8 Ay Sonra4
Bekarlığımın son günlerinde etrafımdaki herkeste bir heyecan vardı. Kına tarzı bir şey istemediğimden daha çok bekarlığa veda gibi olacaktı. Tuana’nınkinden yeterince çekmiştik zaten. Üç aydır evliydi o da, zaman bizim için çok hızlı geçiyordu. Bugün son kez mekanların ikisine de gidecektim. Son kez de gelinlik provama gidecektim. Araf toplantısı yüzünden gelmeyecekti. Zaten gelinlikle beni görmemeliydi.2
Önce kursa uğrayıp birkaç işimi hallettiğimde bekarlığa vedanın yapılacağı yere geldim. ‘’Sera Hanım, her şey istediğiniz gibi oldu.’’
Bizimle ilgilenen kadına gülümsedikten sonra etrafa göz attım. Gerçekten çok güzeldi. Gündüz vakti çok belli olmasa da akşam öyle güzel parlayacaktı ki hayatımın en güzel günlerinden birini yaşayacaktım belki de. Oradan ayrılıp düğünümüzün olacağı yere geldim. Resmen bir saraydı. Araf’a ait bir yerdi. Daha önce hiç kimse burada evlenmemiş, sadece Araf’a özel yapılmıştı.
Furkan dede bana o kadar iyi davranıyordu ki büyükbabadan böyle ilgi gördüğümü hatırlamıyordum. Birileri tarafından düşünülmek çok güzel bir şeydi. Tüm her şey eksiksiz olduğundan bir şey kalmamıştı. Evin kapısına gelip annemi beklediğimde nihayet gelmişti. ‘’Kız ne ara geldin?’’1
‘’Mekanlarda yatacak halim yoktu ya anne!’’ Arabayı tekrar hareket ettirdiğimde Zerrin’in atölyesine sürdüm. Tüm her şeyimi o dikmişti. Bu konularda güveneceğim tek kişi oydu gerçekten. ‘’Her şey hazır mıymış?’’ Kafamı salladım. ‘’Evet.’’
Annem artık bu olaylara da duygulu değil mutlulukla yaklaşıyordu, çünkü mutluydum. Araf ile yeni evimiz iki tarafa da yakın sayılırdı. Fakat çok ıssız bir yerde kalıyordu. Bunu bilmesem bile evi çok önceden yaptırmaya başlamıştı. Aramızda bunu konuştuğumuzda dediklerimi bir yuva haline getirmişti resmen. Bizim yuvamız.
Siteye girip arabayı bıraktığımızda içeri geçtik. ‘’Hoşgeldiniz!’’
Zerrin güler yüzle yanımıza geldiğinde hemen sarılmıştık. ‘’Hoşbulduk!’’
Üçümüze de kahve söylediğinde elbiselerimi getiriyordu bir yandan da. ‘’Hangisini deneyeceksin?’’ Düşündüğümde gülerek ona baktım. ‘’En son gelinliğimi giyeceğim.’’ Zaten iki elbise giyecektim sadece. Bir de gelinliğim olacaktı.
Perdeyi kapattığında iki elbiseyi de kendim denedim. Tam bedenime olmuştu. En son gelinliği giydiğimde büyük aynadan kendime baktım. Kabarık değildi, bedenime göreydi. Çok güzeldi. Giyeceğim en güzel elbiseydi. Yan döndüğümde minicik karnımın şiştiğini görmüştüm. O gün mutlaka aç giymeliydim bunu. Kahvaltıyı fazla kaçırmış olmalıydım. ‘’Anne!’’7
Annem perdeyi açıp geldiğinde Zerrinle ikisi beni inceliyordu. İlk kez annemin karşısında giyiyordum. Gözleri dolu dolu bana baktığında benimde gözlerim dolmuştu. ‘’Çok güzelsin, kuğu gibisin aynı.’’
Bana sıkıca sarıldığında gitmemi hiç istemiyor gibiydi. ‘’Tamam, beni de ağlatacaksın şimdi.’’ Ondan uzaklaşıp gözlerimi sildiğimde aynaya tekrar baktım. Çok güzeldi, her şeyiyle çok güzeldi.
Zerrinle de konuştuktan sonra eve döndüğümüzde odama çıktım. Üstümü değiştirecekken telefonum çaldığında çantama geri yürüdüm. Müstakbel kocamdı. ‘’Efendim?’’
‘’Geçtin mi eve?’’ Tekrar giyinme odasına girip hoparlöre aldım. ‘’Evet, baktım iki yere de.’’
‘’Eksik varsa söyleseydin, çocuklar hallederdi.’’
‘’Aşkım.’’ Dedim ince bir sesle. ‘’Her şey çok güzel, gerçekten.’’
Ona sahip olmak bu hayattaki en güzel şeydi.
‘’Geliyorum ben, hazırlan öbür eve gidelim.’’ Ama bugün yorulmuştum ya. ‘’Tamam.’’ Dedikten sonra telefonu kapattığımızda çıkardığım kıyafetleri geri giydim. Makyaj masama oturup makyajımı tazelediğimde ne ara geldiyse hemen mesaj atmıştı. Pıtı pıtı aşağıya indiğimde evden çıktım.
Bahçeden de çıktığımda arabanın önünde bekleyen benimkini görünce ona doğru koştum. Boynuna atladığımda ellerini belime yerleştirmişti hemen. ‘’Yavaş!’’
‘’Çok özledim seni.’’ Koşuşturma derken bir haftadır zor görüşmüştük. Yanağını öpüp geri çekildiğimde yüzüne bakabildim. ‘’Ben de seni özledim.’’ Yanağımı öpmek için eğildiğinde bir daha sarıldım. Bu onu güldürdüğünde boynumu birkaç kez öptü. ‘’Gidelim hadi.’’
Arabaya bindiğimizde yeni evimize geldik. Eski evinin havasındaydı ama burası kesinlikle daha büyüktü. Meşhur evden kaçmalarım için aşağıya otopark bile yaptırmıştı! Bunun dalgasını Buğra çok geçiyordu benimle.
‘’Köpeğimiz de gelecek değil mi?’’ Kulübeyi gördüğümde hemen bunu sormuştum. Ona da o kadar bağlı olmuştum ki, ailemizin bir parçası olmuştu. Eve de son kez bakıp oradan ayrıldığımızda öbür evine geldik. Bu evin ben de hep ayrı bir yeri olacaktı. ‘’Buraya da geliriz değil mi bazen?’’
‘’Sevgilim.’’ Dedi beni kendine çekerken. ‘’Niye böyle her şeyi son kez yaşıyormuşuz gibi konuşuyorsun? Bu hayat bizim, bu ev bizim.’’ Gülümsediğimde kafamı salladım. ‘’Doğru. Her şeyimiz bizim.’’
‘’O zaman müstakbel karım, şimdi bana yemek yap.’’ Güldüğümde omzuna vurdum. ‘’Ben hayatımda böyle fırsatçılık görmedim.’’
Mutfağa ilerlediğimde peşimde bir çocuk gibi geziyordu. Arkamdan karnıma sarıldığında ona döndüm. ‘’Ama sen böyle yaparsan ben yemek yapamam ki.’’ Dudaklarımızı birleştirdiğinde gülüp karşılık verdim. ‘’İşimi baltalıyorsun.’’ Dedim geri çekilirken.
‘’Karımsın, yanında durmam lazım.’’
‘’Araf yemek yapıyorum! Gel yemeğin içine gir o zaman!’’ Güldüğünde onu ittirip tezgaha geri döndüm. Tezgaha yaslanıp beni izlediğinde arada eğilip yüzüme bakıyordu. ‘’Bakma öyle.’’ Bakışları beni birazcık utandırıyordu. ‘’Hala mı?’’
Güldüğümde yüzüne bakmadım. ‘’Elimde bıçak var he!’’
‘’İyi kullanıyorsun da, üstümde denemek ister misin bilmiyorum.’’
‘’Ben senin üstünde başka şeyler deneyeceğim, göreceksin!’’ Boş bir tehdit savurduğumda gülerek yanağımı öptü. Üstünü değiştirmek için yukarı çıktığında yemeği düzgünce yapmaya devam ettim.
Almanya10
‘’Bu haftanın sonunda efendim. Planınızı ne zaman uygulayacaksınız?’’ Camdan geri çekildiğinde konuşan adamına döndü. ‘’Düğün günü, evlendiklerinden hemen sonra.’’
Bu adam Yeşim Yıldırım’ı öldüren kişinin oğlundan başkası değildi. Zamanında başa geçen iki liderinde karısını elinden almak isteyen bir ailelerdi. Niyeydi bu çaba?
‘’En çok Furkan Yıldırım’a üzülüyorum, olacaklarda. O kızı karısına benzettiğine adım kadar eminim. Boşuna mı çıkarmıştır biricik torunun karşısına?’’
‘’Öldürecek misiniz peki?’’ Bardağına uzandığında kafasını iki yana salladı. ‘’Bu sefer hayır, eğer kız gerçekten hamile kalabildiyse daha farklı planlarım var.’’ Koruması hemen sordu. ‘’Nasıl yani?’’
‘’Oraya adamlarımı boşuna yollamadım elbet. Küçük kız meğerse ilaçları evde saklıyormuş, Alberto desen eve geldiği yok. Elbet bir gece sevişmişlerdir bu sürede.’’3
Uygar Yıldırım doğduktan birkaç sene sonra Yeşim Hanım tekrar hamile kalmıştı. Bu çocuğu Furkan Yıldırım’ın çok istediği söylenemezdi. Karısını deliler gibi sevse de Uygar doğduktan sonra ettikleri kavgalar büyük sonuçlara ulaşmış, çocuklarına ve karnında taşıdığına rağmen boşanma raddesine gelmişlerdi.
Yeşim Hanım, aldırmayı düşünüyordu. Kocasıyla arasına giren bu candan vazgeçmek istemese de onu kaybetmek istemiyordu. Fakat aldırma zamanını çoktan geçirmişti. İçinde büyüttüğü canlı ailesine kavuşmak istiyordu.
Kontrolden gelip eve girecekken kapıdaki korumaların öldüğünü görmüşlerdi. Eğer içeri girebilseydi, bugün yaşıyor olacaktı. Ama bunu başaramamış, kapıya dizilen adamların silahlarından çıkan kurşunun esiri olmuştu. Hedef hep karnıydı. Furkan Yıldırım büyük bir hata edip, belki de düşmanlarının yanında bu çocuğu istemediğini söylemişti. Kim bilirdi ki sadece çocuğunu değil, karısını da kaybedeceğini.
‘’Alberto bulamaz mı karısını?’’ Alayla güldü. ‘’Furkan, bizi buldu mu?’’ Kafasını iki yana salladı. ‘’Adam karısının mezarı burası diye ülkeyi terk etmiyor, ne olduysa gitme kararı aldı.’’ Oğlu gibi gördüğü torunu evleniyordu çünkü.
‘’Alberto’nun Almanya da iyi anıları yoktur. Karısına elbet kavuşacak, karısı bunu becerirse. Gelin kaynana toprağına çekmediyse, ona geri kavuşur.’’ Buna hiç ihtimal vermiyordu. Eninde sonunda o kız ölecekmiş gibi konuşuyordu, planları o yöndeydi her zaman. ‘’Kızın kalacağı odayı hazırladık efendim.’’
Başka bir adamı gelip bu bilgiyi verdiğinde mutlu olmuştu. Birkaç ay, belki de birkaç yıl burada kalacaktı. Kurtulacak mıydı, kurtarılacak mıydı?3
Nihayet beklenen bekarlığa veda günüm geldiğinde stüdyoya gidip hazırlandık. Ece ile artık gereğinden fazla konuşmuyordum. Büyüdükçe gelen olgunlukla kendimi geri çekmiştim, bu da onu artık üsteletmesindi. Buna rağmen onu çağırmıştım.
Kübra anne beni sürekli arayıp eksiğimin olup olmadığını soruyordu. Bu kadını bir gün yiyecektim!
Her seferinde çekinerek hiçbir şeye ihtiyacımın olmadığını söylesem de her gelişinde bir hediyeyle geliyordu. Yetmiyor, Simge abla ve Bade de bana bir şeyler alıyorlardı. Her seferinde mahçup olsam da evlendiğimde bu açığı kapatacağımı düşündüm hep.
Makyajım bittiğinde bu sefer ağırdı. Elbisemi giydikten sonra herkes bir anda fotoğrafımı çekmeye başlayınca kime bakacağımı şaşırmıştım. Araf’ın gönderdiği araç otelin önüne geldiğinde hemen yakınımızdaki alana geçmiştik. Açık alan olacağından herkes hazırlanıp geçmişti. Buradaki gelin odasına geçtiğimizde yüzümüze ekstradan bir şeyler yapmışlardı.
Herkes gelmeye başladığından annem, Kübra anne, Simge abla ve Ece gelenleri karşılıyorlardı. Tuana bir saniye bile yanımdan ayrılmadığı için mutluydum. Kapı açıldığında hepimiz o yöne dönmüştük. ‘’Bade!’’
Yanıma geldiğinde sarılmıştım. Geçenlerde de hepimiz toplanıp büyük bahçede onun doğum gününü kutlamıştık. Büyüyordu.
‘’Sera abla, çok güzel olmuşsun!’’ Yanağını öptükten sonra ruj izinin çıktığı yeri sildim. ‘’Sen de çok güzelsin bebeğim. Bak ne güzel olmuş elbisen.’’ Elbisesini birlikte seçmiştik. Eve geldiğimizde çok kez rengini beğenmediğini söylese de tam ona göreydi. ‘’Evet, giyince ben de beğendim!’’
Tuana ile birbirimize bakıp güldüğümüzde onunda yüzüne taşlardan yapıştırmışlardı. ‘’Kız vallaha annen ikimizi de gebertecek!’’
Simge ablayı çok seviyordum. Bu süreçte sürekli yanımda olmuş, sürekli destek vermişti bana. ‘’Bir şey demez!’’ Kulağıma eğildiğinde ona yardımcı oldum. ‘’Hem sen beni korursun, ben seni korurum.’’ Kahkaha attığımda bu haliyle onu ısırmak istiyordum!
Tuana ona döndüğünde birbirlerine baktılar. ‘’Sen şimdi annenin yanına git, Sera ablanın çıkacağını söyle tamam mı?’’ Hevesle kafasını salladığında pıtı pıtı adımlarla çıkmıştı odadan. ‘’Of çok tatlı bu kız ya!’’
‘’Öyle.’’ Dedim ona katılarak. Onunla da son kez konuştuğumda o da odadan çıkmış, diğer kızlarla kalmıştım. Onlar da son hazırlıklarını yaptıklarında alanın ışıklarını kapatmışlardı. Herkes yerine geçtiğinde benim vaktim gelmişti. Heyecandan ölecektim şimdi!1
Şarkı eşliğinde içeri girdiğimde tüm kameralara bakıp gülümsüyordum. Başka ne yapılırdı!
Çok kalabalıktı. Tanıdığım tanımadığım herkes vardı, bana kalsa on kişi anca çağıracaktım. Annem bunu asla kabul etmeyip bacaklarımı kırmakla tehdit etmişti. Şarkı bitip ben yerime oturduğumda başka türden şarkılar çalıyordu. Hiç bilmediğim şeylerdi!
Annem bunu anlayıp genelde Balkan şarkıları çaldırdığından gayet güzel eğleniyordum. Kaç gün önceden herkesin giyeceği elbiselerin rengini sorup herkese mendil almıştım. Bizim orda öyle adetti. Tuana benimle zorla horon oynadığında Buğra ile yol kenarında oynadığımız aklıma gelmişti.
Benim hassas noktam olan mezdeke çalındığında gerçekten iflah olmazdım!1
Başkasının düğününe gelmiş gibi pistten asla oturmamıştım. Ben olduğum için herkes etrafımdaydı. Annem bile beni yalnız bırakmamak için oynadığında gülüyordum. Biz oynamayı bilmiyorduk!
Kübra anne nereden çıkardığını anlamadığım şekilde ben oynarken üstüme para saçmıştı. Bu gece öyle eğlenceliydi ki bitmesini asla istemiyordum.
Gecenin ilerleyen vaktinde elbisemi değiştirip kısa olanı giydiğimde daha rahatlamıştım. Uzun olan elbise bedenimi sardığından hareketimi zorluyordu. Ayakkabılarımı da değiştirdiğimde yine elbiseye göre topuklu giymiştim.
Tekrardan neşeli bir şekilde içeri geçtiğimde her şey istediğim gibi olmuştu. Tuana kına gecesi yaptığında hiç ağlamadığım kadar ağlamıştım belki de. O kadar duyguluydu ki anneme gidip sarıldığımı hatırlıyordum o gün. Kendim bunu istemediğimden, sanki her şey güzelmiş ve sonsuza kadar mutlu olacakmışız gibi organize etmiştim.
Bazı kadınlar dağılırken erkek tarafı geldiğinde biz oynamaya devam ediyorduk. Bu gece bitmemeliydi!
Nerden çıktığını anlamadığım babam ve Gürkan baba geldiğinde onlarda bizimle oynuyorlardı. Bunun daha düğünü vardı. Gürkan baba iç cebinden para destesini çıkardığında biri daha üstüme para saçarsa utanmadan gidip o paraları toplayacaktım!
Büyükbabayı gördüğümde pıtı pıtı ona ilerleyip ellerinden tuttum. ‘’Yürü ihtiyar!’’
Karşıma geçirip koca adamı oynattığımda buna hepimiz gülmüştük! Hepimizin ama hepimizin en mutlu gecesiydi. Öyle de kalacaktı.1
Buğra geldiğinde Araf bizi gülümseyerek izliyordu. ‘’Benim partnerim gelmiş!’’ Sevinçle koluna sarıldığımda gülmüştü. ‘’Bana bak küçük fare, sakın mezdeke açtırma!’’
Müziğin o kısmı geldiğinde Buğra ile Araf’a bakarak söylemiştik. Biz yan yana gelmemesi gereken iki deliydik!
Bu adamın her yerde viski bulup içmesine hayrandım!
Ona ilerlediğimde gülümsedim. ‘’Nasılım?’’
Sallantılı elbisemle etrafımda döndüğümde bana hayran gibi bakıyordu. ‘’Çok güzelsin.’’
‘’Dans edelim mi?’’ Eline uzandığımda masum masum baktım. Lider kocam oynamayı sevmediğinden sadece dansına kalabiliyordum. ‘’Sadece dans.’’ Beni uyardığında gülümseyerek yanından ayrıldım. Şarkıları açan kızlara ilerlediğimde dans etmemiz için bir şarkı istediğimi söylemiştim.
Herkes yerine geçtiğinde Araf yanıma gelip elini uzatmıştı. ‘’Bu dansı bana lütfeder misiniz, gelin hanım?’’
Gülümseyerek elini tuttuğumda ortaya geçmiştik. Bizim için ışıklandırmaları kapattıklarında sadece bize bakılıyordu. ‘’Çok güzel olmuşsun.’’
‘’Seni her zaman seveceğim, biliyorsun değil mi?’’ Hiç tereddüt etmeden kafamı salladım.
‘’Birbirimizi her zaman seveceğiz.’’
En büyük gün gelip çattığında heyecandan bir şey yapamaz olmuştum. Hiçbir şey yiyemediğimden midem bulansa da önce stüdyoya gitmiştik yine. Zerrin gelinliğimi eve getirdiğinden o odamda hazırdı. Hep bir yandan saçım, makyajım, tırnaklarım yapılırken sabırla bekliyordum.
Tuana her anımızı fotoğrafa aldığından gün sonunu heyecanla bekliyordum.
‘’Ay çok heyecanlıyım bugün!’’ Dayanamayıp konuştuğumda herkesle birlikte ben de gülmüştüm. "Gelin heyecanlı olmayacak da kim olacak?"
Kalbim küt küt attığından düzgün nefes almaya çalışıyordum. İçimde bir şey vardı, bunu biliyordum.4
Herkes hazır olduğunda eve geçmiştik. Ev bir anda çok kalabalık olmuştu. Odaya girdiğimde biraz tedirgin olmuştum. "Bana birkaç dakika müsaade edebilir misiniz?"
Odada yalnız kaldığımda lavaboya ilerledim. Kendimde anormal şeyler farkediyordum birkaç gündür. Dün dışarıdan eve gelirken emin olabilmek için birkaç test almıştım.
Hepsini de yapıp beklediğimde etrafımda döneleyip durdum. Çok erken değil miydi bunun için?
Dakikalar çabuk geçtiğinde testlerin hepsini ters çevirdim. İçimde bir şey olduğu doğruydu.
Testlerin hepsi çift çizgiydi.
"Hamileyim." dedim dudaklarım titreye titreye. Çocuğumuzun olmasını elbet istiyordum ama daha bugün evlenecektik.1
"Tamam." dedim testleri yok ederken. "Yeni evleniyorsun, hamile kalabilirsin. Bu normal."
Telaşla gelinliği giydiğimde kimseye bir şey belli etmek istemedim. "Tuana!"
Ona seslendiğimde gelip bana yardımcı olmuştu. Karnımın belli olmaması için korse giydiğimde bu sefer ona bir şey olma düşüncesi vardı içimde. Çıkmaza girmiştim.
"Heyecanlıyım." Güldüğünde yanağımdan öptü. "Geçecek, onu gördüğünde geçiyor yani." Gülümsediğimde kafamı salladım. "Hadi inelim, Ayaz yolda olduklarını söyledi."
Derin bir nefes alıp son kez odama baktığımda içimi bir hüzün kaplamıştı.
27 yıl. Koskoca 27 yılım bu odanın içinde saklıydı.
Salona geçtiğimde herkes bana dolu gözlerle bakıyordu. "Bakmayın öyle, ağlarım görürsünüz!"
Hepsini son kez de olsa güldürdüğümde annem yanıma gelmişti. "Çok mutlu olacaksın bebeğim, ben hep yanında olacağım."1
Anneme karşı bu duygusuzluğumu gösteremediğimde burnumun direği sızlamıştı. Sessizce ağladığımda bir süre sarılmıştık. Ardından babam geldiğinde burukça gülümsemeye çalıştım. "Ben her zaman yanındayım güzel kızım. Bu evin kapıları sana hep açık olacak, evleniyorsun diye bu evden temelli gidiyorsun değil."
Kafamı sallayıp ayrıldığımızda Ece ve bebeği karşımdaydı. "Ege." Onu kucağıma aldığımda güzel kokusunu içime çektim. Elimde büyümüştü resmen. Ege'yi benden Başar abi aldığında Ece ile karşı karşıyaydım. "Biliyorum, düzgün bir abla olamadım sana."
Ona rağmen ağladığımda başımı eğmiştim. "Bundan sonra her zaman yanında olmak istiyorum,"
Ona son kez sarıldığımda cevap vermedim. Onu affetmeyeceğimi biliyordu çünkü. İçimde de kalbimde de abla sıfatına ait bir Ece yoktu.
"Ağlatmayın çocuğumu!" Büyükbaba konuştuğunda o bile duyguluydu. "Büyükbaba." Ona direkt olarak sarıldığımda yüzüne bakmak istemedim. İkimizin bağı farklıydı. Vermiş olduğu bilekliği bir gün bile çıkarmamış, hatırasını taşımaya devam ediyordum.
Herkesle tek tek sarılamayacağımdan sadece Tuana ile vedalaşmıştım evden çıkmadan. Gözlerimi sildiğimde kapının zili sonunda çalmıştı.
Beklediğim an geldiğinde heyecanlanmıştım.
Evet, baban bizi almaya geliyor.
Hemen varlığını kabul ettiğimde içimden konuştum. Ağır adımlarla yanıma ulaştığında sadece bakabiliyordum. Çok zordu. Gelip alnımdan öptüğünde elimi tutmuştu. Annemle babama bir şeyler söylediğinde anın büyüsünden onları bile duymamıştım.
Evet, bizi çok sevecek adam o.
Evden çıktığımızda herkes bizi çekiyordu. Arabaya gelene kadar ağzımı açamadığımda sadece ikimiz kalmıştık. Derin derin nefes aldığımı farkettiğinde elimi tuttu. "Bebeğim, sakin ol.
"Sakinim!" Bunu demem bile heyecanlı çıktığında gülüp elimi öpmüştü. "Çok güzelsin. Hayallerimden çok daha fazla güzelsin, Ecmel."
Bir şey diyemediğimde araba hareket etmişti. Elini bir saniye bile bırakmadığımda o gayet rahattı.
Saraya geldiğimizde herkes bizden önce gelmiş, iner inmez alkışlamışlardı. Araf'ın koluna girdiğimde birlikte içeri geçtik.
Bizim için ayrılan odaya geldiğimizde hemen oturdum. Sadece biz vardık. Araf önümde eğilip ellerimi tuttuğunda ona baktım. "Benden istediğin bir şey var mı?"
"Yok." dedim hemen. Bir elimi yanağına götürdüğümde yanağını öptüm. "Sen varsın sadece. Senden başka ne isterim ben?"
Gülümsediğinde ilk defa farklıydı.
"Biz gerçekten evleniyoruz." dedim heyecanla. Gülerek yerinden kalktığında masaya ilerledi.
Tuana ve diğerleri geldiğinde biraz olsun heyecanım azalmıştı. Bugün bizim günümüzdü. Bu yüzden Sylvia, Irına, Sid ve David'in gelmesini de istemiştim. Araf ayarlayacağını söylediğinde bunu zaten o da istemişti. Geçen gün yaptığım bekarlığa vedada da ikisini çağırmıştım. Kalabalıktan kimse anlamazdı zaten nasıl birileri olduklarını.
Nikah memurunun geldiğini söylediklerinde onlar odadan çıkmıştı. Denize bakan bir yerin üstündeydi. "Son kez Sayar diyecekler."
Sera Sayar olarak doğduğum bu dünyada Ecmel Yıldırım olarak kalacaktım.2
Melodi başladığında koluna girmem için uzatmıştı. Gülümseyip koluna girdiğimde beyaz halının üstünde yürüdük. Araf konsepti o kadar beğenmemişti ki her seferinde gülüyordum tavırlarına. Yas havasındayız sanki, siyah olacakmış!
Ben ise her yeri beyaz çiçekler ve beyaz mumlarla doldurtmuştum. Herkes alkışladığında gülümsememi hiç soldurmadım.
Masaya geldiğimizde ışıklar çok güzel yansıyordu her yere.
Nikah memuru bize klasik soruları sorduğunda beklediğimiz soruyu sormuştu. "Siz sayın Ecmel Sera Sayar, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan sayın Kuzey Araf Yıldırım'ı kendinize eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Bakışlarımı ondan hiç çekmediğimde en içten şekilde gülümsedim. Etrafa döndüğümde bu sefer işi şakaya vurmadan mikrofona yaklaştım. "Evet!"
Ben dahil herkes alkışkadığında memur bana gülmüştü. Sesler kesildiğinde Araf'a dönmüştü. "Siz sayın Kuzey Araf Yıldırım, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan sayın Ecmel Sera Sayar'ı kendinize eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Bu konuda da Araf ismini söylemek istemediğini söylemişti. Ben de evleneceğim kişinin Kuzey değil, Araf olduğunu söylediğim için uzun bir tartışma sonucu onu zorlamıştım. Benden başkasının söylemesini kesinlikle istemiyordu. Kendisi de dahildi buna.
Sadece bana baktığında gülümsedi. Dünyamı aydınlatıyordu. "Evet."
Bana göre daha sakin söylediğinde onu da alkışlamıştım. Memur şahitlere de sorduğunda imzalarımızı attırıp cüzdanı bana vermişti. Cüzdanı elimde salladığımda herkese gülümsedim. O ara hemen cüzdanı Araf'a uzattım. "Hayatım, bu sende kalsın. Ben unuturum şimdi."
Bana gülüp cüzdanımızı aldığında iç cebine koydu. Yine ceket giydiğini gördüğüm sayılı anlardı. İlk dansımız için bizi piste çağırdıklarında elinden sıkıca tutup ilerledik.
"O gün iyi ki o teklifi yapmışsın bana."
"Hangisini? Sana çok şey teklif ettim." Güldüğümde hemen konuştum. "Evinize geldiğim ilk gün, bana aşık ol demiştin."
Bunu ilk defa bugün söylüyordum. "Oldum."
"Ben oldum mu peki sana?" Gözlerine baktığımda hayır demek imkansızdı. "Olmuşsun."
"Seni seviyorum, Ecmel. Sen yanımda yokken bile senin varlığını seviyordum." Yutkunduğumda sadece onu dinledim. "Beni ne kadar bu işler için yarattıklarını söyleseler de, hayır. Ben senin için yaratılmışım."
Sözlerinin bende ne denli etki yarattığını bilmiyordu.
"Gecenin sonunda sana bir şey söyleyeceğim."2
Güldüğünde imayla konuştu. "Gecenin sonunda ben de sana çok şey söyleceğim, karıcığım."
"Ya!" Hafifçe omzuna vurdum. "Benimki önemli. O an sadece ikimiz olmalıyız."
"Başka birisi olmuyor diye biliyorum ben." O hala devam ettiğinde gülmemle konuyu kapattım.
Gecenin sonunda Ecmel çiçeğini almak için odaya gitmişti. O girdikten sonra arkasından biri daha girdiğinde o yöne döndü. Gelen kişi sesini çıkartmasına izin vermeden ağzını kapattığında elindeki susturucu silah ile kalbinden vurdu.5
Sadece kan vardı. Normal bir silah değildi zaten. Sadece bayıltacak, bir süre kalp atışını dindirecekti. Ona verilecek bir ilaçtan sonra kendine geri gelecekti.
Adam onu öylece bıraktığında hızlıca oradan ayrıldı. Kameralar çalışmamıştı, bugüne özel koruma yoktu. Bunlar Ecmel'in isteği doğrultusunda olan şeylerdi.2
Kanlar içinde olduğunu düşünen Ecmel yere yığılırken eli sadece karnına gitmişti.
Davet alanında herkes Ecmel'i beklerken bir silah sesi duyulmuştu. Formaliteydi. Her şey düşünülmüştü. "Ecmel!"
Herkes gelin odasına koştuğunda gördükleri manzara dehşet vericiydi. Hareketsiz yatan bir gelin vardı. Ecmel.
Araf hızla onu oradan kaldırdığında peşindeki sesler çoğaldı.
"Kızım!" Eylem Hanım direkt olarak kendini kaybettiğinde sakinleşmesi bu sefer oldukça zor olacaktı.
En yakın hastaneye geldiklerinde belki başka hastaneye götürseler onu kaybetmeyeceklerdi. Vakitleri yoktu.
Herkes gergince beklerken Araf yine çaresizdi, yine tekti.
Saatler sonra doktor çıktığında yüzü hiç iyi görünmüyordu. "Karım, karım nasıl?" diye sordu ilk defa titreyen sesiyle.
"Maalesef, tüm müdahelelere rağmen onu kaybettik. Başınız sağ olsun."15
O an herkes yıkıldığında ne kadar doktoru da zorlasalar geri gelmeyecek bir Ecmel vardı.
Bu sefer Araf için etraf karanlığa bürünmüştü.
"Sera Sayar olarak doğduğum bu dünyada Ecmel Yıldırım olarak kalacaktım."
"Sera Sayar olarak doğduğu bu dünyada Ecmel Yıldırım olarak ölmüştü."
Ve o an ışıklar kapandı, Ecmel adım atmadı, Araf ışıkları yakmadı.
Bunu atıp kapıyı bacayı kilitliyorum.2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |