62. Bölüm

57

Sara
ineffable3107

Kurstan çıkıp annemi almaya giderken bana oluşturulan programı inceliyordum. Umay teyze ile zaten davette konuşmuştuk ama bu kadar erken olmasını beklememiştim. Yarın hemen gösterim vardı!

Bugün mümkünse eve geç gitmeliydim çünkü Araf’ın gazabına uğramak istemiyordum kesinlikle. Dün sipariş ettiğim her şeyi şirkete kargolatmıştım. Beni öpmediğinden ufak bir cezaydı kendisine. Arabada beklerken telefonum çalmıştı. Yabancı bir numaraydı. ‘’Efendim?’’

‘’Hanımefendi kargonuz var ama karşımdaki beyefendi öyle birinin yaşamadığını söylüyor.’’ Alnıma vurduğumda derin bir nefes aldım. ‘’Kuzey bey yok muymuş? Ona geldiğini söyle.’’

‘’Kuzey bey burada mı?’’ Muhtemelen karşısındakine soruyordu bunu. Bir anda yüzüme kapatıldığında annem gelmişti. ‘’Canım.’’

‘’Hoşgeldin!’’ Gülümsediğimde arabayı tekrar çalıştırdım. ‘’Nerede o eşofmanlarıyla gezen kız?’’ Kıkırdadım. Bana kalsa ben de eşofman giymeyi tercih ederdim ama düzgün giyiniyordum artık. ‘’Kürküm nasıl? Yeni aldım.’’ Kocama ayak uydurmak için siyah şeyler giymiştim maalesef.

‘’Çok güzelmiş.’’ Ara sıra bana bakıp gülümsüyordu.

Ama sanki ona bir şey dememi istiyor gibiydi. ‘’Noldu öyle?’’

‘’Çeksene bir kenara.’’ Şaşırdığımda dediğini yapıp en sağa geçtim. Çantasından bir şey çıkardığında dizime koyduğu şey yutkunmama sebep oldu. ‘’Nereden buldun bunu?’’

‘’Bize geldiğinde ceketinden düştü.’’

Hepsini çöpe attığıma emindim.

‘’Şimdiye ait değil, olsa söylerdin.’’ Kafamı salladım. ‘’Bebeğin nerede Sera?’’

Tekrar yola girdiğimde geriye döndüm. ‘’Nereye gidiyoruz?’’ Tedirgince sormuştu. O kadar hızlı sürüyordum ki birkaç kez kazanın eşiğinden dönmüştük.

Mezarlığın önüne geldiğimde derin bir nefes alıp indim. Yavaş adımlarla ilerlediğimde yanıma geliyordu. İki mezarın önünde durduğumda inceledi. Biri büyük biri küçüktü. Ecmel’in ve bebeğinin mezarıydı. Annem bir şey demeden ucuna oturduğunda bana dönmedi. ‘’Kaç aylıktı?’’

‘’4.’’

Sesi o kadar titriyordu ki ben ona göre daha soğuktum. ‘’Neden?’’

‘’Bilmiyorum.’’ Titreyen ellerimi birleştirdim. Artık titremiyorlardı ama vücudum çok soğuktu şuan. ‘’Yeşim Hanım’a ne olduysa aynısı bana oldu işte.’’

‘’İstiyor muydun peki?’’ Gözümden bir yaş aktığında bunu görmedi. Kafamı evet anlamında sallasam da ‘’Hayır.’’ dedim. Onu benden canlı canlı, her saniyesini hissederek aldıklarını bilmemeliydi. Annem bu kadarını kaldıramazdı. Yalan da olsa onu istemediğim için suçlanabilirdim. ‘’Neden?’’

Bana döndüğünde omuzlarım düştü. ‘’Bir anlık bir şeydi yani ben hamile kalacağımı düşünmemiştim.’’

‘’Kuzey?’’

‘’O isterdi.’’ Benden önce cevapladığında kafamı salladım. ‘’Bade’yi seviyor, Ege’yi bile kucağına aldığında sana bakıyordu.’’

‘’Olabilir.’’ dedim hissiz bir şekilde. ‘’Düğün günü öğrendim, sabah sizi bekletirken testi bekliyordum. Emin olmak için birkaç tane daha yapıp kasaya koymuştum. Hepsi pozitifti.’’

‘’Odana kimseyi sokmamıştım.’’

‘’Sera sana noluyor?’’ Kafamı kaldırdığımda yüzüne baktım. ‘’Hiçbirimize eskisi gibi davranmıyorsun. Seni bulduğunu söylediğin kocanın bile elini zor tutuyorsun.’’

‘’Şimdi de bebeğini istemediğini söylüyorsun.’’

Bu kadarı ağır geldiğinde yanından geçip gittim. Ağlamamlıydım. Annem eğer o bebeği istediğimi bilse yıkılırdı. Bunu bilmemeliydi.

Arabaya binip onu beklediğimde ağladığını farkettim. Sertçe yutkunduğumda başımı öne eğdim. Nihayet arabaya geldiğinde benimle hiç konuşmamıştı. Onu kırmaktansa bunu tercih ederdim. ‘’Kim biliyor?’’

‘’Sadece Araf.’’

‘’Ne dedi öğrenince?’’

‘’Üzüldü.’’ Kafamı öylece salladı. ‘’İyi, en azından birileri günahsız can için üzülüyormuş.’’

‘’Anne.’’ Daha uzatmadığında yol boyu sessiz kalıp cama bakmıştı. Park ettiğimde benden önce inmişti. Arabada kalıp ağlamamak için direndiğimde telefonum çalmıştı. Araf arıyordu. Hemen kendimi düzeltmiştim. ‘’Efendim canım?’’

‘’Sabahtan beri bu gelen kargolar ne?’’ Sesi oldukça gür ve kızgın geliyordu. ‘’Ne olmuş ki kargolara?’’

‘’Sikeceğim toplantıdan kaç kere çıktım senin haberin var mı?’’ Yoktu. ‘’Odanın yarısı kargoyla doldu!’’ Arabadan indiğimde ilerledim. ‘’Eve getir bu arada akşam hepsini. Lazım onlar bana.’’

‘’Ecmel!’’ Bana bağırdığında telefonu kulağımdan uzak tuttum. ‘’Aşkım, şimdi tünele giriyorum. Seni sonra ararım!’’ Telefonu yüzüne kapattığımda güldüm. Tekrar aradığında açmamıştım. Sonuç olarak tüneldeydim.

İçeriye girdiğimde kadınların olduğu büyük masaya ilerledim. Annemin yanına oturduğumda karşımda da Kübra anne vardı. ‘’Kızım, gözlerin neden kızarmış öyle?’’

Ne ara kızarmıştı?

Telefonun kamerasından baktığımda öylece kafamı salladım. ‘’Soğuktandır.’’

Annem bana şüpheyle baktığında onun yerine ben ağlamış gibi gözüküyordum. Konuyu çok dinlemiyordum. ‘’Sen kaç aylıkken öğrenmiştin cinsiyetini?’’

Ece, Tuana’ya soruyordu. ‘’4 aylıktı öğrendiğimde ama kesin olarak beşinci ayda söylemişti doktor. İkisi de aynıydı.’’

4 aylık. Dizimdeki parmaklarımı saydım. Dört kere.

Yani yaşasaydı öğrenebileceğim zamandaydı. Ben öğrenememiştim bile. Annem bunu farkettiğinde bana üzgünce bakmıştı. Ellerimi serbest bırakarak önüme döndüm. Konuyu dinlemek istemediğimden pusetinde duran Ege’ye ilerleyip onu aldım. Kimse de bir şey dememişti zaten.

Kucağımda gezdirdiğimde onunla konuştum. ‘’Bebeklerin cinsiyeti 4. Ayda belli oluyormuş. Ben bebeğimin cinsiyetini bilmeden onu kaybettim.’’

Kucağımda bana bakan Ege’ye döndüm. ‘’Sence ne olurdu? Kocam erkek istiyor, ben kız. Bence bizim bir oğlumuz olurdu. Sen onun abisi olurdun değil mi?’’ Bana güldüğünde elini yanağıma uzattı. ‘’Annen bana ablalık yapmadı ama çocuklarımız kardeş gibi büyüyebilirdi.’’

Gözlerim dolmuştu. ‘’Belki rüyana girer. Ona annesinin onu çok sevdiğini söyleyebilir misin?’’

Küçücük çocuğu alet ettiğim şeyler şaka falan olmalıydı.

Kucağımda uyuyakaldığında derin bir iç çektim. Tekrar pusetine koyduğumda yerime geri oturdum. Annem benim için bir şeyler söylemişti. İştahım yoktu bugün artık.

Hepimiz dağıldığımızda önce Kübra anneyi bırakıp ardından bizim eve gelmiştik. Annem bana sarıldığında bunu beklememiştim. Tek elimi sırtına uzattığımda bir şey demeden inmişti.

Eve gitmek istemediğimden hava kararana kadar sahilde oturma kararı almıştım.

***********

Kuzey Araf Yıldırım

‘’Kuzey Bey.’’ Toplantıdayken bölündüğünde sinirle gelene baktım. ‘’Ne?’’ Şirketteki herkes bunu biliyordu. ‘’Bakabilir misiniz?’’

Bir de ayağına çağırıyordu. Kalktığımda kısa bir ara vermiştik. ‘’Toplantımı bölecek kadar önemli olan şey ne Emre?’’

‘’Efendim, birkaç kargocu gelmiş. Sera Yıldırım adına.’’ Hala bakıyordum. ‘’Ee Emre?’’ Çekinerek sordu. ‘’Kendisini altı ay önce kaybetmiştiniz.’’

Bıkkınlıkla nefesimi verdiğimde odaya ilerledim. Kargocuya baktığımda bana döndü. ‘’Kuzey bey siz misiniz?’’

‘’Evet.’’ Bana kocaman birkaç kutu uzattığında umarım almamı beklemiyordur. Bekliyordu. Emre gelip kutuyu aldığında adama bakmaya devam ediyordu. ‘’Neden buraya getiriyorsunuz bunları?’’

Elindeki dosyayı bana uzatıp Ecmel’in adını gösterdi. Gerçekten şirketin adresini vermiş olamazdı değil mi? ‘’Peki, tamam.’’

Tekrar toplantıya döndüğümde Buğra ne olduğunu soruyordu. Ona cevap vermeden telefonuma uzandığımda evin kameralarına baktım. Evde yoktu. Korumasının verdiği haberleri okudum. Kursta olduğunu söylemişti.

Telefonu bıraktığımda bir gözüm yine camdaydı. Yine kargo gelmiş olamazdı değil mi? Alnımı sıvazladığımda sinirlenmemeye çalışıyordum. Hiç sevmediğim şeylerdi.

Sayısız kargo geldiğinde odamda kutulardan dağ oluşmuştu neredeyse. Şirret karı çiçek yollatıp üstüne not bile yazdırmış. Beni öpmediğin için küçük hediyeler.3

Odaya gelip kutuları her gördüğümde sinirim bozuluyordu. Bir ev düzülürdü lan bu eşyalarla! Kapı tıklatıldığında yine Emre gelmişti. ‘’Gel Emre, gel.’’

‘’Efendim yanlış anlamazsanız bir şey sorabilir miyim?’’ Kafamı kağıttan kaldırmadan göz ucuyla ona baktım. ‘’Soramam, anladım.’’

Odadan gittiğinde koltuğa yaslanıp kutulara baktım. Bir kargo daha geldiğinde en sonunda onu aradım. ‘’Efendim canım?’’

İnce sesini duyduğumda tüm sinirim geçse de bu sefer izin vermedim. ‘’Sabahtan beri bu gelen kargolar ne?’’

‘’Ne olmuş ki kargolara?’’ Bir de dalga geçiyordu. ‘’Sikeceğim toplantıdan kaç kere çıktım senin haberin var mı? Odanın yarısı kargo doldu?’’

‘’Eve getir bu arada akşam hepsini. Lazım onlar bana.’’ Ulan yarısı zaten kıyafetti, gece gece ne işine yarayacaktı? Sinirlendiğimde kendime hakim olamadım. ‘’Ecmel!’’

‘’Aşkım, şimdi tünele giriyorum.’’ Sesi uzaktan geliyordu ve dışarıdaydı. Rüzgar sesinden anlayabiliyordum tünelde olmadığını. ‘’Seni sonra ararım!’’ Telefonu yüzüme kapattığında bir daha aradım. Meşgule atmıştı. Telefonu sertçe masaya bıraktığımda kapı çaldı. ‘’Yeter lan! Sikeceğim kargosunu da şeyini de!’’

Buğra girdiğinde önce kapıdan kafasını sokmuştu. Bu adamı kendi ellerimle öldürecektim! ‘’İyi yaşıyorsun!’’ Odaya girdiğinde koltuklardaki kargo yığınına baktı. ‘’Bu ne lan böyle!’’ O tarafa ilerledi. ‘’Yoga yapmaya ne zaman başladın?’’

‘’Buğra!’’

‘’Sorununuz ne?’’

‘’Aptal!’’ Diye sinirle homurdandım. ‘’Onu öpmediğim için aklı sıra beni cezalandırıyor.’’ Kargo yığınını gösterdim. ‘’Dahası var mı bilmiyorum!’’

‘’Başarıyor sanki.’’ Güldüğünde sinirle ona baktım. Hemen ellerini kaldırıp koltukta geriledi. ‘’Kafanız o kadar aynı çalışıyor ki, acaba hata mı ben de?’’

Kafasını salladı. Kapı çaldığında sabırla o yöne döndüm. ‘’Gir.’’

‘’Efendim, dünden beri kartlarınızdan fazla miktarda para çekiliyor. Haberiniz var mı?’’ Sinirden gülümsediğimde sandalyemi döndürdüm. ‘’Sence var mıdır?’’ O da o tarafa döndüğünde gülmemek için zor durduğuna emindim.

‘’Fazlasıyla kozmetik ve kadın kıyafeti.’’ Ona döndüğümde ne dediğini şaşırmış gibi kafasını eğdi. ‘’Pardon.’’ Odadan çıktığında hala sinirimi atamamıştım.

‘’Yani, benim anlamadığım.’’ Kargolara bakarak konuşuyordu. ‘’Bu kız bu kadar şey alıp ne yapıyor?’’

‘’Çeyiz hazırlıyormuş, Buğra.’’

‘’Hep de eşofman giyiyor yani.’’ Bunu dediğinde son zaman giydikleri aklıma geldi. Artık giymiyordu. Ne tayt ne de eşofman giyiyordu. Geçen gün pantolon ve üstünde kısa bir tişört vardı. Dün resmen etek ve çizme giymişti. Sevgiliyken yanıma geldiğinde hep eşofmanlı olurdu ya da kurstan çıktığı için tayt ve uzun çorap giyerdi. Artık saçları açık geziyordu, topuz yapmıyordu.

Bu durum biraz canımı sıkmıştı, kendini nasıl hissediyordu acaba?

‘’Akşam toplantı var.’’

‘’Biliyorum.’’

‘’Eve geç gideceksin.’’ Yani dercesine ona baktım. Kargoları gösterdi. O tarafa döndüm. ‘’Ee?’’

‘’Sonra boşamaya kalkmasın seni.’’ Bir süre düşündüm. ‘’Bunu ona söylesen kendisinin savcı olup bizi hiçbir avukatın boşamayacağını söyler. Üstüne beni tehdit edip avukatım bile olmak ister.’’ Onu artık tanıyordum, hatta kendisinden iyi tanıyordum. ‘’Geçen gün benden çerçeve istedi.’’

