
''Arel! Düşeceksin buraya gel!''
Yağmur yağdığı gün oğlum köpeğimizle oynadığı için onu yıkamaya uğraşıyordum. Suyu asla sevmiyordu, duştan korkuyordu. ''Döyt yaşındayım ben biy keye!''
''Yaşla ne alakası varmış?'' Yanına gidip onu kucakladığımda iki yanağını da öptüm. ''Hadi ama anneciğim, daha işim var.''
Küçük ellerini iki yanağıma koyduğunda ona bakıyordum. ''Ayaf'ın yanına gidecek miyiş?''
Gülerek kafamı salladım. ''Gideceğiz ama ona Araf dediğini duysa ne olur?''
''Çok kızay mı?''
''Kızmaz ama babaya ismiyle hitap edilmez.'' Evde ne duyarsa öyle söylüyordu herkese. Bana bir keresinde babamın bebeği bile demişti. Bu çocukla çok işim vardı.
Düzgünce onu yıkadığımda epey bir zorlanmıştım. ''Ayye, Ege okuya başyadı ya hani.''
''Ee?'' Üstünü giydirirken sorduğu sorular bitmiyordu da. ''Ben okuya gitmek iştemiyoyum.'' Bir anda kollarını göğsünde bağladığında gülmüştüm. Yatağının kenarına eğildiğimde ona baktım. ''O nereden çıktı bebeğim? Hem daha var senin okula gitmene.''
Daha erkendi ama kreşe gitmesini çok istiyordum. Dışarı çıkmayı sevmiyordu, sanırım huy olarak bana benzeyen bir çocuktu. Başka çocukların ortamına alışsa iyi olur diye düşünüyordum. ''Ben evde şeninle kaymak iştiyoyum.''
''Zamanı geldiğinde gideceksin bebeğim, ama şimdi değil.''
''İyi.'' Bir anda yanımdan kalktığında odanın ilerisindeki oyun oynadığı yere gitmişti. Odanın kapısını açık bırakarak oradan çıktığımda giyinme odasına girdim. Üstümü değiştirdiğimde makyaj yaparken Arel gelmişti. ''Ayye?''
''Oğlum?''
Yanıma gelip bana sarıldığında kucaklayıp dizime oturttum. ''Çok güzey oymuşşun.''
''Babandan mı öğreniyorsun bunları sen?'' Bilmem dercesine ellerini kaldırıp dudaklarını büzdü. ''Hadi gideyim!''
O kalktığında ben de kalkıp ceketimi giydim. Aşağı indiğimizde Arel hazırda bekliyordu. ''Yürü bakalım.''
Arabayı açarak yanıma oturttuğumda kemerini bağladım. ''Çözmek yok. Bu babanın arabası değil!''
Ofladığında kapısını kapatıp ben de bindim. ''Biy daha göşteyin oyacak mı?''
''Olacak.'' dedim bahçeden çıkarken. ''Gelecek misin?''
''Evet! Babam o oymadığında şeni yaynış bıyakmamı şöyledi.''
''O babanın ağzına sıçayım ben.'' Kendi kendime mırıldanmıştım bunu.
Şirkete geldiğimizde Arel sanki kırk yıllık çalışanmış gibi ayaküstü herkesle konuşup sohbet ediyordu. Babasının odasına kimseye sormadan ilerlediğinde peşinden gittim. ''Ayaf'ın topyantışı vaymış, geyecekmiş.''
''Bekleyelim bakalım, Araf'ı.'' Koltuğa oturduğumda eteğimi düzelttim. Baş belası laf edip ne kadar güzel olduğumu söyleyecekti yine de.
Kapı açıldığında Arel hemen koşmuştu. ''Baba!''
''Oğlum!'' İki kişilik dev kadro tamamlandığında onu kucağına almıştı. ''Ayyem baya yine banyo yaptıydı!''
''Kim bilir ne yapmışsındır yine.'' Onunla birlikte yerine oturduğunda nihayet bana döndü. ''Sevgilim, hoş geldin.''
Gülümsediğimde bakışları eteğime kaymıştı. ''Görüşmen var sanıyordum ben.''
''Var zaten.'' Yerimden kalktığımda onların yanına gidip masaya yaslandım. ''Oğlunu bırakmaya geldim.''
''Kreşe neden bırakmadın? Ya da annemlere.''
Ona baktığımda kağıda bir şeyler çiziyordu. ''İstemiyor, Araf. Çocuğu zorla mı götüreyim?''
Kafasını salladığında o da Arel'e döndü. ''Babacığım, neden okuluna gitmedin?''
''Ayyemden ayyı kaymak iştemiyoyum.'' Güldüğünde saçlarını karıştırdı. ''Bu konuda sana katılıyorum ama gitmen gerekiyor. Hem daha geçen arkadaşından bahsediyordun.''
Omuz silktiğinde ona cevap vermedi. Kapı açıldığında Buğra gelmişti. ''Buğya amca!''
Arel babasının dizinden kalktığında ona koşmuştu. ''Aslanım!'' Sanırım kadroları artık üç kişilikti. ''Ne zaman geldin sen?'' Yanağını öpmüştü. ''Oydu biyaz.''
''Dondurma yiyelim mi? Canım çekti.'' Arel hiç durmadan kafasını sallamıştı. Buğra resmen oğlumu kaçırdığında onlara baktım. ''Ben de buradayım!''
''Hoş geldin şekerim.'' Ardından Arel ile odadan çıkmak için yöneldi. ''Ve görüşürüz şekerim!''
Arkalarından güldüğümde gitmişlerdi. Araf ayaklandığında dibimde bitmişti. Ona baktım. ''Noldu canım?''
''Hiç.'' Bunu dese bile masaya oturmamı sağladığında dudaklarıma kapanmıştı.
''Bu etekle gitmesen mi?''
Kaşlarım çatıldığında yüzümü ondan uzaklaştırdım. ''Sen o çenenle çok konuşmasan mı?''
Güldüğünde ellerini iki yanıma sabitledi. ''Güzel olduğun için seni kıskanmam suç mu?''
Kafamı sallayarak güldüm. Tekrar beni öpmeye başladığında kollarımı ona dolamıştım. Geri çekilir çekilmez konuştum. ''Akşam annem yemeğe çağırıyor, hepimizi yani.''
''Gideriz.'' Yerine oturduğunda ona döndüm. ''Hatta gitmişken Arel'i de bırakabiliriz.''
''O niye?'' Öylesine dermiş gibi gülümsediğinde anladığım şeyle kafamı salladım. ''Arel'i bırakmasak da sana pek işlemiyor sanki ama.''
Yerimden kalktığımda üstümü düzelttim. ''Benim çocuğum kimse de kalamaz, annemler dahi olsa.''
''Annenin çocuğu ben de kalıyordu ama.''
''Yani?'' Bu cevabı karşısında biraz kalmıştım tabi. ''Sen de kaldığım için şuan beraberiz. Yoksa beni rüyanda görürdün.'' Kafasını salladığında çantamı aldım. Koltukta geri yaslandığında yüzüne eğilip minik bir öpücük kondurdum. Elimi yanağından çekmeden hafifçe vurdum. ''Sakın arkamdan bakma, seni gebertirim.''
Şeklini hiç bozmadığında arkamdan bakacağına emindim. ''Akşam görüşürüz, karıcığım.''
Odadan çıktığımda gülmüştüm. Buğra'yı ve Arel'i gördüğümde onlara ilerledim. ''Babanın yanından ayrılmıyorsun, kızlar babanla konuşmaya çalışırsa ağlamaya başlıyorsun. Duydun mu beni çocuk?''
''Oha! Deccal misin lan sen, neler öğretiyorsun çocuğa?''
''O iş ben de ayye, meyak etme!'' Oğlum mesajı anladığında yanağını öptüm. Yüzümü değiştirdiğimde ikisine de baktım. ''Çok dondurma yemeyin, yeni duş aldı. Hasta olursa veririm kapına, bakarsın Beste ile.''
''Emredersiniz, hanımım.''
İkisinden de uzaklaştığımda aşağı inip arabaya bindim. Merkeze geldiğimde kafeye geçtim. Umay teyze ve diğerlerinin oturduğu masaya geçtiğimde hemen konuşmaya başlamıştık.
Onlardan da ayrıldığımda kendi kendime gezmeye başladım. Arel'e bir şeyler aldığımda kendimi de es geçmemiştim. Arabaya koyup eve sürdüm. Yine ilk gelmiştim sanırım. ''Selam!''
''Hoş geldin canım. Hani oğlan nerede?'' Ceketimi çıkardığımda almıştı. ''Araf'ın yanına bıraktım. Oraya gitmek istedi.''
''Gitmiyor değil mi okula?''
''Maalesef.'' Kafamı iki yana salladığımda içeri geçtik. ''İlk başlarda alışmıştı aslında ama üç dört gündür triplerde yine. Bir de geçen dışarıda Ece ile karşılaşmıştık, Ege ile oynarlarken okula gideceğini söylemiş. Okul lafını duyunca kuduruyor iyice.''
''Alışır, umarım.''
''Alışması gerekiyor, anne. Dibimden ayrılmıyor hiç, tek başına oyun oynasın diye bırakıyorum. Oyuncaklarını yanıma getirip oynuyor bu seferde.''
Bunlar normaldi elbet ama son zaman çok artmıştı bu davranışları. Çok bana bağlıydı. ''Sana benziyor aynı.''
''Ah, lütfen!'' Benden çok Araf'a benziyordu. Diğerleri de geldiğinde bir benimkiler gelmemişti.
Nihayet kapı çaldığında Arel hemen bana gelmişti. ''Ayye!''
Dizime oturduğunda bana sarıldı. ''Hoş geldin bebeğim.''
Yanağımı öpüp dizimden indi. Babam ve Gürkan babanın arasına oturduğunda onlarla konuşuyordu. Masaya oturduğumuzda babaannesinin kucağındaydı şimdi de. Top bebek gibi aramızda dönüyordu. ''Ne yiyeceksin canımın içi?''
''Ayyemin yanına gitmek iştiyoyum.'' Kübra annenin kucağından kalktığında masada dolanıp bana geldi. ''Arel!''
Araf tavırla konuşsa da onu dinlememişti. ''Gel, biz birlikte yiyelim.''
Kucağıma oturduğunda kendimden çok ona yedirmiştim. Annem bize dönmüştü. ''Anneanneciğim, hadi gel biz yedirelim. Bak annen hiçbir şey yiyemedi.''
Kollarını göğsünde bağladığında konuştu. ''İştemiyoyum!''
Sesi biraz yüksek çıktığında Araf sinirlenmişti bu sefer. ''Arel, yeter!''
Ona döndüğümde bu kadar bağırmasına korkmuştu. Ağladığında kafamı kaldırdım. ''Aferin! Çok anladı bak bağırınca.''
Kucağıma aldığımda masadan kalkmıştım. Sıkıca sarıldığında kattaki oturma odasına götürdüm. ''Anneciğim, ağlama.''
''Neden ağlıyorsun bebeğim?'' Ellerini yüzüne kapattığından ellerini çektim. ''Ben şadece şeninle yemek iştemiştim. Babam bağıyınca koyktum.''
''Bilerek bağırmadı ki baban, öyle bağırmak ister mi hiç?''
Kübra anne bize tabak getirdiğinde ona gülümsedim. Arel'in saçlarını öptü. ''Ağlama kuzum.''
Hemen gözlerini silmişti. ''Ağyamıyoyum babaayye.''
Güldüğünde gitmişti. Böreğin birini ona uzattım. ''Ye, anneannen senin için yapmış.''
Tüm yeme keyfim kaçtığında tabağı bırakmıştım. Araf geldiğinde Arel ondan kaçarak odadan gitmişti. Bu onu daha da sinirlendirdiğinde kolunu tuttum. ''Bırak, gitsin.''
''Evde soracağım ben ona.'' Alayla güldüğümde ona baktım. ''Ne yapacaksın el kadar çocuğa? Dövecek misin? Bu yaşında verelim ona da bir silah, kökten çözüm olsun!''
Abartıyordu. Arel de abartıyordu ama daha çocuktu. ''Sen yapıyorsun hep böyle!''
''Suçlu ben mi oldum şimdi? Çocuğun sana çektiyse ben ne yapayım? Al oğlunu bak o zaman.'' Yanından geçip gittim. Asıl böyle yapan oydu. Salona oturduğumda biraz daha normaldik.
Bade, Araf ve babasının yanına gidip tabletinden bir şey gösterdiğinde Arel yanıma gelmişti. Ege yoktu ve büyük ihtimal sıkılıyordu. ''Anneciğim.''
Kucağıma aldığımda saçlarını sevdim. Burnunu çektiğinde gözleri hala boncuk boncuktu. Yemek istiyordum bu halini. ''Uykun geldi mi?''
Kafasını salladı. Araf göz ucuyla bize baktığında kalkmamız gerektiğini anlamıştı.
Kapıya geldiğimizde Araf onu almak isterken o ondan uzaklaşmıştı. Zorla onu aldığında peşlerinden gittim. Arel yine ağlıyordu, bugün ikisi de iyi değildi sanırım. ''Çocuğu ağlatıyorsun.''
''Ağlaması gerekiyorsa, ağlasın.''
''Sen ağla o zaman.'' Onu ondan aldığımda arabaya ilerledim. Kucağımdan indirmeden oturduğumda Araf'a sırtını dönmüştü. ''Seninle de evde görüşeceğiz.''
''Tüm gün Araf diye dolandı peşimde.''
''Ne var bunda? Başkasının adını mı söylesin?'' diye çıkıştım. Bana döndüğünde bir de yola bakıyordu. ''Bir de başkasının adını söylesin, aynen!''
''Bade sana Kuzey derken sorun yok ama oğlun Araf derken sorun mu var?'' Saçma gelebilirdi belki ama söylemesem içimde kalırdı. ''Konumuz bu mu oldu yani?''
''Senin sinirine göre konu ayarlıyoruz, evet. Bizden başka herkese iyi davrandığın içindir.''
''Ayye.'' Arel konuştuğunda ona döndüm. ''Kavga etmeyin.''
Gözlerim dolduğunda gülümsemeye çalıştım. ''Kavga etmiyoruz bebeğim.''
Daha da hiçbirimiz konuşmadığımızda eve gelmiştik. Arel ile birlikte yukarı çıktığımızda onun üstünü değiştirdim. ''Yat hadi, ben geleceğim birazdan.''
Kafasını salladığında giyinme odasına ilerleyip üstümü değiştirdim. Araf geldiğinde bana döndü. ''Size farklı mı davranıyorum? Ya da sana?''
Bunun olmasını istemiyormuş gibi bakıyordu. ''Ben önemli değilim, Araf. Ben seni ve davranışlarını biliyorum. Öfkelenmeni de anlıyorum ama karşındaki bir çocuk. Senin çocuğun. Mesele farklı davranmak da değil, bugün resmen ona tahammülün yokmuş gibi davrandın. Sonra Bade ile gülünce de kıskandı, normal. Son zamanlarda bir yere gitmek istemediğini de biliyorsun, bu süreçte ona kızarak bir şey yapamayız.''
Kafasını salladığında yanımdan gitti. Arkasından baktım. Arel'in odasına giriyordu. Önce gitmediğimde aralarındaki sorunları çözsünler istedim.
Kapıdan baktığımda gayet mutlulardı. Kendi odama ilerlediğimde yatağın içine girdim. Birkaç dakika sonra Arel geldiğinde ona döndüm. Örtünün içine girip bana sokulduğunda ona sarıldım. ''Bebeğim.''
''Yayın aykadaşlayımla oynamaya gidebiliy miyim?''
''Gidebilirsin tabii. Anneciğin seni istediğin yere götürür.'' Yanağından öptüğümde saçlarını sevdim. Yumuşacıktı. Araf gelmeden ona sordum. ''Şirkette ne yaptınız? Baban ne yaptı?''
''Çayıştık. Şonya babam şeninle olan fotoğyaflayını göşteydi.'' Bana eğildiğinde fısıldadı. ''Babam şeni çok şevdiğini şöyledi.''
Gülümsedim. ''Bir daha yalnız kaldığınızda söyle, annemde seni seviyormuş.''
''Ne konuşuyorsunuz siz sessiz sessiz?''
''Hiç!'' Arel hemen uyuma şekline geçiş yaptığında güldüm. ''Yalancı!''
Araf yattığında ona sarılmıştı. “İki erkek arasında kaldığıma inanamıyorum!”
Güldüğünde yataktan zıplayıp kaçmıştı. “Aa! Gidiyor bir de.”
”Git oğlum, git. Annen bana kalacak.” Belimden yakaladığında sarılmıştı. “Her zamanki gibi.” Dudağımı öptüğünde güldüm.
“Demek çocuğu tehdit ediyorsun.” Kafamı iki yana salladım. “Babanın yanına kız gelirse ağla diye.”
“Sen de yapıyormuşsun!” dedim. “Annenin yanına gelen erkekleri kov demişsin sen bir de. Dedemlere gittiğimde Toprak’ın bacağını ısırdı deli!”
Kafasını boynuma gömmüştü çoktan. “Babasının oğlu işte.”
“Babasının oğluymuş.” diye homurdandım.
“Şüphen mi var?”
“Yok efendim, ne haddime!”
”İyi.” Boynumu öpüp geri çekildi.
Arel bu sefer ayıcığı ile geldiğinde onu izledik. “Buyada uyuyabiliy miyim?”
”Sen uyuyabilirsin ama o kucağındaki şey bizimle uyumayacak.” Araf böyle söylediğinde omzuna vurdum. “Araf!”
Ona dönüp gülümsedim. “Gel bebeğim, uyu tabii.”
Benim tarafıma geldiğinde ikisinin arasında kaldım. “Onu gerçekten bırakmalıydık.”
“Hiç yakışıyor mu senin gibi Lider’e?”
”Bana yakışan belli.” Dudaklarıma baktığında gülümsedi. “Çocuk var, yapma.”
“Uyuduğunda yapabilirim yani?”
”Kudurdun yine!” Yerimde düzgünce yattığımda Arel’in tarafına döndüm. Ayıcığına sarılıyordu. Ben de ona sarıldım. Araf da bize sarıldığında gülümsedim.
Kulağıma fısıldadı. “Sizi seviyorum. Ve bu hiç değişmeyecek.”
Ona tekrar döndüğümde saçlarımı yüzümden çekti. “Biz de.”
Elimi yanağına koydum. “Özellikle Arel, seni çok seviyor sevgilim. Senin gibi bir babası olduğu için çok şanslı.”
“Şanslı olan benim, ona sahip olduğum için. Ve onu bana verdiğin için.” Gülümsedim. “Siz olmasaydınız, çok boş olurdum.”
Ardından ekledi. “Bugün için ayrıca özür dilerim.”
“Sorun değil. Hep düzgün gidecek değiliz, olur arada böyle şeyler.”
“Seni çok seviyorum.”
“Ben de sevgilim.”
Arkadan boğuk ve tatlı bir ses duyduğumuzda gülümsedik. “Ben de.”
Özel Bölüm Sonu.
Oy vermeyi unutmayınn
Tiktok / Instagram : Ineffable3107
Wp linkini de profillerdeki baglantilardan bulabilirsiniz. 🤍✨
En sevdiğim en sevdiğimmmmm
Bu kısmın altına da benden istediğiniz özel bölümleri yazar mısınızz, yani sürekli mutlu aile şeyi yazmak istemiyorum bu nedenle önceki bölümlerdeki şeyleri de yazabilirsiniz. Mesela Ecmel’in ağzından okuduğumuz ama Araf’tan da dinlemek istediğiniz şeyler gibi. Kimyasal İz devam ederken buna çok şey yapamam ama bazı yazdığım şeyler var, onların üstüne ekleyerek sizinle paylaşabilirim. 🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |