9. Bölüm

SEKİZİNCİ BÖLÜM: TAŞMUHAFIZI

Inanna Richardson
inanna_richardson

Scott ve Jackson karargaha, diğerlerinin yanına varmışlardı. Koşarak Doktor Deaton'un yanına gittiler ve Scott yüksek sesle "Doktor Deaton! hemen gitmemiz gerek!" diye bağırdı. Deaton ve başka bir robot, oksijen maskesine bağlı, yatakta yatan Melissa'nın yanında duruyorlardı. Korku ile Scott'a döndüler. Scott'ın telaşı nefes alış verişinden anlaşılıyordu.

 

Scott "Evi geri döndürmeliyiz!" diye bağırdı. Deaton'ın gözleri şaşkınlık ile açıldı ve anlamamış bir şekilde konuştu. "Evi geri döndürmek mi? ne oldu?" Scott "Stiles'ın başı dertte! onu kurtarmak için eve ihtiyacımız var. Savaşıp içeri girebilir ve onu geri kazanabiliriz." dedi.

 

Deaton "Ama Scott, bize bir bak. Elf ordusuyla savaşacak halde değiliz." dedi. Jackson yutkundu ve kolu ile terini silip konuşmaya başladı. "O haklı Scott. Biz savaşçı değiliz." Jackson'un bu sözünden sonra arkalarından bir ses yükseldi. "Ama biz öyleyiz." Hepsi başlarını Scott'un arkasında duran, Balan'ın Allendia'nın son umutları olarak tanıttığı savaşçılar duruyordu. Savaşçılardan biri bir adım öne çıktı ve hafifçe gülümseyerek konuşmaya başladı. "Araya girdim kusura bakmayın efendim, ben Morrie, galiba bir orduya ihtiyacınız var." dedi. Scott yüzünü buruşturdu ve sessizce "Efendim mi?" dedi. Arkasında Balan geldi ve "Çoktan gittiğinizi sandım efendim." dedi. Scott Balan'a döndü ve gözlerini şaşırarak açtı.

 

Scott "Balan! sende mi? neden herkes bana efendim diyor?" diye bağırdı. Balan gururla gülümsedi ve bir adım Scott'a yaklaşarak konuştu. "Çünkü siz bu ordunun komutanısınız." Scott donup kalmıştı, korku ve heyecanla tekrarladı. "Komutan. Komutan mı?"

 

O sırada elfler...

 

Çoğu elf yaralanmış, kenarda oturmuş emir bekliyorlardı. Luger sinirle etrafta dönüyordu. Derek ise sırtını duvara yaslamış ve kollarını kavuşturmuş Luger'ı izliyordu. Luger en son dayanamayıp sesini yükseltti. "Bunlar en iyi adamlarımdan! çocuk, güçlü bir müttefikten yardım alıyor olmalı." Derek sırıttı ve yavaşça Luger'a doğru adımlar atarken konuştu. "Çocuk zannettiğinden daha güçlü Luger." Luger sinirlendi ve cebinden bir tılsım çıkardı, ardından Elf Kralının görüntüsü önlerine yansıdı.

 

Luger "Lordum. Genç Taş muhafızı kaçtı ve ona yardım eden zorlu bir savaşçı var." dedi. Elf Kralı "Görevin kesin ve net. Onları izle ve ikisinde öldür." Kralın bu sözünden sonra Derek'in sırıtışı söndü ve yerini sinir tebessümü aldı. Sinir ile Luger'a seslendi "İşimizin onu yakalamak olduğunu sanıyordum. Öldürmek değil." Luger aynı tepki ile sırıttı ve "Merhamet, zayıflar içindir." dedi. Derek sinir ile Luger'a yaklaşırken konuşmaya başladı. "Onu öldürmenize izin vereceğimi mi sanıyorsun Luger?" Derek sertçe Luger'ın kolunu sıktı ve dişlerini sıkarak "Eğer ona dokunursanız sizi pişman ederim." dedi. Luger sertçe kolunu çekti ve sinsice gülümseyerek "Göreceğiz evlat. Göreceğiz..." dedi ve tekrar Kral'ın yansımasına döndü.

 

Elf Kralı "Bize katılmayı reddederse, o zaman tek seçeneğimiz öldürmek. Yalnız bırakamayacağımız kadar tehlikeli. Luger, ölümcül darbeyi Derek'in vurmasını istiyorum. Çocuğu öldürerek bana olan sadakatini kanıtlayabilir. Eğer oğlum başaramazsa, onu öldürmene izin veriyorum. Anlaşıldı mı?" dedi. Derek sinirlenmişti ve "Beni mi öldürteceksin?" diye yüksek sesle bağırdı fakat Luger ve Kral onu görmezden geldi. Luger, Kralın isteğini "Evet Lordum." diyerek kabul etti. Kral şüphe ile "Beni yine yanıltma." dedi ve görüntüsü kayboldu. Derek dişini sıkarak Luger'a seslendi "Beni öldürür müsün Luger?" Luger başını Derek'e çevirdi ve ciddiyetle konuştu. "Bana söyleneni yapacağım. Sende öyle yapsan iyi olur." Bu cümleden sonra bir Elf, Luger ve Derek'e yaklaştı.

 

Elf "Efendim, adamlarım hedefin Şeytan Başı Dağı'na doğru gitmekte olduğunu bildirdiler." dedi. Derek korku ile gözlerini açtı ve Luger'a baktı. Luger sinsice gülümsedi ve Derek'e bakarak Elf'e seslendi. "Mox, bana zincirli köpekleri getir. Bu avı bitirme zamanı geldi..." dedi.

 

O Sırada Stiles, Theo ve Liam Şeytan Başı Dağı'nın yolundalardı...

 

Sisli, büyük ağaçlarla, bitkiler dolu. Issız bir ormanın ortasındalardı. Boş bir alan bulunca Theo "Burada duracağız." dedi. Liam, etrafa baktı ve tekrar Theo'ya döndü. Liam "Daha tırmanmaya başlamadık bile." dedi. Theo, Liam'a baktı ve gülümsedi. "Biliyorum Liam, ama önce hazırlanmalıyız." dedi. Stiles anlamamış bir ifade ile Theo'ya baktı ve merakla sordu "Ama şu an hazırız." Theo sırıttı ve elini sırtındaki kılıcına giderken "Hayır, değilsiniz." dedi ve kılıcını eline alıp konuşmaya başladı. "Devam etmeden önce güçlerini kontrol etmeyi öğrenmelisin. Yoksa güvenliğimiz için düşmanlarımızdan bile büyük bir tehdit olursun." dedi. Liam korku ile "Ama annesi giderek kötüleşiyor. Vaktimiz yok!" diye Theo'ya seslendi. Theo, Liam'a baktı ve gülümseyerek yavaşça ona doğru yaklaştı, sessizce konuştu. "O zaman hızlı çalışalım." dedi ve bakışları Stiles'a döndü.

 

Theo "Stiles! silah seçmen gerek." dedi ve elindeki kılıcı Stiles'a yöneltip "Sana kılıcımı verebilirim." dedi. Stiles, korku ile ilk kılıca, sonra Theo'ya baktı.

Stiles "Neden silaha ihtiyacım olacak?" diye sordu. Theo "Gücünü, kuşanmanı ve enerjini odaklamanı sağlayacak." dedi.

 

Stiles "Kılıcın kalsın." dedi ve gözleri ile etrafı süzdü. Yerde duran uzun ve kalın bir dal aldı. "Bu değneğe ne dersin?" dedi. Theo değneği süzdü ve başıyla onayladı. "Çok güzel. Amacımız için yeterli. Şimdi beni izleyin." kılıcını kılıfına koyup, arkasını döndü ve yürümeye başladı. Stiles yutkundu ve Theo'ya seslendi. "Theo, bunu neden yapıyorsun? bize neden yardım ediyorsun?" Theo durdu ve Stiles'a döndü. Theo "Çünkü sonunda sen hepimize yardım etmiş olacaksın. Ben sadece sana yolu göstermek için buradayım." dedi.

 

Stiles "Anlamıyorum..." dedi. Theo anlamaz bir ifade ile Stiles'ı süzdü ve gözleri yavaşça Liam'a kaydı. Liam'da aynı yüz ifadesi ile Theo'ya baktı. Theo'nun bakışları tekrar Stiles'a döndü ve "Peter sana hayatının işiyle ilgili ne anlattı?" dedi. Stiles gözlerini kaçırdı ve sessizce kekeleyerek "Ben...benim ölmeden önce onunla konuşma şansım olmadı." dedi. Theo derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı. "Evet, sana Allendia'da Elf Kralı'nın korkunç yönetimine karşı savaşan bir grup insan olduğunu söyleyebilirdi. Peter'da bu insanlardan biriydi. Ve şimdi onun yerine sen geçtin."

 

Stiles "Ama tek yapmak istediğim annem için bir ilaç bulmak ve ailemi sağ salim eve götürmek." dedi.

Theo sert bir ses ile "Bunun için sana yardım edeceğim. Ama gerçek şu ki önünde çok daha büyük bir görev var. Şunu anlamalısın ki eğer Elf Kralı'nı durdurmazsak, ölen tek kişi annen olmayacak. Bunu beceremezsek, Hepimiz yok olacağız." dedi.

Stiles "Ama neden ben?" diye sordu. Theo "Bu senin kanında, Stiles." dedi. Stiles "Ama annem ve onun babası...onlarda Peter'ın torunları. Neden onlar taşı takmadı?" diye sordu. Theo alaycı bir şekilde gülümsedi ve "Çünkü Peter onları arka planda bırakmayı tercih etti." dedi. Ciddi bir tavırla devam etti. "Onların, taşın mirasçısı olarak görevlerini bilmeden normal bir hayat sürmelerini sağladı. Başarısız olduğu yerse, onları kaderlerinden uzak tuttukça, onların yükünü sana geçirmesiydi" dedi. Stiles sertçe yutkundu ve korku ile konuşmaya başladı. "Neden başaramadığını söyledin? Ailesi için en iyi olduğuna inandığı şeyi yaptı." Theo bir adım daha Stiles'a yaklaştı ve kaşlarını çatarak konuşmaya başladı. "Annen ölüm kalım savaşında ve çocukları tehlikedeyken, başarılı olduğunu mu söylüyorsun? Peter hepimiz için doğru olanı yapmış olsaydı, seni lanetinden ayırırdı." dedi. Stiles kaşlarını çattı ve sesi sertleşti "Ya da denemeye çalışırken annem ölebilirdi. Herkes kahraman olmak istemez Theo." Theo, bir adım daha yaklaştı ve sert bir ses ile "Ama istemeli." dedi. Bu sözden sonra Liam bir adım Theo'ya yaklaştı ve elini Theo'nun daha fazla yaklaşmaması için ona yöneltip konuşmaya başladı.

 

Liam "Şimdi bak Theo, Bir çeşit süper savaşçı olduğunu biliyorum, ama Peter senden hiç bahsetmedi. Ancak efendim beni, Stiles'a bakmakla görevlendirdi. Şimdi bize kibarca dağ yolunu gösterirsen, yolumuza devam edeceğiz." dedi. Theo gözleri ile Liam'ı süzdü ve sessizce "Peki." dedi ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Theo'nun bu tavrı Liam'ı şaşırtmıştı ve Stiles'a dönüp "Bak, kibarca istemen gerekiyor" dedi. Theo, Liam'ın bu sözünü duyunca istemsiz gülümsedi ve sonra ciddiyetini toplayıp "Eğer önemli olan tek şey buysa, izleyin beni." dedi. Yaklaşık on dakika sonra büyük, içi patlayıcı ile dolu sarmaşıklar ile donanmış, kapalı bir geçit önlerinde duruyordu.

Liam "Bu da ne" diye sordu. Theo "Bu, Şeytan Başı Dağı'na gittiği bilinen tek geçidin girişi." dedi. Stiles kapıyı süzdü ve merakla sordu. "Evet, ama yolu kapatan şey ne?"

Theo elini başının arkasında götürüp "Yirmi ton patlayıcı." dedi. Theo'nun bu sözünden sonra Liam ve Stiles'ın ağzı şaşkınlık ile açıldı, Liam eli ile ağzını kapattı ve birbirlerine dönüp sessizce konuşmaya başladılar.

Liam " Hassiktir, yirmi ton mu? Şaka herhalde."

Stiles "Aman tanrım! Theo bizi yok etmek istiyor galiba." Theo iç çekerek konuşmaya devam etti. "Eğer biri onu ateşlemeye kalkarsa patlama girişi yok edecek. Ve de girenleri." Liam korku ile Theo'ya seslendi "Nasıl geçeceğiz?"

Theo "Onu taş muhafızı çekmeli." dedi. Stiles korku ile duraksadı ve elini çenesine götürüp girişi süzdü. Onun bu halini fark eden Theo, sinir ve alaycı sessiz bir kahkaha attı ardından hızla ve sinir ile Stiles'a dönüp konuşmaya başladı. "Şimdi neden hazır olmadığını anladın mı? eğer güçlerini kontrol edemezsen, girişi yok edip bizi öldüreceksin. Daha yolculuk başlamadan." Stiles yutkundu ve Theo'ya bakıp "Peki bu güçleri nasıl kontrol edeceğimi öğretecek misin?" dedi. Theo kollarını kavuşturdu ve sinsice sırıttı. Ardından "Yardım edebilirim. Ama sadece taş muhafızı olarak görevini tamamlamaya söz verirsen. Buraya seçimle geldiğine inanmalısın, tesadüfen değil." dedi.

Stiles "Ama ya gerçek bu değilse?" dedi. Theo "Bunu gerçekleştirecek olan sensin. Yaşamının kontrolünü eline al, tılsım seni izleyecek." dedi. Theo gözleri ile etrafı süzdü ve yerden büyük bir tohum alarak büyük bir kayanın üstüne koydu.

Theo "İşte...küçük başlayalım. Güçlerini kullanarak şu tohumu almanı istiyorum." dedi. Sesini sertleştirdi ve kaşlarını kaldırıp "Yakmadan." diye vurguladı. Stiles tohuma odaklandı ve gözlerini kapatıp tılsımın gücünü ortaya çıkarmaya çalıştı. Ardından tılsım parlamaya başladı. Stiles gözlerini açtı. Gözleri, tılsımın gücü arttıkça kırmızı olmaya ve parlamaya başlıyordu. Tılsımdan çıkan güç tohuma doğru hızla ilerledi ve tohumu havaya kaldırdı. Kendine doğru getirirken gücü kontrol edemedi ve tohum yandı. Theo ve Liam dikkatle onu izliyorlardı. Tohumun yandığını gören Theo hızla ilerledi ve başka bir tohum alıp tekrar kayanın üstüne koydu ve yüksek sesle "Tekrar!" dedi ve geri Liam'ın yanına geçti. Stiles tekrar denedi ve tekrar yaktı ardından endişe ile Theo'ya döndü.

 

Stiles "Theo, yapamıyorum." dedi. Theo yüksek ve sert bir ses ile "Hayır, yapabilirsin!" dedi. Hızla tekrar başka bir tohuma yöneldi ve alıp kayanın üstüne koydu. "Tekrar dene. Ama bu kez değneği kullan." dedi. Stiles, yerden değneği adı ve Theo'ya dönüp "Nasıl yapacağım?" diye sordu.

 

Theo "Tılsımın gücünü değneğe geçir. Enerjini odaklamana yardımcı olur." dedi. Stiles "Ama onu da tohumlar gibi yakabilirim." dedi. Liam onlara doğru yaklaştı ve hafif yüksek bir ses ile "Stiles, bunu daha önce yapabilmiştin. Beni yakmadan kaldırdın hatırla." dedi. Theo "Gördün mü? bunu nasıl yapacağını zaten biliyorsun." dedi. Stiles "Ama Liam'la farklıydı." dedi. Theo, anlamamış gibi bir tavır ile kaşlarını çattı ve Liam'a baktı. Sonra "Nasıl?" diye sordu. Stiles gözlerini kaçırdı ve sessizce "Bilmiyorum...ama öyleydi." dedi.

Theo "Peki sence neden?" diye sordu. Stiles "Çünkü onu incitmek istemiyorum. Onu korumak istiyorum. O bir canlı." dedi. Theo sesini yükseltti ve hızlıca konuştu. "Evet, bu tohumda öyle. Şimdi koru onu." Theo, Liam'ın elini tuttu ve onu Stiles'tan uzaklaştırdı. Yeterince uzaklaşınca Stiles'ı izlemeye başladılar.

 

Stiles "Aynı şey değil." diye seslendi. Theo alaycı şekilde kıkırdayarak "Ama öyle." dedi. Liam'ın elini bıraktı ve yavaşça kayanın üstünde duran tohuma doğru konuşarak ilerlemeye başladı. "Çok yakında, her şeyin bir yaşam döngüsü olduğunu anlayacaksın." elini sırtında durak kılıcına götürdü ve kılıcı eline aldı. "Bazı yaşamları algılamak kolaydır." Kılıcını havaya kaldırdı ve sertçe tohuma yöneltip tohumu ikiye ayırdı. Ardından tohumun içinden parlak, farklı renklerde kelebekler çıkıp uçmaya başladı.

 

Theo sırıtarak Stiles'a döndü ve "Ama diğerlerini bulmak için yüzeyin altına bakman gerekir. Değneğinin yaşam gücünü dinle ve enerjini ona odakla. Ona bir parçanmış gibi davran." dedi. Theo tekrar Liam'ın yanına ilerledi ve Stiles'ı izlemeye başladı. Stiles değneği eline aldı ve tekrar gözünü kapatıp tılsımın gücünü ortaya çıkardı. Tılsımdan çıkan güç değneği sarmaya başladı ve sonunda güç değneğe de geçmeyi başarmıştı.

 

Theo "Şimdi tohumu almayı dene. Aynı şekilde davran. Odaklan" diye seslendi. Stiles değneği tohuma yöneltti ve güç ile tohumu kendine çekmeyi başardı. Theo gururla gülümsedi ve "Aferin." diye fısıldadı. Etrafa bakındı ve devrilmiş iki veya üç metre boyunda ve kalınlığında büyük bir ağaç kütüğü gördü. Ardından "Şimdi daha büyük bir şey deneyelim." dedi ve Liam'a dönüp "Kütüğün üstüne çık." dedi. Bu sözün ardından Liam, hızla Theo'ya döndü ve korku ile "Hadi ama! neden ben yapıyorum?" dedi. Theo "Çünkü benim gözlemlemem lazım." dedi ve gözü ile kütüğe çıkması için işaret verdi. Liam "Tamam çıkıyorum sonuçta ben günah keçisiyim değil mi?" dedi ve kütüğe çıktı.

Theo "Şimdi, tekar yapmayı dene." dedi. Stiles gücünü tekrar aktifleştirdi ve gözlerini kapattı.

 

Tılsım "Tekrar hoş geldiniz efendi. Bana kızdığınızı düşünmeye başlıyordum." Stiles'ın kulağında sadece bir ses vardı, oda tılsımın sesiydi. Diğer sesleri duyamıyordu. Gücü ise gittikçe büyüyordu. Değneği kütüğe doğru yöneltti ve o sırada tılsımın sesi devam etti. "Ama insanın güce sahip olması çok önemlidir değil mi?" Stiles gücü ile kütüğü sarmaya ve sarsmaya başladı. Theo ve Liam birbirlerine baktılar ve Theo kendi kendine "Tanrım ne yapıyor bu?" diye fısıldadı. Tılsımın sesi Stiles'ın kulaklarında hala dolaşıyordu. "Kılıçlı adamı sevdim. Savaşmak istiyor." Güç, kütüğü tamamen sarmıştı ve kütükle birlikte Liam'ı da havaya kaldırıyordu ve kütüğü sarsmaya devam ediyordu. Theo endişe ile bağırdı "Hey hey hey! Stiles dur!" Stiles durmuyordu git gide daha fazla sarsıyordu. Liam korku ile gözlerini açtı ve titremeye başladı. Kütüğe oturdu ve tutunmaya çalıştı fakat elleri kayıyordu ve bağırarak Theo'ya seslendi "Aman tanrım Theo! Beni öldürecek!" Theo korku ile Liam'a baktı "Tamam sakin ol ben halledeceğim!" dedi ve tekrar Stiles'a dönüp bağırmaya başladı. "Stiles! dur ona zarar vereceksin!" Stiles onları duymuyordu ve kütüğü hızla daha yukarı kaldırdı ve hızla sarsarak Liam'ı onun üstünden attı. Liam'ın düştüğünü gören Theo, hızla Liam'ı tutmak için koştu ve onu tutmayı başardı. Liam, Theo'nun kucağındayken, Theo'nun kolunu ve omuzunu sıkarak "SİKEYİM NEDEN BÖYLE ŞEYLER HEP BENİM BAŞIMA GELİYOR!" diye bağırdı. Theo, gülerek ve yüksek sesle "SEN GÜNAH KEÇİSİSİN, UNUTTUN MU?" diye dalga geçti. Stiles hala onları duyamıyor ve kendini kontrol edemiyordu. "Bu gücü hisset Stiles, bununla her şeyi yapabiliriz..." Stiles, kütüğü hızla Theo ve Liam'a yöneltti. Liam bunu fark etti. Korku ile gözlerini açtı ve bir eliyle sıkıca Theo'nun boynuna sarıldı, diğer eli ileyse Theo'nun omuzuna vurarak bağırmaya başladı "THEO DİKKAT ET! KÜTÜĞÜ BİZE FIRLATACAK!" Theo anlamaz bir tavırla havaya baktı ve kütüğün onlara doğru hızla yaklaştığını gördü. Ardından Liam'ı hızla, sıkıca kavradı ve diğer yöne doğru atladı. Yuvarlanarak sertçe sırtını bir kayaya çarptı. Stiles gücünü hızla geçitte duran patlayıcılara yöneltti ve patlayıcıları patlatmadan yerinden çıkarmaya başladı. Liam, Theo'nun kucağından kalktı ve Theo'nun yanına oturup onu kaldırmaya çalışırken "Theo aman tanrım! Kendine gel." diye mırıldandı Theo dikeldi ve sırtını Liam'ın omuzuna yasladı ardından "Tamam sorun yok." dedi ve bakışları Stiles'a döndü.

 

Stiles patlayıcıları güvenli bir şekilde çıkardı ve kenara koydu. Yol açılmıştı. Liam, Theo'yu kaldırdı ve Theo'nun kolunu kendi omuzuna atıp ona destek olarak Stiles'a doğru ilerlemeye başladılar. Liam korkarak Stiles'a seslendi "Stiles? iyi misin?" Stiles hala onları duymuyordu sadece tılsımın sesi kulaklarında yankılanıyordu. "Onlara ihtiyacın yok efendim. Tek başımıza hallederiz. Bizi sadece yavaşlatıp güçsüzleştirecekler. Onları geride bırak. Bu yol bizim." Theo, ağrı ile dengesini kaybedip yere çöktü, Liam endişe ile onun yanına çömeldi ve "Theo, iyi misin?" dedi. Theo, Liam'a baktı ve "Evet, iyiyim sadece kayaya çarptığım için gelen anlık bir ağrı." dedi. Stiles, sonunda etkiden çıkmayı başarmıştı, tılsıma "Hayır. Birlikte gidiyoruz." dedi. Theo ile Liam'a doğru baktı. Tılsım son kez parladı "Nasıl istersen efendim..." dedi ve söndü...

 

 

 

 

 

.Merhabalar okurlar, heyecan, aksiyon ve flört havası dolu bir bölüm ile karşınızdayım! Umarım kitabımı severek okuyorsunuzdur. Yorum yapıp oy verirseniz çok sevinirim<3 bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 

 

Bölüm : 23.12.2024 07:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...