‘’Neden?’’

‘’Evlilik cüzdanımızı asmak için.’’ Gülmeme engel olamadım. ‘’Deli gerçekten odaya astı. Bir de tehdit ediyor beni, boşanmaya kalkarsan kafanda kıracağım diye.’’

‘’Eskiden hiç böyle değildi, ne oldu birden bire?’’

‘’Çünkü eskiden yalnızdı. Etrafında bu tavırları sergileyebileceği birileri yoktu. Aslında çok da arkadaşı var, liseden, üniversiteden ama kimseyi istemiyor.’’ Onu ilk kaybettiğimde eşyalarını bana vermişlerdi. Telefonuna baktığımda mesajlarında çokça grup ve okunmamış mesaj vardı. Bazı okumadıkları yıl olmuştu. O derece kendini yalnız bırakmıştı.

Onu tekrar aradığımda açmıştı. ‘’Çıktın mı tünelden?’’

‘’Evet.’’ Heyecanlı geliyordu sesi. Topuk seslerinden yine o çizmeleri giydiğini anladım. ‘’Yine mi çizme giydin?’’

‘’Ay bugün kombinim çok güzel Araf! İşte bugün çıkmalıydık yemeğe.’’ Güldüğümde devam etmesini bekledim. ‘’Siyah taşlı kazağım vardı ya hani, onu giydim. Altına da etek giydim. Üstüne de kürk giydim. Bence çok güzel oldum. Olmuşumdur değil mi? Dışarıda olmasam görüntülü arardım seni, görmüş olurdun.’’

‘’Hala dışarıda mısın?’’

‘’Evet. Annem ve dernek arkadaşlarıyla yemeğe gittik. Çok sıkıcıydı ama bir sürü dedikodu öğrendim. Bunlar bana bir yıl yeter!’’

‘’Şimdi?’’

‘’Sahildeyim, yürüyorum öyle. Hava çok güzel.’’ Cama döndüğümde havanın kapalı olduğunu farkettim. ‘’Kesin şuan cama baktın ve bana yağmur yağacak diyeceksin.’’

‘’Evet.’’ O da beni tanıyordu. Birbirimizi tamamlıyorduk. ‘’Geç geleceğim bugün biraz.’’ Sesi hemen değişmişti. ‘’Tamam. Ben de alışverişe gideyim o zaman.’’

‘’Eve neden gitmiyorsun?’’

‘’Çünkü seni evde bekleyemem. Sen geç geleceksen ben senden geç gelirim!’’ Bu nasıl bir şeydi? ‘’Yeterince şey almadın mı zaten sevgilim? Hepsini ne zaman giyeceksin?’’

‘’Ha şimdi de parayı dert ediyorsun yani!’’ Bu kadınla başım dertteydi. ‘’Bir daha kartından bir şey alırsam adım Ecmel değil! Hepsinin parasını sana geri atacağım!’’ Sonrasında sesi değişti. ‘’Ama onları eve getir tamam mı? Adamların değil, sen getir. Ben kocamdan istiyorum böyle şeyleri.’’

‘’Tamam, ben getireceğim. Çok geç kalma tamam mı, aklım sen de kalmasın.’’

‘’Kalmasın sevgilim.’’ dedi öldüğüm ses tonuyla. ‘’Aşkım.’’

‘’Efendim?’’

Bu kelimeyi söylediği her an bana bir şeyler yapıyordu.

‘’Seni seviyorum.’’ Gülümsedim. ‘’Ben de.’’

İki dakikada ortamın ağzına sıçmayı başarmıştı.

‘’Ne demek ben de? Ben de seni seviyorum güzeller güzeli karım, benim başarılı sevgilim falan demen gerekiyordu.’’ Kendi kendine sinirlenmişti bana. ‘’Hayatım-‘’

‘’Hayatım falan deme bana! Yok senin hayatın.’’ Telefonu yine yüzüme kapattığında masaya geri bıraktım. ‘’Sinirlenmeyeceğim.’’

‘’Sen iyice aşık oldun he.’’ Buğra’ya baktım. ‘’Sen hala burada mısın lan? Siktir git şu odadan.’’ Bugün daha kime maskara olacağımı merak ediyordum. Yerimden kalkıp kargolara baktığımda bir erkek markası ilgimi çekmişti. Böyle bir şey yoktu. Sadece onu aldığımda masaya koyup açtım. Bir de not vardı. Parfümdü. Hatta benim parfümümdü.1

Eğer kargolar içinde bunu görürsen sakın bana kızma kocam. Aylardır senden ayrı kaldım ve en çok özlediğim şey kokun olmuştu. Bunu arabama koyacağım, bu yüzden bunu görsen de görmemiş gibi yap.

-Ecmel

‘’Deli.’’ Güldüğümde geri kapatıp yerine koydum. Kıskanacağımı bilip açmamı öngörmüştü.

Tüm kargoları arabaya koydurduğumda toplantı için yola çıktım. Mekana geldiğimde en üst kata çıkıp masanın başına oturdum. Bir yandan da Ecmel’in eve gidip gitmediğini kameralardan kontrol ediyordum. Hala yoktu. Daha başlamadan korumasını aradım. ‘’Ecmel nerde?’’

‘’Merkezdeyiz efendim, en son kahve alıyordu kendisi.’’

‘’Tamam.’’ Telefonu kapattığımda aklım onda olsa da toplantı başlamıştı. Yeni bir plan hakkında konuşuyorduk ve gram ilgimi çekmiyordu şuan. Bunu yapmak istemiyordum.

İlerleyen saatlerde hala eve gitmediğinden sinirimi zıplatmayı başarıyordu. Ben geç geleceğim diye eve gitmemek ne demek? Masaya göz attım.

Çok geçmeden bir ses duymuştuk. Bağırıştı daha çok. ‘’İmdat!’’

Masadaki gözler bana döndüğünde sesin sahibini tanımamam imkansızdı. ‘’Bu kadını mahvedeceğim!’’ Sinirle yerimden kalktığımda hızlıca aşağıya inip dışarıdan çıktım. ‘’Alberto!’’ Bir de şu nefret ettiğim ismi söylemesi yok muydu? ‘’Buradayım!’’

Sesin geldiği yöne gittiğimde arka taraftan geliyordu. Gördüğüm manzara o kadar dehşet vericiydi ki ne diyeceğimi dakikalar boyunca bilememiştim.

Ecmel, ikinci katın balkonundan aşağı sarkıyordu.4

*********

Sıkıntıdan ne yapacağımı bilemiyordum. Hiçbir şey alasım da yoktu. Benim kocam neden geç gelecekti? Irına’ya yazdığımda bilmemesine imkan yoktu. Toplantıda olduğunu söylemişti. Bu saatte mi? Ondan nerede olduğunu da öğrendiğimde tek kalan peşimde gezen korumayı atlatmaktı. Kahve alacağımı söyleyerek onu dışarda beklettiğimde acil çıkışından çıkıp taksiye bindim.

Ve ben nakit para taşımazdım. Çok iyiydi.

Adamı güç bela ikna ettiğimde bankada inip para çekmiştim. Beni istediğim yere bıraktığında ona fazlasını bile vermiştim. Kocamla dönerdim zaten ben.

İçeri girdiğimde kimseyi göremedim ama arabaları buradaydı. Bir kat çıktığımda hiçbir oda yoktu. İkinci kata geldiğimde merdivenler beni yormuştu. Odanın birine girdiğimde demir kapısı üstüme kapanmıştı. Çok güzeldi çünkü kapı içeriden açılacak şekilde tasarlanmamıştı. ‘’Öleceğim burada!’’

Bağıramazdım çünkü başıma insanları toplamak istemiyordum. Sıçtığımın odasında ışık bile yoktu!

Balkonun kapısını güç bela açtığımda balkona çıktım. Yüksekti. Demirliklere ilerlediğimde ayağım kaymış ve öne savrulmuştum. Son anda demirliklere tutunmuştum ama ellerim acıyordu. ‘’İmdat!’’

Bağırabildiğim kadar bağırdım. Araf’ı öldürecektim. Onu kesinlikle öldürecektim. ‘’Alberto!’’

Allahın cezası adam!

‘’Buradayım!’’ Sesimi kim duyuyordu bilmiyordum ama biri geliyordu.

‘’Ecmel, napıyorsun orada?’’ Araf’ın sesini duyduğumda rahatlasam da oldukça gergindim. ‘’Çay kahve içiyorum! Ne yapabilirim adam düşeceğim şimdi!’’2

Bana güldüğünde kendine bir sigara yaktı. ‘’Alberto!’’

‘’Noluyor lan?’’ Buğra geldiğinde hemen ona baktım. ‘’Buğra kurtar beni! Bu manyak beni astı buraya!’’ Ağlayacaktım. ‘’Lan ne işin var senin orada?’’

‘’Ya Allah sizi kahretsin, öleceğim burada ben!’’

‘’Kimmiş?’’ Sid geldiğinde ona döndüm. ‘’Sid, lütfen beni kurtar!’’

‘’Kız sen balerindin, napıyorsun orada?’’ Ellerim acıyordu ve bunlar benimle dalga geçmekle meşguldu. Kocam da keyif sigarası içiyordu.

‘’Havada bacaklarını açabiliyordun hani?’’ Nefes nefese kalmıştım artık. ‘’Sid, istersen havada ters takla bile atabilirim ama biri beni kurtarsın artık.’’ Araf’a döndüm. ‘’Alberto!’’

‘’Nasıl çıktıysan öyle in sevgilim.’’

Artık cırladım.

‘’Alberto!’’ Sinirden konuşamıyordum. ‘’Senin soyunu kurutacağım ulan!’’

‘’Hayatım çok büyük konuşmasan mı?’’ Hala aşağıda gülüyordu. ‘’Malum çocuklarımın annesi sen olacaksın yani soyumuz bir gecemize bakar.’’

‘’Ya ben ölceğim burada adam hala bir gecemize bakar diyor!’’ Ağlayacaktım kesinlikle. ‘’Alberto!’’

‘’Bana Alberto demeye devam edersen orada bırakırım seni!’’

‘’Zaten buradayım salak herif!’’ Sinirden ne dediğimi bilmiyordum. Sylvia ve Amanda da geldiğinde şok içinde bakıyorlardı bana. ‘’Sera senin orada ne işin var?’’

‘’Ya sizce ne işim olabilir? Deli miyim ben?’’2

‘’Bence boşan sen bu kadından.’’ Buğra’nın söyledikleriyle gözlerim açıldığında ona döndüm. ‘’Bana bak göt herif, benim savcı olduğumu unutma! Hangi avukat bizi boşama gibi bir istekte bulunacakmış.’’ Ardından Araf’a döndüm. ‘’Ama kocam tabi isterse ben onun seve seve avukatı olurum. Hem sen benimle mezdeke oynadığın günleri ne çabuk unuttun?’’

‘’Bak, dedim ben sana.’’ Yüzünde gururlu bir ifade vardı. ‘’Unutmadım canım. Yine oynarız mekanda.’’

‘’Sera!’’ Hele şükür Irına geldiğinde aşağımda bekliyordu. ‘’Kız napıyorsun sen orada?’’

‘’Oturup ağlayacağım şimdi!’’ Ellerim acıyordu. Sinirle Araf’a döndüm. ‘’Bu sefer gerçekten o çalışma odasında yatacaksın!’’ Gülerek kafasını salladı. ‘’Hatta kaçacağım evden, beni bulamayacaksın.’’

‘’Bu sefer kendi kendine mi ölme süsü vereceksin?’’

‘’Evet, beğenemedin mi? Ama bu sefer gerçek olacak merak etme.’’

‘’Düğünde ölmeseydin karıcığım, banane!’’ Alayla güldüm. ‘’Nerden çıktığını bilmediğim düşmanlarına karını vurmamalarını söylemediğim için özür dilerim!’’

‘’Sera, atla tamam. Ben tutacağım seni!’’ Irına bunu söylese de ben buradan atlayamazdım. Çok yüksekti. ‘’Ya benim yarın gösterim var, ya sakat kalırsam!’’

‘’Vah vah, karımın derdini görüyor musunuz?’’ Elimin birini demirliğe iyice bastırdığımda bacağımın birini karnıma kadar kaldırdım. ‘’Bir saniye.’’ Çizmenin içine yapıştırdığım bıçağı aldım. ‘’Buğra çekil şunun önünden!’’

‘’Valla Lider kusura bakma, ölmek için gencim!’’ Buğra yanından gittiğinde bıçağı ıskalayarak uzağa atmıştım. ‘’Dua et ıskaladım! O da seni sevdiğimden ve kocam olduğundan!’’ Biri artık beni kurtaracak mıydı?

‘’Irına çekil tamam.’’ Araf yürüdüğünde aşağıdaydı. ‘’Atla sen de!’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Atlayamam.’’

‘’Ecmel, bulunduğun kat kapalı, hiçbirimiz giremeyiz yani oraya.’’ Ağlamaya başladım. ‘’Ya öleceğim diyorum!’’

‘’Ben buradayım, ölmeyeceksin ayrıca!’’

Elim artık dayanmıyordu tutmak için. Ve artık gerçekten korkmaya başlamıştım. ‘’Araf, çok korkuyorum ben.’’

‘’Bebeğim, tamam tutacağım işte ben seni.’’

Gözlerimi sıkıca kapattığımda elimi demirlikten bıraktım. Araf dediği gibi beni tuttuğunda boynuna sıkıca sarıldım. ‘’İyi misin?’’

‘’Değilim.’’ dedim ağlayarak.

‘’Nerden çıktın sen oraya?’’ Beni kucağından bırakıp düz durmamı sağladığında gözlerimi sildi. ‘’Odaya girince kapı üstüme kapandı. Ben de geri çıkamayınca balkona girdim. Aşağı bakayım diye eğilecekken ayağım kaydı.’’

‘’Kaç santimlik çizme giyiyorsun Ecmel! Belliydi bir gün bir şey olacağı.’’

‘’Kızdın mı?’’ Bana sarıldığında elini saçlarıma koydu. ‘’Hayır ama korktum. Gelmek istiyorsan beni neden aramıyorsun sen?’’

Aklıma gelenle yakındım. ‘’Of hiç sorma zaten gelişimi!’’ Ondan uzaklaştığımda konuşmaya devam ettim. ‘’Korumayı atlatmak için merkezin acil çıkışından çıkıp taksiye bindim. Sonra adam bana kart geçmediğini söyledi, ben nakit kullanmamışımdır hayatımda. Adamı ikna edip bankadan para çektim, sonuç buradayım yani.’’

‘’Kızım sen deli misin?’’ Buğra’nın sorusuyla kafamı iki yana salladım. Sid gelip sarıldığında anlam veremedim ama komikti. ‘’Ay çok korktum sana bir şey olacak diye.’’ Onu ittirdim. ‘’Evet o yüzden benimle dalga geçtin değil mi?’’

‘’Ne münasebet!’’ Dedi benden uzaklaşırken. ‘’Ben sadece havada dans edip edemeyeceğini merak ettim.’’1

‘’Tatlım benim fiziğim yirmiliklere taş çıkartır!’’ Ardından somurtarak Araf’a döndüm. Hala gülümsüyordu. ‘’Arabanın anahtarı.’’ Cebinden çıkarıp uzattığında diğerlerine döndüm. ‘’Hepinize iyi geceler.’’ El salladığımda yine Araf’a döndüm.1

‘’Tek başıma güzel bir uyku çekmek için sabırsızlanıyorum!’’

Yanından geçip gittiğimde taşa takılıp tökezlemiştim. ‘’İyiyim ben!’’

Arabanın yanına geldiğimde kapıya yaslanıp onu bekledim. Araf elleri cebinde rahat bir şekilde geldiğinde önümde durdu. ‘’Ne var?’’

‘’Hiç.’’ Bana yaklaştığında ona bakmaya devam ediyordum. Dirseğini cama yaslayıp elini yanağıma koyduğunda bir parmağı çenemi buldu. Beni sertçe öptüğünde düzgün düşünemedim bile. Kimsenin olmamasının rahatlığıyla karşılık verdim.

Kendi içimde nefes nefese kaldığımda benden ayrıldı. "Çalışma odanda yatmaktan kaçıyorsan, yemezler."

"Ben kaçmıyorum da," Belimi kavradığında bedenimi iyice kendine yasladı. "Sen bensiz o yatakta uyuyabilecek misin?"

"Ben de uyumam, ayrı yatarız. Bu sana yeterli bir ders olur."

"Altı ay yetmedi mi ders olması için?" Yutkunduğumda kalbim parçalandı. "Ben senden gelecek her şeye razıyım. Sadece senden ayrı kalmak istemiyorum."

"Araf, evliyiz."

"Sana karşı olan bencilliğimi göremiyor musun?" Görüyordum. "Sen hep benimdin. Çocukluğunda, büyüdüğünde, sevgiliyken, evliyken." Doğruydu. "Ecmel, sen hep banaydın."

Kafamı cama yasladığımda yüzünü inceledim. "Ben ölmenden korkuyorum artık."

Bunu ilk defa duyuyordum.

"Az önce bile, bakma sen güldüğüme. Eğer panik yapsaydım sen kötü olacaktın." Doğruydu. "Sana zarar gelecek diye ödüm kopuyor."

"Peki sen?" diye sordum. "Ya sana gelirse, ben ne yapacağım?"

"Söz veriyorum, bana hiçbir şey olmayacak." Ellerini saçlarımda hissettim. "Kendime bir şey olmaması için elimden gelenin fazlasını yapacağım."4

Ona bakarken gözümden yaşlar geliyordu. "Ah, benim küçük bebeğim."

Gülmeye çalışarak gözümdeki yaşları sildi. Çizmelerime rağmen parmak ucumda yükselip ona sarıldım. "Lütfen sana bir şey olmasın."

Yutkunuşunu hissettim. Benden çekildiğinde ellerini yanağıma koydu. "Yine mi ateşin var senin?"

Bilmiyordum.

"Etek giyiyorum ya birkaç gündür, belki soğuk alıyorumdur."

"Neden?" Öylece kafamı salladım. "Kendimi öyle güzel hissediyorum."

"Peki." dedi iç çekerek. "Hadi evimize artık."

Binmeden parmağımı göğsüne koydum. "Çalışma odanda yatacaksın."

Güldüğünde yanağımı öptü. "Sen iste, ben salonda da yatarım."

Kapımı açtığında oturdum. "Salon olmaz, çalışma odan bize daha yakın ya o yüzden."

Arkadaki kargolara baktım. "Çok kızdın mı?"

"Yok. Sana kızmak ne haddime." Kıkırdadığımda aklıma telefondaki sesi geldi. Eline uzanıp tuttuğumda kendi dizime koydum. ''Bacağın buz gibi.'' Oysaki üşümüyordum. ''Neden geldin sen?''

''Seni görmek istedim sadece, başka bir şeyden değil.'' Yönümü ona çevirdiğimde kafamı koltuğa yasladım. Elimi yukarı kaldırıp öptüğünde ortaya koydu. Uykum geliyordu. Gözlerim gidiyordu. Sanırım bir de ateşim vardı. ''Yarın gösterim var.'' dedim yarım hevesle. ''Uzun zaman sonra ilk gösterim, gelirsin değil mi?''

''Kendini hazır hissediyor musun?'' Kafamı salladım. ''Bu hayatta unutmayacağım şeyler arasında.'' Aslında üç şey vardı. O, bale ve savcı olmak.

Ve ben ikisini unutmamış, onu unutmuştum.

''Özür dilerim.'' Elini bırakıp cama dönecekken elimi sıkıca tuttu. ''Sakın.''

''Aklındakileri biliyorum.'' Zaten bilmemesine imkan yoktu. Sessizce eve geldiğimizde elimi bırakmamıştı. Dışardakiler kargoları eve koyduklarında bir anda yorgunluğum gitmişti. ''Hadi hepsini açalım!''

''Ne?''

''Hadi hadi.'' Çizmelerimi çıkarıp kutulardan aldığımda yukarı çıkardım. ''Siyah giyinip pembe çorap mı?'' Arkamdan konuşmasını takmadığımda kürkümü yerine astım. Yere oturup bağdaş kurduğumda kutuları açmaya başladım. ''Gelsene!''

''Kızım sen tüm gün dışarıda değil miydin?'' Bir yandan kutuları dibime koyup beni izlemek için karşıya geçmişti. Hayır söylenmesine rağmen yanımdan da ayrılamıyordu.

''Hayatım, sen vurulduğunda da ben sahneden inip geldim yani. Sence yorulur muyum?'' Aklından bir şey geçtiğinde göz ucuyla ona baktım. Aldığım kıyafetleri tek tek ona gösterdiğimde hepsini beğenmişti. En son makyaj malzemelerine geçtiğimde rujumu denedim. ''Olmuş mu?''

''Ben anlamam.'' Kıkırdadığımda yanına gidip dudaklarımı yanağına yastırdım. İzi çıkmıştı. ''Şimdi?''

''Olmamış.'' dedikten sonra dudaklarıma kapanıp beni öpmüştü.

''Aşkım.'' diye mırıldandım geri çekilirken. Ona bu kelimeyi söylemek istiyordum sürekli. ''Bence oldu.'' Dudağı hep simle parladığında güldüm. ''Böyle dışarı çıksana!''

''Bak!'' Beni uyardığında kollarımı ona dolayıp yüzünü öptüm. ''Kendin kaşındın!'' Benden kaçtığında elime ruju alıp peşinden gittim. ''Kaçma benden!''

''Ulan evi biri izlese yemin ederim şu durumu açıklayamam!'' Onun yürümesi benim koşmam olduğu için anca yetişiyordum ona. ''Karın seni öpmek istiyor! Neden kaçıyorsun Lider?''

Ben yürüyüp ruj sürerken o yüzünü ve dudaklarını siliyordu. ''Lan sen az önce havada sallanıyordun! Bu ne enerji amına koyayım!''2

''Küfürlü konuşma!'' En son camın önünde durduğunda koltuktan zıplayıp kucağına atladım. Yere düşmeme izin veremeyeceğinden mecbur tutacaktı. ''Manyak karı!''

Beni ikinci kere havada yakaladığında bacaklarımı beline doladım. ''Şimdi kim alacak seni benim elimden?''

Ellerimi iki yanağına koyduğumda dudağını öptüm. Belimden tuttu. Karşılık verdiğinde gülmeme engel olamadım. ''Benden kaçıp neden öptüğümde geri çekilmiyorsun?''

''Çünkü beni öpmeni istiyorum.''

''Bipolar mısın? Neden dakikalardır kaçıyorsun o zaman be adam!'' Sadece güldüğünde gülüşü hoşuma gitti. Tekrar onu öptüğümde ilerleyip sırtımı duvara yasladı. Elini yanağıma koyduğunda bir diğer eli bacağımdaydı. ''Şu eteklerini parçalatacaksın bana en sonunda!''2

''Yenisini alırım.''

''Ama sen.'' Kucağından indiğimde onu ittirdim. ''Bu gece çalışma odanda yatacaksın.''

Beni bir hamleyle tuttuğunda boynumu ve yanağımı öptü. ''Tek yatmam.''

''Tek yatacaksın!''

Bir yandan beni odaya çıkarttığında resmen yatağa fırlatılmıştım. ''Hayvan!''

''Senin ağzın bozuldu iyice.'' Dizlerimin üstünde yükseldiğimde gömleğinin düğmelerini çözüyordu. ''Hmm, öyle miymiş?'' Kafasını salladığında üstüme eğildi. Beni öpecekken yan döndüm. Bu ona engel olmayıp boynuma ilerlemişti. ''Kazağın boynunu kapatıyor.''

Onu ittirdim. ''Bunlarla uyuyacağım belki.''

''Peki ben izin verecek miyim?''

Şaşkınca üstümdekilere bakıp konuştum. ''Bunlarla uyumama mı?''

''Yok.'' Tekrar üstüme eğildiğinde geri çekilmedim. ''Direkt olarak uyumanı istemiyorum bu gece.''

************

Gösteriye dakikalar kaldığında hala Araf'a ulaşmaya çalışıyordum. Gelmemişti. Geleceğini söyleyip gelmemişti. Geldiği yolda trafik dahi yoktu. ''Sera, artık çıkman gerekiyor.''

Mecbur kafamı salladığımda telefonumu bırakıp kulisten çıktım. Sahneye ilerlediğimde sadece annem buradaydı. Ama bana söz vermişti.

Işıklar kapandığında benim adımımla benim için ışıklar yanmıştı. Yakan o değildi. Yükselen alkışların arasında o yoktu. Ben yine de en iyi şekilde dans etmiştim. Hiç çalışmamıştım ama iyiydim. Ben hep iyiydim.

Keyifsiz bir şekilde bittiğinde gülümsemeye çalışarak selam verdim. Sahneden indiğimde direkt olarak telefonuma gittim. Ne bir arama ne bir mesaj vardı. İşi olduğunu söylese ben onu anlardım ki.1

''Nasıldı?'' Anneme sorduğumda hemen gülümsedi. ''Çok iyiydin, her zamanki gibi.''

Diğerleri ile konuşup erkenden çıktığımızda annemin şoförü beni de bırakacaktı. Kafamı cama yasladığımda yolu izledim.

''Dur!'' Kaza yapan arabayı görür görmez tanımıştım. ''Noluyor?''

''Dur dedim!'' Araba durduğunda hızla indim aşağıya. Annem de peşimden geliyordu. ''Anne!'' Bir adım daha atamadan araba patladığında ayağım yere çakılı kalmıştı.5

Dünya dönmeyi bırakmıştı sanki.

Sadece gözümden bir yaş aktığında zaman durmuştu benim için. Ya da bizim için.14

57. Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

Reklamlardan sonra devam edeceğizdir.3

Bölüm : 09.12.2024 12:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...