52. Bölüm

Özel Bölüm

Sara
ineffable3107

Hamilelik çok garipti. İlkinde bu kadar hissetmemiştim ama bu sefer onu daha çok benimsiyordum. Onun varlığını ilk kez hissettiğimde daha bir anlamlıydı.

Kalp atışlarını duymak...

Bu his ne anlatılır ne de tarif edilirdi. Yaşamadan kimse anlamazdı.

Onu hissettiğimde kendimi daha bir güçlü, onu koruyacakmışım gibi hissettim.

Odamda çalışırken not defterime uzanıp herhangi bir sayfasını açtım.

''Küçük bebeğim, yarın babanla cinsiyetini öğreneceğiz. Geceleri uyuduğumda baban seninle konuşuyor, aslında uyumuyorum. Onu dinliyorum. Seni çok seviyor ve hissediyor. Ne zaman benimle otursa eli direkt olarak sana gidiyor. Tekrardan ailemize hoşgeldin Bebek Aydın.''

Büyüyen karnıma eğilip gülümsedim. Bu süreçte herkes yanımdaydı, özellikle Elçin anne... Öncekini bilmediklerinden ve yaşadığımız kayıptan dolayı kendini hala suçlu hissediyordu. Onu elbette unutmuyordum ama gittiği yerde iyi olduğuna emindim, annemin yanındaydı. Annemin yanında olan birinin kötü olma ihtimali yoktu. İlk zaman şirkete gitsem de mide bulantılarım çoğaldığından bazen yerimden zor kalktığım zamanlar olmuştu. Azra sürekli gelip gidiyordu. Bazı geceler Nana da kaldığım da oluyordu.

Didem her okul çıkışı buradaydı, geçen haftalarda finalleri olduğundan hep bizimle kalmıştı. Bu durumdan memnun olmadığımı söyleyemezdim, çünkü zordu. Bir gün yemek istemediğim şeyi öbür gün yemek istiyordum. Bu hep bir döngüye girmişti. Geçen gün çilekli el sabunu bile canım çekmişti. Evet, çilekli olan her şeyi hala seviyordum.

Nihat baba her gün arayıp soruyordu. Hatta haftasonları ailecek yürüyüşe bile çıkartıyordu bizi. Çok otoriterdi, hala.

Babam hep arıyordu, hatta az önce arayıp bir isteğim olup olmadığını sormuştu. İstemesem bile eve çokça kargo geliyordu. Cinsiyetini bilmediğimizden beyaz ağırlıklı şeyler alıyordu.

Dedem, canım dedem. Benim için her şeyi yapıyordu. Aramasına bile gerek kalmadan her şeyi anlıyordu.

Oğuz ve Fatih, şimdiden bebeğim hakkında konuşup ne olacağını karar veriyorlardı. Oğuz, kız düşünürken; Fatih, erkek düşünüyordu. Açıkçası Oğuz'a katılıyordum.

Ve biricik kocam, bebeğimin babası Doruk. En çok yanımda olan oydu. Çok kustuğum günler işe bile gitmemişti. Sürekli benimle ilgileniyor, geceleri dahi istediğim şeyleri alabiliyordu. Hatta birlikte bile gidiyorduk. ''Hayatım.''

Onunla ilgili düşüncelerim yarıda kaldığında açılan kapıya döndüm. Gülümseyerek yanıma geldiğinde masaya yaslandı. ''Bugün nasılsın?''

''Daha iyiyim.'' dedim gülümseyerek. ''Hatta hiç kusmadım!'' Bu bizim için bir ilk sayılırdı. ''Sanırım onu göreceğimiz için mutlu şuan, beni zora sokmak istemiyor.'' Güldüğümde yanağımı öptü. ''Güzelim benim.''

Yerimden kalktığımda karşısına geçtim. ''Sen neler yaptın?'' Kollarımı ona dolayıp yanağını öptüm. ''Çok özledim seni bugün!'' Bir daha öptüm. Ellerini belime koydu. ''Ne geliyor?''

Kaşlarımı çattım. ''Her öptüğümde bir şey mi istiyorum ben?''

''Birkaç aydır, evet.'' Omzuna vurduğumda ondan uzaklaştım. ''İyi!'' Gülerek peşimden geldiğinde salona girdim. Ona surat astığımda öylece oturdum. ''Noldu ya? Ne dedim şimdi?'' Omuz silktiğimde yönümü çevirdim.

''Bebeğim.'' dedi ellerini karnıma dolayarak. ''Git, isteme beni.''

''Nasıl istemem?'' Beni kendine çektiğinde defalarca yanağımı ve boynumu öptü. ''Sen benim her şeyimsin, canımın en içi.'' Ellerini iki yanağıma koyduğunda gözlerimi kırpıştırdım. ''Senin için yapamayacağım şey yok, olmadı da. Biliyorsun.'' Dudağımı öptü. ''Bu sayı iki olacak aylar sonra. Maral, ben seni çok seviyorum. Hep de seveceğim seni.''

''Doruk.'' dedim içli bir sesle. ''Bu sefer bir şey olmaz değil mi? Bugüne kadar ona iyi baktık sonuçta, gitmez.'' Gülümsediğinde kafasını iki yana salladı. ''Şş... Neden böyle şeyler getiriyorsun sen aklına? Canım benim.'' Saçlarımı sevdi. ''Ne sana ne ona, hiçbir şey olmayacak.''

Gülümsedim. ''Tamam. Sen öyle diyorsan!''

''Dışarı çıkalım mı? Alışveriş de yaparsın.'' Kaşlarım çatıldı tekrar. ''Bunu sen mi söylüyorsun? Benimle alışverişe çıkacaksın?'' Kafasını salladı. ''Bekliyorum ben.''

Yukarı çıktığımda akşam olmasına rağmen hava iyiydi. Bluzumu ve siyah eteğimi giydiğimde hazırdım. Bir de vazgeçilmez olan topuklularım... Ne zamandır onları giymenin özlemiyle yaşıyordum. Aynanın karşısına geçtiğimde eteğin üstündeki çıkıntıya elimi koydum. ''Bebeğim.''

''Bana hep onu hatırlatıyorsun.'' diye iç geçirdim. ''Seninle konuşurken bile onu hissediyorum. Bu yanlış değildir, değil mi? Sanki sana söylediklerimi o da hissedecekmiş gibi. Bunun için bana kızma, kimseye söylemesem de onu atlatmış değilim. Onu özlüyorum. Tüm sevdiklerim gitmek zorunda gibi bu hayatta, buna o da dahil. Sen de dahilsin. İnanmakta zorlanıyorum, hala bizimle olduğuna. Korkuyorum, gitmenden. Ama buradasın, bizimlesin. Gitmeyeceğini biliyorum, çünkü babana inanıyorum.''

Bunları es geçip makyaj masama ilerlediğimde sade bir şeyler yaptım. Çok kilo almamıştım ama karnım belli oluyordu artık. Bunu her dert ettiğimde Doruk beni her halimle seveceğini söylüyordu. Bazen duygu patlaması yaşayıp zırıl zırıl ağlasam bile yanımda olup hiçbir şey söylemiyordu. Ona kızsam dahi benden uzaklaşmayıp devam ettiriyordu bu halimi. Aşağıya indiğimde kocam beni bekliyordu. ''O topuklularla yürüyebilecek misin?''

''Tatlım, ne zaman yürüyemediğimi gördün?'' Pıtı pıtı girişe ilerlediğimde kısa ceketlerimden birini aldım. Hamile değildim artık. ''Ya çocuk düşerse?''

Kızgınca ona baktım. ''Çocuk düşerse sen neredesin? Tut alttan!''

Gülerek kafasını iki yana salladı. Evden çıktığımızda arabaya ilerledik.

Doruk, hamile olduğumdan beri daha soğuk birine dönmüştü. Sanki dünyasında sadece biz varmışız gibiydi. Eskisi kadar kimseye tahammülü yoktu. Gün içinde çokça beni arıyordu, bazen toplantılarında da aramak zorunda kalıyordum ve açıyordu. Aşağı kattaki odanın birini şimdiden bebek odası için ayarlamıştı. Birkaç kez oyuncak alıp oraya koyduğunu dahi biliyordum. Biri gelmedikçe çalışma odamdan çıkmıyordum, gerçekten işimi iyi seçmişim zamanında.

''Kaçta gidecektik doktora?'' Ona döndüm. ''Sabah, dokuz buçuk olması lazımdı.'' Kafasını salladı. Elini karnıma koydu. ''Bu sefer kendini göstereceksin değil mi?''

Kıkırdadığımda önüme döndüm. Normal şartlarda iki haftadır falan görmemiz gerekiyordu ama doktor emin olmadığı için söylemiyordu bize. Ne zaman ultrasona girsek göstermiyordu kendini, hep tersti. Babası gibi. ''Sana çekecek anlaşılan.''

''Gurur duyarım.''

''Görüyorsun değil mi?'' diye konuştum karnıma eğilerek. ''Gerçi görüyorsundur. Babandaki bu ego kimse de yok!''

Hemen omuzlarını dikleştirdi. ''Lütfen karım, çocuğumuzun aklına böyle şeyler sokma.''

Güldüğümde bir süre susmuştuk. Arabadan inerken hemen yanıma gelerek elimi tuttu. ''Doruk!''

''Ne?'' dedi tavırla. Tavırlı da davranamıyordu bana. ''Yorulursan söyle tamam mı?'' Gülerek başımla onayladım. ''Napacaksın yorulursam?''

''Seni taşıyacağım.''

Gözlerim açıldığında yürümeye devam ediyorduk. ''Kocaman yerde?''

''Karımı taşırken kime soracağım ki?''

Uzatmadığımda önce yemek için bir yere oturmuştuk. Gözlerim televizyona çarpmıştı. ''Bu davette gördüğümüz adam değil miydi? Yanında bir kadın var.''

''Kim?'' Ekrana döndüğünde bir süre bir şey demedi. ''Evet, Baldric.''

''Baldric?'' diye sordum. İsimleri hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

''Liseden tanıdığımı söyledim ya işte, öyle yani. Bulmuş demek ki karısını.''

''Kadınla gayet mutlu gözüküyor!'' Güler gibi olduğunda suyuna uzandı. ''Ayrıca öldüğünü söyledin!'' Kafam karışmıştı iyice. ''Yaşıyor o zaman, onu bulmasına sevindim.''

''O niye?'' diye sorduğunda omuz silktim. ''Ölmediyse başına iyi şeyler de gelmediği kesindir. Kıza da üzülmüştüm o zamanlar.'' Bir kurşunla ölmeyi kimse istemezdi elbet. Eğer gerçekten yaşıyorsa umarım iyidir. Hiç tanımasam bile onun iyi olmasını istiyordum. Aklıma adamın telefonundaki resme bakarken bile ne kadar içten olduğu geldi. Birbirlerini seviyorlardı demek ki. Kendimi o şekilde hayal etmek istemiyordum. Doruk gözlerimin önünde vurulduğunda dahi ölmekten beter olmuştum. Acaba onlar ne hissetmişti?

''Daldın yine, Maral.'' Gerçekten öyleydi, yemekler bile gelmişti!

Yemeğimizi yiyip kalktıktan sonra hiç güzel bir şey bulamamıştım. ''Gele gele bugünü mü bulduk gerçekten!''

''Maral.'' dediğinde ne var dercesine ona baktım. ''Hiçbir şey beğenmedin ama canım. Hepsini doğumdan sonra alacağım diyorsun!''

Omuz silktim. ''Ama ne yapayım, bu halde alırsam onları bir daha giyemem!''

''Tamam sevgilim, bir şey demiyorum.''

Gerçekten hiçbir şey demediğinde eline sarıldım. ''Doruk.''

''Söyle bebeğim.'' Gülümsedim ama hemen solmuştu. ''Bazen dengesiz davranıyorum ya, benden sıkılmıyorsun değil mi?''

''Sence bu mümkün mü?'' diye sordu saçlarımı öperken. ''Ağzından çıkacak tek kelimeyi gözlerim ben her zaman, ayrıca bizim parçamızı taşıyorsun. Buna hakkın var.''

Bebek mağazasının önüne geldiğimizde girmiştim. Hiçbir şey almasam dahi bakmak hoşuma gidiyordu artık. ''Sence ne olacak?''

''Bilmem.'' dedim. ''Ama kız hissediyorum sanki.''

Beni inceledi. ''Fena olmaz aslında, sana benzeyen biri daha.''

Kıkırdadığımda ona döndüm. ''Kız çocukları babalarına benzermiş. Sana benzemeli.'' dedim hevesle.

Çıktığımızda eve dönmek için arabaya ilerledik. Uykumun geldiğini hissetsem de uyumak istemiyordum. ''Yoruldun değil mi?''

''Hayır.'' desem de sesim bile uykuluydu.

''Hayırmış!'' diye homurdandı. Güldüğümde kafamı cama yasladım. Eve geldiğimizde ona izin vermeden kendim yürüdüm. Yukarı çıktığımda direkt olarak üstümü değiştirdim. Odadaki makyaj masasının kilitki çekmecesinden eski defterimi aldım. Yatağın içine girdiğimde eski bebeğe yazdıklarımı okuyup onu tekrar hissetmek istedim.

Yeni bir sayfa açtığımda ona son olmasa da bir şeyler yazdım.

''Bebek Aydın,

Seni özlüyorum, seni unutacak kadar güçlü değilim. Özür dilerim. Doğsan da doymasan da bana aittin, bu nedenle senden asla kopamıyorum. Gittiğinde küçüktün ama seni hissediyordum, seni istiyordum. İçimde bir şey var, beni senden koparmıyor. Yaptığım yanlış mı?

Umarım ikinizi de üzmüyorumdur, içsel olarak. Sadece atlatamadığımdan hepsi.

Özür dilerim o zaman.''

Uykum geldiğinde defteri bırakıp geri yerine bıraktım. O sırada da Doruk gelmişti. ''Bebeğim.''

Yanıma ulaşarak yüzümü ellerini yanağıma koydu. Dudağımı öptüğünde gülümseyerek karşılık verdim. ''Çok güzelsin.''

''Öyle miyim?'' diye sordum.

Kafasını salladı. Ardından eğildiğinde karnımı da öptü. ''Hadi uyuyalım artık.''

Yatağın içine girer girmez ona sarıldım. Onu çok seviyordum.

***********

Sabaha kadar heyecandan uyuyamadığımda içim içime sığmıyordu resmen.

Hızla hazırlandığımda Doruk daha uyuyordu bile. ''Doruk!''

Tepesinde cırladığımda hemen yataktan fırlamıştı. ''Noldu? İyi misiniz?''

''Kalk artık!'' Beni düzgün bir şekilde gördüğünde önce derin bir nefes aldı. Sonra da bağırdı. ''Aklım çıktı! Ne diye bağırıyorsun?''

Yutkunduğumda bu kadar tepki vermesini beklememiştim. Çok bağırmıştı. ''Özür dilerim.'' dedim mahçup bir sesle.

Odadan çıkacakken kolumdan tutup durdurmuştu. ''Dur, tamam. Ben özür dilerim asıl, bağırdığım için.'' Gözlerim dolduğunda kafamı iki yana salladım. ''Ağlama bebeğim. İsteyerek olmadı, gerçekten.''

''Ben bir şey oldu sandım sadece.'' İki yanağımı da öptü. Gülümsediğinde konuyu dağıttı. ''Heyecanlı mısın?''

''Evet.'' dedim gerçekten heyecanlı olduğumu belli eden bir sesle.

''Size ölürüm.''

Benden çekildiğinde üstünü değiştirene kadar onu bekledim. O da hazırlandığında evden çıktık. ''Çok heyecanlıyım!''

''Belli oluyor.'' dedi bana döndüğünde. ''Niye ya, sen değil misin ki?''

Elimi tuttuğunda yola döndü. ''Heyecanlıyım tabii ki sevgilim. Sadece senin kadar değilim yani.''

''Olsun!''

Kliniğe geldiğimizde elini sıkıca tuttum. Kaç haftadır geliyorduk ve her seferinde böyleydim. ''Kır elimi karıcığım ama tamam mı?''

''Ya!'' Sızlandığımda elimi çektim. ''Midem bulanmaya başladı yine.''

''Su alayım mı? Ya da başka bir şey?''

''Yok.'' dedim. ''O kadar şiddetli değil.''

Nihayet içeri geçtiğimizde karnımı açarak yatmıştım her zamanki gibi. Derince bir nefes aldım. ''Bakalım bebeğimiz ne durumda?''

Soğuk jeli karnımda hissettiğimde karşımdaki ekrana bakıyordum. Oraya yansıtıyordu doktor. Hep duyduğumuz ve benim favorim olan o kalp atışı sesini duyar duymaz gözlerim dolmaya başlamıştı zaten. Doruk elimi tuttuğunda doktor konuştu.

''Gayet sağlıklı bir bebek olacak.'' Bu sefer ben sormadan söylediğinde güldüm. Ona önceki hamileliğimden bahsetmiş, her kontrolde sağlık durumunu sormadan geçemiyordum. Bana gülümsediğinde söyleyeceği şeyi anladım. ''Hazır mısın?''

Kafamı salladım. Hiçbir fikrim yoktu hazır olup olmamakla.

''Bir kızınız olacak.''

O an benim için zaman durmuştu. Her ikisi için de. Çok garipti. Gerçekten garip bir histi.

''Kızımız.'' diye mırıldandım. Doruk yanağımı öptüğünde anca kendime geldim. Doktor bizi yalnız bırakıp ön tarafa geçtiğinde karnımı sildim. ''Kızımız olacak.''

''Evet.'' dedi mutlu bir tonla.

''Sana benzeyecek.'' Bunu söylediğimde güldüm. Ona benzesin istiyordum. Doğrulduğumda bana doğru eğildi. ''Hangimize benzerse benzesin, onu çok seveceğim.'' Elini karnımın üstüne koyduğunda ben de üstüne yerleştirdim. ''Seni nasıl seviyorsam, onu da öyle seveceğim.''

''Biz de.'' dedim dolu dolu. ''Ben de, biz çok güzel bir aileyiz. Olmaya da devam ediyoruz.''

Alnımdan öptüğünde hem bebeğimizin durumunu konuşup hem de yeni fotoğraflarını almıştım. Eve gelir gelmez albüme koydum. Her fotoğrafını koyuyordum onun.

Akşam yemeğine de ailecek toplanmıştık. Herkes hediyeyle gelmişti neredeyse. Nana artık evde durdukça örgü örmeye bile başlamıştı. Hepsini Doruk'un anneannesinden öğrendiğine adım kadar emindim!

''Ne yaptınız? Nasılmış torunum?'' Babam heyecanla sorduğunda gülümsedim. ''Gayet iyi. Her şeyi yerinde!''

''Çok şükür.'' dedi Nihat baba.

''Ee, öğrendiniz mi cinsiyetini?'' Elçin anne hevesle sorduğunda kafamı salladım. ''Neymiş?'' Kızlar bir yandan diğerleri bir yandan sorduğunda Doruk'a baktım. Dizimdeki elimi tuttuğunda diğerlerine döndük. ''Ailemize bir kız daha ekleniyor!''

''Biliyordum!'' Didem hemen atladığında sevincini yeterince görmüştük.

''Tüh ya!'' Fatih bozulduğunda Oğuz yeterince mutluydu.

Artık yeni bir gündemimiz vardı, bebeğimize isim bulmaktı.

Aklımda bir isim vardı aslında.

Dora. 

Tanrının hediyesi demekti.

Ve o bize verilen bir hediyeydi. Ayrıca Doruk'un ismiyle de uyuyordu.

Mutluca geçirdiğimiz bir akşamdan sonra evimizde oturuyorduk. ''Ne düşünüyorsun bakayım sen?''

''İsim.'' dedim.

Bana sarıldığında kafasını karnıma yasladı. ''Ne var aklında?''

''Dora olabilir, güzel değil mi sence de?''

''Güzel.'' dediğinde yönünü çevirip bana baktı. ''Dora.'' Kafamı salladım. ''Araştırdım, Tanrının Hediyesi demek.''

''Hmm.'' Mırıldandığında ne düşündüğünü merak ediyordum. Sarıldığı karnıma geri döndü. ''Tanrının Hediyesi.''

Öyleydi.

Özel Bölüm Sonu.

Onları yazmayı özlemişimmmmm.

Normalde daha uzun tutup doğumu da yazmak istemiştim ama onu erteleyip o heyecanı daha uzun bir bölüme sığdırmak istedim.

Ve Maral'ı yazmak, o kadar safe hissettiriyor ki bana. Çok güzel düşünceleri var ve çok nazik. Onu çok seviyorum!

Soğuk nevale Doruk, hiç değişmemiş. Ama karısına karşı da değişmemiş. Sadece onu sevip sayıyor. Onu da çok seviyorum.

Bir sonrakinde de artık ailemizin yeni üyesiyle tanışacağız. Dora :)

Şimdilik hoşçakalınnn <3

 

 

 

Bölüm : 18.12.2024 02:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...