
FEZA'DAN:
Aldığım her nefes göğsümde ki baskıyı daha da çok ağırlaştırıyordu. Nefes almak bile hakkım değilmiş gibiydi sanki.
Doktorun yanımızdan ayrılışı, Zeynep teyzenin kulakları çınlatan çığlığı, herkesin gözlerimin önünde yıkılışı birkaç dakika içinde olmuştu.
Olmaz, olamazdı. Nida, ölemezdi.
Onu severken her şeyin ihtimalini düşünmüştüm ama bunun ihtimalini bırak düşünmeyi aklımın en ufak bir köşesinden geçirmemiştim. Beni sevmemesi, beni görmek istememesi bile benim için o mutlu olduğu sürece katlanılır bir durumdu ama şimdi mutlu olmayı geç nefes bile almıyordu.
O her şeyden çok sevdiğim narin kalbi artık atmıyordu.
Çöktüğüm köşede ellerimi sıkıca saçlarımın arasından geçirdim ve hızlıca kafamı salladım.
Hayır hayır! bu kabul edebileceğim bir şey değil. Nida, ölmez. Ölmek için çok erken değil mi?
Oturduğum yerden hızlıca kalkıp giderken arkamdan duyduğum seslerle beraber aynı hızla arkama döndüğümde bir sedye ve üstü kapalı bir beden görmek kalbimdeki ağırlığa bir taş daha eklemişti.
Sedyenin başına geldiğimde aşağı doğru sallanan saçlar Nida'nın saçlarıydı. Onun burada bu şekilde olmaması lazımdı.
Yüzü örtülüydü. Örtmesinler o bunalır ki böyle şeylerden.
Zeynep teyze, sedyenin başına geldiğinde "Nida! Annem uyan! Bırakma beni sensiz Nida!" dedi bir eliyle kapalı örtüyü severken.
Eli beyaz örtünün üstüne giderken kalbim tekledi. Onu böyle görmek istemiyordum. Onu öyle görüp gidişini kabul etmek istemiyordum ama o an bir şey oldu.
Örtünün altındaki Nida değildi. Ona benziyordu ama o değildi. O an kalbim umut dolu bir şekilde attığını hissettim.
Herkesin yüzü hem şaşkın hemde garip bir rahatlamış hissiyle kaplıyken ameliyathanenin kapısı açıldı ve içinden bir doktor çıktı.
"Silah yaralanması ile gelen hastanın yakınları siz misiniz?" diye sorduğunda, Dağhan hepimizden önce davranıp başını olumlu bir şekilde sallarken "Durumu nasıl?" diye sordu o can alıcı soruyu.
"Çok zor bir ameliyat geçirdi. Kurşunun giriş izi vardı ama çıkış izi yoktu. Bu da içeride bir kemiğe ya da bir organa denk gelmesi demek oluyor. Yani uyandığında kalıcı hasarlar olabilir."
Mirza, doktora biraz daha yaklaşırken "Ne gibi hasarlar?"
"Felç kalma riski olabilir" diyen doktorla Zeynep teyze yeniden ağlamaya başlarken doktora doğru yaklaştım "Şu an durumu nasıl peki?" diye sordum.
"Şu an durumu stabil. Ama biz uyandırmayacağız çünkü ameliyatta bile kalbi birkaç kere durdu ve bizim uyandırmak için yapacağımız şeyler sadece onun kalbini yoracaktır. Odaya alacağız ve uyanmasını bekleyeceğiz." dedikten sonra yanımızdan ayrıldı.
Kalbi bir kere daha ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamıştı. Güçlü kızımdı benim o. Gitmemişti işte bırakmamıştı beni, bizi.
Ameliyathanenin kapısının açılmasıyla uyuyan meleğim gözlerimin önüne serildi. Solgun yüzü, dağılmış saçları, her zaman kiraz kırmızısı olan ama şu an morarmış dudakları ile o sedyede uyuyordu.
Her zamanki Nida değildi ama yinede o benim melek kızımdı. Bu günler geçecekti ve o bir daha böyle bir şey yaşamayacaktı. Bugüne kadar canım pahasına onu korumaya çalıştım ama bundan sonra canımdan daha da önemliydi onun canı. Hatta sadece benim değil herkesin canından.
Onu odaya götürürlerken hepimiz peşinden yürüyorduk. Nida, yatağa yatırılırken hepimiz kapının önünde kalmıştık. Zeynep teyze Çağan ve Baran'a evden getirmesi için birkaç şey söylerken Dağhan ve Beste'de hastane işlerini halletmek için yanımızdan ayrılmıştı. Mirza, Zeynep teyzeyle gözlüyle iletişim kurduktan sonra yanımızdan ayrılmıştı.
Sezgin ve Reha'da yiyecek almak için yanımızdan ayrılırken geriye sadece ben ve Zeynep teyze kalması içimde bir stres yaratmıştı.
Zeynep teyze, oturaklardan birine oturup bana da yanını işaret ettiğinde yavaş adımlarla yanına ilerledim.
Elini uzatıp elimi tuttuğunda gözlerini kızarmış gözlerime çevirdi "Çok mu seviyorsun?" diye sordu.
Anlık gelen soru beni afallatmıştı. Sevdiğimden değil bunu annesine kadar hissettirmiş olmaktan, ondan böyle bir soruyu beklemediğimden kaynaklıydı.
"Hissettiğim şeylerin adına ne denir bilmiyorum. Sadece Nida benim için her şeyden, herkesten ayrı bunu biliyorum. Onu görünce çarpan kalbim, gülümsemesi için her şeyi yapabileceğim gerçeği ve ağlamasın ya da canı yanmasın diye onu her şeyden sakınmak ne olarak adlandırılır bilmiyorum" gözlerimin yandığını hissettim. Nida'yı korumak için her şeyi yapardım öyle mi? O zaman bu hastane koridorunda işimiz neydi? Ben değil miydim onu koruyamayan? Bendim tabi.
"Kusuruma bakmayın onu koruyamadım ama bu tek bir seferlik bir şeydi bir daha bırakın bu konuma düşmeyi saçının teline zarar gelmemesi için çabalayacağım." dediğimde Zeynep teyze ne zaman aktığını anlamadığım göz yaşlarımı temizlerken "Sakin ol oğlum, biliyorum onu koruyacağını. Ben gözlerinden anladım oğlum. Düğünde gördüm sizi. Öyle bakıyordun ki anlamamak ayıp olurdu. Ben sana kızmadım Feza, sana kızamam ki. Çocuksun sende benim gözümde. Kendini heba etme bu kadar yoksa üzersin bu yaşlı kadını."
Hafifçe gülümsedim ve elimin tersiyle akan yaşları temizleyip kendime gelmeye çalıştım.
"Hadi ilk sen gör onu. Hepimizin burada olduğunu sen söyle ona" dedi Zeynep teyze, sırtımı sıvazlarken.
Bir şey diyemedim çünkü bir şey dememe vakit kalmadan yanımdan ayrıldı Zeynep teyze.
Derin bir nefes alıp oturduğum yerden ayağa kalktım. Kapının önüne gelince kalbim tekledi yine ve yine. Elim kapının kulpuna gitti ve yavaşça açtım kapıyı.
Kapıyı açar açmaz ciğerime dolan hastane kokusu bu sefer beraberinde onunda kokusunu getirmişti. Kokusu hastane kokusuna karışsa bile yinede bu benim başımı döndürecek güzellikteydi.
Yavaşça ona doğru yaklaşırken bir yandan da süzüyordum. Vücuduna bağlı makineler, solgun yüzü ve belli olan ameliyat izi kendimden nefret etmem için en büyük nedenlerdendi.
Yatağının kenarına oturduğumda titrek ellerim boşta kalan eline uzandı. Hafifçe kavradım minik elini. Sonra kokladım ve minnacık bir öpücük kondurdum.
"Korktum Nida, çok korktum. Gideceksin sandım, sensiz bir hayat nasıl yaşanır biliyorum ama senin nefes almadığın bir hayat nasıl yaşanır bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Yapamam ki zaten. Şu berbat dünyamı güzelleştiren tek şey senken sensiz bir hayat, seni göremediğim bir hayat olmaz, olamaz ki." birleşen ellerimizin üstüne bir damla gözyaşım düştü.
"Hepimiz seni bekliyoruz güzelim, aç o güzel gözlerini. Senin gözlerin kapalıyken dünya çok renksiz, çok sakin. Uyan ve yine bir sürü çılgınlık yap. Çağan'la beraber yine bir deliğe sıkış gelip seni kurtarayım. Hatta bu sefer Reha'yı da al yanına. Biliyor musun sana çok düşkün. Onun hayatında çok farklı bir yerdesin. Sizi kurtardığımız gün eve dönünce bana 'bir gün bende Nida ile Çağan kadar yakın olabilecek miyim?' diye sordu hatta. Yine o Salih'e kafa tut, mahalledeki dedikoduları anlat bana. Her şeyi yap güzelim ama burada böyle çok uyuma olur mu?" saçlarını elimle yüzünden çektim.
"Çok özledim seni bitanem. Dön geri bana. Kalbimin eskisi gibi attığını hissetmeye ihtiyacım var." saçlarına usulca bir öpücük kondurdum ve yanından ayrılmak için ayaklandığımda bir şey gitmeme engel oldu.
Nida, gözlerini aralamaya çalışırken bir yandan eli elimi sıkıca tutuyordu.
Nasılsınız bakalım?
İyisinizdir umarımm... Beni merak ederseniz eğer iyi diyelim iyi olalım.
Umarım beğenirsiniz bölümü yorumlarda buluşalım.
Diğer kitaplarıma da bir şans verirseniz beni çok mutlu edersiniz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.32k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |