Onu görmek için bekliyordum. Onu son kez görecektim. Sondu. Bitmişti. Kalbim atmıyor gibi hissediyordum. Nefes aldıkça ciğerimi söküp atmak istiyordum.
Soğuk morga girdiğimde ilk defa üşüyordum. Onun yokluğu ilk kez bana bu kadar koyuyordu. Gerçekten gitmişti. Ağrımayan kalbim ilk defa bu denli ağrıyordu. Atsın istemiyordum. 12 numara. Onu koydukları yerin numarasıydı. Artık benim için lanetten başka bir şey değildi.
Neden bana acı çektirecek şeyler sırasıyla geliyordu?
Beyaz örtüyü kaldırdıklarında onu gördüm. Hayatımda hiç bu kadar şiddetli yutkunmamıştım. Ağlamadım belki ama kalbim sızlıyordu. Ruhu çekilmişti resmen. Onu tanıdığım gibi değildi. Ben onun her halini tanıyordum, biliyordum. Çocukken, okula giderken, büyürken… Artık ölüsünü de biliyordum. Ve hiçbiri bu kadar acıtmamıştı.
Onu göremediğim her yıl pişman olurdum ülkeye gelmediğim için. Her geleceğim sıra dedemle tartıştığımız için heves bırakmıyordu onu görmem için.
O yaşasın istiyordum, her zaman. Benimle olmasa dahi ben onun varlığını bileyim istiyordum. Çok mu şey istemiştim?
Dayanamayıp çıktığımda dik durmaya çalıştım. Çok zordu. O benim duruşumu severdi. Artık o yoktu. Kokusu dahi burnumdan gidecek bir zamandaydık. Bunu istemiyordum. Onu geri istiyordum. Duvardan destek aldığımda en yakın koltuğa oturdum. Kimse yoktu.
Başımı ellerimin arasına aldığımda başımı eğdim. Bu hiç olmamıştı. Bunu gören olmamıştı ve kimse göremeyecekti. Göremeyecek biri içindi.
Telefon bildirimi duyduğumda bana ait değildi. İç cebimden onun telefonunu almıştım. Düğünün başında odada kaybolmasın diye bana vermişti. Bir anımsatıcıydı.
Bildirime girdiğimde bir liste olduğunu farkettim. İlk aşkıyla ilgili maddeler vardı.
İlk aşkını bulmak
İlk aşkına tekrardan aşık olmak
Diğer maddelerde de onunla yapmak istediği şeyler vardı. Saate baktığımda tam gece yarısı olduğunu farkettim.
Telefonun ekranına bir yaş düştü. Ve ben onun yerine tik attım. Bilmeden onun ilk aşkı olmuştum. Restoranda beni gördükten sonra keşke bir daha karşısına çıksaydım. Belki de hiç bu yola girmemiş olurdum. Belki dediği gibi en iyi basketbolcu olurdum.
Belki o da en iyi savcılardan biri olurdu.
Artık başka bir hayata kalmıştık. O gitmişti. Hep gideceğini söylerdi. Ve gittiği kişi ben olmuştum.
Telefonu komple kapatıp cebime geri koydum. Onu kapatsam dahi kendi telefonumda da onun fotoğrafları vardı. Şifrem doğum günüydü. Onu hatırlatmayacak tek bir eşyam yoktu. Telefonumu aldığımda ekranına baktım.
Fotoğraf çekmeyi sevmezdim ama onu hep çekerdim. O da hep isterdi. Kendisini çekmemi istediği tüm fotoğrafları kendi telefonumdan çekerdim. İlk defa ondan habersizdi bu. Kucağımda, göğsümde uyuyordu. Bedenim onun eviydi.
Sanırım artık ikimizinde evi kalmamıştı.
Gece boyu orada kaldığımda kimseyi görmek istememiştim.
Cenaze arabası geldiğinde bakmaya gücüm yoktu. Annesi sürekli ağlıyordu. Artık sesi kısılmış, sessiz sessiz ağlıyordu.
Sabahın ilk saatlerinde mezarlığa gelmiştik. Ben de ölmek istiyordum. Ben de yanına gömülmek istiyordum.
Engin amca kızına son kez kefeniyle sarıldığında toprağa bıraktı. Bana söylenmişti ama ben yapamazdım. Ben ona son kez sarılacağımı bilsem onu bırakamazdım. Buğra bir dakika yanımdan ayrılmamıştı. Kendime zarar vermemem için benden tüm eşyalarımı almıştı.
Ben o toprağın altındaydım. Engin amca küreği aldığında onu durdurdum. ‘’Ben yapacağım.’’
Onu ilk defa bu kadar çökmüş görüyordum. Omzuma dokunup benden çekildiğinde babam destek olmuştu. Kimsenin ona toprak atmasını istemiyordum. Bunu yapacak biri varsa tek bendim. Ona veda edemiyordum. Ondan gidemiyordum.
Yarısını attığımda Buğra beni durdurmuştu. Onu dinlemeden devam ettim. Gözümden o kadar çok şey geçiyordu ki önümde toprak yoktu, o vardı.
Arkasındaki ağacın kenarına çöktüğümde öylece bakındım. Herkes gittiğinde Buğra’dan gitmesini istedim. Tek ben kalmıştım.
Adımlarım mezarını bulduğumda dizlerimin üstüne çöktüm. Bunu yapabileceğim ondan başka kimse yoktu. Artık o da yoktu.
‘’Ecmel.’’ Kalbim kanaya kanaya ismini söylediğimde ilk kez isminden nefret ettim. Cevap yoktu. ‘’Geri dönemez misin?’’ Ellerimi toprağa koydum. Soğuktu, çok soğuktu. ‘’Lütfen, geri dön.’’
Kafamı toprağa koyduğumda ismine baktım. Soyadım ilk defa yakışmıyordu ona. ‘’Bana geri gel, yalvarırım bize dön.’’
Defalarca bunu sayıkladım. ‘’Ben sen olmadan yaşayamam, lütfen gel.’’
Sırtıma birisi dokunduğunda kim olduğunu anlamıştım. ‘’Uzak dur benden.’’
‘’Araf.’’ Dedem bunu söylediği an kafamı kaldırıp ona baktım. ‘’Söyleme o lanet ismi!’’ Ona bağırdığımda bana çok kötü bakıyordu. ‘’Hayatımı mahvettin. Resmen hayatımı mahvettin. Mutlu musun şimdi?’’
‘’Özrün onu geri getirecek mi?’’ Ayağa kalkıp karşısına dikildim. ‘’HAYATIMI SİKTİN SEN BENİM! ŞİMDİ BENDEN ÖZÜR MÜ DİLİYORSUN?’’
Başını öne eğdiğinde konuşmaya devam ettim. ‘’NEDEN ÇIKARDIN ONU KARŞIMA? NEDEN ONU HAYATIMA SOKTUN?’’
‘’Dede.’’ Dedim dizlerine kapandığımda. ‘’Lütfen onu geri getir.’’ İlk kez ona karşı gelmek istiyordum. ‘’Yalvarıyorum onu geri getir dede.’’
‘’Oğlum.’’ Omuzlarımı tuttuğunda benimle birlikte çöktü. ‘’O benden korkmayan tek kişiydi. Dede lütfen, beni kimsesiz bırakma!’’
Aklıma küçük Araf’ın dedesine yalvarışı gelmişti. O da böyleydi. Ama onun o zaman gerçekten kimsesi yoktu. Ve şimdi gerçekten kimsesiz kalmıştım.
‘’Senden hep nefret edeceğim. Küçükken olduğu gibi her zaman senden nefret edeceğim!’’
Bunlar benim değil onun cümleleriydi. ‘’Gidelim oğlum, gel.’’
‘’Gitmem ben.’’ Dedim ondan uzaklaşarak. Ecmel’in yanına döndüm. ‘’Ben onu tek bırakamam. O bensiz uyuyamaz.’’
Toprağın yanına yattığımda ona sarıldım. Ben orada olmalıydım. Ben ölmeliydim. ‘’Git buradan!’’
Canım yanıyordu. Benim canım bu toprağın altındaydı. Ve ben bu toprağın altında kimsesiz kalmıştım.
Geceye kadar orada kaldığımda ilk kez eve döndüm. Sadece üstümü değiştirmek istiyordum. Giyinme odasına girdiğimde kıyafetlerimin arasında onun elbisesine rastladım. Ne zaman koyulmuştu bilmiyordum ama giydiğini hatırlıyordum.
Oradan çıktığımda dağınık bir şekilde odaya ilerledim. Yattığı yere baktım. Sol tarafımda kalbimin üstünde uyurdu. Aklımda sesi yankılandı.
‘’Kalbinin sesi benim uykumu getiriyor. Ben hep burada yatayım, olur mu?’’
Yatağa oturduğumda yastığa dokundum. Geçen gece bu evde uyuduğumuz son gecemiz olacaktı. Dün gece yeni evimizde olmamız gerekirken bu gece ben yine bu eve dönmüştüm. Kafamı yastığa koyduğumda gitmeyen kokusunu içime çektim. Acı veriyordu.
Bebek gibi kokuyordu. Parfüm sıkmasa dahi teninin kokusu o kadar güzeldi ki hiç unutmak istemeyeceğim türdendi.
Evden çıktığımda arkama dahi bakmadım. Bir daha gelmeyecektim. Köpeği de mekana götürmelerini istedim. İki gündür sessizdi o da. Hissediyor gibiydi.
Mekana geldiğimde kimseyi görmeden yukarı kata çıktım. Kendi odama girip çekmeceden eşyalarına baktım. Kimliğine kadar bendeydi. Kimliğini aldığımda geri aşağıya indim. ‘’David burada mı?’’
Bana bakmadan kafalarını salladıklarında içeriye ilerledim. Sadece David’e bakıp kimliğini uzattım. ‘’Bu sen de dursun. Almanya dışındaki her yere bakın. Adını da tüm haber sitelerinden kaldır. Kimsenin onu görmesini istemiyorum.’’4
‘’Kuzey-‘’ Buğra konuşacakken David onu susturdu. ‘’Tamam. Bakacağız.’’
Onlardan uzaklaştığımda geri odama çıktım. Almanya dışındaki her yere gidebilirdi. Almanya olmazdı. Almanya’dan nefret ettiğimi biliyordu. Almanya’ya gitmezdi o. Her ne kadar tek ben görsem de yaşıyorsa da bilmek istiyordum. Bir yerlerden çıksın istiyordum.
‘’Hayır!’’ İlerlediğimde annem beni durdurdu. ‘’Hayır, hayır…’’ Defalarca bunu söylediğimde patlayan arabadan düşen parçalar canımı yakıyordu. Sarsılarak ağladığımda dizlerimin üstüne çöktüm. ‘’Olmaz!’’
‘’Anneciğim!’’ Annem anlamıştı, o arabanın onun olduğunu biliyordu. ‘’Anne lütfen birini ara, ben yapamam. Ben onsuz olamam anne.’’ Yerimden kalkıp koştuğumda arabada hiçbir şey gözükmeyecek seviyedeydi. ‘’Sera!’’
Annem beni kollarımdan tutup çektiğinde gücüm yoktu. ‘’Anne bırak! Ben de ölmek istiyorum.’’
‘’İzin vermem hayır!’’ Beni iyice sardığında ağlamamı durduramıyordum. ‘’Anne onu kaybedemem. Ben onu da kaybedemem.’’
Yere yığıldığımda annemde benimle yerdeydi. ‘’Anneciğim yapma lütfen.’’
‘’Onu da kaybetmek istemiyorum!’’ Diye bağırdım. Elleri buz kestiğinde beni anladığını farkettim en sonunda. Hıçkırarak ağladığımda annem beni göğsüne çekmişti. ‘’O ölmesin anne, yalvarıyorum ölmesin. Onu da almasınlar benden!’’
Gözlerim artık görmüyordu. O kadar çok ağlıyordum ki annemi bile duyamıyordum. Bir sürü itfaiye ve ambulans geldiğinde babamı da gördüm. ‘’Baba!’’ Bana sıkıca sarıldığında ona sarıldım. ‘’Baba lütfen bir şey yap! Nolur kurtar onu!’’
En son hatırladığım onun kollarına yığılmamdı.
‘’Bu arabanın frenleri tutmuyor. Ne bok yediniz siz?’’ Buğra’yı arayıp hızlıca konuştum. ‘’Ne demek frenleri tutmuyor? Neredesin sen?’’
‘’Ecmel’in gösterisi var. Ona yetişmeye çalışıyorum ama siktiğimin arabası durmuyor!’’
‘’Geliyorum hemen.’’ Onun gelmesini bekleyemeden geriye döndüğümde boş yoldaydım. El frenini çektiğimde araba savrularak gidiyordu artık. En sonunda bir yere çarptığımda bana bir şey olmamıştı. Sinirle arabadan indiğimde önden çıkan dumanlara baktım. Yine ne oluyordu kim bilir?
Daha vaktim vardı. Erken gidip ona sürpriz yapmak istemiştim ama olmayacaktı sanırım. Buğra geldiğinde arabasından inip yanıma geldi. ‘’İyi misin sen?’’
‘’İyiyim. Beni otele bırak.’’ Arabaya ilerlediğimde sinirle bindim. Kendisi de bindiğinde geri dönmemişti. ‘’Beni otele bırak dedim, duymadın mı?’’ Ona geleceğime dair söz vermiştim. Onu kıracak bir şey yapmak istemiyordum artık. ‘’Seni otele bırakamam.’’1
‘’Layla denen herifin babası yaşıyor olabilirmiş. David ondan şüpheleniyor araban için.’’
‘’Buğra. Şimdi zamanı değil! Ecmel orada beni bekliyor.’’ Sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. ‘’Adamlarından mesaj yollamış. Arabanın altına bomba koydurmuş, Sera’nın videosunu atacakmış herkese.’’ Kan beynime sıçradığında sinirle torpidoya vurdum. ‘’Orospu çocuğu!’’2
Telefonum çaldığında Ecmel’in aramasını kapatmak zorunda kaldım.
‘’Bilmiyorum, David hala bulmaya çalışıyor ama ulaşabileceğimiz tüm ağları kapalı.’’ Çok güzeldi. Hem de çok güzeldi. Sinir o kadar beynime sıçrıyordu ki onu bulduğum gibi öğretecektim. Ne Ecmel ne bir başkası o videoyu görmemeliydi. Ben onu daha yeni kazanmış, korkularını yenmesini sağlamışken bunu ona yapamazdım. Dün gece ona başıma bir şey gelmemesi için çabalayacağım demiştim. Neden bu kadar denk gelmek zorundaydı?
‘’Sakin ol, bulacağız o iti.’’
‘’Sakinim zaten.’’ Asla değildim. ‘’Ecmel kırılacak bu sefer, söz vermiştim geleceğime.’’ Alnımı sıvazladığımda sinirimi bir şeyden çıkarmak istiyordum. ‘’Durumu da anlatamayız amına koyayım şimdi!’’
‘’Şu hayata girdiğim günü sikeyim ben!’’ Güçlü olmaktan nefret ediyordum, insanların bana bulaşmasından nefret ediyordum. Ne vardı normal bir hayatım olsaydı?
Depoya geldiğimizde çocukların yanına gittik. ‘’Buldunuz mu bir şey?’’
‘’Bulduk sayılır.’’ David başını bilgisayardan kaldırmadan konuştuğunda bulmasını bekliyorduk. Bir yandan da gözüm saatteydi. Telefonum hiç susmuyordu. ‘’Açmayacak mısın?’’
Irına geldiğinde bana baktı. ‘’Sera’nın gösterisinde olman gerekmiyor muydu?’’
Bunlar ben bilmediğim vakit mi konuşuluyordu? ‘’Sera’nın zehirlediği sandığı adam aslında yaşıyormuş. Şimdi de tehdit olarak bana videosunu attı. Gece yarısına kadar onu bulmamız lazım.’’
‘’Adam öyle ayarlamış çünkü. Güne girdiğimiz an tanıdığımız herkesin telefonuna atacak.’’ Artık ne düşüneceğimi bilmiyordum. ‘’Ya blöfse?’’
‘’Keşke blöf olsa. Programlamış her şeyi. Eğer adamı bulursak programını kırarak videoyu kökten silebiliriz.’’ Kafamı sallayabildim sadece.
‘’BULDUM!’’ Bağırdığında hepimiz bilgisayara baktık. ‘’Uzakta bir fabrikada. Hızlı olursak otuz dakikaya ordayız.’’ Hepimiz çıktığımızda Buğra arabanın anahtarını bana atmıştı. Onunla bindiğimizde saate baktım. Çoktan sahneye çıkmıştı, bitecekti bile. Ve ben yetişememiştim.
Kendimden nefret ediyordum.1
Yarım saatte vardığımızda kapıda bir sürü adam vardı. Anlaşılan geleceğimizi biliyorlardı. ‘’Sid ve Leo arka taraftan girsinler. Biz ön tarafı hallederiz. Sylvia sen de Irına ile arka taraftan girerek içeridekileri halledin.’’
David’in bize verdiği kulaklıklardan konuştuğumuzda arabadan indik. ‘’David sen zaten bilgisayardasın.’’
‘’O iş ben de.’’ Arabadan indiğimiz saniye bize sıkmaya çalıştıklarında arabanın kenarına geçmiştik. ‘’Buğra dikkat et!’’
İkimizde dönüp arabanın arkasına geçtik. ‘’Kaç kişi saydın mı?’’
‘’10.’’ Kafamı salladım. ‘’Kardeş payı o zaman.’’ Güldüğünde silah sesleri kesilmişti. Belimdeki silahı çıkarıp emniyetini açtığımda bagajın camından yerlerini görmeye çabaladım. İkisini gözüme kestirdiğimde kafamı hafifçe kaldırıp iki el ateş ettim. Iskalamamıştım.
‘’Arka tarafı hallettik, biz içeri giriyoruz.’’ Sid konuştuğunda Buğra da diğerlerini indirmişti. Bakıp üç el daha sıktığımda Buğra da ben de ayaklanmıştık. ‘’Bitti, biz de geliyoruz.’’
‘’Sen çatışmaya girer miydin ya?’’ Buğra alayla konuştuğunda gülmeme engel olamadım. Ecmel hayatımda olduğundan beri sadece insanlara fiziksel ve güçsel olarak zarar veriyordum. Silahlı işlere girmek istemiyordun. Bu işlere Buğra ve diğerleri bakıyordu. ‘’İşin ucunda karımı korumam gerekiyorsa, evet.’’
‘’Ama özlemişim.’’ Dedim elimdeki silaha bakarak. ‘’Karının kime çektiği belli oldu.’’ Silah kullanmayı ve diğer şeyleri de biliyordu. Birini dövdüğünü görmemiştim daha ama refleksleri iyiydi. Kaçabiliyordu.
İçeri girdiğimizde de önümüze çıkan herkesi indirmiştik. En son bir adamın kafasını kapıya geçirdiğimi hatırlıyordum. Kapı sağlamsa da kafası değilmiş anlaşılan. Saate baktığımda gösteri çoktan bitmişti. Üstünden saat geçmişti. Ve beni aramayı bırakmıştı.
Buradan kurtulup bir an önce onu aramak istiyordum. Onu kırdığımı bile bile ona sarılmak istiyordum. Ona zarar veren son kişiden kurtulup kendi acımı da dindirmek istiyordum.
‘’Görüşmeyeli ne zaman oldu, Araf?’’
Bana seslenen adamı duyduğumda arkamı döndüm. Küçük olmama rağmen onu hatırlıyordum. Dedem şirkete beni de götürdüğünden çoğu çalıştığı adamı tanıyordum. Babaannemi öldüren adamın oğluydu. Ve onun oğlu de benim çocuğumu öldürmüştü. ‘’Sen!’’
Üstüne yürüyüp suratına bir yumruk geçirdiğimde savrulmuştu. Buna karşılık gülüyordu bir de. Yakasından tutup sertçe duvara fırlattım. ‘’Seni orospu çocuğu!’’
‘’Kuzey!’’ Buğra beni çektiğinde sinirim geçmiyordu. Onu gördükçe artık sadece babaannem değil Ecmel’i de görmüştüm.
‘’Öldürmeyin, oyalayın sadece.’’ David konuştuğunda devamını bekledik. ‘’Ona vurduğun an Sera’ya mesaj gitmiş. Ne gittiğini bilmiyorum ama onu öldüremezsin şuan.’’
‘’Ne yolladın ona?’’ Sinirle üstüne yürüdüğümde yerde gülmeye devam ediyordu. ‘’Bilmem, gönderdim bir şeyler.’’
Tek istediğim videoyu göndermemesiydi.1
Bilmiyordum ki daha kötü bir şey gönderdiğini.
‘’Seni öldüreceğimi biliyorsun değil mi?’’ Yakasına yapıştığımda gülerek kafasını salladı. ‘’Ben alacağımı ve vereceğimi bitirdim. Ölsem umurumda olmaz.’’ Pişkinliği beni o kadar delirtiyordu ki kafasını duvara vura vura öldürmek istiyordum onu.
‘’Karın sana beni zehirlediğini söyledi değil mi?’’
‘’Aslında böyle bir şey olmadı.’’ Ne? ‘’Onu oradan hiç çıkarmadık. O zehirli yemeği hiç yemedim.’’
‘’NE YAPTIN LAN ONA!’’ Bir kez daha sertçe yumruk attım. İçim soğumuyordu. ‘’Senin Alberto ve Girdap olduğuna dair belgelerin yerini istedik.’’ Alayla güldüğünde beynimden vurulmuşa döndüm. Diğerleri sesli bir şekilde geldiğinde elimi kaldırıp susmalarını istedim. ‘’Almanya’da olduğunu bildiğimden sordum. Bilmediğini söylemişti.’’
Ecmel, bunu benden saklamıştı. Sırf daha fazla acı çekmeyeyim diye benim yüzümden onu dövdüklerini söylememişti. Mutfakta ona bunu sorduğumda bakışlarını kaçırsa da düşündüğünü sanardım. Öyle değildi. Yalan söylemişti.
Beni ifşa etmemek için kendini feda etmişti.
‘’Bitti.’’ David konuştuğunda artık onu öldürmemek için bir sebebim kalmamıştı. Onu ortaya kadar sürüklediğimde olabildiğince tekme atarak canını yakmıştım. İçim soğumuyordu. Belimdeki silahı çıkarıp kafasına dayadığımda parmağım tetikteyken Buğra’nın sesi beni durdurmuştu.
Arkamı döndüğümde saçlarına kadar ıslanmış, dağınık bir Ecmel görmeyi beklemiyordum. Bu hali beni öldürmeye yetmişti.
Gözlerimi açtığımda hastanede olmayı beklememiştim. Kimseyi görmediğimde kolumdaki serumu çekerek yatakta doğruldum. ‘’Araf!’’
Yerimden kalkıp ilerlediğimde odadan çıktım. Sadece annem, babam ve Ece vardı. ‘’Anne.’’
O konuşmadan yanına oturdum. ‘’Var mı bir haber?’’
Hastanede olduğumuza göre belki kurtulmuştu. Yoksa benim burada ne işim vardı değil mi? ‘’Ece.’’ Ona doğru ilerlediğimde kafasını eğmiş ağlıyordu. ‘’Araf nerede? Ameliyatta falan mı?’’ Sadece kafasını iki yana salladığında yanına oturdum.
Belki de iki yıla yakındır bunu ona söylemiyordum. ‘’Hani sen doktorsun ya, onu kurtaramaz mısın?’’ Titreyen ellerimle koluna dokundum. ‘’Kurtarırsın değil mi?’’ Gözlerimi silip ona baktım. ‘’Seni affederim. Yemin ederim unutacağım her şeyi!’’
Ben onu korumak için her şeyi yapardım.
‘’Eğer bulunursa, kurtarmak için elimden geleni yaparım.’’ Sadece bunu söylediğinde babama döndüm. ‘’Baba, sen neden bilmiyorsun?’’
‘’Canım.’’ Omzuma dokunmak istediğinde elini çektim. ‘’Neden kimse beni anlamıyor?’’ Ağladığımda çok yalnız kaldığımı hissettim o an. ‘’Onun sana iyi geldiğinden emin misin? Eğer ayrılacaksan ben desteklerim seni.’’
‘’Eminim. Ve ayrılmayacağım ondan.’’ Direkt olarak söyledim. Anneme döndüm. O da ağlıyordu. ‘’Sen babamın sana iyi geldiğinden emin misin?’’ Kafasını kaldırmadığında ayağa kalktım. Ece’ye döndüm. ‘’Sen Başar’ın sana iyi geldiğinden emin misin?’’
‘’Annemin ablama hamileyken evimizin kurşunlandığını biliyorum.’’ Annem kafasını kaldırdı. Babama doğru ilerledim. ‘’Sebebi neydi baba?’’
Engin Sayar’ın bir çocuğu olmasıydı.
Ece’ye döndüm. ‘’Arabamızı kurşunlatanın Başar’ın adamı olduğunu biliyor muydun?’’ Kafasını iki yana salladığında bana şok içinde baktı. ‘’Ben söyleyeyim, arabamda Ege’nin olacağını düşünüp bizi öldürmek istemişler.’’
‘’Benimle evlenmesini isterken bunu düşündün mü baba?’’ Sadece bana bakıyordu. ‘’Yıllar önce masanın lideri bir yıl içinde evlenmezse liderliği son olacak dememiş miydiniz? Beni o yüzden ortaya çıkarmadın mı? Sırf Araf varlığımı bilsin diye onun davetine götürmedin mi’’
‘’Sen-‘’ Onu durdurdum. ‘’Nereden biliyorum değil mi?’’ Alayla güldüm. ‘’Bildiğim başka şey de ne biliyor musun baba? Benim onlara bir avukat olduğumu söyleyip kızını Araf’a vermen!’’
Bundan asla pişman değildim. Sadece safı oynamaktan yorulmuştum artık.
‘’Kızını her şeyden korurum dediğinde neden karşı çıkmadın?’’ Cevap bir sessizlikti. ‘’Neden evet dedin?’’
Yanlarından uzaklaştığımda asansöre binip aşağıya indim.
Burada en çok Araf’a yalan söylemiştim. İlk tanıştığımızda hiçbir zaman çalışma odasına girmediğimi söylemiştim, yalandı. Neden benimle bu oyunu oynadığını bulmam gerekliydi. Bir belgenin altında babamın imzasını görmem tüm yapbozu birleştirmeme neden oldu.
Devam ettirmem sadece benim planımdı.
Küçükken kendime ilk aşkımla evleneceğime dair verdiğim sözü tutmamdı.
Ve ilk aşkım karşımdaydı. Onlar beni oyuna getirdiğini sanarken ben sadece kalbime göre hareket etmiştim. Bu yüzden o gece sarhoşken ilk aşkımı ona anlatmıştım. Onunla basket oynarken bilerek sorular sormuştum. Ve gideceğimi sanarak ona veda etmiştim.
Araya hastalığım girdiğinde bu durumu hızlandırmıştı. Heves sanmıştım, değildi. Uçağı beklerken sadece onun fotoğrafına bakıp sorgulamıştım kendimi. Gerçekten aşık olduğumu anladığımda her şey çok geçti.
Annem yanıma oturduğunda düşüncelerimden kurtuldum. ‘’Onu istiyordun.’’
Sadece kafamı salladım. ‘’Anne.’’ Çenem titreyerek ona baktığımda beni izliyordu. ‘’Onu benden aldılar.’’ Ağlamaya başladığımda bana sarılmıştı. ‘’Ben hiçbir şey yapamadım.’’
‘’Şş…’’ Saçlarımı okşadığında ellerimi sırtına koydum. ‘’Geçti. O da bulunacak, her şey yoluna girecek.’’ Benden uzaklaştığında gözlerimi sildi. Hafif yağmur başlamıştı. ‘’Ben şimdi sana bir su getireyim, tamam mı?’’ Kafamı salladığımda benden uzaklaştı.
Telefonum titrediğinde eşofmanımın cebinden onu çıkardım. Bilmediğim bir numaraydı.
Attığım yere gelmezsen bu videoyu ailendeki herkes görür.
Alttaki videoyu açtığımda bunu beklemiyordum. Dövüldüğüm anlardı. Bu video öğrenilirse ben biterdim. Girdap’ın belgelerini öğrenmek için dayak yediğim anlardı. Söylememiştim. Bebeğim ölmüştü, ben de ölmek için sessiz kalmıştım.
Yağmur hızlandığında bize ait arabaların birini almıştım. Yanımda hiçbir şey yoktu ama umurumda değildi. Araf hala yoktu, belki de onu gerçekten kaybetmiştim. Ölsem de olurdu. Zaten ölü bir insandım.
Boş bir arazideki fabrikaya geldiğimde ortalık çok kötüydü. Ne olmuştu böyle? Kapıdaki herkes ölmüştü. Yürüyecek gücüm yoktu. Yağmur her santimimi ıslattığında daha çok ölmek istedim. Beynim zonkluyordu. Yukarıda bir silah sesi duyduğumda o yöne çıktım.
Gördüklerimi görmek istemiyordum. Araf gayet yaşıyordu. Hiçbir yerinde çizik dahi yoktu. Üstelik karşısındaki adama silah çekecek kadar da ayaktaydı. ‘’Sera!’’
Buğra bana seslendiğinde Araf arkasını dönmüştü. Beni görmeyi beklemeyen bir hali vardı. Titreyen bacaklarım bir adım attığında elindeki silahı bırakıp bana yürümüştü. Karşımda durduğunda üzgündü. ‘’Özür-‘’
Elimi kaldırıp ona sert bir tokat attığımda başı yana savrulmuştu. Kalan gücümle konuşmaya çalıştım. ‘’İnsan mısın sen?’’
Sesim o kadar çaresiz ve kısıktı ki. Başını eğdiğinde yutkundu. Göğsünden ittirdiğimde de tepki vermedi. ‘’Sen benim ne gördüğümü biliyor musun?’’
Bunu beklemiyormuş gibi bana bakıyordu. Diğerleri umurumda değildi. ‘’Ben söyleyeyim.’’ Yerdeki adam konuştuğunda onu tanısam bile Araf’a bakmaya devam ettim. ‘’Arabanı karının gözünün önünde patlattım.’’
Benden uzaklaşıp ona ilerlediğinde sertçe yerden kaldırıp kafasını duvara vumuştu. ‘’SENİ ÖLDÜRECEĞİM!’’
Az önceki silahı alıp ona sıktığında beyni dağılmıştı. Ben sadece bakıyordum. Anlamıyordum. Tekrar yanıma geldiğinde geriledim. ‘’Öldün sandım.’’
‘’Gerçekten o arabanın içindesin sandım.’’ Bir şey demeyerek sadece bakıyordu. Bakışları çok acı vericiydi. ‘’Ben ne yaşadım senin haberin var mı?’’
Nefes almayı bıraktım. ‘’Babamı dinlemek istemiyorum, Araf.’’
‘’Bilmem.’’ Omuzlarım inip kalktığında telefonun arkasındaki çipi aldım. ‘’Sen benden iyi bilirsin.’’ Eline uzandığımda çipi bıraktım.
‘’David dinletir sana.’’ Diğerlerine de kırgındım. ‘’Ya da hep birlikte izlersiniz.’’ Merdivene geri döndüğümde yavaş adımlarla ilerledim. ‘’Eve gidiyorum ben.’’
Zaten gidecek başka yerim yoktu.
Eve geldiğimde üstümdekilerden kurtulup duşa girdim. Hiçbir halim yoktu. Giyinme odasına girdiğimde onun sweatlerinden aldım. Çoraplarımı da giyerek aşağıya indim. Sıcak bir şeyler yaptığımda iki bardak çıkardım. Birini doldurup birini boş bıraktığımda salona geri gittim. Sehpaya bıraktığımda yere oturdum.
Öylece durup dumanı izliyordum.
Anahtar sesi duydum. İlk defaydı. Salonun kapısında durduğunda öylece izledi beni. ‘’Eve gidiyorum dediğinde annenlere gideceğini sanmıştım ben.’’
Üstündeki kabanı çıkardığında yanı başımdaki koltuğa oturdu. ‘’Ecmel.’’
Konuşacakken beni durdurdu. Yere eğilip yanıma oturduğunda ona baktım. ‘’Özür dilerim.’’ Kafasını salladı. ‘’Senden her gün özür dilesem de yaşadıklarını geri getiremeyeceğim, ama gerçekten özür dilerim.’’
‘’Seni ilk gördüğümde aşık oldum ben.’’ Yutkundum. ‘’Dedemin bir şartı vardı benim için. Eğer seni hayatımda istiyorsam böyle bir adama dönüşmemi istedi.’’
‘’Bencilim belki, ama seni hayatımda istedim.’’ Ben onu ilk defa böyle görüyordum. ‘’Neden böyle bir adamsın, diye sordun ya. Her şey senin içindi. Ben senin hayatına girebilmek için korkunç bir adama dönüştüm.’’
Konuşmaya devam etti. ‘’Her şeyi bildiğini biliyorum. En başından beri. O gün seni eve getirdiğimde çalışma odasına girip kağıtları karıştırdığını da biliyorum.’’
‘’Ama seni o kadar istedim ki bunları görmezsen geldim. Çok kavga ettik, belki de haddinden fazla kırdım seni ama hepsi için binlerce kez özür dilerim.’’
İki elimi de tuttuğunda gözlerimi sildi. ‘’Benden ayrılacaksan bunu anlayışla karşılarım. Başına bu kadar bela gelmişken, üstüne de senin için olduğum bu adam yüzünden sana zarar geldiyse ben zaten kendi içimde kendimi affedemem.’’1
‘’Bebeğimize ve sana yaşattıklarım için özür dilerim.’’
Benden uzaklaştığında ona bakıyordum. ‘’Ben bugün anladım ki seni gerçekten haketmiyorum. Eğer boşanacaksak ben hayatının geri kalanında senden uzak duracağım.’’
Bunu demesinin tek bir sebebi vardı. ‘’Almanya’ya mı gideceksin?’’1
Almanya onun için cehennemdi. Dedesinin ona hayat verdiği sandığı cehennemdi. Oraya sadece ölüsünün gideceğini söylemişti ve Almanya’ya gitmek istiyordu. Yukarı çıktığında yatak odasına girdi. Kendi bardağımı alıp kalktığımda mutfağa ilerledim. Ona da yaptığım sıcak kahveden doldurup yukarı çıktığımda odaya girecekken bir silah sesi duyulmuştu.
Bardaklar elimden düştüğünde hızla odaya girdim. Hayır, bu olmamıştı.‘’Araf!’’
Araf kendini vurmuştu.30
Final yakındır.15
Okur Yorumları | Yorum Ekle |