
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN..
SATIR ARALARINDA BULUŞALIM HEP BERABER 🤍
YORUMLARI BOŞ GÖRÜNCE BÖLÜM ATASIN GELMİYOR İMDATT
🥜🥜🥜
Sıcakların bitmek bilmediği bir Ankara sabahına daha gözlerimi açtığımda güneşi selamlamak için güneşe el salladım. El hareketi çektim sandınız değil mi? Yaptık anacım onu da yaptık ama bugün mutluyum yapamam.
Siz şimdi neden diye sorarsınız. Gerçi sormasanız da söyleyeceğim ama neyse. Bugün bütün ekip topluca Amasra'ya gidecektik ve hafta sonunu orada geçirecektik.
O tepedeki geceden sonra hayatımızda bir şeyler değişmemişti.
Ben böyle düşüncelere dalmışken çalan telefonumla dünyaya dönmüştüm. Komodinin üzerinde duran telefonu elime alıp ekrandaki yazıyla gülümseyerek telefonu açtım.
"Günaydın gün ışığım, günaydın evrenimin en güzel kızı" sevgi dolu sesi yüzümü gülümsetmişti. Bu geçen sürede değişmeyen hatta gün geçtikçe artan tek şey benim Feza'ya karşı hissettiklerim olmuştu. Onun adını duymak bile beni heyecanlandırıyor mutlu ediyordu.
"Günaydın canımın içi" dedim sevecen dolu sesimle. "Kurban olurum sana" diyen Feza, Ankaralı tarafını hiçbir zaman unutturmuyordu. "Sen bana bu bayram kurban ol Feza bende sana bir sonrakinde şeker olurum"
Feza telefonun diğer ucundan kustuğunu belli eden bir öğürtü çıkarttığında ona göz devirdim. "Üç gündür düşünceli gibiydin bu espriyi mi düşünüyordun güzelim?" diye soran Feza ile gözlerimi bir kez daha devirdim. "Hıhı aynen buydu. Nasıl güzel mi?" diye cevapladım onu.
"Baya güzel güzelim ama sen sakla bunu seneye de yaparsın bir daha güleriz olur mu?" diye dalga geçti benimle.
Eee Nida Aksoy hak ettin kızım sen bunu..
Feza ile biraz daha sohbet ettikten sonra kahvaltı yapmış annemle karşılıklı kahve içerken bütün mahallenin dedikodusunu dinlemiştim. Şimdi ise hafta sonu için hazırlıklarımı tamamlamak için odama gelmiştim. Ufak bir sırt çantasına birkaç kıyafet ve mayo ile gerekli malzemeleri yerleştirdim. Dolabımdan siyah kısa bahçıvan tulumumu ve içine giymek için mavi askılı çıkartıp yatağımın üzerine bıraktım ve adımlarımı banyoya doğru yönelttim.
Banyoda küfürler ederek yaptığım temizlik işleminin ardından girdiğim sıcak duş beni sakinleştirmişti.
Odama geri geldiğimde üzerimi giyindim ve saçlarımı taradım. Makyaj yapmaya başlamadan önce kaşlarımı da küfürler savurarak aldım ve hafif yazlık bir makyaj yapıp kendime aynadan bir öpücük yolladım.
Yine mükemmelsin Nida kişisi.
Ben aynada kendim ve mükemmelliğim hakkında sohbet ederken Feza kapının önünde olduğunu bildiren bir mesaj atmıştı. Çantamı aldığım gibi kapıya doğru giderken anneme de Feza'nın geldiğini söyledim.
Tam kapıyı açacakken annem bana seslenmiş ve yanıma gelip çantama bir miktar para yerleştirmişti. Ona ne yapıyorsun bakışları atarken o ise beni takmıyordu.
"Anneciğim gerek yok biliyorsun ben yetecek kadar para biriktiriyorum kendime" dediğimde bana kocaman gülümsedi. "Biliyorum ama anneyim ben içimden geldi verdim. Sen benim kararlarımı mı sorguluyorsun eşek sıpası" dediğinde kocaman bir kahkaha attım.
Aslında annem okumuş bilmiş kadındı ama kendi işini yapmak yerine küçük bir mekan işletiyordu. Kazandığı parayı asla azımsamadım ama büyüdükçe bir şekilde kendi paramı kazanmaya başladım. Son iki yıldır da yazları düğünlerde nedimelik yaparak buna devam ediyordum. (Yazarınızın oynak bir irem olması buradan geliyor işte fodemvmsegmsbs) Büyümüştüm ve artık bazı şeyler için anneme yük olmak istemiyordum. Onun benim için her şeyi yapabileceğini biliyordum ama yine de büyüdüm kafası böyle bir şeydi işte.
Ona kocaman sarıldım ve yanaklarını sulu sulu öptüm. Kapıyı açtığımda arabanın önünde duran Feza'ya gülümsedim. Siyah kot şort ve üzerine mavi renkte giydiği tişört ile benimle aynı renkleri giymiş olduğunu fark ettim. Saçları dağınıktı ve gözleri elindeki telefonundan açılan kapı sesi ile bana doğru dönmüştü.
Gülümsedi,
Gülümsedim.
Her zaman ki gibi kalbim tekledi.
Bunlar onu gördüğümde hiç değişmeyecek şeyler tam listeydi sanırım.
Feza, başıyla anneme selam verdikten sonra annemde ona gülümsedi. Annemle tekrardan vedalaştıktan sonra kapı kapandı ve ben huzuru bulduğum kollara kendimi bırakmak için koştum.
Feza'ya kocaman sardım kollarımı ve yumdum gözlerimi. İçim huzurla dolarken zamanın yine durmasını istedim. Zaman şu an durmalıydı ben bu çocuğun kollarında huzura doymalıydım.
"Çok özlemişim seni" diye fısıldadı kulağıma doğru. Kulağımda hissettiğim nefesi ile huylanmanın verdiği etkiyle güldüm. "Bende özledim seni canımın içi" dediğimde saçlarıma ufacık bir öpücük kondurdu.
Bedenlerimiz birbirinden ayrılırken Feza ön kapıyı açmış ve oturmam için beklemişti. Ön koltuğa yerleştim. Arabaya binen Feza emniyet kemerimi takarken ona doğru dönmemi fırsat bilip yanağıma ufacık bir öpücük kondurdu.
Gülümsedim "Fırsatçısın Feza!" deyip omzuna hafifçe vurduğumda kocaman bir kahkaha attı.
Güzel gülüyorsun Feza kişisi.
Birkaç dakikalık süren yolculuğumuzdan sonra Reha, Çağan ve Sezgin'i alıp Amasra yoluna düşmüştük. Amasra'ya iki araba gidecektik. Zaten bütün kadro değildik. Akın, Baran, Mirza ve Beste Dağhan abim ile gelecekti. Evlilik baharında olan çiftlerimiz bizimle olmak istememişti. Aman görmemişin bir evlilik cüzdanı olmuş yani... Ayrıca ne baharmış anacım geçmek bilmedi.
Yolculuğun sonuna doğru gelmişken Feza ve Sezgin isyan bayrağını çekmeye başlamıştı. Neden diye sormayın hatırladıkça gülme krizine giriyorum ve Feza bana kötü kötü bakıyor.
Ay yok anlatacağım tutamam içimde. Şimdi Çağan ve Reha taş kağıt makas oynadılar bilmem kaç el sonucunda ise Reha kaybetti ve arabanın tavanındaki camdan çıkıp bağırmak zorunda kaldı. Gerçi bağırırken pek şikayetçi değildi orası ayrı. Sezgin'e aşığım diye bağıran Reha yetmezmiş gibi arabanın açılan tavanından üstümüze doğru gelen kuş sürüsü ve onların arabaya talih boklarını bırakması sanırım Feza'nın hiç hoşuna gitmemişti. Ha birde Çağan'ın kuşlardan korkması da işin tuzu biberi olmuştu.
Canımın içi çocuk giden arabasına mı Çağan'ın kendini öne fırlatmasına mı sinirlensin bilemedim açıkçası. Neyse ben onu sonra sakinleştirirdim.
Amasra'ya geldiğimizde eşyaları kalacağımız yere bıraktık ve Amasra sokaklarında gezmeye başladık. Birkaç saat süren gezintinin ardından hava kararmak üzereydi. Sahil kenarında ufak bir mekan bulmuş ve orada akşam yemeği yemeye karar vermiştik.
Arkada çalan Hatırla Sevgilim şarkısının nakaratı girerken hepimizin rakı bardaklarını tokuşturması bir olmuştu. İçtiğim kadehin sonuna gelirken Feza beni dansa kaldırdı. Bir elim boynunda saçlarını severken bir elim ise elini tutmuş şarkıya eşlik ederek dans ediyordum.
"Akınaşkım neden beni sevmiyor sen? Kalbi kırık bir kuşum ben biliyor mu sen?" diye soru soran Çağan'a hepimiz kahkaha attık. Aramızda hep ilk sarhoş olan Çağan olurdu. Bu seferde hiç şaşmamıştı ve sarhoş olup Akın'a sarmıştı.
Reha ise yanımızdaki kumlarla oynarken bir yandan da hıçkırıyordu. Sezgin'in dediğine göre o da sarhoş olduğu zamanlarda sürekli hıçkırırmış. O kadar masum duruyordu ki gidip yanaklarını mıncırmak istiyordum.
Oturduğum yerden hafifçe kalktığımda kendini hissettiren baş dönmem benimde sarhoş olma yolunda ilerlediğimin belirtisiydi. Bu yüzden içmeyi burada bırakmalıydım. Yavaş adımlarımı biraz ilerimizde oturan Reha'ya doğru ilerlettim. Yanına kendimi attığımda dalgın olduğun fark ettim. O da başını benden tarafa çevirdiğinde bayık bakışlarının ardından bana kocaman gülümsedi.
"Yengelerin bir tanesi" dedi gülümseyen dudaklarını aralayarak.
"Naber kestane balı" dediğimde kocaman kahkaha atan Reha ile bende güldüm.
"Kötü sanırım" gözleri avuçlarının içindeki kumdaydı.
Reha'nın canını sıkan bir şeyler olduğunun farkındaydım. Son birkaç haftadır hal ve hareketleri değişmişti ve eskiye nazaran daha durgun, sakin ve sessizdi.
"Canını sıkan bir şeyler olduğunun farkındayım ama yalnızken sormak istedim. Ha tabi birde çekindim biraz" dediğimde bakışları bana döndü. Bakışlarında hafif bir kızgınlık gördüm.
"Sana neden kızayım ki Nida?" dediğinde omuzlarımı yukarı aşağı indirdim. "Bilmem kuruntu yaptım galiba. Anlatmak ister misin peki?"
Derin bir iç çekip birkaç dakika avuç içindeki kuma baktı sanırım söyleyeceği şeyleri kendi içinde tartıyordu.
"Sence sadece bize uygun görülen pardon topluma uygun görülen ilişkiler mi yaşamalıyız?" diye sorduğunda önce sorusunu anlamaya çalıştım. Üzerimdeki çakırlığın verdiği etkiyle anlamam biraz uzun sürmüştü.
Başımı hayır anlamında sallarken "Tabi ki de hayır insanlar ne der diye yaşamak bu hayatta yapılacak en saçma şeydir Reha. Çünkü kendi hayatımızın baş rolü bizleriz ve dış çevredeki insanlar ise bu filmde birer figüran yani biz olmalarını istedikçe var olacaklar." diyerek cevapladım onu.
"Peki bir erkek yalnızca bir kadından mı hoşlanabilir?" dediğinde sorusu kalbimi ısıtmıştı. Reha'nın kendi benliğini aradığını onu tanıdığım ilk günden beri hissediyordum. Onun bu konularda alıngan ve oldukça hassas bir kalbi olduğunu görüyor, hissediyordum. Sanırım bu arayışı tamamlamış ama çekinceleri vardı. Olmaması gerekse de Türkiye sınırları içerisinde yaşadığımız gerçeği insanın yüzüne vuruyordu.
"Hayır tabi. Şöyle düşün ben bir elmayım ve Feza bir armut. Ben elma olarak bir armudu seviyorum evet ama ben bir elmaya karşı da bir şeyler hissedebilirim." Parmaklarımı sol tarafına doğru yönelttim "Burası bir şeyler hissederken cinsiyet ayrımı yapmıyor Reha. Bu yüzden ne elmanın elmadan ne de armudun armuttan hoşlanması garipsenecek veya ayıplanacak bir düşünce değil." dediğimde söylediklerimi kendi içinde düşünmeye başladı.
Derin bir nefes çekip dışarı bıraktığında gözlerini ellerinden çekmeden konuştu "Sanırım kalbim bir armudu seçti..."
____________________________________
Bölüm sonuuu!!
Nabersiniiiz?
Bu arada bölüm nasıldı?
Ayrıca Reha'cığım güzel kalplim benim senin nezninde bütün LGBT bireylerine ve kendi benliklerini arayan insanlara kocaman sarılıyorum....
Bu tarz şeylerin asla ayıplanmaması ve karşı çıkılmaması gerektiğini düşünenlerdenim.
Benliğini arayan, bulan ve bulmaya çalışan herkesi çok seviyorum.
Bu aradaaaa öpüyorum siziii
Sizler okudukça ve yanımda oldukça çoğalıyoruz..
İyi ki varsınız mahallemizin en güzel sakinleri....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.32k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |