
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıın
İyi okumalar
"Bunları nereye koyalım güzelim?" diye soran Feza'ya ellerimle camın köşesini işaret ettiğimde bana göz kırpıp yanımdan uzaklaştı.
Yangının üzerinden bir ay geçmişti. Bu sürede en çok yıpranan annem olmuştu. Hem onca emek harcadığı kafesinden olmuştu hem de beni hastanede bulması psikolojisini altüst etmişti. Kendini her ne kadar bu olaydan sorumlu tutsa da mevzunun onunla uzaktan yakından bir alakası olmadığını hepimiz biliyorduk.
Başlarda psikolojisi bozulduğundan dolayı hiç kimseyle görüşmeyen anneme bir gecede kendini toplamıştı ve aynı gece beni uykumdan uyandırarak kafeyi yeniden kurmak istediğini söylemişti. Bende bunun üzerine çocuklara haber vermiştim.
İlk olarak yangından dolayı zarar gören eşyaları kaldırmış sonrada mekanın içini temizleyip boya
yapmıştık. Şimdi de eşyaları yerleştiriyorduk.
Bazılarımız eşyaları yerleştirirken bazılarımızda temizlik işini üstlenmişti. Kalabalık olmamızın da avantajıyla işleri birkaç saat içinde bitirmiştik.
Şimdi ise birleştirdiğimiz masada oturmuş yemek yiyorduk. Çağan'ın saçma şakaları, Reha'nın Çağan'a sürekli eşlik etmesi derken masayı saran mutluluk içimi huzurla kaplıyordu.
Biz kendimizce takılırken çalan telefonla hepimiz sessizleşmiştik. Dağhan abi, telefonunu açıp karşı tarafı dinlemiş ve birkaç kelime bir şeyler söyleyip telefonu kapatmıştı. Bakışlarından anladığım kadarıyla duyduğu şeyler hoşuna gitmemişti.
Bakışlarını masadakilerin üzerinde tek tek gezdirip derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Burayı yakan kişiyi bulmuşlar." dediğinde aklıma gelen yangın sahnesiyle içimde tekrar bir huzursuzluk oluşmuştu.
"Kimmiş?" diye sordu Feza, sesinin tonundan da belli olan sinirli haliyle.
"Necip diye birisi" dediğinde Feza'nın kasıldığını hissettim. Tanıyordu.
Dağhan abide benimle aynı şeyi fark etmiş olacaktı ki bakışlarını Feza'nın üzerine dikmiş "Tanıyorsun" demişti, kendinden emin çıkan sesiyle.
"Tanıyorum. Emin'in köpeklerinden biri" dediğinde Mirza lafa atlayıp "Emin kim?" diye sordu.
"Emin Kara" dedi Feza ilk önce. Sonra da tek tek heceleyerek döküldü kelimeler dudaklarından "Benim yüzümden" diye.
Feza'nın cümlesinin ardından gelen kırılma sesiyle bakışlarımızı sese doğru çevirdiğimde annemin elindeki kutuyu düşürdüğünü gördüm. Oturduğum yerden kalkıp yanına gittiğimde şoka girdiğini fark ettim.
"Annecim, iyi misin?" diye sordum elimle ellerini sıkıca kavradığımda. Girdiği şoktan hızlıca kopan annem bakışlarını bana çevirdi ama konuşamadı. Kafasını hızlıca salladı ve kafeden hızlıca ayrıldı.
Yaptığı bu harekete şaşırmıştım. Bakışlarımı bizimkilerden tarafa çevirdiğimde herkeste aynı ifadenin olduğunu biliyordum.
Bir yanım kendini suçlayan Feza'da bir yanımda garip hareketleri olan annemdeydi.
Tam o sıra bakışlarım Mirza ile kesişti. Bir süre bakıştıktan sonra bakışlarımdan ne anladı bilmiyordum ama kendini toparlayıp kafeden ayrıldığında annemin yanına gideceğini anlamıştım.
Mirza'dan sonra Dağhan abide daha iyi bir araştırma yapabilmek için merkeze giderken geri kalanlarda onunla beraber çıkmıştı. Geriye sadece ben ve Feza kalmıştık.
Feza'nın gözleri yere düşen kutudan ayrılmazken benim bakışlarımda onun üzerindeydi.
Ona nasıl yaşanan şeylerin onun yüzünden olmadığına inandırabilirdim bilmiyordum.
Aradan geçen birkaç dakikalık sessizliği bozan ben olmuştum. Oturduğum yerden kalkmış ve yere düşen kutuyu elime almış dışarıda ki çöpe atmıştım.
Olduğum yere geri dönerken Feza'nın gözleri hala daha aynı yere sabitti.
Adımlarımı ondan tarafa yönlendirdim ve birbirine bağladığı ellerini tutup dikkatini kendi üzerime çekmeye çalıştım.
"Canımın içi, bak bana" dedim elimle yüzünü kendime çevirirken. "Feza kendini suçlaman hiç hoşuma gitmiyor."
"Haklı değil miyim Nida?" diye sorduğunda başımı hayır anlamında salladım.
"Haklı değilsin Feza. Ben böyle bir haklılık görmek duymak istemiyorum. Kendini saçma bir adam yüzünden suçlamanı da istemiyorum."
"Sana bir şey olabilirdi. Yetişemeseydim ne olacaktı? Ben yine seni o hastane odasında mı görecektim?" derken gözleri de dolmuştu Feza'nın.
Ellerimize çevirdim bakışlarımı. Birbirine bağlı olan ellerimize baktım bir süre.
Onun bu denli kendini suçlaması içimi yakıyordu.
"Bebeğim sakın kendini suçlayıp kendini benden bizden uzaklaştırma tamam mı?" baktım sorar gözlerle gözlerine. "Kendini benden üzülmeyeyim diye uzak tutmaya kalkarsan eğer daha çok üzülürüm ki ben." diye tamamladım kendimi.
"Seni bırakamam ki ben. Söz veriyorum ne olursa olsun yanında olup elini tutacağım senin" derken avucumun içine bir öpücük kondurdu.
Seviyordum sanırım sevmenin ötesinde bir şekilde...
Kafenin son işlerini de halledip mahalleye doğru yürümeye başlamıştık Feza'yla...
Onun elleri benim ellerimdeydi ve her zaman ki gibi bir kulaklığı paylaşmış müzik dinliyorduk...
Bölüm sonuu bir sonraki bölüm text ya da instagram bölümü olabilir bilemiyorum ama ksa zamanda ayarlayıp atacağım onu da..
Öpüyorum hepiniziii
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.32k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |