
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın
Herkese iyi okumalar
🥜🥜🥜
"Okey taşı kafanda kırılsa keşke!" elimdeki okey taşını fırlattım.
"Niye öyle diyorsun hayatımın anlam içi kalbimi kırıyorsun" derken dudakları büzüldü. Muşmula suratlı.
"Sende benimkini kırmıştın hatırlatırım" diye cevapladığımda ağzına hayali bir fermuar çekti ve önündeki oyuna döndü.
Önümdeki taşlara bakarken Akın'ın bana attığı taşla yüzümde oluşan gülümsemeyi belli etmemeye çalışarak taşı aldım yerine yerleştirdim ve ıstakadan aldığım okeyi alnıma koyup Akın ile Sezgin'in ıstakalarını devirdim.
"Öğrenin de gelin!" diye bağırdım koca bir sevinçle.
Karşımda oturan Feza'da benimle beraber sevinmişti ve koşarak bana gelip kollarını bana sardı.
İki saniye kadar sarıldıktan sonra ona küs olduğunu hatırladım ve hemen kendimden uzaklaştırdım.
Kendisi beni beni Nida'sını, Kamelya'sını engelleyerek kalbimi oldukça kırmıştı.
Anasının porselen takımı sandı herhalde benim minnoş üç gramlık kalbimi.
Terbiyesiz vasat adam!
"Höst! Aramızdaki mesafeyi aşmayalım yalnız" dediğimde gözlerini deviren Feza'ya gülmek istesemde gülmedim.
"Ama bebeğim bu küslük çok uzun sürdü. Vallaha şaka olsun diye yaptım ben." derken gözlerinden geçen pişmanlık hissini görebiliyordum.
Aramızdaki mesafe yeniden kapanırken Feza gözlerini gözlerime sabitledi "Hem ben senin o hallerini de çok seviyorum ki"
Hayır Nida hayır! Gözlerinden kalpler fışkırmayacak.
"Aynen kardeşim aynen tokuz ama yeriz" diyerek göz devirdim.
Neyse fazla naz aşık usandırır derler. Kurt bakışlımı kaybetmeyelim durduk yere.
Feza'ya kollarımı doladım. Kararsızlıklarım karşısında dumura uğrasa da fırsatçı kişiliği ile hemen olayı kavramış ve o da kollarını bana dolamıştı.
"Fırsatçı" derken kokusunu içime çektim.
Aynen Nida ayneen sen çok farklısın çünkü.
"Bana diyende sen" diye cevapladı beni gülümserken.
Arkadan öksürük sesleri duyulduğunda bakışlarımızı bizi kıskanç gözlerle izleyen Sezgin ve Akın'a çevirdim.
Kıskanmayın canım kıskanmayın. Yengeniz sizi de baş göz edecek.
"Hadi bir el daha oynayalım!" diye bağırdım ellerimi birbirine çarparken.
Akın ve Sezgin gözlerini devirip oturdukları yerden ayaklandılar.
"Oyunun başından beri yeniliyoruz bir tane daha kaldırmaz yüreğim yer fıstığı" diyen Akın'a benimle savaşmanın sonucu budur bakışlarımı attım. Sabah buraya gelirken beni yeneceği hakkında aramızda geçen konuşmayı hatırlamış olacaktı ki gözlerini devirdi.
Bu da göz devire devire şaşı kalacak haberi yok.
Sezgin ve Akın yanımızdan ayrılınca bende kafenin arkasındaki odadan çıkıp anneme baktım. Evet evet anam kadının mekanında arkada kendime illegal bir oda ayarlamıştım.
Çok zeki değil miyim? Zekiyim, zekiyim...
Annemin yanına geldiğimde kollarımı ona doladım ve başımı kedi gibi üzerine sürttüm.
"Nida, ne yapıyorsun?" dedi sessiz kahkahasının arasından.
"Kedi kızım ben miyav!" dediğimde ise kahkahaları artık duyuluyordu.
Onu mutlu etmek, gülümsediğini gülmek beni de mutlu ediyordu.
"Müşteriler var Nida!" dedi beni uyarır tonda. Masalarda oturan müşterilere gözlerimi çevirdiğimde hepsi kendi halinde takılan insanlardı. Gözlerim cam kenarında en köşede oturan şapkalı adama takılı kaldığında içime dolan his beni mutlu etmese de bunu anneme belli edip huzursuzluk çıkarmak istemedim.
Annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum ve bizim için hazırlattığı tabakları elime alıp odaya geri gittim.
Feza okey oynadığımız masanın arkasındaki koltuğa uzanmış ve gözleri kapalıydı.
Elimdeki tabakları masaya bırakıp sessiz adımlarla yanına gittim. Koltuğun ucunda olan örtüyü alıp üzerini yavaşça örttüm ve yanına sessizce iliştim.
Yüzünü incelerken bile hızlanan kalbim ona olan sevgimin bir kanıtıydı benim için ama Feza'ya genelde içimde hissettiklerimi dile getiremiyordum. O bundan rahatsız oluyor mu bilmiyordum ama ben öyle sevgi sözcüklerine ya da sevgi hareketlerini küçüklüğümden beri görmemiştim. Yani her çocuk böyle şeyleri annesi ve babasından görerek, onları örnek alabilirdi ama benim öyle bir ailem olmamıştı. Bu yüzden de içimde hissettiğim şeylerin dile nasıl döküleceği hakkında en ufak bir fikrim olmuyordu.
Belki Feza bundan rahatsızdı ama dile getirmiyordu bilemiyordum. Kendi içimde onunla bu konuyu konuşmayı not ederken ellerim saçlarına doğru yol aldı.
Yumuşacık saçlarının arasında gezen soğuk parmaklarım her zaman ellerinin arasında ısınırken bu sefer saçlarının arasında ısındı.
Gözlerim yüzünün her bir santimini ezberlemeye çalışırcasına yüzünde gezinirken Feza'nın titreyen kirpiklerinden uyanacağını fark ettim.
Gözleri ortamdaki ışıktan dolayı kısılırken yanında olduğumu fark edemez sanıyordum ama o sıra Feza "Uykulu halimden mi faydalanacaktın?" diye sormasıyla gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Gözleri gözlerimi bulduğunda ufak bir kahkaha atan Feza "Ben senin kokunu ezbere biliyorum güzelim. Görmeme gerek yok o yüzden bana dünyanın en garip olayını yapmışım gibi bakmayı bırakmalısın" dediğinde kalbim hızlandı.
Feza ne zaman bana güzel bir şey söylese kalbim kendini belli ediyordu zaten.
Karşımda yüzümü inceleyen Feza'yı fark ettiğimde gülümsedim ve oturduğum yerden kalkıp masanın üzerine bıraktığım tabakları alıp yanına geldim. "Annem acıktığımızı düşünmüş" dedim.
Feza, elimdeki tabağı aldı beni de bileğimden tutup yanına oturttu. Hızla gelişen bu olay sayesinde saçlarım karışmış olacaktı ki elleri saçlarıma gidip onları geri attı. "Anlat hadi." dedi yumuşak çıkan ses tonuyla.
"Neyi anlatayım?" diye sorduğumda gülümsedi ve burnumun ucuna hafifçe bir öpücük kondurdu "Aklına takılan şeyi, canını sıkan, gözlerine hüzün perdesi indiren şeyi." dediğinde gözlerimin ıslandığını hissettim.
"Ben sana sevgimi belli edemiyorum diye bana kızıyor musun Feza?" diye sorduğumda Feza'nın şaşkınlıkla gözleri aralandı.
"Ne alaka güzelim? Senin beni sevdiğini söylemek için güzel sözcükler kurmana gerek yok ki." dedi elleri ellerime giderken. "Ben bana bakışlarından, ellerimin arasına aldığım bu ellerinden, hızlanan kalbinden, seni öptüğümde kızaran yüzünden ve sana bakmadığım anlarda bana çok güzel bakan o gözlerinden anlıyorum zaten beni sevdiğini"
Gözlerimden akan yaşlar üzüntüden değildi. Ben anlatmasam da beni anlayabilen, söylemesem de beni hissedebilen Feza'nın içimde yarattığı rahatlıktan dolayıydı.
Kollarımı Feza'ya doladım ve benden beklenmeyecek bir şey yaptım ve onu sevdiğimi söyledim. Bunu daha önce bir iki kere daha söylemiştim ama bu farklıydı. İçinde sadece onu sevdiğimi barındırmıyordu...
O ara bulunduğumuz odanın kapısı açıldı ve içeri bağırarak giren Çağan ile Reha'ya Feza bir küfür mırıldandı.
"Aooo! Baskın yaptık Reha kankim fark ettin mi?" dedi Çağan, bir elini açtığı kapı kadar araladığı ağzına koyarken.
"Ben amca olmayacağım değil mi Fezaşkım?" diyen Reha ile gözlerim sonuna kadar aralanmıştı.
Feza, koşarak yanımıza gelen Reha'nın ensesine vurup "Saçmalama lan!" diye bağırdı.
"Saçmalanmaz, saç taranır Fezaşkım bunu da ben mi söyleyeyim?" dedi Reha kollarını Feza'ya dolarken.
Feza, onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştıkça sinirleniyor ve küfür ediyordu. Feza'nın kolunu tutup Reha'dan uzaklaştırdım ve sevecen bir şekilde okey oynamak istediğimi dile getirdim.
Reha, benimle eş olmak istediği için bu seferlik onunla eş olmuştum ama bilmediğim ve sonradan öğrenince fenalık geçireceğim şey sanırım Reha'nın okeye dair hiçbir şey bilmiyor oluşuydu.
Reha'nın okey bilmemesi bir yana taşları kendine göre diziyordu. Yok bu renk çirkin, yok bu sayı uğursuz, yok bu taşın burası yamuk deyip her lazım taşı veriyordu Feza'ya.
Aradan geçen bir saatin ardından ben Reha'nın üzerine her an atlayabilecek bir psikolojideyken Reha kocaman gülümseyedi "Yengem kadın bak şimdi oyunun kaderini nasıl değiştiriyorum" dediğinde gözlerimde yeşeren umut parçaları ile Reha'ya bakarken attığı sarı altı sinirlerimi tepeme getirmişti.
"Her şeyi attın tamam dedim ama okeyi atmak ne demek Reha?" dedim sakin kalmaya çalışırken.
"O okey mi oluyordu bende rengi kusmuğa benziyor diye attım yengem kadın" diyen Reha'ya sadece göz devirdim.
Okeyi alan Feza bana göz devirdi ve suratından silinmeyen gülüşü ile ortaya koyduğu mavi beş ile oyunu bitirdi. "Oyunun kaderini gerçekten de değiştirdin kardeşim." diyen Feza'ya da göz devirdim.
Ben ve Reha arasında çıkabilecek olası bir savaşı engellemek adına Feza ve Çağan onu gözümün önünden götürürken bende odayı toparlayıp anneme yardım etmek için odadan ayrıldım.
Anneme yardım etmek de nereden geldiyse aklıma?
"Sen git istersen ben kapatırım burayı." dedim, bir elimi annemin omzuna koyarken.
"İyi olur aslında. Yorgun hissediyorum kendimi eve gidip dinlenirim." dediğinde onu onaylarca başımı salladım. "Sen buraları hallet, çalışanların parası kasada en solda olan, çıkmadan önce her yeri kontrol etmeyi ve kapıyı kilitlemeyi de unutma." diye bir sürü şey sıralayan anneme ufak bir asker selamı verdim ve "Emredersin komutanım!" diyerek bağırdığımda gülüp kafeden ayrıldı.
Aradan geçen bir saatin ardında müşterilerin çoğunluğu giderken bende kasada son işleri hallediyordum ve annemin defterine gerekli notları düşüyordum.
Tabi bunların arasına ne kadar mükemmel bir evlat olduğumu, güzel olduğumu da belirtiyordum.
Sabah dikkatimi çeken adamla beraber son kalan masada boşalınca çalışanları da hemen onların arkasından paralarını vererek yollamıştım. Son kalan masayı toparlamış ve yerleri de güzelce silmiştim. Son kontrolleri yapıp kafeyi kapatacakken kafenin ön tarafından gelen sesle korkuyla yerimde irkildim.
Masaların olduğu kısıma geldiğimde yerde bulunan cam parçaları ve kağıda sarılı bir taş bulmam içimdeki korkuyu daha da çok arttırmıştı.
Taşa sarılı kağıdı elime aldığımda üstünde yazılan notla kaşlarım çatıldı.
"Her şey daha yeni başlıyor."
Kağıdı elimde tutarken gözlerim telefonumu aradı. Feza'yı aramalıydım. Ona da bir şey olabilirdi. Korumalıydım onu.
Ben telefonumu ararken mutfaktan gelen patlama sesi içimde oluşan kötü hissin cevabı olmuştu...
🥜🥜🥜
Evet arkadaşlar yeniden merhaba...
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.32k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |