17. Bölüm

BURÇAK ÖNSÖZ

İREM PAÇ
iremnida77

HERKESE SELAMLAR KIYMETLİ OKURLARIM!!!!

HATIRLARSANIZ SİZE SON BÖLÜMDE BİR SORU YÖNELTMİŞTİM...

"KIZLARININ KİM OLDUĞUNU İLK KİM ÖĞRENECEK?" DİYE .

DAHA ÖNCE VERMİŞ OLDUĞUM KESİT UMARIM SİZİ ALDATMAMIŞTIR!!!

ÖNCELİKLE GÜZEL ŞEYLER YAPMAK ADINA KISA BİR SÜRE YENİ BÖLÜM İÇİN SİZLERİ BEKLETECEĞİM AMA BU BEKLEME SON BEKLEMENİZ OLACAK İNŞALLAH!!!

TAM ANLAMIYLA BIR SONUCA ULAŞMAYACAK OLSAM DA EN AZINDAN (ŞİMDİLİK ) GÜZEL HABERLERLE SİZLERE DÖNMÜŞ OLACAĞIM. BU SÜRECE AYNI ZAMNADA SINAVLARIMIN GİRMESİYLE BU SÜRE İKİ ÜÇ HAFTA SÜRECEK DİYE HEM #EYBER SEVENLERİ İÇİN HEM DE BAZI OLAYLARIN SORU İŞARETİ İLE DE OLSA YAVAŞ YAVAŞ AÇIĞA ÇIKMASIYLA ÇOK FENA ŞEYLERİN SİZLERİ BEKLEDIĞİNİ ŞİMDİDEN SÖYLEMİŞ OLAYIM!

ASIL OLAYLARIN SEVGİLİ KAREKTERİM LAVİNİMİZİN BULUNMASI ILE BAŞLAYACAĞI HABERİNİ DE SÖYLEMİŞ OLAYIM!

YENİ BÖLÜM GELENE GELENE SİZLERLE BULUŞTURMAYI PLANLADIĞIM BU KESİTLER TAM ANLAMIYLA BIR BÖLÜM TADINDA OLACAĞINI SÖYLEYEREK SIZLERI İLK KESITİMİZLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM!!!!

BU KESİTİN İLERİKİ BÖLÜMLERDEN BİR SAHNE OLDUĞUNU DA ÖNDEN SÖYLEYEYİM. YENİ BÖLÜM İÇİN KAFANIZDA BİR KARIŞIKLIK OLMASINI İSTEMEM.

BİR SONRAKİ #EYBER KESİTİ GELENE KADAR TABİKİ!

ŞİMDİDEN YENİ YENİ BÖLÜMLERDE GÖRÜŞÜNCEYE KADAR HOŞÇAKALIN!!

NAZLI(LAVIN)KORKMAZ-

Koro halinde kafayı yemişçesine Mardin topraklarında 'Mardin'li güzel yarimmm inan sana hayranım!' diye türkü eşliğinde kamp yerine geri dönmeye çalışıyorduk.

Çarşıda bizleri gören eminim ki deli sanmışlardır ama aramızdan biri bile böyle düşünecek olmalarına aldırış etmiyorduk. Sanki bir daha bizi nerede göreceklerdi hesabındaydık.

Tarihi birkaç yeri görmek adına çıkıp çarşı pazar dolaşmıştık.

Mardin'in meşhur yemeklerini tatmış ,asırlardır dikili duran içlerinde bana göre adları batasıca büyük büyük aşiretlerin yaşam sürdüğü birkaç konağa dahi misafir olmuştuk .

Bu misafirlik hem biz Türklerin misafirperver oluşundan hem de Kadir Karabey'in okul için aracı olduğu konaklar olmuştu.

Son sınavın baz alınmamış olması beni epeyce sinirlendirse de bundan önceki sonucum da pek kötü sayılmazdı.

~3HAFTA ÖNCE~

"Ya Melek teyzem benim ,tuttu yine uyuzluğu Nazlı'nın tutturdu ben gelmeyeceğim diye . Ya hayır okul gezisi olsa gelmesin deriz hatta biz de gitmeyelim de ders çalışalım deriz ama teyzem bu böyle olmaz ki .Nazlı iyicene ders çalışmamak için bahaneler arıyor benden söylemesi. Laf aramızda kampta full HD ders çalışacağız diye gelmek istemiyormuş neymiş o ders çalışacağına kitaplar okurmuş, olacak iş mi ? Bu kamp herkesin gideceği kamp değil üstelik okulda derece yapanların katılacağı bir kamp ve Ömür Queen yeni nesil sorular için taktikler verecekmiş. Kampa gelmeyenle gelen ayrılsın bir noktada diye . "

Benim kulaklarım neler duyuyordu böyle? Az önce kan bağıyla olmasa da can bağıyla birbirimize bağlı olduğumuz Angel Girls"üm Ela anneme beni ispikliyordu.

"Ne kampı Allah aşkına beybisi ya daha okumam gereken iki tane kitap var aşırı merak ediyorum sonunu . Evde ders çalışma adına paragrafa kolaylık amaçlı onları okuyup bitirmem lazım. Her biri bin küsür sayfa anca biter zaten 4 günde. "

Diye ben söylemiştim daha birkaç saat önce kızlara bunu ve şuan sırf geziye gideyim diye bu planım anneme altın tepsiyle sunuluyordu. Alacağın olsun ama diye iç geçirmeden de edemedim tabii.

Meyve tabağı almak adına mutfağa gittiği ara resmen konuyu patlatmıştı Ela anneme. Zara Hanımların burada olmasından sebep rahattım çünkü onlar buradayken annem konuyu açmaz diye düşünüyordum.

Birazdan annemin gerçekten ders çalışmadığım için beni bir güzel paylayacağını bilmeden .

Üstelik misafir varmış yokmuş demeden . Annemin misafir varken beni paylamasına mı şaşayım yoksa babaannemin anneme kızıp "Nazlım hem zeki hem çalışkan Melek kızım. Üstelik kafası da zehir gibi. Ara sıra dinlenmesi de gerek gitme torunumun üstüne giderim senin üstüne ."diye saçma bir kafiye yapmasına mi şaşayım.

Ben şuan ultra şoktaydım ama anlık kalp krizi şeklinde bir şok .

Babaannem açığımı duyup da "Bunlar hep YouTube açmaktan.!"diye söylenmek yerine beni mi savunmuştu ben mi öyle algılamıştım?

Konu ne ara Zara Hanımın Azat beyin Mardin'e sık sık gidip gelmesine bir anlam veremediğini bizlere hayıflanmasından bana gelmişti onu da anlamış değildim.

"Mardin güzel şehirdir abim , git sana da bir değişiklik olur ."demesine Berat'ın cümbür cemaat katılsa da herkes ona annem "O kampa gidilip ders çalışılacak Nazlım!" diyerek noktayı koymuştu.

"Hoca derece yapan 10 kişinin gideceğini söyledi annem. Ben derece yaptığımı düşünmüyorum. Sürekli birinci olduğum sınavdan ikinciliğe düştüğüm sınav size göre derece yapmak mı oluyor ?"

Sitemimle annem bana "Bir seferden bir şey olmaz Nazlım önemli olan birinci olup derece yapman mı benim için sence ? Önemli olan derslerine gerektiği önemi vermen." diye söylese de bir cevap vermeyip göz devirmekle yetinmiştim. Araya ablam girip "Bu kadar ineklik zararlı balım alt tarafı 3 hafta önceki denemede bir sefere maruz ikinci oldun o da küsüratla sonrakiler yine tam gaz birincilikle devam ediyorsun . " demesine

"Sen git her sınavda birinci ol ikinci olduğun sınavda etkinlik düzenlesinler. Vallahi ağır depresyon sebebi ."diye bana takılınca abim annemden dört numaralı bakışı ile ellerini teslim olur gibi havaya kaldırıp "En iyisi ben susayım "deyip bana kaş göz işareti ile biz seninle sonra depresyona gireriz der gibi bakmıştı . Bu haline gülmeden geçemedim

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum ama son konuşmayı babamın yapması ile konu kapanmıştı. "İlla ders çalışmak zorunda değilsin güzelim , olmadı onlar çalışırken sen kitap okursun . Ama git bana sorarsan . Size de değişiklik olsun . Hem belli ki kızların gitmesi de sana bağlı. Valla şimdi onların triplerinden geçilmez benden söylemesi. "

Hep böyle mi olacaktı? Maalesef böyle olacaktı. Üçümüzden biri bir şeye hayır diyorsa annelerimiz de izin vermiyordu . Laf yerinde sanki göbek bağlarımız aynı anda kesilmişti.

Babamın tripten kastı "Kız tribi çekilmez asla ."kafasındaydı hem de annemleri bildiği için benim gitmemem onlara da engel olacak diye böyle söylemişti. İyi tarafından bakalım "Git ama kitap oku ."demişti vallahi kral hareket nereden bakarsan bak. Babam da babam !diye geçirmeden de edemedim bir an için.

 

-MARDİN -

Çok kalabalık olmasak da grup halinde ilerliyor olmamız bizi bir hayli yavaşlatıyordu.

Karşımda gördüğüm dükkan desem sanırım az kalacaktı ki İstanbul'un Avm gibi ama burada çarşı diye geçen sahaflar diyarındaki bir dükkanın önündeki stand gibi olan rafları görmem dahi dikkatimi dağıtmazken en azından bu seferlik o standa hunharca çarpılan yetmişlerine bel dayamış o kadını görmemle çatılan kaşlarımla kadına doğru adımlarımı çevirdim. Yanına ulaşmam için bir hayli çaba sarf etmem gerekmişti. Kalabalık olmasına rağmen niye kimse kılını dahi kıpırdatmamıştı.

Düştüğü yerden kadını kaldırıp çantamdaki suyu uzatmış ve oturmasına yardım etmiştim. Tabii ona bunu yapanlara "Ne yapıyorsunuz ya siz ? " daha konuşmama devam edemeden kadını atan adamın kadrajına girdiğim gibi şaşıp yanındaki adama dönüp "Burçak'a söyle o burada , ne yapalım? "

Arkama doğru dönüp kime diyor diye bakarken arkamda kimsenin olmadığını görmek korkmama sebep olmuştu ama belli etmeden devam ettim. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Diye sorumu yineledikten sonra elime telefon alıp polisi arayacağım sırada az önce düşen kadın "Boş ver kızım benim yüzümden tehlikeye atma kendini hem bak ben iyiyim ."diye beni ikna etmeye çalışmıştı. "Aynı durumu sizin annenize yapsaydı başka biri ne hissedersiniz pisliksiniz hepiniz." diye yüzümü ekşiterek konuşmamla adam "Amma duyar kastın küçük kız, bilerek yapmadık birini kovalıyorduk kadın çıktı önümüze. Kaldırmak için durduk fark ettiysen ama anlayıp dinlemeden sen bize saldırdın. " der demez "Kusura bakma teyze ."Demesiyle anlam veremediğim bir şekilde kadın bakışları ile benden özür diler gibiydi . Ne olduğunu anlamasam da grubu kaybetmiş olduğum gerçeği ile yüzleşmem ile sabır dileyen bakışlar gönderdim evrene bana dönüşü olur belki diye . Kahretsin! Az önce elime alıp polisi aramaya çalıştığım telefon yoktu . Fena halde şaşırmıştım. Resmen iyilik yaparken kötülük bulmuştum. Didik didik çantamı üstümü başımı arasam da o telefon bir türlü yoktu. Yere koyar koymaz anlaşılan fena halde ceplemişlerdi. Kadının iyi olup olmadığını sorup oradan ayrıldım.

Nereye gideceğiz demişti Ömür hoca ?

Hadi Nazlı hafızanı yokla . Leylim ley gibi bir şey demişti ama neydi ?

Leylim ....

Leylim Mus.....

Leylim Musa mıydı?

Karşıdan gelen adama "Afadersiniz Leylim Musa Restoranına nereden gidebilirim acaba biliyor musunuz ?"diye sormamla adam tebessüm edip "Sanırım Leylim Muse mutfak ve restoranını soruyorsunuz?"

Ne fark etti ha Leylim Musa ha Leylim Muse . Allah Allah.

Kafa sallamakla yetinip adamı onaylamakla "Hangi taraftakine gitmek istiyordunuz acaba ?"

Öbür taraf hariç her tarafa şuan için açığım.

"Hangi taraf?"

"5sokak ardımızda küçük bir yer tuttular ama asıl yerleri Artuklu tarafında. Onun içinde şuradan kalkan minibüslere binerseniz kapısında inersiniz."

İyice kararan içimle adama kısa bir teşekkür edip en yakın dediği yer olan 5 sokak ileriye doğru yürümeye başladım.

Mardin e kadar gelip de yerinde değil de yeni açılan yere ne için gidelim ki diye düşünürken iyice kaybolduğuma ikna olup en iyisinin bir karakola gitmek olduğunu düşünerek bir taksi aramaya koyuldum .

Tam o sırada yanımdaki adam ve eşi olduğunu düşündüğüm kişinin konuşmalarına kulak misafiri olmuştum.

Tam ismini duyamamış olsam da çocuklarının şuan da avukatla birlikte karakolda olduğunu , onlarınsa hemencecik yanına gitmelerinin onlar için en iyisi olacaklarını tartışıyorlardı.

Yanlarına ilerleyip uygun bir dille yani kısaca kaybolduğumu belli etmeden karakolun yerini sormamla hemencecik bana.

"Aaa biz de oraya gideceğiz ne tesadüf, gel biz bırakalım seni canım ne de olsa aynı yere gidiyoruz. "Diyerek kadın bana gereksiz samimiyet göstermişti.

"Fışkıyı yedin Nazlı herkesle konuşursan sonu böyle olur ."diye iç geçirirken biraz önce yaptığım iyilik adeta bana dönmüş gibi Allah karşıma onu çıkardı.

"Selim abiyi."

Tanışmamız pek kötü olsa da . Beni bu durumdan kurtardığı gibi bana büyük bir iyilik de yapmıştı.

"Heh nihayet buldum seni kardeşim. "Diye bana doğru geldiğinde şaşırsam da "Sanırım sizden beni aramanızı istedi ama sağ olun gerek kalmadı. "Diyerek beni oradan uzaklaştırdı.

"Çarşıdan beri peşindeyim. Yani kaybolduğunu anladım. Sanırım burada yaşamıyorsun da . Herkese öyle kolay güvenilir mi hiç? Bu arada ben Karadağ aşiretinin Ömer Halis Ağa'mın kalfasıyım. Karakol arıyorsun gel seni ona götüreyim kendisi Emekli Savcı olur . Çabucak irtibata geçersin ailenle." diye adeta transa girmiş gibi tedirgince konuştu.

"Karadağlar yoksa bizim Karadağlar mıydı? "

"Ne güvenebilirim sana, beni gerçekten emekli savcıya götüreceğin ne belli ?"

Diye Türkçeyi katlede katlede saçma sapalak konuşurken "Az önce seni karakola götürmek için sana teklif edenler kimdi biliyor musun ?"

Demesi beni gerse de sanki adam bana soru sormamış da küçükken annelerimiz "Bak kızıyor ama abi o satılık değilmiş. Cıs olursun ."gibi söylediği o zamanlar için korkutucu ama büyüdükçe "Aynen aynen öyle. "Mantığına girdiğimiz o cümleden daha ağırdı.

"Duymak isteyeceğim son şey şuan. "dememle Adamın yanına gelen "Ne oyalanıyorsun sen burada , Azat Ağa nin öfkesi nasıldır bilmez misin ?"diye onu yanına çağırması ile ona sunduğum teklifi kabul etmesi ile el mecbur adamın dediğini yaptım tabii önce Emirhan'ı arayıp olup biteni anlatıp Karadağlar beni kamp alanına getirecek diye bilgi verip ardından annemi arayıp olup biteni en masum şekilde anlatmamla. Öncesinde babamı arayıp detaylı bilgi verip öyle konuşmuştum annemle . Çünkü böyle durumlarda annemin panik atağı tutuyordu . O yüzden böyle konularda biz önce babama bilgi verirdik ki annemi sakinleştirebilsin diye.

"Hemen ilk uçakla geliyorum ."dese de annem ki dediğini yapardı "Karadağlar'ın bana yardım ettiğini söyleyip onunla şuanda konuştuğum telefondan ona canlı konum atmamı isteyerek an be an ona haber vermemi istemiş ve kamp alanına gider gitmez aramamı sıkı sıkı tembihlemişti.

İyi olduğuma ikna ettikten sonra hem annemi hem Ömür hocamı annemin haberi dahlinde beni Karadağlar 'in bırakma işine sıcak bakmıştı Ömür hoca.

Kampta beni bekliyor olacaklarının haberini vermişti.

Adamla konağa girmeden "Teşekkür ederim ve kusura bakmayın size olan tavrımla sizi kırdıysam. Siz olmasaydınız şuan düşünmek bile istem-"

Lafımı ağzıma tıkıp "Ne kusuru kızım valla ağamın kızını aradığımız şu günlerde daha bir hassasız kız çocuklarına karşı kaldı ki insanlar çok kötüler artık kızım. Daha yeni doğmuş kızı ayırdılar anasından atasından ailesinden . Ah ah bir bilsen. Teşekkür için kızarım ama bak bu bir iyilik değil olması gereken şey kızım" Diye iç çekip konağa doğru adım atmamızla herkesin yemek sofrasında olduğumuzu görmemizle ilk konuşan isminin Ömer Halis olduğunu düşündüğüm emekli savcıydı. Saat kaçtı da yemek yiyorlardı diye düşünmeden edemedim .

Neler olduğunu sorgulamaktan çok bana ithafen "Hoş geldin kızım buyur geç sofraya ." Demişti.

Şuan zor durumda olduğumdan ve onların bana yardım edeceğinden çok adamın bu babacan tavrı içimi ısıtmaya ve onu sevmem için yetmişti. Genelde tanışır tanışmaz çabucak alışamazken ben çevremdeki insanlara bu adam için aynı şeyler olmamıştı.

"Merhaba efendim , teşekkür ederim ama ben Ömer Halis Beyle görüşecektim onunla görüşürsem daha iyi olur ama nerede kendisi ?"diye yine emin olmak adına sormuş bulundum .

Karısı olduğunu düşündüğüm kadın sıcak bir gülümseme ile" Karşındadır Ömer ağam da sen nereden tanırsın onu ?" Diye sormasıyla Selim kalfa benden önce davranıp olup biteni anlattı. Tabii bütün bunları kürtçe anlatmayı tercih etmişti. Hayır çok ayıp vallahi kürtçeyi bilmesem ne diyor bunlar diye bir de bunu mu düşünecektim ?

Ömer bey anası babası kimlerdenmiş diye sorunca adama kürtçe bir şekilde içimden uzaylılardanız biz diye geçirsem de Selim kalfa bana Türkçe tercümeye geçmeden kürtçe ona Selim kalfanın anlatmasının eksik kısımlarını söyledim.

Hatta bu tavrım masadaki herkesi bir hayli şaşırtınca Ömer bey. "Aslen buralasın ama İstanbul da mı yaşıyorsunuz? Doğru mu çıkarım yapmışım." diye sormayı da ihmal etmemişti bana .

Kafamı hayır anlamında sallayıp reddedince adamın ve masadaki herkesin şaşırması daha bir artmıştı.

"Haydi geç otur kızım bir şeyler ye . Öyle bırakalım seni gideceğin yere . " diye söylemesi ile el mecbur kabul etmiştim ardından babanın numarasını ver bakayım da madem haberleri var daha fazla korkmasınlar senin için diyerek babamlarla uzun uzadıya konuşmuş ve bir şeyler yiyince beni kampa en güvendiği adamla veyahut bizzat kendi bırakacağını söyleyerek telefonu kapatmıştı.

Ardından Selim kalfayı yanına çağırıp bir şeyler söylemiş ama sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla onun saygıyla "Emrin başım üstüme ağam . Hallolmuş bil ."diye yanından ayrılması ile gözler tam anlamıyla bana dönmüştü. Sofradaki tüm çocuklar yani torunları olduğunu düşündüğüm kişiler erkekti. Tek bir kız yoktu . Bir hayli şaşırmıştım.

İsminin Hakan olduğunu öğrendiğim benden bir yaştan daha az büyük olan kişi bana yaşımı sormuştu ama öyle bir sormuştu ki gülmemek elde değildi. "Kaç yaşındasın sen bacım. "

Bacım.....

Bu kelimenin ayrı bir yeri vardı benim için. Abim, ablam ve bana hep bu şekilde seslenirdi hem evde hem dışarıda öyle özel hissettiriyordu ki bu kelime bana hem üzüldüm hem de gülümsedim.

"16 yaşındayım efendim ."diye konuşmamla "Lavinimiz'le aynı yaştasın yani . Az kaldı inşallah biz de yakında kavuşacağız kardeşimize ." diye konuştu.

Şaşkın tavrıma rağmen devam etti . "Cadı iki aşiretin de tek kız torunu ama kay-"

Cümlesini tamamlamadan anneannesi olduğunu düşündüğüm kişi çünkü annesi ona anne diyordu . "Azat'ım bulacak torunumu ve bunu yapan inim inim inlemeden ölmeyecek. Onu bizden ayıran-"

Daha da konuşurdu ama Ömer bey araya girmiş konuyu değiştirmişti. "Azat ne için aramış bugün seni oğlum. Fark etmedim sandınız ama o aradıktan sonra Selim benden birkaç saatliğine izin aldı. "Demesine

"Selim'e niçin sormuyorsun bunu baba . Abim bilmeni istese seni arardı elbet." diye konuşmasıyla " İnşallah tehlikeye gireceği bir şey yoktur oğul. Gerisini ben Azat'tan öğrenirim ne de olsa . "Diye adeta sertçe ikaz etmişti.

Uzun uzadıya sohbet etmiş olsak da Selim kalfanın gelmesi ile gitmek için ayaklanmıştım. Kendisine dede ve babaanne dememi isteyen bu insanlar "Yaza ailenle birlikte misafir etmek isteriz sizi güzel kızım. Seni bu denli mükemmel yetiştiren anne babayı da tanımak ağırlamak isteriz ." diye konuşmuşlardı .

Daha yeni tanışmamıza rağmen Ömer Halis beyin elini öpmüş, eşiyle sıkı sıkı sarılmıştık.

"Pek saygılısın kızım maşallah Allah tez zamanda annen , baban ve ailenle kavuştursun seni güzel kızım. "Diye dua dahi etmişlerdi. Tabii "Evine varır varmaz bizi haberdar edesin ."diye tembihlemeyi de unutmamışlardı.

Tam çıkmaya yakın bana uzattığı telefonu ne kadar almamak için diretsem de "Bende senin bir dedenim bundan sonra kızım. Bir sıkıntın olur olmaz bundan sonra beni arayıp söyleyeceksin ."Diyerek telefonu elime adeta sıkıştırmışlardı.

"Gözlerin, sesin tavırların bana birini anımsattı kızım ama nedense bir türlü çıkaramadım yaşlılıktan olsa gerek ."demişti bir ara Ömer dedem gülmekle yetinmiştim.

Sofradaki balığa dokunmama sebebimi söylediğim zaman ise büyük bir özlemle Azat beyden bahsetmişti Gülhayat babaannem . Tabii Ömer dedenin Zara Hanımın o yemesin diye yaptıklarını anlatması pek hoşuna gitmemiş olacak ki "Aman bey boş şeylerle şişirme kızın kafasını. "Demişti iğneleyici bir ses tonunda.

Kapıya doğru yol aldığımız sıra konağın kapısından bir hareketlilikle birlikte Selamünaleyküm baba , ana ." Diyerek konağa giren Azat Bey ile herkes oldukça şaşırmış olsa da buna da gülmeden edemedim adam alt tarafı kendi evine girmişti görende çağ açıp kapadı sanır ama ne bu şaşkınlık.

Korumalara bağıran ses rahatsız etmiş olsa da Ömer dedemi ben buradayım diye üstelememiş sonra ilgileneceğini belirtmişti Azat beyi görünce olan şaşkınlığı bu yüzden olmalıydı.

"Aleykümselam oğul. "Diye cevap vermişlerdi . Azat beyin geldiğini duyan herkes pür dikkat kesilmişti. Beni yolcu etmek için herkes neredeyse buradaydı ama onun geldiğini duyan çalışanlar dahi buradaydı şimdi.

Babasının elini öpüp annesine sarıldıktan sonra adeta kimseye bir şey çaktırmamaya çalışarak "Misafir varmış, kimdir gelen ?"diye sorması herkesi garipsetse de "Benim dışımda bir misafir beklemiyorsanız benim sanırım Azat Bey sizin bahsettiğiniz misafir . Diye konuşmamla Azat beyin sesin geldiği tarafa yani bizzat bana bakmasıyla benim gözlemlerim ile adeta başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi ne şaşkınlığını gizleyebilmişti ne de nasıl davranması gerektiğini kestirebilmişti.

Laf yerinde bocalamıştı ama bu durumuna aldırış etmeden "Nazlım ne işin var burada senin ?"diye sormasına Ömer dedem "Azat nasıl konuşursun sen gelene niye geldin denir mi hiç? "Diye sertçe konuşmasına Gülhayat babaannem "Siz tanışır mısınız? Her neyse oğul güzel kızım kaybolmuş karakola gidecekken yolu Selim ile kesişmiş baban yardım ediverdi şimdi kampa götürecek Selim onu . " demesi bile Azat beyi kendine getirememiş olsa da bir türlü toparlanmak istese de toparlanamıyordu.

En sonunda boş bakışlarla "Ben bırakırım Nazlım seni ."deyip Selim kalfaya dönüp "Takibe al beni . İşim var sonra seninle. " demesine Ömer dedem "Sen niye buradasın. "Dese de Azat Bey sadece "Sonra baba , sonra konuşuruz. " diyerek geçiştirmişti.

Bana bakıp "Hadi güzelim.' demesi ile arabaya doğru yol almışken nerede otursam acaba diye düşündüğüm sıra korumaların ön kapının kapısını açmasıyla öne oturup emniyet kemerimi takıp Azat beyi beklemeye koyulmuştum.

Arabaya bineceği sıra daha fazla saçmalamak istemez gibi "Ben bir lavaboya gidip hemen geliyorum Nazlım iki dakikaya gelirim." deyip yanımdan ayrılmasıyla onu beklemeye koyulmuştum.

Ne olmuştu da o beni görünce gözlerinin içi parlayan adamın bu sefer dünyası başına yıkılacak dereceye kadar gelmişti .

Ne yapacağını şaşırmış, nefes dahi alamamış boğulmuştu.

Bu durum beni kırmış olsa da "Konunun seninle ne ilgisi var Nazlı. Bir insan her dakika neşe saçmak zorunda mı belki zor bir gün geçirmişti "diye düşünüp Azat beyi beklemeye koyulmuştum.

 

-AZAT KARADAĞ-

O şer****in elime geçmesi üzerinden günler haftaları kovalamıştı ama bir türlü istediğim bilgiyi bana vermemiş dahası benimle alay etmek için elinden geleni yapmıştı.

Madem büyük oynuyordu o oyunun kurallarını ben koyacaktım.

Yanından ayrıldığım sıra en güvendiğim adamıma o itin de duyacağı bir ses tonunda "Eğer yarın ben yanına gelene kadar bana elle tutulur bir bilgi vermezse , ben gelmeden sıkın kafasına gitsin . Yoksa ben sizin kafanıza sıkacağım. Dirisi bir işe yaramıyor madem ölüsü de bir işe yaramaz zaten ." Diye söyleyip o pisliği hapsettiğim depodan ayrılmış Midyat'taki evime geçmiştim.

Sabahı sabah etmiş sabaha karşı uykuya dalmıştım. Saat 13.00 gibi gelen arama ile iyice öfkelenmiş giyinip silahımı aldığım gibi küfürler savura savura evden ayrılmıştım.

"Burçak Önsöz ,kaçtı efendim ."

Bir adama dahi sahip çıkamıyorlardı. Ama nasıl olurdu? Onun oradan anca cenazesi çıkardı ben istemediğim sürece. Nasıl kaçabilmişti? Bu işte bir iş vardı ama ne ?

Depoya varır varmaz beni görünce elindeki silahı bırakıp adeta teslim olur gibi ellerini havaya kaldırmıştı.

"Güvenlik önlemlerini arttırmanızı söylediğimi hatırlıyorum "dememe muhatap o değilken cevabı bana o vermişti.

"Benden hem bilgi isteyen sensin elimi kolumu bağlayan da sensin . Elim kolum bağlıyken sana nasıl bir bilgi verebilirim. Kızının kim olduğunu söylemek dışında. Onun kim olduğunu öğrenir öğrenmez sen beni yaşatmazsın. Bunu bilmeyecek kadar aptal miyim ben Azat Ağa ?"diye söylendiği sıra elleri yine zincirlenirken durun işareti verdim adamlarıma. Tabureyi işaret edip "Otur !"diye emir verdim . İkiletmeden oturdu . Başka çaresi de yoktu zaten . Günlerdir yaşasın diye yediği birkaç lokma dışında tek yemeği okkalı dayaklar olmuştu.

Karşıma oturur oturmaz masanın üzerindeki suyu uzattım. Tereddütte olsa dahi sudan birkaç yudum aldı.

Nasıl daha önce anlayamamıştım.

"Öfkeni görmüyor musun Azat . Senin öfken senin gözlerini kör ediyor kör. Görebileceğin en basit şeyi dahi göremiyorsun bu yüzden. Kızım için çırpınışlarımı görmedin görmek istemedin yıllar evvel. Çünkü bana olan öfken gözünü kör etmişti. Senin öfken bizi kızımızdan ayırdı gör artık. Bir gün dahi hatta bir saat belki bir dakika bile kalsa ömrüm bir kez ya bir kez kızımın kokusunu içime çekmek için her şeyi yaparım. Kızımı tekrar senin öfkenin kurbanı yapmayacağım. " demişti Zara . Bu sözlerle benim kalbimi sökeceğini bile bile .

Haklı mıydı yoksa ?

O kadar öfkeliydim ki kızıma , bize bunu yapanlara bu adamın ölümden bu denli korktuğunu görememiştim.

Onu en çok korktuğu hatta tek korktuğu şey ile tehdit etmiştim. Blöf yapmıştım ama korkusu onun aklının önüne geçmişti. Eninde sonunda gideceğimiz o yere gitmemiz kaçınılmazken bu adamın tek korkusu buydu .

"İnşallah elle tutulur bir bilgi vereceksindir. Yoksa bu senin son dakikaların olacak . " diye konuşmuştum sinirle.

"Elimden her şeyi alıp beni buraya zincirleyip kızından bilgi istedin, nasip vereyim sana o bilgiyi ?" diye cevap vermesi dinmek bilmeyen öfkemi harlamıştı.

Artık onun değil benim sözlerim geçecekti.

"Kaçabileceğini düşünmen büyük aptal-" lafımı tamamlamama izin vermeden "Buradan beni sen bırakmadan kaçamayacağımı bilirim Ağam . Sana istediğin bilgiyi vermek içindi her şey. İrtibata geçebilmek ve sana istediğin bilgiyi verebilmek ."

Oyun mu oynuyorsun lan şer***diye iç geçirsem de devam etti .

"Ama sana iyi haberlerim var kızını bugün. Müjdemi isterim vallahi. Mardin'de görmüşler kızını .Ben elindeyim diye bana karşılık kızın olsun diye kaçıracaklarmış bizimkiler. Ama sonra Selim gelip engel olmuş. Bizimkilerde tüymüş tabii. Neresiydi hah Leylim Muse'nin yerini sormuş birine sonra kaybolduğunu anlayınca bizimkiler devreye girip karakola gitmek isteyeceğini bildikleri için ağına çekecekken gelmiş Selim kalfa . Git gel Selim'e dua et . Abisiyim diye sallamış bizimkilere ." diye adeta transa girmiş gibi bir şeyler gevelemişti.

'Mardin' de görmüşler kızını...'

Söyledikleri başımdan aşağıya kaynar su döküyor gibiydi . Selim'e verdiğim göreve rağmen verdiğim görevi yapmamış olmasının başka bir sebebi olamazdı zaten . Birini kurtarmadığı sürece asla güvenimi sarsacak bir şey yapmazdı o .

İnanmıyor gibi yapıp "Senin karşında sala-"

Tekrardan beni susturup "Kızın şuan daha doğmadan koparıldığı babasının evinde . Yetişebilirsen git de gör. Ama yetişebilirsen Azat Ağa ." diye şakımıştı.

Yalan söylüyor olabilir miydi ?

"Niye inanayım sana ? Öleceğini duyup tüm bunları uy-"

"Tıp çok gelişti bilir misin Azat Ağa DNA testleriyle analık babalık testleri anında sonuç veriyor artık. İnanmıyorsan akıllıca hamleler yaparsın olur biter. Vallahi iyi ki o kız yanınızda büyümemiş kızının zekasının maşallahı varmış . Bizimkiler dedi kandırmaya çalışmalarına rağmen 'Ne saçmalıyor bu mallar?' Der gibi bakmış bizim çocuklara. Benim cezamı sonra kesersin vaktin varken git ve kızını gör inanmıyorsan da Selime sor kızı nerede nasıl bulmuş diye ? O anlatır zaten olup biteni başından sonuna kadar en ince detayına kadar."

"Bizim konak ne alaka ? Karakol muyuz biz bu dediğin bile çok saçma?"

Hala daha diretiyordum çünkü dilinin bir anda bu kadar çözülmüş olacağını düşünmemiştim.

"Baban Azat Ağa baban . Emekli savcı olur ya hani kendileri ."

Derince bir nefes alıp "Birkaç lokma bir şeyler verin şuna yesin . Ardından zincirleyin bununla hesabım daha bitmedi . Kaçmaya çalışırsa sıkın kafasına yetişemesem bile dedikleri eğer doğruysa bizimkiler gördü can paremi nasıl olsa . Gerek kalmadı bundan sonra buna . Kalan soruları elbet başka piyonlardan öğrenirim." Dememle "Ödülümün bu kadar güzel olacağını bilsem daha önce öterdim Ağam. Ne sıkması ayrıca bir yere kaçtığım da yok dediğim gibi buradan sen istemediğin sürece çıkamayacağımı bilirim ." diye diretti.

Daha fazla vakit kaybetmeden son sürat arabama binip konağın yolunu tuttum.

Nereden baksan kırk beş dakikalık yolu tam tamına on beş dakika da geldim . Kaç kaza üst üste atlatarak tabii.

"Ya doğruları söylüyorsa ?"

"Ya bahşettiği olay yaşanmışsa? "

"Kızım gerçekten bir şekilde yuvasına gelmişse? "

"Allah’ım sen benim aklıma mukayyet ol. "

"Kızımı gerçekten bulmuş muydum ?"

"Hem de tam ümidimi kestiğim bir anda ."

Babamın kendi arabasını hazırlattığını işitmiştim korumalardan.

Selim'le birlikte verdiğim görevi yapacak olan korumayı görünce paylamayı da ihmal etmemiştim. Tüm aklım gitmiş gibiydi . Doğru olması kadar olmaması yakıyordu içimi. Belki de sonra yapacağım azarlama seansımı öne almıştım bu yüzden .

Daha fazla uzatmadan içeriye girdim , annem ve babam ayaktaydı. Bir an acaba geleceğimi mi işittiler diye düşünüp ona yormuştu ayakta olmalarını. Selam verip babamın elini öpüp ardından anneme sarıldım.

İkisi de bir hayli hatta şuanda konakta bulunan herkes beni burada görünce bahçeye toplaşmış şaşkınlık geçiriyorlardı.

Tamam şuan kimse beni burada beklemiyordu ama bu kadar şaşmalarına da anlam verememiştim.

Kendi evime gelmemin bu kadar şaşkınlık yaratması şaka olmalıydı.

Hal hatır sormadan "Misafir varmış kimmiş gelen ?"diye sormama şaşırsalar da sorumun cevabını aldığım kişiyi karşımda görmemle neye uğradığımı şaşırdım.

Özlem.....

Hasret .....

Korku ama kaybetme korkusu....

Binlerce kez bulacağım diye ümitlenip her ümidimin elimde, elimizde patlaması....

Kızımın yaşadığını öğrendiğimde hayatımda daha korkunç bir şey olmaz diye düşünmüştüm oysa.

Onu bizden almalarından daha korkunç bir şey olmaz diye umut etmiştim belki de ....

Ama olmuştu....

Nereden baksam elimde kalıyordu....

Bu yaşadıklarım gerçek miydi yoksa dünkü uykusuzluğumun bana sunduğu bir kabus mu ?

Ne düşünmeliydim?

Kendi kanımdan, canımdan olanı tanıyamamış mıydım gerçekten?

Ya da bu da bu oyunun bir parçası mıydı?

Zara onun hakkında her konuştuğunda içten içe huzur bulduğum gibi kızmalarım nedendi o zaman ? Kendi kızımızdan sanki vazgeçmiş gibi konuşuyor sanmam?

Berat.....

Oğlum...

Bizim kör olmuş gözümüzün önüne sermişti gerçekleri ama biz değil ona inanmak acısından saçmaladığını söylemiştik.

Çok detay vermemişti ama dile getirmişti "Bazı şeylerden şüphelendim ve Nazlı "ya DNA testi yaptırdım baba ama ne hikmetse bu testler birileri tarafından sabote edildi . Yok örnek yetersizliği yok bilmem ne ? " daha da konuşacakken lafı ağzına tıkamıştım.

"Nazlı'nın Mardin'de doğması da normal baba ?"diye sitem dahi etmesine aldırış dahi etmemiştim.

Ve şimdi kaçtığım o gerçekler beni dipsiz bir kuyuya çekiyordu ?

Melek , Murat ......

Yok yok .

Hayır onlar böyle biri değiller. Eğer öyleyse onlar da bilmiyorlardır. Böyle bir şey olsa asla susmazlar ki? Bile isteye birine kötülük yapacak insanlar değillerdi ki onlar .

Ya sonradan öğrenmişlerse?

İçimdeki ses saçmalama Azat dese dahi .

Bir anne, baba evlat bildikleri candan sırf kendi kanından değil diye vazgeçer mi diye gerçeklerden kaçmadan düşünmüştüm.

Bir yıl ....

İki yıl ....

On yıl ....

Ya da şuan öğrenmiş olup da söylemiş olsalardı bize biz onlardan kızımızı ayırmazdık ki . Kızımız oldukça büyük bir sevgi içerisinde büyümüş olurdu ama sırf kendileri acı çekmesinler diye bizi bile isteye ayırdılarsa bizim canımızdan o zaman kanı dökülecek tek kişi Kadir Karabey olmazdı. Bunu bilip de susan herkes bir bir yok olurdu .

"Benim dışımda bir misafir beklemiyorsanız benim sanırım Azat Bey sizin bahsettiğiniz misafir . "Diye konuşmasıyla bana tüm bunları saniyeler içinde düşündürür olmuştu.

Sarılıp kokusunu içime çekmeliydim doya doya ama buna hakkım yoktu . Zara'ma inanmayarak onu da bizi de bu acının içine ben çekmişken kızına doya doya sarılmadan Zara'm benim ona sarılmaya değil kokusunu içime dahi çekmeme hakkım yoktu .

Aklıma gelen ilk cümleyi konuşmuş babamdan azarı yemiştim. Ama şuan ne deyip ne yaşadığımı ben bile anlamazken tek istediğim bir an önce kızımı annesine kavuşturmaktı. Zor olacaktı ama olacaktı.

Zara'nın doktoru ile konuşup nasıl anlatabileceğimi öğrenmeden tek kelime dahi edemezdim ki ona yoksa kalbi bu sefer buna hiç dayanmazdı.

Kardeş gözüyle baktığı kadın ondan canını almıştı. Saçmalama Azat , Melek yapmaz dese de içimden bir ses ....

Şüphe.....

İnsani öldüren o şüphe her şeyi yakıp yıkmaya yetiyordu.

Nazlı'yı benim götüreceğimi söyleyip arabaya geçtiğimiz sırada her şeyi berbat etmek üzereyken derin bir nefes alıp lavaboya gitme bahanesi ile ondan bir iki dakika müsade istemiştim.

Konağa tekrar girmemle babam "Sen götürmeyeceksen Selim'i gönder ."demesine "Lavaboya gideceğim iznin vardır Halis Ağa. "Diye sorup yukarı doğru adımlarımı çevirirken önüme geçip "Ne işler çeviriyorsun sen? Ne zamandır Mardin'desin? Konağa normal bir halde girerken o kızı görünce niye bu hale geldin? Şu haline bak . Bir şey de oldu bana mı demezsin oğul. " daha fazlasını duymaya gücüm yoktu ."Sonra baba , sonra konuşalım ama şimdi değil. Şuan hiç zamanı değil. "

Baba demezdim ben babama Ağam diyerek tatlı tatlı sinir ederdim onu çocukluğumdan bu yana . Taşıyamayacağım kadar çok yük yüklenince sırtıma halimi bir tek o anlar diye baba derdim ona. O da sırf bu yüzden baba dememi istemezdi. Ağam dememe sinir olsa da bu sinir tatlı bir sinirdi onun için .

Zara'yı , oğlumu ve kızımı kaybettiğim o gece ....

Sinir krizi geçirdiğimde , kaç defa baba demiştim bilmiyordum ama kendime gelmeye çalıştığım o dakikalar "Rabbim bir daha sana baba dedirtecek kadar acı yaşatmasın da her daim neşenle beni tatlı tatlı sinir et oğul. "Demişti. Nasıl bir ses tonuyla baba diyordum bilmiyorum ama bu şekilde baba deyişlerim en çok onun canını acıtıyordu. Laf arasında dediğim babalardan bir farklıydı baba deyişim belki de ondandır babamın bu kadar acı çekmesi ya da beni anlaması .

Lavaboya girip yüzüme peş peşe buz gibi sular çarptım ama nafileydi .

Toparlanmam gerektiği için kendime çeki düzen verip arabaya doğru yol almak için lavabodan çıktım.

İlla gözler mi ağlar mutsuzluğu haykırmak için.....

Gülüşlere de saklanmaz mi bazen o en acı olan mutsuzluklar . Hiç bir şey olamamış gibi davranmak zorundaydım.

Lavabodan çıkışımı bekleyen babam bir şey dememi beklemeden "Nazlı 'yı bırakıp gelecek misin konağa oğlum? "Diye sormasına "İstanbul'a döneceğim Halis ağam." Dememin ardından "Niye geldin niye gidersin oğul madem gideceksin kızı Selim götürsün de bir iki saat yüzünü görelim. Hasret kaldım yüzüne. "Demesine içimden "Yalnızca üç buçuk dört aydır görmüyorsun diye beni bu kadar özlemişken sen Zaram ne yapsın ana 16 koca yıldır hasret kaldığı kokusunu dahi içine çekemediği yavrusu için . "Diye geçirdim

16 yıl...

192 ay....

6000 e yakın gün....

Bilmem kaç saat kaç dakika .....

"Nazlı'yı ben götüreceğim ana . Başka zaman görürsün yüzümü. "Deyip konaktan çıktım. Arkamdan "Yarın İstanbul'a geleceğim tek başıma Berat'a söyle gelip beni alsın hava alanından. " diyen babama ben de geleceğim diyen anneme bu sefer babam "Tek gideceğim Gülhayat'ım ben gelene kadar buralar sana emanet ben gelince de seni gönderirim çok kalmayacağım zaten ."Diye eklemesini duymam dahi beni durdurtmamıştı çünkü boşa çabaydı babam bir şey diyorsa o olurdu . Zorlamanın bir anlamı yoktu .

Bahçeden çıktığım sıra Selim'le muhabbete dalmış Nazlım'ı görünce acı bir hasretle izledim onu uzun uzun. Yanımda ama sarılamıyorum çünkü kızım başka bir kadını annesi ve başka bir adamı babası biliyor.

"Sen gelir misin peki İstanbul'a hiç Selim abi."

Abi?

Tanıştığı ilk gün hem de .....

Çok üzülmüştüm Nazli'nin bize Hanım ve Bey diye hitap etmesine ama babamın dediği gibi her şerde bir hayır varmış meğer biz bilememişiz. Nazlı Selime abi dediğine göre gerçekten hem sevmiş hem de güvenini kazanmış demekti.

"Ne yapayım kız İstanbul' a gelip. Bizim çocuklar gelir ara sıra hanim da yıllardır başımın etini yer gidelim gezmeye diye ama ben Halis ağamı yalnız bırakır mıyım hiç? Hayır sen git diyorum sen gelmezsen bende gitmem diye bir de trip atıyor . Kadın milleti değil mi ? Hepsi aynı vallahi . Benimde senin yaşlarda kızım var Allah bağışlasın inşallah o da aynı anası. Neler çekiyorum sen gel bir de bana sor vallahi ."diye iç geçirirken Nazlı "Valla abi bugün bana yaptığın gibi İstanbula gidince ne olacak size söyleyeyim tarzında bir konuşma yapıyorsan triplerin hepsi sana müstahak." Diye söylenip kahkaha atmıştı.

"Ben gelmeseydim sen o adam ve kadınla gidecektin bana haklısın diyeceğine bir de müstahak diyorsun." diye sahteden sitemde bulunmuştu Selim Nazlı'ya .

Kafasını sallayıp "Oradan bakınca çok salak birine mi benziyorum abi, sen bir görsen ben abim ve ablama neler ediyorum neler ? Ayrıca tabii ki anladım niyetlerinin kötü olduğunu ama haklısın sen olmasan halim yamandı vallahi. Allah razı olsun vallahi ne diyeyim. Şey ama bir şey daha istesem senden . " Ne isteyecek diye düşünürken "O isteğin yüzünden Halis ağam beni çiğ çiğ yer . Ayrıca dert etme sen bunları. Alt tarafı bir telefon. " konuşmalarını dinlemeye devam ederken "Alt tarafı bir telefon dediğin iPhone bilmem kaç? Hayır sen de az değilsin vallahi gidip birkaç günlük kullanacağım telefon alsaydın ne olurdu ? Şart mıydı bu kadar yüksek meblağlı alman . Hem ben rahat etmem böyle şeylerden. Neyse ben bir de şansımı Azat Bey'e deneyeyim de Ömer dedem Azat Bey'i çiğ çiğ yesin . " demesine "Hiç şansın yok . Bu telefonun kırılmaz camı neden yok diye Azat Ağam beni paylar ben sana diyeyim ." Demesine Selim'e "Bir de bayıl istersen Selim abi ? Zaten adamı kızdırmışsın, kim bilir ne yaptın ,ne yapsam ya telefonu göstersem de bunun kulaklığı nerede diye seni bir güzel paylasa mı Azat Bey. " Demesiyle "Sen geç dalganı sen bilmezsin bizimkile-" lafi ağzına tıkıp Nazlım" Yoo gayet de bilirim çok tatlı insanlar . Bana iyilikleri dokundu diye demiyorum bunu yanlış anlama . Azat Bey'i zaten tanıyıp seviyordum anne babası da çok tatlı. Laf aramızda annesi Zara Hanımı pek sevmiyor gibi ama bunların hepsi Azat beyi ikisinin de çok sevip paylaşamaması yüzünden her neyse beni daha tanıyıp etmeden oldukça hem misafirperver hem de korumacılardı. Ama Azat Bey'e üzülmedim değil Selim abi. Annesi ve Zara Hanımın yana yana geldikleri zaman onun için bence tam bir işkence. Yani sonuçta kavga etseler ikisi de baskın karakter adam iki sevdiği kadın arasında kalmış olacak . Olmaz ama böyle zaten morali bugün bozuk gibiydi Allah 'tan Zara Hanım burada değildi de ikisini çekmek zorunda kalma-" Selim'in bu konuşması boyunca kaş göz yapması dahi Nazlıyı susturamamıştı çünkü ne demek istediğini anlamamıştı. Selime yapma anlamında kafa sallasam da Nazlı sussun diye her yolu denemişti en sonunda Nazlı dayanamayıp "Abi senin tikin falan mı var ? Sabahtan beri kaş göz yapıy-" Cümlesini tamamlamadan bana doğru dönüp Selime "Abi madem gördün adamı karşında sus desene ne kaş göz yapıyorsun. Kuşların bile bir dili var anlaştıkları bende diyorum yazık adamın tiki var galiba ." demesiyle Nazlı'ya

"Hadi Nazlım daha fazla gecikme sen gidelim biz . "Dememle arabaya binmemizle "Takibe alın bizi ."diye Selime emir vermemin ardından arabaya binip "Nazlım kemerini tak ."diye uyarıp ben de kemerimi takınca arabayı çalıştırmamla yola koyulmuştuk. Lafa giren o olmuştu. "Haddimi aştıysam özür dilerim kötü bir şey söylemek değildi niyetim sadec-"lafını tamamlatmadan "Sorun değil Nazlım. İyi bir gözlemcisin sadece hepsi bu . Zara yüzünden bir nevi annem beni göremez oldu diye kaynanalık yapıyor annem Zara'ya her ailede olduğu gibi ."

Yoldan gözümü ayırmamaya özen göstersem de "Kızım yanımda ama ona sarılamıyor. On-" diye diye iç geçirmekle meşgulken "Kızınızla alakalı bir gelişme mi oldu ?" Kurduğu son cümleyle neye uğradığımı şaşırsam da devam etti .

"Siz hep bir farklı yaklaştınız bana . Sanki kayıp kızınız benmişim gibi . Bana bakarken gözlerinizin içi gülüp sanki az da olsa o acıyı hafifletebiliyor gibi hissedebiliyordum. Ama bugün konakta beni gördüğünüzdeki bakışlar buram buram acı kokuyordu ve o acıyı oraya ben koymuşum gibi bakıyordunuz. Şuan bile aynı bana bakmamak için kırmızı ışıkta dahi olsak camdan dışarı bakıyorsunuz ? Bilmeden sizi kırdım diyeceğim ama sizin yeriniz de Zara Hanımın yeri de bende ayrı. Sizi bile isteye asla kırmam. Zara Hanım zaten yarı annem sayılır süt annem bakımından ama siz aynı zamanda bir baba gibisiniz benim için. Ama bug-"

Kahretsin .....

Hissetmiş ve anlamıştı ....

Peki ben aylardır gözümün önündeki kızımı nasıl tanıyamamıştım? Lafı ağzına tıkar gibi adeta "Nasıl kayboldun güzelim? "Diye sormam onu şaşırtsa da "Anlaşılan o konuyu konuşmak istemiyorsunuz peki ."Diyerek baştan sona kadar en ince detayına kadar bugün yaşadıklarını bir bir bana anlattı.

Hissettiği duygulara kadar....

Acı bir tebessüm devraldı dudaklarımı çoğunlukla ama sesimi çıkaramadım. Uzun bir aradan sonra konuşmamla bakışları beni buldu Nazlı'nın.

"Kim olduğunu öğrendiğimde kızımın tepkisinden korkuyorum belki de ."diye konuşmama "Zor ne diyebilirim ki ? Yaşamayan kimse anlayamaz ki sizi ve kızınızı. " Demesiyle "O kişi sen olsan ne hissederdin Nazlım, yaşıtsınız ya senin fikrinle en azından nasıl yaklaşmamız gerektiğini kestirebilirim diye soruyorum ? İstemezsen cevaplamak zorunda değilsin tabii." Dememe başta şoka girip "Ne alaka?"der gibi baksa da cevap vermeyi tercih etti .

"Bu soruyu laf arasında bana sorduğunda Ali abi . Fermanoğlun'u kastediyorum o kadar saçma sapan cevaplar verdim ki görmeniz gerek sonra Berat abiye kızıp empati yapmak adına tekrar düşündüğümde kafayı yerdim herhalde diye düşündüm. Yani ailemin sizin olmanızdan ziyade düşünsenize 16 koca yıl doğru bildiğiniz her şey koca bir yalan. En çok güvendiklerinden duymuşsunuz o koca yalanları hem de acımasızca. Madem çıkacaktı gerçekler açığa bu kadar niçin sustunuz derdim . Ama çok kırılırdım. Çünkü bir sürü acı veren şey var bu olayın içinde ve ben tek başıma mücadele ediyormuşum gibi hissederdim, yalnız tek başıma kalmış gibi.. . Ben kırılıp üzüldüğüm zaman sevdiklerimle arama oldukça mesafe koyuyorum belki de benim en kötü tarafım bu . Sizin kızınızın nasıl bir hayatı olmuş da sizi bulacak bilemem ama ben sanırım fevrileşebiliridim. Yapmayacağım tüm saçma şeyleri de yapabilirdim . Çünkü acı insana her şeyi yaptırır bazen . Hatta asla yapmayacağı şeyleri yaptırması en acısıdır zaten. Anne ,baba, abi ,abla bildiklerimden ayrıldığıma mı yanayım yoksa beni bulmak için sizin gibi en ufak bir umut kırıntısına dahi tutunan aileme mi alışmaya çalışayım. Zor Azat Bey maalesef ki çok zor . Ama söz. Siz onu bulduğunuzda sizin umutla bekleyen ve bulmak için çırpınan halinizi bir bir anlatacağım kızınıza. Ben yakınım canım ciğerim demeden doğruları pat pat söylerim herkese . Bu huyuma genelde ablam sinir olur her şeyi bir seferde anlayıp yorum yaparım diye ama kızınızın sizi anlaması için çabalarım en azından ama o kişi benim gibi biriyse vallahi size büyük geçmiş olsun. Annem demeden elinden çekeceğiniz var . Zor zapt edilir benden söylemesi . "

Söylemleri ile Nazlıya uzun uzadıya bakıp gözlerimle teşekkür etmiştim. O ise tebessüm etmekle yetinmişti.

"Siz bir de baya bir kıskanç baba olursunuz benden söylemesi. "Diye konuyu dağıtması ile gülmeden edemedim "Allah Allah, nereden çıkardın bunu acaba Nazlım kimden kıskanacağım ki kızımı? " diye sormamla acaba şuan anne baba dediği kişileri mi kast ediyor diye düşünmeden edemesem de o devam etti "Yani ya sevgilisi varsa ? Demek istemiştim ama ."

Diye söylemişti fakat anında da pişman olmuştu. Beni üzgün gördüğü için konuyu dağıtmaya çalışmıştı ama pişman olmuştu.

Şaşkınlığımı yüzümle belli ederek "Senin var sanırım sevgilin ? Doğru mu anlamışım? "

Dememi beklemiyor gibi "Ama hep ben . Ne alaka ben ? Konu ne ara bana geldi sizden ?"diye sormasını es geçip. "Doğru anlamışım. "Diye tekrarlamamla "Yok benim erkek arkadaşım falan Azat Bey niye üsteliyorsunuz ki ?" Demesine "Sen öyle diyorsan öyledir Nazlım üstelemedim sen yanlış anladın. Ama evet kıskanç bir babayım ve kızımı da kıskanırım. Ayrıca sence de sevgilisi olması için yaşı küçük değil mi ?" Diye diretmeme " Size göre oldukça küçük bir yaş olduğu kesin . "Diye söylenmesi ile "Sana göre? " diye diretmemle tekrar "Sevmenin yaşı yoktur bence. Ama bana kısa bir süre öncesine kadar sorsaydınız bu soruyu size katılıyor olabilirdim belki." diye söylemesine yalnızca tebessüm ile cevap verdim . Bu konuyu konuşuyor olmaktan hiç hoşlanmamıştım.

Fark ettirmeden konuyu değişme adına "Sevdin mi Mardin'i ilk defa geliyorsun sonuçta? " diye sormama cevap olarak "Burada doğmuş olmamı saymazsak evet ilk defa geliyor sayılırım. Sevdim, güzel şehir ama mühim olan şehrin güzel olup olmaması değil, içinde sevdiklerinle geçirdiğin bir saniye dahi olsa o mutlu anların birikmiş olmasıdır. " lafını tamamlaması ile şaşkınlığımı gizleyemedim "Burada doğmuş olmam derken Nazlım , bilmiyordum. " diye derin bir nefes alarak sustum . "Aslında spontane gelişen bir durumla burada doğmak zorunda kalmışım. Gerçi şimdi Berat abi olsa ırkçılık yapma kız diye söylenirdi bu laflarımı duysa ." Bir yandan onu dinliyor bir yandan araba kullanıyordum ki hemen hemen on -on beş metre ileride dur ihlali yapan polisleri görmemle hayrete düşmeden edemedim . Çok bir yolumuz kalmamıştı kamp alanına ayrıca bu yolda herhangi bir çevirme olmazdı bir şey olmuş olmalı diye düşünürken Nazlı 'nın 'Neler oluyor ?'bakışına " Önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum Nazlım. Dert edeceğin bir şey yoktur ."diye güven veren bir sesle onunla konuştum.

Sağa yanaşmamızla bize doğru gelen polisi görmemle camı indirmiştim ki polisin ehliyet ruhsat istemesi ile ehliyet ruhsatımı polise vermemle kontrol amaçlı yanımızdan ayrıldığı sıra nedensizce Nazlı 'ya teşekkür etmemle "Asıl ben her şey için teşekkür ederim Azat Bey . Hem sohbet için hem de beni kampa kadar götürüp vaktinizi ayırdığınız için. "Diye konuşmasıyla ile "Teşekkür edeceğin bir şey yaptığımı düşünmüyorum Nazlım.' dememle yanımıza gelen polisin sesiyle ona dönmemiz bir olmuştu.

"AZAT KARADAĞ , BURÇAK ÖNSÖZ'Ü ZORLA ALIKOYMAKTAN GÖZALTI KARARINIZ VAR. BİZİMLE EMNİYETE KADAR GELECEKSİNİZ. "

 

 

 

 

KESİT SONU!!!!!!!

OLDUKÇA GÜZEL BİR YERDE BİTİRDİĞİMİN BENDE EN AZ SİZİN KADAR FARKINDAYIM!!!!

KESİTTE BİLE EN CAN ALICI YERDE BIRAKMAM.....

KESİT HAKKINDAKİ OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYOR OLACAĞIM...

HATIRLATMAK İSTERİM Kİ BU KESİTLE YENİ BÖLÜMÜN BİR BAĞLANTISI YOK.

KALDI Kİ BU KESİT HER ŞEYİN AÇIĞA ÇIKTIĞI FİKRİNİ DE SİZE VERMİŞ OLMASIN. DAHA YENİ BAŞLIYORUZ....

KESİTİ TEK BİR CÜMLE İLE ANLATIN DESEM BU HANGİ KİTABIN HANGİ CÜMLESİ YA DA SİZLERİN HANGİ KIYMETLİ CÜMLESİ OLURDU?

KESİT İÇİNDE BÖLÜMLERİN İÇİNDE GİZLEDİĞİM GİBİ KONUŞMALARA GİZLEDİĞİM GELECEK BÖLÜMLERİN SPOİLERININ BULUNDUĞUNU DA SİZE SÖYLEMİŞ OLSAM.....

BU KESİTLE SİZLERİ HEM ŞAŞIRTARAK ÜZÜP HEM DE MERAKLANDIRDIĞIMIN FARKINDAYIM AMA BU KESİTTEKİ ÜZÜNTÜNÜZÜ TELAFİ ETMEK ADINA ATACAĞIM EYLEM YA DA SEVGİLİ NAZLININ SÖYLEMİYLE AŞK DÜŞMANI VE BERAT KESİTİ İLE GÖNLÜNÜZÜ ALACAĞIMI SÖYLESEM NASIL HİSSEDERSİİNİZ?

HATIRLARSANIZ SEVGİLİ AŞK DÜŞMANI BERAT'I TEKRAR GÖRMEYECEĞİ KONUSUNDA SANKİ BİRAZ BÜYÜK KONUŞMUŞTU....

EEE O ZAMAN BAKALIM O BÜYÜK KONUŞMA NELERİ BERABERİNDE GETİRMİŞ?

OLDUKÇA BİRBİRİNDEN GÜZEL BÖLÜMLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE!

BEKLEMEDE KALIN.....

 

 

 

Bölüm : 19.05.2025 18:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...