‘’Özür dilerim.’’1
Bana cevap vermediğinde ikimizde tepkisiz kaldık. ‘’Ecmel,’’ Arka koltuğa uzandığında kendi ceketiyle kollarımı örttü. Tekrar önüne döndüğünde sadece ileriye baktı.
‘’Bana her şeyi yap, aklına gelebilecek her şeyi. Ama sakın hayatımı mahveden kişi olma.’’ Yutkundum. Onun eşiğindeydik. O belgeler birinin eline geçerse onu hiçbirimiz durduramazdık. Hiçbir şey aynı kalmazdı. Başımı eğdiğimde titreyen ellerim eldivenin içindeki yüzüğe gitti. ‘’Sanırım bizim birbirimizi sevmekten önce başka şeylere öncelik vermemiz gerekiyordu.’’
Çenem titriyordu. Biz birbirimizi seviyorduk ama ne güvenimiz ne saygımız vardı. O bana gittiğimden dolayı bir daha onu bırakırım diye güvenmiyordu, bense gizli saklı şeylerinden dolayı güvenmeyip gizli bilgiler alıyordum.3
Araba tekrar hareket ettiğinde ben sadece cama bakıyordum. Eve gelene kadar ikimizinde sesi çıkmamıştı. Kapıya geldiğimizde ona dönemedim. O kadar inmek istemiyordum ki bu arabadan. Telefonu çaldığında David’in aramasını açmıştı. ‘’Efendim?’’
‘’David, yorgunum. Gerçekten.’’ Cümlesi beni paramparça ettiğinde gözümden bir damla akarak çeneme ulaştı. ‘’Konuşturabildiğiniz kadar konuşturun, gerisini ben halledeceğim.’’ Kollarımdaki ceketi sıyırdığımda arka koltuğa bıraktım. Arabadan inecekken söylediği şey beni durdurmuştu. ‘’Bir şey söylemeyecek misin?’’
Kafamı iki yana salladığımda arabadan uzaklaştım. Araba sesi dinlemeden eve girdiğimde sessizce odaya çıktım. Lavaboya ilerleyip elimdeki eldiveni sıyırdım. Bileğimi kesmiştim. Eldivenleri çıkarmamamın sebebi buydu. Adamın boğazına dayadığım sıra sivri ucu bileğime gelmişti. O an farketmemiştim ama Araf tuttuğunda canım acımıştı. Bana dokunması canımı acıtmıştı. Dolaptan bir sargı bezi aldığımda şimdilik kapatmaktan başka çarem yoktu. Telefonum çaldığında o yöne ilerledim. Araf arıyordu.
‘’Neren kanıyor senin?’’ Açar açmaz sorduğu soruyla boş bakışlarım bileğime kaydı. Hala akıyordu. Ya ceketine ya da eldivenden koltuğa kan bulaşmış olmalıydı. ‘’Bir yerim kanamıyor.’’
‘’Sana niye soruyorsam.’’ Telefonu kapattığında buraya çıkacağını anladım. Nereden geldiğini az çok biliyordum, ona ben bile cesaret edemezdim. Bu yüzden artık çatıyı kilitlemiyordum. Madem gelecekti, bileğim kanayabilirdi. Canım o kadar yanıyordu ki bileğimin acısı bunun yanında hiçbir şeydi.
Duvarın kenarına sindiğimde onu bekledim. Çok beklemeden kapı açıldığında yerde durmaya devam ettim. ‘’Beni çıldırtacaksın!’’
Sessiz ama bir o kadar da sinirliydi. Beni yerden kaldırıp yatağa oturttuğunda lavaboya ilerledi. Birkaç eşyayla geri geldiğinde canı yanmış gibi bileğime baktı. Kreme benzeyen bir şeyi eline aldığında ilk defa konuştum. ‘’Çok acır mı?’’
Yutkunduğunu gördüm. ‘’Ben senin canını yakamam.’’
Bileğimi dizine koyduğunda yüzümü eğerek omzuna yerleştirdi. ‘’Canın yanarsa, benim canımı yak.’’ Çenemi omzuna yasladığımda bunun mümkün olmayacağını biliyordum. Soğuk bir şeyi değdirdiği an canımdan bir parça kopmuş gibiydi. Elimi çenemin altına yerleştirdiğimde omzunu sıkmak zorunda kaldım. Çok acıyordu.
Sessizce ağladığımda birkaç hıçkırışa engel olamamıştım. Elimi ve bileğimin kenarını temizlediğinde sargı beziyle üstünü kapattı. Bittiğini bilsem de benden ayrılmadığını biliyordum. ‘’Araf.’’
Yanımdan kalktığında tekrar lavaboya ilerledi. Kendi ellerini yıkayıp bana bir ilaç getirmişti. Bunları nereden biliyordu bu kadar? ‘’Uygar amcam, doktordu önceden.’’ Sanki iç sesimi okumuş gibi beni yanıtladığında uzattığı ilacı aldım. O giyinme odasına yöneldiğinde suyumdan alıp ilacı içtim. Bana temiz kıyafet getirdiğinde giymeye halim yoktu.
