Hazır finale de yaklaşmışken, bir sonraki kitabımı duyurayım dedim. Draco Malfoy kitabına final verdiğimde yepyeni bir hikâye ile devam edeceğim. Aslında Tom Riddle kitabı Draco Malfoy kitabı ile aşağı yukarı bağlantılı olacak. Voldemort ve Hortkulukların Doğuşu ile ilgili olacak. Umarım beğenerek okursunuz. Sizi seviyorummmmm ♡♡2
Arkadaşlar neden bu kadar az beğeni geliyor anlamıyorum. 50 kişi okuyor 10 kişi beğeniyor. Bir sonraki bölümü 50 beğeni gelmeden atmayacağım. Hem zaten bölümleri Wattpadden yazıp atıyorum. Yani ordan da vote sınırı dolmadan atmıyorum ve ayrıca 7/24 kitap yazmıyorum. Yks ye hazırlandığım için boş bulundukça yazıyorum. Bu yüzden bölümler yavaş geliyor.
Beğenip yorum yapmayı unutmayın
Sizi seviyorum ♡♡
Bu Y/N'nin mi? Hayır yüzük parmağına fazla büyük. Sanırım bu yüzden zincire geçirmiş. Peki ama bunun burda ne işi var? Y/N odama mı girdi? Neden? Bir şey mi arıyordu? Ya da birinden mi saklanıyordu? Kolyesi yatağın altında olduğuna göre kesinlikle birinden saklanıyordu. Kimden ve neden? Duymaması gerek bir şey mi duymuştu? Ya da görmemesi gereken..?
Sanırım tüm bu soruları kendine sorsam iyi olur
~
~
Çığlık çığlığa ağlayarak yataktan fırladım
"Y/N!?" diye bir ses ilişti kulaklarıma. Hemen sonra ise bedenimin sarmalandığını hissettim. Yüzümü bana sarılan kişinin göğsüne gömüp ağlamaya devam ettim. Neden her seferinde bunları yaşamak zorundaydım? Ben Rüya Kahini falan olmak istememiştim, neden bu vizyonları görmek zorunda kalıyordum?
"İstemiyorum! Artık kehanet görmek istemiyorum!" diye bağırdım
"İstemesen de görmek zorundasın. Bundan kaçamazsın" dedi ve sırtımı sıvazladı. Bu Riddle'ın sesi miydi?1
Hızla kendimi geri çekip onun yüzüne baktım. Gerçekten de oydu. Onu yatağımdan ittirip bağırdım
"Ne işin var senin burda!? Çık git odamdan!"
"Sakin ol Black, bağırdığını duyup geldim-"1
"Çık odamdan!" diye bağırıp üzerine arkamdaki yastığı fırlattım. Riddle eliyle yüzünü koruyup geri geri yürüyerek kapının önüne kadar gitmişti
"Sadece iyi misin diye kontrol etmek istemiştim"
"Anlamıyor musun sen beni! Odamdan çık diyorum!" diye bağırıp başka bir yastık fırlattım. Riddle kapıyı açıp çıkmak üzereyken etrafıma baktım. Fazla karanlıktı ve bu beni korkutmuştu
"Dur" dedim az öncekine göre daha sakin bir sesle
"Evde değil mi? Nerde?"1
"Babasıyla dışarı çıkması gerekti"
"Tamam o zaman bayan Malfoy'u çağır"
"Evde başka kimse yok mu?" diye sordum sinirle. En azından ben uyuyana kadar yanımda kalacak birisi olmalıydı
"Annem evde, istersen onu çağırayım" dedi sırıtarak
Çok güzel. Bir tarafta elimden her şeyimi alan katil, diğer tarafta katilin ve Karanlık Lordun karışımı aptal Riddle
"Gerçekten düşünüyor musun?" diye sordu Riddle uzun sessizliğimin ardından
"Peki, nasıl istersen. Ben çıkayım o zaman" dedi ve dışarı çıkıp kapıyı kapatmaya başladı
Panikle ona seslendim "Çıkma!"1
"Az önce çıkmam için bana yastıklar fırlatmamış mıydın, ne değişti şimdi?"
"Gelmemi mi istiyorsun?"1
"Sesini çıkarmadan şurda otur" dedim sandalyeyi göstererek. Riddle hafifçe güldüğü sırada tekrar içeri girmişti "Yastıklarımı da ver" yanıma gelirken yastıklarımı alıp arkama koyduktan sonra sandalyeyi yatağımın yanına çekip oturdu
"Karanlıktan korktuğunu bilmiyordum"
"Korkmuyorum, sadece yalnız uyumayı sevmiyorum"
"Ah, bende bu korkaklıkla nasıl Griyffindor'a seçildiğini merak ediyordum"
"Beni merak edeceğine Peter'ı etsene. Aşağılık bir Slytherin olacağına nasıl oldu da Griyffindor'un yüz karası oldu acaba?"
"Slytherin'lerden neden bu kadar nefret ettiğini merak ediyorum. Annenle baban da bir Slytherin değil miydi?"
"Neden farklılar? Üçü de Ölüm Yiyen değil mi?"
"Onları sevdiğin için toz konduramıyorsun değil mi? İsterlerse benden daha kötü olsunlar ama yine de hiçbir zaman aşağılık olmayacaklar"
"Hiçbir şey anladığın yok Riddle. Kapat artık şu konuyu" dedim başımı yastığa koyarken
"Peki, o zaman başka bir konu açayım" dedi ve oturduğu sandalyede cebinden bir şey çıkarmak için hareketlendi "Mesela bu yüzüğün yatağımın altında ne işi olduğu gibi" Riddle zincire geçirdiğim yüzüğü gözlerimin önünde sallarken bir anda doğrulup boynumu yokladım. Düşmüştü
Hızla ayağa fırlayıp zinciri almaya çalıştığımda Riddle da ayaklanıp zinciri daha da yükseğe kaldırmış ve benden kaçmıştı
"Hop, dur bakalım güzellik. Önce cevaplar" dedi hâlâ zıplayarak yüzüğümü almaya çalıştığım için geri geri giderek benden kaçarken1
"Ver şunu bana!" diye sinirle bağırdığımda Riddle'ın kaçacak yeri kalmamıştı ama o hızla arkasını yatağıma döndü ve kaçmaya devam etti
"Vereceğim zaten. Ama önce cevabını duymak istiyorum"
O geri geri giderken ve bende hoplaya zıplaya yüzüğümü almaya çalışırken bir anda benim ayağım halıya takıldı. Riddle ben düşmeyeyim diye diğer eliyle belimden tutsa da ikimizde yatağa düşmüştük. Yani Riddle yatağa bense onun üzerine..2
Riddle birkaç saniye boyunca hareketsiz bir şekilde bana bakınca kaşlarımı çatıp yüzüğümün olduğu eline uzandım ve onu alıp boynuma geçirerek Riddle'ın üzerinden indim
"Napıyorsun sen be!?" dedim sinirle ona dönerek
"Üzerime düşen sensin, ben mi ne yapıyorum?" dedi dirseklerinin üzerinde doğrulurken
"Senin yüzünden düştüm" dedim ve ekledim "Ayrıca kalk yatağımdan!"
"Konuyu hiç bana çevirmeye çalışma, odamda ne aradığını söylemeden kılımı bile kıpırdatmam"
"Senin odanda ne gibi bir şey arayabilirim acaba?" dedim gözlerimi kısıp kollarımı göğsümün altında katlayarak
"Y/N, sabaha kadar salağa yatıp beni tekrar mı edeceksin yoksa zor yoldan öğrenmem mi gerekecek?"
"Söylersem yatağımdan kalkacak mısın?"
"İyi" dedim ve ben uyurken çıkan lastiğim yüzünden dağılan saçlarımı geriye doğru tarayıp devam ettim "Saklambaç oynuyordum"1
Riddle kaşlarını kaldırıp inanmadığını belli ederek konuşmaya başladı "Kiminle? Annemlerle mi? Ebe kimdi peki eniştem mi?"1
"Ne kadar komikmişsin sen. Ev cinleriyle oynuyordum"1
"Benim odama saklandığına göre kaybedeni öldürelim cezası koymuş olmalısınız"
"Niye? Senin odan yasaklı bölge mi?"
"Şu söylediğin cümlelerde bir mantık bulabiliyor musun sen? Yani benim odamı saklanacağın yerler arasından çıkarmak aklına gelmedi mi?"
"He oldu, saklambaç için oda belirleyelim de beni bulmaları daha kolay olsun değil mi? Bir dahaki sefere saklanacağım yerlerin listesini de yapıp vereyim mi?"
"Y/N, sen şimdi bana mantıklı bir açıklama yapacak mısın yoksa az önce de söylediğim gibi kendim mi öğrenmeliyim?"
"İyi be" dedim ve anlatmaya başladım "Bella ve Lucius'tan saklanıyordum"
"Ne demek neden? Sen kendin söylemedin mi annemden uzak dur başını belaya sokacak diye? Lucius'u da ben sevmiyorum. İkisiyle de karşılaşmamak için en yakınımda olan senin odana girmiş bulundum"
"Odama girip yatağımın altına saklanacak kadar sevmiyordun demek"
"Evet, onları o kadar sevmiyorum" dedim daha fazla soru sormasın diye
Riddle hâlâ yatar pozisyondayken sağ dirseğinin üzerine yüklenip bedenini bana çevirdi düşünceli bir şekilde bana bakmaya başladı1
"Acaba odamda saklanırken herhangi duymaman gereken bir konuşma duymuş olabilir misin diye merak ediyordum"
"Connor meselesini diyorsan Lucius'un toplantıda sorduğu sorulara yalan söyleme gibi bir ihtimalim olmadığını biliyorsundur herhalde"
Riddle ben sözümü bitirdikten sonra bir anda hareketlenip yatağın üzerinde oturur pozisyona gelip üzerime eğilince irkilmiş ve kendimi geri çekmiştim. Ama o göz temasımızı kesmeden aramızdaki mesafeyi açmamı engelliyordu
"Napıyorsun? Riddle yemin ederim benden uzaklaşmazsan seni gebertirim!" diye çıkıştım ama o bunlara aldırış etmedi. Birkaç saniye sonra ise kendi kendine geri çekildi
"Peki, şimdi sana inandım" dedi ayaklarını yataktan sarkıtarak oturduğunda
"İnandın? S-Sen zihnime mi girdin!?" Nasıl? Ama hiç hissetmedim, bunu nasıl yaptı?
"Artık benim için şüpheli durumunda değilsin Black, bunun için sevinmelisin"
"Bunu bir kez daha yaparsan, bu hayatın boyunca yaptığın son şey olur Riddle!" diye bağırdım o yatağımdan kalkıp sandalyeye otururken
"Saat epey geç oldu Black, artık uyusan iyi olur" dedi az önceki sözlerimi görmezden gelerek
Sinirle, hava sıcakta olsa incecik çarşafı çıplak bacaklarıma örttüm. Bayılınca üstümü değiştirme fırsatım olmamış ve elbisemle uyumak zorunda kalmıştım. Sırtımı Riddle'a dönerken onunda yerine iyice yerleşmiş ve sırtını eğip kollarını dizine dayamış bir şekilde beni izlediğini gördüm. Bu rahatsız ediciydi ama kalmasını ben istemiştim bu yüzden susmaya karar vermiştim..
Gece boyunca ara ara irkilerek uyandığımda Riddle her seferinde iyi olup olmadığımı sormuş ve sonra tekrar uyumam için susmuştu. Sabah olduğunda ise uyanmak için kabusa gerek kalmamış, Draco'nun sesiyle uyanmıştım
"Mattheo?" hızla uyanıp Riddle ve Draco'nun olduğu tarafa döndüğümde Draco'nun çatık kaşlarla ona baktığını görmüştüm. Riddle kollarını göğsünde katlayıp sırtını yaslamış ve sandalyede olabildiğince yayılarak uyuyakalmıştı. O da Draco'nun sesiyle uyanmıştı1
"Ne işin var burda?" diye devam etti Draco
Riddle yüzünü ovuşturarak ayağa kalktığında bende yatakta doğrulmuştum "Dün gece burda uyuyakalmışım" dedi ufak ufak vücudunu esnetirken
"Burda?" dedi Draco çatık kaşlarla kollarını göğsünde birleştirerek sorgulayıcı bir tonda
"Draco, ondan burda kalmasını ben istedim" dedim herhangi bir gerilimi oluşmadan engellemeye çalışarak
"Sebep?"1
"Black gece kabus görmüştü. Tekrar uyuyamayınca da o uyuyana kadar başında bekledim ama bende uyuyakalmışım. Bir dahaki sefere-"
"Bir dahaki sefer diye bir şey olmayacak" dedi Draco ciddi bir sesle. Ardından Riddle'a bakmadan direkt benim yanıma gelip yatağın yanında diz çöktü
"Evet, tabi.. O zaman ben artık gideyim" dedi Riddle sonra da kapıyı açıp dışarı çıktı
"İyi misin?" Draco saçlarımı okşayarak sormuştu bunu. Kafamı salladıktan sonra konuşmaya başladım
"Riddle ile kötü geçinmenizi istemiyorum ama o durması gerektiği yeri bilmek zorunda"
"Kanıtı olmadıktan sonra önemli değil"
Derin bir iç çekip tekrar konuşmaya başladım "Draco"
"Söyle yavru aslan"3
"Dün bana ne oldu? Son hatırladığım şey Lordun beni öldürmek üzere olduğu"
Draco birkaç saniye duraksasa da ayağa kalkıp yatağıma otururken anlatmaya başlamıştı
"Öyleydi zaten. Yani sen bir kehanette bulunana kadar öyleydi.."
"Bilmiyorum. Söylediklerin çok kafa karıştırıcıydı"
"Yenmek için en güçlü silahla sağ kalanı
Aramalısın ölümle, düşmanını.
Kolay belki girmesi
Ama çıkamaz öyle her kişi.
İstiyorsan aradığın şeyi bulmak
Tek ihtiyacın bir Grindelwald"
Neden sürekli bilmece şeklinde olmak zorunda ki? Bir kere de doğruca, açık açık söylense olmaz mı? Gerçi bu defa bilmece gibi olması işimize yaramış olabilir
"Lord bir şey söyledi mi?" dedim korkuyla. Eğer ne demek istediğimi anladıysa bu bir felaket olabilirdi çünkü ben bile ne demek istediğimi anlamamıştım
"Sanırım hayır. Odadan çıkarken düşünceli görünüyordu"
"B-Bu kehanet, nasıl, yani, anlamıyorum..?"
"Mattheo, korkunun seni tetiklemiş olabileceğini söylemişti. Sen, kehanetin ne anlama geldiğini biliyor musun?"
"Hayır" dedim ve düşünmeye başladım "Yenmek için en güçlü silahla sağ kalanı, bu en güçlü silah Lordun aradığı şey olabilir mi?"
"Peki o zaman bu silah ne?" dedim ve yine bir süre düşünmeye başladım. Sonra da aklıma gelen fikirle hızlı hızlı konuşmaya başladım "Ollivander ve Gregorovitch, ikisi de asa ustaları değil mi? O halde büyük silah asa olabilir" dedim ve bacaklarımı kalçalarımın altına alıp saçlarımı kulaklarımın arkasına atarken devam ettim "Hatırlasana, Lord, Harry ve kendi asasının ikiz asalar olduğunu söylemişti. Onu bu yüzden yenememişti. Yani başka, çok güçlü bir asa arıyor olabilir"
"O zaman aradığı asa-" dedi ama sonra mantıksız bir şey söylemiş gibi sustu
"Yok bir şey. Zaten çok mantıksız olurdu"
"Aradığı asa Mürver asa olabilir mi diyecektim"
"Boş ver, zaten gerçek bile değil"
"Hayır, yani Harry'nin pelerinini düşün. Herhangi bir büyüyle açığa çıkmıyor. Diğer pelerinler gibi değil. Yani eğer o pelerin Ozan Beedle'ın Hikâyelerindeki pelerinse Mürver asa da gerçek olmuş oluyor"
"Ama bu sadece bir varsayım. Üstelik Yadigarlar gerçekse diriltme taşı nerde?"
