22. Bölüm

22. Bölüm

ırmaknur cengiz
incmvegsbk

Ertesi sabah işe gitmeme müsaade etti. Buradan bir an önce kaçmak istememe rağmen beni elbette işe kendi elleriyle bıraktı.

Ofisime doğru giderken cesaretimi toplayıp malum soruyu sordum.

“Peki nasıl oldu da son birkaç aydır kimse sana nerede olduğunu sormadı?”

“Adamlarıma herkese iş seyahatinde olduğumu söylemesini emrettim.”

“Ah, demek öyle.”

“Öyle.”

“Peki gerçekten yanına taşınmama gerek var mı? Xavier, bana inanmadığın ve beni neredeyse öldüresiye dövdüğün için sana hâlâ çok kırgınım.”

“Biliyorum ve bunun için üzgünüm ama düşmanlarım varken senin güvende olup olmadığın konusunda endişelenerek işimi yapamam. Konu kapanmıştır. Benimle yaşamanı istiyorum ve yaşayacaksın.”

“Tamam,” diye çıkıştım. Lanet olası herif. Onu istemediğimi neden anlamıyordu? Çok sinir bozucuydu.

Neyse ki sonunda ofisime vardığımızda hiç vakit kaybetmeden arabadan inip içeri koştum.

Ben uzaklaşırken bağırarak bir şeyler söylese de ne dediğini anlamadım.

***

Hızla akıp geçen günün ardından günün bu kadar hızlı geçmemesini diledim. Çünkü ofisten çıktığımda siyah parlak Audi’nin beni beklediğini gördüm.

Ama hinlik yapıp arka kapıdan çıkarak evime gittim. Evimin kapısını açtığımda neredeyse düşüp bayılacaktım.

Bir zamanlar güzelce dekore edilmiş dairem artık bomboştu. Anında öfkelendim. Bu ne cüret?

Piç kurusu.

Biri, “Katherine,” diye seslendi.

Lanet olsun! Evimin kapısını kapatmayı unutmuştum.

Arkamı döndüğüm anda Xavier’la karşılaştım. Elbette burada olacaktı.

“Ofisinin önünde seni bekleyen bir araba vardı. Neden gizlice kaçtın?” Yakışıklı göründüğü lacivert takım elbisesiyle bana birkaç adım yaklaştı.

Elimi uzatsam ona dokunabilirdim.

Onu ilk defa görenler onun manken olduğunu falan düşünürdü. Onu keşke tanısalardı.

“Evimi görmek istedim. Bunu neden yaptın? Neden her şeyi aldın? Eşyalarımı burada bırakabilirdin.”

“Yeni bir sayfa açmalıyız aşkım. Ve bunu kurulu bir düzenle yapamayız.”

“İnsanlar yeni bir sayfa açmaya karar verdiklerinde yeni bir sayfa açar. Başkası onların yerine karar verdiğinde değil. Aradaki fark tam olarak bu Xavier.”

“Her şeyi halledeceğiz. Hadi evimize gidelim.”

Elimi tutup beni yanına çekti.

Eve dönüş yolu sessiz geçti. Havadan sudan konuşmaya çalışsa da çabası nafileydi.

“Ayrıca senden bir şey isteyeceğim. Bağlamaya çalıştığım yeni iş anlaşmasının bazı dokunuşlara ihtiyacı var.”

“Tokyo’da yeni bir otel inşa ediyorum ve çalıştığım ortaklarım otelin nasıl görünebileceğini anlamak için bir iç mimar bulmamı istiyor.”

“Senin bazı fikirler çizebileceğini düşündüm,” dedikten sonra bana baktı.

“Elbette,” diye karşılık verdim.

Bazı eski fikirler çıkarabilirdim. Hatta durup bir kez daha düşündüğümde, bu fırsatı anlaşmayı sabote etmek için kullanabilirdim. Kulağa harika bir plan gibi geliyordu.

Gülümseyerek, “Harika, sana tüm detayları göndereceğim. İstersen bugün bile başlayabilirsin,” dedi.

“Çok sevinirim, şimdiden kafamda bazı fikirler oluştu bile.” Aklımdan geçenleri bir bilseydi…

Nihayet malikâneye vardığımızda hızla duş aldıktan sonra bazı fikirler üzerinde beyin fırtınası yapmaya koyuldum. Xavier beni bu konuda hevesli görünce çok sevindi.

Sözleşmede modern ve yeni bir yaklaşım istedikleri açıkça belirtilmişti. Yani işi berbat etmek için isteklerinin tam tersini yapmam gerekiyordu.

Başlangıç olarak görevim resepsiyon alanıyla birkaç odayı tasarlamaktı, sonrasında müşteri beğenirse daha fazla oda yapılacaktı.

Sadece kötü fikirlerin ilhamıyla çalıştığım için akşam yemeğine kadar iki odayla resepsiyon alanının tasarımını bitirdim. İş tam bir felaketti. Genelde birbirini tamamlamayan renkleri bir araya getirmiştim. Kırmızı ve mavi gibi.

Ben çıkardığım işe bayılırken, müşterinin nefret edeceğinden emindim.

İyi hissetmediğimi bahane ederek akşam yemeğine inmedim. Xavier’ı görmek istemiyordum. Eskisi gibi kötü davranmamasına rağmen bu olanları değiştirmezdi.

Kapı çalınca düşüncelerimden uzaklaştım.

Xavier, “Aşkım?” diye seslendi.

“Efendim?”

Umutla, “Acil bir işim çıktı. Çıkmam gerekiyor. Yarın sabah döndüğümde birlikte vakit geçirebiliriz, değil mi?” diye sordu.

“Elbette.”

“Harika. Uyumadan önce bir şeyler ye, tamam mı?”

Mırıldanarak cevap verdim. Alnımdan öpüp gitti.

Ertesi sabah her oda için model çıkarma işini çoktan bitirmiştim. Gözüme uyku girmediği için o boktan projeyi tamamlamıştım.

Xavier görmesin diye eskizleri bir dosyaya koydum. Toplantıda eskizleri gördüğünde yüzünün alacağı şekli görmek için sabırsızlanıyordum.

Xavier geldiğinde kahvaltı yapıyordum. Biraz üşüdüğüm için kot pantolonla kazak giymiştim.

Yorgun göründüğünü ve kıyafetlerini değiştirdiğini fark ettim. Başka bir yerde duş almıştı. Acaba gerçekten acil bir işi mi çıkmıştı?

“Merhaba, sevgilim.” Beni hızla öpünce zoraki bir tavırla gülümsedim.

Merdivenleri koşarak çıkarken, “Üstümü değiştireyim de çıkalım,” diye seslendi.

Birkaç dakika sonra giyinip geldi.

O da kot pantolonla kazak giymişti.

“O zaman nereye gidiyoruz?” diye sordum.

“Önce piknik yapalım, sonrasında sana bir sürprizim var.”

“Peki.”

Londra’nın dışındaki bir açıklığa ulaştık. Güzel, hatta huzurlu bir yerdi. Soğukkanlı bir katilin ve mafya babasının böyle bir şey planlayacağı kimin aklına gelirdi?

“Hadi bir şeyler yiyelim.” Beni piknik örtüsünün üzerine çektikten sonra bana küçük sandviçler uzattı.

Kahvaltı edeli daha bir saat bile olmamıştı ama acıkmıştım. Bunu fark edince güldüm.

“Neye gülüyorsun?” diye sordu.

“Ah, hiçbir şeye. Çok aptalca.”

“Hayır, söyle işte. Lütfen.”

“Eh, kısa bir süre önce kahvaltı ettiğimi hatırladım ama şimdi yine iştahla yemek yiyorum.”

Güldü. “Bu gayet iyi bir şey aşkım. Çok zayıfsın.”

“Birimizin zayıf kalması gerekiyor,” diye karşılık verdim.

“Ah, yoksa kilo aldığımı mı ima ediyorsun?”

Sırıtarak, “Belki,” dedim. Onunla didişmek keyifliydi. Neredeyse bana yaptıklarını unutuyordum.

Ruh hâlimdeki ani değişimi fark edince, “Hey, bahsettiğim sürprize hazır mısın?” diye sordu. Saçlarımı yüzümden uzaklaştırdı.

“Hazırım.”

Saate bakınca gelmemizin üzerinden saatler geçtiğini gördüm. Zaman nasıl bu kadar hızlı geçmişti?

“Neymiş bakalım bu sürpriz?” diye sordum. Kendimi zor tutuyordum.

“Şarap tadımına da gidebiliriz diye düşündüm. Ne dersin?” diye sorarak elimi tuttu.

“Daha önce hiç şarap tadımına gitmedim.”

Sırıtarak, “Biliyorum,” dedi. Herhâlde biliyordu. İnsanları sapık gibi izlettiğini bana hatırlatmasa olmazdı.

Karşılık olarak sadece gülümsemekle yetindim.

Arabaya bindiğimizde sordum.

Tüm erkeklerin üzerinde işe yarayan malum gülümsememi takınarak, “Arabayı ben kullanabilir miyim?” diye sordum.

“Elbette, aşkım.” Porsche’nin anahtarlarını bana uzattıktan sonra yola koyulduk.

Yaklaşık yarım saatlik yolculuktan sonra konuştum.

“Resepsiyon alanıyla iki yatak odasının tasarımını bitirdim.”

Şaşırmış gibi başını kaldırıp bana baktı.

“Bu kadar çabuk mu? Daha sana dün haber verdim.”

Gülümseyerek, “Evet, ilham geldi diyebilirim,” dedim.

“Mükemmelsin, biliyorsun, değil mi?”

Cevap vermedim. Neden böyle şeyler söylüyordu?

Güzel bir şehir şaraphanesine yanaşırken, “Burası mı?” diye sordum.

“Evet, burası.” Arabayı park ettiğimde beni şaraphaneye götürdü.

Koku benim için yeniydi. Odada birçok aroma vardı ve ben en çok hangisini beğendiğimi seçemiyordum.

“Gel.” Beni mumların yandığı bir masaya götürdü. Yerimize oturduğumuzda bana deneyebileceğim şarapların bir listesini uzattı.

“Peki, hangilerini denemek istersin?”

“Hiçbir fikrim yok. Şarapla aram hiç iyi olmadı. Benim yerime sen seçer misin?” diye teklif ettim. Seçimler konusunda berbattım.

“Tamam, beyazla başlayıp kırmızıyla bitirelim mi?” diye sordu.

“Bana uyar.”

Garson şarap üstüne şarap getirdi. Hepsi çok lezzetliydi. Ama kırmızıdan çok beyaz şarabı sevdiğimi fark ettim.

“Söyle bakalım, en çok hangi şarabı sevdin?” diye sordu.

“Muhtemelen Chardonnay.”

“Biliyordum.”

“Ne?” diye sordum.

“Chardonnay senin doğduğun yıl yapıldı. Senin için özellikle buraya getirttim.”

“Ah…”

Gülümseyerek elimi tuttu. Eklemlerimi öperek mırıldandı.

“Otel için oda tasarlama işinden keyif aldın mı?”

“Hem de nasıl.”

Bölüm : 21.08.2024 09:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...