69. Bölüm

Final.

Sara
ineffable3107

Hastaneden çıktığımda elimdeki zarfı çantama koydum. Bebeğimin cinsiyetini öğrenmiştim. Onun kim olduğunu ve kim olacağını çok net bir şekilde biliyordum artık. Araf’ın haberi yoktu çünkü ona sürpriz yapmak istiyordum. Normal şartlarda birkaç hafta öğrenmemiz gerekiyordu ama kocam hiçbir kontrolü kaçırmadığı için onunlayken öğrenmek istememiştim. Bize anı kalacak bir şey olmalıydı. Önce merkeze uğrayıp bir şeyler aldığımda eve getirdim.31

Bebeğimin odasının eşyaları gelmişti. Yukarı katta, çalışma odasının yanındaki oda boştu. Orayı ben çoktan ayarlatmıştım. Araf iş için bir yere gittiğinde beni annemlerde kalıyor sanıyordu ama her şeyini kendim yapmıştım. Az çok ne olduğunu biliyordum, anneler hissederdi. Ve doğruydu da.4

Eve geldiğimde yukarıya çıktım. Şöyle bir baktığımda bebeğin odası hazırdı bile. Sadece kıyafetleri eksikti. Onu da zamanla tamamlayacaktık. Beşiği, dolabı, koltukları… Üstün çizim yeteneklerimi kullanarak bebeğimin odasını ben çizmiştim. Ardından bunu bilgisayara dökerek istediğim hale getirdim. Konuştuğum yerler en kısa sürede hallettikleri için her şey kolay olmuştu.

Beşiğin üstündeki bebeğin ismine baktım. ‘’Benim küçük bebeğim.’’

Telefonum çaldığında cebimden çıkardım. ‘’Kocam!’’

‘’Napıyorsun?’’

‘’Evdeyim, sen?’’

‘’Şirketten çıkacağım şimdi. Hazırlan diye aradım.’’

‘’Hazırlan diye aradın?’’ diyerekten sorguladım. ‘’Hayrola, nereye gidiyoruz?’’

‘’Yemeğe. Söylemem gereken şeyler var.’’

‘’Araf.’’ dedim içimdeki gerginlikle. ‘’Sevgilim, öyle bir şey değil. Sıkma hemen canını.’’

‘’Ya öyle bir söylüyorsun ki!’’ Güldüğünde tüm neşem yerine geldi. ‘’Gelelim madem.’’

Telefonu kapattığımızda giyinme odasına girdim. Üstümdekini sıyırdığımda karnıma baktım. Aslında çok belli bile olmuyordu. Tuana ve Ece’yi hatırlıyordum, bu aylarında benden büyük durduklarına emindim. Bebeğimin sağlığından da emindim. Her kontrolde sorar olmuştum.

Havanın güzelliğinden çiçekli bir elbise giymiştim. Sadece bel kısmı dardı. Öbür türlü kısa ve fırfırlıydı. Ve hala karnım yoktu. ‘’Zayıfsın işte kızım, ne dert ediyorsun kendine!’’1

Makyaj masama oturduğumda çok abartılı olmasa da bir şeyler yapmıştım. Bazı günler çok enerjik bazı günler ise kolumu kaldıracak hal bulamıyordum kendimde. Çok garip bir döngüydü.

Hayatımız çok güzeldi. Herkes mutluydu.

Bebeğim iyiydi ve düşük tehlikesi ortadan kalkmıştı. Ege neredeyse iki yaşındaydı. Sera büyüyordu. Bade gittikçe kendini geliştiriyordu, bu yaşta. Özellikle onda o kadar kendimi görüyordum ki. Benden bile daha iyi olacaktı. Bu süreçte ben sadece yürüyüş yapıyordum, haliyle bir süre ara vermiştim.

Hayatımızda hiçbir tehlike yoktu. Evde kaldığım sürede Beste sürekli gelip gidiyordu. Özellikle hamile olduğumu öğrendikten sonra o kadar yakın olmuştuk ki çoğu zaman toplandığımızda o da geliyordu. Sylvia, Leo ve Amanda Almanya’ya dönmüşlerdi. Sadece Irına, Sid ve David kalmıştı onlardan da.

Buğra ile arkadaşlardı ama bize gelip gittiğinden dolayı o da getirip denk gelmelerini sağlamıştım. Eski sorunları yoktu. Umarım ikisi için de iyi olurdu.

Tuana doğum yaptığından beri sık sık ona gidiyordum. Bebeği o kadar güzeldi ki bakmalara doyamıyordum her gittiğimde.

Ece ile olabildiğince mesafeliydim. Bazı şeyleri yaşamıştık ve geride bırakmıştık. Her ne kadar o cümleleri söylemiş olsam da onu affetmeyeceğimin ikimizde farkındaydık. Ailem olduğu için elbette görüşüyorduk ama samimiyetimiz yoktu. Ama ona büyük bir ders olmuştu. Döndüğü ilk gün çocuğumun teyzesi olmayacaksın, dediği halde Ege beni o kadar seviyordu ki Sera ve Bade’den kıskandığı dahi olmuştu.

Simge abla bana çok yardım etmişti. Görüşemesek dahi beni sık sık arıyor, nasıl olduğumu soruyordu. Bazen Ece yerine onun gerçek ablam olmasını çok istiyordum, yalan değildi.

Gürkan baba ve babam, bana karşı o kadar ilgililerdi ki anlatamazdım. İkisi sık sık yan yana olduğundan dolayı gün içlerinde beni arıyorlardı. Gürkan baba bana pankek bile yapıyordu. Karşılığında içli köfte yapmayı çok kez istemiştim ama şimdi yorulmamamı söyleyip doğumdan sonra istediğim kadar yapmamı söylemişti. Babam, çok mutluydu. Artık ona kızmıyordum. Çünkü onun da bir suçu yoktu. Ve şimdi gösterdiği ilgi bana yetiyordu açıkçası. Ayda bir kere yaptığımız yemeğe devam ediyorduk. Araf bunu gayet normal karşılıyor, hatta beni kendisi götürüp getiriyordu.

Eskiden olsa şoförlüğümü yapacağı için sürekli söyleniyordu ama şimdi böyle değildi. Olabildiğince üstüme titriyordu. Evin etrafında da sadece güvendiği adamlar vardı. Gün içinde onlarla sohbet edip köpeğimiz ile vakit geçiriyordum.

Kübra anne beni sık sık arıyor, hep de kendi yaptığı yemeklerden göndertiyordu. Her aradığında da canımın çektiği bir şey olup olmadığını soruyordu. O kadar annemdi ki, onu çok seviyordum. Eskiden bağlarımızın böyle olacağını söyleselerdi gülmekten başka bir cevap veremezdim. Ve artık iç içeydik.4

Annem, onu seviyordum. Her gün gelmeye çalışıyordu, o geldiğinde Kübra anne de geliyordu. Bu nedenle gündüzleri hiç yalnız kalmıyordum da denebilirdi. Yemek yapıyorlardı, birbirlerine bir şeyler öğretiyorlardı. Dernek hakkında konuşuyorlardı. Hatta çoğu vakit sanki ben evde yokmuşum, ikisi ayrı eve çıkmışlar gibi kendilerini kapatıyorlardı dış dünyaya. Onlara baktıkça kendimi ve Tuana'yı görüyordum.

Büyükbaba, bebeğimi bildiği günden beri bir şeyler alıyordu. Cinsiyetini bilsin bilmesin herkes bir şeyler alıyordu ama onun ki fazlaydı. Geçen aldığı küçük ok setini görmemle duygulanmış bile sayılabilirdim. Toprak ve ikisi bir olup bebeğimin bizim tarafımıza çekeceğini söylüyorlardı. Ve bebeğim o kadar Yıldırımdı ki. Yıldırım değil, Araftı. Babasından başka bir erkek isminden konuşulduğunda asla rahat durmuyordu. Artık tekmelerini de hissettiğimden onu anlayabiliyordum.1

Araf. Araf'ım. Her şeyim. Diğerleri bir yana, evde yalnızca ikimiz vardık. Benimle ilgileniyordu. Her anlamda. Onunla konuşuyordu, ve bebeğimiz babasını öyle iyi tanıyordu ki, tarif edemiyordum aralarındaki bağı. Onlar birbirine benzeyeceklerdi.

Arel, babasının kopyası bir çocuk olacaktı.7

Hazırlanmam biraz uzun sürdüğünde evden anca çıkabildim. Şoför kapıyı hemen açtığında gülümsedim. ''Bugün hızlısın, Caner.''

En yakın arkadaşımdı artık. Nazımı çok çekiyordu arabanın içinde. ''Her gün bir saniye daha erken açıyorum değil mi yenge?''

Kafamı salladığımda gülerek arabaya bindim. ''Nereye gidiyormuşuz? Hiçbir bilgim yok.'' O da bilmiyordu.

Araba bir yerde durduğunda hemen kapımı açmıştı. Burayı biliyordum. İlk geldiğimiz yerdi. Buraya üçüncü gelişimizdi artık. İçeriye ilerlediğimde kimse yoktu. ''Sevgili karımda geldiğine göre, başlayabiliriz.''

Ne olduğunu anlamadığımda dışarı tarafa ilerlemiştim. Herkes buradaydı. Ama herkes. Araf benim için çaprazındaki sandalyeyi çektiğinde oturdum. Saçlarımı öptüğünde kendisi masanın başına oturmuştu. Buğra'ya eğildim. ''Noluyor?''

''Bu sefer ben de bilmiyorum. Topluca yemek yemek istemiş beyefendi.''

Anladım dercesine kafamı salladığımda önüme döndüm. ''Seneler öncesi babaannem öldüğünde dedemin yanında yaşadım.'' Ardından güldü. ''Aslında buraları biliyorsunuz yani uzatmak istediğim şeyler değil.''

''Kuzey Yıldırım diye biri yok.'' dedi. ''Hiç de olmadı.''

''Oğlum.'' Babası konuşacakken elini kaldırdı.

''Alberto Baldric Reynard. Tam adım her zaman buydu.'' Furkan dede sakinlikle dinliyordu. Bugünden haberi vardı. ''Ve bilmediğiniz biri daha.''

Hayır, bunu yapmamalıydı. ''Girdap.''3

''NE?''

''Ne saçmalıyorsun sen?''

Masadaki erkek tarafından çok ses yükseldiğinde sadece Buğra ile göz göze geldik. Kendini açığa çıkarıyordu. ''O sen olamazsın.''

''Ta kendisiyim, baba.'' dedi soğuktan öte bir sesle.

''Saçmalama!'' Babam hemen çıkıştı. ''O sana bile milyon zarar verdi!''

''Kendim hariç herkese zarar verebilecek bir adamım ben.'' dediğinde bana döndü. Diyeceği şeyi anladım. Bir de ben hariç. ''Ne düşündüğünüzü umursayamıyorum. Hepinize zarar verdiğimi de biliyorum.''

''Ne saçmalıyorsun oğlum sen?'' Gürkan baba ayaklandığında Furkan dede onu durdurdu. ''Girdap dediğiniz adam, benden bile beter olduğunu iddia ettiğiniz adam, aslında benim.''1

Masadan yine sesler yükseldiğinde elimle alnımı sıvazladım. Bunu neden yapıyordu? ''Bugüne kadar bunu nasıl becerdin lan sen?''

''Her yerle bağlantılarım var. Sevgili karım, benim davama geldiği zaman dahi hakime kadar ben ayarladım. Çalıştığı başsavcıyla yollarının kesişmesine kadar sağladım.''

''Ama-'' Konuşmaya devam etti. ''Burada çok şey yaptım. İyi veya kötü, aklınıza ne gelirse. Hiçbirinden pişmanlığım yok.''

Annem ilk defa konuştu. ''Neden kızım o zaman?''

Ona döndüm. O zaten bana bakıyordu. ''Beni bu adama dönüştüren o. Takıntılı veya psikopat değilim, kesinlikle.'' Ardından sert bir şekilde gülümseyerek dedesine döndü. ''Sadece onun hayatında olmalıydım.'' Büyükbabama döndü. ''Onu koruyacak güce sahiptim, değil mi?''

Anneme geri döndü. ''Belki de hayatımda gördüğüm en iyi annesinizdir, ama hiç sordunuz mu kendinize, kızınızı neden ben koruyacağım?''

Annesine döndü. ''Ne de olsa annem benden vazgeçmiş bir kadın. Belki siz kendinizi iyi ebeveynler sanıyorsunuzdur.''

Bir şey demek istediğimde Buğra engel oldu. ''Bırak, konuşsun.''

''Hiçbiriniz değilsiniz.''

Yutkunduğumda sadece tabağıma odaklandım. ''Şimdi iyisiniz belki ama bizi bu hale getiren sizlersiniz.''

Babasına baktı. ''Ben neden ailemin yanı varken Almanya'da büyüdüm?''

Babama döndü. ''Kızınız neden ailesinin evi varken Bursa'da, dedesinin evinde büyüdü?''

O kadar haklıydı ki.

Ve ben ona üzülüyordum.

Ben onu kendime saklamak istiyordum.

''Bu masadan kalktığımızda bunların hepsini unutmuş olacağız.'' dedi rahatlıkla. ''Sadece benim Girdap olmamı suçlamadan önce herkesin kendine bakmasını istiyorum. Sizin için iyi birisi olmak zorunda değilim, kendim için de değilim.''

''İyi olacağım kişileri biliyorum.'' Ben ve karnımdaki bebek.

''Ecmel bana ablasıyla ilgili çok kısa anlatırdı, neler yaşadıklarını mesela. Bu kadar az anıları olduğu için, hatta ablası onu öldürmek istediği için ona başlarda üzülürdüm.'' Abisine döndü. ''Abim beni öldürmese de o kadar olmuştu. Sen, annen ve baban Almanya'dan eve dönerken sana dediklerimi hatırlıyorsun değil mi? Beni orada bırakmaman konusunda yalvarmıştım.''

''Beni umursamamıştın.'' dedi.

Ona yapma dercesine baktım. Dinleyenler umurumda bile değildi. Ona acı veriyorlardı, bunu istemiyordum.

''Bir de annem var tabi.'' Kübra anne sessizce gözyaşı döküyordu sadece. ''Beni orada bir başıma bırakırken mutlu muydun?'' Alayla güldü. ''Abimden ne farkım vardı? Ben aile sevgisi görmeyi haketmiyordum değil mi?''

Babasına döndü. ''Kaç yaşındaydım?''

''Sen büyük oğluna gece masal anlatırken ben kavga ve silah sesi dinlemek zorunda mıydım?'' Babasına bunu söylediğinde içim parçalanmıştı. ''Aslında size suç bulmuyorum. Tek suç benim doğmam çünkü.''3

Dedesine döndü. ''Babaannem bebeğinin cinsiyetinin erkek olduğunu ve adının Kuzey olması istediğini söylemişti değil mi?'' Kafasını salladı. ''Onun için Kuzey olduğumdan haberiniz var tabi.''

Bunu beklemiyordum. Bu kadarı fazlaydı.

Ece'ye döndü. ''Sana yalvardı değil mi? Havuzda onu boğanın sen olmasına rağmen sana abla dedi. Hiç mi için acımadı ona karşı senin?'' Ardından annemi işaret etti. ''Peki annen? Kardeşini sevmiyorsun, pekala. Annen sana ne yapmış olabilir? Hastanede kardeşin can çekişirken İrem'in tek lafıyla gittin.'' Bir şeyler düşündü. ''İstediğin hayatı Engin Sayar sana fazlasıyla verdi.''

''Bu seni ne kadar ilgilendiriyor?'' diye sordu Ece.

''Benim söyleyemediklerimi söylüyordur belki de.'' dedim ona dönerek. Benden beklemiyordu.5

''Söyleyeceksen sen söyle, ona mı düşüyor?'' Annem ona döndü. ''Niye, haksız mı?''1

Ben artık ne diyeceğimi bilemiyordum bu masada. ''Kardeşin boğulduğunda ertesi gün sınavın olduğu için hastaneden gittin. Sınavın yoktu. Biz kardeşini yaşatmaya uğraşırken sen eğleniyordun.'' Masadakilere döndü. ''Bizim hiç aile fotoğrafımız yoktur. Ece, sadece kendini sevdiğinden.''

Bana döndü. ''İsteme gününde neden dedenle yanınıza geldiğimi sordun, çünkü biz hiçbir zaman aile olmadık.''

''Siz aileydiniz.'' diye ekledim. ''Üçünüzün gayet de güzel resimleri var. Benimle hiç yok.''

''Ben hiçbir zaman bu hayattan olmadım.'' dedim. ''Büyükbaba da alıştırsa, babam da alıştırsa olmadım.'' Gülümsedim. ''Önce bir ailem yoktu.'' Annem yutkundu. ''Mezuniyet günümde sana söylediğimi hatırlıyor musun baba?''

''Sana koruma istemediğimi, başka bir yerde yaşamak istediğimi çok kez söylemedim mi?'' Buradan gitmek için bir yalvarmadığım kalmıştı. ''Gitmek için sana yalvardım baba!'' Ama önüme o kadar engel koymuştu ki ben hareket dahi edemiyordum. ''Ben ne yaptım peki?'' Anneme döndüm. ''Annemin iki güzel sözüne kanıp hayatımı mahvettim.''

''Ben daha fazla bu masada kalmak istemiyorum.'' Yerimden kalktığımda kimseyi dinlemeden uzaklaştım. Peşimden geleni anlamamla adımlarım yavaşladı. Elimi tuttuğunda benimle birlikte yürüdü. Biz, hep bizdik. Bizi mahvettikleri hayattaki tek güzel şey bizdik.

Arabaya bindiğimizde tek kelime konuşmadık.

Eve geldiğimizde elini tuttum. ''Sana göstermek istediğim bir şey var.''

Gülümsediğinde benimle ilerledi. Yukarı çıktığımızda bebeğimizin odasının önüne geldik. Kapıyı açtığımda onunla birlikte içeri girdim. ''Ecmel.''

''Araf.'' dedim.

Odayı incelediğinde en son isimde durmuştu. ''Arel.''

Bana döndüğünde dolan gözlerimle kafa salladım. ''Ona daha güzel bir isim bulamazdık.''

''Ne zaman öğrendin?''

Yanıma ilerledi. ''Bugün.''

''Ecmel.'' dedi yine. Elimden tutup koltuğa oturttuğunda önümde eğildi. ''Hayatta hiç iyi biri olmak için çabalamadım. Bu marifet değil belki ama dedem hep kötü olursam kazanacağımı söyledi.'' Elimden tuttu sıkıca. ''Ve ben ne kadar kötü olduysam o kadar dibe battım.'' Bakışları karnıma kaydı. ''Sadece onun ve senin için çabalamak istiyorum artık. Ona iyi bir baba olmak istiyorum.'' Karnımın üstüne koyduğunda bebeğimiz onu hissetti. ''Yalnız kalsın istemiyorum. Ben gibi olsun istemiyorum.''

''Hayır.'' dedim hızla. Yüzüne eğildiğimde ellerimin arasına aldım. ''Sen çok iyi bir baba olacaksın. Araf, o seni şimdiden hissediyor. Sana benzeyecek, ve sen gibi olmalı. Sen çok güzel bir adamsın, sevgilim. Oğlumuz sana benzesin, senin gibi olsun. Sen Girdap ya da Alberto'dan ibaret değilsin ki. Sen Araf'sın. Diğerleri gibi de olabilir, bu umurumda değil. O senin oğlun. Bizim parçamız.''

Ona sıkıca sarıldığımda bu an bitmesin istedim.

12 Eylül.4

İnsanların unutamayacağı anlar vardır. Bugün de onlardan biriydi. Doğum vaktiydi.

Ne garipti.

Her şeyimiz hazırdı. Tek eksik bize kavuşacak olan bebeğimizdi. Hastaneye geldiğimizde bizim için hazırlanan odaya geldik. Siyah ağırlıklıydı. Güçlükle yatağa oturdum. Normal doğum istemiyordum. Şuan için de doğum yapmam da bir sorun yoktu. Sadece gergindim. ''Nasılsın?''

''Bilmiyorum.''

''Biz geldik!'' Annemler nihayet geldiğinde birilerini görmek rahatlatmıştı beni. Babam saçlarımı öptüğünde gülümsemeye çalıştım. Şuan çok zordu. ''Nasıl hissediyorsun anneciğim?''

''Bilmiyorum.''

Sonrasında oda dolduğunda herkesle tek tek konuşmaya çalışmıştım.

En son beni hazırladıklarında ağlamak istiyordum olabildiğince. ''Biraz Araf ile yalnız kalabilir miyim ben?''

Anlayışlı olduklarında herkes gitmişti. ''Noldu bebeğim?''

''Hiçbir şey.'' dedim titreyen bir sesle. ''Sanırım biraz heyecanlandım da.'' Güldüğünde ben de güldüm. ''Sizi bekliyor olacağım.''

''Gitme tamam mı?''

''O nasıl laf? Öyle bir şey mümkün mü sevgilim? Hiç ayrılır mıyım ben senden?''

Burnumu çektiğimde dudaklarım titriyordu. ''Korkuyorum.''

''Buradayım ya ben.'' Ellerini yanağımda hissettim. ''Ben varken korkma.''

''Seni çok seviyorum.'' dedim ağlayarak. O ise güldü. ''Ben de seni çok seviyorum, sevgilim.''

Beni yatırdığında alnımdan öptü. ''Seni bekleyeceğim ben. Beni görünce uyanırsın değil mi hemen?''

Kafamı salladım. ''Beni bırakma, lütfen.''

Doktor geldiğinde son kez kontrol etmişti.

Odadan çıkarken herkes ağlıyordu neredeyse. ''Anne.'' dediğimde annem hemen gelmişti. ''Seni de çok seviyorum.'' Ağlamasını durdurmadığında kafasını salladı. ''Ben de. Ben de bebeğim.''

Son kez Araf'a bakıp elimi kaldırdım. O da benim için kaldırdı. Sonra asansör kapanmıştı.

Araf.

Çok nadir mutlu olduğum anlar vardı. Bu anların hepsi Ecmel'e dayalıydı. Onu görmek, onunla konuşmak, onunla bir şeyleri paylaşmak... İçinde onun olduğu her şey beni mutlu ederdi.

Ve şuan. Bir kapının önünde onu bekliyordum. Beklediğim bebek bile değildi, Ecmel'i bekliyordum. Bebek bize aitti ama Ecmel sadece bana aitti.

Aradan geçen bir saatin ardından bir bebek ağlaması duyuldu.

Hiç rahatsız olmayacağım bir türdendi.

Kapıdakiler sevindiğinde annem bana sarılmıştı. Sadece karşılık verdiğimde konuşmadım. Hemşire ve bir bebek geldiğinde yeni dünyama baktım. Çok güzeldi. İlk defa karımdan başka birisi için eğildim. Kimse konuşmadı. Parmağına dokundum. Çok değişikti. ''Oğlum.''

''Yukarı çıkartalım, birazdan annemizi de getireceğiz.''

Diğerleri bebekle giderken ben gitmedim. Ona söz vermiştim. Annesi kalmıştı tek. Bebeği anneme emanet edebilirdim. Bana bakmasa bile benden olana birkaç dakikalığına bakabilirdi. ''Sen neden gitmiyorsun?''

Ona dönmedim. ''Kızınıza söz verdim.''

Dakikaların ardından büyük kapıyı açtıklarında görmek istediğim kişiyi gördüm. ''Araf.''

Dediği kelimeyi yanına gitmeden duyduğumda eline uzandım.

Halsizdi. ''Bebeğimizi gördün mü?''

''Evet.'' dedim. ''Hislerinde yanılmamışsın, sevgilim. Oğlumuz bana benziyor.''

Bunu bekliyormuş gibi gülümsedi. Annesini gördüğünde ona baktı. ''Hanımefendi, ağlamayı kesip kızınızla ilgilenin lütfen.''

Ağlamayla karışık güldüğünde bir diğer elini de o tuttu. ''İyi misin?''

''Ben iyiyim, haberler siz de.''

''Oğlun çok güzel, Sera.''

''Tabii.'' dedi hevesle. ''Ben doğurdum çünkü.''7

Güldüğümde odaya kadar gelmiştik. Annesi de bebeğin yanına gittiğinde bir süre ikimiz kaldık. ''Bebeğim.''

''Beklemişsin, Lider.''

Yanına oturdum. ''Bunu söylemiştim zaten.''

''Canın yanıyor mu?'' diye sordum.

''Şuan bir şey hissetmiyorum. İyiyim hatta.'' Normal şekilde istememişti. Kendini nasıl iyi hissedecekse ona kabuldüm ben. ''Zayıfladın hemen.''

Hafif güldü. ''Zayıflamak benim için kolaydır. İki güne dal gibi olurum, kalırsın sen de!''

Aslında kilo da almış sayılmazdı. İnceydi bile. Zayıf olmayı sevse dahi evde çok kez giyinme odasında bunu dile getiriyordu. Sanki bebek de iyi değilmiş gibi hissediyordu. Ama bebeğimiz iyiydi.

Kapı açıldığında sadece bebek ve hemşire girmişti. Dikkatlice Ecmel'in kucağına verdiğinde birkaç şey söyleyip çıktı. Karşımdaki manzara o kadar güzeldi ki. Ailem. ''Araf.''

''Bebeğimiz çok güzel.'' dedi ağlamaklı bir sesle. Kucağına yakışmıştı. İkisine de yakınlaştığımda bebeğimiz uyuyordu. ''Şimdi tamamlandık.''1

***********

Sahilde öylece oturuyordum. Her şeyin başladığı yerdeydim.

Arkamdaki hareketliliğe döndüm. Beklediğim kişiydi. ''Hoşgeldin sevgilim!''

''Hoşbuldum.'' Yanıma oturur oturmaz kollarımı ona doladım. ''Nerede kaldın? Çok bekledim seni.''

İç çektiğinde önüme döndüm. ''Her şeyin başladığı yerdeyiz.''

Tanıştığımız sahil. Beni izlediğini farkettiğimde içten içe gülümsedim. Ona döndüm. Dudağından öptüğümde hemen ayaklandım. ''Hadi gidelim!''7

Elimi tutarak kalktı. ''Nereye gidiyoruz?''

''Ah, yine unuttun!'' diye sızlandım. ''Bir türlü öğretemedim sana şu çocuğun okul saatlerini!'' Arel anaokuluna gidiyordu artık, o kadar büyümüştü. Elini tuttuğumda koluna sarıldım. ''Oğlumuza söz verdik ya, birlikte gideceğiz diye. Sonra evde başımın etini yiyor sen gelene kadar, babam neden beni almıyor diye!''

Güldüğünde konuştu. ''Aynı sen!''

Kendi kendime sızlandım. ''Hayır nerede hata yaptım? Her gün okula siyah gömlekle gitmek istiyor. Her şeyi siyah istiyor! Bir insan babasına bu kadar mı benzer?''

Hemen göğsü kabarmıştı. ''Babasının oğlu işte.

Onu bozmadan güldüm. ''Şikayetim yok çünkü istediğim buydu.''

Bir anda beni kendine çektiğinde ellerini belime koydu. ''Neymiş senin istediğin?''

Önce afallasam da ardından kollarımı boynuna doladım. ''Sen ve senin tıpkın bir çocuk. İkinize de bakması zor ama yapacak bir şey yok.''

Güldü. Ve dünyam aydınlandı. Ona yükselip öptüğünde gülümseyerek geri çekildim. ''Seni seviyorum.''

Aynı şekilde karşılık verdi. Seni seviyorum.

Son. 

Arkadaslar, bitti.12

Oncelikle bu bolume kadar okuyan herkese ayri ayri tesekkur ederim, hepinizi cok seviyorum. Ilk bolumden bu yana cok yol kat ettik. Elimden geldigince herkese cevap verip sorularini yanitlamaya calistim, eger bir hatam varsa affola 🥹 1

Sanirim veda vakti geldi, onlar icin. Hepsini ayri ayri cok ozleyecegim ama Araf, seni cok seviyorum 🤍

Biraz mutsuzum tabi ama bir kitap daha bitirmis olmanin heyecani var. Bir sure kendime gelecegimi asla dusunmuyorum ( bunu yazarken bir damla klavyeye dustu bile) 4

Kitabi yazdigim ilk gece mentalim cok iyi sayilmazdi, onlari yazdikca iyi hissetmeye basladim. Bu yuzden onlara cok tesekkur ederim. Umuyorum ki kendi evrenlerinde mutlulardir, benim onlarla hikayem bu kadar 🤍

Kucuklugumden beri gunluk tutmak, ani defteri yazmayi cok severdim, simdi de ilk defa yayinladigim hikayeler var. Bu beni mutlu ediyor. Ama Girdap, bu evrene o kadar bagliyim ki her bolumunde kendimi yanlarinda hissediyordum, bir bosluga dusmusum gibi oldu. 2

Bu kitaba baslamamdaki sebep olan Araf, Ismine sebep olan Girdap, seni cok ozleyecegim.

Ecmel Sera, icinde bir parca da olsa kendimi buldugum tek karakterim, bu nedenle kendi ismimi vermeyi dusunup degistirmistim. Seni cok ozleyecegim.

Arel, iki cocugumun parcasi, ailemizin yeni ve son uyesi, seni de cok ozleyecegim.

Isiklari kapatalim, Kuzey Araf Yildirim bizim icin yakmis olacak. 6

Hoscakalin, sizi seviyorum ve ozluyorum. Her zaman. 13

Tiktok / Instagram : Ineffable3107

Wp linkini de profillerdeki baglantilardan bulabilirsiniz. 🤍✨

 

Bölüm : 20.12.2024 03:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...