Sabah annemin isteği ile eve gitmiştim. Herkesi kahvaltıya çağırıyormuş meğer. Odamdan birkaç bir şey arakladığımda geri aşağıya indim. Daha kimse gelmediğinden tek Kübra anne ile ben vardım. Gelirken onu da aldığım için birlikteydik. Tüm evi saran tatlı kokularını aldığımda mutfağa ilerledim. ''Canının çektiği bir şey var mı anneciğim?''4
Annem bunu söylediğinde aklıma ablama sorması da gelmişti. Ece her zamanki gibi ondan hiçbir şey istememişti.
''Neler yaptın?'' diye sordum hevesle.
Orta tezgahtakileri incelediğimde tatlıdan tuzluya her çeşit şey vardı. ''Sanırım kahvaltının dışına çıktık biraz.''
Güldüğümüzde kapı çalmıştı. Mutfaktan çıkıp kapıya ilerledim. ''Ben bakarım!''
''Kızım sen dursana!'' Kübra anne arkamdan güldüğünde kapıyı açtım. Tuana ve Sevil teyze gelmişti. Artık Tuana'nın son zamanlarıydı ve onun için çok heyecanlıydım. ''İki bebeğim de yan yana!'' Sevil teyze konuştuğunda ona sarıldım. ''Hoşgeldiniz!''
''Küçük Sera'm gelmiş!'' diyerek heyecanlandım. Tuana adını gerçekten Sera koyacaktı. Karnını öptüğümde elimi koyup sevdim. ''Ben daha bilmiyorum ama!'' İçeri geçerken koluna girmiştim. Şöyle ki biz de daha bilmiyorduk. Üstünden birkaç hafta geçmesine rağmen hala doktora gitmemiştik. İyi olduğundan emindim sadece. Biraz daha büyümesini bekliyordum, diyebilirdim.
Tekrar kapı çaldığında bu sefer Cansel abla benden önce davranmıştı. Simge abla ve Bade gelmişti. ''Bebeğim!''
''Sera abla!'' Yanıma adeta uçtuğunda ona sarıldım. ''Kızım!'' Bunu hep yapıyorduk ve Simge abla bize hep kızıyordu. Ona koştuğundan, bana da hamile olup onu kucakladığımdan dolayıydı. ''Bebek nasıl?''
Elimi karnıma koydum. ''Bebek gayet iyi. Annesi çok güzel bakıyor ona.''
''Tuana abla.'' Onun yanına ilerlediğinde elini karnına koydu. ''O ne zaman doğacak? Ben artık bebek sevmek istiyorum!'' Tepkisine hepimiz gülmüştük. Bade, Ege'yi aşırı seviyordu. ''Birkaç güne burada olur umarım!''
''Tuana!'' diye uyardı Sevil teyze. Bence de olmalıydı!
Son olarak Ece ve İzel teyze geldiğinde masaya geçmiştik. ''Titi!''
Yine bunu söylediğinde onu kucağıma oturttum. ''Söyle titim.'' Yanağını öptüm. Elini yanağıma koyduğunda gülümsedim. ''Git anneanneye hadi.'' Anneme uzattığımda o almıştı. Bi oraya bir buraya top gibi gezmişti tüm yemek. Kübra anne ve Simge abla tabağıma sürekli bir şeyler koyuyorlardı. Kendim almaya bile fırsat bulamamıştım onlarınkini yemekten. ''Şiştim!''
''Ama hiçbir şey yemedin ki.'' dedi Kübra anne.
Şok içinde ona baktığımda kafasını iki yana salladı. Kızacağını bildiğimden ağzımı fermuarladım.
Tuana sandalyeden kalkıp koltuklara gittiğinde Bade ve Ege'yi izliyordu. Telefonumu alıp ben de kalktığımda Tuana'nın yanına oturdum. ''Görmedin değil mi daha?''
Kafamı salladım. ''Vaktim yoktu ki.''
''Sera!'' Beni uyardığında çoktan anlamıştı aslında. ''Seni tanımıyorum sanki.''
''Bilmiyorum Tuana.'' dediğimde geriye yaslanıp çocukları izledim.
Bebeğe bağlanmaktan korkuyordum, bu nedenle onu görmeyi erteliyordum hep. Sanki yine bir şey olacak ve o gidecekmiş gibiydi. Bunun olmayacağını bilsem dahi eski yaşadıklarım gözümün önüne geliyordu, kaçıyordum. ''Git yarın gör. Hatta tek başına git, sonra Kuzey ile gidersin. Bunu ancak ve ancak tek başına aşabilirsin. Kuzey seni bir yere kadar anlayacak. Çünkü kadınların düşüncesi ve erkeklerin düşüncesi bir değil.''
''Öyle yapayım bari.'' dedim güç bela.
''Ne düşünüyorsun peki?'' Hevesle sorduğuna güldüm. ''Erkek.''
''Önceliğim elbette sağlıklı olması.'' diye düzelttim. ''Hatta ondan başka düşündüğüm yok ama son birkaç gündür öyle hissediyorum. Öylesine bakınırken hep erkek bebek eşyaları gözüme çarpıyor ilk.''
Elini karnıma koyup sıvazladı. ''Anneler hisseder. Ben de kız olacağını az çok tahmin etmiştim.''
''Ah bir de bana sor.'' diye yakındı. ''Bir an önce doğurup rahatlamak istiyorum artık. Sanki bebek değil başka bir şey taşıyorum içimde!''
Tepkisine güldüm. ''Sana ne demeli? Neredeyse iki aylık olacak, tık yok.''
Belli olan bir karnım yoktu. Bu benim için iyiydi çünkü olabildiğince kilo almak istemiyordum.
Akşama kadar oturduğumuzda annemlerin muhabbeti hiç son bulmamıştı. Eve tek döndüğümde biraz dinlenmiştim. Giyinme odasındaki aynaya baktığımda yan döndüm. Hiçbir şey belli değildi. Kapı çaldığında hevesle aşağıya indim. Kocam gelmişti. Ellerinde çiçekle. ''Hoşgeldin!''
''Bebeğim.'' Bana sarılmak için geldiğinde nedense ondan uzaklaştım. Parfümü midemi bulandırmıştı şuan. ''Noldu?''
Belli etmemek için çiçekleri aldım. ''Hiç!''
Bunlar da midemi bulandırıyordu şuan. Hızlıca içeri ilerlediğimde çiçekleri de masaya bıraktım. ''Neyin var senin?''
''Bir şeyim yok.'' dedim gülümseyerek.
Biraz ona yaklaştım. ''Üstünü değiştirsene, annem ve Kübra anne senin için bir şeyler yapmış. Ben de sana hazırlayayım.'' Kaşları çatıldığında üstüme geldi. ''Aç değilim, ama sana ne oldu? Birisi mi bir şey dedi?''
''Eve ne zaman gelsem boynuma atlıyordun, şimdi çiçekleri bile beğenmedin.''
''Araf.'' Kendimi sıkarak ona ilerlediğimde sarıldım. Her an kusabilirdim. ''Hormonlardan böyle olabiliyormuş, Ece söyledi bugün.'' Ellerini saçlarımda hissettiğimde gülümsedim. ''Öyle olsun bakalım.''
Geri çekildiğinde yanağımı öpüp yukarı çıktı. Lavaboya ilerlediğimde kusmayı beklememiştim. ''Ecmel!''
''İyiyim!'' dedim nefes nefese. Saçlarımı tuttuğunda içimdeki öğürme hissine engel olamıyordum. Öksürerek geri çekildim. Hemen yüzüme su çarpmıştı. ''İyi misin?''
Hızla kafamı salladım. ''Sen git.''
Gözlerim doldu. ''Doktora mı gitsek? Ne zamandır görünmedin de bak-''
''Araf, git!'' Sesim yükseldiğinde cevap vermedi ama gitmedi de. ''Kokun midemi bulandırıyor şuan.''4
''Ne?'' Yıkılmış bir vaziyette sorduğunda bunu ben de istememiştim ama durum buydu. Gözümden akan yaşı hemen sildim. Yanımdan kalktığında hızla yukarı çıktı. Elimi yüzümü düzgünce yıkadıktan sonra salona geçtim. Onu üzmüştüm. Bu beni de üzmüştü. Ne yaptığını bilmiyordum, bu nedenle yukarıya çıkmak istesem de çıkmadım. Ses olsun diye televizyonu açtığımda izlememiştim bile.
Aşağıya indiğinde oturduğum yerde doğruldum. Bana ilerlediğinde önümde eğilmişti. Saçları ıslaktı. ''Şimdi?''
''Anlamadım?'' dedim, gerçekten anlamamıştım.
Biraz daha yukarı yükseldiğinde boynu görüş açımdaydı. Daha iyi kokuyordu. ''Kötü mü miden?'' dedi tekrar gözlerime bakarak. ''Bunu nasıl engelleriz? Beni senden uzak tutmasın, lütfen.''
Duş almasının sebebi kusmamdı. Parfümü midemi bulandırmıştı ve yeni parfüm kullanmıştı. Oturup ağlayabilirdim. Gözlerim yine sızladığında sordu. ''Yine ne oldu ki?''
''Bir şey yok.'' Ona sarıldığımda elleri hemen belimi buldu. ''Bugün yoğundum ve tüm gün seni görmeyi bekledim.'' Elimi yanağına koyduğumda yüzünü izledim. ''Eğer kokum seni benden uzaklaştıracaksa, bunu değiştiririm elbet.''
''Benden istediğin bir şey var mı?'' Kafamı iki yana salladım. ''Mümkünse bugün daha hiçbir şey yemek istemiyorum.'' Zaten annemlerde ne yediysem hepsi gitmişti. ''Yemek zorundasın.''
''Biraz yemeyeyim, sonra düşünürüm olur mu?'' Kustuğumdan dolayı boğazımdaki doluluk hissi henüz gitmiş değildi. ''Peki, bahçeye çıkalım mı? Hava soğuk değil ne de olsa, biraz hava al.''
Gülümsediğimde kafamı salladım. ''Çok düşünceliyiz sanki.''
Elimden tutup kaldırdığında peşinden ilerletiyordu. ''Düşündüğüm kişi sensen, her zaman.''
Havuzun oradaki çardağa gittiğimizde yanında bulunan sallanan sandalyeye oturdum. ''Burada oturacağım!''
Hafif hafif sallanırken o sadece beni izliyordu. Bu durumdan utandığım için ona yan döndüm. ''Bakmasana bana öyle!''
''Bilmiyorum.'' Omuzlarım kalkıp indi. ''Ama çok güzel bakıyorsun, utanıyorum birazcık.''
Gülüşünü hissettim. Bunu seviyordum. Kalp atışından sonra duyduğum en güzel şeydi.
Telefonu çaldığında ona döndüm. Daha yeni gelmemiş miydi? ''Ayaz arıyor.''3
Açtığında ne konuşacaklarını dinledim. ''Efendim?''
''Doğuruyorsun?'' Şaşkınlıkla sorduğunda ben de şaşırdım. Ayaz nasıl doğuruyordu? ''Nasıl suyunuz geldi? Düzgünce anlatsana lan!''1
Aklıma hemen geldiğinde ayaklandım. ''Tuana doğuruyor!''
''Ver şunu.'' Telefonu ondan aldığımda kulağıma koydum. Ayaz ve telaşlı sesi geliyordu. ''Doğuruyoruz Sera! Su geldi!''
''Götürüyorum zaten!'' Arkadan Tuana'nın bağırışlarını duymamam imkansızdı. ''Tamam geliyoruz biz de!''
Telefonu kapatıp ona uzattığımda bana garip garip bakıyordu.
''Kesinlikle normal doğum yapmayacağım. Bedenim ve ben asla bu acı çekemeyiz.''
Doğumhanenin olduğu kata çıktığımızda Sevil teyzeyi görmemle ona ilerledim. ''Sera!''
''Sevil teyze!'' Hemen bana sarıldığında telaşlı hali belli oluyordu. ''Bebek geliyor!'' Aynı zamanda da mutluydu.
''Ayaz mı doğuruyor gerçekten bu çocuğu?'' Araf sorduğunda ona garip garip baktım. ''Pes!''1
Çok geçmeden annemlerde geldiğinde Araf daha fazla bize dayanamayıp sigara içmeye çıkmıştı. Nihayet bir bebek ağlaması sesi geldiğinde gözlerim dolmuştu.
Annemler çoktan ağlamaya başladığında kapı açılmıştı. Ayaz, bebek ve hemşire gelmişti. Hepsi asansöre girip bebekle çıktıklarında tek ben kalmıştım buranın önünde. Görmek istediğim bebek değil Tuanaydı. ''Nereye gitti herkes?''
Araf geldiğinde yanıma oturdu. ''Bebeği çıkardılar yukarı, onunla gittiler.''
''E sen, sen neden buradasın?''
Kapıyı işaret ettim. ''Tuana'nın çıkmasını bekliyorum.''
''Ecmel.'' Ona döndüğümde gözlerimi silmişti. ''Gelmişken bebeğimize bakalım mı?''
Yutkunduğumda bunu beklemiyordum. ''Şimdi mi?''
''Yoktur ki bu saatte. Akşam oldu ya.'' Kaçtığımı farketmişti. ''Neden istemiyorsun?''
''Neyi?'' diye sordum saf saf.
''Kaçıyorsun.'' dediğinde kafamı iki yana salladım. ''Neden? Belki de hepimizden çok sana ihtiyacı vardır.''
''Araf.'' dedim bitkin bir tonda. ''Onu görmem için dört ayı geçmesi gerek.''
Bir şey demediğinde beni anladığını umdum. Yanımdan kalkıp gitti. Bu sefer aşağıya indi. Gidişinden sonra ağlamam şiddetlendi. Bunu hiç istemiyordum. Bu konuşmayı yapılsın istememiştim.1
Onu görmek istiyordum, hatta herkesten çok. Ama yapamazdım.
Kapı öttüğünde gözlerimi silip ayağa kalktım. ''Tuana.''
''Sera.'' Direkt olarak elimi tutmuştu. ''Gördün mü onu?''
İlerlerken kafamı salladım. Gözlerim dolu doluydu hala. ''Çok güzel. Aynı sana benziyor.''1
Kafasını salladığında ağlıyordu. O ağlayınca ben de ağlamıştım. Çok değişikti. Okul hayatımızdan bu yana asla ayrılmamıştık. Denk gelmese dahi aynı anda hamile kalmıştık. Ve o doğurabilmişti.3
Herkes Tuana için ağladığımı sanıyordu.
O odaya alındığında ben aşağıya inmiştim. Araf'ın yanına oturdum. Ağlamamı istemiyordu ama ben şuan ağlamak istiyordum. Bağıra çağıra ağlamak istiyordum. Kafamı göğsüne gömdüğünde ağlamaya devam ettim. Canım yanıyordu.
Kollarım beline dolandığında avuçlarım gömleğini fazlasıyla sıkıyordu. ''Özür dilerim.''
Onu kaybetmiş olmak canımı yakıyordu. Şuan burada olabilirdi. ''Çok özür dilerim, Ecmel.''
Beni geriye çektiğinde ellerini yanağıma sabitledi. ''Senden kaç özür dilersem onu unutursun?''3
Unutamayacağımı biliyordu ama beni bu halde görmek canını yakıyordu. Sadece kafamı iki yana salladım. Herkesten önce benim kendimi affetmem gerekiyordu.
''Ağlama bebeğim, lütfen.'' Gözlerimi sildi. Oysa ben hala ağlıyordum. ''Hem bak bir bebeğimiz daha var artık.''
Tek düşündüğüm oydu. ''Ben şimdi ağlıyorum ya hani.''
''Acaba ona haksızlık mı ediyorum? Bana kırılmıyordur değil mi Araf?''
Kafasını iki yana salladığında beni sarmaladı. ''Kimse sana kırılmıyor bebeğim. Düşünme sakın bunları.''
Bir şey diyemedi. Ondan çekildiğimde düz bir şekilde oturdum. Bakışlarımı eğdiğimde iki elimi karnıma sabitledim. Onu hissediyordum. Bir elimi Araf'ın eline uzattığımda karnımdaki elimle birleştirdim. Bunu beklemiyormuş gibi eli buz olmuştu hemen.
''Onun sadece bana ihtiyacı yok.''
Gözlerimi sildiğinde alnımı öptü. ''Ben ikiniz için de ne gerekirse onu yapacağım.''
''Belki nöbetçi bir doktor vardır. Onu görmemizi sağlayacak.'' diye konuştum. Benimle birlikte güldü.
''Yoksa bile bizim için var.'' Elimi tutarak kalktı. ''Sen kocanı tanımıyor musun?''
Katın birine çıktığımızda kayıt yaptırarak bekledik. Sadece biz vardık. ''Ecmel Yıldırım.''
Hemşire beni çağırdığında odaya ilerledik. Doktor bizi gayet güler yüzlü karşılamıştı. Arka kısmı işaret ettiğinde oraya ilerledim. Yatmamı söylediğinde eşofmanımın karın kısmını sıyırdım. Gergindim, olabildiğince. Araf yanıma geldiğinde parmağını tuttum. O bana bakıyordu ama ben bakamıyordum. Soğuk bir jel sürdüğünde makineyi karnımda gezdirdi.
Karşımızdaki ekran açıldığında o yöne baktım. Bir kısma işaret koydu. ''Burada.''
Gözlerim dolduğunda blurlansın istememiştim. Şuan zaman durmalıydı benim için. Doktor makinedeki bir düğmeyi çevirdiğinde odada bir ses yankılandı. Kalp atışı sesi. İlk defa Araf'a baktığımda göz göze geldik. Bana gülümsediğinde elini saçlarıma götürdü.
Sesi biraz daha dinlediğimizde ağlamamak için zor duruyordum.
''Bebeğimiz gayet sağlıklı, hiçbir sıkıntısı yok. Kalp atışları da düzgün.'' dedi doktor. Gülümseyerek kafamı salladım.
Peçete ile karnımı sildiğimde doğruldum. Araf ellerimi tuttu. Doktor gittiğinde ikimiz kaldı. Kafamı kaldırıp ona baktım. ''Seni seviyorum.''
''Seni çok seviyorum, sevgilim.'' Gülümsediğimde kollarımı ona doladım. ''Ben de seni çok seviyorum.''
Doktor ile konuştuktan sonra birkaç fotoğrafını vermişti bize. Araf bir tanesini direkt almıştı. Odadan çıktığımızda önce oturduk. Fotoğrafın birini aldığımda küçük şeye parmağımla dokundum. ''Bebeğimiz.''
''Bizim bebeğimiz.'' diye tekrarladım.
Korktuğum kadar değildi. ''Burada kalmak istediğini biliyorum, ama kalmasan?''
Kafamı iki yana salladım. ''Olmaz. Hem bir gecelik yani bir şey de olmaz.''
Yukarı çıktığımızda Tuana'nın yanına girdim. Beni gördüğünde gülümsedi. ''Teyzemiz de geldi.''
Bebekle ikisinin arasına oturduğumda bebeğe baktım. ''Çok güzel.''
O gerçekten çok güzeldi. Cebimden çıkardığım fotoğrafı ona gösterdim. ''Sera.''
''Çok küçük.'' dedi gözleri dolu dolu. Kafamı salladım. Odada sadece biz vardık. Bana geri uzattığında hemşire gelmişti. Ailesinden de birkaç kişi girdiğinde ben çıktım.
''Gördün mü?'' Annemin sorusuyla onların yanına gidip kafamı salladım.
''E hadi siz gidin eve, kızım. Çok kalma hastanelerde.''
''Tuana'nın yanında kalmak istiyorum.''
''Anneciğim.'' dedi. ''Sen kalsan da bir şey yapmayacaksın, sen mi emzircen çocuğu?'' Kafamı iki yana salladım. ''Sabah gel yine, durumunu hepimiz biliyoruz. Tuana buna alınacak bir kız mı?''
Değildi ama hiçbir anında yanında olamamıştım. Şimdi olmak istiyordum. ''Kalacağım.''
Ayaz, Araf ve Buğra gelmişti. ''Kız napıyorsun?''
''Biz de iyiyiz şekerim.'' Yanıma kurulduğunda kolunu omzuma attı. ''Favorim ya!''1
Güldüğümde kafamı omzuna koydum. ''Uzaklaşın, siz.''
Ayaz ile konuşurken bile bizi kıskanabiliyordu. ''Bu bence beni değil bizi kıskanıyor.''
''Aferin lan! Anladın sonunda!'' Tepkisine kıkırdadım.
Geceye kadar oturduğumuzda geçmişti bile. Çok kez uykum gelmişti ama sık sık odaya girip bakıyordum onlara. O da gitmemi istiyordu. Kafam yine düştüğünde Araf artık sinirlenmişti. ''Ecmel, hadi gidiyoruz.''
''Ama-'' diyecekken susturmuştu. ''Ama falan yok. Gidiyoruz dedim!''
Üstelememe izin vermediğinde son kez Tuana'nın yanına girdim. ''Gidiyorum ben ama sabah geleceğim hemen.''
''Git kızım, git.'' Sevil teyze konuştuğunda gülümsedim. ''Git tabi, sana dedim tüm gece kalma diye!''
Ona gidip öptüğümde o da beni öptü. ''Sabah geleceğim hemen, tamam mı?''
Gülerek kafasını salladı. ''Gel.''
Bebekle de vedalaştığımda odadan çıktım. Araf elime sarıldığında aşağıya iniyorduk. ''Ayakta uyuyorsun!''
''Ben ayakta uyurken sen neredesin?''
''Bana bak!'' Gülümseyerek ona baktım. ''Noldu?''
Göz ucuyla etrafına baktığında dudağımı öptü. ''Sana kızamayacağımı biliyorsun.''
Arabaya bindiğimizde sessizdik ikimizde. Elimi sürüklediğimde avucunun içine bıraktım. Parmaklarımızı birleştirdiğinde dudaklarına götürüp elimin üstünü öptü. ''Daha iyi misin?''
''Yanımda sen olduğun sürece, evet.''
Gülümsedi ama bana dönmedi. Onu böyle izlemek çok güzeldi.
Bahçeye girdiğimizde arabadan inmedim. Benim tarafıma gelip kucağına aldığında kafamı göğsüne yasladım. Güzel kokuyordu da. ''Birkaç zaman sonra alamazsın da.''
''O niye?'' diye sorguladığında giyinme odasına çıktık. ''Hep böyle kalacak değilim ya.'' Orta masaya oturttuğunda kıyafetlerime ilerledi. ''Bu umurumda değil.''
Tişörtümün eteklerinden tuttuğunda üstümden sıyırdı. Pijamamın üstünü giydirmeden karnımı öptü. ''Seni her halinle seveceğimi biliyorsun.''
Üstümü giydirdiğinde kendisi de değiştirdi. ''İstediğin bir şey var mı?''
Odaya geldiğimizde elini bıraktım. ''Bekle.''
''Nereye?'' Arkamdan seslendiğinde cevaplamadım. ''Gelme peşimden!'' Onu uyardığımda mutfağa girdim. Dolaptan pastayı çıkarttığımda çekmeceden çakmak bularak mumlarını yaktım. İki tane çatal aldığımda dikkatle yukarı çıktım. ''Gözlerini kapat, öyle geleceğim.''
''Kapattım.'' dedi bıkkınlıkla. İçeriye girdiğimde karşısında durdum. Mumdan hemen gözlerini araladığında tamamen açmıştı. ''Napıyorsun sen?''
''Doğum gününde olamadığım için üzgünüm. Telafi edemesem de en azından pasta almak istedim.''
Aslında ikimizinde doğum gününde yoktum. Sadece o benim için değerliydi. ''Ne yapacağım ben seninle?''
''Her şeyi birlikte yapacağız.'' dedim gülümseyerek. Pastayı kaldırdım. ''Hadi üfle.'' Güldüğünde benim için üflemişti. Pastayı kenara bırakıp ellerimi çırptım ve ona sıkıca sarıldım. ''Seni çok seviyorum.''
''Bu yüzden mi giderken mutfağa girmeme izin vermedin?'' Kafamı salladığımda güldüm. Normalde geldiğinde aç olmadığını söylemeseydi onu mutfağa götürecektim ama midemin bulanması tüm planları bozduğundan pasta öylece kalmıştı. Evden çıkmadan dolaba koyduğumda gelince kutlama kararı aldım.
''Böğürtlenli aldım bir de, çok güzel.'' Oturarak pastayı aldığımda yemeye başladım. ''Çok da canım istemişti bugün.''
Gülümseyerek beni izlediğinde önümde eğildi. ''Yesene sen de!''
''Bana bırakırsan!'' dediğinde omuz silktim.
Sadece birkaç çatal alıp bırakmıştı. Zaten büyük değildi ama bitirememiştim yine de. O kaldırdığında yatağa yatmıştım sadece. ''Nereden aklına geldi bir anda?''
''Aslında aklımdaydı, araya çok şey girince anca bu vakit yapabildim.'' Bana sarıldı. ''Hmm.'' Kafasını boynuma gömerken yeri gayet rahattı. ''Neden 12 sayısını sevdiğini anladım.''
''12 Aralık, doğum günün ya hani. İkisi de 12.''
''Ne zaman doğuracağım acaba?'' diye düşünürken beni yanıtladı. ''Muhtemelen Eylül de.''
''Konuştu sayısalcı!'' Güldüğünde boynumu öptü. ''12 Eylül, bu tarihte doğuracağım.''2
''Seçebiliyor muyuz öyle?'' Kıkırdadım. ''Kendiliğinden gelmezse, evet. Bir de bazı şeyler var tabi.'' diye geçiştirdim. ''Ayrıca ne seçebiliyor muyuz? Meyve mi benim çocuğum!''
''Değil, sen ne zaman istersen o zaman doğsun sevgilim.''
''Ama neden her şeyi bana bırakıyorsun? Birlikte alalım böyle kararları.'' Nefesi hala boynumdaydı. ''Senin kararlarına uyacağımızı biliyorsun, ben sadece seninle ilgilenirim.''
''Öyle mi?'' dediğimde yerimde kayarak yüzlerimizi hizaladım. ''Öyle.'' Belimden sarıldı. Dudaklarımızı birleştirdiğimde ellerimi boynuna sabitledim. Geri çekildiğimde nefes nefese de olsa konuştum. ''Çok seviyorum seni.''
Dudağıma minik bir öpücük bıraktı. ''Ben de seni.''
Bebeğimiz çok şanslıydı. Dünyaya geldiğinde ikimizin de sevgisiyle büyüyecekti. Bizim gibi ailelerinden ayrı büyüme şansı yoktu. Bizim dünyamız elbet kolay değildi, ama o varsa canım pahasına onu korumaya hazır olacaktım. Araf da öyleydi. Babası her zaman bizim için ışıkları açık tutacaktı.5
Okur Yorumları | Yorum Ekle |