47. Bölüm

43

Sara
ineffable3107

Kapıda Araf’ı beklediğimden onu görür görmez merdivenlerden inip arabaya ilerlemiştim. ‘’Hoşgeldin!’’

‘’Hoşbuldum.’’ Beni incelediğinde beğenmiş bir hali vardı. ‘’Ne güzel olmuşsun sen.’’

Gülümseyerek önüme döndüm. ‘’Provanın arasında bir boşluğum vardı. O ara gidip alışveriş yaptım mecbur.’’

‘’Bana neden söylemedin?’’ Omuz silktim. ‘’Gerek yok. Kendim hallettim iki dakikada.’’ Kafamı salladım. ‘’Tüm ailen olacak mı peki?’’

‘’Hayır. Halam hala bizdeyse o vardır, eve gitmedim ben de bayadır.’’

‘’Peki.’’ Ona doğru döndüm. ‘’Odanı görebilir miyim?’’ Bana döndüğünde onu izlemem gülümsetmişti. ‘’Görebilirsin tabi.’’1

Direksiyondaki eline uzandığımda tuttum. Yerimde yükselip yanağını öptüm. ‘’Araba kullandığımın farkındasın değil mi?’’

‘’Çokça.’’ Elimi yanağına koydum. ‘’Aşkım.’’ Dedim harfleri uzatarak. ‘’Giymişsin yine eteğini.’’ Bacaklarıma baktığında güldüm. ‘’Yakışmış ama değil mi?’’

İç çekti. ‘’Evet.’’

‘’Yemekten sonra yanına gelebilirim, çok yakışmışsa.’’ Güldüğünde elimi öptü. ‘’Sen her zaman gel, sevgilim.’’ Eve geldiğimizde arabadan inmedik. ‘’Olmaz ama yine de söyleyeyim.’’ Elimi tuttuğunda onu dinledim. ‘’Kim kötü bir şey diyecek olursa, onu dinleme.’’

Düşüncesi beni öldürdüğünde elimi yanağına götürdüm. ‘’Senin ağzından çıkmayan hiçbir söze inanmam ben. Buna ailem de dahil, sen söylemedikçe ben kimseye inanmam.’’

‘’Gerektiği yerde ben müdahale ederim zaten.’’ Kafamı salladım. Arabadan indiğimizde elimi tutmuştu. Bu beni biraz utandırsa da ona ayak uydurmuştum. ‘’Elini bırakacağımı sakın düşünme.’’

İçeriye geçtiğimizde Bade hemen Araf’a koşmuştu. ‘’Kuzey!’’

Biz sadece üçümüzdük. Annem, babam, ben.

‘’Hoşgeldiniz çocuklar.’’ Kübra teyze gülerek ayaklandığında hemencecik bana sarılmıştı. ‘’Hoşbulduk.’’ Ardından Simge abla ile sarılmıştık. ‘’Hoşgeldin canım.’’

‘’Hoşbuldum.’’ Doğu abi ile selamlaştıktan sonra Gürkan amca bana sarılmıştı. ‘’Güzel gelinim gelmiş.’’ Güldüğümde ellerimi sırtına yerleştirdim. Tıpkı bir babaydı benim için.2

Nihayet Furkan Yıldırım ile tanışma faslına gelebilmiştik. İhtiyarıma benziyordu. ‘’Karşılaşabildik sonunda.’’

‘’Merhaba efendim.’’ Dedim içime kaçmış bir sesle. Araf’ın kime benzediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Aynı dedesiydi. Uygar amcayla da hiçbir şey olmamış gibi selamlaştığımızda halası ve kuzeni olduğunu düşündüğüm iki kadın hiç bana bakmamışlardı bile. Eniştesi ile de selamlaşıp annemle babamın yanına oturdum. ‘’Canım nasıl geçti günün?’’3

‘’İyiyim anne. Yorgunum biraz tabi ama.’’ Uzanıp elimi tuttuğunda içten bir şekilde gülümsedi. ‘’Sadık nerede? Geldiğimi duyunca kaçtı galiba.’’

Babam güldüğünde onu yanıtladı. ‘’Gelecek birazdan o da. Böyle bir günü kaçırmayacağını söylemişti.’’3

Annemle birbirimize baktığımızda ikimizinde bundan haberi olmadığını farkettik. Kapı çaldığında gelen kişinin o olduğunu anladık. ‘’İyi insan da lafının üstüne.’’ Furkan dede hepimizden önce kalkıp ilerlediğinde şaşırmıştım. ‘’Ciğerim, hoşgeldin!’’1

‘’Oo, kapılarda mı ağırlanıyoruz?’’ Birbirlerine sarıldıklarında aslında ne kadar özlediklerini anlamamak elde değildi. Herkesle ayaküstü selamlaştığında benim yanıma gelmişti. ‘’Sayar’ım.’’ Yanağımı sıktığında gülümsedim. ‘’Hoşgeldin büyükbaba.’’

Artık hepimiz oturduğumuzda konu ne ara geldiyse isteme gününe denk gelmişti. ‘’Perşembe uygun mudur?’’

Kübra teyze diğerlerindense bana sorduğunda beklememiştim. Herkes benim cevabımı bekliyordu. ‘’Aslında haftaya olsa daha iyi olur diye düşünmüştüm ben.’’

‘’O niye?’’ Halası hemen atladığında ben cevaplayamadan Araf konuştu. ‘’Gösterileri var. Olmaz bu hafta.’’

‘’Sen ne zaman dersen, o zaman geliriz kızım.’’ Gürkan amca nezaketle konuştuğunda anlayışla başımı salladım. Ardından kardeşine kötü kötü baktığında büyükbaba konuştu. ‘’Ne zaman geldin? Hiç de haber vermiyorsun.’’

Furkan dede gülmüştü. ‘’Sana sürpriz yapayım dedim.’’

Konu dağıldığında o kasvetli hava gitmişti. Bade kucağıma geldiğinde onunla ve Simge ablayla konuşmuştuk. ‘’Sen halayı çok takma. O hepimize böyle.’’

Kimse kusura bakmasın ama bana böyle olamazdı. ‘’Hastanedeki bakışlarından sonra anladım zaten onu.’’

Gürkan amca vurulduktan sonra ilk defa hastanede görmeme rağmen bana düşman gibilerdi. ‘’Tipik baba tarafı işte.’’ Güldüğümüzde masanın hazırlanmasıyla kalkmıştık. Annemle Kübra teyzenin arasında kaldığımda Araf’ın yanına oturamamak beni üzmüştü.1

‘’Masada bir içli köftemiz eksik.’’ Gürkan amcanın söylediğine gülerek ona döndüm. ‘’Bana sözün var, hala unutmadım.’’ Kafamı salladım. ‘’Aklımda merak etmeyin.’’

Attığı üç milyon karşılığında ona sınırsız içli köfte yapacağımın sözü vardı. Cidden bana üç milyon göndermişti bunun için. ‘’Ne sözü?’’2

Kübra teyze gizli gizli sorduğunda sevkiyattan bahsetmeyeceğimi biliyordum. ‘’Söylemem.’’

Bana güldüğünde yanağımı sevdi. Annemin tabağıma koyduğu şeylerden azar azar yediğimde hepsinin tadına bakmamı söylemişti. Yemeği düzgünce atlattığımızda lavaboya gidecekken Araf beni yakalamıştı. ‘’Sevgilim.’’

‘’Gel benimle.’’ Elimden tutup yukarı çıkarttığında defalarca kez arkamı kontrol etmiştim. Şükür ki kimse yoktu. En yukarıya çıktığımızda onun odasına geldiğimizi anladım.

Odaya girer girmez her zamanki siyahlık bizi karşıladığında duvarda asılı olan formalarına baktım. ‘’12 numara KAY değil, Baldricmiş..’’ Formaların hepsi öyleydi çünkü. Yatağın ucundaki başlığa yaslandığında odayı inceleyen beni izliyordu. ‘’Odan çok güzel.’’

Onu yansıtan bir odaydı. ‘’Burada kalacağımız bir gece olur mu?’’

O benimkine rahatça giriyordu ama ben buna çekinirdim. ‘’Kalabilirsin.’’ Yanına ilerlediğimde kolunu belime dolayıp kendine çekti. Omzuma tutunmuştum. ‘’Bu gece bile kalabiliriz.’’ Güldüğümde dudaklarına uzanıp öptüm.

‘’Yapma.’’ Diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Elimi yanağına koydum. ‘’Ama seni çok özledim. Öpmeyeyim mi?’’

‘’Öp.’’ Dudaklarımız alev alacak şekilde birleştiğinde bir elim saçlarındaydı. Yaptığımız yanlıştı belki de ama ona karşı koyamıyordum. Bunu o çok iyi biliyordu. Dudaklarımızı ayırdığında yüzüme baktı. ‘’Buna izin veriyorum ama sen sakın ileri gitmeme izin verme.’’

Bedenimi iyice kendine yasladığında beni öpmeye devam etti. Sırtım yatakla buluştuğunda ağırlığını vermeden üstüme eğildi. Saçlarımı yana çekerek yanağıma dokundu. Eli karnıma gittiğinde huylanıp omzuna tutundum. Dudaklarımdan ayrılıp boynuma yöneldiğinde gözlerim kapandı. Tekrar dudaklarıma yöneldiğinde bu sefer hiç nazik davranmıyordu. Eli eteğimin içine sızdığında izin vermek istiyordum. Ellerim boynuna gittiğinde en kısık sesimle inlemiştim. ‘’Araf.’’

