3. Bölüm

Bölüm 3

İrem Nur Ayar
irmnrrayrrr

Çağan ile birbirimize bakarken bir yandan da ne yapacağımızı düşünüyorduk.

 

Hayır tamam gittiğim yolun yol olmadığını bende biliyordum ama bu kadar da kötü bir yol olduğunu bana söyleselerdi vallaha ilerden U dönüşü yapardım.

 

'SEN, "ŞİMDİ O KADAR YÜRÜDÜK YA" DEYİP DEVAM EDERDİN NİDASU!' diyen iç sesime hak vermiştim ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.

 

Sıkıntılı bir nefes verdiğimde bakışlarım Çağan ile kesişti.

 

"Hayır ben biliyordum senin ipin ile kuyuya inilmeyeceğini." dedim.

 

"Kuvvetli ve kaslı kollarımla seni kurtardım hâlâ laf hâlâ laf" diye söylenen Çağan bir yandan da kollarında olmayan kaslarını gösteriyordu.

 

"Umarım o kuvvetli kolların burası pis su dolduğunda da bizi kurtarmak için işe yarar." dedim onunla alay ederek.

 

"Nida..." dedi Çağan, akan suya daha da dikkatli bakarak "Bu benim en sevdiğim pijamamdı." derken üzgün gözlerini ıslanan paçalarına çevirdi.

 

"İMDAT! KİMSE YOK MU?" diye bağırmaya başladım.

 

'GÜN GEÇMİYOR Kİ NİDASU BELAYA DÜŞMESİN. BAZEN SENİN İÇ SESİN OLMAKTAN UTANIYORUM ANACIM' diyen iç sesime göz devirdim.

 

"Ah ah! Akıncığım şimdi burada olacaktı ki..." diye konuşan Çağan'a baktım ve güldüm.

 

Aradan geçen bir saatten sonra hâlâ daha düştüğümüz yerden çıkamamıştık. Su iyice yükselirken kurtulmak için olan bütün ümidimi kesmiştim.

 

"Amanını amanını yandım bedava mı sandın para verip aldım" diye bir ses duydum uzaklardan bir yerden.

 

"Olum şaka mısın yoksa bela mısın başımıza çözemedim hâlâ ben." dedi bir başka ses.

 

"Siz bana kurban olun kurban" dedi daha demin konuşan kişi tekrardan.

 

'ŞU SESLERİ DİNLEMEK YERİNE YARDIM İSTESENE NİDASU!' diyen iç sesim hak vererek bağırmaya bağladım.

 

"İMDAT! KİMSE YOK MU?" dedim yeniden.

 

"Ahanda bir ses duydu bu kulacıklarım." dedi daha deminki çocuk.

 

"Ne saçmalıyorsun olum sen ya" diyen başka bir ses daha duyduğumda bu sefer daha yüksek sesle bağırdım "BURDAYIZ DELİĞİN İÇİNDE!" dedim.

 

"Abi, sanırım bende bir ses duydum." dedi birisi daha.

 

"Aaa bakın rögar kapağı açık." diyen çocuğun önce sesini sonra adım seslerini duydum.

 

Tepedeki delikten bir telefonun ışığı gözüme çarptığında bakan kişiye doğru baktım ve "Yardım edin lütfen," dedim sakince. "Buraya düştük de biz." derken bir elimle arkamda uyuya kalan Çağan'ı gösterdim.

 

Hayır onunda uyuması gerçekten garip olaydı. Çok değil bir saat önce pijamaları için üzülen Çağan aradan geçen birkaç dakikadan sonra uykusu geldiğini söyleyerek biraz gerideki taşın üzerinde uyuklamaya başlamıştı.

 

"Abi burada bir canlı var" diyen çocuğa, saf saf bakarken tepemizde iki kişi daha belirdi.

 

"Canlı nasıl bir tanım lan!?" diyerek ensesine vurdu sağındaki çocuk.

 

"Niye abi onların da bir canı yok mu? Gayet doğru bir tanım yaptım bence ben." dedi, bizi ilk gören çocuk.

 

'AY ŞİMDİ FENALIK GEÇİRECEĞİM YARDIM İSTESENE NİDASU!' diyerek bağıran iç sesim ile konuşmaya başladım.

 

"Yardım edecek misiniz?" diye sordum tepemizde ki gözlere bakarak.

 

"Ederiz tabi," dedi, sakince en sağdaki çocuk. "Reha, odun getir." derken bizi ilk gören çocuğa doğru bakmıştı.

 

Adının Reha olduğunu öğrendiğim çocuk gülerek "Sezgin var ya." dedi solundaki çocuğu göstererek.

 

Sezgin, sinirle Reha'ya doğru baktı ve "Senden bana sıra gelir mi? Sanmam." dedi.

 

Onlar odun bulmak için bizden uzaklaşırken bende Çağan'ı uyandırmaya çalıştım.

 

"Şşş! ayıcık uyan hadi." dedim, Çağan'ı sarsarken.

 

"Beş dakika daha." diyerek mırıldandı.

 

"Çağan uyansana ya!" diye bağırdığımda, Çağan irkilerek uyandı.

 

Bakışları önce benim üzerimde sonra da olduğumuz yerde gezerken kafasının içinden düşen jeton sesini ben bile duymuştum.

 

"Uyandın mı kurbağa prens?" diye sordum, gözlerini ovuşturan Çağan'a bakarken. "Neyse neyse yardım buldum bize." diye konuşmaya devam ettim.

 

"Harbi mi kız?" diye soran Çağan'ın gözleri parlamıştı. "He vallaha." diyerek yanıtladım onu.

 

Yukarıdan birkaç tıkırtı duyduğumda gözlerimi yukarı doğru çevirdim. Sezgin ve Reha elindeki uzun ve biraz kalın odunu delikten aşağı doğru sarkıtırken Çağan'da üzerine oturduğu taşı bize doğru sürüklemeye başlamıştı.

 

"Şimdi yer fıstığı ben bu kaslı kollarım ile seni omzuma alacağım" dediğinde cevap bile vermeme fırsat vermeden beni omzuna atmıştı.

 

'ÇAĞAN, YAVRUM BU YAŞA BU ZEKA HELAL OLSUN VALLAHA.' diyen iç sesime şaşkınca bakarak "Hanım hanım bu benim yavrum" diye cevaplarken ellerim Çağan'ın yanaklarına gitti.

 

"Yer fıstığı bir dur!" diye beni uyaran Çağan ile gerçek dünyaya hızlı bir dönüş yaşadım.

 

Reha gülerek "Yer fıstığı çok iyi değil mi abi?" diye sordu adını bilmediğim çocuğa bakarken.

 

"Reha düzgün dur. Elindeki kayarsa seni sallandırırım aşağı." diye cevap verdi çocuk. Valla anacım ben sesinden bir korktum.

 

Aşağı sallandırdıkları odunun ucundan tuttuğumda beni yukarı çekmeleri birkaç saniyelerini almıştı. Yukarı çekilen bedenim ile beraber gün ışığına çıkışım üzerimde garip bir rahatlık bırakmıştı.

 

"İyi misin?" diye soran Sezgin'e hafifçe gülümserken pislenmiş kıyafetlerimi gösterip "Bunlara rağmen dipçik gibiyim" dedim.

 

Reha ve Sezgin gülerken yanlarındaki diğer çocuk sadece kafasını sallamıştı. Soğuk nevale gibi durarak çekici olmaya falan mı çalışıyordu acaba?

 

'NİYE ÇEKİCİ OLMAYA ÇALIŞSIN Kİ? AYRICA NİDASU KİŞİSİ BİR ŞEY UNUTMADIN MI?' diyen iç sesime tam göz devireceğim sırada aklıma gelen Çağan ile arkamı döndüğümde onunda çoktan oradan çıktığını gördüm.

 

"Amanııın! Çocuğum çıkmışsın ya sen" dediğimde Çağan paçasında biriken suları sıkıyordu.

 

"Çıktım yer fıstığı da saat kaç oldu mahalle birbirine girmiştir şimdi" dedi, sıkıntı bir ses ile.

 

"Akıllım işte ondan kaçıyordum bende"

 

"Kızım sen her sene kaçıyorsun." diyen Çağan'a garipçe bakarken "Bunu bana diyen geçen sene ağaca tırmanan çocuk mu?" diye sordum alayla.

 

Çağan kahkaha atarken "Sus kız sus." dedi ve bakışlarını bizi izleyen üçü bir arada gruba çevirdi ve "Eyvallah" dedi ufak bir baş selamı yaparak.

 

Reha elini Çağan'a uzattı ve "Ben Reha bunlarda Sezgin ve Feza." diye tanıttı yanındaki arkadaşlarını.

 

"Bende Çağan," derken bana baktı ve "Buda bela mıknatısımız yani yer fıstığımız" dedi beni gösterirken.

 

"Fıstık gibisiniz hanımefendi kişisi" diyerek yanıma gelen Reha'ya "Höst ulan!" diye çıkıştığımda Reha kocaman kahkaha attı.

 

"Ayrıca birazda yabanidir kendisi." diyen Çağan'a seni abinlere söyleyeceğim bakışlarımdan bir tutam yollamadan duramadım.

 

"Biz gidelim en iyisi" diyen kişi Feza olmuştu.

 

"Abi biraz daha kalalım ya" diyerek isyan etti Reha.

 

"Sanki üç yaşında bebeyi parka getirmişiz gibi tepkiler vermesene olum" diyerek Reha'nın ensesine yapışan Sezgin olmuştu.

 

"Abilerinin sözünü dinlesene Reha kişisi" dediğimde hafifçe kahkaha attım.

 

"Sende abilerinin sözünü dinleseydin de düşmeseydin keşke ufaklık." diyen Sezgin olmuştu.

 

Ona hafifçe güldüm ve "Teşekkür ederim bu arada"dedim.

 

"Kuru bir teşekkür istemem!" diye söze atılan Reha "Börek isterim, kek isterim, çörek isterim sonra birde kısır isterim ben." diyerek saymaya başladı.

 

Şaşkınca ona bakarken "Anam kadının altın günü?" dedim.

 

"Olur olur o da olur." dediğinde elini cebine atıp içinden telefonunu çıkardı ve bana uzattı "Yeri ve zamanı alayım lütfen." dedi.

 

Ona hiç anlamayacağı deli manyak bakışlarımı atarken Çağan "Akşam mahallemizde eğlence gibi bir şey olacak gelin sizde." dedi.

 

"Eyvallah" diye cevap veren Feza olmuştu.

 

"Gelin gelin. Anam kadın ve bacıları bir sürü yemek döktürür." dediğimde Reha'nın gözlerinin geleceğimden daha parlak bir duruma geldiğine yemin edebilirim.

 

'O SENİN GELECEĞİNİN HİÇBİR ŞEY VADETMEMESİNDEN DOLAYI OLABİLİR Mİ?' diyen iç sesime sadece göz devirdim.

 

O değil anacım bu iç sesimi de hiç insan yerine koymuyorum ondan mı böyle oldu bu acaba?

 

Çağan, Sezgin, Reha ve Feza bir şeyler konuşrken uzaktan çok uzaktan bir soğuklar geldiğini hissederek ürpermiştim.

 

Hayır arkadaşlar hissettiğim soğuk değilmiş terliği ile sokağın başından aşağı koşan anam kadınmış.

 

'NİDA KİŞİSİ SENİN BURADA KAÇMAN GEREKMİYOR MU?' diyen iç sesim ile gözlerim fal taşı gibi açılırken birden ayaklandım ve karşımdan gelen anama baktım.

 

"NİDA!" diye bağırarak koşan anam kadın onun arkasından gelen saz arkadaşlarım ve bir dakika o elinde bastonu ile koşan Sadettin amca mıydı?

 

Hayır hadi bunlar deli hadi bende pek normal değilim orası da çok ayrı bir konu ama Sadettin amcacım senin ne işin var bunların arasında?

 

'NİDASU, ZEYNEP AKSOY EZMESİ OLUP AKŞAM MASAYA KONULMAYI DÜŞÜNMÜYORSAN KAÇSANA!'

 

Bak onu doğru dedin iç ses.

 

"Amanıın! Çekilin çekilin" diye bağırdığımda bir yandan da koşmaya başlamıştım.

 

"Nida gel buraya!" diye bağıran anneme bende o göz var mı der gibi bakıp daha da hızlı koşmaya başladım.

 

Kaç kızım Nida! Yoksa Zeynep Aksoy seni akşama meze yapacak...

🥜🥜🥜

Umarım bölümü beğenmişsinizdirr

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Bölüm : 26.11.2024 08:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...