25. Bölüm

Bölüm 22

İrem Nur Ayar
irmnrrayrrr

FEZA'DAN:

Nida, oturduğu yerden hızla kalktı ve koşarak boynuma atladığını onu bir tur etrafımda döndürdüm ve saçlarından burnuma gelen kokusunu derince içime çektim.

Kokusu yine beni mest etmişti. Sahi Nida'ya ait hangi şey beni bu hale getirmiyordu ki? Hiçbir şey.

Ona sarılırken kalbimin nasıl attığını ben bile duyuyordum. Acaba Nida'da duymuş muydu? Duysundu sanki bilmiyor onun için deli olduğumu.

Sahi tam olarak ne zaman ona bu kadar bağlanmıştım, ne zaman bu kadar derinime işlemişti?

Sanırım bunun cevabını hiçbir zaman bilemeyecektim. Çünkü ansızın olmuştu her şey ve ben ansızın gelişen bu güzelliklere kapılıp gitmiştim.

Asla pişman olmamıştım. İyi ki de olmamıştım gerçi. Eğer pişman olsaydım ve vazgeçseydim şu an kollarımın arasında melek yüzlü kızım olmayacaktı.

Ben bunları düşünürken bir ses duyuldu. Bir silah patlama sesi.

Gözlerim kocaman açılırken gözlerimle Nida'yı süzüyordum. Görünürde bir yarası yoktu. Onu öyle görünce telaşlı gözlerimin hedefi arabadan inen Reha olmuştu onda da bir sorun yoktu.

O an çelimsiz bir kol koluma tutundu. Nida'nın düşeceğini anladığımda belinden tuttum ve elime gelen sıcak sıvının kan olmamasını diledim.

Elime gözümün ucuyla baktığımda gördüğüm kırmızı sıvı kalbimde derinlerde bir yeri yakıp küle çevirmişti. O an dizlerimin bağı çözüldü ve yere düştük ama yinede onu sıkı sıkıya tutmaya çalışıyordum.

Reha, giden arabanın arkasından küfür ederken ona seslendim ya da seslenmeye çalıştım.

"Reha, çabuk arabaya geç. Ona bir şey oldu." dedim hıçkırıklarımın arasından dolan gözlerimle.

Reha, bizi fark eder etmez önce bir küfür mırıldanmıştı ve ardından açtığı kapıdan içeri kucağımda dünyalar güzeli kızımla beraber bindiğimde o da sürücü koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı.

Gözlerimi bir an olsun Nida'dan ayırmazken onunda gözlerinin dolu olduğunu fark ettim. Elimle tampon yapmaya çalıştığım yarasından elime değen kanlar içimdeki yangını daha da çok harlıyordu.

Nida, dudaklarını oynatınca bir şey söyleyeceğini anlamış ve boşta kalan elimle saçlarını geriye doğru ittim "Söyle güzelim, söyle birtanem"

"A...acıy..acıyor Fe..feza" dedi zor aldığı nefesiyle beraber.

"Geçecek meleğim, geçireceğiz hepsini söz veriyorum Feza sözü."

Küçücük bedenini o an çekip kurtarmak istedim o acıdan ama yapamadım. Onu koruyamadım eğer o arabadan tarafta olsaydı onun yerine ben olacaktım ama öyle olmadı. Öyle olmalıydı ama olmadı.

Gözleri yavaştan giden Nida, kalbimdeki ritmi arttırırken onu hafifçe sarstım "Dayan Nida, lütfen dayan. Az kaldı bak çok az kaldı. Gitme Nida, ben sensiz onca gün geçirdikten sonra sana doyamadan gitme."

Gözlerimden aşağı yaşlar akarken odağım Nida'dan başka bir şey değildi. Ama onun gözleri gidiyordu. Hayır hayır gidemezdi.

"Hayır Nida! Yapma bunu yapma. Gitme" derken çoktan gözleri kapanmıştı.

Gözlerimi Reha'ya çevirdim "Hızlı olsana gidiyor görmüyor musun!"

Çok geçmeden hastanenin önünde dururken Reha arabadan inmiş ve yardım istemişti. Arabaya doğru gelen birkaç hastane görevlisi ve doktorlar meleğimi benden çekip almışlardı.

Sedyeye yan bir biçimde yatırdıkları Nida'yı hızlıca götürürlerken Reha ile beraber peşlerinden koşuyorduk.

Ameliyathane kapısının önüne geldiğimizde onu içeri aldılar ve bizi iyice ayırdılar. Ameliyathaneye bakan kapının çaprazındaki duvara sinmiştim.

Ne kadar acı vericiydi o orada canıyla mücadele ederken benim burada hiçbir şey yapamıyor oluşum.

Gözlerim Reha'ya kaydığında onunda karşımda oturup ağladığını gördüm.

Aramızda en çok o seviyordu Nida'yı biliyordum. Öncelikle bana iyi geldiği için sonra da Nida'nın bile haberi olmadan Reha'ya hatırlattığı şeylerden dolayı. Ayrı bir bağ vardı içinde ona karşı. Dost, sırdaş, abla, anne veya küçük bir kız kardeş gibi...

Benim için ise hiçbir sıfat uygun değildi. Sanki ne söylersem eksik gibi onu tanımlayamayacak gibiydi. Benim bunca zaman tek bildiğim şey onu sevmekti. Belki yakından belki de uzaktan ama bir şekilde sevmek.

Ona Kamelya'm derdim. Kamelya çiçeği "kaderim senin ellerinde" demekti. Nida'yı tanıdıktan sonra bende kaderimi sanki onun ellerine bırakmıştım. O benim yıllar önce kovulduğum cennetimdi.

Reha'nın çalan telefonu ile düşüncelerimden dünyaya dönerken. Ona kim olduğunu sorarca baktım. Arayan kişiyi gösterip telefonu açtı.

Sezgin'e olanları anlattıktan sonra olduğumuz hastaneyi söyledi.

***

Yarım saat geçmişti ve içerden hala daha kimse çıkmamıştı.

O an koridorun başından bir ses duyuldu "Kızım! Nerede beni güzel kokulum?"

Nida'nın annesiydi bu. Başını koluna giren ve ağlayan Beste'ye dayamış geliyorlardı. Sadece o da değil Dağhan, Mirza, Baran, Akın ve Çağan'da onun arkasındaydı ve hepsinin görüntüsü harabeden farksız değildi.

Sahi kim normal olabilirdi ki? İçerde yatan kişi herkesin canından çok sevdiği değil miydi?

Mirza karşısında gördüğü bana doğru hızlıca gelirken kollarıma tutunup "Feza, nasıl oldu? Niye korumadın onu Feza? Onun bünyesi de çok hassas o buna nasıl dayanır?"

Dağhan ve Baran gelip Mirza'yı benden uzaklaştırırken bakışlarım bu sefer Çağan ile kesişti benim bakışlarım ondaydı ama onun bakışları benim aksime ellerimdeydi. Bakışlarımı ondan çekip ellerime indirdiğimde elimde oluşan kırmızı lekelere baktım.

Bunlar onun kanıydı. Melek kızımın, mis kokulu kızımın ufak bedeninden elime dökülen kanlardı.

Elimi gördükçe içimde yerleşen yangın yerini daha da çok belli etmişti.

O an ameliyathanenin kapısı açıldı ve içerden çıkan doktor karşımıza dikildi "Hastanın yakınları siz misiniz?"

"Söyleyin iyi değil mi o?" diye sordu Çağan.

"Biz elimizden gelen her şeyi yaptık ama maalesef buraya gelene kadar çok kan kaybetmişti. Başınız sağ olsun..."

Bölüm : 19.12.2024 16:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...