‘’Söyle.’’ Diye kulağıma fısıldadı. Dudakları boynumdan hiç ayrılmıyordu. ‘’Durmalıyız.’’ Her ne kadar bunu istemesem de ayrılmalıydık. Beni öpmeye devam etmesi kendimi kaybetmeme sebep oluyordu. Titreyen ellerim pantolonunun kemerine gittiğinde bizi durduran o olmuştu. ‘’Dur.’’

Kafasını yan tarafa gömdüğünde kesik kesik nefes alıyordum. ‘’Böyle ortamlarda beni öpmemelisin.’’

Güldüğümde yerimde doğruldum. ‘’Hadi aşağıya inelim artık.’’

‘’Sen in, geleceğim ben.’’ Kafamı sallayarak odadan çıktığımda nedense mutluydum. Aşağı inene kadar kendimi düzelttiğimde koyu bir şekilde sohbet eden annemin yanına oturdum. Her gün görüşseler yine konuşacak bir şey bulurlardı. Ben de bazen konuştuğumda adamlar içeriye gelmişti. Araf ve büyükbaba gayet keyifli konuşuyordu. Az önce benimle bir şeyler yaşamamış gibi hem babamla hem büyükbabayla utanmadan konuşuyordu.

Furkan dede ile göz göze geldiğimizde beni yanına çağırdı. Neyse ki tek oturuyordu. ‘’Çok tanışamadık kızım.’’

‘’Nasılsınız?’’ Diye sordum nezaketle. ‘’Ben iyiyim, sen anlat. Durumlar nasıl?’’ Başımı salladım. ‘’Durumlar iyi. Bildiğiniz gibi yani.’’ Alttan sevkiyattan bahsettiğini anlamıştım. ‘’Torunumla nasıl gidiyor?’’ Bunu sorması nedensizce tatlı geldiğinde Araf’a bakmıştım. Uygar amcanın söylediklerini dinliyordu. ‘’Güzel.’’1

Bana gülümsediğinde saçlarımı sevdi. ‘’Balerinmişsin. Bizim o tarafta geçiyor ismin.’’

‘’Öyle mi?’’ Hevesle sorduğumda kafasını salladı. ‘’Haberlerde görmüştüm birkaç sefer de, gelmeye fırsat olmadı tabii.’’

‘’Bir gün gelirsiniz o zaman. İzlemeniz beni çok mutlu eder.’’ Gülümsediğinde büyükbaba yanımıza gelmişti. ‘’Benim torunumla bensiz ha?’’1

‘’İki konuşuyoruz be ciğerim, fena mı?’’ Güldüğümüzde bana döndü. ‘’Kapıda bekle, seninle konuşacaklarım var.’’ Kafamı salladığımda onların yanından kalkıp tekrar annemlerin yanına geçtim. Bade ile de konuştuktan sonra artık kalkma vaktimiz gelmişti. Halaları tarafından kimse gelmediğinde herkesle vedalaşmıştık.1

‘’Sayar, benimle gel.’’ Dedemin yanına ilerlediğimde uzattığı koluna girdim. ‘’Noldu ihtiyarım?’’

İç cebinden telefonunu çıkardığında bana uzattı. ‘’Ne yapacağım bununla?’’ Ona doğru döndüğümde bahçede takılı kalmıştık. ‘’Bankaya gir.’’ Dediğini yaptığımda ekranda hala bizim resmimiz olması beni gülümsetmişti. ‘’Ne kadar para varsa kendine at.’’

‘’Büyükbaba!’’ Onu uyardığımda sertçe bana baktı. ‘’At dedim sana. Git kendine araba al.’’ Telefonu ona uzatacakken sertçe elimi tuttu. ‘’Dediğimi yap.’’6

‘’İyi.’’ Kendi cebime uzanıp telefonumu aldığımda kendi bilgilerimi girdi. Elbette hepsini almayacaktım. Bana lazım olacak kadar çektiğimde telefonu ona verdim. ‘’Aramızdaki samimiyeti bozuyorsun, haberin yok ihtiyar.’’

‘’Ne yapmışım ben?’’ Sinirle konuştuğumda olabildiğince sessiz konuşuyordum. ‘’Karşında o küçük kız yok dede tamam mı?’’ Ona sinirlendiğimde dede derdim sadece. O benim her zaman babamdı. Büyükbabamdı. İşaret parmağımı ona doğrulttum. ‘’Askerlikte yaptığın anlaşmadan haberim var." Derin bir nefes aldım. "Ya sen bunu bana nasıl yaparsın? Ben bir tek sana güvenirken sen de beni vurmuşsun sırtımdan!"

Bunu beklemediğinde bakışları değişmişti. ‘’Noluyor, baba?’’

Babam yanımıza geldiğinde bizi duymamıştı. Bunu öğrense ona çok kızardı, emindim. ‘’Sayar.’’ Büyükbabayı dinlemediğimde ondan uzaklaştım. Şoförün açtığı kapıdan bindim. ‘’Babamları beklemene gerek yok, biz eve gidelim.’’1

Şoför kafasını sallayıp arabayı çalıştırdığında hızla bahçeden ayrıldı. Kafamı cama yasladığımda ne yapacağımı bilemedim.

Eve geldiğimizde Ece hemen kapıyı açmıştı. "Nasıl geçti?"

Üstümdeki kabanı çıkardığımda yerine astım. "Güzel. Her zamanki yemeklerden biriydi işte."

"Ne zaman gelecekler, belli mi?" Salona geçtiğimizde tekli koltuğun birine oturdum. "Önümüzdeki hafta, bu hafta gösterilerim var."

"Ay çok heyecanlı!" dedi ellerini çırparken. "Ne giyeceksin?"

"Hiçbir fikrim yok daha." Ellerimle yüzümü kapattım. "Çok işimiz var. Kuaför, organizasyon, kıyafet, ev..."

"Halledilir onlar canım." dedi teyzem. "Sen kendine bak, hazır mısın, değil misin?"

"Hazırım." Hiç ikiletmemiştim bunu derken.

Yukarı çıkarak direkt duşa girdim. Tüm bedenim ağrıyor gibiydi.

Saçlarımı kurutup hafif bir makyaj yaptığımda üstümü değiştirdim. Hazırlanıp odadan çıktığımda çalışma odasından aşağıya indim. Hiçbir arabayı almadan ilerlediğimde telefonum çalmıştı. "Neredesin?"

"Evin iki alt sitesinde bir otopark çıkışı var, oradayım." Babamın yaptığı bu sistem aynı bir tünel gibiydi. Çalışma odasındaki kapıdan aşağıya inince büyük bir otopark karşılıyordu bizi. Oradaki büyük kapıdan bir yol geçiyordu, o yolun çıkışı ise evin arka tarafında kalan bir otopark çıkışıydı. Bunu kim biliyor, kim bilmiyor belli değildi.

"Kaçak mısın kızım sen? Kapısız mı sizin eviniz?" Homurdanmasını es geçerek arabaya bindim.

"Kaçağım ben." dedim ona bakarak. "Sana kaçmışım işte, daha ne!"

"Çok yorgunum." diye sızlanarak önüme döndüm. Uzanıp elimi tuttuğunda parmaklarımızı birbirine kenetledi. Bunu her seferinde yapması hoşuma gidiyordu. "Elbisemi birlikte alır mıyız?"

"Sen nasıl dersen." Beni onayladığında yüzüm güldü.

"Deden var diye mi kalmak istemedin evde?"

"Nerden anladın?" diye sordum. "Ayrıca dedem değil, büyükbabam."

"Ne farkı var?" Yüzüme garip garip baktı. "Çok farklı benim için." Önüme döndüğümde bir diğer elimi de ellerimizin üstüne yerleştirdim. "Dede, babamın babası. Ama o benim babam. Büyükbabam."

"Niye tartıştınız?"

"Büyükbaba askerliğinde dedenle bir anlaşma yapmış. Torunun her zaman torunumu korusun, kollasın diye." Bakışlarımı ona çevirmedim ama o ben konuşurken sürekli bakmıştı. "Bundan haberin vardı değil mi?"

Olmasa zaten yanıma gelmezdi, beni hiç tanımıyor olurdu.

"Bu kadar saçma bir sebepten mi bozuldu aranız?" Kafamı iki yana salladım. "Bana göre saçma değil. Ona sonsuz bir güvenim var, Araf. Her ne yaparsa yapsın sorgulamam, büyükbabanın vardır bir bildiği derim. Ama böyle bir konuda hayır, olmaz yani."

"Hayır, derken?" Torunlar biz olduğumuz için konu bize dayalıydı. "O anlamda değil, sevgilim. Bana çok kez senden bahsetti ama ismini ya da ne bileyim hiçbir şeyini bilmeden anlattı. Şimdi bana anlattığı kişinin sen olduğu ortaya çıkıyor, ben ne yapabilirim?"

"Haklısın." Konumuz kapandığında mekana gelmiştik bile.

Kolunu omzuma attığında elini tuttum. Eğilerek saçlarımı öptüğünde kokladığını da anladım. "Duş mu aldın sen?"

"Evet." dedim. Kaşları çatıldı. "Hava soğuk."

"Dedi her sabah duş alan adam!" İmayla konuştuğumda güldü. "Ben hasta olmam. Sen de olma."

"Olursam da bakarsın."1

"Ona ne şüphe." İçeri girdiğimizde onun masasına geçtik. Adamlarından birkaç tanesi geldiğinde bir şeyler söyleyip gittiler. "Bazen adamların çok korkunç."

"Bazen mi?" diye sorduğunda ona döndüm. "Her zaman. Sen de öylesin."

"Senin için korkunç biri miyim?"

O benim için değil herkes için korkunç biriydi. Bazen ne yapacağını hiç bilmiyordum. Bir olayda farklı birine dönüşüyordu. Sanki dünya onun etrafında dönüyor, o herkesi yönetiyormuş gibiydi.

"Hayır." Mırıltımı ben bile duymamıştım. Yüzüme eğildiğinde doğrudan gözlerime baktı. "Benden korkuyorsun."

Bunu sanki zihnime kazımak istercesine söylediğinde yutkundum. "Bir şey söyleyeyim, benimde senden korktuğum zamanlar oluyor."

Şaşkınlıkla baktım. "Anlamadım."

"Hamlelerini kestiremiyorum çoğu zaman."

"O bende de oluyor biliyor musun?" Alayla söylediğimde kafasını iki yana sallayarak güldü. "Beni deli ediyorsun."

"Ve sen, seni deli eden kadından uzak durmak istediğini mi söylüyorsun?" Ellerimi omzunda birleştirerek yüzüne baktım. Anlayamadığım bir yakışıklılığı vardı. Her şeyi düzgündü.

"Çok bakma öyle, seninim zaten." Utandığımda yanaklarımın kızardığını hissettim. Ondan çekildiğimde masaya döndüm. Tek eliyle karnımı sarmalayıp boynuma eğildiğinde bir öpücük bıraktı. Midemdeki tüm kelebekler uçuştuğunda ona bakamadım.

Telefonum çaldığında cebimden çıkardım. Ahmet abi arayınca kaşlarım çatılmıştı. "Efendim?"

"Seracığım, nasılsın?" Masadan uzaklaştığımda cevapladım. "İyiyim Ahmet abi de, bir sorun mu var?"7

"Yok kızım yok, bu gösterilerle alakalı aramıştım." Derin bir nefes verdiğimde rahatlamamam elde değildi. "Dinliyorum."

"İki gün sonra olacak festivalde seninde sahne almanı istiyorlar, yarın gösterin var diye bir şey demedim ama ısrar ettikleri için aramak zorunda kaldım." Birden Araf'a baktım. Beni izliyordu. "Olabilir aslında, bir günden bir şey olmaz."1

"Tamamdır, ben iletiyorum o zaman. Onlar zaten sana ulaşırlar uçak konusunda."

Onu onaylayıp telefonu kapattığımızda masaya geri döndüm. Buğra gelmişti. "Hoşgeldin."

"Hoşbuldum şekerim." Bardağı hemen geldiğinde bir yudum almıştı bile. "Kim o?" Araf'ın sorusuyla ona döndüm. "Gösterilerle ilgilenen biri ya, önemli değil."

"Ne diyormuş?" Hala soruları devam ediyordu. "Yarından sonra Antalya'da iki sahne alacakmışım, onu diyormuş."

"Kızımız da pek ünlü, maşallah!" Buğra'nın dediğine güldüğümde kafamı salladım. "Neyle gidip döneceksin?"

"Bilmiyorum ki, bittiğinde geri dönmüş olurum ama." Kafasını salladığında Araf bana döndü. "Uçakla gidip dönersin." Kaşlarım çatıldı. "Bunu istemiyorum."

"Ben istiyorum, yetmez mi?" Böyle sorması beni sinirlendiriyordu. "Senin istemenle alakalı bir şey değil, bundan önceki hayatımda sen yoktun ve ben tek başıma bunu halledebiliyordum." Biraz sert çıktığımı farkettiğimde ondan uzaklaştım.1

"Öyle mi?" Kafamı salladığımda sinirlendiği her haliyle belliydi. Telefonuna uzanıp birini aradı. "Bana bak, bir hafta boyunca ki tüm Antalya uçuşlarını iptal et!" Gözlerim açıldığında ona döndüm. "Hiçbir havalimanından oraya uçuş olmayacak."7

Telefonu kapattığında sinirle konuştum. "Ne saçmalıyorsun şimdi sen?"

"Şimdi gidiyor musun gitmiyor musun?"

Bıkkınlıkla konuştum. "Dünya senin etrafında dönmüyor, Araf!"

"Gayet dönüyor!" İkimizde yükseldiğimizde hiçbir şey söylemeden mekandan çıktım.4

"Her seferinde gidecek misin böyle?" Arkamı dönmeden konuştum. "Senin fikirlerine saygı duyarım fakat beni kısıtlamana izin vermem!"

"Seni kısıtlamıyorum." dedi sakin bir tonla. "Etrafımda tanıdığım tanımadığım düşmanlarım varken seni korumak istiyorum, bu suç mu?"

"Ben kendimi koruyabilirim."

Alayla güldü. "Hangi uçağa o kafandaki tokayı sokarlar sence? Silahın olmasa bile o tokayla gezdiğini biliyorum."

Yutkundum. "O zaman ölür giderim!"

"Keşke benim seni düşündüğüm kadar sen de beni düşünsen." Sesi ilk defa bu kadar kırıktı. Duyduğum en kötü tondu.

"Düşünceyle alakası yok, Araf. Doğduğumdan beri kendimi her yere fazlalık gibi hissediyorum." dedim acı içinde.

"Birisinin benim için bir şeyler yapmasına alışık değilim. Bugüne kadar gelebildiysem kendim sayesinde." Omuzlarıma dokundu. "Ben varım artık. Bunu neden anlamıyorsun?"

"Seni anlıyorum, ama bunlar benim için çok fazla."

Başkaları gibi değildim işte. Kendi hayatım vardı ve onu ben yönetiyordum. Kimseye ihtiyacım yoktu.

"Bu açığı evlenince kapatırız o zaman." Güldüğümde kafamı salladım. "Biz gerçekten evleneceğiz."

"Evet." diyerek beni onayladı.

"Sen de gelmek ister misin benimle?" Eline uzandığımda nazikçe sordum. "İşim olmasa zaten gelirim, bebeğim. Bu seferlik tek git, bir diğerinde mutlaka yanında olacağım."

Uzatmadığımda kafamı salladım. "Buğra'ya da ayıp oldu."

"O piçe bir bok olmaz merak etme sen, keyif bile almıştır." Omzuna vurdum. "Deme öyle ona!"1

*********

Gösteri bitiminde direkt olarak eve geldiğimde yorgunluktan ölecektim. Tüm gün prova yapmış, bir de sahneye çıkmıştım. Odama geçip küçük bir valiz hazırladığımda zaten kostümler orada olacağı için fazla bir şey koymadım. Tuana'yı çağırmayı düşünmüştüm ama toplantısı olduğunu söyleyince ısrar etmemiştim.

Yoksa o deli tüm işlerini iptal edip benimle gelirdi!

Ondan habersiz bir işe kalkıştığımda ya kötü oluyordu ya da ben kendimi kötü hissediyordum.2

Odanın kapısı tıklatıldığında o yöne döndüm. "Sera Hanım, dedeniz sizi çağırıyor."

"Geliyorum!" diye seslendiğimde valizi kapatıp odadan çıktım. Aşağıya indiğimde köşede oturan büyükbabanın yanına ilerledim. "Efendim?"

"Gel, otur." Karşısına oturduğumda derin bir nefes aldım. "Kestane şekeri aldım, sen seversin." Önündeki tabağı bana ittirdiğinde tabağa baktım. "Çikolatalı almışsın!"

"Bir onu yiyorsun da ondan." Somurttuğumda bir tanesini alıp ısırdım. "Sevdiğim yerden alsaydın bari."1

"Başka yer tanımam ben."

Geriye yaslandığımda devam etmedim. "Seni dinliyorum ihtiyar, dökül bakalım."

"Araban hayırlı olsun." Kafamı salladım. "Saol." Dün eve dönerken ondan aldığım parayla yurtdışından sipariş etmiştim. Gerisiyle babam ilgileniyordu zaten. "Sen ne diyeceksin?"

"Kızgın mısın bana?" Öylece ona baktım. "Kızgın değilim de, sanırım kırgınım sana." Kafasını salladı. "Beni kandırmışsın."

"Kimseyi kandırmadım ben." dedi sert sesiyle. "Arkamda bir tek ona güvenebilirdim, bir tek o seni koruyabilir."

"Kimsenin beni korumasına ihtiyacım yok, bunu düşünmüyor mu kimse?" Aynı konu Araf ile de geçince içimde biriken bir sinir vardı. "Sen öyle sanıyorsun, bugüne kadar korunmadığını mı düşünüyordun sen?"

"Nasıl?"

"Sana karışılmıyor diye etrafında biri gezmiyor mu sanıyorsun?" Yutkunduğumda bakışlarımı ondan çektim. "Bizim hayatımız hep böyleydi, hiç kimse bunun dışına çıkamaz."

"Çıkmak isteyen olamıyor zaten!"

"Ecmel!" diye beni uyardığında bana resmen bağırmıştı. İlk defa 'Sayar' yoktu. "Haddini bil!"

"Bilirim tabi, dede!" Ayaklandığımda gözlerim dolmuştu. "Beni iyi dinle. Dede." Bastırarak söylediğimde beynine kazınsın istedim. "Bundan sonra hayatında yokum. Anladın mı?"11

"Bu kadar kolay mı siliyorsun beni?" Kırgınca baktığında hayatımda hiçbir şekilde bu bakışı görmemiştim. Kafamı salladım. "Senden öğrendim." Ellerimi iki yana açtım. "Beni bu hale sen getirdin."

Evde kimse olmadığı için rahattık tabi. "O anlaşmayı yaptığın dakika beni kaybettiğini anlaman lazımdı senin! Bundan sonra beni yoksay, ona göre davran tamam mı?"

Yanından ayrıldığımda sinirle odanın kapısını çarptım. "Aptal ihtiyar!"

Çok pişman olacaktı.2

"Seni pişman etmezsem bana da Ecmel demesinler!"3

Valizi alıp çıktığımda salona bir daha bakmadım bile. Artık onu da görmek istemiyordum. Bana yaptığı bir ihanetti resmen. Bunca zaman beni kandırmış, onları tanımıyormuş gibi davranmıştı. Şoför valizimi aldığında arabaya binip oturdum.1

Havaalanına geldiğimde gerçekten Araf tüm uçuşları iptal ettirmişti. Onu aradığımda hemen açmıştı. "Efendim?"

"Bu konuyu konuştuğumuzu sanıyordum!"

"Konuştuk zaten. Toplantım var şimdi, kapatmalıyım. Çocuklar yanına gelir birazdan, inince beni ara." Yüzüme kapattığında tekrar aradım. Meşgule atmıştı. Çok güzeldi!

"Sera Hanım." dedi birisi. "Buyrun bu taraftan." İkisinden biri valizimi aldığında mecbur onları takip ettim. Özel piste geldiğimizde onun uçağına bindirdiler. "Kalacağınız otele kadar da biz eşlik edeceğiz size, en ufak bir sıkıntınızda bize söyleyebilirsiniz."

Tepkisizce kafamı salladığımda sessizce oturup uçağın kalkmasını bekledim. Hayatımdaki herkes en nefret ettiğim şeyleri yapıyordu şu an.

Uçaktan inene kadar sesimi çıkarmadığımda gecenin bir yarısı yolculuğum bitmişti. Bu gece bir güzel uyuyacaktım anlaşılan. Araf olmadan bu nasıl mümkün olacaktı bilmiyordum ama deneyecektim en azından. Ona gidemediğim geceler o bana geliyordu ve bundan memnundum. Ayrı uyuduğumuz geceler parmağı bile geçmiyordu.

Otele geldiğimizde odaya yemek söylemiştim. Duş alıp çıktığımda yemeğimi yedim. Yatağın üstüne uzandığımda televizyonu açıp bakındım. İzleyecek bir film açtığımda izlemeye başladım. Bir yandan telefonuma bakıyordum.

Alberto: İndiğinden neden haberim yok?7

Araf'ın mesajını üstten okuyup biraz beklettim.

Ecmel Sera Sayar: Çocukların söylemedi mi?

Alberto: Beni aramanı söylemiştim.

Ecmel Sera Sayar: Adamların seni aramadıysa bunun sorumlusu ben değilim. Ayrıca şarjım yoktu, burada birinden buldum.

Alberto: Kimden buldun?

Kıkırdadığımda aklımdaki cinlere ayak uydurdum.

Ecmel Sera Sayar: Oda servisi beyefendiden.

Halbuki gelen kadındı, böyle bir şey yoktu.

Alberto: Yok sevgilim, bu sefer tutturamadın. Çocuklar kapının önünde, buna imkan yok yani.

Ecmel Sera Sayar: Gün geçtikçe sana olan nefretim artıyor.

Alberto: Ben de seni çok seviyorum, sevgilim.

Kıkırdadığımda telefonu geri bıraktım. Televizyonu kapatıp yatakta düzeldiğimde biraz olsun uyumak istedim. Yorgundum.

********

"Kuzey'in nişanlısıymış şu kız."

"Kuzey? Hangi Kuzey?" Şaşkınlıkla sorduğunda adamına döndü. "Kaç Kuzey tanıyoruz abi?"

"Hayatta inanmam." dedi.

"Madem öyle, ona bir mesaj göndermeden bırakmayız."

"Ne yapacağız abi?" Önüne döndü. "Ben değil, sen yapacaksın. Bakalım Kuzey, nişanlısının ihanetini kaldırabilecek mi?"16

Işıklar kapandı.

**********

Öğlene kadar anca uyandığımda hazırlanıp otelden çıktım. Sahne alanına geçmeden gezmek istediğimde büyük bir alışveriş merkezine girdim. Bir şeyler yiyip etrafa baktığımda bir mağazanın vitrinindeki elbiseye bayılmıştım. Mağazaya ilerlediğimde görevli hemen yanıma gelmişti. "Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Bu vitrindeki elbiseye bakmak istiyorum ama," Birlikte ilerlediğimizde elbiseyi gösterdim. "Tabii."

Kadın yanımdan gittiğinde adamlar dışarıda bekliyordu. "Sadece bir adet var ondan."

"Görebilir miyim peki?" Vitrini işaret etti. "O da sadece vitrinde kalan. İsterseniz indirebilirler."

"Rica etsem indirseniz?" diye nazikçe konuştum. Görüp görebileceğim en güzel elbiseydi. Taşları vardı, adeta ben buradayım diye bağırıyordu. Ve istediğim kısalıktaydı. Uzun elbiseler bedenime gitmediğinden giyebileceğim kısalıktaydı.

"Denemek ister misiniz?"

Saate baktığımda o kadar vaktimin olmadığını farkettim. "Paket yapsanız yeterli."

Kafasını salladığında ödeme için kasaya gittim. "Ödemeniz çoktan yapıldı."

Cidden onu öldürecektim. "Araf mı?"

İsme bakıp kafasını salladığında büyük bir sabır çektim. Poşeti bile adamlara teslim ettiklerinde ben sadece aracı görevi görmüştüm resmen. Oradan ayrıldığımızda sahne alanına geldik. Telefonum çaldığında arayan kişiyi okuyup sadece meşgule attım.

Çok geçmedi. Ardından beş dakika sonra adamlarından biri yanıma gelip telefonu uzattı. "Ne var?"

"O telefonu kapat diye mi verdiler lan sana?"

"Yok." dedim gayet rahat bir şekilde. "Bir şey mi oldu, sevgilim?"

"Ne aldın?" Beklediğim soruyu sordu. "Sanane! Ödedin bitti senin işin."

"Sabır." dediğinde kahvemden bir yudum içtim. "Aslında işim bitmedi." Diyeceği şeyi bekledim. "O elbiseyi güzelce üstünden kazıyacağıma emin olabilirsin."

Kahveyi püskürtmek istediğimde öksürük krizine girdim. "Aptal!"

"Bir şey mi oldu, sevgilim?"

"Geber, pislik!" Telefonu yüzüne kapattığımda bunun olmaması için kafamı yukarı kaldırdım. "İçimi biliyorsun, şeytana uydum. Yoksa demem bunları."

Adam telefonu almaya geldiğinde ona uzattım.

Beni hazırlayacak ekip geldiğinde aramızda kısa bir tanışma geçmişti. Hepsine ayrı ısındığımda onlar işini yaparken muhabbet etmiştik. Giyeceğim tütü geldiğinde onlar odadan çıkmıştı.

Artık tamamen hazır olduğumda sahneye çıkmıştım.

Işıklar sönüp tek adımımla benim için yandığında içimden gülümsemek geldi. Büyük bir alkış koptuğunda önce selam verdim. Sahnenin ortasına geçip bacaklarımı tam açarak oturduğumda şarkının başlaması gösteriyi de başlatmıştı.

Çoğunun telefon ışığını görüyordum. Herkes izliyordu. En güzel şekilde dans ettiğimde izleyenlerin nutku tutulmuş gibiydi.

Tekrardan selam vererek gösteriyi bitirdiğimde benim sahnem bitmişti. Alkışlar eşliğinde çıktığımda herkes bir anda başıma üşüşmüştü. Korumalar ilk defa bir işe yaradığında düzgünce kulise gelebilmiştim. Başkanlar ve menajerler ile konuştuktan sonra üstümü değiştirmek için odaya geri döndüm. Yarın bir daha sahne alacaktım zaten.

Odadan çıkar çıkmaz karşıma bir adam dikilmişti. "Buyurun?"

"Çok güzel dans ettiniz." Ses tonunu beğenmesem de nazikçe konuştum. "Teşekkür ederim."

Yanından ayrılacakken kolumdan tutmuştu. Şaşkınlıkla bir koluma bir ona baktığımda belimden tutup beni öpmesi bir olmuştu.7

Başımdan aşağıya kaynar sular döküldüğünde hızlıca onu ittirip tokat attım. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!"6

Sesim yüksek çıktığında o gülmüştü. Hızla ondan uzaklaştığımda koşarak oradan çıktım.

43.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

Bölüm : 22.11.2024 14:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...