Ve o bunu biliyordu. Tişörtümün eteklerinden kaldırdığında bileğime neredeyse hiç dokunmadan üstümden çıkarttı. Onun yanında o kadar savunmasızdım ki benimle çocuğuymuşum gibi ilgileniyordu. Pijamamın kollarını geçirip düğmelerini ilikledi. Pantolonumun düğmesini ve fermuarını açıp onu da çıkarttı. Beni giydirdiğinde yatağımın örtüsünü kaldırdı. ‘’Yat.’’
Kaldırdığı örtünün içine girdiğimde gece lambamı yakıp ışıkları kapattı. ‘’Gitme.’’
‘’Gittiğim yok.’’ Sadece üstündeki gömleği çıkardığında örtüyü kaldırmadan yanıma yattı. Elimi uzattığımda çıplak göğsüne dokundum. ‘’Üşürsün.’’
Bana rağmen benim yanımdaydı. 2
O belgeleri herkesten önce benim bulmam gerekiyordu. Telefonu çaldığında önce sessize alarak açtı. ‘’Ne?’’
‘’Bu gece olmaz.’’ Buğra’nın sesini tanımıştım ama ne dediğini çıkaramıyordum. ‘’İşim var.’’ Telefonu kapattığında uzanıp çekmecenin üstüne bıraktı. Onu ilk defa bu kadar boşlukta görüyordum. Yerimde yükseldiğimde yüzlerimizi hizaladım. ‘’Onların senin için önemini biliyorum, ben bulacağım. Söz veriyorum.’’1
‘’Sen karışmayacaksın.’’ Dedi sert bir dille. Bu sefer onu dinlemeyecektim. ‘’Ben yaptım.’’ Gözlerinin içine baktım. ‘’Bırak da ben toparlayayım.’’
‘’Karışmayacaksın dedim, bitti.’’
‘’Araf.’’ Dedim cılız bir sesle. ‘’Ne istiyorsun?’’
‘’Bunu gerçekten soruyor musun? Seni istiyorum.’’ Yutkundum. ‘’Sadece seni istiyorum hem de. Bu sikik hayatta seni o kadar çok seviyorum ve istiyorum ki bunu sen bile bilemezsin.’’ Kafasını saçlarıma gömdü. ‘’Sana senden çok güveniyorum, Ecmel.’’3
‘’Yemin ederim sana öyle güveniyorum ki, bana bunu söylediklerinde bile bir sebebi vardır dedim.’’ Her şeye rağmen ben vardım onun için.
‘’Benim önceliğim sensin. Sana güveniyorum ve sana sonsuz bir saygım var.’’ İç sesimi her şekilde yanıltıyordu. ‘’Sadece uyumak istiyorum. Seninle uyumak istiyorum, Ecmel.’’
Yolun sonundaydı, ama bilmiyordu ki ben onu o sondan geri döndürecektim.
Usulca dudağını öperek bunu kısa sürdürdüm. Bileğimdeki sargıya rağmen ona sarılıp göğsüme yatmasını sağladım. Bir gece de ben onu evi olabilirdim. Elim yanağındayken en son benimde gözlerim kapanmıştı.
Araf beni öperek yanımdan kalktığında o gider gitmez uyanmıştım. Kuzenim Metin neredeyse hep uyanıktı. Ona her zaman ulaşabiliyordum. Birkaç şeyi öğrenmek için ona yazdığımda cevap çok gecikmemişti. Bana her zaman yardım edeceğini söylediğinde hazırlanıp evden çıktım. Daha hava yeni aydınlanmıştı!
‘’Araf seni kesinlikle ben öldüreceğim!’’ Arabaya ilerlediğimde kimse beni yadırgamamıştı çünkü genelde spora da bu saatte giderdim. Önce Metin’i evinden almaya gitmiştim. Elinde tablet, bilgisayar ne ararsak vardı. ‘’Teşkilat kurmuş beyefendi!’’
‘’Sen ne anlarsın? Vallahi gelmem görürsün.’’ Hemen yüzümü düzelttim. ‘’O ne demek öyle canım kuzenim. Sakın böyle bir şey yapayım deme!’’ Arabaya bindiğinde ben sürüyordum ama nereye gittiğimizi de bilmiyordum. ‘’Nereye gidiyoruz?’’
‘’Beni sıcacık yatağımdan kaldıran sensin! Ne demek nereye gidiyoruz?’’ Sinirle nefesimi verip bilgisayarını işaret ettim. ‘’Sana attığım adamı araştıramadın mı?’’
‘’Araştırdım.’’ Yüzüne aval aval baktım. ‘’Neredeymiş?’’
‘’Yolumuz uzun yalnız.’’ Şükür bilgisayarını açtığında konumu da açmıştı. Gerçekten de uzundu. ‘’Kameralardan sızdığım kadarla girişte iki adam bekliyor. Nasıl atlatacağız?’’ Torpidoya uzanıp silahı aldım. ‘’LAN!’’
‘’Bağırma sabah sabah!’’ Silahı belime yerleştirdiğimde yola devam ettim. ‘’Ben varken güvendeyiz, merak etme sen.’’
‘’Kullanmayı biliyor musun?’’ Ürkekçe sorduğunda kafamı salladım. ‘’10 yaşımdan beri, evet.’’ İyice korktuğunda yol boyu susmayı tercih etmişti. ‘’Şeye bakabiliyor musun? Geçmiş günlerdeki kayıtlarına?’’ Kafasını salladı. ‘’Ne arıyoruz?’’1
Telefonuma uzanıp adamı gösterdim. ‘’Bu adam. Bir adama belge veriyor, o adam belgeyi nereye koyduğunu bulabilir misin?’’ Adamı inceleyip bilgisayara döndü. ‘’Kameraya yansıyan her şeyi görebilirim.’’ Kafamı salladığımda telefonu ona verdim. ‘’Bunu neden yapıyoruz?’’
Bakışlarım direksiyonu tutan elimdeki yüzüğe kaydı. ‘’Boşver.’’
‘’Üstelemiyorum. Kimseye söylememek karşılığında fazladan para isterim ona göre.’’ Hala bilgisayarı izliyordu. ‘’Senden küçüğüm! Senin bana para vermen gerekiyor.’’
‘’Senden bir tane de yerin altında varmış merak etme.’’ Kafamı iki yana salladığımda konuma az kalmıştı. Git git bitmiyordu yol. Bursa’ya daha kısa zamanda gidiyordum ben! ‘’Ne zaman evleniyorsun artık?’’
‘’Kendine bak sen. Hala evlenmeyen sensin.’’ Görüştüğü vardı ama akıbetini bilmiyordum tabii. ‘’Biz iyiyiz böyle tatlım.’’ Omzuma vurduğunda güldüm. ‘’Tabi senin kıçın bilgisayar başından kalkmadığı için!’’ Bok gibi de parası vardı yani. Neyi bekliyordu acaba? ‘’Sen ayaktasın da noluyor.’’
‘’Geldik.’’ Dedim yol ayrımından döndüğümüzde. Ormanın içinde bir yerdi. ‘’Telefon çekmiyor? Nasıl ulaşacağız?’’ Korkuyla sordum. Beni şaşırtıp çantasından taşınabilir internet çıkardı. ‘’Ama oha!’’2
‘’Çok konuşma. Dediğin adamı da buldum.’’ Bilgisayarı bana döndürdüğünde bir yandan bakmaya çalışıyordum. Gerçekten o adam belgeleri birine veriyordu. Adam bir kasaya koyup odadan çıkıyordu. Bakışlarımı ondan çekip arabayı görünmeyen bir yere bıraktım. ‘’Sadece iki adam mı var?’’
‘’Şu an evet. Her ne yapacaksan hızlıca yapıp çıkmalısın.’’ Kafamı salladığımda ona döndüm. ‘’Kameralar artık iptal değil mi?’’ Beni onayladı. ‘’Sadece ben görebiliyorum şu an.’’ Bana bir kulaklık uzattı. ‘’Bunu tak. Eğer biri gelirse sana ulaşırım.’’
Kulaklığı kulağıma taktığımda arabadan inip uzaklaştım. Köşeye sindiğimde görüş açımı ayarlamaya çalıştım. Birini vurup geri çekilecekken bir kurşun daha çıkıp öbürünü de vurmuştu. Silaha bakıp gülümsedim. ‘’Aferin kız!’’
Metin’in bağırışını duyduğumda onun gördüğünü unutmuştum. ‘’Hangi odada.’’
‘’Yukarıda tek bir oda var.’’ Hızlıca merdivenlerden çıkıp odaya girdim. Kasaya ilerlediğimde şifresinin olduğunu farkettim. ‘’Metin, şifre var!’’
Telaşlı sesini duydum. ‘’Köşede kamera var.’’ Odanın köşesine baktım. ‘’Bana kasanın seri numarasını tut, bir barkod olmalı.’’ Hızlıca kasayı kaldırıp ağır olmasına rağmen ilerledim. ‘’Neresinde?’’
‘’Altını göster.’’ Elimde çevirdiğimde dizime yaslayıp döndürdüm. ‘’Çabuk bak lütfen, çok ağır!’’ Bileğim sızlıyordu şu an. ‘’Tamam geri yerine koy, şifreyi kıracağım şimdi.’’ Klavye sesine kadar duyuyordum. Zorla kasayı yerine koyduğumda masanın üzerinden boş kağıtlar aldım. ‘’Şifre 5757’’2
Kasaya ulaştığımda şifreyi girdim. Ses çıkararak kasayı açtığımda gülümsedim. Belgelerin hepsi buradaydı. ‘’Sera acilen çıkman gerekiyor! Bir araba yanaştı.’’ Ellerim zangır zangır titrediğinde boş kağıtları bırakıp tüm belgeleri aldığımdan emin oldum. ‘’Dışarı çık, bir duvar arası var. Oraya saklan, ben yönlendireceğim seni.’’
Onu dinlediğimde kasayı kapatıp odadan ayrıldım. ‘’Duvar arasından ilerle, bir yangın merdiveni göreceksin. Eğer kilitli değilse aşağı taraf deponun arkasına çıkıyor, böylelikle arabaya daha kolay gelirsin.’’ Tüm kalbim ağzımda atarken ince duvar arasından ilerlemeye çalıştım. Kapıyı gördüğümde açmaya çalıştım. ‘’Kapı kilitli!’’
‘’Siktir! Adamın tüm adamları katta geziyor. Sakın çıkma!’’
Kapana kısıldığımı hissettiğimde aklıma bir şey geldi. Belimdeki silahı çıkardığımda kapının kilit kısmını vurdum. ‘’NAPIYORSUN APTAL!’’
‘’Şoför koltuğuna geç, beni al.’’ Nefes nefese kaldığımda koşabildiğim en hızlı şekilde koşup merdivenlerden indim. Düştüğümde canım yansa da bunu önemsemeyecek kadar koşmaya devam ettim. ‘’Köşeye gel!’’ Arkamdan gelen biri olup olmadığını bilmeden koştuğumda Metin ben gelene kadar kapıyı açmıştı bile. Hızla arabaya bindiğimde gazlayarak oradan ayrıldık.
Nefes nefese kaldığımda tüm belgeleri torpidoya koydum. Bakmayacaktım. Köşedeki sulardan birini içtiğimde bitirmiştim bile. ‘’İliklerime kadar hissettim o gerginliğini.’’
‘’Hayatımda ilk defa bu kadar hızlı koştuğumu farkettim ben de.’’
‘’Biri gördü mü?’’ Kafasını iki yana salladı. ‘’Aldığın şey neyse onlar için önemli olmadı, herkes odaya koştu adam bağırınca.’’ Kafamla onayladım. ‘’Ne aldın sen onlardan?’’
Ona anlatamazdım. ‘’Önemli bir şey.’’
‘’Kendini tehlikeye attığının farkında mısın?’’ Başımla onayladım. ‘’Onun için değer.’’ Ondan sonra yolculuk boyu hiç konuşmadığımızda onu eve bırakıp kendim sürdüm. Yol kenarında durduğumda eşofmanın paçasını sıyırıp merdivenden düştüğüm yere baktım. Muhtemelen bu sefer burkmuştum çünkü kızarmanın da ötesindeydi. Dün de düşüp umursamamıştım, bugün denk gelmişti. Eczaneye uğrayıp soğuk krem aldığımda arabada yapıştırdım. Bir süre idare edebilirdim.7
Telefonumun rehberine girip Buğra’yı aradım. ‘’Cici kız!’’
‘’Araf’ın bugün bir şeyi var mı?’’
‘’Muhtemelen belgeleri alan adamı öldürmek gibi bir planı vardır. Hayrola?’’ Nasıl yani? ‘’Dün o adamla ne konuştu?’’
‘’Ha şu koruma, biri sızmış içimize işte. Bilmiyorum bizi almadı içeriye!’’ Kendime bir kez daha lanet okumuştum. ‘’Senin nereden haberin var?’’ O korumayı benim soktuğumu söylememişti, hem de kimseye söylememişti. ‘’Boşver onu, nereye gider peki?’’
‘’Adamın ini neredeyse oraya tabi canım, bu bir soru mu?’’ Ardından bunu söylemesi yanlışmış gibi hemen konuştu. ‘’Sakın!’’ Devamını duymadan telefonu kapattım. Bileğimin acısından gaza zor basıyordum. Krem iyice bileğime uyuşturduğunda direksiyonu olabildiğince sıktım.
Gözlerim blurlandığında ağladığımı yeni anladım. Yine kenara çekerek bileğimi dizime kaldırdım. Belimdeki silahtan kurtulup torpidoya geri koydum. Gözümdeki yaşları silerek bileğimi ovuşturdum. Telefon çalınca ekrana baktım. Açtığımda arabaya bağlı olduğundan tüm sesi duydum. ‘’Efendim anne?’’
‘’Kız nerdesin? Kahvaltıya bekliyoruz.’’ Sesimi düzeltene kadar annemi sessize aldım. ‘’Geliyorum şimdi.’’ Acısı hafifleyene kadar beklediğimde nihayet eve varmıştım. Otoparka bunu koyup yeni arabanın anahtarını alıp yukarı çıktım. Odamdaki büyük sargılardan birini alıp bileğime sardım. Üstüne giydiğim çorap onu kapattığı için mutluydum. İşim dolayı bu çok sık başıma gelirdi ama bu sefer daha sancılıydı. Pijamalarımı giyerek tekrar aşağıya indim. ‘’Şükür!’’
‘’Geldim işte anne.’’ Giydiğim hırka bileğimi kapattığından iki tarafta da şanslıydım. Kapı çaldığında o yöne ilerledim. ‘’Aşkım!’’
Tuana’nın sevinçli sesi kulağımı doldurduğunda gülümsedim. ‘’Hoşgeldin bebeğim!’’
‘’Hoşbuldum!’’ Sevil teyze ile geldiklerinde ikisini de içeriye aldım. ‘’Hoşgeldiniz!’’ Annem ikisine de sarıldığında hepimiz masaya geçtik. ‘’Ne yapıyoruz şimdi?’’ Teyzemin sorusuyla ortaya konuştum. ‘’Elbisem hazır bile!’’ Hepsi merak ettiklerine dair konuştuğumda yerimden kalktım. Aşağıdaki odadan poşeti aldığımda onlara ilerledim.
‘’Ay çok güzel!’’ Hepsi aynı anda konuştuklarında giymeyeceğim için odaya geri bıraktım. ‘’Ne zaman aldın kız?’’ Masaya geri oturduğumda anneme döndüm. Tuana zaten biliyordu. ‘’Antalya’da sahneden önce gezerken buldum. Bir taneymiş, onu da ben aldım.’’
‘’Elinle koymuş gibi bulmuşsun gerçekten!’’ Sevil teyzeye başımı salladım. Ece bebeği ile geldiğinde hepimiz ona döndük. Tuana bile bebeği çok sevmişti. ‘’Ay geldi benimki!’’ Tuana bebekleri aşırı seviyordu. ‘’Gel al!’’ Ece’nin elinden bebeği aldığında ayakta tutuyordu. Bebek onların arasını da biraz olsun düzeltmişti sanırım. Ama yine de mesafemizi koruyorduk.
Bebek arabasındaki pusete koyduğunda Ece’nin yanına geri götürdü. Sonra masada sadece isteme gününü konuştuğumuzda herkes bir şeyleri halledecekti. Sandığım kadar zor değildi yani. Bana sadece hazırlanma kısmı kalıyordu. Havalar düzeldiğinden bahçede yapmaya karar vermiştik. Zaten çok kişi olmayacaktı. Onlardan gelecekleri de annem Kübra teyzeye soracağından bu işte tamamdı.
Tuana zaten kendini organizatör ilan ettiğinden dekordan benim saçıma kadar halletmişti. Artık uykum geldiğinden masaya dirseğimi yaslamıştım. Yarın buz patenine gitmeliydim. Ertesi gün gösteri vardı. Adamlar performansıma bayıldığından neredeyse iki haftada bir sahne almamı istiyorlardı. Programımdaki gösteriler azaldığından kabul etmiştim bende.1
Akşama doğru Tuana ve Sevil teyze gitmişti. Araf’ın ne zaman gideceğini bilmiyordum ama Buğra’ya söylediğimden erkene çekme ihtimali vardı. Bileğim hala sızlasa da sabahki kadar acı verici değildi. Telefonuma uzanıp Araf’ı aradım. ‘’Efendim?’’
‘’Nerdesin?’’ Geleceğimi ondan saklayacak halim yoktu. ‘’Ne yapmaya çalıştığını biliyorum, karışma dedim sana.’’ Bilmiyordu ki ben her şeyini halletmiştim. ‘’Yanlış bir şey yapmanı istemiyorum.’’ Gülüşünü hissettiğimde çok alaycıydı. ‘’Bunun için biraz geç kalmış olabilirsin, sevgilim.’’
Telefonu yüzüme kapattığında sesindeki sakinlik beni korkutmaya yetmişti. ‘’Allahın cezası!’’
Odaya çıkıp üstümü değiştirdiğimde bir haftadır başımıza gelen olaylar adrenalin enerjimi yeterince sömürmüştü. Düşüp bayılsam yeriydi yani! Ayaklarımı sürüye sürüye aşağıya indiğimde evden çıktım. Belgeleri aldığımdan emin olup oraya gittim. Arabayı zor kullandığımdan bileğimi dizime kaldırıp bir diğer ayağımla kullanmaya çalıştım. O kadar zordu ki, bunu beceremiyordum. Arabayı dizimle kullandığımda yan koltuktaki soğuk banta uzandım. Çorabın içinden yapıştırdığımda uyuşukluğu tüm bedenimi sarıyordu.
Ben varana kadar resmen ortalıkta katliam yaşanmış gibiydi. Belgeleri ceketimin içine koyduğumda arabadan indim. Ayağımı yere basabiliyordum. İçeri girdiğimde adamları beni tanıdığından durdurmuyordu. Yukarı çıktığımda o odaya ilerledim. ‘’SENİ DE O BELGELER GİBİ YAKACAĞIM!’’
Araf’ın gözlerinde ve sesindeki o karanlığı görmüştüm. Beni bile görmeden karşısındaki adamın üstüne yürüdüğünde diğerleri adamlarını vurmuştu bile. İçi soğuyana kadar vurarken odaya göz attım ve yanan kağıtlara. Sanırım gözünün önünde bunu yapmışlardı. Silah patlamasıyla kendime geldiğimde dövdüğü adamın üstüne bir şarjörü boşaltmıştı bile.
‘’Sera, gitmelisin.’’ Sid kulağıma doğru konuştuğunda hepsinin üstü kan revan içindeydi.
Araf’ın gözü hiç kimseyi görmeden koltuğun birine oturduğunda kafasını ellerinin arasına aldı. Onu bu halde görmek beni öldürmüştü.
‘’Bitti mi şimdi her şey?’’ Irına çaresizce sorduğunda onları umursamadan Araf’a ilerledim. Yanına değil, önüne oturduğumda yüzüne eğildim. ‘’Araf.’’
‘’Git, lütfen.’’ Sesi hala aynı sertlikteydi. Kafamı salladığımda ondan gitmedim. Ceketimin fermuarını açtığımda istediği belgeleri yanına bıraktım. ‘’Şimdi gidebilirim.’’ Kafasını kaldırıp bir belgelere bir bana baktığında sinirlendiğini anladım. Bileğimden destek alarak ayaklandığımda odadan uzaklaştım. Arabaya bindiğimde uzun zaman sonra ilk defa yalnız uyuyacağımı bilerek eve geri döndüm.
Pistin üstünde yavaşladığımda yere çömeldim. Kaç saattir yorulmuştum. Sabahtan beri buradaydım bir de. Ortada durduğumda buzun soğukluğunu umursamadan yere oturup bacaklarımı uzattım. Giydiğim kısa tayt bacaklarımı dondurduğunda bu iyi gelmişti nedense. Dizlerimi ovuşturduğumda kafamı eğdim. Bileğim iyiydi ama acıyordu işte.
‘’Sera!’’ Bana seslenilmesiyle şaşırarak kafamı kaldırdım. Irına ve Sylvia’yı görmeyi beklemiyordum. Ve arkasında gelen diğerlerini de. Buna Araf dahildi. Dünden beri hiç konuşmamıştık. Ayaklandığımda onlara ilerledim. ‘’Hoşgeldiniz!’’
Araf, Buğra ve David dışında üçünde paten vardı. Sid zaten olmazsa olmazımızdı. ‘’Seni ziyaret etmek istedik, cici kız!’’
‘’Ona bir tek ben cici kız derim yalnız!’’ Buğra hemen atladığında gülümsedim. Onlar patenlerini giyerken Araf’ın oturduğu yerin karşısına geçtim. Yanıma geldiğinde bedenine sarıldım. ‘’Sen de hoşgeldin.’’ Ellerini belimde hissettiğimde bana doğru eğildi. Ellerimi yanağına yerleştirdim. ‘’Daha iyi misin?’’
Uzanıp dudağıma bir öpücük kondurdu. Tüy kadar hafifti. ‘’Daha iyiyim.’’1
Aramızdaki sorunlar geçip gitmişti. ‘’Dün gece uyuyamadım.’’ Diye sızlandım. ‘’Bugün benimle uyuyacaksın, kaçışın yok!’’
‘’Ben de uyumadım.’’ Dedi sakin bir sesle.
‘’Canım.’’ Yanaklarını sevdiğimde bir daha sarıldım.
‘’Biz burdayız çocuklar!’’ Sid konuştuğunda gülerek ondan ayrıldım. Kayarak ilerlediğimde Sid’İn yanına ulaştım. Irına ve Sylvia pek hala kayabiliyorlardı. ‘’Neden hala tutunuyorsun Sid?’’ Bacakları titriyordu garibimin. ‘’Sen gerçekten üşümüyorsun değil mi?’’
Irına’ya gülerek kafamı salladım. Onlarla vakit geçirdiğim her an eğleniyordum. ‘’Kız elastik Irına! Sence üşür mü?’’ Sid’in koluna girdiğimde tutunduğu yerden uzaklaştırdım. ‘’SERA!’’
‘’Korkma, ben yanındayım!’’ Korkuyla bana bakıyordu. ‘’Asıl senden korkuyorum zaten! Orandan burandan bıçak, silah çıkar diye!’’ Gülmeye başladığımda ondan uzaklaştım. ‘’BIRAKMASANA BENİ!’’ Kayarak etrafında döndüğümde diğerleri gülerek bizi izliyorlardı. ‘’Sen koskoca örgüt üyesi, patenden mi korkuyorsun?’’
‘’Adam öldürmeye benzemiyor da ondan!’’ Kafamı salladığımda koluna girip onu geri götürdüm. ‘’Bence sen yapmasan daha iyi, Sid!’’
‘’Tüm havamı bozdun!’’ Sızlanmasından sonra ondan uzaklaştım. Ben onları tanıyordum, onlarda beni şimdi tanıyordu. Kayarak kaymaya çalışan Irına’nın yanına ilerledim. ‘’Öğretmemi ister misin?’’ Hevesle kafasını salladı. ‘’Bacaklarını benim gibi yap.’’
‘’Şimdi ilerle.’’ En azından yürümeyi sağlayabilmişti. Sylvia bizden bağımsız kayıyordu.
Pistten çıktığımızda duran eşyalarımın olduğu yere ilerleyip telefonumu elime aldım. Anneme mesaj atıp geri bıraktığımda onların yanına ilerledim. Hemen yorulmuşlardı.
‘’Bunu yapmak insan işi değil!’’
Araf’ın yanına oturdum. ‘’Üşüyor musun?’’ Kafamı iki yana salladığımda gülümsedim. Patenleri çıkarıp ayakkabılarımı giydiğimde beni beklemişlerdi. Kıyafetlerime gerek yoktu. İkiletmeden onun arabasına bindiğimde birlikte eve geçmiştik.
Yukarı çıktığında ben salona geçmiştim. Üstünü değiştirip gelene kadar onu beklediğimde yanaşıp dibine oturdum. ‘’Çok mu ayırdım seni kendimden?’’
Kafamı salladığımda ellerimi boynuna yerleştirdim. ‘’Gece neden gelmedin?’’
‘’Düşünmem gerekiyordu.’’ Onu üstelemedim. ‘’Neden yaptın?’’
Bacaklarımı ayırarak kucağına oturdum. ‘’Bir nedeni yok. Senin için her şeyi yapacağımı söyledim. Bu benim hatamdı ve düzeltmeliydim.’’
Sanırım onun varlığı için büyükbabama teşekkür etmeliydim.
Dudaklarımızı birleştirdiğimde elini belime koydu. Ondan ayrıldığımda gülümsedim. ‘’Artık hiçbir sorunumuz yok.’’
Kafasını salladığında ondan uzaklaştım. ‘’Nereye?’’
‘’Bekle.’’ Girişe ilerlediğimde saklanmış olan kargoyu ona götürdüm. Ben açmasam buraya geldiğinden habersiz olacaktı! ‘’Bu ne?’’ Tekrar aynı pozisyonda oturduğumda kargonun kutusunu açtım. ‘’Hayır ya!’’ Çoktan anladığında güldüm. Saati de kutusundan aldığımda ona gösterdim. ‘’Alma dedim.’’
‘’Normalde isteme günü verecektim ama o güne kadar dayanamazdım.’’ Saati çevirip altını gösterdim. ‘’Bak.’’ Harflerimizi kazıtmıştım. ESS & KAY
Eline uzandığımda taktığı saati çıkardım. Bileğinden geçirip yeni saatini takıp gülümsedim. ‘’Bence çok yakıştı!’’
‘’Tüm saatleri çöpe attıracaksın bana herhalde.’’ Kafamı salladığımda dudağımı öptü.
‘’Bana artık bir yemek hazırlarsın!’’ Yüzünü buruşturduğunda gülmeye başladım. ‘’Saat aldım sana, karşılığını vermelisin.’’
‘’Başka şekilde de verebilirim, biliyorsun.’’ Bilmemek ne mümkündü. ‘’Dün gece uyku uyutsaydın, bu gece istediğini verirdim ama hayır. Şansına küs!’’ Üstünden kalkacakken beni tutup altına aldığında yutkundum. Dengem şaşmıştı! ‘’Uyku işini odamızda halledebiliriz,’’ Gülümsediğinde elini yanağıma götürdü.
Dudaklarımızı birleştirmeden son cümlesini söyledi. ‘’Neyse ki odada değiliz.’’
Piste çıktığımda büyük bir alkış kopmuştu. Bileğim hafif ağrısa da bu gösteriye çıkmayı istemiştim. En ufak ağrıda yıkılacak değildim. Başlamadan Umay teyze yanına çağırdığında ona ilerledim. ‘’Hazır mısın?’’
Kafamı salladım. ‘’Dikkat et tamam mı?’’ Güldüğümde ceketimi çıkarıp ona uzattım. ‘’Her sahne öncesi bu konuşmayı yapacağız herhalde.’’ O da güldüğünde eldivenlerimi uzattı. ‘’Sen benim kızımsın, tabii ki düşüneceğim seni.’’
Gülümsediğimde elini tuttum. Arkamı dönerek ekrana baktım. Ben vardım, sanırım hep o ekranlarda olacaktım. ‘’Ne kadar güzel olduğuna mı bakıyorsun?’’
Araf’ın sesini duyduğumda ona döndüm. ‘’Sana bakmak her zaman tercihim olacak.’’
Gelen seslerle ondan uzaklaştığımda ortaya geçtim. Melodi başladığında gösteri de başlamıştı.
Tüm hareketleri yaptığımda dönme kalmıştı. İlk defa korktuğum başıma gelmişti. Havada dönerek yere bastığımda çarptığım şey bileğimi döndürmüş son anda yere çömelerek düşmekten kurtulmuştum. Stadyumda herkesin endişeli bağırışlarını duyduğumda elimi alnıma götürdüm. ‘’Ne halt var lan orada?’’ Hala kaymaya devam ettiğimde hiçbir şey olmamış gibi o yöne döndüm. Buz kitlesine benzer bir şey vardı ve tüm gösterimi mahvetmişti. ‘’Buna izin vermem.’’
Gösteriye devam ettiğimi gören herkes alkışladığında boğazım düğümlenmiş ağlama isteği ile dolmuştu. Umay teyzenin yanına ilerlediğimde masadaki suyu aldım. ‘’Zemini neden kontrol ettirmiyorsunuz?’’ Sinirle söylediğimde hızlıca kayarak onlardan uzaklaştım. Suyun kapağını açıp az önce düştüğüm yere suyu döktüm. Buz kitlesi erimeye başladığında suyun şişesini de bir yere fırlattım.
Hiç dansım bozulmamış gibi devam ettiğimde o dönmeyi de tekrarladım. Bacağımı kaldırıp tek ayağımın üstüne düştüğümde bu sefer başarmıştım. İçimden Ecmel olmak gelse de bunu en iyi yapan kişi Sera’ydı.
Melodi bittiğinde selam verip pistten çıktım. ‘’İyi misin?’’
Annemin endişeli sesinden sonra kafamı salladım. ‘’İyiyim.’’
Zeminden sorumlu görevli geldiğinde mahçup ifadeyle bakıyordu. ‘’Gerçekten çok özür dileriz, Sera Hanım.’’ Sorun değil anlamında kafa salladığımda Tuana ayaklanmıştı. ‘’Özür mü diliyorsunuz gerçekten? Oradan düşse sakatlanabilirdi!’’
Umay teyze su getirdiğinde yarısına kadar içmiştim. Korkudan nefes nefese kalmıştım. ‘’İyi misin? Allahım kaç kerede söyledim şu zemine bakın diye!’’
‘’İyiyim gerçekten.’’ Hepsine rahatça baktığımda Araf’ı göremedim. Sanırım locada olmalıydı. Arkadaki odaya girdiğimde sinirden masaya vurdum. Odanın kapısı açıldığında Araf hemen üstüme gelmişti. ‘’İyi misin?’’ Kafamı salladım. ‘’Noldu orada?’’
‘’Bilmiyorum.’’ Dedim ondan çekilirken. Kafamdaki tacı çıkardım. ‘’Zeminde sorun vardı.’’ Tokaları çıkardığımda kafam rahatlamıştı. ‘’Bundan sonra olmaz merak etme.’’
Güldüğümde yanağını öptüm. ‘’Tatlım, karın her zaman olayı çözer.’’
Onun karısı olduğumu söylemem hoşuna gitmişti. Dudağının kenarı kıvrıldığında ‘’Neyim?’’ Diye sordu. ‘’Karın olacak kişi ya da.’’
‘’Şimdi çık, geleceğim ben.’’ Ellerine cebine koyduğunda hay hay dercesine bakıp gitti. Arkasından güldüğümde aynaya geri döndüm.
Dediği gibi güzel kadındım.1
Çok minik şeylerden bahsetmek istiyorum kısaca. Birincisi birkaç bölümdür geçen güvensizlik konusu. Bunun ortaya çıkması tabii ki de bilerek olan bir şey çünkü onlar birbirlerini sevmeye çalıştılar, bu konuları düşünmeden hareket ettiklerinde Araf’ın sarhoşken söyledikleri Ecmel’i etkiledi tabii. Ama bu olaylar onları birbirine baya yakınlaştırdı.
Neyse bir dahaki bölüm artık bir istememiz olsun, sonrasına bakarız. Ardından küçük bir zaman atlaması yapacağım muhtemelen, onları yine bölüm sonunda yazarım ama uzun zaman atlamasına daha var yani onu söyleyeyim. Tiktokta attığım bazı o sahnelerden sonra çok yazan olmuştu, buradan cevap vereyim dedim. Yine de herkese tek tek cevap vermeye, yorumlarınızı yanıtlamaya çalışıyorum. Hatta bazılarınızın yorumlarına o kadar gülüyorum ki bazen karakterlerimi sorguluyorum. 1
Okuduğunuz için çoooook teşekkür ederim! 5
Okur Yorumları | Yorum Ekle |