"Evet ama zayıfta olsa bunu ipucu olarak sayabiliriz bence-"
"Draco!" odamın kapısı hızla tıklatılıp bekleme payı bile bırakmadan aniden açılınca ikimizde korkuyla kapıya dönmüştük. Narcissa acele ederek lafa girdi "Karanlık Lord sizinle görüşmek istiyor"
"Bizimle mi?" dedim işaret parmağımla Draco ve kendimi göstererek "İkimizle yani?"
"Mattheo ve Blaise çoktan Lordun yanına gittiler bile" dedi eteğini tutup koşar adım yanımıza gelirken. Sonra beni kolumdan tutup çekiştirerek banyoya sürükledi ve kapıyı kapatırken ekledi "1 dakikan var, saçını başını topla, hazırlan"
Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra hızla yüzümü yıkayıp saçımı taramaya başladım. Çabuk ol dediği için saçımı toplama zahmetine bile girmeden banyodan çıktığımda onun tekrar odama girdiğini gördüm. Galiba ben banyodayken Draco'yu gönderip tekrar yanıma gelmişti. Bayan Malfoy beni omuzlarımdan tutarak toplantı odasına sürüklerken içimi kötü bir his sarmaya başlamıştı
"Lordum" dedi Narcissa kapıyı açıp beni içeri gönderirken. Ardımdan da dışarı çıkıp kapıyı kapatmıştı
"Y/N, sevgili kızım" evren benimle dalga geçiyor olmalıydı. Daha dün beni nerdeyse öldürmek üzere olan adamla bu gün can ciğer kuzu sarması olmamızın başka bir açıklaması olamazdı çünkü2
Şaşkınlıkla Lordun gösterdiği sandalyeye doğru ilerlerken diğerlerine baktım. Riddle hariç, diğerleri benden daha fazla bir şey biliyormuş gibi görünmüyorlardı. Yerime oturduğumda Lord konuşmaya başladı
"Yarın sabah yola çıkacaksınız"
"Yola mı? Nereye?" diye birden lafa daldım
"Mattheo gideceğiniz yeri biliyor"
"Gittiğimiz yerde ne yapacağız peki?"
"Neyi?" tamam galiba şu soru sorma işini fazla abarttım
"Her şey yolunda giderse öğreneceksiniz" dedi ve ayaklandı. Lord çıkışa doğru yürürken birde bende arkasından fırladım ve onu koridorda yakaladım
"Lordum!" Karanlık Lord bana döndüğünde içimden bunu yaptığım için kendime ağza alınmayacak küfürler ediyordum "Ben dün-"
"Kehanetten kimseye bahsetme kızım. Onu çözdüğümde istediğim sonuca ulaşırsam büyük bir ödülün seni beklediğini söyleyebilirim" dedi ve benim konuşmama fırsat vermeden arkasını dönüp yürümeye devam etti
İçimde tuttuğum nefesi vererek hafifçe gülümsedim. Ben, kehaneti çözüp çözmediğini nasıl öğreneceğimi düşünürken o bana hâlâ çözemediğini pat diye söylemişti. Lord hâlâ koridorda yürürken Bella'nın onun karşısından geldiğini ve Lordu gördüğü an önünde fazlaca abartılı bir şekilde eğildiğini görmüştüm. Lord gözden kaybolana kadar da öyle kalmış, sonrasında da bu tarafa doğru yürümeye devam etmişti
Draco ve diğerleri koridora çıktığında ve yan yana geldiğimizde Bella'nın yüzüne uzun bir süre odaklandığımı fark etmiştim
"Ona ne oldu?" dedim o büyük salona girdiğinde
"Evet, neden yara bere içinde?" Draco bir an için Riddle'a baktığında o kafasını sallamıştı
"Lordun verdiği görevi yerine getirememiş"
"Sen biliyor musun?" diye bu defa da Riddle'a döndüm
"Ama söylemeyeceksin değil mi?"
Riddle hiçbir şey söylemeden yukarı çıkmaya başladı. Annesinin beceriksizliğinden utanmış mıydı o?
Bizde daha fazla beklemeden odalarıma dağıldık. Kaç gündür halsizlikten banyo yapamamıştım, bu yüzden ilk iş olarak yıkanmaya karar vermiştim. Uzun süren bir banyodan sonra saçlarımı havluya sarıp odama geçtim ve eşyalarımı hazırlamaya başladım. Bu süre de düşünmek için en mantıklı zamandı
Şimdi elimizde nasıl bilgiler var? Voldemort çok güçlü bir silahın peşinde. Mürver asa olma olasılığı var. 'Aramalısın ölümle, düşmanını' derken ne demek istemiş olabilirim ki? Bu benim kabuslarımdaki ölüm olabilir mi? Harry Voldemort'un düşmanı ve onu öldürmek istiyor.
'Kolay belki girmesi. Ama çıkamaz öyle her kişi' girmesi kolay ama çıkması zor olan yer nere? Azkaban olabilir mi acaba?
'İstiyorsan aradığın şeyi bulmak. Tek ihtiyacın bir Grindelwald' aradığı şeyi zaten tahmin ediyorum, asa. Ama onu bulmak için bir Grindelwald'a ihtiyacı var. O Grindelwald ben miyim? Sonuçta aradığını bulmak için kehanetime ihtiyacı vardı. Ama hayır, o zaman 'Tek ihtiyacın bir Black' derdi. Yaşayan son Black'te ben olduğuma göre..
O zaman tüm düşüncemi bir toparlayacak olursam Voldemort'un Azkaban'da olan birine ihtiyacı var. Yani büyükbabama ihtiyacı var. En güçlü silah büyükbabamda mı yani? Azkaban'a gitmiş biri en güçlü silahın sahibi olamaz. O halde o silahın yerini biliyor olmalı. Ama kehanetin ilk iki cümlesini hâlâ anlamış değilim. Her neyse, önemli olan bir şeyleri yakalamış olmam. Ya ben dahi miyim neyim yaa! Sherlock Holmes'a bin basarım! Şimdi asıl konuya gelelim, ben bunları Harry'lere nasıl ulaştıracaktım? Gerçi hâlâ biraz zamanım vardı. Voldemort daha kehaneti çözememişti. Yarın malikaneden ayrıldığımda bir çaresine bakarım artık..
Ah ben böyle hazırlanıyorum ama ne kadar süreliğine gideceğiz? Yanıma fazladan eşya alıp yük etmek istemiyorum. Belki Draco biliyordur, ona sorayım.
Kıyafet ve önemli eşyalarla doldurduğum çantayı bırakıp odadan çıktım ve Draco'nunkine yürüdüm. Kapıyı çaldığımda ses gelmeyince içeri girdim. Kimse yoktu. Odadan çıkıp etraftaki ev cinlerinden birine sordum
"Draco evde mi? Odasında göremedim de"
"Efendi Malfoy ve efendi Zabini beraber dışarı çıktılar"
"Efendi Zabini'nin evine gittiler. Ne zaman döneceklerini bilmiyorum"
"Tamam, teşekkür ederim" dediğimde cin kafasını eğip geri çekildi
Akşam geç gelirse hazırlanmam uzayacak. Acaba Riddle'a mı sorsam. Aklımdan geçen düşünceyle adımlarımı onun odasına çevirdim. Kapının önünden sorup odama gideceğim zaten, yani öyle uzun bir sohbet olmayacak.
Kapıyı tıklatıp birkaç saniye bekledim ve kapıyı açıp başımı içeri soktum. Ama başımı sokmamla yanımdaki duvara fırlatılan biblonun kırılıp parçalara ayrılması bir oldu. Şok içinde önce yere sonra Riddle'a döndüm. Gözlerim kocaman, ağzım bir karış açık kalmıştı. Riddle resmen odanın içinden geçmişti
"Y/N?" dedi sinirini bastırmaya çalışıp üzerini düzenleyerek saçlarını geriye doğru tararken1
"Oldu o zaman, ben bi ara tekrar uğrarım" diyip kapıyı kapattım ve topuklarımın üzerinde döndüm. Ama bir adım bile atamamışken Riddle kapıya çıkıp beni durdurdu
"Yo yo, ben bölmeyeyim seni. Devam et sen. At sinirini"1
"Bir şey soracaktım ama, daha sonra Draco gelince ona sorarım"
"Draco'yla Blaise geç gelir. Bana sorabilirsin. Hem geldiğin iyi oldu, benimde seninle konuşmak istediğim iki konu vardı" dedi ve kenara çekilip eliyle odasını gösterdi
Saçı başı dağınık ve az önce sinir krizi geçirmiş birine güvenmeyip ordan kaçıp gitmeli miydim yoksa onu daha da sinirlendirmeyip içeri mi girmeliydim?
"Geçsene" dedi Riddle bir anda. Sesi biraz yüksek çıkınca ve onun konuşmasını beklemediğim için irkilmiştim. Dediğini yapıp içeri girdim. Riddle da arkamdan girip kapıyı kapattı2
Cam kırıklarına ve yerdeki diğer eşyalara basmadan Riddle'ın yatağının önüne geçip ona döndüm
Çıkarmayı unuttuğum havluyu saçlarımdan çekip çıkardım ve elimle saçımı düzelttim
Neden önce ben söylemek zorundayım. Sen bana, cevap vermek istemediğim bir şey sorarsan bende en son kendi sorumu sorup konuyu dağıtıp çıkar giderdim. Of kaçış planlarım suya düştü şu an
"Ben, görevin ne kadar süreceğini soracaktım. Ona göre eşya alayım diyordum"
"Bilmiyorum, uzunda sürebilir kısada"
Sağol, çok yardımcı oldun. Hakkın ödenmez ya
"Peki. Sen ne konuşmak istiyordun? Benim biraz acelem var da"
"İlk sorum, Draco ile aranızda bir şey mi var?"4
"N-Ne? Bunu da nerden çıkardın?" dedim salağa yatıp başka yalanlar düşünmek için zaman kazanmaya çalışırken
Riddle gözlerimin tam içine bakarak birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapattığında geriye doğru adımladım ama yatağa çarpınca üstüne düşmüştüm. İşte yine yapacaktı. Yine zihnime girecekti. Yatakta geri gitmeye çalışsam da Riddle bacaklarımdan tutup beni kendine çekti ve bir dizini yatağa dayayarak üzerime eğildi1
"Yalan mı söylüyorsun Black?"1
Gözlerimi kaçırmak için kafamı başka tarafa çevirdiğimde konuştum "Söylemiyorum"
Riddle çenemden tutup yüzümü çevirirken iyice paniklemeye başlamıştım. Tamam öncelikle sakin ol ve hiçbir şey düşünme. Düşünme, düşünme.1
'I'm a Barbie girl, in the Barbie world
Life in plastic, it's fantastic
You can brush my hair, undress me everywhere
Imagination, life is your creation
Come on, Barbie, let's go party'6
Riddle çatık kaşlarla bana bakmaya başladı "Napıyorsun?"
"Draco'yu seviyor musun sevmiyor musun?"
'Baby Shark, doo-doo, doo-doo, doo-doo
Baby Shark, doo-doo, doo-doo, doo-doo
Baby Shark, doo-doo, doo-doo, doo-doo
Baby Shark-'1
Riddle sinirle soludu "Şarkı söylemeyi!"1
Sen, hem şarkı söyleyip hem de zihnini korumaya çalışmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun aptal! Zihnimden çıkarsan susacağım zaten!
"Şarkı söylediğimi nerden çıkardın? Zihnime mi girdin!? Çok ayıp!"
"Her neyse, zaten böyle davranarak sorumun cevabını vermiş oldun" dedi üstümden kalkarken
Verdiğim nefesle gülümserken konuşmaya başladım "Hiçbir şeyin cevabını vermedim. İyi ya da kötü, yaptığım veya düşündüğüm şeyi ben istemediğim sürece öğrenmene izin vermeyeceğim. Draco'yu belki seviyorumdur, belki de sevmiyorumdur. Ve sen bunu zihnime zorla girerek öğrenmeye çalışırsan sevsem de sevmesem de saklarım"
"Ve sende ne kadar saklamaya çalışırsan çalış, bir şeyi öğrenmek istiyorsam eninde sonunda öğrenirim"
"Bu konuya neden bu kadar merak saldın Riddle?" dedim yatakta doğrulup otururken. O ise karşımda, ayakta dikilmiş bana yukardan bakıyordu1
"Benden bir şey saklanmasından hoşlanmıyorum Black"
"Başka ne olmasını bekliyordun?"1
"Hiç. Hiçbir şey" dedim ve devam ettim "Artık diğer konuya geçebilir miyiz? Hatırlarsan acelem var demiştim"
"Merak etme kimseye söylemedim"
"Biliyorum. Ve öyle kalmasını da sağlayacağım"
"Nasıl?" dedim anlamayarak. Riddle asasını bana doğrulttuğunda nefes alış verişlerim hızlanmış ve korkuyla ona bakmaya başlamıştım "Napıyorsun?"
"Obliviate"5
~
Gözlerimi açtığımda yatakta uzunca bir süre gerindim. Boynum ağrıyordu. Saçlarımı kurutmadan mı yatmıştım? Hatta, ben ne zaman yatmıştım ki? En son Riddle'a bir şey sormak için odasına gitmiştim. Sonra o da bana.. Tabi ya, aptal Riddle! O bibloyu nerdeyse kafamda kırıyordu!
Saat kaç acaba? Riddle'a hakaret ederek vaktimi boşa harcamayayım da. Yanımdaki saate baktığımda akşam 9'u gösterdiğini gördüm. Akşama kadar nasıl uyuyabildim ki ben? Her neyse gece uykusuz kalıp sabah Voldemort gibi gezmek istemiyorum. O yüzden sabaha kadar uyusam iyi olur
Kendi kendime bir uyku tılsımı mırıldandığımda tekrar uykuya dalmam uzun sürmemişti. Neyseki bu tılsım okul dışı yasak büyülerden biri değildi. Yoksa hayat gerçekten çekilmez olurdu..
~
Sabah hepimiz malikanenin demir kapılarının önündeydik. Narcissa ve Bella oğullarını uğurlamak için gelmişlerdi
"Dikkat et Draco" dedi ve oğluna sarılıp bana döndü "Hâlâ tam olarak iyileşmedin. Kendini fazla yorma" diyip bir anda bana da sarıldı. Şaşırsam da ona karşılık verdim
"Sakın başarısız olma Mattheo" Bella oğlunun omuzlarını sıvazladıktan sonra geri çekilmişti
Hepimiz Riddle'ın elini tuttuğumuzda cisimlenmemiz saniyeler sürmüştü. Gözlerimi bambaşka bir yerde açtığımda mide bulantım had safhaya ulaşmış ve iki büklüm şekilde yere eğilmeme neden olmuştu
"İyi misin?" dedi Draco sırtımı sıvazlarken
"İyiyim, bu şey sürekli midemi bulandırıyor" dedim ve birkaç saniye sonra başımı kaldırıp etrafıma baktım "Neresi burası?"
"Karanlık orman" dedi Riddle etrafına bakarken
Yasak Orman'a çok benziyordu ama burası Voldemort'un etkisinde olan bir yerdi. Burası o kasveti öyle güzel veriyordu ki, insanın korkudan tüyleri diken diken oluyordu
"Gelince görürsün" Merlin! Gerçekten bu çocuğu çıplak ellerimle boğmak istiyorum!
"Yardım edin de çadırı kuralım" dedi Riddle asasını cebinde çıkartarak. Erkekler ayaklanırken bende kendime oturmak için güzel bir kaya bulup bağdaş kurarak oturdum ve çantamdan çıkardığım elmayı yiyerek onları izlemeye başladım
Zabini kütür kütür yediğim elmanın sesine dönerek anlamaz gözlerle bana bakmaya başladı
"Yo, düşünmüyorum. Böyle iyiyim" dedim sesimin yeterince gıcık çıkmasını sağlayarak. Kıskanç Zabini, sırf oturuyorum diye bana da kurulmazsın yani
"Blaise, Y/N henüz reşit değil. Asasını kullanamaz" dedi Draco çadıra yardım ederken
"Tamam, eşyaları içeri taşısın o zaman"
"Evet, hastayım. Uğraşma benimle" dedim ve elmamı yemeye devam ettim. Ve bir şey söyleyeyim mi, bundan inanılmaz keyif aldım. Yaklaşık bir, bir buçuk saat kadar sonra Zabini beni çağırmak için yanıma geldi2
"Pişte ne ya kedi mi çağırıyorsun?"
"He, pençeleri çok uzun bi kedi çağırıyorum" dedi ve ekledi "İçeri gelebilirsin artık"
"İş bitti mi? Ona göre geleceğim"
"Bitti müstakbel Malfoy hazretleri, gönül rahatlığıyla girebilirsiniz" dedi Zabini önümde sahte bir reverans yapıp eliyle çadırı gösterirken1
"İyi madem, gireyim o zaman" diyip kayanın üzerinden inip içeri girdim
"Yoruldunuz mu?" dedim oğlanlara doğru yürürken
"Yok canım, senin kadar yorulmuş olamayız" dedi Zabini arkamdan çadıra girdiğinde
"Ha-ha çok komik" diye sahte bir şekilde gülüp devam ettim "Her neyse, kahve içer misiniz?"
Riddle ve Draco iki tarafında da oturak olan masaya oturduklarında kafalarını salladılar. Zabini de onlara katılırken kafasını sallamıştı. Bir çaydanlığa su koyup erkeklere seslendim
"Şunu kaynatsanıza" Draco asasıyla bir büyü mırıldandığında su kaynamaya başlamıştı
"Bir kahve yapacak suyu da bize kaynattırıyo"
"Bak yemin ederim şu kaynar suyu başından aşağı dökerim!"
Draco ve Riddle aynı anda "Yapar" dediklerinde Zabini de kendi kendine mırıldanmıştı "Yapar"2
Kahveleri hazırlayıp bardakları masaya koyduğumda bende Draco'nun yanına oturmuştum. Herkes bardaklarını alıp içmeye başladığında Zabini konuştu
"İyi, en azından kahveyi güzel yapıyormuşsun. Da, benimki neden daha köpüklü?"
"Seninkinin içine tükürdüm. Afiyet olsun" dedim gülümseyerek1
Zabini yüzünü ekşiterek kahve bardağını bıraktı
"Şaka yapıyor Blaise" dedi Draco bardağından bir yudum daha alırken
Zabini tekrar bana baktığında şeytani, sinsi bir ifadeyle ona bakıyordum
"Bana nasıl baktığını görmüyor musun Draco!" dediğinde Draco bana döndü. Ama o daha dönerken yüzüme masum bir ifade yerleştirmeyi başarmıştım
"Gayet masum bakıyor" diye Zabini'ye dönünce ise tekrar şeytani bakışımı takınmıştım2
"Yok yok, ben içmem bunu" diyip bir anda Draco'nun bardağını elinden alıp kendininkini onun önüne koydu "Sen iç"
Aptal, tükürsem seninkine mi tükürürüm? Burda Riddle varken tükürüğümü senin bardağına mı heba edeyim? Riddle'ınkine tükürdüm ama bak o hiç sesini çıkarıyor mu? Ama sen daha dur Zabini, bunlar senin iyi günlerin...1
~
Perdelerle ayırdığımız odalar arasında kendi yatağımın olduğu yerden çıkıp mutfak diye adlandırdığımız o tuhaf yere giderken Draco'nun masalı bankta uzandığını gördüm. Kollarını göğsünde katlamış, bacaklarını oturağın iki tarafından sarkıtmış, gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Kendine, boyun tutulması artı bel ağrısı başlangıç paket yapmıştı sanırım
Önce çadırda kimsenin olmadığından emin olup Draco'nun yanına gittim. Sonra da bacaklarının üzerine oturdum ve bende kollarımı katlayıp ona doğru eğilerek konuştum
"Çok neşeli gördüm seni" saçlarım Draco'nun yüzüne düşerken gülümseyip popomdan tutup beni, bacaklarının bir tik daha üstüne, kasıklarına çekerek gözlerini açtı. Çok tehlikeli sulardaydım2
"İstersen daha da neşeli görebilirsin"
Elime ağzıma götürüp şaşırmış gibi yaparak konuştum "Bunlar ne kadar ahlaksız teklifler"
"Kabul ediyorum" dediğim anda Draco doğruldu. Bacaklarımı onun beline doladığımda o da çoktan kollarıyla kalçamı sarmıştı. Bu şekilde ondan uzun olan ben olmuştum. Draco başını hafif kaldırırken bende aynı şekilde eğmiştim
"Sende dünden razıymışsın yavru aslan"
"Teklifi eden Draco Malfoy olunca reddetmek ne kadar zor oluyor biliyor musun sen?"2
"Devam etmemiz gereken gece neden reddettin o zaman?"
"İşte bu da benim ne kadar iradeli bir insan olduğumu gösteriyor" dedim ve devam ettim "Beni öpecek misin yoksa böyle sabaha kad-" daha lafımı bile bitirmeden Draco dudaklarıma yapışınca bende karşılık vermeye başlamıştım
Merlin, şu çocuk benim bütün ayarlarımı bozuyor!
"Ah! Ayağım!" diye bir ses yükseldi çadırın önünden. Bu Zabini'nin sesiydi. Riddle ve Zabini gittikleri yerden dönmüşlerdi
İkimiz de Zabini'nin sesini duyduğumuz anda tam olarak şöyle bir senaryo yaşanmıştı. Ben hızla Draco'nun kucağından kalkıp masada emekleyerek karşı tarafa geçmeye çalışırken masadan yere düşmüştüm. Draco ise panikle ayağa kalkıp ellerini masaya dayayarak iyi miyim diye bakmıştı. Bende önce elimi kaldırıp masaya koymuş, sonra da masadan destek alarak kalkıp oturmuş ve Zabini ile Riddle içeri girerken saçlarımı yüzümün önünden çekip panikle en rahat ve doğal duruşumu birkaç denemeden sonra bulmuş ve önüme çektiğim boş bardakla, sanki uzun zamandır Draco ile karşılıklı sohbet ediyormuşuz gibi görünmeye çalışmıştım
"Hahah! Draco, bu çok komik bir anıymış!" diye bir anda role girmiştim. Riddle ve Zabini ise konuşarak içeri girmişti
"Çadıra her gireceğimizde hep aynı dümdüz yerde takılıp ayağını incitmeyi nasıl başarıyorsun anlamıyorum Blaise"1
"Bilerek takılmıyor ya" dedi Zabini Draco'nun yanına otururken
Riddle derin bir nefes verip yanıma oturduğunda bizimle konuşmaya başladı "Siz napıyordunuz?"
"Kahve, sohbet falan" dedim Riddle'ın sözü biter bitmez hızla
Bardağı kaldırıp içine bakarak "Bitti çünkü" dedim
"Siz ne yaptınız? Bir şeyler bulabildiniz mi?" diye sordu Draco
"Bulduk. Biraz konserve yiyecek, biraz su-" hepimiz boş gözlerle Zabini'ye bakınca birden sustu ve aydınlanmış gibi devam etti "Bunu sormamıştın değil mi?"
"Evet" dedi Draco. Ardından Riddle konuşmaya başladı
"Hâlâ bir şey yok" dedi ve bana baktı ama kısa süre sonra kaşları çatılmıştı
Masanın üzerindeki kolumu kaldırıp dirseğime baktım. Az önce yere düştüğüm için kızarmıştı
"Bu mu? Bu şey, az önce kolumu masaya çarpmıştım da"
Riddle asasını çıkartıp biraz buz yaptıktan sonra yanındaki beze sarıp bana uzattı "Morarmasın"
Çatık kaşlarla bezi alıp koluma koyduğumda ağzımdan istemeden teşekkür sözleri çıkmıştı. Gerizekalı! Ne diye teşekkür ediyorsun!? Birde, annenin yaptıkları için teşekkür ederim de deseydin! Aptal! Böylesine acımasız birine niye teşekkür ediyorsun!?
"Ben yatmaya gidiyorum" dedim ayağa kalkarken. Çadırdaki tek kız olduğum için yatağımın etrafına perde çekmişlerdi. Bu şekilde daha rahat yatıyordum..
~
~
Çığlıklarla uyandığımda Draco bir anda perdeyi açıp koşarak yanıma geldi ve bana sarılarak sakinleştirmeye çalıştı
"Şşş, ben burdayım. Korkacak bir şey yok, sadece kabustu" dedi saçlarımı okşarken
Hızlı hızlı ve sık nefes aldığım için boğuluyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Draco benden ayrılıp ellerini yüzüme koydu sakin bir sesle konuştu "Y/N, beni dinle, bana bak. Yavaşla. Sakince derin nefesler al"
Draco'nun sesi giderek boğuk gelmeye başladığında artık kendimi tutmayı bırakmıştım...
"Y/N!" diye bağırdım. Az önceden beri panik olupta onu da korkutmamak için sakin davranmaya çalışıyordum ama şimdi bende kendimi tutamıyordum
Y/N'nin bedeni baygınca kollarımda dururken bir anda kendine gelmiş gibi dizlerinin üzerine dikildiğinde şaşkınlıkla biraz geriye çekildim. Kendine mi gelmişti? Gözleri.. Gözleri tıpkı o günkü gibi bembeyazdı. Kehanet söylediği günkü gibi!
"Ölümsüz ruhun kalbi, ışıkla atacak; iyi ile kötü arasındaki dengeyi sağlayacak.
Bedeni karanlığa çekilse de, kalbi dostları için atacak.
Bir can alacak ama bin can kurtaracak; karanlığın içinden bir umut doğacak.
Sadakatsizliği, en büyük sadakat olacak; bir ruhun ihaneti, binlercesinin kurtuluşu olacak.
Ve sonunda, karanlıkla aydınlık arasındaki ince çizgide,
En büyük güç, kalbinin sesini dinleyende olacak"
Nasılsınız aşklarımmm?
Vote sınırı 100
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm♡♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
15.77k Okunma |
2.15k Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |