
Tepemde duyduğum uğultulu ses biraz daha normale döndüğünde bu sefer sesin kime ait olduğunu anlamaya çalışmıştım.
Feza'nın olduğunu bildiğim sesi dinlemek istesem de beynim buna izin vermiyordu. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi açmaya çalıştım ama ağırlaşan göz kapaklarım buna izin vermiyordu. Ellerimin arasından eksilen sıcaklığı anlık bir dürtüyle sıkıca kavradığımda da gözlerimi de yavaşça araladım.
Feza, karşımda şaşkın gözlerle bana bakarken ben nerede olduğumu sorgularcasına etrafıma bakmaya çalışıyordum.
Yüzümde takılı olan oksijen maskesinin konuşmama engel olmasından dolayı elimle çıkartmaya çalıştığımda sırtımda kendini belli eden ağrı yüzümü buruşturmuştu.
Feza, canımın acıdığını anlamış olacak ki bana hızlıca yaklaşıp yüzümdeki maskeyi kaldırdı ve yüzüme düşen saçları geriye doğru itip "İyi misin güzelim?" diye sordu.
Kafamı belli belirsiz sallarken "Ne oldu bana?" diye sordum.
"Anlatacağım güzelim her şeyi anlatacağım ama önce bir doktoru çağırayım." dedi Feza, adımlarını odanın kapısına doğru ilerletirken.
Doktor gelmiş ve beni kontrol edip birkaç soru sorup yanımızdan ayrılmıştı. Annemde doktordan sonra benimle birkaç saat kalmıştı ve bizim çocukların ısrarıyla mahalleye dönmüştü.
Şimdi ise odada bizimkiler -Aydın ve Sezin hariç hepsi- bana bakıyordu. Valla anacım bende biliyorum bakmalara doyulamayacak kadar güzelim ama yani bilmem kaç tane çift göz bana bakınca bir garip hissetmiyor değildim.
Ha bu arada at hırsızı kılıklı olduğunu varsaydığım herifin teki beni vurmuş. Yani kim bu kadar güzel mi güzel zeki mi zeki ha birde mükemmel mi mükemmel beni vurmaya cesaret edebildi anlamış değilim anacım.
"Biliyorum çok güzelim, evet cennetten inen bir meleğim hatta ama bana bakmayı kesseniz mi artık?" diye sordum şirince sırıtırken.
Hepsi birden ezberlemiş gibi gözlerini devirince bende refleks olarak gözümü devirdim.
"Bakıyorum da baya iyisin ha yengem olduğu kadar fıstık hanım kişisi" dedi Reha gülerek.
Kendimden emin bir şekilde kollarımı birbirine doladım ve yüzüme yerleştirdiğim sırıtma ile "Unutma ki bana bir şey olmaz kankim olduğu kadar hüptiriğim olan Reha kişisi"
"Niye sen bulunmaz hint kumaşı mısın?" diye soran Reha'nın ensesine Feza'nın o güzel elleri inmişti.
"Hayır, o tam bir Nida Ziya(n)gil.." diye konuşmaya dahil oldu Çağan.
"Tabi siz mahalleliyi hayattan bıktırmış bir kıza kafa tutmayı öğrenemeyecek kadar salak olduğunuz halde benim terbiyemin ve ağzımın bozulmasına şiddetle karşısınız ama..." dediğimde herkes bana ne diyor bu salak diye bakıyordu.
Ay gerçekten ne diyordum ben ya... Bir ses geliyor midemden acıktım diye.
"Ay nasıl insanlarsınız ya ben burda beyaz ışıklardan ters köşeler yapıp dönmüşüm siz beni hem lafa tutun çenemi yorun hem de karnımı doyurmayın. Var mı öyle şey?" dedim birden gelen sinirle.
"Sakin ol güzelim dikişlerin acıyacak." dedi Mirza'cığım. Ay onu da ne özlemişim ha..
ALT TARAFI BİRKAÇ SAATTİR UYUYORSUN NİDASU.
Olsun özledim işte.
"Ben doktoruna ne yiyebilirsin diye sorayım ona göre bir şeyler getireyim" diyerek odadan ayrıldı Feza. Aman aman boyuna da posuna da maşallah tü tü tü.
Feza'dan sonra Baran, Akın ve Dağhan abim bana doğru gelip başıma hafifçe bir öpücük kondurmuş ve ufak bir vedalaşmanın ardından odadan çıkmışlardı. Aradan birkaç dakika geçmeden Dağhan abim odaya geri girip Beste'yi almış ve geri çıkmıştı. Eee gitti ya benim en best forevırım.
Odada Sezgin, Mirza, Reha ve Çağan kalmıştık ama onlarda kendi aralarında sohbet ediyorlardı zaten.
Ben ve içi boş midemde Feza ama love adamımı bekliyorduk.
Gözlerimi hafifçe aralarken ışıkların kapalı olduğunu fark ettim. Dışarıdaki hastane ışıkları odayı loş bir şekilde aydınlatırken gözlerimi odada gezdirdim. Odada kimsenin olmadığını düşünecekken sağ köşedeki küçük koltukta uyuyan bir beden gördüm.
Kimdi bu?
Haaa tamam tamam Feza'ymış.
Yerimden hafifçe doğrulup kalktığımda yatağın ucunda kalan küçük örtüyü de elime alıp Feza'ya doğru yavaş adımlarla yürüdüm.
Hayır tabi ki de o uyanmasın diye değil canımız acıyor anacım ne yapalım uçalım mı?
Feza'ya biraz daha yaklaşıp üstünü örteceğim sırada kıpırdandı ve gözlerini açtı.
"Ne yapıyorsun Nida? Neden yerinden kalktın?" diye sordu endişeli gözleri ile yerinde doğrulurken.
"Ay ne çemkiriyorsun dibimde seni düşünen de hata!"
"Güzelim ben canın acıyacak diye dedim" hafif bir hareketle beni kucağına alıp yatağa bıraktı.
"Aaa Feza, güzelin miyim gerçekten?"
"Nida, bunu görmedim sayıyorum." kafasını salladı gülerken. Ne de güzel gülüyor zalımın oğlu.
"Görmedin zaten duydun Feza." kendimden emince kollarımı birbirine doladım.
"Kurşun beynine mi geldi güzelim niye böyle şeyler yapıyorsun?" derken başımı da kontrol ediyordu elleriyle Feza.
Ellerini ittirip hafifçe güldüm ve boş midem o anda hiç durmadan kendini belli etmişti.
Komodinin üzerinde duran çorbayı alıp önüme koyarken "İçindeki küçük! canavarı susturalım" dedi Feza.
Çorbamı prensesler gibi içtiğimi sandığım bir anda iken Feza'da gözlerini bana dikmiş masum masum beni izliyordu.
Love adamın sen hayvan gibi yemek yediğin anda seni izlemesi mi? Yaşadık anacım yaşadık bununda en güzelini yaşadık...
"Aşık oldun herhalde bana?" diye sorduğumda kafasını salladı ve "Sana her dakika aşık oluyorum ben Nida" diye cevapladı beni.
"Ondan mı çorba getirdin dürzü?"
"Ya Prenses Nida'ya bu yakışmaz ama hastasın biliyor musun?"
"Benim midem mi hasta Feza? Alt tarafı kurşun yedik ölmedik ya?"
"İşte tam da o yüzden baharatlı, tatlı ve yağlı şeyler yememen lazım güzelim"
Kollarımı birbirine dolayıp başımı Feza'dan farklı bir tarafa çevirdim "Nereden bilecek bu kurşun onları yediğimi?"
Kahkaha attı ve elleri ile yüzümü avuçlayıp birkaç dakika gözlerimin içine baktı.
O benim gözlerimin içine baktı ama sanki o an gözlerinden kalbime ılık bir deniz aktı gitti.
Alnını alnıma dayadı ve "Çok korktum Nida, seni bir daha göremeyeceğim diye çok korktum" dedi.
Ellerimi onun ellerinin üzerine koydum "Korkma Feza, daha çok bela olacağım sana. Daha çok güzel günlerimiz olacak. Sana yürüyeceğim günler var benim." dedim.
Ellerimi avuçlarının arasına aldı ve önce elimin üstünü öptü. Sonrada elimi çevirdi ve avuç içimi koklayıp ufak bir öpücük bırakıp çekildi.
Kalbim hızlanmıştı. Feza, avuç içimi öpmüştü. Ne de güzel öpmüştü öyle...
O an aklıma Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna kitabını okurken ki cümle geldi;
"Gözlerimden öptü,
Ellerimden öptü, ellerimden
Avuç içlerimden öptü
Unutabilir misin şimdi?
Ben ölsem, unutamam"
Bende ölsem unutamazdım. Bilmem belki hızlıydım, belki düşünmeden hareket ediyordum, belki yanlıştı. Bilmiyorum...
Tek bildiğim şu an bana bakan bu gözlerin ve karşımdaki bu adamın kalbimde oluşan sevgiyi hak ettiğiydi...
Nasılsınızzzz??
Ay diğer kitapları bu kitaba yetiştireceğim diye ebem ağladı iki gündür...
Neyse kiiiiii
Yeni gelmedik, GERİ GELDİİKKK YUPPİİİİ!!!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.32k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |