Gözlerimi araladığımda onun kolları arasında olmak bana huzur vermişti. Yine de içimdeki huzursuzluğa engel olamıyordum. İçimde bir yerlerde ona korku besliyordum. Bu sadece ona karşı değildi. Herkese karşıydı. Kendime karşı bile öyleydim. Bunu bir an önce çözmeliydim.
Gece yine uyumamıştım. Uyuyamamıştım. Toplasam bir saat gözüm anca kapalı kalmıştı. Araf’ın içten içe uyumadığını biliyordum, nefesimi kontrol etmeye devam ediyordu.
Göğsünden kalktığımda yönümü ona çevirdim. Çenesini öptüğümde hasret kaldığım yüzünü inceledim. Ben onu nasıl unutmuştum?
Yerimde yükseldiğimde kafamı yastığa koyup yüzümü boynuna yaklaştırdım. Hareketlerim onu uyandırdığında hemen yan dönmüştü. Gözlerini açtığında gülümsedim. ‘’Günaydın.’’
‘’Günaydın.’’ Sesi boğuk ve uykulu olduğu için çok tatlı çıkmıştı. Kolunu belime sardığında avucumu boynuna yasladım. ‘’Canım.’’ Eli saçlarıma gideceği an gözlerimi kapattığımda derince yutkundum. Bu çok anlamsızdı. Uzanıp dudağını öptüm.
‘’Hadi kalk!’’ Yanından kalktığımda yatağın üstüne oturdum. Bunu biraz garipsediğini anlamıştım. ‘’Beni anneme götürürsün değil mi?’’
Kafasını salladığında ellerimi çırparak yataktan kalktım. ‘’Kocam bugün de şoförüm olacak!’’ Lavaboya ilerlediğimde kapıyı kapatıp kafamı yasladım.
Gülüşüm ağlamaya döndüğünde kapıya çökmüştüm. Ellerimle ağzımı kapattığımda bunu olabildiğince sessiz hale getirmeye çalışıyordum.
Ondan ve dokunuşlarından korkuyordum. O kadar güçsüzdüm ki bana dokunmasını istemiyordum. Dün bana sarıldığı her an için kendimden nefret etmiştim.
Ayağa kalkıp aynaya baktığımda karşımdakini tanıyamadım. Sarı saçlar, dağılmış ve kızarık gözler. Bu ben miydim?
‘’Kendine gel.’’ Kendime bunu tekrarladığımda elimi yüzümü yıkayıp oradan çıktım. Hala yatıyordu. ‘’Neden kalkmadın?’’ Kolunu başının altına almış tavanı izliyordu. Korkuyla yanına gittim. ‘’Bir şeyin mi var?’’
‘’Yok.’’ Tavrı o kadar soğuktu ki.
Ellerimi yanağına götürdüğümde yüzüne baktım. ‘’Neyin var canımın içi?’’
Gözlerime öyle bi bakıyordu ki diyeceği şeyi anlamıştım: ‘’Bunu benim sana sormam gerekmez mi?’’
Gülümsedi. ‘’İyiyim.’’ Doğrulduğunda ellerimi ondan çektim. Yüzü kasıldığında ellerini yatağa dayayıp bana baktı. ‘’Hiç olmadığım kadar hem de.’’
Birden kalktığında banyoya ilerledi. ‘’Git giyin.’’2
Kalktığımda giyinme odasına yöneldim. Üstümü değiştirip makyaj yaparken Araf gelmişti. Kendi tarafındansa benim tarafıma geçince koltukta dönüp ona baktım. Kayık yaka parıltılı bir elbise çıkardığında ilk defa gördüğüme emindim. ‘’Bu ne?’’
‘’Senin için aldım.’’ Gülümsediğimde yanına ilerledim. ‘’Nerede giyeceğim ki?’’
‘’Davette. Kolların görünmesin diye uzun şeyler giydiğini biliyorum.’’ Yutkunduğumda diyeceği şeyi dinlemeye devam ettim. ‘’Sen uzun şeyler giymeyi sevmezsin.’’ Güldüğümde ona yaklaşıp sarıldım. Elbiseyi bıraktığında yüzünü boynuma gömdü. Canım yanıyordu.
Ondan uzaklaştığımda ellerimi omzuna koydum. ‘’Saçlarımı boyatacağım yarın. Gerekirse kaynak bile taktırırım.’’
‘’Güzelsin sen, her halinle.’’ Bu sefer saçlarıma dokunmasına izin vermiştim. ‘’Seni her halinle seveceğim.’’ Gülümsedim. ‘’Ben de!’’
Makyaj yapmaya geri döndüğümde o da giyinmişti. Evden çıktığımızda arabaya ilerledik. ‘’Öbür ev hazır mı?’’
‘’Evet.’’ Bahçeden çıktığımızda ona döndüm. ‘’Çerçeve al gelirken.’’
‘’O niye?’’ Bir bana bir yola baktı. ‘’Evlilik cüzdanımızı asacağımı söylemiştim.’’ Hemen unutmuş muydu?
‘’Hallederim.’’ Elini arka tarafa uzattığında bana bir kutu vermesini beklememiştim. Kucağıma bıraktığı kutuyu açtığımda eski eşyalarımı görmeyi beklememiştim. Telefonumu açtığımda bakmayalı baya olmuştu. ‘’Bir süre araba kullanmanı istemiyorum. Nereye gidip geleceksen ben bırakırım.’’
‘’Araf.’’ Konuşacağım sıra beni hemen susturmuştu. ‘’İtiraz etme, Ecmel. Bunca zaman yokken bir anda seni ortaya çıkarıp tehlikenin göbeğine mi bırakayım?’’
Bana döndüğünde bir şey dememiştim. ‘’Sürekli evde kalamam.’’
‘’Evde mi kal diyorum?’’ Direksiyonu sıkmıştı. ‘’Bir süre böyle olacak sadece. Ne yani bir anda hemen sahne falan mı alacaksın? İnsanlar senin öldüğünü bilmiyor ama çalıştığın herkes cenazene gelmiş insanlar.’’ Sadece kafamı salladım. ‘’Peki.’’
Elime uzandığında ben tutmadım. ‘’Ben bir yolunu bulacağım. Kimin nereden saldıracağını bilmiyorum, düşündüğüm sadece sensin.’’
Elini çektiğimde bir süre orada kalmıştı. ‘’Haklısın.’’
Araba nihayet durduğunda bir şey demeden indim. Ölü gösterilmem benim suçum değildi. Bunu ben istememiştim. Düşmanları zerre umurumda değildi.
Yüzümü düzelttiğimde kapıyı çaldım. Bu sefer kapıyı annem açtığında hemen ona sarılmıştım. ‘’Anneciğim.’’
Ellerini sırtımda hissettiğimde saçlarımı öpmüştü. ‘’Kızım, hoşgeldin.’’
Ondan uzaklaşıp gülümsedim. ‘’Hoşbuldum, hanımefendi.’’ Şaşırdığında aklına yeni geliyordu. ‘’Hatırlıyorsun?’’ Hevesle kafamı salladım. ‘’Ay çok şükür!’’
Tekrar sarıldığında bedenim biraz kasılmıştı doğrusu. Tekrar onu bıraktığımda keyifle içeri yürüdüm. Salona oturduğumda hala gergindim. "Neredeydin?"
"Almanya." dedim onu yanıltmayarak.
"Nasıl yani?" Sesi oldukça titrekti. "Bilmiyorum yani, o kadar net değiller kafamda. Bir sabah uyandığımda hastanedeydim."
"Komada mı kaldın?" Öyle böyle kafamı salladığımda üstelemedi. Masa hazırlandığında eski günlerdeki gibi karşı karşıya oturmuştuk. "Özlemişim."
Yaptığı pankeklerden aldığımda ilk başta tereddütle yemiştim. Tadları normale döndüğünde bu tedirginliği bırakmaya çalışmıştım. "Döner dönmez hemen davet düzenlemişsin."
"Bugüne kadar kutlanmaya değer bir şeyim yoktu çünkü." Onu dinlediğimde yüzüne baktım. Annem iyice çökmüştü. "Şimdi yaşadığını öğrendim ve kutlayacak bir şeyim var."
Gülümsediğimde beni incelemeye başlamıştı. Tabağıma geri döndüm. "Değişmişsin."
Değişmedim anne, sadece korkularım var.
"Eskisi gibi değilsin. Saçların, bakışların, hepsi değişmiş." Suyumdan bir yudum aldım. "Saçlarımı eski haline döndüreceğim. Öbür türlü hala iyileşmeye çalışıyorum, anne."
"Kuzey." Sertçe yutkundum. "O nasıl? Nasıl davranıyor sana."
"İyi." Kafamı salladım. "Hatta çok iyiyiz yani. Yaşadığıma seviniyor, ben ona kavuştuğuma seviniyorum."
"Onu sen buldun değil mi? Yalan söyledin o gün."
"Hayır." dedim. "Nasıl söyleyebilirim anne? Uyandığımda hiçbir şey bilmiyordum."
Beni onayladığında üstelemedi. Masadan kalktığımızda odama çıkmak için kısa bir süre istedim. Adımlarım gitmiyordu bile.
Odaya girdiğimde kapıyı kapatıp öylece seyrettim. Annem düğünden beri odama kendisi dahil kimsenin girmediğini söylemişti. O yüzden ilk girdiğimde çoğu yer tozluydu. Odanın içine yürüdüğümde her yere baktım. Eskisi gibiydi. Giyinme odama ulaştığımda kasanın olduğu tarafa ilerledim.
Şifresini girdiğimde bıraktığım testlere baktım. Pozitif olan hamilelik testleri. Onları elbette atacak değildim. Ama şimdi onun yeri çöptü. Cebime sıkıştırdığımda kasayı kapatmadan buradaki arabaların anahtarlarını aldım.
Odadan çıktığımda tekrar aşağıya indim. Salona oturduğumuzda neler yaptığını merak etmiştim. Aylarca evden çıkmamış, babam ona bir terapist bile ayarlamıştı. Hepsini kovduğunu gülerek anlatmıştı.
Akşama doğru Araf'ı arayıp gelmesini söyledim. Bugün ilk defa şirkete gidecekti ve babamla ne konuştuklarını merak ediyordum. O geldiğinde annemle vedalaşıp arabaya binmiştim. Hiçbir şey demediğimde o da dememişti. "Çocuklar çağırıyor, gitmek ister misin?"
"Sen git." Cama döndüğümde ona bakmak istemedim. "Sen yoksan işim yok."
"Senin arkadaşların." diye üsteledim. "Beni görmeseler de olur."
Sustuğunda daha konuşmamıştık. Evin önüne geldiğimizde ikimizde inmemiştik. "Madem bugün böyle davranacaktın, dün neden iyiydin?"
"Ne varmış öyle mi?" Alayla gülerek kafasını salladığında bana döndü. "Keşke hatırlamasaydın biliyor musun? O halin beni daha çok seviyordu çünkü."2
Arabadan indiğinde hemen peşinden indim. "Seni sevmediğimi mi düşünüyorsun?"
"Aynen öyle." Yutkunduğumda bunu söylememesini istedim.2
"Bunu nasıl düşünürsün?" Kolundan tutup kendime döndürdüm. "Noldu? Babam mı bir şey söyledi?"
Kolunu sertçe çektiğinde boşluğa düşmüştüm. "Baban bana ne söyleyebilir?"
Merdivenlere yöneldiğinde peşinden gittim. "Araf, böyle olmayalım lütfen."
"Bizi bu hale getiren sensin!"
Bana bağırdığında korkuyla ondan uzaklaştım. "Acı çektiğimi bile bile benden uzaklaşıyorsun!"
"Sabah sana dokunmamı istemedin, yine de siktir edip yanına geldim sana elbise aldığımı göstermek için." Hala bağırıyordu ve ben ondan deli gibi korkuyordum. "Sana sarıldım beni ittin!"
"Ne?" Boşluğa düşer gibi sorduğumda korkumu bir kenara bıraktım. "Sen sadece davrandıklarını değil hareketlerini de bilmiyorsun."
Omzuma çarpıp gittiğinde çalışma odasına girdi. Kapıyı sertçe kapatması beni yerimde sıçratırken arkasından bakmakla kalmıştım. Ben onu itmemiştim ki. Ben onu itmemiştim.
Eve baktığımda ilk gelişimizin böyle olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Oysa bizim çok hayalimiz vardı. Ağlayarak ilerlediğimde arkasından ben de odaya girdim. Büyük camın orada ellerini dayamış yere bakıyordu. Ona doğru yürüyüp arkasından sarıldım. ‘’Özür dilerim.’’
‘’Git, Ecmel.’’ Kollarımı çektiğinde benden uzaklaşıp masasına ilerledi. ‘’Gerçeken git bak, kalbini kırmak istemiyorum.’’
‘’Araf, lütfe-‘’ Cümlemi bitirmeden susmak zorunda kalmıştım. ‘’GİT!’’5
Beni yine korkutmayı başardığında odadan koşar adımlarla çıktım. Yatak odasına girdiğimde köşede ağlamaya devam ettim. Yan odadan bir kırılma sesi geldiğinde hızla yerimden kalkıp oraya gittim. Elindeki bardağı sıkmış olmalıydı ki tüm cam parçaları avucundaydı.
Yanına gittiğimde elini tuttum. Canım acımıştı. ‘’Aptal mısın sen?’’
Yüzüne karşı bağırdığımda rafın sonundaki çantayı aldım. Boş boş bakıyordu sadece. Canı yanmıyor muydu? Titreyen ellerimle cam parçalarını almaya çalışırken ağlıyordum da. ‘’Ben sadece hafızanı kaybettiğini biliyordum.’’
Elini sardığımda cümlesine devam etti. ‘’Sanırım ben seni kaybetmişim, Ecmel.’’1
Ne?
Yanımdan kalkmıştı. ‘’Bu gece yanına yatmayacağım. Dün benden uzakta yatarken yeterince iyi uyumuşsundur sen.’’
Yutkunduğumda sadece arkasından bakakaldım. Ne demişti o?
Burayı toplayıp odaya girdiğimde sadece düşündüm. Ne yapacaktım?
Düşündükçe kafayı yiyecektim. Saate baktığımda geç olduğunu farkederek odadan çıktım. Salondan televizyon sesi geliyordu sadece. Merdivenlerden indiğimde büyük salona ilerledim. Uyumuyordu.
Akşama doğru anca uyanabildiğimizde en son neredeydik onu bile hatırlamıyordum. Göğsünden kalktığımda kafamı yastığa koyup onu izledim.
Yaklaşıp yanağını öptüğümde uyanmamıştı. Sayısız kez yüzünü öptüğümde en son gülümsediğini görüp geri çekildim. "Günaydın!"4
Gözlerini araladığında ellerimi yanağına götürdüm. "Günaydın."
Uyanmasını fırsat bilip dudaklarımızı birleştirdim. Belimden tuttuğunda zevkle karşılık vermişti. Üstüne oturduğumda geri çekilerek konuştum. "Gitmemiz gereken bir davet var."
"Beni öptükten sonra mı söylüyorsun bunu?" Güldüğümde tekrar öptüm onu. "Gecemize devam edebilirdik."
Sabaha kadar bedenlerimiz ayrılmamıştı. Odaya geldiğimizde dahi devam etmiştik. En son ikimizde birbirimizden koptuğumuzda duşa girip uyuduğumuzu biliyordum. "Geceler hala bizim."
"Evli çiftler rahatsız edilmez." Beni çevirip yatağa yatırdığında gülmüştüm. Üstüme eğilerek öpmeye devam ettiğinde kollarımı ona doladım. Ondan ayrılmak istemiyordum.
"Sanki yeni evliyiz!" Elleri kasıklarımı okşadığında o ağrıyı almak istediğini hissettim. "Son kısmı halledene kadar değildik."
Omzuna vurduğumda o da güldü. "Seni özlemişim."
Sesimden bile anlaşılıyordu o özlem. "Bunu görebiliyorum." Dirseğini yan tarafıma koyduğunda saçlarımı sevdi. "Ama emin ol, benim kadar değildir."1
Bakışlarım boynuna kaydığında dudağımı ısırdım. Hatta biraz utanmıştım da. Yaparken farkında olmasam da sonrasında felakete dönüyordu. "Aşkım."
"Söyle." Ona sırnaştığımda uzanıp omzunu öptüm. "Çerçeve aldın mı?" Üstümden kalktığında gülmeye başlamıştı. "Gerçekten asacak mısın?"
Kafamı salladığımda yattığım yerde doğruldum. "Bulmuşum böyle kocayı, elbette asacağım her yere."
Sıkıca sarıldığımda ellerini sırtımda hissettim. "Güya saçımı boyatacaktım bugün, tüm programım iptal oldu sayende!"
"Ben ne yaptım?" dedi benden ayrılırken. "Alberto diyene kadar her şey iyiydi." Kahkahayı patlattığımda ondan uzaklaştım. Canımı yaktığını düşündüğü için benden ayrılacağında Alberto diye bağırıp devam etmesini sağlamıştım. O sinirle her şeyi tatlıya bağlamıştık.
"Hoşuna gitmediğini söylesene?" Burnumu burnuna sürttüğümde gülümsedim. "Bundan zevk alıyordun gece." Dudağını öptüm. "Alberto demem hoşuna gitti."
Oturduğum yerden kalkacakken belimden tutup kucağına oturttu. "Devam et."
Bu hoşuma giderdi. Kasıklarım sızlasa dahi önemli değildi şu an. Kucağına yerleştiğimde yine birbirimize değiyorduk. Kollarımı boynuna doladım. "Aşkım."
Uzatarak söyledikten sonra dudaklarımızı birleştirdim. Bunu çok seviyordu. Onu itip yatmasını sağladığımda beni üstüne çekmesi bir olmuştu. Hala davet için vaktimiz vardı. Gitmesek bile olabilirdi.
Zevkle onu öpmeye devam ederken ellerim karnındaki kaslarda gezdi. Vücudu o kadar güzeldi ki hep dokunabilirdim. Avucumunu boynuna yasladığımda bir elimi eşofmanına götürdüm. Onu zorlamak adına önce ipini çözdüğümde ağzımın içindeki hırıltısı hoşuma gitti. Onu şimdi daha iyi anlamıştım.
Elimi eşofmanın içine soktuğumda çoktan kalkmış olan erkekliğini hissettim. Çamaşırı olmasa o kadar içime girerdi ki onu tanıyordum. Elimi çekecekken benden ayrılıp elimi tuttu. "Durma, durduğun takdirde bu yataktan asla çıkartmam seni."
Boğuk sesi beni güldürdüğünde konuşmasından sonra dudaklarımızı geri birleştirdi. Çıkartmaması tercihimdi aslında. Elimi çamaşırın üstünde bıraktığında belimi tutup iyice kendine bastırdı. Bu beni de zorladığında inledim.
Çamaşırının içinden erkekliğini elime aldığımda sertçe yutkundum. İçime girdiğinde zaten biliyordum ama ilk defa dokunuyordum. Şuan sadece onu zorlamaktı amacım. Avucumu ileri geri sürttüğümde kafasını geriye atmıştı. "Ecmel."
Bana karşı dayanamadığını biliyordum. O ıslaklığı hissetsem de buna devam ettim. Dün gecenin bir karşılığı olmalıydı onun için. Kulağına yaklaştığımda bir elimi yanağına yasladım. "Devam edeyim ister misin?"
"Ulan az önce sen değil miydin davet var diyen?" Homurtusuna güldüğümde elimi çektim. "Kim demiş, ben mi?"
Nihayet kalktığımızda o tekrar duşa girmişti. Onun aldığı elbiseyi giydiğimde vücudumdaki tüm morlukları kapattım.
Araf da duştan çıkıp üstünü giydiğinde makyajımı bitirdim. En sevdiğim zamanları yaşıyorduk artık. Burası artık bizim yuvamızdı ve sonsuza kadar birlikte olacaktık. Bir anda yanına gittiğimde kollarımı beline doladım. ‘’Canımın içi.’’
‘’Noldu?’’ Parmaklarını çeneme koyup kaldırdı. ‘’Sevgiliyken hani senin evinde hazırlanırdık ya, ben de hep bugünlerimizi hayal ederdim. Senle beni yani.’’
Gülümseyerek saçlarımı öptü. ‘’Artık birlikteyiz.’’
‘’Evet.’’ Dedim şükreder gibi.
Evden çıktığımızda topuklu giymek biraz sıkıntıydı ama Araf elimi tutarak yardımcı oluyordu. ‘’Yanına ayakkabı alsaydın keşke.’’
‘’Gerek yok, sanki ilk defa giyiyorum!’’ Üstelemediğinde kapıyı açıp bindim. Kendisi de bindiğinde bahçeden çıkarak yola girmiştik. ‘’Saçlarım güzel değil mi?’’ Bir yandan kendime bakıyordum. Kısa olduğu için şekil vermekte çok zorlandığımdan düz bırakmıştım. Normalde dalgalı kullanırdım. ‘’Güzel.’’
Onun güzel demesi bana yettiğinde önüme döndüm. ‘’Yanımdan ayrılma.’’
Kafamı salladığımda korkusunu bildiğimden üstelemedim.
Geldiğimizde içeri girer girmez herkesin bize baktığını görebiliyordum. Elini sıkıca tuttuğumda oturana kadar kendimi diken üstünde hissetmiştim. Araf etrafına baktığında bir anda herkesin bakışları çekilmişti. Yanıma oturduğunda ne yapacağımı bilemedim. İçeri giren annemleri görünce sevinmiştim.
Annem beni gördüğünde gülümsemişti. Garip bir gülümsemeydi. Buruk gibiydi.
Ona el salladığımda Araf’a baktım. ‘’Annemin yanına gidebilir miyim?’’
‘’Sormana gerek yok sevgilim.’’ Gülümsediğimde annemin yanına ilerledim. ‘’Anneciğim.’’ Ona sıkıca sarılmak istediğimde o benden önce davranmıştı. Neyi vardı bugün?
Elimi tuttuğunda iki yanağımı öptü. ‘’Nasılsın?’’
İkimizde oturduğumuzda ona baktım. ‘’İyiyim, sen iyi misin bugün?’’ Kafasını salladı. ‘’İyiyim canım. Seni görünce daha iyi oldum.’’
‘’Titi!’’ Ece geldiğinde kucağındaki Ege beni görür görmez bunu demişti. Yutkunarak önüme döndüğümde annem bunu farketmişti. Gülümsemeye çalıştığımda Ege’ye uzandım. ‘’Gel.’’
Ece gülümsediğinde kucağındaki bebeği bana uzattı. Dikkatlice aldım. Yaşına girmişti bile. Az çok ağzında bir şeyler geveliyordu ve benim anladığım tek şey titi demesiydi. Araf’ı bize baktığını gördüğümde ona el salladım. Gülümsediğinde Buğra ile konuşmasına devam etti.
Annem ise bizi izlemişti. ‘’Al torununu.’’
Ona uzattığımda hemen almıştı. Mümkünse bir süre ne çocuk istiyordum ne de görmek istiyordum. Bu nedenle yolda durup ilaç almıştım. Araf bunu bilmiyordu çünkü ağrı kesici almak için durdurduğumu sanıyordu.1
Kübra anne geldiğinde onunla da sarılmıştım. Kısaca konuştuktan sonra herkes az çok eski neşesine kavuşmuş gibiydi. Tuana geldiğinde yerimden kalkarak yanına ilerledim. ‘’Sera?’’ Sıkıca sarıldığımda hemen karşılık vermişti. ‘’Hatırlıyor musun?’’
Kafamı salladığımda görmese de gözlerim dolmuştu. ‘’Seni çok özledim.’’
‘’Ben de.’’ Sırtımı sıvazladığında saçlarımı öpmüştü. Ondan ayrıldığımda eli karnına gitmişti. ‘’Ben seni de anlattım ona. O da seni severek büyüyecekti her zaman.’’ Gülümsediğimde karnının üstündeki elini tuttum. Ben de demek isterdim çünkü ben de ona herkesi anlatmıştım. Fazlasıyla canım yandığında elimi çektim. ‘’Hadi oturalım.’’
Ona arkamı döner dönmez akan gözlerimi sildiğimde bunu annemin gördüğünü bilmeden masaya ilerledim.
Oturduğum sandalyeyi onun için çektiğimde oturduğu gibi arkasından sarıldım. En çok onu özlemiştim. Konuşulanları dinlediğimde Simge abla gelmişti. Beni gördüğü gibi yanıma ulaştığında hemen sarıldı. ‘’Ay gerçekmiş!’’
Güldüğümde ellerimi sırtına koydum. ‘’Yaşıyorsun!’’
‘’Evet.’’ Geri çekildiğinde ellerini yanağıma götürdü. Yutkunduğumda gerilmemek için zor durdum. ‘’Bade seni çok özledi.’’ Dudaklarım büküldüğünde kafamı salladım. ‘’Ben de onu çok özledim. Getirdin mi?’’
‘’Evet. Kuzey’i görünce onun yanına gitti, dışarıdalar şimdi.’’
Demek ki doğruydu. Altı ay boyunca kimseyi görmemişti.
‘’Ben de bir bakayım o zaman.’’ Mekandan çıktığımda girişe ilerledim. ‘’Sera abla!’’ Bade’nin sesini hemen duyduğumda Araf’ın kucağından inip bana koşmuştu. Gülümsediğimde eğilip onu kucağıma aldım. ‘’Canım!’’ Sıkıca sarıldığında kollarımda derman olmasa bile onu taşımak istedim.
Araf’ın olduğu yere gittiğimde diğerlerinin de geldiğini gördüm. Araf hemen onu benim kucağımdan almıştı. ‘’Ne dedim ben sana?’’
Güldüğümde onun koluna girdim. ‘’Onu çok özledim ama!’’
‘’Ben de seni özledim.’’ Yanağını öptüm. ‘’Annem bana hep yakında geleceğini söylemişti. Bugünü ne kadar bekledim bir bilsen! Kursta gözüm hep seni arıyordu.’’
‘’Gelirim oraya da.’’ En yakın zamanda.
Babası geldiğinde ona gitmişti. Diğerlerine bakmak da zorlanıyordum açıkçası. ‘’Hatırlıyor musun?’’ Irına’nın sorusuna kafamı salladığımda bana hemen sarılmıştı. Gülümsediğimde ben de ona sarıldım. ‘’Ne o çok mu özledin beni?’’
‘’Sen benim silah arkadaşımsın cici kız. Elbette özleyeceğim!’’ Güldükten sonra Sylvia’ya da sarıldım. Hepsini görmeyi özlemiştim aslında. ‘’Sıra ben de!’’ Sid ile sarıldığımda sanki kemiklerimi kıracaktı. ‘’Resmini hala saklıyorum!’’
‘’Onun için çok uğraştım, tabii sakla.’’ En son Buğra kaldığında bana gülümsedi. ‘’Kardeşim.’’
Sarılmamız aynı kardeşine kavuşan abi gibiydi. ‘’Beste gelmedi mi?’’
‘’Ailesinin yanında.’’ Kafamı salladım. ‘’Anlatacaksın her şeyi?’’ Sorguladığımda gülerek beni onayladı.
Tekrar Araf’ın yanında durup elini tuttum. ‘’Olanlar için ben hepinizden özür dilerim. Yani kafam yerinde değildi gerçekten.’’
Amanda’ya döndüm. ‘’Yapmaya çalıştığını da anladım aslında, bunun için teşekkür ederim sana da.’’
O gün kafamı sadece Araf’ın başka birini sevme ihtimaline taktığımdan düzgün düşünememiştim. Sonucu böyle şeyleri doğurmuştu. ‘’Sorun değil canım. Yanlış anladığının farkındayım bu yüzden kusura bakma.’’
Aslında yanlış anlaşılacak bir şey yoktu.
Konu normale döndüğünde Araf elini omzuma koymuştu.
Yüzümü hemen toparladığımda çok geçmeden içeri girmiştik. Büyükbabayı gördüğümde Araf’a söyleyip onun yanına ilerledim. ‘’Büyükbaba!’’
Bunu der demez beni anladığında gülümsemişti. ‘’Sayar!’’
‘’Nasılsın ihtiyar?’’ Sarıldığımda içim sıcacık olmuştu. Babama kavuşmuş kadar olmuştu. ‘’Artık iyiyim.’’ Ölmediğine şükrediyordum. ‘’Seni özledim babacığım.’’
Geri çekildiğimde gülümsedim. ‘’Bilekliğim hala sende mi?’’
Kafasını salladığında iç cebinden alıp bana uzattı. ‘’O günden beri yanımda gezdiriyorum. Bir gün gelip benden alacaksın diye.’’
O bilekliğe ihtiyacım vardı. ‘’Toprak gelmedi mi?’’
‘’Arkana bak küçük.’’ Sesini duyar duymaz güldüğümde arkamı döndüm. ‘’Toprak!’’ Sıkıca sarıldığımda asıl abime kavuşmuştum. ‘’Valla az daha dirilmesen yanına gelecektim.’’2
Güldüğümde omzuna vurup bir kere daha sarıldım. ‘’Seninle konuşmam lazım.’’
Hayırdır dercesine baktığında büyükbabayı görüp susmuştu. Anlamıştı. ‘’Furkan!’’
Büyükbaba yanımızdan ayrıldığında ikimiz kalmıştık. ‘’Dirildin, bir rahat dur be kızım!’’ Güldüğümde cama yaslandım. ‘’Tokam yok.’’
İçtiği şeyi öksürdüğünde bana baktı. ‘’Hangi tokan? Büyükannenin tokası?’’
Kafamı salladım. Odama çıktığımda kasayı görememiştim. İki farklı kasa vardı, birinde savcı olduğuma dair belgelerin ve eski testlerimin olduğu kasaydı. O vardı fakat diğeri yoktu. Herkesin laf etti tokam, büyükannenin bana bıraktığı şeydi. Önceden bilmezdim ama büyükbaba onun içine bir bıçak işletmişti. Üstünde pırlantalar ve elmaslar vardı. Parlaklığından bıçak gözükmüyordu bile.
‘’Kim almış?’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Bilmiyorum. Annem aylarca kimsenin o odaya girmediğini söyledi.’’ Aklıma gelenle şok içinde ona baktım. ‘’Çatıda bir dolap var, ordan eve giriliyor, otoparktan.’’
‘’Bilmiyorum.’’ Düşünmeye çalıştım. ‘’Var. Otoparkın girişindeki kapıda var.’’ Evin hiçbir yerinde kamera yoktu çünkü. Olsaydı Araf rahatça eve giremezdi. Ya da o deli bir yolunu bulurdu.
‘’İyi, yarına kadar bulmuş olurum ben.’’ Ona iyice yaklaştığımda çantamdan aldığım anahtarın birini ona ittirdim. ‘’Bunu yarın bana getir, kuaförde olacağım.’’
‘’Niye kızım senin araban yok mu?’’1
‘’Kocam veriyor da sanki.’’ Homurdanışıma güldü. ‘’Yazık.’’ Omzuna vurdum. ‘’Tamam. Adresi atarsın.’’12
‘’Kocan buraya bakıyor yalnız, ölmemek için uzaklaşıyorum senden.’’ Yüzüne garipçe baktığımda bardağını benim için kaldırıp gerçekten yanımdan uzaklaştı. Kocamın kıskançlığını herkes anlamıştı anlaşılan. Onun yanına gitmeden babamla da konuştuğumuzda Araf’a karşı bir şey yapmamasını söyledim. Gerçekten onun bir suçu yoktu.
Hevesle onun yanına gittiğimde gülümsedi. ‘’Aşkım.’’
Eline uzandığımda kulağıma eğildi. ‘’Herkesin içinde deme şunu.’’
‘’Herkes kim? Ben sadece ikimizi görüyorum burada.’’ Güldüğünde elimi tuttu. ‘’Az önce sen hap aldın mı?’’ Yutkunduğumda kafamı salladım. ‘’Benden saklama, Ecmel.’’
‘’Saklamıyorum, sadece-‘’ Benim konuşmama izin vermedi. ‘’Korkularının olduğunu biliyorum. Sen ne zaman istersen o zaman olur.’’1
‘’Sanırım hayır.’’ Kafamı salladım. ‘’Artık hayır yani. O video-‘’ Sustuğunda devamını getirmedi. ‘’Ne videosu?’’
Hayır, düşündüğüm olamazdı değil mi?
‘’Araf, lütfen o video olduğunu söyleme.’’
‘’O.’’ Kalbim parçalandığında sadece ona baktım. Ben o anı yaşamıştım, peki o? O bunu nasıl izlemişti? ‘’Özür dilerim.’’
‘’Ben sana o acıyı bir daha yaşatamam, Ecmel.’’ Onu anlıyordum.
Gülümsedim. ‘’Biz ne zaman istersek o zaman olsun.’’
Beni onaylamadan kararı bana bırakmıştı. Çocuk istemiyordu.
Araf çocuğunun olmasını istemiyordu.8
Aynaya baktığımda asıl Ecmel’i görmek beni mutlu etti. Uzun kahverengi saçlı, Ecmel Sera. Hem kaynak taktırmış hem de boyatmıştım. Artık eskisi gibiydim. Araf’ı oyalamıştım. İşimin geç biteceğini söylesem de etrafta korumalar olduğuna emindim. Toprak gelip beni aldığında ona döndüm. ‘’Nasıl olmuşum şekerim?’’
‘’Bok gibi olmuşsun.’’ Resmen bunu söylediğinde katıla katıla gülmeye başladı.
Önüme döndüğümde yola devam etti. ‘’Naptın?’’
‘’Buldum. Kim olduğunu da bilmiyoruz da bakalım.’’ Kaşlarım çatıldı. ‘’Bir günümüz olaysız geçse şaşarım.’’1
‘’Seninkinin düşmanıdır, hiç şaşma.’’
‘’Çok konuşma da sür.’’ Torpidoya uzandığımda bıraktığım silahı ve bıçağı aldım. ‘’Altı ay önce ben öldüm sanki şu hazırlığa bak amına koyayım!’’
‘’Ne ara akşam oldu ya?’’ Hava kararıyordu. ‘’Bu kadar saat kuaförde kaldığıma inanamıyorum.’’
Site gibi bir yere geldiğimizde arabadan inecekken beni durdurdu. ‘’Nereye canım gündüz gündüz?’’
Kapıyı kapattığımda ona döndüm. ‘’Bu işlerin gecesi gündüzü mü var?’’ Kaşlarım havalandı. ‘’Adam içeride bile değil. Geldiğinde gireriz.’’
‘’Salak mıyız biz?’’ Diye sordum.
‘’Ben değilim ama sen öylesin.’’ Hemen omzuna vurdum. ‘’Ölümden döndüğün için evde oturacağına yine bu işlere bulaşıyorsun.’’3
‘’Hiçbiriniz umurumda değilsiniz.’’1
Saat ilerlediğinde hava iyice kararmıştı. Kendime bir sigara yaktığımda Toprak bunu hiç iyi karşılamamıştı. Camı açtığımda çalan telefonuma uzandım. Araf arıyordu. Sessize aldığımda açmak istemedim. Kapandığında komple çantama koydum.
‘’Ayrılık kocanla aranı açtı herhalde?’’
‘’Hayır. Aksine onu daha çok sevdiğimi anladım.’’ Ona olan sevgim paha biçilemezdi. Dünyaya bir kere daha gelsem sadece onu sevmek isterdim.1
‘’Bu tavır neden peki? Seni tanıyorum, Sera.’’ Kafamı salladığımda sigaramdan derin bir nefes çekip cama döndüm. Ellerimin titremesi hala devam ediyordu. ‘’Bilmiyorum.’’ Tüm dumanı üfledikten sonra elimin tersini anlıma yasladım.
Ondan hala korkuyordum. Geçti sanıyordu ama korkularım devam ediyordu. Elini yanağıma götürürken bile ondan tırsıp geri gidesim geliyordu.
Hala.
‘’Neyse.’’ diyip konuyu geçiştirdim.
Birkaç adam girdiğinde sanırım aradığımız adamlardı. Biz nasıl içeri girceğimizi düşünürken bizi Araf’ın dinlediğini bilmiyorduk.6
Okur Yorumları | Yorum Ekle |