardı.
Sanki burası, yıllar önce okuduğu bir romanın sahnesiydi.
Hava serindi.
Yerde 1900’lerin başlarına ait gazete sayfaları sürükleniyordu.
Bir çan çaldı.
Ve kütüphaneye benzeyen taş bir binanın kapısı açıldı.
İçeriden… Sam çıktı.
Ama gençti.
Daha uçarı, daha parlak, daha… tanıdık.
Elinde defter vardı. Yazıyordu.
Onu göremedi. Elyra görünmezdi bu zamanda.
Onu takip etti.
Sam bir bankta oturdu, kalemini dudaklarına götürdü ve mırıldandı:
“Eğer bir gün biri beni hatırlamak için geçmişe dönerse…
Lütfen, tarçınlı çayı unutmasın.”
Elyra’nın gözleri doldu.
Yani Sam, zamanla ilgili bir şeyler biliyordu.
Belki de o hep zamanı bükebilen biriydi…
Ya da zaman onu bükmüştü.
Tam o anda bir kadın sesi duyuldu:
“Zamanla oynarsan, karşılığını ödersin.”
Elyra arkasını döndü.
Gri saçlı, zarif bakışlı bir kadın oradaydı.
Kütüphane müdürüne benziyordu ama… yaşlı bir versiyonu gibi.
Kadın gülümsedi:
“Sen kalbini geri kazanmaya çalışıyorsun.
Ama kalp tek başına zamanı kurtaramaz.”
Ve Elyra gözlerini tekrar kırptığında…
Geri dönmüştü.
Evindeydi.
Kitap kapanmıştı.
Ama kapağın iç kısmına yeni bir cümle kazınmıştı:
“Birini sevmek, zamanın bile unutmamasını dilemektir.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |