61. Bölüm
İlayda Çınar / Draco Malfoy / 61. Bölüm

61. Bölüm

İlayda Çınar
ilydacinar

Selam aşklarımm. Bölümü beğenmeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın

Sizi seviyorummmm ♡♡

Ve işte böylece, ortadaki kavganın yanında bir kız kavgası da başlamış oldu..

"YETER BU NE REZALET!"

Herkesin hareketi bir anda büyülü bir şekilde donmuştu. Başımı kaldırdığımda Profesör McGonagall'ın avlunun ortasında dikildiğini gördüm. Gözlüklerinin ardından bakışları adeta bıçak gibi üzerimize saplanıyordu.

Bir eli cüppesinin eteğini kavramış, diğer eliyle asasını havaya kaldırmıştı. Asadan çıkan ışık hepimizi olduğumuz gibi hareketsiz bırakmıştı. Draco'nun yumruğu havada kalmış, Seamus dişlerini sıkarak Draco'nun kravatını çekiştirirken donmuştu. Astoria ve benim vaziyetimizi söylemek bile istemiyorum...

"Kavgaya dahil olan Gryffindor ve Slytherin'ler! Hepiniz müdürün odasına. Şimdi!" dedi, sesi öyle gür çıkmıştı ki... "Bu rezalet için hepiniz ağır bir şekilde cezalandırılacaksınız!"

Yutkundum. Kalbim hâlâ hızla atıyordu, nefesim düzensizdi ama tek düşündüğüm şey, Draco'nun yüzünün kan içinde olmasıydı..

Kavga ettiğimiz kişiler birer birer müdür odasından çıkarken bile ortam fazlasıyla gergindi. Hepimiz birbirimize nefretle bakmaya devam ediyorduk..

"Sıra sizde, içeri girin" Profesör McGonagall'ın sert sesini duyduğumuzda, Draco'nun kan içindeki yüzünü sildiğim mendili atıp yukarıya doğru dönerek yüklesen merdivenin üzerine çıktık.

Müdür odasına girdiğimizde, Profesör Snape'in bıkkın bir şekilde, ellerini masaya dayayıp kafasını da ellerine yaslayarak bizi beklediğini gördük.

Biz içeri girdiğimiz anda hiç vakit kaybetmeden ayaklanıp konuşmaya başladı

"Kavgayı kim, neden başlattı?"

Biz daha nefes bile almadan Astoria bir adım öne çıkıp konuşmaya başlamıştı bile

"Onlar ne söylediyse tam tersi oldu Profesör. Bizim hiçbir suçumuz yok"

"Biliyor musunuz bayan Greengrass, onlar da tam olarak bunu söyledi"

"Ama Astoria doğruyu söylüyor profesör. Biz masumuz" dedim ona destek olarak

"Siz bayan Black, bayan Viper'ın saçını yolup eline vermişsiniz?" dedi Snape tek kaşını kaldırarak

"Ne yapsaydım hatıra niyetine saklasa mıydım?" diye bir anda kontrolsüz bir şekilde konuştum

Snape, parmaklarını burun köprüsüne koyup sabır çeker gibi derin bir nefes aldıktan sonra Mattheo'ya döndü

"Senin yüzüne ne oldu?"

Mattheo'nun yüzüne baktığımda uzunca bir çizikle karşılaştım. Biri onu fena halde tırmalamıştı anlaşılan. Ah doğru ya, o bendim..

Gülmemi zorlukla bastırıp ben cevapladım

"Arada kaynadı"

Matt bana bakıp konuştu. "Komik mi?"

"Sana kim aramıza gir dedi ki? Bak Zabini'ye bizden önceki kavgasını saymazsak cillop gibi duruyor. O, kız kavgasına girmemeyi akıl edebilmişte sen edemedin mi?"

"Aslında o iş tam olarak öyle olmadı ama sağ ol" dedi Zabini gözlerini yerden ayırmadan

"Ne?"

"Ona öyle bir bağırdın ki korkusundan yerinden bile kıpırdayamadı" diye hepimizi aydınlattı Draco

Bir ara bizim kavgamız öyle çığırından çıkmıştı ki erkekler bizi ayırmaya çalışmışlardı.

"Yaa, öyle mi olmuş? Hiç hatırlayamadım"

"Yeter, her birinizin binasından -50 puan!" dedi ve Profesör McGonagall'a dönüp ekledi. "Ceza kısmını size bırakıyorum Profesör McGonagall. Şimdi hepiniz çıkın dışarı!"

"Pişt, Draco" diye sessizce onu dürttüm ve o bana doğru eğildiğinde yine sessizce devam ettim. "Sence de Profesör Dumbledore, Gandalf'a benzemiyor mu? Yani baksana betimlemesi falan resmen Dumbledore."

Draco çatık kaşlarla şaşkınca bana döndü. "Ne?" sanırım çok önemli bir şey söyleyeceğimi sanmış ve bunu duyduğunda şaşırmıştı. Ama ne yapayım bir anda onun portresini görünce aklıma gelmişti

"Yok bir şey, boş ver" dedim elimi yüzümün önünde sallayarak

"Daha neyi bekliyorsunuz!? Her birinize baykuş postası mı göndermeliyim!?" Snape'in bu son bağırışından sonra hepimiz merdivenlere yöneldik.

"Yüzün çok acıyor mu?" merdivenlerin sonuna yaklaştığımızda Draco'nun yanına geçip, dudağının kenarından sızan kanı silerken konuşmuştum

"Hayır"

"Madam Pomfrey'e gidelim de düzgünce bir pansuman yapsın" dedim. Yalan söylediği çok açıktı ama bunu umursamadım

"Gerek yok-" diye itiraz edecek oldu ama ben çoktan onun kolundan tutup sürüklemeye başlamıştım bile

"Of susta yürü işte"

Henüz birkaç adım atmıştık ki...

"Size cezanızı vermeden nereye gidiyorsunuz?" McGonagall'ın sesiyle hepimiz olduğumuz yerde durduk ve ona döndük

"Şimdi mi?" diye sordum şaşkınca

"Evet şimdi" dedi ve düşünceli bir şekilde mırıldandı. "Acaba, size ne ceza versem..?"

Uzun sayılabilecek birkaç dakikadan sonra kimseden bir ses çıkmayınca Mattheo yavaşça söze girdi

"Belki kütüphanedeki kitapları düzenleyebiliriz, profesör?" dedi ve ekledi. "Ya da belki de gece nöbetlerine çıkabiliriz, ne dersiniz?"

"Sen aklını mı kaçırdın Riddle? Asa kullanmadan tüm o kitapları teker teker yerleştirmek kaç günümüzü alır biliyor musun!?" diye sinirle soludu Zabini

"Böylece cezamız daha da çekilmez hale gelir, değil mi?" dedi Mattheo, halinden oldukça memnun bir şekilde

Neyin peşindensin sen?

Ben hemen atıldım. "Ya da belki de hepimiz sizin sınıfınızda yerimizden hiç kalkmadan ve gözünüzün önünden hiç ayrılmadan saatlerce cezaya kalabiliriz" dedim. Aklında ne var bilmiyordum ama bildiğim tek şey, yapmak istediği şey her neyse ona sonuna kadar engel olmaya çalışacağımdı..

Mattheo bana kısacık baktı, sonra gayet soğukkanlı bir şekilde başını çevirip profesöre döndü

"Tabii ki, profesör. Y/N'nin önerisi de gayet makul" dedi. Sonra, sanki üzerine hiç düşünmüyormuş gibi omuz silkti. "Ama doğrusu, ben kütüphane işini daha disiplinli buluyorum. Hem biz öğreniriz, hem okulun da işine yarar. Nöbet ise daha çok sorumluluk gerektirir"

Sesi o kadar ikna edici, bakışları o kadar sakindi ki, tek bir kelimesinden bile plan yaptığı anlaşılmıyordu. Oyununu öyle zekice oynuyordu ki, profesör bile şüphelenmiyor gibi görünüyordu. Ama ben.. Ben eminim. O her ne kadar etrafa masum bir telaşsızlık saçsa da, bir şeylerin peşinde olduğuna kalıbımı basabilirdim

"O zaman, kaytarmamamız için başımızda birileri bekleyebilir. Çünkü ben aşırı kaytaracakmışım gibi hissediyorum" dedim yeniden profesöre dönerek.

McGonagall, gözlüğünün üzerinden bize bakıp konuşmaya başladı

"Öyleyse, Bay Riddle ve siz ilk nöbeti üstlenirsiniz. Hem sorumluluğu paylaşmayı öğrenirsiniz, hem de birbirinizin kaytarmasına engel olursunuz"

"Ne!? Ben bunu kastetme-" diye şaşkınlıkla konuşmaya başlamıştım ama McGonagall lafımı bölüp devam etti

"Bu kadar yeter. İki kişi koridor nöbeti tutacak, üç kişi de kütüphanede olacak. Bu akşam ilk nöbet sırası sizde. Sonrasını kendi aranızda halledersiniz. Cezanız gelecek haftaya kadar devam edecek"

Daha itirazıma devam edemeden hızlı adımlarla yanımızdan ayrılmaya yeltenmişti ki Draco'nun sesi sertçe yükseldi.

"Profesör, bu olmaz! Onu Mattheo ile aynı nöbete gönderemezsiniz!" dedi, bakışlarıyla adeta Mattheo'yu delip geçerek. Son cümlesini söylerken ise yeniden profesöre dönmüştü

McGonagall adımlarını yarıda kesip ağır ağır ona döndü

"Bay Malfoy" dedi soğukkanlı ama bir o kadar da kesin bir sesle. "Burda son sözleri ben söylerim, öğrenciler değil. Ve sanırım siz, kuralları sorgulamakta biraz fazla heveslisiniz"

"Y/N hasta! Onu, bizimle veya onunla cezaya gönderemezsiniz!"

"Burdaki herkes yaptığı hatanın bedelini ödemek zorunda" dedi ve ekledi. "Ayrıca kavga esnasında oldukça sağlıklı görünüyordu"

Draco'nun çenesindeki kaslar gerilmiş, gözleri öfkeyle parlıyordu. Dudaklarını aralanmıştı, belli ki bir şey söylemeye hazırlanıyordu

Ama McGonagall'ın sesi buna fırsat vermeden keskin bir şekilde hepimizi susturmuştu

"Bu tartışma burada bitmiştir. Eğer hâlâ şikâyetiniz varsa, cezayı iki katına çıkarabilirim"

Sonra tek kelime daha etmeden arkasını döndü ve hızlı adımlarla uzaklaştı

Gözlerimi, bizden iyice uzaklaşan McGonagall'dan ayırıp Draco'ya çevirdiğimde, onun hâlâ öfkeyle McGonagall'ın arkasından baktığını gördüm. Sessizce bir adım atıp ona doğru eğildim

"Draco-"

Daha cümle bile kuramadan Draco, sinirle elimi tutup neredeyse sürüklercesine beni çekiştirmeye başladı

"Mattheo ile cezaya falan kalmayacaksın!" diye adımlarını hızlandırırken öfkeyle dişlerinin arasından konuştu

Kaşlarımı çatıp Draco'nun adımlarına ayak uydurmaya çalışırken çatık kaşlarla sordum

"Draco, nereye gidiyoruz?"

"Madam Pomfrey'e. Senin cezaya kalamayacağın konusunda bir rapor yazdıracağız"

"Tamam ama neden bu kadar hızlı yürüyorsun? Revirin bir yere kaçtığı yok ya. Yorulmaya başladım" dedim hâlâ ona yetişebilmek için koştururken

Draco bu sözlerimden sonra birden durdu. Çenesindeki kasların hâlâ gergin olduğunu görebiliyordum, bakışlarında öfke vardı ama bu öfke bana değil, çok daha farklı birine yönelmişti. Derin bir nefes aldı, sonra gözlerini bana çevirip tonunu yumuşattı

"Üzgünüm" dedi, sesi öfkesinin altına gömülmüş bir sakinlik taşıyordu. "Sinirim sana değildi.."

"Biliyorum.." dedim hafifçe gülümsemeye çalışarak..

Madam Pomfrey'in yanına geldiğimizde, onun her zamanki gibi koşuşturduğunu görmüştüm. Ama benim asıl şaşırdığım şey Ginny'nin, bir yatağın kenarında oturuyor, Pomfrey'in ise ona bir şeyler anlatıyor olmasıydı. Ama bu uzaklıktan hiçbir şey duyamıyordum. Onların yanına daha da yaklaştığımızda konuşmalar anlam kazanmaya başlamıştı

Madam Pomfrey, şişeyi Ginny'nin avucuna bırakıp, "Bunu her akşam içeceksin. Aksi hâlde etkisi kaybolur" dedi ve onun yanından ayrılıp bir başka hastanın yatağına doğru ilerledi

Ginny başını sallayarak ayağa kalktı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Yüzündeki solgunluk dikkatimi çekmişti, ayrıca göz göze gelmemek için de özel bir çaba gösteriyordu sanki..

Ginny, tam yanımdan geçerken dayanamayıp kolunu tuttum ve onu durdurdum

"Ginny, neyin var, hasta-"

Derken cümlem boğazımda düğümlendi. Çünkü o anda gözlerimin önü kararırken uzun zamandır hissetmediğim o şeyi yeniden hissettim...

~

Karanlık, taş duvarlı bir oda. Soğuk. Nem kokusu ciğerlerime işliyor..

En önde Ginny ve Neville, gerilerinde ise birkaç Gryffindor, Ravenclaw ve Hufflepuff öğrencisi yan yana dizilmişler, yüzlerinde korku ve inat birbirine karışmış. Başlarında kara cüppeleriyle Carrow kardeşler dikilmiş. Dudaklarında sadistçe bir gülümseme. Yanlarında da Mattheo.. Yüzündeki ifade donuk, gözleri hiç kimsenin üzerinde gereğinden fazla durmuyor ama orada, bir gölge gibi..

Kapı gıcırdayarak açılıyor. Snape içeri giriyor. Pelerininin ucu her zamanki gibi taş zeminde sürünüyor..

"Hepsini yakaladınız mı?" diye soruyor buz gibi bir sesle

"Evet" diyor Amycus, gururla

"İyi iş çıkardın Mattheo.." diyen Snape, daha sonra gözlerini yavaşça öğrencilerin üzerinde gezdiriyor. Yüzünde hiçbir duygu yok. Soğuk bir şekilde başını sallıyor ve devam ediyor

"Cezaları fazla ağır olmasın. Her birini tek tek sorgulamam gerekecek. Bunun için de bilinçlerinin açık olması gerekiyor. Ayrıca fazla uzun da sürmesin. Yapacak başka işlerimiz var.."

Ve çıkıyor. Kapı bir daha kapanıyor, ağır, keskin bir sesle..

Carrow kardeşler birbirlerine kısacık bakışlar atarak sırıtıyorlar. Biri elini kaldırıp Ginny'ye doğrultuyor, diğeri de Neville'e..

"Crucio!"

O an tek duyduğum çığlık Ginny'nin çığlığı.. Tüm sınıfı donduran bir çığlık.. Bedeni yay gibi geriliyor, parmak uçlarına kadar kasılıyor. Yüzü acıyla kıvrılıyor..

~

Ginny'nin kolunu bırakır bırakmaz soluk soluğa geriye sendeledim, onun şaşkın bakışlarını görmezden gelerek, nefesim düzene bile girmeden, Madam Pomfrey'le konuşmakta olan Draco'ya yöneldim ve onu tuttuğum gibi çıkışa doğru yürümeye başladım

"Hey, ne yapıyorsun!?" diye çatık kaşlarla sordu Draco

Arkamı dönmeden, Madam Pomfrey'e seslendim. "Kusura bakmayın Madam, birkaç dakika sonra geri döneceğiz"

Madam Pomfrey ve Ginny'nin arkamızdan şüpheyle baktığına yemin edebilirdim ama bu şu anda hiç umurumda değildi. Draco'yu kapıya kadar sürükleyip revirden çıkardım

"Y/N, ne yapıyorsun? İzin almak üzereydim!" diye kolunu kendine çekip hafif bir sinirle konuşmaya başladı Draco

Durup ona döndükten sonra kısaca etrafıma bakındım. Koridor neredeyse bomboştu. Ona doğru birkaç adım yaklaşarak kısık sesle konuştum

"O cezaya kalmam gerekiyor Draco"

"Ne? Mattheo ile cezaya mı kalmak istiyorsun!?" diye bir anda sinirle çıkıştı

"Şşş, sessiz ol" diye onu uyardıktan sonra devam ettim. "Tabii ki onunla cezaya kalmak istemiyorum. Ama kalmak zorundayım" dedim ve açıklamaya başladım. "Az önce Ginny'e dokununca bir kehanet gördüm.."

"Ne kehaneti?"

"Ginny ve diğerleri yakalanmıştı-"

"Diğerleri?"

"Gryffindor, Ravenclaw ve Hufflepuff'tan birkaç kişi işte. Tıpkı 5. sınıfta DO zamanında olduğu gibi. Başların da Carrow kardeşler vardı. Sonra Snape odaya girdi, herkesi yakaladınız mı, diye sordu. Sonra Mattheo'ya dönüp, iyi iş çıkardın, dedi"

"Yani diyorsun ki, birkaç öğrenci ihtiyaç odasında toplanıp-"

"Evet, ama bunları burda konuşamayız. Birileri duyabilir"

"Sen ne yapacaksın peki?"

"Cezaya kalıp Mattheo'nun, onları yakalatmasını önleyeceğim"

"Ya başaramazsan?"

"Öyle bir şey olmayacak"

"Mattheo'yu kandırmakta kolay olmayacak"

"İnan bana, herkes onu gözünde çok büyütüyor.." dedim ve yeniden Draco'nun elini tutup revire doğru yürümeye başladım. "Şimdi senin şu yaralarını halledelim.."

~

"Neyin peşindesin!?" diye serçe çıkıştım

"Sırlar odasını yeniden açıp bu okuldaki herkesi öldürmeyi planlıyorum. Bunun için de geceleri rahatça gezebilmem gerekiyor" dedi ve yürümeye başlayıp devam etti. "Ama tabi eğer uslu bir kız olursan seni sağ bırakabilirim"

"Aptal şakalarına ayıracak vaktim yok! Harry, biz daha ikinci sınıftayken Basilisk'i öldürdü!"

"Bak işte bu kötü olmuş.. Eh, ne yapalım, biz de yılan olmadan devam ederiz"

"Riddle!"

"Black?" dedi elleri cebinde bir şekilde üstten üstten dalga geçer gibi bana bakarak

"Konuş. Neyin peşindesin?"

"Günlüğünde ne saklıyorsun?" bana doğru hafifçe eğilip ciddi bir sesle sormuştu

Bu soru karşısında afallasam da ciddiyetimi bozmadan devam ettim

"Bu da nerden çıktı? Konumuz bu mu şimdi?"

"Karşılıklı bilgi alışverişi diyelim. Sen bana bunun cevabını ver, bende sana bilmek istediklerini söyleyeyim" dedi yüzünü bana daha da yakınlaştırarak

Mattheo'yu omzundan ittirip ondan uzaklaşırken tedirgince konuştum

"Dalga mı geçiyorsun!? Günlüğümü zaten okumamış mıydın sen?"

"Okumamı istediğin kısımları okumuştum, evet" dedi hafifçe önüme geçerek bana dönüp ileriye doğru geri geri yürürken

"Neden günlüğümün, okumanı istediğim bir kısmı olsun!?" diye sinirle ona baktım

"Bilmem, sen söyle. Artık ne saklıyorsan-"

"Yeter! Sen iyice saçmalamaya başladın"

"Sen bana sırlarını söylemezsen, bende benimkileri söylemem"

"Benim bir sırrım yok!"

"İyi, benim de bir sırrım yok o zaman" diyerek önüne döndü ve asasını aydınlatıp hızlandı

Merlin aşkına! Şeytan diyor ki şunu şu köşede boğ gitsin! Böylece tüm sorunlar ortadan kalkar!

Saatlerdir süren nöbetimiz, 7. kata geldiğimizde de devam ediyordu ama tek sorun, burda çok daha dikkatli olmak zorunda olmamdı..

"Yavaş olsana biraz!" dedim ve sızlanmaya devam ettim. "Çok yoruldum, bütün katları dolaştık ve hiçbir şey çıkmadı. Burdan da bir şey çıkmaz. Geri dönelim artık"

"Seni taşıyabilirim. Biliyorsun değil mi?"

"Daha sonra biz de senin cenazeni taşıyalım diye mi?" dedim ve birkaç saniye düşündükten sonra kendi düşünceme hafifçe sırıtarak ekledim. "Aslında hiç fena fikir değilmiş"

"Seni kucağıma almam mı?" diye muzipçe gülümsedi

"Ölmen"

"Boşuna inat ediyorsun. Bu uzun bir gece olacak"

"Sende cezamızı boşuna uzatıyorsun. Tek bir katı kontrol etmeliydik. Tüm okulu değil"

"6. kata hiçbir sorun çıkarmadın ama son kata geldiğimizde birden sızlanmaya başladın. Bu sence de birazcık şüpheli değil mi?" dedi, şüpheyle gözlerini kısarak

"Ben 1. katta da gayet sızlanıyordum Riddle"

"Sana inanmıyorum"

"Olamaz! Sen bana inanmadan ben yaşamaya nasıl devam ederim!?" dedim dramatik bir sesle, sağ elimin tersini alnıma koyarak. Ardından gözlerimi devirip onu ittirerek yürümeye devam ettim

"Hey Y/N" Matt birkaç adımda bana yetişip kolumu tutarak önüme geçti ve konuşmaya devam etti. "Bana doğruyu söyle, bilmem gereken bir şey mi var?"

İlk başta çatık kaşlarla şaşkınca ona baksam da, sonrasında birkaç saniye düşünüyormuş gibi yapıp konuştum. "Hayır"

"Yalan söylüyorsun"

"O zaman neden kendin kontrol etmiyorsun da bana soruyorsun?"

"Doğruları senden duymak istiyorum"

"Doğruları söylüyorum zaten. İnanıp inanmaman umurumda değil, benden bir cevap istiyorsan o cevaba inanmak zorundasın"

"Ya da gerçekten doğruları söyleyebilirsin?" dedi Matt, beklentiyle kaşlarını kaldırarak

Kollarımı göğsümde katlayıp, Mattheo'nun gözlerine ciddi ve biraz da ürkütücü bir ifadeyle kilitlendim. O ise beklentiyle bana bakıyordu. Matt sonunda pes etmiş gibi başını öne eğmiş, arkasını dönmek üzereydi ama tam o anda, onun hemen arkasında beliren küçücük kapıyı fark ettim. Kapı küçüktü ama içinden birbiri ardına çıkan insanların sayısı oldukça fazlaydı

Bizi fark etmemiş gibiydiler

Şaşkınlığımı bastıramadan refleksle harekete geçtim. Mattheo'nun yüzünü avuçlarımın arasına aldım, parmaklarımı yanaklarına bastırırken yüzünü kendime çevirdim. Gözlerimin içine bakmaya mecbur bırakır gibi sıkarak, hızlı bir şekilde konuşmaya başladım

"Aslında biliyor musun, birden sana anlatmak istediğim birkaç şey olduğunu hatırladım"

"Bu şekilde mi?" dedi, dudaklarını hareket ettirebildiği kadar

"Anlatmamı istiyor musun istemiyor musun?"

"Arkamda görmemem gereken bir şey var değil mi?" dedi ellerini benim kollarıma koyup yüzünü rahat bırakmamı ister gibi

"Alakası bile yok. Bunca zamandır sana bir şeyler anlatayım diye beni darlamıyor muydun? Al işte anlatacağım. Mutlu olman gerekiyor, şüpheye düşmen değil"

"Y/N, yüzümü rahat bırak" dedi ve kendini geri çekmeye çalıştı ama benim onu bırakmaya hiç niyetim yoktu

"İstersen sana, bildiğim gizli geçitlerden birini gösterebilirim"

Matt bu defa konuşmak yerine kaşlarını kaldırıp şüphe ve merakla bana bakmaya başladı

"Ne var, yardımcı olmaya çalışıyorum işte. Benden istediğin de bu değil miydi?" diye devam ettim

"Senden istediğim tek şey yüzümü rahat bırakman" dedi ve kafasını çevirmeye çalıştı ama hâlâ sıkıca onu tutuyordum

Mattheo giderek sinirleniyordu ve ben onu daha fazla bu şekilde tutarsam şüpheleri de ikiye katlanacaktı. Tedirgin bir şekilde hızlıca Mattheo'nun arkasına göz attım. Ginny ve Neville etrafı kontrol ederken diğerleri sessiz bir şekilde ihtiyaç odasından ayrılıyordu. Matt ve ben tam koridorun başındaki köşede durduğumuz için bizi görmüyorlardı ama ben onları görebiliyordum.

"Y/N-"

"Başım dönüyor!" diye bir anda, biraz fazla yüksek bir sesle Mattheo'nun sözünü kestim

Matt, bileğimi tutup ellerimi yüzünden çektikten sonra biraz aşağı indirdi ve hâlâ tutmaya devam ederken konuştu

"Hayır dönmüyor"

Beni bırakıp arkasını dönmesin diye bende onun bileklerini kavradım ve sanki ayakta durmak için ondan destek alıyormuşum gibi hafifçe baskı uygulayıp bitkin bir şekilde konuşmaya başladım

"B-ben, hiç iyi hissetmiyorum..."

"Numara yapmayı bırak Y/N" dedi ve bir kolunu kendini çekip bana arkasını dönerek yürümeye yeltendi. Ancak birkaç adım bile atamadan harekete geçtiğim için yeniden bana dönmek zorunda kaldı

Kendimi bir anda onun üzerine doğru bırakınca aceleyle bana dönüp beni kollarının arasına aldığında, yüzünde gerçekten de endişeli bir ifade vardı

"Y/N! Hassiktir ya! Yine mi!?" derken beni çoktan kucağına almıştı bile

Bizim bu gürültümüzü duyan Ginny ve Neville'in korku dolu gözleri benimkilerle buluşmuştu. Ama bu bakışma fazla uzun sürmemiş, Mattheo merdivenlere doğru koşar adım ilerleyince belli belirsiz son bir tebessümle ikisinin de görüş açısından çıkmıştık...

~

Yatakta hafifçe doğrularak, "İyiyim dedim ya Riddle"

"Emin misin? Oldukça halsiz-"

"Eminim. Üstelik tam bayılmış sayılmam. Sadece ayakta duramayacak kadar yorgun düştüm" diye kolpa sıktığım esnada Madam Pomfrey, elindeki bardakla yatağıma gelip, bardağı komodinin üzerine bıraktıktan sonra hızla bizden uzaklaştı. "Ayrıca cezamızdaki gibi sadece bir tane katta nöbet tutsaydık ben bu durumda olmazdım. Yani bu tamamen senin suçun" diye devam ettim trip atar gibi.

"Pekala, anlaşılan gerçekten de iyi durumdasın" diyip bir anda ayaklanınca, benden uzaklaşmadan ceketinin ucundan tutup, "Bekle" diyerek onu durdurdum. Matt önce tuttuğum yere sonra da beklentiyle gözlerime bakınca konuşmaya başladım

"Draco'ya bundan bahsetme. Boş yere telaşlanmasın"

"Söylemem" dedi ve sanki başka bir şeyler daha duymayı umuyormuş gibi birkaç saniye bekledi. Ama ben konuşmayınca derin bir nefes alıp verdikten sonra arkasını dönüp gitti

Onun gittiğinden emin olduktan sonra üzerimdeki örtüyü çekip hızla ayakkabılarımı giydim ve bardaktaki ilaçlı suyu fondip yapıp revirden çıktım.

~

Odada tek başımaydım. Dolabımın önünde durmuş duştan sonra giyeceğim kıyafetlerimi seçiyordum ki, kapının açılmasıyla dolabıma gömdüğüm kafamı çıkarmak zorunda kalmıştım. Gelen kişi Ginny'di. Yani, zaten başka kim olacaktı ki?

"Neden söylemedin?"

Daha kapıyı kapatırken konuşmaya başlamıştı bile. Bu, buraya geldiğimden beri benimle ilk kez kendi isteğiyle konuştuğu andı...

"Neyi?"

"Orda bizi neden ele vermedin? Neden Riddle'a bizi gördüğünü söylemedin Y/N?"

"Neden bahsettiğini anlamıyorum Ginny. Ben kimseyi görmedim" dediğim sırada yeniden dolabıma dönmüş ve seçtiğim kıyafetleri alıp, dolap kapağımı kapatıp, kıyafetlerimi yatağıma bırakmıştım. Tüm bu süreçte de Ginny peşimden dolanıp konuşmaya devam etmişti

"Burda bizden başka kimse yok Y/N. Yani rahat bir şekilde konuşabilirsin" dedi ve ben cevap vermeyince bıkkınlıkla devam etti. "Konuş benimle Y/N. Lütfen... Bazı cevaplara ihtiyacım var. Eğer düşündüğüm şeyse... Bilmiyorum belki de diğerleriyle konuşup-"

Ginny'nin lafını bölüp hızla ona döndüm ve koluna dokunup konuşmaya başladım. "Ginny, hiçbir şey anlamıyorum. Neden bahsediyorsun bilmiyorum. Sizi nerde gördüğümü iddia ediyorsun onun bile farkında değilim. Sen iyi misin?"

Ginny afallamış bir şekilde uzun süre bana baktıktan sonra kendine gelip yavaşça kolunu çekti ve konuşmaya başladı

"B-ben... Sanırım yanıldım. Üzgünüm.." dedi. Kafamı sallayıp tam ben banyoya, o da kendi yatağına giderken olduğu yerde durup bana seslendi. Ona döndüğümde gözleri yastığımın üzerinde açık duran günlüğümdeydi

"İlk defa günlüğünü açık unuttuğunu görüyorum.." dedi çatık kaşlarla düşünceli bir şekilde

Kafamı hızla yastığıma çevirdim, birkaç aceleci adımda günlüğümü alıp kapağını kapattım ve iki kolumla da ona sarılıp göğsüme bastırarak konuştum

"Evet, şey.. Haber verdiğin için teşekkür ederim"

Ardından günlüğümü kilitleyip çekmeceme koydum ve banyoya girdim...

~

"Ama ben bir şey yapmadım!"

Başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Ses... Ginny'nin sesiydi

"Hey," dedim, adımlarımı yavaşlatıp kulak kesilerek, "Bu Ginny'nin sesi değil mi?"

Astoria durdu, Mattheo kaşlarını çattı. Zabini "Yine kimle dalaştı acaba?" diye homurdandı ama ben çoktan o yöne doğru yürümeye başlamıştım.

Kalabalığın arasına daldım. Öğrenciler bir halka oluşturmuştu. Ortada Ginny duruyordu elleri titriyordu ve yüzünde inatçı bir öfke vardı. Karşısında ise Amycus Carrow..

"Demek Slytherin öğrencilerime hakaret ediyorsun, küçük Weasley?"

"Ben sadece kendimi savundum!" dedi Ginny, sesi çatladı. "O kızı ben itmedim, o bana-"

"Yeter!" diye bağıran Amycus asasını kaldırdı

Yüzündeki o sadist ifade, Ginny'nin nefes alışları, insanların geri çekilişi... Her şey daha önceden planlanmış gibi işliyordu sanki.. Asası ışıkla parlamaya başladığında anladım. Bunlar zaten daha önce birçok kez yaşanmış şeylerdi..

"Hayır!" diye bağırdığımda bacaklarımın beni dinlemesine fırsat bile kalmadan kalabalığı itip geçtim ve bir anda kendimi Ginny'nin önünde buldum.

Amycus'un yaptığı cruciatus laneti benim bedenimde yok olup giderken sinirle soluyarak birkaç adım öne çıktım.

"Suçu ne olursa olsun bu okuldaki hiç kimseye böyle bir ceza veremezsiniz!"

Amycus bana baktı, gözleri tiksintiyle küçüldü, dişlerini sıktı.

"Benim ceza yöntemlerimi sorgulamak senin gibi bir Gryffindor'lunun ne haddine!?"

Herkesin nefesini tuttuğunu hissettim. Draco'nun uzaktan bana doğru bir adım attığını, ama Zabini'nin onu durdurduğunu. Mattheo'nun dudaklarının kenarında neredeyse fark edilmeyecek bir gülümseme belirdiğini..

Sonra başımı kaldırdım.

"Ben bir Gryffindor'ludan fazlasıyım," dedim, kelimeleri dikkatle seçerek, "Kiminle konuştuğunuzu sakın unutmayın, Profesör Carrow"

Asam elimdeydi artık. Ne zaman çektiğimi bilmiyorum ama hazırdı..

Amycus'un gözleri yanımızda dikilen Mattheo ve Draco'ya takıldığında bir anlık tereddüt etti, yüzündeki öfke yerini kuşkuya bıraktı. Çünkü o da biliyordu, bana dokunursa, birçok kişi tarafından sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaktı.

"Umarım birbirimizi anlamışızdır profesör" dedim uzun bir sessizliğin ardından

Amycus yeniden bana döndüğünde sinirle yüzünü buruşturup tükürür gibi konuştu

"Bundan hiç şüpheniz olmasın bayan Black" ardından aynı sinirle topuklarının üzerinde dönüp okula girdi

O gözden kaybolduktan hemen sonra yorgun bir şekilde Ginny'e dönüp hafif bir gülümsemeyle konuştum

"İyi misin?"

Ginny belli belirsiz bir şekilde kafasını salladığında bende tamam der gibi bir kez kafamı oynatıp Draco'nun yanına döndüm

"Bunu yapmamalıydın.." diye kulağıma doğru fısıldadı Draco

"Bu cesurca mı yoksa aptalca mı bir hareketti tam olarak anlayamadım" dedi Mattheo bana doğru bir adım atarken

"Anlayamadıysan cesurca bir hareket olmalı" dediğimde Draco ve Zabini bir an birbirlerine bakıp büyük sayılabilecek bir kahkaha atarken, Astoria da yüzünü kapatıp gizli gizli kıkırdamış, Mattheo ise başını eğip sadece sırıtmıştı.

~

"Gryffindor'dan -10 puan"

"Ne!? Ama hiçbir şey yapma-"

"-20 puan daha. Dersimde izin almadan konuşmamanızı söylemiştim bayan Black"

Sinirden deliye dönmek üzereydim ama bir şekilde kendime hakim olup, elimi kaldırdım ve söz hakkı aldığımdan da emin olup konuşmaya başladım

"Ben hiçbir şey yapmadım profesör. Durup dururken benden puan silemezsiniz!"

"Yeter! Gryffindor'dan -30 puan! Ayrıca ütüsüz kıyafetleriniz için -10 puan daha!"

"N-Ne!?" diye çıkıştım histerik bir şekilde gülerek

"Her dersimi sizinle kavga ederek geçirmeyeceğim bayan Black! Hemen sınıfımdan defolun!"

Şaşkınlıkla derin bir nefes aldım ama hemen sonrasında, "İyi!" dedim ve sinirle çantamı sıraya çarpıp eşyalarımı topladım. Sonra da çantamı omzuma takıp adımlarımı zemine sert bir şekilde vura vura kapıya yöneldiö

"Hemen yerinize oturun bay Malfoy-"

Carrow'un sesini duyduğumda Draco'nunki de gecikmemişti

"Yoksa ne!? Benden de mi 30 puan silersin!?" dedi ve çantasını kaptığı gibi peşimden geldi

"O adamı var ya!.." diye öfkeyle lafa başlamıştım ama aklımdan o kadar çok işkence stili geçiyordu ki hangisini seçeceğime karar veremeyip susmuştum

"Y/N, sakin ol güzelim-"

"Bana sakin ol deme Draco! Neler yaptığını sende görüyorsun! Hep benim üzerime oynuyor!"

"Senin sinirleneceğini bildiği için böyle yapıyor. Diğerleri ilk puandan sonra sessizce köşesine çekilirken sen hakkını arıyorsun. Böylece senin sayende daha fazla puan silebiliyor"

"Başlarım puanına! O salak benim kim olduğumu hâlâ idrak edememiş anlaşılan-"

"Kimsin sen?" diye bir anda sözümü kesti Draco

"Ne?"

"Kimsin sen Y/N?"

Birkaç saniye durup Draco'ya baktım. Eğer o beni durdurmasaydı neredeyse lordun sağ kolu olmamla övünecektim.. Bu asla benim yapacağım bir şey değildi..

"B-ben.. Ben hiç kimseyim.." dedim sonunda, başımı eğerek

Draco elini çeneme koyup başımı kaldırdı ve şefkatli bir bakışla konuşmaya başladı

"Sen hiç kimse değilsin. Sen Y/N Black'sin. Her ne yapacaksan, bunu Black'lere yakışır bir şekilde yap"

"Ya beceremezsem?"

"O zaman müstakbel Malfoy kartını kullanırız" dedi sırıtarak

"Ya o da işe yaramazsa?" dedim oyunbaz bir şekilde Draco'nun kravatına dokurken

"Malfoy kartının işe yaramadığı hiçbir alan yok"

"İşte kendini beğenmiş Malfoy geri döndü"

"Malfoy'ları sadece kendileri değil, herkes beğenir"

Hafifçe kıkırdayıp ekledim

"Deli"

İkimizde kıkırdayarak yürümeye başladığımızda Astoria'nın bize seslendiğini duyup olduğumuz yerde durduk

"Y/N, bizi bekleyin"

Astoria, Zabini ve Mattheo da peşimizden dersten çıkmıştı

"Sizin burda ne işiniz var?"

"Slytherin'den -60 puan daha silinmesi gerekiyordu" dedi, Zabini ve kendini göstererek

Yani toplamda 90 puan silinmişti.

"Hepiniz delisiniz" dedim kıkırtım devam ederken..

~

"Senin burda ne işin var?"

"Ne?"

Gryffindor ortak salonuna girdiğim anda Seamus'un hesap sorar gibi çıkan sorusuyla karşılaşmıştım. Diğerleri de bana dönerken, Seamus çoktan oturduğu yerden kalkıp konuşmaya daha hararetli bir şekilde devam etmişti

"Derslerde sana katlandığımız yetmiyormuş gibi bir de ortak salona mı geliyorsun?"

"Bende bir Gryffindor'um Seamus, bu binada olan herkes gibi bende ortak salonda vakit geçirebilirim"

"Sen bir Gryffindor falan değilsin!"

"Seamus haklı. Eğer öyle olsaydın binamızdan bu kadar puan sildirmezdin" dedi Padma

"Bilerek sildirdiğimi mi düşünüyorsunuz!?" diye yükseldim bir anda. Daha sonra kimseden ses çıkmayınca devam ettim. "Ah, tabii ki öyle düşünüyorsunuz"

"Yalan mı!?" diye bir adım öne attı Padma

"Yalan tabii ki! Nasıl böyle bir şey düşünebilirsiniz!?"

"Riddle ya da Malfoy ya da bilemiyorum artık her ikisini birden yürüttüğün için onlara yaranmaya çalışıyor olabilir misin!?"

"Evet, canım sıkıldıkça sevgili değiştiriyorum. Bir problem mi var!?" diye histerik bir şekilde bağırıp onun üzerine doğru yürüyünce Padma'nın arkadaşları da ayaklanıp asalarını çıkarmışlardı

Bana doğrultulan asaları görünce durdum. Benden bu kadar korkuyor olamazlardı, değil mi?

"Malfoy ve Riddle için bir problem yoksa..."

"Draco hakkında böyle konuşamazsın!" diye bağırıp Padma'nın üzerine doğru yürüdüm ama onun arkadaşlarının gönderdikleri büyüler yüzünden durup kendimi savunmak zorunda kalmıştım

"Stupefy!"

"Protego!"

Büyü kalkanıma çarpıp yok oldu

"Expelliarmus!" Seamus'un da gönderdiği büyüyü laneti atlatıp ona karşı lanet gönderdim

"Petrificus Totalus!" Seamus lanetin etkisiyle yere yığılırken diğerlerine döndüm. "Beni bu büyülerle mi yenmeyi düşünüyorsunuz!?"

"Hepimizle birden savaşamazsın!" dedi Padma

"Yaptığın her şeyi duyduk! Hiçbirimiz seni burda istemiyoruz!" diye devam eden kişi ise arkamda bir yerlerde duran Parvati'den başkası değildi

"Neler yaşadığımı hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Yani duyduğunuz her şeye inanmayın." dedim ve Padma'ya dönüp ekledim. "Ayrıca inan bana Padma, hepinizle de aynı anda savaşabilirim. Ama şanslısınız ki sizi düşmanım olarak görmüyorum"

"Crucio!"

Cümlem henüz bitmişti ki arkamdan gelen lanet, sırtıma çarpıp bedenimde yok olmuştu. Duruşumu dikleştirip yavaşça kafamı çevirdim

"Anlaşılan birileri Carrow kardeşleri çok iyi dinlemiş"

Ortalık bir anda sus pus olurken Parvati'nin asayı tutan eli hafiften titremeye başlamıştı

"D-Doğruymuş.."

"Biliyor musun, fikrimi değiştirdim. Bazı şeylere inanmaktan zarar gelmez" dediğim anda birileri tarafından saçımın çekilmesiyle kendimi yerde bulmam bir olmuştu. Sonrası ise zaten çok hızlı gelişmişti..

Ne kadar uzun süre dayak yedim bilmiyorum. Birinin ayağı kaburgama çarptı, biri bileğimin üzerine ayağıyla bastı, bir başkası saçımı hâlâ bırakmamıştı. Her şey karmakarışıktı. Büyüler değil, sadece öfke, sadece çıplak şiddet.. Belli ki büyüyle alt edemeyince çareyi ellerinde aramışlardı.

"Tamam bu kadar yeter! Geri çekilin!"

"Sen karışma McLaggen!" diye bağırdı erkeklerden biri

Cenin pozisyonunda kendimi korumaya çalışırken gözlerimi hafifçe araladığımda McLaggen'ın bana ulaşmak için çabaladığını görmüştüm

"Görmüyor musunuz kızın halini!?" diye bağırdığında kimden geldiğini görmediğim bir yumruk McLaggen'ın sağ gözüyle buluşmuştu

O, sendeleyerek düşmekten son anda kurtulmuş ve yeniden bana doğru gelmeye çalışmıştı ama yine onu tutan birileri vardı.

"Immobulus!"

(Hedefin hareket etmesini engeller, yani canlı ya da cansız fark etmeksizin, onu donmuş gibi olduğu yerde durdurur. Hermione, Gilderoy Lockhart'ın dersinde sınıfa saldığı mavi Cornish Pixie'leri durdurmak için kullanmıştı)

Tekmeler, tokatlar ve artık sayamadığım birçok şey bir anda kesilmesine rağmen kollarımı kafamdan çekmem uzun sürmüştü

"Y/N?" Ginny'nin yavaşça bana elini uzatmasıyla birkaç saniye öylece ona baktım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Hayatımda ilk defa dayak yiyordum ve resmen sudan çıkmış balığa dönmüştüm

Ginny yavaşça elime uzanıp tuttuğunda McLaggen ve Neville, onun hemen arkasında belirmişti. Ginny beni kaldırmak için kolumu hafifçe çekti ama ben inanılmaz bir acıyla inleyip diğer elimle karnımı tutarak cenin pozisyonuna geri döndüm. Ginny'nin tuttuğu kolumu kaldıramıyordum bile..

"Ayağa kalkamayacak" diye Neville'e döndü

Neville etrafına bakınarak düşündüğü sırada McLaggen çoktan önümde diz çöküp beni kucağına almıştı bile. Onun kucağında iki büklüm, acıdan inleye inleye beklerken Neville konuşmaya başladı

"Ginny ve sen onu revire götürün. Ben burayla ilgilenirim" dedi hâlâ kıpırdayamayan arkadaşlarımıza bakarak..

~

-Draco'nun Ağzından-

"Bence boşuna bekliyoruz"

"Eninde sonunda odasına gelecek Blaise" dedim KS sınıfının cam pervazına otururken. Uzun dakikalardır Amycus'un gelmesini bekliyorduk.

Sonunda sınıfın kapısı açıldığında gelen kişinin Amycus değil de Astoria ve Mattheo olduğunu görünce eski rahat pozisyonuma dönüp oturmaya devam ettim

"Siz hâlâ Amycus'u mu bekliyorsunuz?" dedi Astoria yanımıza doğru gelirken

"Maalesef. Yarının hafta sonu olduğunu bilmesine rağmen bekliyor"

"Carrow'lar çoktan okuldan ayrılmışlardır" diyen kişi, kapıyı kapatıp yanıma gelen Mattheo'ydu

"Eşyaları burda. Onları almadan hiçbir yere gitmez" dedim gözlerimi ellerimden çekip Amycus'un ofisine dikerken

"Siktir!"

"N'oldu?" Blaise'in sesiyle bir anda ona döndüm

"Draco, hemen sinirlenme ama.." dedi ve birkaç saniye bekleyip sertçe yutkunduktan sonra arkamı, yani karşı binayı göstererek devam etti. "McLaggen'ın kucağındaki kişi Y/N değil mi?"

Oturduğum yerden birden fırlayıp kafamı öyle bir çevirdim ki nerdeyse boynum kırılacaktı. Blaise'in parmağıyla gösterdiği yere baktığımda onları gördüm. Karşı bina da, 5. kattaki sütunların arasında hızla yürüyen McLaggen, McLaggen'ın kucağında Y/N ve hemen arkalarında koşturan Weasley kızı...

O görüntüyü gördüğüm anda revire doğru koşmaya başladım. Y/N baygın görünüyordu ve bu durumda gidecekleri tek yer orası olmalıydı...

-Y/N'nin Ağzından-

McLaggen'ın beni yatağa bırakmasıyla Draco'nun kapıda belirmesi bir olmuştu

"Draco, hayı-!"

Draco bir anda McLaggen'ın üzerine doğru yürüyüp ben daha lafımı bile bitiremeden yumruğunu onun yüzüne indirmiş ve McLaggen'ı yere düşürmüştü

"Seni bir daha Y/N'nin etrafında görürsem neler olacağını söylemiştim McLaggen!" diye bağırdı onun üzerine çıkıp bir yumruk daha atarken

"Bay Malfoy! Kendinize gelin!" Madam Pomfrey'i bile dinlemiyordu

Ginny hızla onların arasına girmeye çalıştı ama Draco'yu tutamıyordu. Bende zar zor ayağa kalkıp, McLaggen'ın üzerine çöken Draco'yu çekiştirmeye çalıştım

"Draco, o hiçbir şey yapmadı!" diye bağırabildiğim kadar bağırdım. Sağ omzum zaten kendi kendine sallanıyordu, kolumu kaldırmak bir yana, o sarsıntıyı bile durduramıyordum. Bu yüzden sol kolumla Draco'yu çekiştirmeye çalışırken dengesizce popomun üzerine düşmüştüm. Ama en azından Draco'yu, McLaggen'dan ayırmayı başarmıştım

McLaggen yalpalayarak ayağa kalkmaya çalışırken Draco da hızla yanıma gelip önümde diz çöktü. Bu sırada da Mattheo, Zabini ve Astoria'nın yanımıza geldiğini fark ettim

"McLaggen, Y/N'yi kurtardı ve sen ona böyle mi teşekkür ediyorsun!?" dedi Ginny bir yandan konuşup bir yandan da McLaggen'ı kaldırmaya çalışırken

Mattheo'nun, Astoria'nın kulağına doğru, "McLaggen bu muymuş?" diye fısıldadığını duymuştum ama bunu umursamadım ve Draco'ya döndüm

"Sen iyi misin?" dedi ve ayağa kalktı. Sonra kollarımdan tutup beni de kaldırmaya çalıştığında sağ kolumda bir anda göğsümden yukarıya doğru keskin bir ağrı yayıldı. Ufak bir çığlıktan sonra anında nefesim kesildi

"Ah!"

"Ne, ne oldu?" diye sordu Draco, kaşlarını çatarak

Draco'nun eli kolumu bıraktığı anda, kolum vücudumun yanına öylece düştü. Acıdan dizlerim boşalmak üzereydi bu yüzden sol kolumla Draco'nun kolundan tutunuyordum

Draco, korkuyla yanımızdakilere bakındığında, Madam Pomfrey çoktan yanıma gelmiş, koluma uzanmıştı bile

Ben acıyla inlerken, Madam konuşmaya başlamıştı

"Bir şeyin yok tatlım. Sadece omzun çıkmış. Gel, otur bakalım şöyle" diyip sırtıma koyduğu eliyle beni yatağa yönlerdirdi

Gözümden yaşlar süzülürken yatağa oturdum. Az önceki kavganın acısı şimdi çıkıyordu sanki..

Draco'nun kolunu bırakmadığım için onu da yatağa kadar sürüklemiştim. Yanıma oturduğunda ise Madam Pomfrey konuşmaya başlamıştı

"Şimdi üçe kadar sayacağım ve kolunu yerine takacağım, tamam mı?"

"Tamam değil" dedim ağlamaktan titreyen sesimle

"Merak etme, çok kısa sürecek. Söz veriyorum" dedi ve koluma uzandı

Ağlamaya devam ederken hafifçe Draco'ya döndüm ve yüzümü onun omzuna gömdüm. O ise beni yatıştırmak için sırtımı sıvazlıyordu

Madam Pomfrey, her saydığında Draco'nun kolunu daha da sert sıkıyordum ama o bundan hiç şikayetçi değil gibiydi

"1,2,3" Madam saymayı bitirdiğinde omzundan ince bir çıt sesi çıktı...

Dakikalar sonra gözyaşlarım durulmuş ve biraz daha sakinleşmiştim. Madam Pomfrey yüzümdeki çizikleri, kaşım ve dudağımdaki yaraları düzeltirken Draco yanı başımda dikilmiş, sabırsızca nefes alıp veriyordu. Birkaç saniye sustu, sonra sonunda patladı

"Kim yaptı bunu sana? Finnigan mı? Thomas mı?"

"Ne önemi var ki? Olmuş bitmiş bir olay-"

"Y/N," dedi, sesindeki tını nerdeyse tıslama gibiydi. "Sen söylemezsen kendim öğrenirim. O zaman her şey daha kötü olur"

Öfkesi gözlerinden taşıyordu; çenesindeki kaslar öyle gergindi ki dişlerini sıkmaktan kırılacaklar sandım. Ama ne olursa olsun, benim yanımda sakin görünmeye çalıştığı çok açıktı. Sırf bunu bana kimin yaptığını söyleyeyim diye sakinmiş gibi davranmıyorsa bende bir şey bilmiyorum.

"Son kez söylüyorum Draco" dedim. "Bu konu burada kapanacak. Eğer herhangi bir şey yaptığını görür ya da duyarsam..." dedim ve sustum. Kısa bir sessizliğin ardından ekledim. "Duymasam iyi olur"

Draco başını yavaşça eğdi, gülümser gibi yaptı ama o gülümsemede hiç eğlence yoktu. Gözleri buz kesmişti

"Bunu sana yapanın yanına bırakır mıyım sanıyorsun!?" dedi aniden yuüksek bir sesle

Zabini sandalyesine yaslanıp kollarını kavuşturdu

"Tek bir günümüz bile olaysız geçemeyecek mi bizim?" diye mırıldandı ama Draco'nun ona attığı bakışla anında sustu

Mattheo sessizdi, ama dudaklarının kenarında belli belirsiz bir kıpırdanma vardı. Tehdit mi, keyif mi emin olamadım..

Astoria sessizce bir yatağa oturmuş bizi izliyordu.

Ginny, diğer yatakta sessizce oturuyordu; gözleri bana takılıp kalmıştı ama hiçbir şey söylemedi. McLaggen çenesindeki yara bandı ile oynuyordu, o da Ginny'ye göz ucuyla baktıktan sonra bana döndü

"İstersen bunu yapan kişilerle konuşurum" dedi. Ama Draco onu duyduğunda, adeta alev aldı

"Hayır, sen değil! Bu benim meselem! Yardım etmeyi çok istiyorsan bana isim verirsin!"

O an revirde Madam Pomfrey'in sesi yankılandı

"Eğer biriniz daha bağırırsa hepinizi dışarı atarım!"

Ama Draco kıpırdamadı. Sadece bana döndü, gözleriyle adeta 'beni durduramazsın' diyordu

Ve ben bunu gayet iyi biliyordum...

"Herkes iyi mi!?"

Kapı bir anda açılıp Profesör McGonagall içeri girdiğinde oldukça telaşlı görünüyordu. McGonagall 'ın arkasında karanlık bir gölge gibi Snape, onların hemen ardından ise Neville geliyordu

McGonagall beni görünce bir an nefesi kesildi. Elini ağzına götürdü, gözleri kocaman açıldı. "Merlin'in sakalı.." diye fısıldadı. Sonra bakışları bir anda soğudu, sesi eski kudretini buldu

"Merak etmeyin Bayan Black, size bunu yapan ve sessizce buna göz yuman herkese gerekli cezayı verdiğimden emin olabilirsiniz!"

Ardından yavaşça Ginny, McLaggen ve Neville'e dönüp ekledi

"Arkadaşınızı ordan çıkardığınız için sizinle gurur duyuyorum.."

Madam Pomfrey Snape ve McGonagall'a yaklaştı, ellerini önlüğüne silerken aralarında sessizce konuşmaya başladılar.

Birkaç dakika sonra kimseden ses çıkmayınca Madam Pomfrey'e bir soru yönelttim

"Beni odama ne zaman gönderebilirsiniz? Dinlenmek istiyorum"

Draco anında tepki verdi. Sesi neredeyse bir emir gibiydi.

"Oraya asla geri dönmeyeceksin!"

Herkes bir an ona döndü. Draco'nun yüzü bembeyazdı ama gözleri alev alev yanıyordu

Ben tam ağzımı açacakken Snape'in buz gibi sesi yükseldi

"Bay Malfoy haklı" dedi ve ekledi. "Gryffindor binası artık sizin için güvenli değil"

Bir süre kimse konuşmadı

"Peki.." dedim, yutkunarak. "O zaman ben nerede kalacağım?"

Snape başını hafifçe eğdi, bir süre sessiz kaldı. McGonagall ise düşünceli bir ifadeyle Madam Pomfrey'e baktı.

Odaya ağır bir sessizlik çöktü. Dakikalar değil belki ama saniyeler, olduğundan çok daha uzun sürdü

Sonra bir yatak gıcırtısı duyuldu. Birinin ayağa kalktığını fark ettik

"Y/N benimle kalabilir"

Hepimiz aynı anda o yöne döndük. Astoria ayakta, omuzları dik, gözleri kararlıydı. Hiç şaka yapar gibi durmuyordu, aksine, ciddiyeti o kadar belirgindi ki, neredeyse emreder gibi bir ifades

Bölümü beğenmeyi unutmayın. Sizi seviyorummmm ♡♡

 

Bölüm : 22.10.2025 23:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...